Madde Detay
KARAOĞLAN, Hüseyin
(d. 1101/1690 - ö. 1178/1765)
âşık
(Âşık / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Karaoğlan'ın asıl adı Hüseyin’dir. 18. yüzyılın önemli ve güçlü âşıklarındandır. 1690 yılında Sivas iline bağlı Zara ilçesinin Akören köyünde doğmuştur. Bazı kaynaklar Kargılı köyünde doğduğu bilgisini vermektedir (Aslanoğlu 2006: 16; Yıldız 2003: 578). Aile lakabı Karanebioğulları’dır. Yirmi üç yaşında iken işlediği bir cinayet neticesinde hapse girmemek için dağa çıkar ve eşkıya Kargılı Murat’ın ağına düşer. Onun yanında görevi hâlen Karaoğlan Gediği denilen yerde beklemek, uzaktan görünen kervanları ve soyguna elverişli yolcu gruplarını Kargılı’ya haber vermektir. Haklarındaki çeşitli şikâyetler üzerine İstanbul’dan Sivas valisine yazılan emirle Kargılı’nın kontrol altına alınması emredilir ve sevk edilen askerle gerçekleşen kısa bir çarpışmadan sonra Kargılı öldürülür. Kargılı Murat’ın ölümünün ardından eşkıyaların kimi idam edilir kimi de sürgüne gönderilir. Karaoğlan sürgüne gönderilenler arasındadır. Amasya ve Tokat’ta sürgün hayatı yaşamıştır. Eşkıyaya yataklık eden Kargılı köyü harabeye çevrilmiş içindeki halk başka köylere, Karanebioğulları da Akören’e yerleştirilmiştir (Aslanoğlu 2006: 16; Kaya 2009: 454). 1765 yılında Akören’de bazı kaynaklara göre Gümüşçevre’de vefat etmiştir.
Büyük ölçüde yaşadığı coğrafyada bilinen, şöhreti yaşam mekânı ile sınırlı olan Karaoğlan‘ın dili sade, anlatımı samimi ve içtendir. Şiirlerinde Anadolu Türkçesini başarı ile kullanmış, inançlarını, duygu, düşünce ve arzularını dile getirmiştir. Yaşadığı sürgün hayatı sebebi ile şiirlerinde tema olarak gurbet ve sıla özlemi önemli yer tutmaktadır. Bunun yanında doğup yaşadığı Akören köyünün Sivas’ı Erzincan, Erzurum, Azerbaycan’a bağlayan tarihî ‘İpek Yolu’ üzerinde olması ayrı bir önem arz etmektedir; zira köyün yakınlarında olup yakın zaman kadar var olan ‘Menzil Hanı’ İpek Yolu’ndan gelip geçenlerin, bir bakıma farklı kültürden çok sayıda insanın konakladığı bir mekândır. Bu kültürel zenginlik ve hareketlilik Karaoğlan’ın şiirlerine de yansımıştır. Çocukluğu saz eşliğinde hikâyelerin anlatıldığı ortamda geçen Karaoğlan saz çalmayı kısa süre içinde öğrenmiş ve Menzil Han’a gelenlere saz çalıp şiirlerini okuyabilmiştir (Kaya 2009: 454). Üslubundaki samimiyet ve sevgi dolu ifadeler Karacaoğlan’ı hatırlatmaktadır. Pek çok şiiri tespit edilemediği için kaybolmuştur. Elde üç yüz - dört yüz kadar şiirinin olduğu belirtilmektedir; ancak şiirleri henüz topluca basılmamıştır. Molla Hasan tarafından Latin Alfabesine aktarılan Karaoğlan’ın şiirleri yaşadığı çağa tanıklık etmesi bakımından birer belge kabul edilebilir.
Kaynakça
Aslanoğlu, İbrahim (2006). Geçmişten Günümüze Sivas Meşhurları . C. II. Ankara: yyy.
Kaya, Doğan (2005). “Âşık Karaoğlan’ın Şiirlerinde Babalar”, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi. 34: 281-306.
Kaya, Doğan (2009). Sivas Halk Şairleri. C. III. Sivas: Sivas Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
Yıldız, Alim ( 2003) . Sivaslı Şairler Antolojisi. İstanbul: Kitabevi Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ESRA AKBALIKYayın Tarihi: 07.12.2014Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Gurbet elde hasretine yanarım
Tabibler derdimi deşmeden gel gel
Gizli dertlerime derman ararım
Yüreğime ateş düşmeden gel gel
Çiğdemler açıldı dağlar kokuyor
Zalim gurbet yüreğimi yakıyor
İki gözüm pınar oldu akıyor
Deli çaylar gibi coşmadan gel gel
Gurbetin elinden gayri usandım
Şu derdime derman bulurum sandım
Gurbet ellerinde odlara yandım
Sinem ateşlendi pişmeden gel gel
Bülbüller figanda gülün mü soldu
Kar’oğlan yüreğin dert ile doldu
Gölgeler bastı da gün akşam oldu
Güneşim dağları aşmadan gel gel
Yıldız, Alim (2003) . Sivaslı Şairler Antolojisi. İstanbul: Kitabevi Yay. 579.
Semai
Yâr elinden deli gönül
Gine dilden dile düştü
Bir zalımın dertlerinden
Mecnun olup çöle düştü
Gurbet elde giydim kare
Hallerimi demen yâre
Dertlerime yoktur çare
Bütün çile kula düştü
Gözüm yaşı çağlayarak
Yaralarım bağlayarak
Seher vakti ağlayarak
Garip kullar yola düştü
Dertlerimi soran olmaz
Lokman bile çare bulmaz
Gine esti deli poyraz
Hazan yeli güle düştü
Kar’oğlanım yanar özüm
Kan ağlıyor iki gözüm
Dertli dertli öter sazım
Ah u figan tele düştü
Aslanoğlu, İbrahim (2006). Geçmişten Günümüze Sivas Meşhurları C.II. Ankara: Yyy. 24.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 07.12.2014Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Gurbet elde hasretine yanarım
Tabibler derdimi deşmeden gel gel
Gizli dertlerime derman ararım
Yüreğime ateş düşmeden gel gel
Çiğdemler açıldı dağlar kokuyor
Zalim gurbet yüreğimi yakıyor
İki gözüm pınar oldu akıyor
Deli çaylar gibi coşmadan gel gel
Gurbetin elinden gayri usandım
Şu derdime derman bulurum sandım
Gurbet ellerinde odlara yandım
Sinem ateşlendi pişmeden gel gel
Bülbüller figanda gülün mü soldu
Kar’oğlan yüreğin dert ile doldu
Gölgeler bastı da gün akşam oldu
Güneşim dağları aşmadan gel gel
Yıldız, Alim (2003) . Sivaslı Şairler Antolojisi. İstanbul: Kitabevi Yay. 579.
Semai
Yâr elinden deli gönül
Gine dilden dile düştü
Bir zalımın dertlerinden
Mecnun olup çöle düştü
Gurbet elde giydim kare
Hallerimi demen yâre
Dertlerime yoktur çare
Bütün çile kula düştü
Gözüm yaşı çağlayarak
Yaralarım bağlayarak
Seher vakti ağlayarak
Garip kullar yola düştü
Dertlerimi soran olmaz
Lokman bile çare bulmaz
Gine esti deli poyraz
Hazan yeli güle düştü
Kar’oğlanım yanar özüm
Kan ağlıyor iki gözüm
Dertli dertli öter sazım
Ah u figan tele düştü
Aslanoğlu, İbrahim (2006). Geçmişten Günümüze Sivas Meşhurları C.II. Ankara: Yyy. 24.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Gurbet elde hasretine yanarım
Tabibler derdimi deşmeden gel gel
Gizli dertlerime derman ararım
Yüreğime ateş düşmeden gel gel
Çiğdemler açıldı dağlar kokuyor
Zalim gurbet yüreğimi yakıyor
İki gözüm pınar oldu akıyor
Deli çaylar gibi coşmadan gel gel
Gurbetin elinden gayri usandım
Şu derdime derman bulurum sandım
Gurbet ellerinde odlara yandım
Sinem ateşlendi pişmeden gel gel
Bülbüller figanda gülün mü soldu
Kar’oğlan yüreğin dert ile doldu
Gölgeler bastı da gün akşam oldu
Güneşim dağları aşmadan gel gel
Yıldız, Alim (2003) . Sivaslı Şairler Antolojisi. İstanbul: Kitabevi Yay. 579.
Semai
Yâr elinden deli gönül
Gine dilden dile düştü
Bir zalımın dertlerinden
Mecnun olup çöle düştü
Gurbet elde giydim kare
Hallerimi demen yâre
Dertlerime yoktur çare
Bütün çile kula düştü
Gözüm yaşı çağlayarak
Yaralarım bağlayarak
Seher vakti ağlayarak
Garip kullar yola düştü
Dertlerimi soran olmaz
Lokman bile çare bulmaz
Gine esti deli poyraz
Hazan yeli güle düştü
Kar’oğlanım yanar özüm
Kan ağlıyor iki gözüm
Dertli dertli öter sazım
Ah u figan tele düştü
Aslanoğlu, İbrahim (2006). Geçmişten Günümüze Sivas Meşhurları C.II. Ankara: Yyy. 24.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Koşma
Gurbet elde hasretine yanarım
Tabibler derdimi deşmeden gel gel
Gizli dertlerime derman ararım
Yüreğime ateş düşmeden gel gel
Çiğdemler açıldı dağlar kokuyor
Zalim gurbet yüreğimi yakıyor
İki gözüm pınar oldu akıyor
Deli çaylar gibi coşmadan gel gel
Gurbetin elinden gayri usandım
Şu derdime derman bulurum sandım
Gurbet ellerinde odlara yandım
Sinem ateşlendi pişmeden gel gel
Bülbüller figanda gülün mü soldu
Kar’oğlan yüreğin dert ile doldu
Gölgeler bastı da gün akşam oldu
Güneşim dağları aşmadan gel gel
Yıldız, Alim (2003) . Sivaslı Şairler Antolojisi. İstanbul: Kitabevi Yay. 579.
Semai
Yâr elinden deli gönül
Gine dilden dile düştü
Bir zalımın dertlerinden
Mecnun olup çöle düştü
Gurbet elde giydim kare
Hallerimi demen yâre
Dertlerime yoktur çare
Bütün çile kula düştü
Gözüm yaşı çağlayarak
Yaralarım bağlayarak
Seher vakti ağlayarak
Garip kullar yola düştü
Dertlerimi soran olmaz
Lokman bile çare bulmaz
Gine esti deli poyraz
Hazan yeli güle düştü
Kar’oğlanım yanar özüm
Kan ağlıyor iki gözüm
Dertli dertli öter sazım
Ah u figan tele düştü
Aslanoğlu, İbrahim (2006). Geçmişten Günümüze Sivas Meşhurları C.II. Ankara: Yyy. 24.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | AKARSU, Muhlis Akarsu | d. 20.02.1948 - ö. 02.07.1993 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ABDULGAFUR, Abdulgafur Kılıç | d. 1926 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | REMZİ, Remzi Timar | d. 1958 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HÂZIK, Seyyid Mehmed Efendi | d. 1690-91 - ö. 1763 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | NEVBETÎ, Ömer Karim | d. 1690-91 - ö. 1759-60? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | RE’FET, Mehmed Azîz, Vâsık-zâde, Madrûb-zâde | d. 1723 - ö. 1765 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | FEYZÎ (ELÎFÎ), Elîfî-zâde Feyzullâh Efendi | d. ? - ö. 20 Haziran-19 Temmuz 1765 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | SELÎM, Mehmed Takî Selîm Efendi | d. ? - ö. 1765-66 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | LEZÎZÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
10 | KUL MUSTAFA | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | ALİ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | SERVET APAY | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
13 | ALİ AĞA HALHALİ | d. 1894 - ö. 1989 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | ZÂİDÎ | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |