İbn Kemâl, Kemâlpaşa-zâde

(d. ?/1469 - ö. ?/1534)
Osmanlı şeyhülislamı, bilim adamı, divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Dedesi Kemal Paşa'ya nisbetle İbn Kemal ve Kemal Paşazâde diye tanınan Şemseddin Ahmed, muhtelif kaynaklarda “şeyhülislâm”, “müfti'l-enâm (bütün insanların müftüsü)”, “müfti's-sakaleyn (insanların ve cinlerin müftüsü)”, “İbn-i Sinâ-yı Rûm (Anadolu ve Rumelinin İbn-i Sina’sı)” lakablarıyla da anılır. Doğum tarihi 1469’dür. Doğum yeri olarak Tokat veya Amasya gösterilmektedir. İbn Kemal’in nesli baba tarafı devletin idari mekanizmalarında görev yapan üst bürokrat sınıfından, anne tarafı ise ilmiye sınıfındandır.

İlk tahsilini babasının Tokat ve Amasya’daki resmi vazifeleri esnasında onun yanında almış, döneminin bilimlerine dair temel eserleri (muhtasarât) okumuş, Kuran-ı Kerimi ezberleyerek Kuranın çeşitli okunuş biçimlerini (ilm-ikıraât) ve Farsça öğrenmiştir. Daha sonra babasının izinde yürüyerek devlet hizmetine girdi ve orduya dahil oldu. Kendisinden bahseden bazı kaynaklar buna sebep olarak Sultan Bayezid ile birlikte bulunduğu bir seferde Sultanın, dönemin ünlü komutanlarının bulunduğu bir mecliste ilim adamı Molla Lütfi’ye komutanlardan daha fazla itibar ettiğini görmesine bağlarlar.

İbn Kemal, askerlikten ayrılıp kendisini ilme verdikten sonra dönemin ünlü alimlerinden ders aldı. 1493/1494’de üstadı. Molla Kestellî'den mülazım olarak ders vermeye başladı. Daha önce kendisinin himaye eden hocası Müeyyedzade’nin Anadolu Kazaskeri olmasından sonra İstanbul’a geldi. Yine onun aracılığı ile Taşlık Medresesi müderrisliğine tayin edildi ve kendisine Türkçe bir Osmanlı Tarihi yazma vazifesi verildi. Balkanlarda çeşitli yerlerde vazifelerde bulunduktan sonra sırasıyla; Edirne’deki Halebiye ve Üç Şerefeli Medresesinde, 1508/1509 'da İstanbul’da Sahn-ı Seman, 1511 /1512‘de tekrar Edirne'de Sultan Beyazıd medresesinde müderris oldu. 1515’de Edirne kadısı oldu. 1516 tarihinde Anadolu Kazaskeri olarak tayin edildi. 

İbn Kemal Anadolu kazaskeri olarak 1517'de Sultan Selim'in beraberinde Mısır seferine katıldı. İki hafta kadar çok kısa süre için görevden alındı, sonra tekrar vazifesine iade edildi. İbn Kemal Mısır'da önemli vazifelerde bulundu. Mısır zabtedildikten sonra Hayr Bey ile Mısır arazisinin tahririne memur kılındı. Mısır seferi sonrası Karaman'ın yeniden tahririyle vazifelendirildi. 1519’da kazaskerlikten ayrıldı. 1519/1520 senesinde Edirne'de Dâru'l-Hadis, 1521/1522’'de yine Edirne’de Sultan Beyazıd, 1523/1524’de İstanbul’da Sahn-ı Seman medreselerinde müderris oldu. 1525/1526’da Şeyhulislam Zenbilli Ali Efendi'nin vefatı üzerine Şeyhülislam oldu. 2. Şevval 940 (16 Nisan 1534) tarihinde İstanbul’da vefat etti.

Kaynaklar İbn Kemal’in kin tutmayan, bağışlayıcı, hatır gönül bilen zarif yönüne işaret ederler. Bununla birlikte Gedik Ahmed Paşa’nın katlindeki tavrı da onun yanlış gördüğü uygulamalara izin vermeyen şahsiyetini gösteren bir diğer husustur. Kaynaklarda kendisiyle ilgili verilen bilgilerden onun, genç yaşından itibaren ahlaklı, takva sahibi, zeki, seriu'l-intikal (kavrayışı hızlı ve güçlü), hafızası mükemmel, münazaradan pek hoşlanan, hasımlarını kolayca susturabilen ayrıca hoş sohbet ve latifeci birisi olduğunu göstermektedir. İbn Kemal'in vasiyetnamesinde cenazesinin gösterişsiz olarak kaldırılmasını ve kabrinin sade ve kabir taşının yontulmamış olmasını vasiyet etmesi onun son derece tevazu sahibi kişiliğini göstermektedir.

İbn Kemal üç padişahın; Sultan Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın dönemlerinde yaşamıştır. Sultan Bayezid döneminde devletin yaşadığı kargaşa ortamına, huzursuzluklara ve isyanlara şahit olmuştur. Bu dönem muhtemeldir ki daha sonraki hayatında üstlendiği mesuliyetler gereği alacağı kararlar ve vereceği fetvalar üzerinde tesirli olmuştur. Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemleri ise, yüksek bir medeniyetin inşa edildiği, sadece askerî alanda kalmayan bir yükselişin, ilim ve kültür alanında da ortaya konan büyük eserlerin görüldüğü bir dönemdir. 

İbn Kemal devlet kademelerinin ileri noktalarında vazife almış ve bu padişahların iltifat ve teveccühünü kazanmış çok yönlü bir âlimdir. Tefsirden felsefeye, dilden tarihe kadar ortaya koyduğu ilmî eserler onun ilmî açıdan çok yönlülüğünü göstermektedir. İbn Kemal, tedris vazifesine Edirne'de başlayarak daha sonra Sahn-ı Seman'da müderrislik yapacak kadar bu sahada ilerlemiş, verdiği eserler yanısıra Şeyhülislam Ebüssuud’ın da aralarında bulunduğu pek çok talebe yetiştirmiştir. Şeyhülislam İbn Kemal’in askerlikten ilmiyeye geçtiği sıralarda 24-25 yaşlarında olduğunu söyleyebiliriz. Daha sonraki yaşamında ortaya koyduğu eserler göz önüne alınırsa onun bu yaştan önce iyi bir ilmî hazırlık safhası geçirmiş olması gerektiği ortaya çıkar. Molla Lütfi yanında öğrenimini tamamladıktan sonra ilk resmi vazifesi olan Edirne Taşlık Medresesi müderrisliğine tayin tarihi olan 1503'ten sonra otuz küsur sene zarfında İslam dünyasının kendisinden önceki zirve şahsiyetleriyle mukayese edilir bir âlimi olmuştur.

İbn Kemal daha genç sayılacak yaşlarda Sadettin Taftazanî (ö.1389), Seyyid Şerif Cürcanî (ö.1413) ile mukayese edilmiştir. İbn Kemal Osmanlı uleması arasında ilmî kudretinden dolayı “muallim-i evvel” (birinci üstad hoca), Ebussuûd da “muallim-i sani” (ikinci üstad hoca) sayılmıştır. Sonraki dönemlerde de kendisi özellikle Süyuti ile karşılaştırılmış ve ince düşünüş ve muhakeme açısından ondan üstün görülmüştür. 

İbn Kemal’in kendisi de bütün ilimleri tahsil ettiğini, felsefenin en ince konularına vakıf olduğunu söyler. İlmine olan güveni ile Farsça ile ilgili yazdığı bir risalesinde bu risalesi ile Arap diline ait yazdığı kitabı eline alıp Harem-i şerif'te Araplara "Gelin de dilinizi Arap olmayan benden öğrenin!" diyen büyük alim Zemahşerî'ye benzetir.

İbn Kemal ilmiye sınıfına dahil olduktan sonra müderrislik, kadılık, kazaskerlik ve şeyhülislamlık vazifelerinde bulunmuştur. Çok kısa bir müddet süren görevden alınışı dışında devlet kademelerinde devamlı bir yükseliş göstermiştir. Bu durumu onun ilmî kişiliği yanısıra sosyal-siyasî bir kişiliği, toplumsal olaylar karşısında takındığı tavırlar ve getirdiği çözümler ile de ilişkilendirilmelidir. İran'a yapılan seferin dinî zeminini ve gerekçelerinin hazırlamasında ve Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbul'a gelerek Hz. İsa’yı Peygamberimizden üstün tutan bir iddia ortaya atan ve bu iddiası ile İstanbul’da kargaşa ortamına sürükleyen Molla Kabız hadisesi örneklerinde gördüğümüz sosyal düzenin ve birliğin korunmasında oynadığı rol onun bu yönüne işaret etmektedir. 

İbn Kemal’in siyasi sonuçları olan en önemli fetvası Şah İsmail üzerine yapılacak sefer için verdiği fetvadır. Bu dönemde Şah İsmail'in halifeler göndermek suretiyle Anadolu’daki bir kısım halk arasında giriştiği propaganda faaliyetleri sonucu Anadolu’dan İran’a göçler, isyanlar ve işgaller başlamıştır. Ordunun 2. Bayezid'in yerine kimin geçeceği hususunda Şehzâde Selim'e meyl etmesinin sebeplerinden birisi de Bayezid'in Doğu tehlikesine karşı aldığı tedbirlerin kâfi gelmemesi ve Şii tehlikesini ancak Şehzâde Selim'in önleyebileceği düşüncesi idi. Şah İsmail ve Memluklü devletinin askeri ittifakı ile Osmanlı devleti bir kıskaca giriyordu. İbn Kemal, Yavuz Sultan Selim İran'a sefer açmadan önce bir diğer müslüman ülkeye karşı sefer açmak hususunda kamuoyunu hazırlamak için bir fetva vermiştir. İbn Kemal bu fetvasıyla divandan harbe rıza göstermeyen ve çekimser davranan devlet ileri gelenleri karşısında Sultana hareket serbestisi kazandırmıştır. Bu sefer yanı sıra Sünni bir ülke olan Mısıra düzenlenecek sefer ve Mekke ve Medine yönetiminden el çektirilmesi için verilen fetvanın da gerekçesi olarak Memluklu devletinin Safeviler ile işbirliğine gitmesi ve onlara yardım etmesi gösterilmiştir. 

Sultan Selim ile İbn Kemal arasındaki samimi ilişkiyi yansıtan pek çok rivayet kaynaklarda yer almaktadır. Sultan Selimin vefatı üzerine İbn Kemal’in söylediği şiir gelenek icabı söylenilen şiirlerden olmayıp samimi diliyle mersiye türünün en güzel örnekleri arasında yer almıştır. Yavuz Sultan Selim gibi hiddetli ve celâlli bir padişahın uzun müddet yanında kalabilerek iltifat ve teveccühüne mazhar olması onun kişiliğinin bir özelliğini yansıtmaktadır. Bundan dolayı İbn Kemal’in Yavuz Sultan Selim ile olan samimi ilişkisi Sultan Süleyman zamanında da devam etmiştir. Kanuni'nin kendisiyle askerî konularda da istişare ettiğine dair rivayetler bulunmaktadır. Kanuni Süleyman'ın Şah Tahmasb'a gönderdiği mektubu bizzat Şeyhülislam İbni Kemal'in kaleme alması ve benzer pek çok rivayet onun Padişaha yakınlığını göstermektedir.

İbn Kemal’in Osmanlı devletinde uzun bir müddet süren tasavvuf ehli ile bazı ilim adamları arasındaki kutuplaşmada oynadığı rol de önemlidir. Onun tasavvufu ve İbni Arabi’yi değerlendiriş biçimi ile tasavvufun o dönemdeki eleştirilen belli konularına ilişkin verdiği fetvaları  dini görüşlerini yansıtması bir tarafa kişiliğini yansıtan toplumsal boyutlu sonuçları olan eserleridir.

İbni Arabi hakkında verdiği fetva da Osmanlı tarihinde sıkça rastlanılan ve toplumu etkileyen tasavvuf ehli ile bazı medreseliler arasında görülen çatışmaya çok farklı bir yaklaşım getirmektedir. Bir taraftan toplumda bir çatışmaya yol açmaması için Sultan’a, İbni Arabi'yi ısrarlı bir şekilde reddeden kişilerin te’dibini tavsiye etmekte diğer taraftan da aynı fetvada İbni Arabi'nin bazı fikirlerinin kapalı ve herkesin anlayabileceği türden olmadığını söyleyerek bu eserlerde Kur’ân ve Sünnete lafzen ters düşmüş olan hususların bulunduğuna üstü kapalı olarak işaret etmektedir. Hatta bir başka risalesinde İbni Arabi’nin en önemli eserlerinden olan Fusûs ile ilgili olarak, bu eserin Yahudi alimleri tarafından yazılıp İbni Arabi’ye isnat edildiği şeklindeki bir rivayeti nakletmesi bu eserde İslam ile bağdaşmayacak görüşlerin bulunduğunu bir taraftan kabul ederken diğer taraftan da bu sebeple İbn Arabi’nin kafir ilan edilmesinin önüne geçmekte, toplumsal barışa önem vermektedir.

İbn Kemal’in birçok risalesinde devrindeki tasavvuf anlayışını ve bazı tasavvuf erbabını tenkit ettiğini görürüz. Fakat onun tenkitleri şeriat dairesi içinde kalan tasavvuf düşüncesine değil, sofilerin bir kısmının yaptığı raks, sema ve devran gibi yanlış gördüğü uygulamalara yöneliktir. Özellikle Müniretü’l-İslam isimli eserinde devrinde yayılmaya başlayan ve tasavvuf adına ortaya konan hatalı uygulamaları, tasavvufun asıl istikametinden sapmalar göstermesini, tasavvuf erbabının ve şeyhlerin içine düştükleri yanlışlıkları ve tasavvuf adına yapılan istismarları tenkit etmiştir. Bununla birlikte eserlerinde tasavvufun İmam Gazali gibi önde gelenlerin görüşlerine yer verdiğini de görmekteyiz. Dolayısıyla İbn Kemal tasavvufî bazı konularda yazı yazmakla birlikte onun en bariz yönü müteşerri olması, fıkıh, tefsir, hadis gibi yüksek ilimler (ulûm-ı ‘âliye) ve bu ilimlere basamak teşkil eden dilbilgisi, aruz, kafiye gibi alet ilimleri (ulûm-ı âliye) ile temayüz etmesidir.

İbn Kemal yasama ve yargı alanlarında görev yapmış, dönemin en önemli medreselerinde İslam hukuku alanında dersler vermiştir. Fıkıh ve usul-ı fıkıh ilimlerinde eserleri bulunan Şeyhülislam İbn Kemal, bir taraftan Hanefi mezhebini diğer mezheplerden üstün tutarken diğer taraftan toplum ve devlet idaresiyle uyumlu bir yaklaşım tarzını benimseyerek bazı konularda Hanefi mezhebinin yerleşik görüşlerinden farklı fetvalar verir. Kendisinin fakihleri ictihad açısından sınıflandırması daha sonraki dönemlerde de takip edilmiştir. Verdiği pek çok fetva ile aslında kendi döneminin hukuki uygulamalarına yön veren İbn Kemal bu fetvalar ile uzun yıllar tartışılan para vakfı gibi konularda devletin uygulamalara esas görüşünün belirlenmesinde birinci derecede rol oynamıştır. Örfe dayalı hukukun şeriata dayalı hale getirilmesinde rolü olmuş, kanunnamelerin hazırlanmasına katkı sağlamıştır. Verdiği fetvalar dönemin toplumundaki ilişkileri pek çok açıdan yansıtması bakımından dini açıdan olduğu kadar sosyal ve siyasi açıdan da önemlidir. Fıkıh ve usul-i fıkıh alanında medreselerde okutulan Tenkîhu’l-Usûl, Telvîh, Vikâye gibi temel metinlere yönelik ciddi eleştiriler bulunduran eserler yazmış ve bu eserler tesirli olmuştur.

İbn Kemal’in önemli bir yönü de tarihçiliğidir. 2 Bayezid döneminde, genç yaşta bir müderris iken Padişahın talimatıyla kendisine Türkçe Osmanlı Tarihi yazma görevi verilmiştir. Her padişah dönemi için ayrı bir cilt halinde yazdığı tarihi sekiz cilt olarak 2. Bayezid’e sunmuş, daha sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine eserini Mohaç seferi sonuna, 1527 tarihine kadar getirmiştir. İbn Kemal Tevârih-i Âl-i Osman isimli bu eserinde her ne kadar bu eseri yazma görevi kendisine devlet tarafından verilmiş ise de, zaman zaman eleştirel bir üslup da kullanmıştır. Osmanlı devlet düzeninin kuruluşundaki sağlamlığı tesadüflerle değil, bilinçli bir kurguya ve düzenlemeye bağlamış ve bunu eserinde izah etmiştir. Bununla birlikte eser siyasi tarih ağırlıklıdır ve kronolojik olarak olayları takip eder. Herkesin anlayabileceği bir Türkçe tarih yazma görevi kendisine verilmiş olmakla birlikte, eser belli bir düzeyde edebi üsluba sahiptir.

Ehl-i Sünnet mezhebini yerleştirmeye çalışan alimlerin en önemlilerinden olan İbn Kemal, bu konuda sadece verdiği fetvalar ile yetinmemiş yazdığı eserler ile de bu düşünceyi temellendirmeye de çalışmıştır. Kendisinden önceki Osmanlı alimlerinin takip ettiği Fahrettin Razi ekolünü sürdüren İbn Kemal, kelam ve felsefeye ilişkin müstakil eserler yazmıştır. Bu eserlerinde konuya hakim, belli konulara ilişkin daha öncekilerin görüşlerine farklı üsluplarla nakleden, tekrarlayan değil, onları zaman zaman eleştiren, farklı bakış açıları ile problemleri ele alan bir alim olarak görülür. Felsefe alanında yazmış olduğu Hâşiye alâ Tehâfü’l-Felâsife isimli eseri bu alanda en önemli müstakil eseridir.

Büyük bir din alimi ve devlet adamı olarak görünen İbn Kemal, aynı zamanda yüksek bir edebi zevke sahip Klasik Türk Edebiyat tarihinin önemli şahsiyetlerindendir. Kaynakların onun ilmi yönü üzerinde odaklanmasında; kendisinin sürekli eser veren bir alim, hayatının önemli bir kısmını medreselerde ders vererek geçiren bir müderris/hoca, halkın sorunlarının çözümü için sürekli fetva veren bir müftü olmasının rolü büyüktür. Bu onun edebi yönünün ilmi yönünün gölgesinde kalmasına yol açmıştır. Kendisinden önce aynı konuda yazılan eserlerden daha kıymetli bulunan Yusuf u Zeliha mesnevisi, şiirlerini toplayan orta hacimdeki Divanı, şiir tercümeleri onun üstün edebi yönünü yansıtmaktadır. Kemalpaşazâde, başta Tevârîh-i Âl-i Osmân’ı olmak üzere eserlerini kaleme alırken edebiyatçı ve şair kimliğinin birikiminden yararlanmış, yazdıklarında özellikle seciye çok önem vermiş, zaman zaman inşa örneği sayılacak edebî tasvirlerde bulunmuş, üç dilde edebî kudreti olduğunu gösterecek şekilde olaylar arasına Türkçe, Arapça ve Farsça hikemî tarzda şiirler serpiştirmiştir. 

Önemli eserlerinden olan Tevârîh-i Âl-i Osmân, on ciltten (defter) meydana gelir: Çelebi Mehmed devrini içeren V. defterle II. Murad devrine ayrılan VI. defterin 847 (1443) yılına kadar olan kısmı ve Yavuz Sultan Selim devrine ait IX. defterin Mısır seferi bölümü mevcut değildir. Mohaç seferine dair kısmın müstakil istinsahları Mohaçnâme, Fâtih Sultan Mehmed dönemine ait VII. defterin İstanbul’un fethiyle ilgili kısmının müstakil istinsahları ise Târîh-i Feth-i Kostantiniyye adıyla anılır. Osman Bey, Orhan Bey ve Fâtih devirlerine ait I, II ve VII. defterler Şerafettin Turan, VIII ve IX. defterler Ahmet Uğur, IV. defter Koji Imazawa, X. defter Şerafettin Severcan tarafından yayımlanmıştır. Divanının, yazmalarından başka (İÜ Ktp., nr. 1942, 2921, 3497) yayımlanmış matbu bir nüshası da vardır (İstanbul 1313). İçinde kendisine ait olmayan bazı şiirlerin de yer aldığı bu eksik neşir onun divanıyla ilgili yetersiz değerlendirmelere sebep olmuş, bu hususta yanlış sonuçlara varılmıştır. M. A. Yekta Saraç tarafından yeniden neşre hazırlanan divanı, münâcât, Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi Râşidîn için söylenmiş na‘tlar, padişah için yazılmış iki kaside, ahlâkî konulu mesnevi tarzında manzumeler, 400’den fazla gazel ve çok sayıda mukatta‘ ve müfredden meydana gelmekte olup tam bir divan münderecatına sahiptir. Kemalpaşazâde’nin Yûsuf ile Zelîha mesnevisi kendisinden önce aynı konuyu işleyen diğer mesnevilere göre daha sanatkârane bulunmuştur. Şiir dili takdir edildiği gibi düzyazı Türkçesi de kendi döneminden itibaren takdir görmüştür. Fars dili, grameri, söz varlığı ve edebiyatına dair yazılmış büyük eserleri onun bu dilde de ustalığını göstermektedir.

Kaynaklarda İbn Kemal’in eserlerinin sayısının 200’ü aştığı söylenir. Bu eserlerin bir kısmının küçük hacimli risaleler olduğu bilinmekle birlikte Arapça, Farsça ve Türkçe büyük hacimli eserleri de ortadır. Ayrıca hala bütün eserlerinin tespit edildiğini söylemek de mümkün değildir. Kendisini ilme askerlikten ayrıldıktan sonra  verdiği halde eser vermek cihetinden kendinden önce ve sonra gelen bir çok alimi geçtiği görülmektedir.

İbn Kemal tedris hayatı yanı sıra bir çok kaynakta hayretle karşılanan bir şekilde hemen her konuda ve çok sayıda eser vermiş ve dinî, felsefî, edebî ilimlerin her dalında bilimsel kudretini göstermiştir. Müstakil eserlerin yanı sıra şerh, haşiye türünde de pek çok eser veren Şeyhülislam İbni Kemal, haşiye ve şerh yazdığı eserleri de tenkit süzgecinden geçirmekte ve onun bu eleştirel tutumu Katip Çelebi gibilerce hoş karşılanmayan bir şekilde ifade edilmektedir.

 İbn Kemal Arapça, Farsça ve Türkçe dillerinde eser vermiştir. Fakat eserlerinin çoğunu dönemin bilim dili olan Arapça ile yazmıştır. Arapça olarak çok yetkin ve akıcı bir dille kaleme aldığı çeşitli sure Tefsirleri, Kur’ân İlimleri, Hadis, Fıkıh, Kelam, Felsefe, Mantık, Münazara, Dil ve edebiyat, ahlak ve tasavvuf konularında pek çok kitap ve makale düzeyinde eseri vardır. Farsça ile de ahlaka dair eserleri yanı sıra sözlük türünde de eserler yazmıştır.

Kaynakça

Ahmed Bâdi Efendi. Riyâz-ı Belde-i Edirne. Beyazıt Devlet Ktp. nr. 10392. vr. 129a.

Atsız (1966). “Kemalpaşaoğlu’nun Eserleri”. ŞM VI: 71-112.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzemâ. Ankara: AKM Yay.

Cemâleddin. Âyîne-i Zurefâ. İÜ Ktp., TY, nr. 261, vr. 15b.

Çiçekler, Mustafa (1994). Kemal Paşazade ve Nigâristan’ı. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi. 

Çelebi, İlyas (2002). “Kemalpaşazade”. C. 25. İstanbul: TDV Yay. 244-245.
Demirel, Mustafa (hzl.) (1983). Kemal Paşazâde, Yusuf u Züleyha. Ankara.

Demirel, Mustafa (1996). Divan, İbn Kemal. İstanbul: Yeni Zamanlar Dağıtım.

Feridun Bey (1265). Münşeâtü’s-Selâtin. İstanbul: Takvimhane-i Amire.

İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.

Kaya, Mahmut (1989). “İbn Kemalin Düşünce Tarihimizdeki Yeri ve Varlık Anlayışı”. Sosyoloji Dergisi III/1: 223-229.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâ’irü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Metin). İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Ménage,V. L. (1960). “An Autograph of Kemalpashazade’s Tevarikh-i Âl-i Othman, Book VII”. BSOAS XXIII: 250-264.

Ménage,V. L. “Kemāl Paѕћazāde”. EI². V. IV. 879-881.

Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şakaik-ı Nu'maniye ve Zeyilleri, Taşköprizade Ebülhayr İsamüddin Ahmed Efendi. İstanbul: Çağrı Yay.

Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Mecdî Mehmed Efendi Hadâiku’ş-Şakâik Şakâik-ı Nu’mâniyye ve Zeyilleri. İstanbul: Çağrı Yay.

Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Atâyî, Hadaik ül-Hakaik fi Tekmilet iş-Şekaiki. İstanbul: Çağrı Yay.

Parmaksızoğlu, İsmet. “Kemâl Paşazâde”. İslam Ansiklopedisi. C. VI. İstanbul: MEB Yay. 561-566.

Parmaksızoğlu, İsmet (hzl.) (1999). Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârih. Ankara: KB Yay.

Riyâzî. Riyâzü’ş-Şuarâ. Nuruosmaniye Ktp., nr. 3724, vr. 19b.

Saraç, M. A. Yekta (1999). Şeyhülislam Kemal Paşazade: Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Bazı Şiirleri. İstanbul: Şule Yay.

Saraç, Yekta (2002). “ Kemalpaşazade”. İslam Ansiklopedisi. C. 25. İstanbul: TDV Yay. 245.

Sehî (1325). Tezkire-i Sehî. İstanbul: Matbaa-i Âmidî.

Solmaz, Süleyman (hzl.) (2005). Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâsı. Ankara: AKM Yay.

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: Kültür Bakanlığı e-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83502/beyani----tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013]

Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. Ankara: Kültür Bakanlığı e-kitap: http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83504/kinalizade-hasan-celebi---tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.03.2013]

Tatçı, Mustafa (hzl.) (2003). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri I-II-III. Ankara: Bizim Büro Yay.

Turan, Şerafettin (2002). “ Kemalpaşazade”. İslam Ansiklopedisi. C. 25. İstanbul: TDV Yay. 238-240.

Turan, Şerafettin (1989). “İbn Kemâl’in Tarihçiliği ve Tarih Metodolojisi”. Şeyhülislâm İbn Kemâl Sempozyumu Bildirileri. hzl. S. Hayri Bolay vd. Ankara. 120-126.

Uğur, Ahmet (1987). İbn-i Kemal. İzmir: KB Yay.

Uğur, Ahmet (1986). “Kemal Paşazâde’nin VIII. Defteri”. EÜ İlâhiyat Fakültesi Dergisi 3: 89-110.

Uğur, Ahmet (1989). “Kemal Paşazâde’nin VIII. Defteri”. EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 3: 197-208.

Üçok, Coşkun (çev.) (1982). Babinger Franz, Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. Ankara: KTB Yay. 

Yaltkaya, Şerafettin ve Kilisli Rıfat Bilge (hzl.) (1971). Kâtip Çelebi, Keşf-el-Zunûn. İstanbul: MEB Yay. 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. YEKTA SARAÇ
Yayın Tarihi: 27.01.2015
Güncelleme Tarihi: 11.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Dil açılmaz dîde giryân olmasa

Tâzelenmez sebze bârân olmasa

 

Hil’at-i vaslına olmazdı bahâ

Havf eğer peşinde hicrân olmasa

 

Cânı için ister el cânânını

Ben n’iderdim cânı cânân olmasa

 

Karşına ağzın açıp kalmazdı gül

Sen yüzü gülzâra hayrân olmasa

 

Nakd-i eşki dağıtır sensiz gözüm

Kişi dünyâyı n’ider cân olmasa

(Saraç, M. A. Yekta (1999). Şeyhülislam Kemal Paşazade: Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Bazı Şiirleri. İstanbul: Şule Yay.)

 

Tercî-i bend

(Mersiye)

 

Çözdü saç açtı baş tuğ u alem

Büktü bel döktü yaş tîğ u kalem

 

Kana boyandı bayrağın yüzü

Beli büküldü yayın oldu ham

 

Vurdu göğsünü gök gök eyledi mâh

Oldu yıldızların gözü pür-nem

 

Şafak ol denli döktü yaşını kim

Dâmen-i çarhı eyledi pür-dem

 

Subh-dem derd ile bir âh etti

Kim söyündürdü mâh şem’in o dem

 

Geceden dehr geydi kara pelâs

Tuttu şâh-ı cihân için mâtem

…..

Çarh-ı bî-rahm ona bir zahm vur

du ki bulmadı kimseler merhem

 

Gör ne acıyla eyledi teslîm

Cân-ı şîrîni hüsrev-i âlem

 

Öldü Sultân Selîm hayf u dirîğ

Hem kalem ağlasın anı hem tîğ

(Saraç, M. A. Yekta (1999). Şeyhülislam Kemal Paşazade: Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve Bazı Şiirleri. İstanbul: Şule Yay.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1FATMA, Fatma Üzümd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2Hüseyin Kırand. 1965 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3SELÎMÎ, Yavuz Sultân Selîm, Sultân Selîm-i Evvel, I. Selîmd. 1467 ?, 1468?, 1470? - ö. 21 Eylül 1520Doğum YeriGörüntüle
4HARÎMÎ, Şehzâde Korkudd. 1469-70 - ö. 1512-13Doğum YılıGörüntüle
5ZÂHİRÎ, Caniklid. (?) - ö. 1534Ölüm YılıGörüntüle
6ALİ, Nattâ'-zâde Seyyid Ali Efendid. ? - ö. 1534/35Ölüm YılıGörüntüle
7ŞÂNÎd. ? - ö. 1534-35 ?Ölüm YılıGörüntüle
8Şerif Çavdaroğlud. 11 Aralık 1873 - ö. 3 Eylül 1958MeslekGörüntüle
9EMÂNÎ, Rusçuklu Mustafa Çelebid. ? - ö. 1591MeslekGörüntüle
10NEŞÎT, İbrahîm Efendid. ? - ö. 1679-80MeslekGörüntüle
11ZİYÂ'Î, Yusuf Can/ Ziyâ'î Yusufd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12HÜDÂYÎ, Okçu-zâde Hüdâyîd. ? - ö. 1571-72Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13İBRÂHİM, Hayâlî-zâde İbrâhim Deded. ? - ö. 1613Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14SIRRÎ PAŞA, Selim Sırrî Paşa, Girit-Kandiyelid. 1844 - ö. 1895Madde AdıGörüntüle
15HULKÎd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
16SADÎK, Yahyâ Efendid. 1691 - ö. 1752Madde AdıGörüntüle