Madde Detay
GUBÂRÎ, Abdurrahman Efendi
(d. ?/? - ö. 974/1566)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Doğum yeri, kaynaklarda farklılık göstermektedir. Âşık Çelebi Hamîdîli (Isparta), Latifî Karaman Larendeli, Şemseddin Sâmî, Karaman’a bağlı Aksaray; Beyânî, Hasan Çelebi, Ahdî, Riyâzî ve Kaf-zâde Fâ’izî ise Akşehir’de doğduğunu kaydeder. Ancak Gubârî, Kâ’be-nâme adlı eserinde “Mekke şehrin dilde çün berk eyledim / Akşehir’i ol zaman terk eyledim / Mevlidimdir gerçi ol şehr-i şerîf / Lâkin olmaz Mekke şehrine harîf” mısralarında Akşehir’de doğduğunu belirtmiştir (Gül: 2006: 1-2). Gubarî’nin asıl adı Abdurrahman, babasının adı ise Abdullah’tır.
İlk tahsilini Akşehir’de babasından aldıktan sonra İstanbul’a gelen Gubarî, dönemin meşhur müderrislerinden Kınalı-zâde Ali Çelebi ve Müslim Çelebi’ye intisap ederek onlardan dersler aldı. Aynı zamanda meşhur hattat Şeyh Hamdullah-zâde Mustafa Dede’den “aklâm-ı sitte” adı verilen yazı türlerini meşk etti. Gubar yazı türünde gösterdiği başarıyla büyük bir şöhret kazandı ve bunun üzerine şiirlerinde ve yazılarında Gubârî mahlasını tercih etti.
Tahsilini tamamladıktan sonra bir süre medreselerde müderrislik yaptı. 941/1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Irak Seferi’ne ordu kâtibi olarak katıldı. 942/1535’te döndüğünde tasavvufa olan meyli dolayısıyla resmî hizmetten ayrılıp Nakşibendî şeyhi Ahmed Emîr Buhârî zaviyesi postnişini Şeyh Abdullatif Efendi’ye intisap ederek Şeyh Vefâ Tekkesi’nde seyr ü sülûkunu tamamladı. Burada geçirdiği günlerini “Ser-i kûy-i Vefâ’nın hâksârı / Ayaklar toprağı ya’nî Gubârî” beytiyle anan şair, bu dönemde yazdığı tasavvufi şiirleriyle tanındı.
Gubârî, bir müddet Akşehir’de Sultan Abdullah Zaviyesi’nde Nakşî şeyhliği yaptıktan sonra, şeyhi Abdullatif Efendi’nin işareti üzerine 944/1537’de hacca gitti. Orada uzunca bir süre mücavir olarak kaldı. Nişancı Ramazan Çelebi-zâde Mehmed Çelebi’nin aracılığı ile burada surre eminliğine getirildi. İlk eserlerinden biri olan Kâ’be-nâme’yi burada kaleme aldı. 953/1546’ya kadar Mekke’de kalarak dervişane bir hayat süren Gubârî, aynı yıl içinde Anadolu’ya geri dönerken Kütahya’ya uğrayarak Kanuni’nin burada sancak beyi olan küçük oğlu Şehzade Bayezid’in hizmetine girdi. Önce kapıkullarına muallim olarak atanan Gubârî, kısa sürede liyakati ve kabiliyeti sayesinde Şehzade’nin büyük oğlu Orhan Çelebi’ye hoca tayin edildi. Bu görevindeki hizmetleri dolayısıyla Kanuni’nin gözüne giren Gubârî, onun emriyle 959/1551 yılında Şâh-nâme adlı eserini yazmaya başladı. Daha sonra Şehzade Bayezid ile Şehzade Selim arasında sancaklarının değişmesi sebebiyle başlayan ve şiddetlenerek Konya Ovası’nda askeri bir çatışmaya dönüşen mücadelede Bayezid’in yenilip İran’a kaçması üzerine Gubârî de onun adamıdır diye 969/1561’de bir süre Yenihisar’a hapsedildi. Bu hapisten Ferhad Paşa ve Abdurrahman Çelebi’nin yardımlarıyla serbest bırakıldı. Hapiste iken İran şairlerinden Fettâhî-i Nişabûrî’nin Şebistân-ı Hayâl adlı eserine nazire yazmaya başladı. Tahliye olduktan sonra kısa bir müddet boşta kalan Gubârî, 970/1562’de mahmil kadılığı göreviyle tekrar Mekke’ye gönderildi. Burada kadılık hizmetini yürütürken bir taraftan da eserlerini tamamlamaya çalıştı. Ayrıca Kanuni’nin Haremeyn’i tamiri sırasında onun adına yaptırdığı Nakşibendî zaviyesinde halkı irşatla meşgul oldu. Âşık Çelebi ve Müstakîm-zâde’ye göre 974/1566 yılında, Riyâzî, Fâizî ve Mehmed Süreyya’ya göre ise 982/1574 yılında öldü. M. Nail Tuman, şairin ölüm tarihinin 982/1574 olarak gösterilmesinin yanlış olduğunu belirtir. Mekke’deki Cennetü’l-Muallâ’da Ebtah Mevkii’ne gömüldü.
Eserleri:
1. Şâh-nâme: Süleyman-nâme adıyla da bilinen ve Kanuni’nin isteği üzerine 959/1551 kaleme alınan Farsça manzum bir eserdir. Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır seferleriyle Kanuni’nin saltanatının ilk yıllarına ait olaylar anlatılır. Firdevsî’nin ünlü Şâh-nâme’sinin özelliklerini taşıdığı için ona nazire sayılan eserde, Kanuni methinde birçok şiir bulunmaktadır. Süleymaniye Kütüphanesi Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 764’te kayıtlı tam nüshası ve Manisa İl Halk Kütüphanesi Muradiye, nr. 1346’da eksik bir nüshası daha bulunmaktadır
2. Kâ’benâme: Kanuni’nin Haremeyn’de yaptırdığı tamirat, vakıf ve hayratla Osmanlılar tarafından Harem-i Şerif’e yaptırılan tesislerden bahseden bu manzum eser, 963/1556 Mekke’de tamamlanarak padişaha ithaf edilmiştir. Türkçe kaleme alınan Kâ’be-nâme’de ayrıca hac farizası ile Harem-i Şerif’in kudsiyeti de anlatılmaktadır. Eserde, Gubârî’nin hayatını yer yer aydınlatan bazı bilgilere de rastlanır. Eserin bir nüshası Üsküdar’da Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’nde Kemankeş Emîr Hoca, nr. 223’de kayıtlıdır. Kâ’be-nâme üzerine iki yüksek lisans tezi yapılmıştır (Şimşek 1987, Karadağ 1999).
3. Şebistân-ı Hayâl: Tasavvufî aşkı anlatan bu Farsça mesnevi, İranlı şair Fettâhî-i Nişabûrî’nin aynı adlı mesnevisine naziredir. Gubârî bu eseri 969/1561 yılında Yenihisar’da hapisteyken yazmaya başlamış ve 970/1562’de Mekke’de tamamlanmıştır. Tasavvufî remizlerle “aşk” ve “âşık” gibi bazı kelimelerdeki harflerin taşıdığı tasavvufî manaları izah eden eserde birçok tasavvufî şiir yer alır. Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi, nr. 3830 ve Manisa İl Halk Kütüphanesi Muradiye, nr. 2715’te olmak üzere iki nüshası bulunan eser üzerine Gökhan Gökmen tarafından yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (2013).
4. Yûsuf u Züleyhâ: Gubârî bu eseri, İranlı şair Molla Câmî ile Türk şairlerinden Hamdullah Hamdî’nin aynı adı taşıyan eserlerine nazire olarak yazmıştır. Şair, bu müelliflerin konuyu geniş tutup onu esas mahiyetinden uzaklaştırdıklarını, kendisinin ise eserini Kur’an’daki Yûsuf Sûresi’ne sadık kalarak yazdığını bildirir. Türkçe olan bu mesneviyi 974/1567’de Mekke’de tamamlayarak II. Selim’e ithaf etmiştir. 2106 beyitten müteşekkil olan eserin eksiksiz ve tam nüshası Milli Kütüphane A 8527’de kayıtlıdır. Eser yüksek lisans tezi olarak çalışılmıştır (Aktaş 2006).
5. Menâsık-ı Hac: Manzum olan eser mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. 1090/1679 yılında istinsah edilen bir nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Hazine, nr. 146’da kayıtlıdır. Eser üzerinde bir yüksek lisans çalışması yapılmış ve bu çalışmada eser günümüz alfabesine aktarılarak şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durulmuştur (Gül 2006).
6. Mesâhat-nâme: Mekke’deki bazı eserlerin inşa tarihi ve bunların mimari ölçüleri hakkında yazılmış bir risaledir. Menâsık-ı Hac’ın kayıtlı olduğu yazmanın 23a-38a varakları arasında yer alan bu eserin ayrıca Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya, nr. 3989’da da bir nüshası bulunmaktadır.
Ali Alparslan, Bursalı Mehmed Tâhir’in Gubâri’ye ait olduğunu belirttiği ve 996/1588’de tamamlanıp III. Murad’a ithaf edilen Tercüme-i Târîh-i Cennâbî adlı eser ile 907/1501 yılında yazılan ve Gubâri’ye ait olduğu iddia edilen Gazavât-ı Midilli adlı eserin ona ait olmasının mümkün olmadığını söyler (1996: 169).
Ayrıca Latîfî, tezkiresinde Gubârî’nin biri Türkçe diğeri Farsça iki mükemmel divanının olduğunu söyler. Kaf-zâde Fâ’izî de Gubârî’nin mükemmel divanını gördüğünü söyleyerek bu divandan şairin şiirlerine çeşitli örnekler vermiştir. Ancak hem Latîfî hem de Kaf-zâde Fâ’izî’nin bahsettiği bu divanlar, şimdilik elde değildir.
Tezkireciler, Gubârî’nin usta bir şair olduğu hususunda birleşirler. Hemen bütün tezkire müelliflerince beğenilip kaydedilen meşhur kıtasının yanı sıra Kanûnî ile Irakeyn Seferi’nde iken yazdığı “sor” redifli gazeli çok meşhur olmuş ve birçok şair bu şiire nazire söylemiştir. Yine birçok tezkireci, Gubârî’nin “Gāfil olma gözün aç ‘âlem-i kübrâsın sen / Sidre vü levh ü kalem arş-ı muallâsın sen” beytiyle başlayan terci-i bendiyle şairler arasında büyük bir şöhreti yakaladığını kaydeder.
Gubârî, şairliği yanında hattatlığıyla da meşhur oldu. Osmanlı’nın meşhur hattatlarından Şeyh Hamdullah’ın oğlu Mustafa Dede’den hüsn-i hattın sülüs ve nesih çeşitlerini meşk etti. Hüsn-i hattın “Gubârî” çeşidinde usta olduğu için de şiirlerinde Gubârî mahlasını kullanmıştır.
Abdurrahman Gubârî, şiir ve hüsn-i hat dışında musikiyle de ilgilenmiştir. Özellikle “nevâ-yı uşşak” ve “rast” makamlarında kendini geliştirmiştir.
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1998). Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî (Yâhud Tezkîre-i Meşâhir-i Osmânî). C. 2. İstanbul: Kültür Bakanlığı-Tarih Vakfı Ortak Yay.
Aktaş, Hasan (2006). Abdurrahman Gubârî, Yûsuf u Züleyhâ (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniv.
Alparslan, Ali (1996). “Gubârî, Abdurrahman”. TDV İslâm Ansiklopedisi. C. 14. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 167.
Babinger, Franz (1992). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri Çev. Coşkun Üçok. Ankara: KB Yay.
Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ. Ankara: AKM Yay.
Eyduran, Aysun S. (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkîretü’ş-Şu’arâ. Ankara: KTB. Yay. E-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [Erişim Tarihi: 01.02.2014].
Eyduran, Aysun S. (hzl.) (2009). Kınalı-zâde Hasan Çelebi, Tezkîretü’ş-Şu’arâ, Tenkitli Metin B. Ankara: KTB. Yay. E-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83504/kinalizade-hasan-celebi---tezkiretus-suara.html [Erişim Tarihi: 01.02.2014].
Fâ’ik Reşâd ( 1311). Eslâf. İstanbul.
Gökmen, Gökhan (2013). Abdurrahmân Gubârî'nin Şebistân-ı Hayâl Adlı Eseri (Metin-İnceleme-Çeviri). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniv.
Gül, Âmine (2006). Abdurrahman Gubârî’nin Hayatı Eserleri ve Menasik-i Hac Adlı Eseri (Edisyon Kritik). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniv.
İpekten, Halûk, M. İsen, R. Toparlı, N. Okçu ve T. Karabey (1998). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KTB Yay.
İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: Akçağ Yay.
Kaf-zâde Fâ’izî. Zübdetü’l-Eş’âr. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Belediye 11. vr. 136b.
Karadağ, Özay (1999). Gubârî Abdurrahman ve Kâbenâmesi. Yüksek Lisans Tezi. Sivas: Cumhuriyet Üniv.
Karatay, Halit (2008). Hattat Divân Şâirleri. Ankara: Akçağ Yay.
Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, İnceleme-Metin. C. 3. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Ens. Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî- Dîvân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. 2. Ankara: Bizim Büro Yay.
Müstakîm-zâde Süleymân Sa’deddin (1928). Tuhfe-i Hattâtîn. İstanbul.
Özcan, Abdulkadir (hzl.) (1989). Nev’i-zâde Atâî, Hadâ’iku’l-Hakâ’ik Fî Tekmîleti’ş-Şakâ’ik. Şakâ’ik-i Nu’mâniyye ve Zeyilleri. C. 2. İstanbul: Çağrı Yay.
Riyâzî. Riyâzu’ş-Şu’arâ. Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, 06 Hk 1275. vr. 81a.
Solmaz, Süleyman (hzl.) (2005). Ahdî, Gülşen-i Şu’arâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Başkanlığı Yay.
Şemseddin Sâmî (1314). Kâmûsu’l-Âlâm. C. 5. İstanbul: Mihran Matbaası.
Şimşek, Nuray (1987). Abdurrahman Gubârî ve Ka’benâme’si. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniv.
Yavuz, Fikri ve İsmail Özen (hzl) (1972). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri. C. 3. İstanbul: Meral Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. YUNUS KAPLANYayın Tarihi: 13.04.2014Güncelleme Tarihi: 01.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Nakş iden Hakkı hilâli tâk-ı mînâ üstine
Görmedüm ebrû ben ol ebrû-yı garrâ üstine
Yâ kaşun râdur kamer altında ey mâhum benüm
Nûndur yâhud yazılmış nûr-ı zîbâ üstine
Kâtib-i Kudret kitâb-ı hüsnün içre kaşunı
Rây-ı garrâdur ki yazmış ‘ayn-ı râ’nâ üstine
Şol hilâl ebrûlarun üzre perîşân benlerün
Noktalardur fi’l-mesel sâ-yı Süreyyâ üstine
Ey Gubârî ya kaşını zülfi ilüp çekmesün
Kimse toz konduramaz ‘âlemde ol yâ üstine
Bu kadar fakr u felâketle bir altun vireyin
Kim nazîre dir ise bu şi’r-i gârrâ üstine
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, İnceleme-Metin. C. 3. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Ens. Yay. 1616-17.)
Gazel
Ne bilsün ‘ışkı her mecnûn sen ol ahvâli benden sor
Ne bilsün kıssa-i Şîrîn’i Husrev Kûh-kenden sor
Ne bilsün Husrev ü Ferhâd ü Mecnûn Vâmık u Dervîş
Sorarsan hâlet-i ‘ışk-ı nigârı yine benden sor
Ne bilsün tîşe-i ‘ışk ile cân virmek nedür Husrev
Bu rengîn mâcerâyı yine başından geçenden sor
Ne bilsün her tabîb olan devâ-yı derd-i ‘uşşâkı
Sorarsan bu devâyı var leb-i şekker-şikenden sor
Gubârî gibi ger ‘ışkun tarîkın bilmek istersen
Gubâr ol yollar üstinde gelenden sor geçenden sor
(Taştan, Erdoğan (2001). Pervâne Beg Nazire Mecmuası (199b-230b). Transkripli, Edisyon Kritikli Metin. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 173-74.)
Menâsık-ı Hac’dan
Ka’be’yi bir kişi ki hac itse
Dûr ü nezdin kat’-ı fecc itse
Anın içün didi Resûl-ı kerîm
Olur ana harâm nâr-ı cahîm
Hem didi cennet ana vâcib olur
Görmege cennet ana talib olur
Ka’be yârın ana şefâ’at ider
Hacca vardıgına şehâdet ider
Hacerü’l- esvedi kişi görse
Yâhud anı öpüp yüzin sürse
Yüzi pür nûr olur kıyâmetde
Seyr ider bûstân-ı cennetde
Şol kişi ola hac ana vâcib
Olmaya hacca tâlib u râgıb
Gitmege kasd-ı niyyet eylemeye
Öle gide vasıyyet eylemeye
Anıniçün didi Resûl-ı ilâh
Ka’be’ye her ki böyle ide nigâh
Çıkar olsa ol kişinin cânı
Ya yahûdî olur ya nasrânî
(Gül, Âmine (2006). Abdurrahman Gubârî’nin Hayatı Eserleri ve Menasik-i Hac Adlı Eseri (Edisyon Kritik). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniv. 68-69.)
(Yûsuf u Züleyhâ’dan)
Tenbîhât-ı İhvet-i Yûsuf ‘Aleyhi’s-selâm126
Yûsufı ki atdılar o dem çâha
Eylediler bu cevri ol mâha
İndi taş üstine karâr itdi
Cevr-i ihvâna i’tibâr itdi
Cem’ olub ihveti leb-i çâha
Çagırub didiler ki ol şâha
Gam degil ka’r-ı çâha düşdün ise
Hande eylerken âha düşdün ise
Kat idüp dökmedük senün kanun
Şükrüni kıl bu lutf u ihsânun
Bu mahal kârvâna menzildür
Belki hem ahsen-i menâzildür
Kârvânun yarın mekânı budur
Menzil ü râh reh-i revânı budur
Seni anlar kuyuda görse gerek
Ser-güzeştün ne ise sorsa gerek
Diyesin bendeyem firâr etdüm
‘Azm-ı terk-i diyâr u kâr etdüm
Gice şerr-i sibâ’dan kaçdum
Anlarunla nizâ’dan kaçdum
Nâgehân düşdüm iş bu çâh içine
Merd-i gâfil gibi günâh içine
Beni bu çâhdan halâs eylen
Hımet içüm gulâm-ı hâs eylen
Ger dönersen bunı helâk iderüz
Seni sad mihnet ile hâk iderüz
İtdiler ana nice tenbîhât
Eylediler hezâr te’kîkât
Kodılar Yûsufı bu çâh içre
Gitdiler kaldı Yûsuf âh içre
Döndi ferhân ol ihvet-i meftûn
İtdiler san ‘adûların medfûn
(Aktaş, Hasan (2006). Abdurrahman Gubârî, Yûsuf u Züleyhâ (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniv. 88-89.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 13.04.2014Güncelleme Tarihi: 01.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Nakş iden Hakkı hilâli tâk-ı mînâ üstine
Görmedüm ebrû ben ol ebrû-yı garrâ üstine
Yâ kaşun râdur kamer altında ey mâhum benüm
Nûndur yâhud yazılmış nûr-ı zîbâ üstine
Kâtib-i Kudret kitâb-ı hüsnün içre kaşunı
Rây-ı garrâdur ki yazmış ‘ayn-ı râ’nâ üstine
Şol hilâl ebrûlarun üzre perîşân benlerün
Noktalardur fi’l-mesel sâ-yı Süreyyâ üstine
Ey Gubârî ya kaşını zülfi ilüp çekmesün
Kimse toz konduramaz ‘âlemde ol yâ üstine
Bu kadar fakr u felâketle bir altun vireyin
Kim nazîre dir ise bu şi’r-i gârrâ üstine
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, İnceleme-Metin. C. 3. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Ens. Yay. 1616-17.)
Gazel
Ne bilsün ‘ışkı her mecnûn sen ol ahvâli benden sor
Ne bilsün kıssa-i Şîrîn’i Husrev Kûh-kenden sor
Ne bilsün Husrev ü Ferhâd ü Mecnûn Vâmık u Dervîş
Sorarsan hâlet-i ‘ışk-ı nigârı yine benden sor
Ne bilsün tîşe-i ‘ışk ile cân virmek nedür Husrev
Bu rengîn mâcerâyı yine başından geçenden sor
Ne bilsün her tabîb olan devâ-yı derd-i ‘uşşâkı
Sorarsan bu devâyı var leb-i şekker-şikenden sor
Gubârî gibi ger ‘ışkun tarîkın bilmek istersen
Gubâr ol yollar üstinde gelenden sor geçenden sor
(Taştan, Erdoğan (2001). Pervâne Beg Nazire Mecmuası (199b-230b). Transkripli, Edisyon Kritikli Metin. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 173-74.)
Menâsık-ı Hac’dan
Ka’be’yi bir kişi ki hac itse
Dûr ü nezdin kat’-ı fecc itse
Anın içün didi Resûl-ı kerîm
Olur ana harâm nâr-ı cahîm
Hem didi cennet ana vâcib olur
Görmege cennet ana talib olur
Ka’be yârın ana şefâ’at ider
Hacca vardıgına şehâdet ider
Hacerü’l- esvedi kişi görse
Yâhud anı öpüp yüzin sürse
Yüzi pür nûr olur kıyâmetde
Seyr ider bûstân-ı cennetde
Şol kişi ola hac ana vâcib
Olmaya hacca tâlib u râgıb
Gitmege kasd-ı niyyet eylemeye
Öle gide vasıyyet eylemeye
Anıniçün didi Resûl-ı ilâh
Ka’be’ye her ki böyle ide nigâh
Çıkar olsa ol kişinin cânı
Ya yahûdî olur ya nasrânî
(Gül, Âmine (2006). Abdurrahman Gubârî’nin Hayatı Eserleri ve Menasik-i Hac Adlı Eseri (Edisyon Kritik). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniv. 68-69.)
(Yûsuf u Züleyhâ’dan)
Tenbîhât-ı İhvet-i Yûsuf ‘Aleyhi’s-selâm126
Yûsufı ki atdılar o dem çâha
Eylediler bu cevri ol mâha
İndi taş üstine karâr itdi
Cevr-i ihvâna i’tibâr itdi
Cem’ olub ihveti leb-i çâha
Çagırub didiler ki ol şâha
Gam degil ka’r-ı çâha düşdün ise
Hande eylerken âha düşdün ise
Kat idüp dökmedük senün kanun
Şükrüni kıl bu lutf u ihsânun
Bu mahal kârvâna menzildür
Belki hem ahsen-i menâzildür
Kârvânun yarın mekânı budur
Menzil ü râh reh-i revânı budur
Seni anlar kuyuda görse gerek
Ser-güzeştün ne ise sorsa gerek
Diyesin bendeyem firâr etdüm
‘Azm-ı terk-i diyâr u kâr etdüm
Gice şerr-i sibâ’dan kaçdum
Anlarunla nizâ’dan kaçdum
Nâgehân düşdüm iş bu çâh içine
Merd-i gâfil gibi günâh içine
Beni bu çâhdan halâs eylen
Hımet içüm gulâm-ı hâs eylen
Ger dönersen bunı helâk iderüz
Seni sad mihnet ile hâk iderüz
İtdiler ana nice tenbîhât
Eylediler hezâr te’kîkât
Kodılar Yûsufı bu çâh içre
Gitdiler kaldı Yûsuf âh içre
Döndi ferhân ol ihvet-i meftûn
İtdiler san ‘adûların medfûn
(Aktaş, Hasan (2006). Abdurrahman Gubârî, Yûsuf u Züleyhâ (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniv. 88-89.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 01.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Nakş iden Hakkı hilâli tâk-ı mînâ üstine
Görmedüm ebrû ben ol ebrû-yı garrâ üstine
Yâ kaşun râdur kamer altında ey mâhum benüm
Nûndur yâhud yazılmış nûr-ı zîbâ üstine
Kâtib-i Kudret kitâb-ı hüsnün içre kaşunı
Rây-ı garrâdur ki yazmış ‘ayn-ı râ’nâ üstine
Şol hilâl ebrûlarun üzre perîşân benlerün
Noktalardur fi’l-mesel sâ-yı Süreyyâ üstine
Ey Gubârî ya kaşını zülfi ilüp çekmesün
Kimse toz konduramaz ‘âlemde ol yâ üstine
Bu kadar fakr u felâketle bir altun vireyin
Kim nazîre dir ise bu şi’r-i gârrâ üstine
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, İnceleme-Metin. C. 3. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Ens. Yay. 1616-17.)
Gazel
Ne bilsün ‘ışkı her mecnûn sen ol ahvâli benden sor
Ne bilsün kıssa-i Şîrîn’i Husrev Kûh-kenden sor
Ne bilsün Husrev ü Ferhâd ü Mecnûn Vâmık u Dervîş
Sorarsan hâlet-i ‘ışk-ı nigârı yine benden sor
Ne bilsün tîşe-i ‘ışk ile cân virmek nedür Husrev
Bu rengîn mâcerâyı yine başından geçenden sor
Ne bilsün her tabîb olan devâ-yı derd-i ‘uşşâkı
Sorarsan bu devâyı var leb-i şekker-şikenden sor
Gubârî gibi ger ‘ışkun tarîkın bilmek istersen
Gubâr ol yollar üstinde gelenden sor geçenden sor
(Taştan, Erdoğan (2001). Pervâne Beg Nazire Mecmuası (199b-230b). Transkripli, Edisyon Kritikli Metin. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 173-74.)
Menâsık-ı Hac’dan
Ka’be’yi bir kişi ki hac itse
Dûr ü nezdin kat’-ı fecc itse
Anın içün didi Resûl-ı kerîm
Olur ana harâm nâr-ı cahîm
Hem didi cennet ana vâcib olur
Görmege cennet ana talib olur
Ka’be yârın ana şefâ’at ider
Hacca vardıgına şehâdet ider
Hacerü’l- esvedi kişi görse
Yâhud anı öpüp yüzin sürse
Yüzi pür nûr olur kıyâmetde
Seyr ider bûstân-ı cennetde
Şol kişi ola hac ana vâcib
Olmaya hacca tâlib u râgıb
Gitmege kasd-ı niyyet eylemeye
Öle gide vasıyyet eylemeye
Anıniçün didi Resûl-ı ilâh
Ka’be’ye her ki böyle ide nigâh
Çıkar olsa ol kişinin cânı
Ya yahûdî olur ya nasrânî
(Gül, Âmine (2006). Abdurrahman Gubârî’nin Hayatı Eserleri ve Menasik-i Hac Adlı Eseri (Edisyon Kritik). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniv. 68-69.)
(Yûsuf u Züleyhâ’dan)
Tenbîhât-ı İhvet-i Yûsuf ‘Aleyhi’s-selâm126
Yûsufı ki atdılar o dem çâha
Eylediler bu cevri ol mâha
İndi taş üstine karâr itdi
Cevr-i ihvâna i’tibâr itdi
Cem’ olub ihveti leb-i çâha
Çagırub didiler ki ol şâha
Gam degil ka’r-ı çâha düşdün ise
Hande eylerken âha düşdün ise
Kat idüp dökmedük senün kanun
Şükrüni kıl bu lutf u ihsânun
Bu mahal kârvâna menzildür
Belki hem ahsen-i menâzildür
Kârvânun yarın mekânı budur
Menzil ü râh reh-i revânı budur
Seni anlar kuyuda görse gerek
Ser-güzeştün ne ise sorsa gerek
Diyesin bendeyem firâr etdüm
‘Azm-ı terk-i diyâr u kâr etdüm
Gice şerr-i sibâ’dan kaçdum
Anlarunla nizâ’dan kaçdum
Nâgehân düşdüm iş bu çâh içine
Merd-i gâfil gibi günâh içine
Beni bu çâhdan halâs eylen
Hımet içüm gulâm-ı hâs eylen
Ger dönersen bunı helâk iderüz
Seni sad mihnet ile hâk iderüz
İtdiler ana nice tenbîhât
Eylediler hezâr te’kîkât
Kodılar Yûsufı bu çâh içre
Gitdiler kaldı Yûsuf âh içre
Döndi ferhân ol ihvet-i meftûn
İtdiler san ‘adûların medfûn
(Aktaş, Hasan (2006). Abdurrahman Gubârî, Yûsuf u Züleyhâ (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniv. 88-89.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Nakş iden Hakkı hilâli tâk-ı mînâ üstine
Görmedüm ebrû ben ol ebrû-yı garrâ üstine
Yâ kaşun râdur kamer altında ey mâhum benüm
Nûndur yâhud yazılmış nûr-ı zîbâ üstine
Kâtib-i Kudret kitâb-ı hüsnün içre kaşunı
Rây-ı garrâdur ki yazmış ‘ayn-ı râ’nâ üstine
Şol hilâl ebrûlarun üzre perîşân benlerün
Noktalardur fi’l-mesel sâ-yı Süreyyâ üstine
Ey Gubârî ya kaşını zülfi ilüp çekmesün
Kimse toz konduramaz ‘âlemde ol yâ üstine
Bu kadar fakr u felâketle bir altun vireyin
Kim nazîre dir ise bu şi’r-i gârrâ üstine
(Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ, İnceleme-Metin. C. 3. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Ens. Yay. 1616-17.)
Gazel
Ne bilsün ‘ışkı her mecnûn sen ol ahvâli benden sor
Ne bilsün kıssa-i Şîrîn’i Husrev Kûh-kenden sor
Ne bilsün Husrev ü Ferhâd ü Mecnûn Vâmık u Dervîş
Sorarsan hâlet-i ‘ışk-ı nigârı yine benden sor
Ne bilsün tîşe-i ‘ışk ile cân virmek nedür Husrev
Bu rengîn mâcerâyı yine başından geçenden sor
Ne bilsün her tabîb olan devâ-yı derd-i ‘uşşâkı
Sorarsan bu devâyı var leb-i şekker-şikenden sor
Gubârî gibi ger ‘ışkun tarîkın bilmek istersen
Gubâr ol yollar üstinde gelenden sor geçenden sor
(Taştan, Erdoğan (2001). Pervâne Beg Nazire Mecmuası (199b-230b). Transkripli, Edisyon Kritikli Metin. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi. 173-74.)
Menâsık-ı Hac’dan
Ka’be’yi bir kişi ki hac itse
Dûr ü nezdin kat’-ı fecc itse
Anın içün didi Resûl-ı kerîm
Olur ana harâm nâr-ı cahîm
Hem didi cennet ana vâcib olur
Görmege cennet ana talib olur
Ka’be yârın ana şefâ’at ider
Hacca vardıgına şehâdet ider
Hacerü’l- esvedi kişi görse
Yâhud anı öpüp yüzin sürse
Yüzi pür nûr olur kıyâmetde
Seyr ider bûstân-ı cennetde
Şol kişi ola hac ana vâcib
Olmaya hacca tâlib u râgıb
Gitmege kasd-ı niyyet eylemeye
Öle gide vasıyyet eylemeye
Anıniçün didi Resûl-ı ilâh
Ka’be’ye her ki böyle ide nigâh
Çıkar olsa ol kişinin cânı
Ya yahûdî olur ya nasrânî
(Gül, Âmine (2006). Abdurrahman Gubârî’nin Hayatı Eserleri ve Menasik-i Hac Adlı Eseri (Edisyon Kritik). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniv. 68-69.)
(Yûsuf u Züleyhâ’dan)
Tenbîhât-ı İhvet-i Yûsuf ‘Aleyhi’s-selâm126
Yûsufı ki atdılar o dem çâha
Eylediler bu cevri ol mâha
İndi taş üstine karâr itdi
Cevr-i ihvâna i’tibâr itdi
Cem’ olub ihveti leb-i çâha
Çagırub didiler ki ol şâha
Gam degil ka’r-ı çâha düşdün ise
Hande eylerken âha düşdün ise
Kat idüp dökmedük senün kanun
Şükrüni kıl bu lutf u ihsânun
Bu mahal kârvâna menzildür
Belki hem ahsen-i menâzildür
Kârvânun yarın mekânı budur
Menzil ü râh reh-i revânı budur
Seni anlar kuyuda görse gerek
Ser-güzeştün ne ise sorsa gerek
Diyesin bendeyem firâr etdüm
‘Azm-ı terk-i diyâr u kâr etdüm
Gice şerr-i sibâ’dan kaçdum
Anlarunla nizâ’dan kaçdum
Nâgehân düşdüm iş bu çâh içine
Merd-i gâfil gibi günâh içine
Beni bu çâhdan halâs eylen
Hımet içüm gulâm-ı hâs eylen
Ger dönersen bunı helâk iderüz
Seni sad mihnet ile hâk iderüz
İtdiler ana nice tenbîhât
Eylediler hezâr te’kîkât
Kodılar Yûsufı bu çâh içre
Gitdiler kaldı Yûsuf âh içre
Döndi ferhân ol ihvet-i meftûn
İtdiler san ‘adûların medfûn
(Aktaş, Hasan (2006). Abdurrahman Gubârî, Yûsuf u Züleyhâ (İnceleme-Metin). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniv. 88-89.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | KEMÂL, Kemâl Ahmed Dede | d. 1526-27(?) - ö. 1601-02 veya 1615 (?) | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | REŞÎD, Ahmed Reşîd Efendi, Akşehirli | d. 1814 - ö. 1865 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | TÜRÂBÎ, Mustafâ Çelebi | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | KEMÂL, Kemâl Ahmed Dede | d. 1526-27(?) - ö. 1601-02 veya 1615 (?) | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | REŞÎD, Ahmed Reşîd Efendi, Akşehirli | d. 1814 - ö. 1865 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | TÜRÂBÎ, Mustafâ Çelebi | d. ? - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | KEMÂL, Kemâl Ahmed Dede | d. 1526-27(?) - ö. 1601-02 veya 1615 (?) | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | REŞÎD, Ahmed Reşîd Efendi, Akşehirli | d. 1814 - ö. 1865 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | TÜRÂBÎ, Mustafâ Çelebi | d. ? - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | KEMÂL, Kemâl Ahmed Dede | d. 1526-27(?) - ö. 1601-02 veya 1615 (?) | Meslek | Görüntüle |
11 | REŞÎD, Ahmed Reşîd Efendi, Akşehirli | d. 1814 - ö. 1865 | Meslek | Görüntüle |
12 | TÜRÂBÎ, Mustafâ Çelebi | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | KEMÂL, Kemâl Ahmed Dede | d. 1526-27(?) - ö. 1601-02 veya 1615 (?) | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | REŞÎD, Ahmed Reşîd Efendi, Akşehirli | d. 1814 - ö. 1865 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | TÜRÂBÎ, Mustafâ Çelebi | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | KEMÂL, Kemâl Ahmed Dede | d. 1526-27(?) - ö. 1601-02 veya 1615 (?) | Madde Adı | Görüntüle |
17 | REŞÎD, Ahmed Reşîd Efendi, Akşehirli | d. 1814 - ö. 1865 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | TÜRÂBÎ, Mustafâ Çelebi | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |