Madde Detay
PERTEV PAŞA, Seyyid Mehmed Said
(d. 1200/1785 - ö. 1253/1837)
divan şairi, devlet adamı
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Mehmed Saîd’dir. 1200/1785’te İstanbul’da doğdu. Hicaz’dan Anadolu’ya, sonra Kırım’a, Kırım’dan da İstanbul’a göç eden bir seyyid ailesine mensuptur. Babası dönemin bilginlerinden Koca İmam ismiyle meşhur İbrahim Efendi, annesi Çerkez Halil Efendi’nin kızı Hatice Hanım’dır. Babası İbrahim Efendi, gençliğinde Sultan Abdülhamid döneminde Kütahya’dan İstanbul’a gelip bazı önemli isimlerle irtibat kurmuş, kadılık mesleğine girmiştir. Daha sonra İstanbul civarındaki Darıca Kasabası'na yerleşmiş, orada vefat etmiştir. Küçük yaşta babasını kaybeden Mehmed Saîd, annesi ve dayısının destekleriyle tahsilini sürdürdü, sıbyan mektebini bitirdi. Devrin ileri gelenlerinden Ataullah Efendi’den icazet aldı. 1219/1804’te dîvân-ı hümâyûn rüûs kalemine girdi, bir süre sonra dîvân kalemine geçti. Geleneğe uyularak kendisine burada Pertev mahlası verildi. Daha sonra da hep bu adla anıldı. Dîvân kaleminden sadaret mektubî odasına geçen Pertev, reisülküttaplık yapan Gâlib Efendi’nin takdirlerini kazandı ve onun himayesine girdi. Gâlib Efendi, Rusya ile yapılacak sulh için 1808’de (1223 yılının sonlarında) Yaş’a ve 1811 yılının sonunda Bükreş’e giderken onu da kâtip sıfatıyla yanına aldı. Pertev Efendi, daha sonra âmedî odasına girerek âmedciliğe 1236/1820 yükseldi. 1240/1824’te dîvân-ı hümâyûn beylikçiliğine, 1242/1827’de reisülküttaplığa atandı. 1830 Nisan'ı sonlarında siyasi nedenlerle II. Mahmûd tarafından reisülküttaplıktan azledildi. Buna rağmen aynı yıl Girit isyanı sebebiyle Mehmed Ali Paşa ile İstanbul arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi için Mısır’a gönderildi. Başarıyla tamamladığı bu iş üzerine II. Mahmud tarafından taltif gördü, sadaret kethüdalığına atandı. 1251/1836’da sadaret kethüdalığı, umur-ı mülkiye nezaretine dönüştürülünce Pertev Efendi, vezaret ve müşirlik mertebesi ile nazır oldu. Daha sonra kendisine paşa unvanı verildi. Padişah nezdindeki konumu ve nüfuzundan dolayı halk arasında “tuğsuz padişah” lakabıyla anılmaya başlandı. Rakipleri ve kendisini çekemeyenler tarafından iftiralara uğradı, bunların başında gelen Âkif Paşa’nın, Tabsıra’sı Pertev Paşa’yı gözden düşürmek amacıyla yazılmıştır. Devletin uğradığı sıkıntıların sorumlusu olarak gösterilmek istenen Pertev Paşa, iddialar üzerine II. Mahmûd tarafından 1253/1837’de azledilerek Edirne'ye sürüldü. Yine başta Akif Paşa olmak üzere Pertev Paşa’nın ortadan kaldırılması yönünde önemli girişimlerde bulunuldu. II. Mahmûd’un izniyle Edirne valisi Emin Paşa tarafından hükümet konağına davet edilerek orada boğduruldu (1253/1837). Nükseden hastalığı nedeniyle öldüğü ilan edildi, törenle Edirne’de Seyyid Celaleddin Türbesi civarında defnedildi.
II. Mahmûd’un Pertev Paşa’yı haksız yere katlettirdiği için sonradan pişmanlık duyduğu rivayet edilir. Lebîb Efendi, “Beyt-i firdevs ola menzil-i Pertev Paşa” mısraını vefatına tarih düşmüştür. Osmanlının son döneminde yetişmiş önemli devlet adamlarından biri olan Pertev Paşa; Reşid Paşa, Sârim Paşa, Şekib Paşa gibi pek çok devlet adamının yetişmesinde ve yükselmesinde önemli rol oynamıştır. Şairliğinden ziyade devlet adamlığıyla tanınan Pertev Paşa, aynı zamanda dönemin önde gelen şairleri arasında gösterilir. Önce “Meşreb” mahlasını kullanmıştır. Devrin geleneğine uyarak Mevlevîlik tarikatına intisap etmiş olan Pertev Paşa’nın şiirlerinde Mevleviliğin etkisi görülür.
Pertev Paşa’nın tek eseri Dîvân'ıdır. Dîvân'ı ölümünden üç yıl sonra İstanbul ve Bulak’ta basıldı (1256/1840). Edirne’de sürgünde iken Kuru Kafa adında yaşadıklarını kaleme aldığı bir küçük eserden bahsedilse de böyle bir eseri bulunamamıştır.
Pertev Paşa’nın pek çok tarih manzumesi, tahmis, tazmin ve nazireleri bulunmaktadır. Dîvân üzerine yapılan çalışmada (Azarkan 2013) 9'u Farsça 256 gazel, 5 müstezad, 9 tahmis, 1 muhammes, 1 lugaz, 3 kıta, 24 beyit tespit edilmiştir. Dîvân'daki tarih manzumeleri, şairin dönemin olaylarına bakış açısını ve ilgilendiği çevreyi yansıtma açısından önem taşımaktadır. Özellikle II. Mahmûd’un yaptırdığı camiler, çeşmeler, kışlalara tarih düşülmüştür. Gazellerde ve şarkılarda mahalli unsurlara sıkça rastlanır. Şarkıları bestelenmiştir. Gazellerini Nâbî ve Râgıb Paşa’nın tarzlarının devamı olarak görür. Yer yer Vâsıf ve Fehîm tarzının da hissedildiğini söyler. Pertev’in düzgün ve kudretli bir dile sahip olduğunu, klasik mazmunları başarıyla kullanıldığını ifade eden Kocatürk, gazellerini lirizm açısından zayıf bulur (1970: 597).
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî. C. 4. İstanbul: Tarih Vakfı Yay.
Azarkan, Mehmed Şerif (2013). Mehmed Said Pertev Paşa Divanı (Transkripsiyon ve Tahlil). Yüksek Lisans Tezi. Diyarbakır: Dicle Üniversitesi.
Çiftçi, Ömer (hzl.) (yty.) Fatîn Davud-Hâtimetü’l-Eş‘âr, http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83500/tezkireler.html (E.T. 30.05.2013).
Dîvân-ı Pertev (1253/1837). İstanbul.
Findley, Carter Vaughn (2007). “Pertev Mehmed Said Paşa”. TDV İslam Ansiklopedisi. C.6. İstanbul: TDV Yay.
İnal, İbnü’l-Emin Mahmud Kemal (1930). Son Asır Türk Şairleri, 4 C. Orhaniye Basımevi.
Kapıcı, Özhan (2006). Tanzimat Yolunda Bir Osmanlı: Mehmet Sâid Pertev Paşa (1785-1837). Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
Kocatürk, Vasfi Mahir (1970). Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi.
Kurnaz, Cemal vd. (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nailî. C. I. Ankara: Bizim Büro Yay.
Kutlar Oğuz, F. Sabiha vd. (hzl.) (2012). Mehmed Tevfik Kâfile-i Şu’arâ. İstanbul: Doğu Kütüphanesi.
Şemseddin Sâmî (1996). Kamûsu’l-A’lâm. C. 2. Ankara: Kaşgar Neşriyat.
Turan, Şerafettin (1997). “Pertev Paşa, Mehmed Saîd”. MEB İslam Ansiklopedisi. C.9. Eskişehir. 554-556.
Ünver, İsmail (1988). “Pertev Paşa”. Büyük Türk Klasikleri. C.8. Ankara: Ötüken-Söğüt Yay. 133-136.
Yavuz, A. Fikri, Özen, İsmail (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri. C. 2. İstanbul: Meral Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. BAHİR SELÇUKYayın Tarihi: 24.07.2013Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Târîh Berây-ı Kışla der-Bâb-ı ‘Asker
Nâzım-ı devlet ü dîn hazret-i Sultân Mahmûd
Şeref-i rûy-ı zemîn sâye-i Rabb-i ma’bûd
Çekilir mevkib-i ikbâline râyât-ı fütûh
Görünür cünd-i melâ’ik bu alaydan ma’dûd
Bâb-ı ser-‘askere bu kışlayı yapdırdı o şâh
‘Askerin râhatıdır bunda esâs-ı maksûd
‘İllet-i gâ’iyesi emr-i Hudâ emr-i cihân
Bu nizâmâta sebebsiz mi bu bezl-i mechûd
Eyleyip ‘asker-i mansûr ile kevni imlâ
Rub’-ı meskûna ola zıll-ı livâsı memdûd
Yakışır yanına târîh-i mu’allâ Pertev
Kışla yapdırdı bu ‘Alî yere Sultân Mahmûd (H. 1248)
Şarkı
Sevdi gönlüm ey melek-sîmâ seni
Ben kadar var mı seven âyâ seni
İsterim bir lahzacık tenhâ seni
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Hasretinle oldu kârım âh ü zâr
Kalmadı sabr u karâra iktidâr
Pek güç oldu intizâr âh intizâr
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Bendeki derd-i dile dûş eyledin
Zevk edip ellerle mi nûş eyledin
Etdigin va’di ferâmûş eyledin
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Âşık-ı zârın sezâdır kat-be-kat
Gayrılar lâyık mı olmak mültefit
Gel efendim merhamet kıl merhamet
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Müstezad
Hasretle bu şeb gâh uyudum gâh uyandım
Hep ol mehi andım
Eğlence edip hâb u hayâlin oyalandım
Tâ subha dayandım
Kan ağladım içdikçe mey-i bezm-i firâkı
Bî-minnet-i sâkî
Peymâne gibi gâh dolup gâh boşandım
Her renge boyandım
Verdim bu gece şem’ ile pervâneye hayret
Pür-sûziş-i hasret
Yanıp yakılıp gâh durup gâh dolandım
Âteşlere yandım
Derd-i elemin çekmeğe yok tâb u tüvânım
Ey rûh-ı revânım
Dil verdim ise ben seni insâf edesandım
Cânımdan usandım
Nakdîne-i cân elde gezip dehri dolaşdım
Çok şûha sataşdım
Pertev dil-i bî-çâreye bir çâre arandım
Bin derd kazandım
Gazel
Nigâh-ı bâğ-ı fenâ hâr-ı çeşm-i cânımdır
Gubâr-ı şûru nemek-pâş-ı zahm-ı cânımdır
Sabâh-ı haşre sürer bendeki bu sûz u güdâz
Şeb-i gamında yanan şem’-i bezm-i cânımdır
O söz ki mâ’ide-i ‘Îsî-i dehânındır
Çü zehr olursa da helvâ-yı hazm-ı cânımdır
Hayâta neş’e verir derd-i hicrine nisbet
Ecel çü şerbet-i iksîr-i bezm-i cânımdır
Musavvir etmiş o kadd-i kıyâmeti tasvîr
Yanınca sâyesi bî-fark resm-i cânımdır
İlâhi tîğ-ı kazâya havâle etdim anı
Rakîb-i rûh-ı revânım ki hasm-ı cânımdır
Huzûr-ı pîrde Pertev durup da haşr olmak
Behiş-i kurbete şeh-râh-ı ‘azm-i cânımdır
(Dîvân-ı Pertev (1253/1837). İstanbul. 70, 122-123, 98-99, 30.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 24.07.2013Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Târîh Berây-ı Kışla der-Bâb-ı ‘Asker
Nâzım-ı devlet ü dîn hazret-i Sultân Mahmûd
Şeref-i rûy-ı zemîn sâye-i Rabb-i ma’bûd
Çekilir mevkib-i ikbâline râyât-ı fütûh
Görünür cünd-i melâ’ik bu alaydan ma’dûd
Bâb-ı ser-‘askere bu kışlayı yapdırdı o şâh
‘Askerin râhatıdır bunda esâs-ı maksûd
‘İllet-i gâ’iyesi emr-i Hudâ emr-i cihân
Bu nizâmâta sebebsiz mi bu bezl-i mechûd
Eyleyip ‘asker-i mansûr ile kevni imlâ
Rub’-ı meskûna ola zıll-ı livâsı memdûd
Yakışır yanına târîh-i mu’allâ Pertev
Kışla yapdırdı bu ‘Alî yere Sultân Mahmûd (H. 1248)
Şarkı
Sevdi gönlüm ey melek-sîmâ seni
Ben kadar var mı seven âyâ seni
İsterim bir lahzacık tenhâ seni
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Hasretinle oldu kârım âh ü zâr
Kalmadı sabr u karâra iktidâr
Pek güç oldu intizâr âh intizâr
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Bendeki derd-i dile dûş eyledin
Zevk edip ellerle mi nûş eyledin
Etdigin va’di ferâmûş eyledin
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Âşık-ı zârın sezâdır kat-be-kat
Gayrılar lâyık mı olmak mültefit
Gel efendim merhamet kıl merhamet
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Müstezad
Hasretle bu şeb gâh uyudum gâh uyandım
Hep ol mehi andım
Eğlence edip hâb u hayâlin oyalandım
Tâ subha dayandım
Kan ağladım içdikçe mey-i bezm-i firâkı
Bî-minnet-i sâkî
Peymâne gibi gâh dolup gâh boşandım
Her renge boyandım
Verdim bu gece şem’ ile pervâneye hayret
Pür-sûziş-i hasret
Yanıp yakılıp gâh durup gâh dolandım
Âteşlere yandım
Derd-i elemin çekmeğe yok tâb u tüvânım
Ey rûh-ı revânım
Dil verdim ise ben seni insâf edesandım
Cânımdan usandım
Nakdîne-i cân elde gezip dehri dolaşdım
Çok şûha sataşdım
Pertev dil-i bî-çâreye bir çâre arandım
Bin derd kazandım
Gazel
Nigâh-ı bâğ-ı fenâ hâr-ı çeşm-i cânımdır
Gubâr-ı şûru nemek-pâş-ı zahm-ı cânımdır
Sabâh-ı haşre sürer bendeki bu sûz u güdâz
Şeb-i gamında yanan şem’-i bezm-i cânımdır
O söz ki mâ’ide-i ‘Îsî-i dehânındır
Çü zehr olursa da helvâ-yı hazm-ı cânımdır
Hayâta neş’e verir derd-i hicrine nisbet
Ecel çü şerbet-i iksîr-i bezm-i cânımdır
Musavvir etmiş o kadd-i kıyâmeti tasvîr
Yanınca sâyesi bî-fark resm-i cânımdır
İlâhi tîğ-ı kazâya havâle etdim anı
Rakîb-i rûh-ı revânım ki hasm-ı cânımdır
Huzûr-ı pîrde Pertev durup da haşr olmak
Behiş-i kurbete şeh-râh-ı ‘azm-i cânımdır
(Dîvân-ı Pertev (1253/1837). İstanbul. 70, 122-123, 98-99, 30.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Târîh Berây-ı Kışla der-Bâb-ı ‘Asker
Nâzım-ı devlet ü dîn hazret-i Sultân Mahmûd
Şeref-i rûy-ı zemîn sâye-i Rabb-i ma’bûd
Çekilir mevkib-i ikbâline râyât-ı fütûh
Görünür cünd-i melâ’ik bu alaydan ma’dûd
Bâb-ı ser-‘askere bu kışlayı yapdırdı o şâh
‘Askerin râhatıdır bunda esâs-ı maksûd
‘İllet-i gâ’iyesi emr-i Hudâ emr-i cihân
Bu nizâmâta sebebsiz mi bu bezl-i mechûd
Eyleyip ‘asker-i mansûr ile kevni imlâ
Rub’-ı meskûna ola zıll-ı livâsı memdûd
Yakışır yanına târîh-i mu’allâ Pertev
Kışla yapdırdı bu ‘Alî yere Sultân Mahmûd (H. 1248)
Şarkı
Sevdi gönlüm ey melek-sîmâ seni
Ben kadar var mı seven âyâ seni
İsterim bir lahzacık tenhâ seni
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Hasretinle oldu kârım âh ü zâr
Kalmadı sabr u karâra iktidâr
Pek güç oldu intizâr âh intizâr
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Bendeki derd-i dile dûş eyledin
Zevk edip ellerle mi nûş eyledin
Etdigin va’di ferâmûş eyledin
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Âşık-ı zârın sezâdır kat-be-kat
Gayrılar lâyık mı olmak mültefit
Gel efendim merhamet kıl merhamet
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Müstezad
Hasretle bu şeb gâh uyudum gâh uyandım
Hep ol mehi andım
Eğlence edip hâb u hayâlin oyalandım
Tâ subha dayandım
Kan ağladım içdikçe mey-i bezm-i firâkı
Bî-minnet-i sâkî
Peymâne gibi gâh dolup gâh boşandım
Her renge boyandım
Verdim bu gece şem’ ile pervâneye hayret
Pür-sûziş-i hasret
Yanıp yakılıp gâh durup gâh dolandım
Âteşlere yandım
Derd-i elemin çekmeğe yok tâb u tüvânım
Ey rûh-ı revânım
Dil verdim ise ben seni insâf edesandım
Cânımdan usandım
Nakdîne-i cân elde gezip dehri dolaşdım
Çok şûha sataşdım
Pertev dil-i bî-çâreye bir çâre arandım
Bin derd kazandım
Gazel
Nigâh-ı bâğ-ı fenâ hâr-ı çeşm-i cânımdır
Gubâr-ı şûru nemek-pâş-ı zahm-ı cânımdır
Sabâh-ı haşre sürer bendeki bu sûz u güdâz
Şeb-i gamında yanan şem’-i bezm-i cânımdır
O söz ki mâ’ide-i ‘Îsî-i dehânındır
Çü zehr olursa da helvâ-yı hazm-ı cânımdır
Hayâta neş’e verir derd-i hicrine nisbet
Ecel çü şerbet-i iksîr-i bezm-i cânımdır
Musavvir etmiş o kadd-i kıyâmeti tasvîr
Yanınca sâyesi bî-fark resm-i cânımdır
İlâhi tîğ-ı kazâya havâle etdim anı
Rakîb-i rûh-ı revânım ki hasm-ı cânımdır
Huzûr-ı pîrde Pertev durup da haşr olmak
Behiş-i kurbete şeh-râh-ı ‘azm-i cânımdır
(Dîvân-ı Pertev (1253/1837). İstanbul. 70, 122-123, 98-99, 30.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Târîh Berây-ı Kışla der-Bâb-ı ‘Asker
Nâzım-ı devlet ü dîn hazret-i Sultân Mahmûd
Şeref-i rûy-ı zemîn sâye-i Rabb-i ma’bûd
Çekilir mevkib-i ikbâline râyât-ı fütûh
Görünür cünd-i melâ’ik bu alaydan ma’dûd
Bâb-ı ser-‘askere bu kışlayı yapdırdı o şâh
‘Askerin râhatıdır bunda esâs-ı maksûd
‘İllet-i gâ’iyesi emr-i Hudâ emr-i cihân
Bu nizâmâta sebebsiz mi bu bezl-i mechûd
Eyleyip ‘asker-i mansûr ile kevni imlâ
Rub’-ı meskûna ola zıll-ı livâsı memdûd
Yakışır yanına târîh-i mu’allâ Pertev
Kışla yapdırdı bu ‘Alî yere Sultân Mahmûd (H. 1248)
Şarkı
Sevdi gönlüm ey melek-sîmâ seni
Ben kadar var mı seven âyâ seni
İsterim bir lahzacık tenhâ seni
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Hasretinle oldu kârım âh ü zâr
Kalmadı sabr u karâra iktidâr
Pek güç oldu intizâr âh intizâr
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Bendeki derd-i dile dûş eyledin
Zevk edip ellerle mi nûş eyledin
Etdigin va’di ferâmûş eyledin
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Âşık-ı zârın sezâdır kat-be-kat
Gayrılar lâyık mı olmak mültefit
Gel efendim merhamet kıl merhamet
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Müstezad
Hasretle bu şeb gâh uyudum gâh uyandım
Hep ol mehi andım
Eğlence edip hâb u hayâlin oyalandım
Tâ subha dayandım
Kan ağladım içdikçe mey-i bezm-i firâkı
Bî-minnet-i sâkî
Peymâne gibi gâh dolup gâh boşandım
Her renge boyandım
Verdim bu gece şem’ ile pervâneye hayret
Pür-sûziş-i hasret
Yanıp yakılıp gâh durup gâh dolandım
Âteşlere yandım
Derd-i elemin çekmeğe yok tâb u tüvânım
Ey rûh-ı revânım
Dil verdim ise ben seni insâf edesandım
Cânımdan usandım
Nakdîne-i cân elde gezip dehri dolaşdım
Çok şûha sataşdım
Pertev dil-i bî-çâreye bir çâre arandım
Bin derd kazandım
Gazel
Nigâh-ı bâğ-ı fenâ hâr-ı çeşm-i cânımdır
Gubâr-ı şûru nemek-pâş-ı zahm-ı cânımdır
Sabâh-ı haşre sürer bendeki bu sûz u güdâz
Şeb-i gamında yanan şem’-i bezm-i cânımdır
O söz ki mâ’ide-i ‘Îsî-i dehânındır
Çü zehr olursa da helvâ-yı hazm-ı cânımdır
Hayâta neş’e verir derd-i hicrine nisbet
Ecel çü şerbet-i iksîr-i bezm-i cânımdır
Musavvir etmiş o kadd-i kıyâmeti tasvîr
Yanınca sâyesi bî-fark resm-i cânımdır
İlâhi tîğ-ı kazâya havâle etdim anı
Rakîb-i rûh-ı revânım ki hasm-ı cânımdır
Huzûr-ı pîrde Pertev durup da haşr olmak
Behiş-i kurbete şeh-râh-ı ‘azm-i cânımdır
(Dîvân-ı Pertev (1253/1837). İstanbul. 70, 122-123, 98-99, 30.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Şerif Oktürk | d. 1919 - ö. 2001 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Osman Tuğlu | d. 31 Ekim 1960 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | SIDKÎ, Hasırî-zâde Şeyh Süleymân Sıdkî Efendi | d. 1796 - ö. 1837 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | KÂSIMÎ, Kerküklü | d. 1785 - ö. 1845 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ALİ | d. 1785 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | RÂŞİD, Ahmed Râşid Efendi | d. 1785 - ö. 1856 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | MİRZECEN, Medetov | d. ? - ö. 1837 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | FERÎD, Mehmed Bahâeddîn Ferîd | d. ? - ö. 1837 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | HALÎMÎ | d. ? - ö. 1836-1837’de hayatta | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | NÂMIK MEHMED PAŞA, Darendeli | d. 1731-32 - ö. 26 Ağustos 1783 | Meslek | Görüntüle |
11 | DERVÎŞ PAŞA | d. 1560? - ö. 1603 | Meslek | Görüntüle |
12 | SÂMÎ, Hüssâm | d. ? - ö. 1574\'ten sonra | Meslek | Görüntüle |
13 | HASAN, Mehmed Hasan Han, Dağıstanlı | d. ? - ö. 1831 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | HİLMÎ, Ahmed Muhtar Hilmî Efendi | d. 1838 - ö. 1903 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | SÂLİM, Süleyman Sâlim Efendi | d. ? - ö. 1894 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | MÎRÎ, Mehmed Çelebi | d. ? - ö. 1715-16 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | ŞÜKRÎ, Şükrî Çelebi | d. ? - ö. 1552 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | SÂLİK, Abdullâh Efendi | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |