SALÂHÎ, Muhammed Ebû Salâhî

(d. ?/? - ö. ?/?)
Çağatay Sahası divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Çağatay)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Doğu Türkistan’ın Kâşgar şehrinde muhtemelen Saidiye Hanlığı (1514-1696) ve daha sonra Hocalar döneminde (1696-1762) şiir yazan Salâhî’nin hayatıyla ilgili bilgiler çok azdır. Gül ü Bülbül adlı eserinde belirtildiği üzere asıl adının Muhammed Ebû Salâhî olduğu, Ablikim Baki İltebir (2007: 465)’e göre Kâşgar’da dünyaya geldiği bilinmekle beraber hangi tarihte doğduğu ve öldüğü hakkında bir bilgi bulunmamaktadır. Şairin Kâşgarlı oluşu ve uzun yıllar burada yaşadığı bilgisi, Salâhî’nin, yaradılış ve şairlik kudretinin oluşumunda Kâşgar’ın etkili olduğunu ifade ettiği Gül ü Bülbül’deki şu beyitten de anlaşılmaktadır: Yaradılışım, Kâşgar baharının feyzinden neşelenip/var olup bu sözler (de) ondan feyiz almıştır [GB 116].

Salâhî’nin yaşadığı dönem konusunda mevcut kaynaklarda farklı bilgiler yer almaktadır. İltebir (2007: 465), 17. yüzyılda yaşadığını ileri sürerken Abdürreşit İslamî (1985: 228) ve Gayretcan Osman (2002: 810)’a göre “17. yüzyılın sonu 18. yüzyılın başında yaşamıştır. Gayretcan Osman (vd. 1996: 472 ve 2005: 370)’ın başkanlığında hazırlanan bir başka çalışmada ise şairin 18. yüzyılda yaşadığı bilgisi bulunmaktadır. Ancak Gül ü Bülbül’ünü 1678 yılında yazması ve bu eserinde Çağatay Türkçesinin klasik sonrası dönemi (1600-1921) şairlerinden Sûfî Allahyâr’dan (1043/1631-1133/1722) Sûfî Allahyâr’ın sözüne saygı gösterip Gurbetî’nin kitabına (benzer biçimde) söz(ler) yazdım [GB 115] şeklinde bahsetmesi şairin 17. yüzyılın sonu 18. yüzyılın başında yaşadığı görüşünü daha da kuvvetlendirir.

İltebir (2007: 465)’in verdiği bilgilere göre Salâhî, Kâşgar’da öğrenim görür ve burada ilimle uğraşır. Bunun dışında kaynaklarda şairin eğitimiyle ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmaz.

Şairin başka eserlerinin olduğu ifade edilse de günümüze ulaşan tek eseri 1678 yılında Kâşgar’da Çağatay Türkçesiyle ve dinî-tasavvufî nitelikte yazılan Gül ü Bülbül’dür. Salâhî, eserini kendisi ve eseri hakkında herhangi bir bilginin tespit edilemediği Molla Gurbetî’nin Gül ü Bülbül’üne nazire olarak yazmıştır: “Molla Gurbetî’nin telif ettiği Gül ü Bülbül kitabını, Muhammed Ebû Salâhî(’nin) yazıp şirin nazımlar(la) ve hikâyenin özüne sadık kalarak, renklendirip canlı tutması” [GB 13b/1-2], Gurbetî, bir kitap yazmıştır, adını Gül ü Bülbül koymuştur. Ben, bu kitaba gönül verdim; (böylelikle) Gurbetî’ye nazire yazdım” [GB 93, 97].

Eserin yazılış yılı hakkında kaynaklarda iki farklı yıl belirtilmiştir. Bunlardan biri 1089/1678, diğeri ise 1153/1740’tür. İltebir (2007: 465), 1678 yılında yazıldığını ileri sürerken Abdürreşit İslamî (1985: 228)'nin tıpkıbasım çalışmasında ve Gayretcan Osman (1996: 472, 2002: 810, 2005: 370)’ın başkanlığında hazırlanan çalışmalarda, sadece Leningrad nüshalarının dikkate alınmasından dolayı eserin 1740 yılında yazıldığı ifade edilmektedir. Eserin 1089/1678 yılında yazıldığı Taşkent nüshasında düşürülen tarihten de anlaşılmaktadır: Boluban Mustafâ’ga hecr batdın/Alın târîh derd-i ‘ışkıyâtdın [GB 117]. 

