PESENDÎ ALİ DEDE, Kütahyalı

(d. 1257/1813 - ö. 1332/1913)
divan-tekke şairi
(Divan-Tekke / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

19. yüzyılda yetişmiş önemli Mevlevî şairlerinden biri olan mutasavvıfın asıl adı Ali’dir. Şiirlerinde Farsça “beğenilmiş, beğenilen” anlamına gelen “Pesendî” mahlasını kullanmıştır. Kütahya'nın Maruf mahallesinde 1813 yılında dünyaya gelmiştir (Güner 1967: 210). Kaynaklarda ailesi hakkında bilgi çok azdır. Pesendi'nin dört çocuğu dünyaya gelmiştir. Bunların ikisi kız ve ikisi de erkektir. Küçük oğlu Şemsettin, babasının halefi olabilecek kabiliyette hassas ve içli bir gençti. Babasının sazını çalar, koşmalarını okur, kendisi de koşmalar tertip ederdi. 1934 yılının ilk aylarında imam olduğu Altıntaş'ın Çal köyünde vefat etti (Hakkı 1934: 13). Pesendî eğitimine mahalle mektebinde başladı, daha sonra Müderris Doğlarlı Osman Efendi Medresesinde öğrenim görürken eğitimini yarım bırakarak hocası Kütahyalı Ârifî’nin yanına giderek ondan feyz almış ve onun desteği ile şiir söylemeye başlamıştır. Yazdığı şiirler halk tarafından çok beğenilmiştir. Gençliğinde, sazını, şiirlerini ve uzak memleketlere seyahat etmekten hoşlanan şair, İstanbul, Bursa, İzmir, Konya ve Eskişehir'e gibi yerlere seyahat etmiş, hatta Medine ve Mekke’ye giderek hac farizasını yerine getirmiş ve Hacı Pesendî namıyla anılmaya başlanmıştır. Şairliğinin yanında, aynı zamanda iyi bir hattat olan Pesendî, burada sanata olan ilgisini devam ettirerek “ta’lik hattı” ve “tırnak yazısını” öğrenmiştir (Özönder 1996: 2/78). İhtiyarlığında seyahati ve sazını terk ederek Kundukviran’daki bahçesinde sevenleriyle birlikte yaşamaya başladı. Söz söylerken kelime bulmakta müşkülat çekmezdi. Bilhassa fıkra ve hikâye anlatmakta çok mahirdi. Şair Arifî vefat edince Eskişehirli Mevlevî Dergâhı şeyhi Hasan Hüsnü Dede’ye intisap ederek yedi yıl hizmetinde bulunarak Mevlevî olmuş ve dedelik unvanını almıştır. Pesendî, 1913 yılında vefat etmiş ve Kal’a-i Bâlâ’nın altındaki Hisaraltı Sarıkaya kabristanlığına defnedilmiştir (Hakkı 1934: 13). 

Eserleri şunlardır:

1. Dîvân: Kaynaklarda bu eserin bugüne kadar ortaya çıkarılmadığından söz edilmektedir.

2. Şiir Mecmuası: Defter şeklindeki bir cönk içerisindedir. Bu defter içerisinde seksen üç şiir yer almaktadır. Cönkte bulunmayan şiirleriyle beraber Pesendî'nin kırk üçü hece ölçüsüyle, ellisi aruz vezniyle söylenmiş doksan üç şiiri vardır.

3. Destanlar: Ortakçı Destanı adıyla bilinen destanları 1930 yılında küçük bir risale 28 sayfa olarak neşredilmiştir. Pesendî bu destanda köylü ile şehirli arasındaki ilişkileri anlatmış, insanların birbirleriyle sosyal münasebetlerini tenkit etmiştir. Doğruluk ve dürüstlük kavramlarının ortadan kalktığı bir dönemi anlatan bu destan, asrın en önemli problemlerine dikkat çekmektedir. Bazı eserlerde şiirlerinden örnekler verilmektedir. Mustafa Yeşil tarafından 1950 yılında Pesendî Hayatı ve Şiirleri adlı bir eser yayınlamıştır. 

Yaşadığı zamana göre uzak görüşlü olan Pesendî'nin dili açık ve anlaşılırdır. Halkla iç içe yaşayan şâir, şiirlerinde halk dilinin özelliklerini atasözleri ve deyimlerden örnekler vermektedir. Şiirlerinde halka nasihatler vermekte ve onlara hayat prensiplerini öğretmektedir. Bunlar; doğru olmak, helal yemek ve kanaat etmektir. Hem hece ölçüsüyle hem de aruzla şiirler yazmıştır. Hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde nazım birimi olarak genellikle dörtlük kullanılmıştır. 8'li ve 11'li ölçü dikkati çekmektedir. Aruz vezniyle hem dörtlük, hem bend, hem de beyit kullanan Pesendî'nin başarılı olduğu söylenebilir. Heceyle yazdığı şiirlerinden koşma ve destanlarda başarılı söyleyişleri vardır. Değişik türleri başarıyla işlemiştir. Muammada da üstat kabul edilir. Şiirlerinden samimi bir halk adamı, vatandaş ve sade bir Anadolu Müslümanı olduğu anlaşılan Pesendî’nin, Hallâc-ı Mansur, Abdukâdir Geylanî, Şems-i Tebrizî ve Mevlânâ gibi büyük bilgelerin görüş ve düşüncelerini benimsediği ve şiirlerini yazarken onlardan ilham aldığı söylenebilir. Mevlânâ, Mesnevi ve Mevlevilik konusuna değinen Pesendî, ideal insan tipi olarak Mevlevi müritlerini, en güzel meşrep olarak da Mevlevilik yolunu tercih eder. Dünyayı, tekrarı olmayan bir imtihan yeri ve ahiretin tarlası olarak gören Pesendî’nin şiirlerinde, bir takım dinî konular yanında, bazı tasavvufî unsurlar da yer alır. Şiirlerinde, Mevlânâ, Mesnevi ve Mevlevilik sevgisine vurgu yapar (Güneş 2013: 45-46).

Kaynakça

Güler, Kadir (2004). Kütahyalı Ârifî ve Pesendî. Ankara: Bizim Büro Yay.

Güler, Kadir (1999). “Kütahyalı Aşık Pesendi ve Bilinmeyen Şiirleri”, Millî Folklor. 43: 61-66.

Güler, Kadir (1996). “XIX. Asır Şuarâsından Arifî ve Pesendî’nin Kütahya Methiyeleri”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Kütahya. 7: 281-285.

Güler, Kadir (1977). “Pesendî ve Ortakçı Destanı”, Millî Folklor. 35: 64-68.

Güler, Kadir (2010). Kütahya Şairleri I. Kütahya: Ekspres Gazetecilik Yay.

Güner, Hamza (1967). Başlangıçtan Zamanımıza Kadar Kütahyalı Şairler. Kütahya: İl Basımevi.

Güneş, Mustafa (2013). "Ali Dede (Pesendî)’nin Şiirlerinde Dinî-Tasavvufî Unsurlar", Yeni Fikir Uluslararası Hakemli Akademik Dergisi. Aydın. 11: 39-46.

Köprülü, M. Fuad (2004). Saz Şairleri (I-V). Ankara: Akçağ Yay.

Muallim Mustafa Hakkı (1934). Kütahya Halk Şairleri. Kütahya: Halkevi Neşriyatı.

Özönder, Hasan (1996). “Kütahya Mevlevîhânesi”. Türkiyat Araştırmaları DergisiKonya: Selçuk Üniversitesi. 2: 69-89. 

Pesendî Ali (1976) Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 7. İstanbul: Dergâh Yay. 247.

Yeşil, Mustafa (1950). Pesendî Hayatı ve Şiirleri. Kütahya: İl Basımevi.

 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. MEHMET ÜNAL
Yayın Tarihi: 14.06.2014
Güncelleme Tarihi: 10.12.2020

Eserlerinden Örnekler

YALANCI DESTANI’NDAN

Bir alay hergele çıkıp âleme

Âdemin hayvanı samansızlan

Geyüp câmeleri, dönüp âdeme

Kırlının gömleksiz yorgansızlan

 

Hâlık’ı unutup herbiri sapmış

Câh-ı dünya için kapular yapmış

Vatan sürgünleri hep külah kapmış

Herbiri bir yerin mekânsızları

 

Çıktılar etrafa “âdemiz!” diye

Geceleri kalpak, gündüz fes geye

Belimiz büküldü baş eğe eğe

Merd oldu yabanın tabansızları

 

Görülmemiş bunlar gibi uğursuz

Hayâsız, edebsiz, ustasız, pirsiz

Zadegânlık satar nesli belirsiz

Çingânenin donsuz, tumansızları

 

Ehl-i din zulm ile ateşe yanmış

Ne diyara gitsen her yer kuşanmış

Değil illâ dârü'ş-şifâ boşanmış

Şimşek delilerin fermansızlan

 

Atıp tutup gide seninki gene

Söz kavafı, çene değil makine

Cehlinden kul olmuş kibr ile kîn’e

Yapma beyzâdenin ihsansızlan

 

Tamam dirhemleri meydana asar

Dara-mara derken yansın kasar

Ondalık satarken çoğunu çalar

Esnafın hak saymaz mizansızlan

 

Yalan firar etti, çevirdi avcı

Acann seçtiler hocayla hacı

Cerîdeci, kâtip, hekim, saatçi

Dellâle verdiler pek cansızları

 

Buldu belâ şükretmeyen hâline

Aldandı feleğin reng-ü âline

Değişti îmânı dünya mâline

Şeytanın yularsız, çobansızlan

 

Yeryüzünde sofu gayet hâindir

Şeytan maskarası, çarpıcı cindir

Daveti duyarsa salar şahindir

Ziyafetler bekler sahansızlan

 

Geçirmiş birtakım câhil hakkını

Dervişân kılıklı hep iş kaçkını

Esrara, şaraba vermiş aşkını

Namazsız, niyazsız, erkânsızlan

Köprülü, M. Fuad (2004). Saz Şairleri (I-V). Ankara: Akçağ Yay. 580-581.

 

KOŞMA

Âlem birbirini görür görüşür

Aksine kurulmuş devrin temeli

Ey dil âkil isen dâmânın devşir

Kalma hayvan gibi beyni semeli

 

Gönül, hiç kimsenin izin izleme

Nefsini bil, el kusurun gözleme

Sû'-i zan haramdır, sırrın yüzleme

Belki anın anda yoktur medhali

 

El çek ihtilâttan, süzün, ol melûl

Ger olmayım dersen zemm ile meşgul

Herkesin isyanı kendinden mes'ûl

Yedindedir hayr-ü şerr-ü ameli

 

Hakkı seven halka yâran ne imiş

Hak irâde-i cüz’iyyeyi vermiş

Kişi emsalinden azar denilmiş

İblisin hem-demi bulur esfeli

 

Ol vücûd-i âdem düzce bir gemi

Akıl yelkenidir, fikir dümeni

Gemisin kurtaran derler kaptanı

Har (i) tadan anlayıp sezerse yeli

 

Deme şu kâzibtir, şu ehl-i riyâ

Kendi noksanını bilmektir kimyâ

Sen seni bil seni âkıl-i dânâ

Pesendî ne'ylesin eli, hey deli

Köprülü, M. Fuad (2004). Saz Şairleri (I-V). Ankara: Akçağ Yay. 579.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SENÂYÎ, Ahmedd. ? - ö. 1732-33Doğum YeriGörüntüle
2VİSÂLÎZÂDE ÂRİF MEHMED EFENDİd. ? - ö. 1657Doğum YeriGörüntüle
3SIRRI, Kütahyalıd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4TAHSÎN, Hoca Tahsîn Efendid. 1813 - ö. 1881Doğum YılıGörüntüle
5DEHŞETÎ, Salihd. 1802/1813? - ö. 1866/1875?Doğum YılıGörüntüle
6FEHÎM, İbrâhîm Fehîm Beyd. 1813 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
7ÂSAF, Süleymân Âsaf Beyd. 1839 - ö. 1913Ölüm YılıGörüntüle
8DERVİŞ, Topuzoğlu Ahmedd. 1853 - ö. 1913Ölüm YılıGörüntüle
9DEVAMÎ, Ali, Sillelid. 1862 - ö. 1913Ölüm YılıGörüntüle
10NAKŞî, Nakşî Mustafa Ağad. ? - ö. 1 Ekim 1764MeslekGörüntüle
11RÂŞİH, Mehmed Sa‘îdd. ? - ö. 12 Nisan 1766MeslekGörüntüle
12NECÎB, Sultan Ahmed-i Sâlis b. Sultan IV. Mehmedd. 31 Ocak 1673 - ö. 24 Haziran 1736MeslekGörüntüle
13FENNÎ, Tesalya Yenişehirlid. ? - ö. 1888Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14HAYYÂT VEHBÎ, Erzincanlı Terzi Babad. 1776 veya 1781 - ö. 1848Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Gazzî-zâde Şeyh Abdüllatîf Efendid. 1776? - ö. 1832Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16REZMÎ, Safiye Sultan-zâde Mehmedd. 1640-50? - ö. 21 Ocak 1719Madde AdıGörüntüle
17SÂ'İB, Ahmed Sâ'ib Efendi, Acem Bahâr Efendi-zâded. 1812 - ö. 1846Madde AdıGörüntüle
18ÂKİF, Âkif Efendid. 1837-38 - ö. 1898-99Madde AdıGörüntüle