Madde Detay
MUHYİDDİN ABDAL
(d. ?/? - ö. ?/?)
tekke şairi
(Tekke / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı ve ailesi hakkında bilgi yoktur. Konar-göçer Yörük-Türkmen bir aileye mensup olduğu anlaşılmaktadır. Aydın'da doğduğu, Edirne'ye göçtüğü ve Bulgaristan sınırındaki Çöke’ye (Hacıdanişment köyü yakınlarındaki Muhittin Baba Tepesi çevresine) yerleştiği ifade edilmektedir. Eşrefoğlu Rumî’nin oğlu olduğu bilgisi tartışmalıdır. Doğum tarihi hakkında hiçbir bilgi ve belge bulunmamaktadır. 16. yüzyıl tekke şairlerindendir. Hacı, Sarı ve Süleyman adlı üç oğlunun olduğu sözlü kaynaklar tarafından söylenmektedir. Bu kaynaklara göre “Muhittin Baba Tepesi” yakınlarındaki Hacıdanişment, Sarıdanişment ve Süleymandanişment adlı köylerin kurucuları Muhyiddin Abdal’ın çocuklarıdır (Durbilmez 1998a: 41). Bazı kayıtlarda “Kara Baba” olarak tanındığı belirtilmektedir. Şiirlerinde Muhyiddin Abdal mahlasını kullanmıştır. ümmi olduğu ileri sürülse de iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Şiirlerinde geçen Arapça ve Farsça sözler de bu tespiti desteklemektedir. Ölüm tarihi hakkında bilgi ve belge bulunamamıştır. 1529’de öldüğü yönündeki bilginin kaynağı da belirsizdir (Elçin 1988: 265). Türbesi Edirne’nin Lalapaşa ilçesine bağlı Hacıdanişment ve Vaysal köyleri arasında, Bulgaristan sınırındaki Muhittin Baba tepesindedir. İki ayrı kaynakta “Muhyiddîn Abdal el-ma’rûf bi Kara Baba el-medfûn fî Bolu” ve “Hazret-i Muhyiddîn Kuddise Sırrıhu’l-Azîz ism-i meşhûri Kara Baba el-medfûn fî Bolu” kayıtlarının bulunması ise şairin mezarının Bolu’da olduğunu düşündürmektedir. Aynı mahlası taşıyan ve Bolu'da mezarı bulunan başka bir şair yoksa, anılan iki “mezar”dan birini “Muhyiddin Abdal'ın makamı” olarak kabul etmek gerekecektir.
Şiirlerinin bir kısmı Muhyiddin Abdal Divanı (Durbilmez 1998) ve Tuyug ve Mâniler (Durbilmez 1996: 427-438) adlı yazma eserlerde toplanmıştır. “Seyrannâme” adı verilen meşhur bir destanı (Durbilmez 1997: 48-52) ile birlikte 16. yüzyılda yazılmış bazı cönklerde ve mecmualarda şiirlerine rastlanmaktadır.
Muhyiddin Abdal Dîvânı’nın altı nüshası tespit edilmiştir. İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Millet Kütüphanesi, Konya Mevlana Müzesi Kitaplığı ve Ürdün Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan Muhyiddin Abdal Dîvânı’nın yazma nüshalarından başka Sadettin Nüzhet Ergun ve Besim Atalay’ın özel kütüphanelerinde de bu divanın nüshaları olduğu belirlenmiştir. Bu eserin bir nüshası TDK tarafından yayımlanan sekiz ciltlik Tarama Sözlüğü (1988) için taranmıştır. Sadettin Nüzhet Ergun kendisinde bulunan ve Abdalnâme adı verilen bu nüshayı taramış, devrin dil özelliklerinin yer aldığı tespit edilen dörtlükleri/ beyitleri Tarama Sözlüğü'nde örnek olarak vermiştir. Muhyiddin Abdal Dîvânı’nın incelenen nüshalardan hiçbiri müellif hattı değildir. Tam ve sağlam bir nüshası bulunamamıştır. Bu durum, şairin vefatından sonra şiirlerinin bir süre (16-19. yüzyıllar) sözlü gelenekte dilden dile aktarılmış, bu şiirlerden bazıları cönklere kaydedilmiş ve bazı Kalenderi-Bektaşi dervişler tarafından derlenip bir araya getirilerek Muhyiddin Abdal Dîvânı oluşturulmuş olabileceğini düşündürmektedir. Dîvân'ın elimizde bulunan nüshalarında yer almadığı hâlde şair adına kayıtlı pek çok şiirin bulunduğu da bilinmektedir (Durbilmez 1998a: 50).
Tuyug ve Mâniler adlı yazma eserin “Gazeliyât-ı Muhyiddîn Abdal” ve “Dîvân-ı Hazret-i Muhyiddîn Kuddise Sırrıhu’l-Azîz” başlıklı kayıtları vardır. Bunlardan ilki Bektaşi bacılarından Ârife Hanım’a ait bir yazma bulunmaktadır. Bu yazma eserin varlığı Sadettin Nüzhet tarafından bilim dünyasına duyurulmuştur (Ergun 1930: 276). İkinci yazma Konya Mevlâna Müzesi Kitaplığı’ndadır. Bayram Durbilmez tarafından yazılan "Muhyiddin Abdal'ın Tuyug ve Mâniler'i" adlı makalede şairin hayatı hakkında kısa bilgiler verilmekte, Tuyug ve Mâniler adlı on varak tutarındaki yazma eseri tanıtılmakta, bu yazmada bulunan 137 tuyuğ ve mani metnine yer verilmektedir (Durbilmez 1996: 427-438).
Şair hakkında yazılan ilk müstakil makale "Muhittin Abdal ve Eseri" (Ergun 1928: 36-42) adını taşır. Sadettin Nüzhet Ergun bu makaleden başka Bektaşi Şâirleri (Ergun 1930) ile Bektaşi Şâirleri ve Nefesleri (Ergun 1944) adlarını taşıyan kitaplarında da şair hakkında bilgiler ve şiirlerinden örnekler vermiştir. Vahit Lütfi Salcı tarafından yazılan "Edirne Halk Şairleri: Muhiddin Abdal" (Salcı 1942-1943) adlı makale serisinde de şair hakkında önemli bilgiler ve şiirlerinden örnekler bulunmaktadır.
Muhyiddin Abdal’ın şiirlerinde sözlü kültürün ve yazılı kültürün iç içe olduğu görülmektedir. Kafiye yapısı, kafiye örgüsü, nazım şekilleri ve nazım türleri bakımından tekke şiiri geleneğine uygunluk söz konusudur. İncelenen 275 şiirden 78’i gazel ve kaside, üçü mesnevi tarzında oluşturulmuştur. Klasik Türk şiiri nazım biçimleriyle oluşturulan bu şiirlerin önemli bir kısmının vezni hece ölçüsüdür. Aruzla oluşturulan az sayıdaki şiirlerde zaman zaman aruz kusurları görülmesi, bu şiirlerin sözlü kültür ortamlarından tespit edilerek Dîvân'a eklendiğini düşündürmektedir. Sözlü edebiyat kaynaklı nazım biçimlerine uygun olarak, hece ölçüsüyle oluşturulan 194 şiirden 53’ü nefes, 133’ü mani, altısı tuyug, ikisi de destan özelliği taşımaktadır.
Şiirlerinde kullanılan dil, Osmanlı dönemi Eski Anadolu Türkçesi özellikleri taşımaktadır. Şiirlerinde genellikle sade, anlaşılır ve akıcı bir dil kullanılmıştır. Trakya yöresi Yörük-Türkmen Türklerine ait mahallî kelimeleri, atasözü ve deyimleri de kullanmıştır. Hurufilik inancının belirgin olduğu şiirlerde harf ve sayı simgeciliğine başvurduğu, Arapça ve Farsça kelimeleri, tamlamaları daha fazla kullandığı görülmektedir. Mensup olduğu Kalenderî, Bektaşi, Hurufi çevrelerin şiir geleneğine bağlı kavramları karşılayan simgeler, remizler, motifler, imgeler, mecazlar ve başka edebî sanatlardan oluşan bir anlatım dili vardır. Şiirlerinde “ferdî üsluptan daha çok, sözlü kültür geleneği içinde şekillenmiş “tekke şiiri” geleneğinin Kalenderî, Bektaşi, Hurufi, Alevi çevrelerdeki “ortak üslubu”nun özellikleri belirgindir (Durbilmez 1998a: 14). Sade bir dile derin anlamlar yükleyebilen şairin şiirlerinde hâkim üslup, konuşma üslubudur. Şiirlerindeki ses ve ahenk yüksek seviyededir. Didaktik ve lirik anlatım iç içedir (Durbilmez 1998a: 81).
16. yüzyılın en önemli iki Bektaşi şairinden biri olarak kabul eden araştırmacılar vardır (Boratav 1968: 351). 16. yüzyılın sonlarıyla 17. yüzyılın başlarında yetişmiş Kalenderî şairlerin en kuvvetli temsilcisi sayılması gerektiğini belirten araştırmacılar da mevcuttur (Ocak 1992: 226). Şiirlerinin en ileri derecede Şii ve Hurufî inançları aksettiren birer belge mahiyetinde olduğu da belirtilmektedir (Ocak 1992: 226).
Kalenderîlikten Bektaşiliğe geçişin tam netleşmediği ve Hurufîliğin de Kalenderî- Bektaşi zümreler içinde etkili olmaya başladığı bir geçiş döneminde yaşamıştır (Durbilmez 1998: 241). Bu sebeple Kalenderîlik, Bektaşilik ve Hurufilik inançlarını yansıtan şiirleri çoktur. Hallac-ı Mansur, Seyyid Nesimî, Fazlullah Hurufî, Hacı Bektaş Velî, Otman Baba, Kumral Baba, Balım Sultan ve Akyazılı İbrahim Baba’dan söz eden şiirleri de vardır. Balım Sultan'dan inabe almış, Akyazılı İbrahim Baba'ya intisap etmiştir. Muhyiddin Abdal’ın piri kabul edilen Otman Baba ile o dönemdeki Bektaşilerin araları iyi olmadığı hâlde, Hacı Bektaş Velî ve Otman Baba’nın ikisinin birden adlarının Muhyiddîn Abdal Divanı'nda yer aldığı görülmektedir (Durbilmez 1999: 133-140).
Yunus Emre, Hatayî, Kaygusuz Abdal ve Nesimî gibi şairlerin etkisinde kalmıştır. Sözgelimi “Gözet olagelmişi/ Kaldır düşüp kalmışı/ Hoş tut yaradılmışı/ Yaradan’dan ötürü” dörtlüğünde Yunus Emre’nin etkisi açıkça görülmektedir (Durbilmez 2002: 206). Kul Nesimî, Edirneli İbrahim ve Ahmet Hayranî gibi şairleri etkilemiştir. Bazı şiirleri Hızırnâme yazarı Muhyiddin Çelebi ve 17. yüzyılda yaşayan “Abdal” mahlaslı şaire mal edilmiştir. Kazak Abdal, Perişan Baba ve Muhyî adlarına kayıtlı şiirlerden bir kısmı çeşitli cönk ve mecmualarda Muhyiddin Abdal adına da kaydedilmektedir. Sözgelimi 17. yüzyıl Bektaşi şairlerinden Kazak Abdal adına kayıtlı olan ve “Ormanda büyüyen adam azgını / Çarşıda pazarda insan beğenmez” dizeleriyle başlayan şiir, Muhyiddin Abdal adına da kayıtlıdır (Durbilmez 1998a: 50-51).
Gezgin tekke şairlerindendir. Bulgaristan ve Romanya’da da tanınmaktadır. Şiirlerinden bazıları Alevi-Bektaşi ayinlerinde söylenmektedir. Gelenek içinde ezgili olarak söylenen nefeslerinden başka bazı şiirleri de bestelenmiştir. Fazıl Say, Musa Eroğlu gibi ünlü sanatçılar tarafından bestelenen / seslendirilen şiirleri geniş kitlelere ulaşmıştır.
Derviş-şair olması yanında, Trakya bölgesinde ve Balkanlarda saygı duyulan bir eren olarak da tanınmaktadır. Türbesinin bulunduğu tepe bile Muhittin Baba tepesi olarak adlandırılmakta, hakkında pek çok menkabe anlatılmaktadır. Bu menkabelerden bir kısmı sözlü kültür kaynaklarından derlenerek incelenmiştir (Durbilmez 1998b: 133-150). Hayatı, sanatı ve divanı üzerine Muhyiddîn Abdal Dîvânı (İnceleme- Tenkitli Metin) adlı bir doktora tezi hazırlanmıştır (Durbilmez 1998a).
Kaynakça
Boratav, Pertev Naili (1968). "Halk Şiiri". Türk Dili / Türk Halk Edebiyatı Özel Sayısı. Ankara. 207: 340-357.
Durbilmez, Bayram (1996). "Muhyiddin Abdal'ın Tuyug ve Mânileri". Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Kayseri. 7: 427-438.
Durbilmez, Bayram (1997). "Muhyiddin Abdal'ın Seyrannamesi Üzerine". İçel Kültürü. Kasım 1997. 54: 48-51
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Durbilmez, Bayram (1998b). “Muhyiddin Abdal’ın Hayatı Etrafında Oluşan Menkabeler”. 1. Uluslararası Türk Dünyası Eren ve Evliyaları Kongresi Bildirileri, Ankara: Ervak Yay.
Durbilmez, Bayram (1999). "Muhyiddin Abdal'a Göre Hacı Bektaş ve Otman Baba". Folklor / Edebiyat. Ankara. 1 (18): 133-140.
Durbilmez, Bayram (2002). "Yunus Emre ve Muhyiddin Abdal Divanlarında Gönül". Folklor / Edebiyat. Ankara. 30: 205-214.
Elçin, Şükrü (1988a). Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.
Ergun, Sadettin Nüzhet (1928). "Muhittin Abdal ve Eseri". Halkbilgisi Mecmuası. Ankara. 1: 36-41.
Ergun, Sadettin Nüzhet (1930). Bektaşi Şairleri. İstanbul: Mev Yay.
Ergun, Sadettin Nüzhet (1944). Bektaşi Şâirleri ve Nefesleri. İstanbul: İstanbul Maarif Kitaphanesi Yay.
Ocak, Ahmet Yaşar (1992). Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler (XIV-XVII. Yüzyıllar). Ankara: TTK Yay.
Salcı, Vahit Lütfi (1942-1943). "Edirne Halk Şairleri: Muhiddin Abdal". Damla. Edirne. C.1. 2 (10): 4-7.
Tarama Sözlüğü (1988). 2. Baskı. Ankara: TDK Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. BAYRAM DURBİLMEZYayın Tarihi: 04.01.2014Güncelleme Tarihi: 09.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kaside
Aceb dosttan bize nazar ola mı
Dost ile asıllu pazar ola mı
Gönül evlerine hükmün yüriden
Gönülden gönüle gezer ola mı
Ne ki kılsan günah malûmdur ana
Görüp aybumuzu yazar ola mı
Eksüklü kul olan bilür günahun
Gönülde suçını sezer ola mı
Hayale düşüp nefse uymak olmaz
Nefse uyan yoldan azar ola mı
Söylesen hak sözin yüzüni dönder
Yoksa câhil Hakk’tan bîzar ola mı
Erenler sözini pişüri söyler
Erün nutkun candan sezer ola mı
Muhyiddîn fariğ ol sözi uzatma
Söyledikçe bu söz uzar ola mı
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 278-279.
Kaside
Ey dilber seni cismime can didiler
Gönüller tahtına seni sultan didiler
Bu dertlü canların şeksiz tabibi
Seni dil-hasteye derman didiler
Senin şanuna geldi ümmü’l-kitap
Budur gökden inen Furkân didiler
Kaşun, zülfün, kirpiğin Kadr u Berat
İnansun kâfir, Müselman didiler
Yüzin Hak Fatihadur, sidre boyun
Cemalüne arş-ı Rahman didiler
Hüsnün cennet imiş hattun melekler
Yanağun ruşe-yi Rıdvan didiler
Lebün devranıdur uş geldi devran
Tudagun çeşme-yi hayvan didiler
Visalün vasluna irer âşıklar
Mislüni Yusuf-u Kenan didiler
Aşkına çevrenür bu çarh-ı felek
Külli şeyi hükmine ferman didiler
Ne fettan yay imiş kaşunla gamzen
Muhyiddîn Yasin’e Furkan didiler
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 323-324.
Nefes
İnsan insan dirler idi
İnsan nedür şimdi bildüm
Can diyü söylerler idi
Bu can nedür şimdi bildüm
Kend’üzinde bulmuş bulan
Bulmamış taşrada kalan
Müminün kalbinde olan
İman nedür şimdi bildüm
Takva ehlünün tak tutdığı
Müminlere ok atduğı
Münkirlerün şek itdüği
Güman nedür şimdi bildüm
Sohbetde sözini bilmez
Sözinün yüzini bilmez
Ne gâfil özini bilmez
Hayvan nedür şimdi bildüm
Bir kılı kırk yardıkları
Birin köpri kurdukları
Erenler gösterdükleri
Erkân nedür şimdi bildüm
Muhammed dînüm direği
Ali’dür gönlüm çerağı
Cümle şey Hakk’un turağı
Mekân nedür şimdi bildüm
Sıfat ile zat olmuşam
Kadr ile Berat olmuşam
Hakk ile vuslât olmuşam
Mihman nedür şimdi bildüm
Özimi kılmışam zelil
İnayet eyledi Celîl
Dil içinde bana delil
Burhan nedür şimdi bildüm
Muhyiddîn eydür Hakk Kâdir
Görünür her işde hazır
Ayan nedür, nihan nedür
Nişan nedür şimdi bildüm
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 402-404.
Nefes
Doğruya nazar eyleriz
Biz eğri nazar bilmeyiz
Nakd ile pazar eyleriz
Veresi pazar bilmeyiz
Biz ol mekânda oluruz
Emr ile bunda geliriz
Nakdi kâmilen alırız
Gayba intizar bilmeyiz
Hakdır sevdiğimiz bizim
Hakdır övdüğümüz bizim
Boyun eğdiğimiz bizim
Hakk’dan özge yâr bilmeyiz
Bu mülke gelip dururuz
Ölmeden ölüp dururuz
Yârla yâr olup dururuz
Arada ağyâr bilmeyiz
Sazımızı ele aldık
Koşmamızı çala geldik
Namusumuz yere saldık
Biz âşıkız ar bilmeyiz
Aşk ile meydana geldik
Nazar-ı dîvâna geldik
Pervâneyiz yana geldik
Zincir ile dâr bilmeyiz
Evvel, âhir yâr kuluyuz
Haydar-ı Kerrâr kuluyuz
Ezelden ikrâr kuluyuz
Müminiz inkâr bilmeyiz
Muhyiddîn Abdâl coşunca
Mevci deryayı aşınca
Aklımıza yâr düşünce
Hiç sabr u karar bilmeyiz
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 474-475.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 04.01.2014Güncelleme Tarihi: 09.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kaside
Aceb dosttan bize nazar ola mı
Dost ile asıllu pazar ola mı
Gönül evlerine hükmün yüriden
Gönülden gönüle gezer ola mı
Ne ki kılsan günah malûmdur ana
Görüp aybumuzu yazar ola mı
Eksüklü kul olan bilür günahun
Gönülde suçını sezer ola mı
Hayale düşüp nefse uymak olmaz
Nefse uyan yoldan azar ola mı
Söylesen hak sözin yüzüni dönder
Yoksa câhil Hakk’tan bîzar ola mı
Erenler sözini pişüri söyler
Erün nutkun candan sezer ola mı
Muhyiddîn fariğ ol sözi uzatma
Söyledikçe bu söz uzar ola mı
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 278-279.
Kaside
Ey dilber seni cismime can didiler
Gönüller tahtına seni sultan didiler
Bu dertlü canların şeksiz tabibi
Seni dil-hasteye derman didiler
Senin şanuna geldi ümmü’l-kitap
Budur gökden inen Furkân didiler
Kaşun, zülfün, kirpiğin Kadr u Berat
İnansun kâfir, Müselman didiler
Yüzin Hak Fatihadur, sidre boyun
Cemalüne arş-ı Rahman didiler
Hüsnün cennet imiş hattun melekler
Yanağun ruşe-yi Rıdvan didiler
Lebün devranıdur uş geldi devran
Tudagun çeşme-yi hayvan didiler
Visalün vasluna irer âşıklar
Mislüni Yusuf-u Kenan didiler
Aşkına çevrenür bu çarh-ı felek
Külli şeyi hükmine ferman didiler
Ne fettan yay imiş kaşunla gamzen
Muhyiddîn Yasin’e Furkan didiler
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 323-324.
Nefes
İnsan insan dirler idi
İnsan nedür şimdi bildüm
Can diyü söylerler idi
Bu can nedür şimdi bildüm
Kend’üzinde bulmuş bulan
Bulmamış taşrada kalan
Müminün kalbinde olan
İman nedür şimdi bildüm
Takva ehlünün tak tutdığı
Müminlere ok atduğı
Münkirlerün şek itdüği
Güman nedür şimdi bildüm
Sohbetde sözini bilmez
Sözinün yüzini bilmez
Ne gâfil özini bilmez
Hayvan nedür şimdi bildüm
Bir kılı kırk yardıkları
Birin köpri kurdukları
Erenler gösterdükleri
Erkân nedür şimdi bildüm
Muhammed dînüm direği
Ali’dür gönlüm çerağı
Cümle şey Hakk’un turağı
Mekân nedür şimdi bildüm
Sıfat ile zat olmuşam
Kadr ile Berat olmuşam
Hakk ile vuslât olmuşam
Mihman nedür şimdi bildüm
Özimi kılmışam zelil
İnayet eyledi Celîl
Dil içinde bana delil
Burhan nedür şimdi bildüm
Muhyiddîn eydür Hakk Kâdir
Görünür her işde hazır
Ayan nedür, nihan nedür
Nişan nedür şimdi bildüm
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 402-404.
Nefes
Doğruya nazar eyleriz
Biz eğri nazar bilmeyiz
Nakd ile pazar eyleriz
Veresi pazar bilmeyiz
Biz ol mekânda oluruz
Emr ile bunda geliriz
Nakdi kâmilen alırız
Gayba intizar bilmeyiz
Hakdır sevdiğimiz bizim
Hakdır övdüğümüz bizim
Boyun eğdiğimiz bizim
Hakk’dan özge yâr bilmeyiz
Bu mülke gelip dururuz
Ölmeden ölüp dururuz
Yârla yâr olup dururuz
Arada ağyâr bilmeyiz
Sazımızı ele aldık
Koşmamızı çala geldik
Namusumuz yere saldık
Biz âşıkız ar bilmeyiz
Aşk ile meydana geldik
Nazar-ı dîvâna geldik
Pervâneyiz yana geldik
Zincir ile dâr bilmeyiz
Evvel, âhir yâr kuluyuz
Haydar-ı Kerrâr kuluyuz
Ezelden ikrâr kuluyuz
Müminiz inkâr bilmeyiz
Muhyiddîn Abdâl coşunca
Mevci deryayı aşınca
Aklımıza yâr düşünce
Hiç sabr u karar bilmeyiz
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 474-475.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020Eserlerinden Örnekler
Kaside
Aceb dosttan bize nazar ola mı
Dost ile asıllu pazar ola mı
Gönül evlerine hükmün yüriden
Gönülden gönüle gezer ola mı
Ne ki kılsan günah malûmdur ana
Görüp aybumuzu yazar ola mı
Eksüklü kul olan bilür günahun
Gönülde suçını sezer ola mı
Hayale düşüp nefse uymak olmaz
Nefse uyan yoldan azar ola mı
Söylesen hak sözin yüzüni dönder
Yoksa câhil Hakk’tan bîzar ola mı
Erenler sözini pişüri söyler
Erün nutkun candan sezer ola mı
Muhyiddîn fariğ ol sözi uzatma
Söyledikçe bu söz uzar ola mı
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 278-279.
Kaside
Ey dilber seni cismime can didiler
Gönüller tahtına seni sultan didiler
Bu dertlü canların şeksiz tabibi
Seni dil-hasteye derman didiler
Senin şanuna geldi ümmü’l-kitap
Budur gökden inen Furkân didiler
Kaşun, zülfün, kirpiğin Kadr u Berat
İnansun kâfir, Müselman didiler
Yüzin Hak Fatihadur, sidre boyun
Cemalüne arş-ı Rahman didiler
Hüsnün cennet imiş hattun melekler
Yanağun ruşe-yi Rıdvan didiler
Lebün devranıdur uş geldi devran
Tudagun çeşme-yi hayvan didiler
Visalün vasluna irer âşıklar
Mislüni Yusuf-u Kenan didiler
Aşkına çevrenür bu çarh-ı felek
Külli şeyi hükmine ferman didiler
Ne fettan yay imiş kaşunla gamzen
Muhyiddîn Yasin’e Furkan didiler
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 323-324.
Nefes
İnsan insan dirler idi
İnsan nedür şimdi bildüm
Can diyü söylerler idi
Bu can nedür şimdi bildüm
Kend’üzinde bulmuş bulan
Bulmamış taşrada kalan
Müminün kalbinde olan
İman nedür şimdi bildüm
Takva ehlünün tak tutdığı
Müminlere ok atduğı
Münkirlerün şek itdüği
Güman nedür şimdi bildüm
Sohbetde sözini bilmez
Sözinün yüzini bilmez
Ne gâfil özini bilmez
Hayvan nedür şimdi bildüm
Bir kılı kırk yardıkları
Birin köpri kurdukları
Erenler gösterdükleri
Erkân nedür şimdi bildüm
Muhammed dînüm direği
Ali’dür gönlüm çerağı
Cümle şey Hakk’un turağı
Mekân nedür şimdi bildüm
Sıfat ile zat olmuşam
Kadr ile Berat olmuşam
Hakk ile vuslât olmuşam
Mihman nedür şimdi bildüm
Özimi kılmışam zelil
İnayet eyledi Celîl
Dil içinde bana delil
Burhan nedür şimdi bildüm
Muhyiddîn eydür Hakk Kâdir
Görünür her işde hazır
Ayan nedür, nihan nedür
Nişan nedür şimdi bildüm
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 402-404.
Nefes
Doğruya nazar eyleriz
Biz eğri nazar bilmeyiz
Nakd ile pazar eyleriz
Veresi pazar bilmeyiz
Biz ol mekânda oluruz
Emr ile bunda geliriz
Nakdi kâmilen alırız
Gayba intizar bilmeyiz
Hakdır sevdiğimiz bizim
Hakdır övdüğümüz bizim
Boyun eğdiğimiz bizim
Hakk’dan özge yâr bilmeyiz
Bu mülke gelip dururuz
Ölmeden ölüp dururuz
Yârla yâr olup dururuz
Arada ağyâr bilmeyiz
Sazımızı ele aldık
Koşmamızı çala geldik
Namusumuz yere saldık
Biz âşıkız ar bilmeyiz
Aşk ile meydana geldik
Nazar-ı dîvâna geldik
Pervâneyiz yana geldik
Zincir ile dâr bilmeyiz
Evvel, âhir yâr kuluyuz
Haydar-ı Kerrâr kuluyuz
Ezelden ikrâr kuluyuz
Müminiz inkâr bilmeyiz
Muhyiddîn Abdâl coşunca
Mevci deryayı aşınca
Aklımıza yâr düşünce
Hiç sabr u karar bilmeyiz
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 474-475.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Kaside
Aceb dosttan bize nazar ola mı
Dost ile asıllu pazar ola mı
Gönül evlerine hükmün yüriden
Gönülden gönüle gezer ola mı
Ne ki kılsan günah malûmdur ana
Görüp aybumuzu yazar ola mı
Eksüklü kul olan bilür günahun
Gönülde suçını sezer ola mı
Hayale düşüp nefse uymak olmaz
Nefse uyan yoldan azar ola mı
Söylesen hak sözin yüzüni dönder
Yoksa câhil Hakk’tan bîzar ola mı
Erenler sözini pişüri söyler
Erün nutkun candan sezer ola mı
Muhyiddîn fariğ ol sözi uzatma
Söyledikçe bu söz uzar ola mı
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 278-279.
Kaside
Ey dilber seni cismime can didiler
Gönüller tahtına seni sultan didiler
Bu dertlü canların şeksiz tabibi
Seni dil-hasteye derman didiler
Senin şanuna geldi ümmü’l-kitap
Budur gökden inen Furkân didiler
Kaşun, zülfün, kirpiğin Kadr u Berat
İnansun kâfir, Müselman didiler
Yüzin Hak Fatihadur, sidre boyun
Cemalüne arş-ı Rahman didiler
Hüsnün cennet imiş hattun melekler
Yanağun ruşe-yi Rıdvan didiler
Lebün devranıdur uş geldi devran
Tudagun çeşme-yi hayvan didiler
Visalün vasluna irer âşıklar
Mislüni Yusuf-u Kenan didiler
Aşkına çevrenür bu çarh-ı felek
Külli şeyi hükmine ferman didiler
Ne fettan yay imiş kaşunla gamzen
Muhyiddîn Yasin’e Furkan didiler
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 323-324.
Nefes
İnsan insan dirler idi
İnsan nedür şimdi bildüm
Can diyü söylerler idi
Bu can nedür şimdi bildüm
Kend’üzinde bulmuş bulan
Bulmamış taşrada kalan
Müminün kalbinde olan
İman nedür şimdi bildüm
Takva ehlünün tak tutdığı
Müminlere ok atduğı
Münkirlerün şek itdüği
Güman nedür şimdi bildüm
Sohbetde sözini bilmez
Sözinün yüzini bilmez
Ne gâfil özini bilmez
Hayvan nedür şimdi bildüm
Bir kılı kırk yardıkları
Birin köpri kurdukları
Erenler gösterdükleri
Erkân nedür şimdi bildüm
Muhammed dînüm direği
Ali’dür gönlüm çerağı
Cümle şey Hakk’un turağı
Mekân nedür şimdi bildüm
Sıfat ile zat olmuşam
Kadr ile Berat olmuşam
Hakk ile vuslât olmuşam
Mihman nedür şimdi bildüm
Özimi kılmışam zelil
İnayet eyledi Celîl
Dil içinde bana delil
Burhan nedür şimdi bildüm
Muhyiddîn eydür Hakk Kâdir
Görünür her işde hazır
Ayan nedür, nihan nedür
Nişan nedür şimdi bildüm
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 402-404.
Nefes
Doğruya nazar eyleriz
Biz eğri nazar bilmeyiz
Nakd ile pazar eyleriz
Veresi pazar bilmeyiz
Biz ol mekânda oluruz
Emr ile bunda geliriz
Nakdi kâmilen alırız
Gayba intizar bilmeyiz
Hakdır sevdiğimiz bizim
Hakdır övdüğümüz bizim
Boyun eğdiğimiz bizim
Hakk’dan özge yâr bilmeyiz
Bu mülke gelip dururuz
Ölmeden ölüp dururuz
Yârla yâr olup dururuz
Arada ağyâr bilmeyiz
Sazımızı ele aldık
Koşmamızı çala geldik
Namusumuz yere saldık
Biz âşıkız ar bilmeyiz
Aşk ile meydana geldik
Nazar-ı dîvâna geldik
Pervâneyiz yana geldik
Zincir ile dâr bilmeyiz
Evvel, âhir yâr kuluyuz
Haydar-ı Kerrâr kuluyuz
Ezelden ikrâr kuluyuz
Müminiz inkâr bilmeyiz
Muhyiddîn Abdâl coşunca
Mevci deryayı aşınca
Aklımıza yâr düşünce
Hiç sabr u karar bilmeyiz
Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 474-475.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Meriç Demiray | d. 25 Şubat 1975 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Ömer Akşahan | d. 01 Ocak 1953 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | RÛŞENÎ, Dede Ömer | d. 1407? - ö. 1487 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Meriç Demiray | d. 25 Şubat 1975 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Ömer Akşahan | d. 01 Ocak 1953 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | RÛŞENÎ, Dede Ömer | d. 1407? - ö. 1487 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Meriç Demiray | d. 25 Şubat 1975 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Ömer Akşahan | d. 01 Ocak 1953 - ö. ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | RÛŞENÎ, Dede Ömer | d. 1407? - ö. 1487 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Meriç Demiray | d. 25 Şubat 1975 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | Ömer Akşahan | d. 01 Ocak 1953 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | RÛŞENÎ, Dede Ömer | d. 1407? - ö. 1487 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | Meriç Demiray | d. 25 Şubat 1975 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | Ömer Akşahan | d. 01 Ocak 1953 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | RÛŞENÎ, Dede Ömer | d. 1407? - ö. 1487 | Madde Adı | Görüntüle |