Gül ü Bülbül, daha hacimli olan Taşkent nüshası dikkate alındığında, 1859 beyitten oluşmaktadır. Ancak Leningrad nüshalarında beyit sayısının daha az olduğu görülmektedir. Besmele, mucizât, dört halifeye övgü, münâcât, sözün yüceliği ve kaleme hitap, insanın yaratılış hikâyesi, Âdem ile Havva’nın cennetten kovulması, mev’ize, tevhîd, na’t, mutribe sesleniş, aşkın ve muhabbetin yüceltilmesi, sebeb-i te’lîf, âgâz-ı dâsitân ve hâtime-i kitâb-ı Gül Bülbül bölümlerinden oluşan eser, aruzun mefâ' î lün mefâ‘î lün fe‘û lün kalıbıyla yazılmıştır.

Gül ile bülbül arasında yaşanan aşkın tasavvufî ögelerle işlendiği alegorik tarzdaki eserin giriş bölümünde Âdem’in yaratılışından cennetten kovulmasına kadar geçen süre oldukça uzun bir şekilde (121-583. beyitler) anlatılarak insanın dünyada “gurbet”te ve “hakikat”i arayış içinde oluşu teması vurgulanıp Bülbül’ün seyr ü sülûk hâli anlatılmaya başlanır. Bülbül’ün bu “hakikat”i arayan yolculuğu sırasında mecazî aşktan ilahî aşka geçişi temsil eden Kahkaha Gülü’nden sonra Kızıl Gül’e âşık oluşu ise derin bir şekilde işlenir. Bu arayışı içinde konduğu bir vadide sırasıyla Hüma, Tavus, Şah Tuti (Şah Papağan), Kebk (Keklik), Kumru, Fahtek (Üveyik), Sufiya (başı, sırtı, kanatları tamamen yeşil, boynu ve göğsü kemiği sarı olan küçükçe bir papağan) ve Hüthüt adlı sekiz kuşla uzun uzadıya sohbet edip dertleşir. Böylece eserin içinde “lisanü’t-tayr” denilebilecek uzun bir bölüm yer alır. Özellikle eserin giriş bölümünde uzunca anlatılan yaratılış hikâyesinden sonra Gül ile Bülbül’ün aşkına geçilmesi ve âgâz-ı dâsitân bölümünde âdeta ayrı bir eser niteliği gösteren “lisanü’t-tayr” bölümü, Batı Türklük alanında yazılmış gül ve bülbül temalı eserlerde pek de karşılaşılmayan bir özellik olup Salâhî’nin eserine özgünlük kazandırmaktadır.

Doğu Türk edebî dilinin ürünü olan eser, Çağatay Türkçesinin klasik sonrası dönemi içerisinde yer alarak bir yandan klasik dönemin bir yandan da Kâşgar ve çevresine ait konuşma dilindeki yerel unsurların bulunduğu bir yazı dili özelliği taşır. Üslup açısından ise eserin giriş bölümündeki dizelerde Arapça ve Farsça sözcüklerden ve tamlamalardan oluşan bir anlatım kullanılırken, konunun işlendiği bölümde daha sade ve akıcı bir üslup tercih edilmiştir.

Eserin Taşkent’te iki (Şarkşunasluk Enstitüsü, nu. 3402/II, 91 vr./13 str.; Özbekistan Fenler Akademisi Hâmid Süleyman Kolyazmaları Fonunda, nu. 2513/I, 25 vr.); Leningrad’da dört (Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü, nu. C847, 56+1 vr./13 str; nu. A836, 45 vr./9 str.; nu. C1722, 53 vr./12-13 str.; nu. B297, 36 vr./11 str.) olmak üzere toplam altı nüshası tespit edilmiştir. Bu nüshaların varlığı, aynı zamanda eserin etkinlik alanının da genişliğini gösterir. Kâbil ve Urumçi’de iki ayrı tıpkıbasımı yapılan eserin Taşkent nüshası ise Fatih Bakırcı tarafından doktora tezi olarak çalışılmıştır (Bakırcı 2013).

Salâhî, Çağatay Türkçesinin varlık alanlarından biri olan Kâşgar ve çevresinde kaleme aldığı Gül ü Bülbül adlı eseriyle Türk edebiyatının Doğu Türklük alanında da bu türde eser yazma geleneğinin var olduğunu gösterirken gerek bölümleri ve buna bağlı farklılaşan olay örgüsüyle gerekse üslubuyla Batı Türklük alanındaki benzer temalı eserlerden ayrılan özgün bir eser ortaya koymuştur.

Gül ü Bülbül’deki dizeler, şairin ilim ve edebiyatla uğraştığını, İslamiyet, tasavvuf ve edebiyat açısından kendisini iyi yetiştirdiğini, bu sahada belli başlı kaynakları ve şair ve yazarları okuduğunu, dinî-tasavvufî ve edebî yönden bunlardan beslendiğini, döneminin dünya görüşüne, değer ölçülerine, zevk ve inceliklerine, kültür ve medeniyetine, inançlarına hâkim ve aynı zamanda geleneğin takipçisi bir şair olduğunu göstermektedir.

Salâhî’yi etkileyen isimlerin başında Nakşibendî tarikatına mensup mutasavvıf şair Sûfî Allahyâr’ın geldiği eserindeki şu dizelerden anlaşılmaktadır: Sûfî Allahyar bir kitap yazmıştır. (Bu kitapla), parlayan güneşi (bile) sönükleştirmiştir. Sûfî Allahyâr’ın sözüne saygı gösterip Gurbetî’nin kitabına (benzer biçimde) söz(ler) yazdım [GB 113, 115]. Bu ifadelerin yanı sıra Allahyâr’ın Sebâtü’l-Âcizîn adlı eseri ile Gül ü Bülbül’de alçakgönüllü olma, kibir ve hasetten sakınma, açgözlü davranmama, muhabbetsiz kişiden uzak durma, dünyanın ve ömrün faniliği, nefsi yenme, Allah’tan ümidini kesmeme ve tevekkül etme gibi konuların işlenmesi ve bu bölümlerden sonra münacat dizelerinin yer alması gibi içerik ve üslup açısından dikkat çeken benzerliklerin bulunması, kaynaklarda belirtilmese de Salâhî’nin, Allahyâr’ın mensubu olduğu tarikata intisap ettiğini gösterir. Şairin Allahyâr’la olan münasebeti aynı zamanda döneminin Türk kültür merkezleriyle şahsen veya eserler aracılığıyla iletişim hâlinde olup kendisini yetiştirdiğini de ortaya koyar.

Şairin edebî yönden etkilendiği bir başka isim ise asıl adı Muhammed Emin b. Hocamkulı olan ve meşhur Nakşibendî şeyhi ve Kâşgar bölgesinde idareci olan Hidâyetullah Âfâk Hoca’nın (ö. 1105/1693-4) hizmetinde bulunan Kâşgarlı şair Hırkatî’dir. Salâhî’den bahseden tüm kaynaklarda Gül ü Bülbül eserinin, yapı itibariyle Hırkatî’nin 1670 yılında Çağatay Türkçesiyle yazdığı, yaklaşık 2000 dizeden oluşan Muhabbetnâme ve Mihnetkâm adlı manzumesine yakın olduğu belirtilir (İltebir 2007: 465), (Osman vd. 1996: 473), (Osman 2002: 810-811).

Salâhî, eseri Gül ü Bülbül’de kendinden emin ve özgüveni olan bir şair portresi çizer. Özellikle Gül ü Bülbül’ü Molla Gurbetî’nin eserine nazire olarak yazdığını belirttiği dizeler ile sebeb-i te’lîf bölümünde dile getirdiği “Hak âşıklarının bu kitabı okuyarak aşklarını yaşayacakları ve bundan feyiz alacakları; eseri okunduğunda, büzülen goncaya benzeyen gönüllerin gül gibi açılacağı, şiirini duymayanların ise hasrette kalacağı” gibi duygular bunu ortaya koymaktadır. Yine bu bölümlerde şairin, kendi şiiri ve şairlik kudreti üzerinden dönemine hâkim olan şiir geleneğine ve şairlik anlayışına ışık tuttuğu görülür. Dil ve üslup yönünden sorulu, söz dizimsel ve karşıt yapılı yinelemeleri, kelime tekrarlarını, yer yer günlük konuşma üslubuna yakın ifadeleri, atasözü ve deyimleri kullanan şairin bazı Farsça ögeleri Türkçeleştiren kullanımları da dikkat çekicidir. 

 

Kaynakça

Abdülahad, Abdülaziz (hzl.) (yty.). “Gül ü Bülbül”. [Tıpkıbasım]. Risâle-i Mecmu’a’z-Zerâ’if ve Mahzenü’l-Letâ’if. Kâbil: 1a-48a.

Bakırcı, Fatih (hzl.) (2013). Salâhî Gül ü Bülbül (Giriş-Metin-Türkiye Türkçesine Çevirisi-Dizin-Tıpkıbasım). Doktora Tezi. İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.

Dmitrieva, L. V. (2002). Katalog Tyurkskih Rukopisey. Moskova: İnstituta Vostokovedeniya Rossiyskoy Akademi Nauk. İzdateliskay Firma Vostoçnay Literatura Ran.

Hoca, Abdukayyum (hzl.) (1994). Muhammed Emin Hocamkulı-Hırkati Muhabbetname ve Mihnetkam. Urumçi: Şincang Halk Neşriyatı.

Hofman, H. F. (1969). Turkish Literature A Bio-bibliographical Survey. Section III. Part I. Utrecht.

İltebir, Ablikim Baki (2007). “Salâhî”. Türk Dünyası Ortak Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C.7. Ankara: AKM Yay. 465.

İslamî, Abdürreşit (1985). “Gül ve Bülbül”. Bulak Dergisi. (15): 228-258.

Mahdum, Abid N. (hzl.) (1993). Sûfî Allâhyâr ve Sebâtü’l-Âcizîn’i. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Osman, Gayretcan ve A. Aziz (1996). Uygur Klassik Edebiyati Kiskiçe Tarihi. C. I. Urumçi: Şincang Maârip Neşriyatı.

Osman, Gaytercan (2001). Uygur Klassik Edebiyat Tarihi. Urumçi: Şincang Halk Neşriyatı.

Osman, Gayretcan (2002). Uygur Klassik Edebiyat Tarihi. C. II. Urumçi: Şincang Halk Neşriyatı.

Osman, Gayretcan, O. İsmayil (2005). Uygurlarning Kadimki Edebiyati. C. II. Urumçi: Şincang Maârip Neşriyatı.

Osmanov, A. M. (1997). İslam Spravoçnik. Taşkent: Özbek SSR.

Tosun, Necdet (2011). Türkistan Dervişlerinden Yadigâr -Orta Asya Türkçesiyle Yazılmış Tasavvufî Eserler- İstanbul: İnsan Yay.

Urunbayev, A. U., G. N. Çabrov (1989). Katalog Fonda İnstituta Rukopisey. C. 1. Taşkent: İzdatel’stva Fan Uzbekskoy SSR: Nu. 786.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ FATİH BAKIRCI
Yayın Tarihi: 08.11.2013
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gül ü Bülbül’den

Sabâ’nın Bülbül’ga yana nasîhatlar kılıp Bülbül’nin könlini Gül-i Kahkah’dın yandurup Kızıl Gül’ga mâyil kılganı 

 

Sabâ Bülbül kaşıga yana kildi

Nasîhat kılgalı mestâne kildi

 

Sabâ Bülbül bile boldılar hem-dem

Sabâ Bülbül’ga andag irdi mahrem

  

Nasîhat mahzenidin lagl [ü] cevher

Saçıp Bülbül başıga dürd ü gevher

 

Sabâ andag nasîhat eylep engîz

Nasîhat kıldı şehd ü şekker-âmîz

 

Eyâ Bülbül işit iy yâ şakî zâr

Nasîhat bâbıdın bir niççe söz bar

  

Sabâ andag nasîhat eylep âgâz

Didi anda Sabâ Bülbül’ga bu râz

   

Tikendin söz dime bî-hûde gamdur

Könüldin taşlagıl şûrîde gamdur

  

Kadîmîdür ki gül bar u tiken bar

Ki her ‘âşık ki bardur yâr agyâr

  

Sabâ aydı eyâ iy Bülbül-i zâr

Ki barmas-min dime anda tiken bar

  

Barurga Gül kaşıga bolma bî-dil

Gül-i Kahkah’dın imdi könül üzgil

 

Eyâ Bülbül işit mindin nasîhat

Nasîhatnı işitmek cânga râhat

  

Meseldür gül tikensiz bolmas hergiz

Bahârî bolmagay bâd-ı hazânsız

   

Ganîmet bil niçe kün Gül visâlı

Yitip kilgüsidür hicrân şimâlı

  

Bahâr arkasıda bâd-ı hazân bar

Hazân kilişte ni Gül bar ni sin bar

  

Gül-i Kahkah’ke birme cân u dilni

Kızıl Gül’de kıl hâsıl kâm-ı dilni 

(Bakırcı, Fatih (hzl.) (2013). Salâhî Gül ü Bülbül (Giriş-Metin-Türkiye Türkçesine Çevirisi-Dizin-Tıpkıbasım). Doktora Tezi. İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi. 561-563)

  

 


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SEBÛRÎ, Emir Hüseyind. ? - ö. 19. yy.Doğum YeriGörüntüle
2NİZÂRÎ, Abdurehimd. 1770 - ö. 1850Doğum YeriGörüntüle
3MOLLA SAİDULLAd. 1840 - ö. 1913Doğum YeriGörüntüle
4HİRKATÎ, Muhammed Emin Hocamkulud. 1620 - ö. 1670Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
5MEŞREB, Baba Rahîmd. 1640-41 (1653, 1657) - ö. 1711Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
6AHMEDÎ, Ahmed, Ahmed-i Rûmîd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
7HÂTİF, Eğerci-zâde/Semerci-zâde/Sarrâc-zâde Hasan Hâtif Efendid. 1666-67 - ö. 1744-45Madde AdıGörüntüle
8BEYÂNÎ, Mehmed Efendid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle