MOLLÂ LÜTFÎ, Sarı Lutfî, Deli Lütfî, Maktûl Lütfî, Lütfullâh

(d. 850 civarı/1446 civarı - ö. 899 veya 900/1494 veya 1495)
divan şairi, nâsir
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Lütfullâh olup “Mollâ Lütfî, Sarı Lütfî, Deli Lütfî, Maktûl Lütfî” gibi lakaplarla tanınmıştır. Tokat’ta doğmuştur. Mollâ Lütfî’nin 15. yüzyılın başlarında doğduğu ileri sürülmektedir (Adıvar 1943: 60). Ancak Mecdî’nin verdiği bilgiye göre Lütfî’nin hocası Tazarru’-nâme yazarı Sinân Paşa’nın 844/1440 yılında doğduğu dikkate alınarak muhtemelen 850/1446 civarında dünyaya geldiği belirtilmiştir (Mecdî 1296’dan aktaran Gökyay 2005: 255). Lütfî, ilk öğrenimini çağının âlimlerinden olan babası Kutbüddîn Hasan’ın yanında gördü. Daha sonra İstanbul’a giderek Sinân Paşa’dan mantık, felsefe, kelâm ve onun yönlendirmesiyle de Alî Kuşçu’dan matematik okudu. Molla Lütfî, hocası Sinân Paşa ile dost ve büyük ihtimalle akrabadır (Erünsal 1982: 77-78). Nitekim o, 875/1470’te vezirlik makamına gelen Sinân Paşa’nın tavsiyesiyle Fâtih Sultân Mehmed tarafından saray kütüphanesine hâfız-ı kütüb tayin edildi. Böylece buradaki nadir eserleri inceleme imkânı bularak birçok ilim dalında görüş bildirecek düzeye ulaştı. Aynı sırada padişahla -şakalaşacak kadar- yakın bir dostluk kurdu. Ancak bu dostluk uzun sürmedi. Vakıf kitaplarına hıyanet suçlamasıyla önce kütüphaneden uzaklaştırılıp müderris tayin edildi. Ardından tazir cezasına çarptırılarak hapse atıldı. Daha sonra görevine iade edildi. Sinân Paşa’nın padişahla arasının açılıp 881/1476’da Seferihisar’a sürülmesi sırasında onunla gitti. Beş yıl sonra Fâtih’in ölümü üzerine Sinân Paşa ile İstanbul’a döndü ve II. Bâyezîd tarafından Bursa Yıldırım Bâyezîd (veya Sultân Murâd) Medresesi müderrisliğine tayin edildi. Takiben sırasıyla Filibe’de Şehâbeddin Paşa, Edirne’de Dârülhadîs, İstanbul’da Semâniye, Bursa’da Murâdiye ve muhtemelen tekrar İstanbul’da Semâniye medreselerinde müderrislik yaptı. Mollâ Lütfî zındıklık ve ilhad suçlamasıyla yargılandıktan sonra idam cezasına çarptırıldı. Âşık Çelebi’ye (Kılıç 2010: 731) göre 899/1494, diğer kaynaklara göre 900/1495 yılında cezası Atmeydanı’nda boynu vurulmak suretiyle infaz edildi ve Eyüp’te Defterdar Mahmûd Çelebi Mescidi yakınına gömüldü.

İdamı geniş yankı uyandıran tarihî hadiselerden kabul edilen Lütfî, Osmanlı düşünce tarihinde resmen zındıklık ve mülhidlikle suçlanarak idam edilen ilk kişidir (Maraş 2003: 121). Şükrü Özen’in (2001: 46-47) verdiği bilgiye göre idamının açıklanan sebebi, namaz aleyhinde konuşmak ve ileri sürdüğü fikirlerle ortalığı karıştırmak suretiyle gerçekleşen “zındıklık”tır. Ancak kaynakların çoğunun hükmün gerçek sebebini şairin hasımlarının kıskançlık ve düşmanlığına bağladığı, katledilmesiyle ilgili olarak da onun kişiliğine odaklandıkları görülmektedir. Bu bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Lütfî; sözünü sakınmayan, devamlı tenkit eden, kim olduğuna bakmaksızın ağza alınmayacak sözler sarf ederek karşısındakini incitmekten çekinmeyen, kısacası sıralanan özellikleriyle de çok düşman kazanmış biridir. Nitekim Kınalızâde Hasan Çelebi (Kutluk 1979: 828), Mollâ Lütfî’nin sadece kendi faziletini gözettiğini, başkalarını kendine muadil görmediğini, özellikle dönemin ileri gelenleriyle ulemanın hatırını kırdığını belirtmiştir. Dolayısıyla bu kırıcı tutum ve davranışları söz konusu düşmanlığın pekişmesini kolaylaştırmıştır. Sonuçta kendisine kin besleyen hasımları, kaynaklarda “aşere-i muhabbese” (on habis insan) hadisesi diye zikredilen, fakat ayrıntısı verilmeyen bir olay bahanesiyle onu ortadan kaldırmayı planlamıştır. Bunun için de Lütfî’nin zındık ve varlığı din için zararlı bir mülhid olduğu söylentisini yaymışlardır. II. Bâyezîd’in emriyle yapılan soruşturmanın ardından Mollâ Lütfî, bu on kişiden yurt dışına kaçamayanlarla birlikte tutuklanmış, on dokuz gün süren hapsi sırasında padişaha ve önemli devlet adamlarına birer manzume yazıp gönderdiyse de bir sonuç alamamıştır. Davaya bakmak üzere Hatîbzâde Muhyiddîn Efendi, Mollâ İzârî, Mollâ Arab (Alâeddîn Arabî Efendi), Efdalzâde Hamîdüddîn Efendi ve Mollâ Ehaveyn gibi dönemin ileri gelen âlimlerinden oluşan mahkeme heyeti, iki yüz kadar şahidin dinlendiği iki duruşmanın ardından Mollâ Lütfî’yi idama mahkûm etmiştir. Lütfî’nin, infazından önce ilhadla bir ilişkisinin bulunmadığını halka haykırıp kelime-i şehâdet getirdiği bilinmektedir (Taşköprizâde’den aktaran Gökyay 2005: 256).

Mollâ Lütfî’nin bir mescidle ilgili olarak düştüğü tarihten 885/1480’te “Sarı Lütfî Mescidi” denen camiyi yaptırdığı (Ünver 1943: 13) anlaşılmaktadır. Dervişâne kıyafeti ve davranışları, Şeyh Vefâ Tekkesi’ne gidip gelmesi sûfilikle ilgisini göstermekteyse de sülûk edip etmediğine dair bir bilgi yoktur. Ayrıca değerli kitaplardan meydana gelen bir kitaplığının olduğu ve İstanbul’da kendi adını taşıyan bir mahallenin bulunduğu da bilinmektedir. Yetiştirdiği öğrenciler arasında Kemâlpaşazâde, Hayâlî-i Evvel, Fâtih Sultan Mehmed’in hocası Mollâ Halebî’nin oğlu Abdurrahmân Çelebi, Taşköprizâde’nin amcası Kıvâmüddîn Kâsım, Vâsi’î (Abdülvâsi’) Çelebi, Mollâ Dâvûd-ı Kocevî (Kara Dâvûd-ı İzmitî), Mollâ Alâeddîn Çerçin, Menteşeli Mollâ Ayı Seyyidî, Seyyid Mahmûd, Küçük Bedreddîn, Kazâbâdlı Kâzımî ve Mollâ Hakîm İshâk gibi âlimler yer almaktadır (Gökyay 2005: 256). Kaynaklar, Mollâ Lütfî’nin ince bir zekâya, nükteci, eleştirici bir yapıya sahip cesaretli ve derin bir âlim olduğuna, tıp konusunda İbn Sînâ’nın Kânûn’una bakmaya gerek duymayacak kadar da ilmî kudreti haiz bulunduğuna işaret etmektedir. Kendisi, hem astronomi ve matematik gibi fen bilimlerinde hem de mantık, kelâm ve felsefe alanlarında temayüz etmiş biridir (Gökyay 2005: 256; Maraş 2003: 128).

Mollâ Lütfî; kelâm, felsefe, ilimler ansiklopedisi, matematik, mantık ve mizah gibi alanlarda telif, şerh ve hâşiye tarzında olmak üzere çok sayıda eser vermiş bir âlimdir. Onun Har-nâme (Risâle fî Uslu Şucâ)’sinin tamamı ile Risâle-i Âdâb’ının bir kısmı Türkçedir. Türkçeye çevirdiği belirtilen El-Ferec Ba’de’ş-Şidde’nin bir nüshası ise günümüze ulaşmamıştır. Lütfî’nin büyük kısmı Arapça olan eserleri şunlardır:

1. Zubdetu’l-Belâga (Risâle-i Mevlânâ Lütfî min İlmi’l-Belâga/Risâle-i Âdâb): Hatîb el-Kazvînî’nin Telhîsü’l-Miftâh’ının özeti mahiyetindeki eserin bazı nüshalarında II. Bâyezîd’in oğullarından Şehzâde Şehinşâh’a, bazılarında Veziriazam Alî Paşa’ya ithaf edildiği görülmektedir. Arapça ilk 38 varaktan sonraki 67 varağı Türkçe olan Risâle’nin bir nüshası Mollâ Lütfî’nin idamından sonra oğlu tarafından temize çekilerek Şehzâde Süleymân’a (Kânûnî) sunulmuştur (Gökay 2005: 257). Eser yayımlanmıştır (Benli 2003). 

2. Risâle fî Tahkîki Vucûdi’l-Vâcib (Vucûdu’l-Mebdei’l-Evvel): Varlık felsefesi alanında İbn Sînâ’nın görüşlerinin savunulduğu ve Mübâhasât, Şifâ ve İşârât adlı eserlerinden alıntılar yapıldığı bir risâledir (Maraş 2003: 131).

3. Risâle fî Usûleti Seb’i’ş-Şidâd: Mollâ Lütfî, II. Bâyezîd’in huzurunda âlimlerle yaptığı bir tartışma hakkındaki bu risâleyi padişahın emriyle kaleme almıştır. Eserde Cürcânî’nin, Kutbüddîn er-Râzî’nin Metâli’ül-Envâr şerhi üzerine yazdığı hâşiyede “mevzu” hususunda ileri sürdüğü bazı düşünceleri eleştirmiştir. Önce yedi konuda Cürcânî’ye itiraz etmiş, ardından bunlara iki itiraz daha eklemiştir. Bu sebeple kütüphanelerde metnin iki farklı nüshası bulunmaktadır (Gökyay 2005: 257).

4. Hâşiye alâ Evâil-i Şerhi’l-Mevâkıf: Adudüddîn el-Îcî’nin El-Mevâkıf fî İlmi’l-Kelâm’ına Cürcânî’nin yaptığı şerhin birinci mevkıfine yazılmış bir haşiyedir (Gökyay 2005: 256).

5. Hâşiye alâ Hâşiyeti’ş-Şerhi’l-Metâli’: Molla Lütfî’nin en hacimli eseridir. Sirâceddîn el-Urmevî’nin mantıkla ilgili Metâliu’l-Envâr’ına Kutbüddîn Râzî’nin yazdığı Levâmiu’l-Esrâr adlı şerhe Cürcânî’nin yazdığı hâşiyeye dairdir (Evkuran 2008: 41).

6. Risâle (Kelimât) Müte’allika bi Âyeti’l-Hacc: II. Bâyezîd’ın huzurunda hac ayeti (Bakara suresi 196-199. ayetler) üzerinde yapılan tartışmaların sonradan kaleme alınmasıyla oluşan bu eser Veziriazam Alî Paşa’ya ithaf edilmiştir (Evkuran 2008: 41).

7. Hâşiye alâ Şerhi’l-Miftâh li’s-Seyyid Şerîf: Sekkâkî’nin Miftâhu’l-Ulûm adlı kitabının belagat ilmiyle ilgili üçüncü bölümüne Cürcânî tarafından yazılan şerhin hâşiyesidir (Evkuran 2008: 41).

8. Risâle fîmâ Yete’allaku bi Hurûfi’t-Teheccî: Kaynaklarda eser hakkında herhangi bir bilgi verilmemiştir.

9. Taz’îfu’l-Mezbah: Lütfî’nin bu eseri İzmirli Theon’un, Delos adasında yapılan sunağın iki katına çıkarılmasıyla ilgili olarak Eflatun’dan aktardığı bir metinden esinlenerek yazdığı düşünülmektedir (Adıvar 1970: 60).

10. Risâle fi’l-Ulûmi’ş-Şer’iyye ve’l-Arabiyye (Risâle fî Mevzû’ati’l-Ulûm): Yirmi dokuzu Arap dili, kırk dördü de İslam diniyle ilgili olmak üzere toplam yetmiş üç ilim üzerinde durulan bu risâle II. Bâyezîd’a sunulmak üzere yazılmıştır. Molla Lütfî, tanıttığı ilimlerin sayısının hadiste haber verilen yetmiş üç sayısıyla uyuştuğuna dikkat çekmiş ve kendisinin de ehl-i sünnet inancına sıkı sıkıya bağlı olduğunu belirtmiştir (Evkuran 2008: 41).

11. El-Metâlibu’l-İlâhiye fî Mevzû’ati’l-Ulûm: Lütfî’nin, Risâle fi’l-Ulûmi’ş-Şer’iyye ve’l-Arabiyye (Risâle fî Mevzû’ati’l-Ulûm) adlı risâlesindeki bazı kapalı noktaları açıklamak üzere yazdığı eser yayımlanmıştır (Refîk el-Acem 1994).

12. Har-nâme (Risâle fî Uslu Şucâ’): Müellifin tamamı Türkçe olan eldeki bu tek eseri hakkında kaynaklarda ayrıntılı bir bilgi verilmemiş, sadece metnin kaba ve müstehcen ifadelerle dolu olduğu belirtilmiştir. Risâle transkripsiyonlu metin ve tıpkıbasımı ile birlikte yayımlamıştır (Gökyay 1986).

13. El-Ferec Ba’de’ş-Şidde Tercümesi: Mecdî ve Kâtib Çelebi, Ebû Alî et-Tenûhî’ye ait El-Ferec Ba’de’ş-Şidde’yi Mollâ Lütfî’nin Türkçeye çevirdiğini söylüyorlarsa da (Gökyay 2005: 257) kütüphanelerde eserin herhangi bir nüshası belirlenememiştir. Şükrü Kurgan, (1945: 263-366) bazı kütüphane kataloglarında Mollâ Lütfî adına kayıtlı aynı ismi taşıyan metnin ise ona ait olmadığını ileri sürmüştür.

14. Risâle: Kaynaklarda Türkçenin belagati hakkındaki yazıldığı belirtilip adı kaydedilmeyen bu eser, Arapça bilmeyenlere belagat ilmini öğretmek amacıyla klasik Arapça belagat ilmi yazım geleneğine bağlı kalarak telif edilmiştir. Lütfî’nin oğlu tarafından temize çekilmiş ve bir mukaddime eklenmek suretiyle Şehzâde Süleymân’a ithaf edilmiştir (Gökyay 2005: 257). Risâle üzerinde bir yüksek lisans çalışması yapılmıştır (Aksoy 1991).

Şuara tezkirelerinde Mollâ Lütfî’ye yer ayrılarak şiirlerinden birtakım örnekler verilmiştir. Latîfî, onu şiir ve kasidede asrının Hassân ve Selmân’ı olarak nitelemişse de Lütfî’nin kaside, gazel, tarih ve mizahî kıta türünde bazı denemelerinin dışında şiirle ilgilendiği söylenemez. Hatta Fâtih Sultân Mehmed, Mollâ Lütfî’ye “Sen de şiir der misin?” diye sorduğunda o, “Fazl ü hikmet ıssına ger olmasa eş‘âr âr / Arz iderdüm ben de eyyâmunda âsâr-ı Lebîd” beytiyle cevap vermiştir (Canım 2000: 482-483). Dolayısıyla bu beytinden Lütfî’nin fazilet ve hikmet sahipleri için şiiri utanılacak bir şey saydığı anlaşılmaktadır. Âşık Çelebi (Kılıç 2010: 730), Lütfî’nin laubali ve hatta meczup denmeye yakın bir üslubu olduğunu belirtmiş ve faziletini “dağın üzerindeki ateş gibidir” ifadesi ile değerlendirerek bu “uzun dilli” şairin fazilet ve ilminin üstünlüğüne olan inancını dile getirmiştir. Aynı zamanda bir şair olan Molla Lütfî, sade Türkçe ile oldukça güzel şiirler yazmıştır (Maraş 2003: 128).

Kaynakça

Adıvar, A. Adnan (1991). Osmanlı Türklerinde İlim. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Aksoy Mustafa (1991). Molla Lütfî’nin Risâle-i Mevlânâ Lütfî’si. Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Ege Üniversitesi.

Balcı, Rüştü (çev.) (2007). Kâtip Çelebi, Keşfü’z-Zünûn. C. I-II. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Benli, M. Sami (2003). Molla Lutfi ve Zubdetu’l-Belâga Adlı Eseri. İstanbul: Çantay Kitabevi.

Erünsal, İsmail E. (1982). “Fatih Devri Kütüphaneleri ve Molla Lutfî Hakkında Birkaç Not”. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi. (33): 57-78.

Gökyay, Orhan Şaik (1986). “Tokatlı Molla Lütfî’nin Harnâmesi”. Türk Folkloru Belleten I (1). İstanbul. 155-182.

Gökyay, Orhan Şaik (1987). Molla Lutfi. Ankara: KTB Yay.

Gökyay, Orhan Şaik, Ş. Özen (2005). “Molla Lutfî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 30. İstanbul: TDV Yay. 255-258.

İpekten, Haluk, M. İsen, N. Okçu, R. Toparlı, T. Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay. 

Karahan, Abdülkadir (1975). “Molla Lutfî'nin Harnâme’si ve XV. Yüzyıl Sâde Türk Nesri”. Türk Dili Bilimsel Kurultayı’nda Sunulan Bildiriler. C. I. Ankara: TDK Yay. 173-179.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Köprülü M. Fuat (1928). “Deli Lutfi’nin Mizahi Bir Risalesi”. Hayat Mecmuası. 4 (100): 2.

Kurgan, Şükrü (1945). “Osmanlı Devrinde Mensur Hikayeciliğimize Ait Bir Eser”. Belleten. (4-5): 353-382.

Kurnaz, Cemâl ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî -  Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1989). Kınalı-zâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. C. 2. Ankara: TTK Yay.

Kutluk, İbrahim (hzl.) (1997). Beyânî Mustafâ Bin Carullah, Tezkiret’üş-Şu’arâ. Ankara: TTK yay.

Mecdî Mehmed Efendi (1269). Hadâiku’ş-Şakâyık. İstanbul.

Müstakîm-zâde Süleymân Sa’deddîn Efendi (2000). Mecelletü’n-Nisâb (Tıpkıbasım). Ankara: KB Yay.

Ocak, Ahmet Yaşar (1999). Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler (15.-17. Yüzyıllar). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Özen, Şükrü (2001). “İslâm Hukukuna Göre Zındıklık Suçu ve Molla Lutfî'nin İdamının Fıkhîliği”. İslam Araştırmaları Dergisi. (6): 17-62.

Parmaksızoğlu, İsmet (1980). “Molla Lütfî ile İlgili Yeni Bir Belge”. Belleten. XLIV (176): 675-682.

Refik el-Acem (nşr.) (1994). Molla Lutfî, Risâle fi’l-Ulûmi’ş-Şer’iyye ve’l-Arabiyye. Beyrut.

Riyâzî. Riyâzü’ş-Şuarâ. Topkapı Sarayı Kütüphanesi, Hazine Kitaplığı. No: 1276. vr. 77a-77b.

Sehî Bey (1325). Tezkîre-i Sehî. İstanbul.

Ünver, Süheyl (1943). “Fatih’in Hususî Kütüphanesi İlk Hafızı Kütübü Molla Lütfü’nün Vefatında Söylenen Tarihler Üzerine”. Tarihten Sesler (8-9): 11-13.

Yaltkaya M. Şerefeddin (1938). “Molla Lütfî”. Tarih Semineri Dergisi. (II): 35-59.

Yavuz, Fikri, İ. Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmânlı Müellifleri. C. 2. İstanbul: Meral Yay.


Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLÇİÇEK AKÇAY
Yayın Tarihi: 25.08.2014
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Nazm

Ey mürüvvet ma’deni lutf ıssı sultânum meded

V’ey ebân an-ced vezîr-i âl-i Osmânum meded

 

Dâmen-i Yûsuf gibi çâk oldı zeyl-i ismetüm

Hasm-ı bî-insâf elinden al girîbânum meded

(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 732.)

 

Nazm

Işkun kopuzun ele alayın mı ne dirsin

Âlemlere âvâze salayın mı ne dirsin

 

Nâlişler idüp ney gibi gavgâsını ışkun

Başuma yine satun alayın mı ne dirsin

 

Rüsvâ-yı cihân olmag içün şîşe-i ârı

Ne olsa gerek taşa çalayın mı ne dirsin

(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 734.)

 

Kıt’a

Şimdi âlem benüm ağyâr ile destânum okur

Kıssa-i heşt bihişt âdem ü şeytân-şekl

 

Koma akrânum arasında beni hâr u hacîl

Yağmaya ta’ne taşı başuma bârân-şekl

(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). C. 2. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay. 734.)

 

Matla’

Gördi gönlüm ki gözi kaşı güzel

Sevdi bir berberi tırâşı güzel

(Kurnaz, Cemâl ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî -  Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.II. Ankara: Bizim Büro Yay. 882.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Serhat Çelikeld. 22 Şubat 1984 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2DERTLİ/KUL CAFER, Cafer Yıldırımd. 01.01.1946 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3LE’ÂLÎ (Müte’accem)d. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4NECÂTÎ BEY, Îsâd. 1443-1446? - ö. 17 Mart 1509Doğum YılıGörüntüle
5AYNÎ (Karamanlı)d. ? - ö. 1490-1494 ?Ölüm YılıGörüntüle
6NAHÎFÎ, Şemseddîn, Şemsî-i Aydınî, Mevlânâ Şems-i Nahîfî, Şems-i Rumî, Gûyende Usta Şemsd. 1397-98 - 1405-06 ? - ö. 1494-95Ölüm YılıGörüntüle
7DÜRRÎ, Dürrî Çelebid. ? - ö. 1494-5’ten sonraÖlüm YılıGörüntüle
8NASÛHÎ, Nasûh Ağa-zâde Hüseyin Efendid. ? - ö. Aralık-Ocak 1699-1700MeslekGörüntüle
9S‘İD, Abdullah Sâ‘id Efendid. ? - ö. 1739-40MeslekGörüntüle
10HÜSEYİN KÂZIM, Kavalalıd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
11HEKÎMOĞLI, Hekîmün oğlı, İbn Hekîmd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12İBRÂHÎM BİN MUSTAFÂ BİN ALÎŞÎR EL-MELİFDEVÎ/EL-MULEYFEDEVÎd. ? - ö. 1 Nisan 1332’den sonra ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13MEHMED, Hâce-zâde/Hoca-zâde/Masraf-zâde Nişâncı Mehmed Paşad. ? - ö. 1517-18, 1519 ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14FEYZÎ, Altıparmak-zâde Feyzullah Feyzî Efendid. ? - ö. 1742-43Madde AdıGörüntüle
15KUL NESÎMÎ, Alid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
16İSMET, İsmâil İsmet Efendid. ? - ö. 1884Madde AdıGörüntüle