MUHYİDDİN ABDAL

(d. ?/? - ö. ?/?)
tekke şairi
(Tekke / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı ve ailesi hakkında bilgi yoktur. Konar-göçer Yörük-Türkmen bir aileye mensup olduğu anlaşılmaktadır. Aydın'da doğduğu, Edirne'ye göçtüğü ve Bulgaristan sınırındaki Çöke’ye (Hacıdanişment köyü yakınlarındaki Muhittin Baba Tepesi çevresine) yerleştiği ifade edilmektedir. Eşrefoğlu Rumî’nin oğlu olduğu bilgisi tartışmalıdır. Doğum tarihi hakkında hiçbir bilgi ve belge bulunmamaktadır. 16. yüzyıl tekke şairlerindendir. Hacı, Sarı ve Süleyman adlı üç oğlunun olduğu sözlü kaynaklar tarafından söylenmektedir. Bu kaynaklara göre “Muhittin Baba Tepesi” yakınlarındaki Hacıdanişment, Sarıdanişment ve Süleymandanişment adlı köylerin kurucuları Muhyiddin Abdal’ın çocuklarıdır (Durbilmez 1998a: 41). Bazı kayıtlarda “Kara Baba” olarak tanındığı belirtilmektedir. Şiirlerinde Muhyiddin Abdal mahlasını kullanmıştır. ümmi olduğu ileri sürülse de iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Şiirlerinde geçen Arapça ve Farsça sözler de bu tespiti desteklemektedir. Ölüm tarihi hakkında bilgi ve belge bulunamamıştır. 1529’de öldüğü yönündeki bilginin kaynağı da belirsizdir (Elçin 1988: 265). Türbesi Edirne’nin Lalapaşa ilçesine bağlı Hacıdanişment ve Vaysal köyleri arasında, Bulgaristan sınırındaki Muhittin Baba tepesindedir. İki ayrı kaynakta “Muhyiddîn Abdal el-ma’rûf bi Kara Baba el-medfûn fî Bolu” ve “Hazret-i Muhyiddîn Kuddise Sırrıhu’l-Azîz ism-i meşhûri Kara Baba el-medfûn fî Bolu” kayıtlarının bulunması ise şairin mezarının Bolu’da olduğunu düşündürmektedir. Aynı mahlası taşıyan ve Bolu'da mezarı bulunan başka bir şair yoksa, anılan iki “mezar”dan birini “Muhyiddin Abdal'ın makamı” olarak kabul etmek gerekecektir.

Şiirlerinin bir kısmı Muhyiddin Abdal Divanı (Durbilmez 1998) ve Tuyug ve Mâniler (Durbilmez 1996: 427-438) adlı yazma eserlerde toplanmıştır. “Seyrannâme” adı verilen meşhur bir destanı (Durbilmez 1997: 48-52) ile birlikte 16. yüzyılda yazılmış bazı cönklerde ve mecmualarda şiirlerine rastlanmaktadır. 

Muhyiddin Abdal Dîvânı’nın altı nüshası tespit edilmiştir. İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi, Millet Kütüphanesi, Konya Mevlana Müzesi Kitaplığı ve Ürdün Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan Muhyiddin Abdal Dîvânı’nın yazma nüshalarından başka Sadettin Nüzhet Ergun ve Besim Atalay’ın özel kütüphanelerinde de bu divanın nüshaları olduğu belirlenmiştir. Bu eserin bir nüshası TDK tarafından yayımlanan sekiz ciltlik Tarama Sözlüğü (1988) için taranmıştır. Sadettin Nüzhet Ergun kendisinde bulunan ve Abdalnâme adı verilen bu nüshayı taramış, devrin dil özelliklerinin yer aldığı tespit edilen dörtlükleri/ beyitleri Tarama Sözlüğü'nde örnek olarak vermiştir. Muhyiddin Abdal Dîvânı’nın incelenen nüshalardan hiçbiri müellif hattı değildir. Tam ve sağlam bir nüshası bulunamamıştır. Bu durum, şairin vefatından sonra şiirlerinin bir süre (16-19. yüzyıllar) sözlü gelenekte dilden dile aktarılmış, bu şiirlerden bazıları cönklere kaydedilmiş ve bazı Kalenderi-Bektaşi dervişler tarafından derlenip bir araya getirilerek Muhyiddin Abdal Dîvânı oluşturulmuş olabileceğini düşündürmektedir. Dîvân'ın elimizde bulunan nüshalarında yer almadığı hâlde şair adına kayıtlı pek çok şiirin bulunduğu da bilinmektedir (Durbilmez 1998a: 50).

Tuyug ve Mâniler adlı yazma eserin “Gazeliyât-ı Muhyiddîn Abdal” ve “Dîvân-ı Hazret-i Muhyiddîn Kuddise Sırrıhu’l-Azîz” başlıklı kayıtları vardır. Bunlardan ilki Bektaşi bacılarından Ârife Hanım’a ait bir yazma bulunmaktadır. Bu yazma eserin varlığı Sadettin Nüzhet tarafından bilim dünyasına duyurulmuştur (Ergun 1930: 276). İkinci yazma Konya Mevlâna Müzesi Kitaplığı’ndadır. Bayram Durbilmez tarafından yazılan "Muhyiddin Abdal'ın Tuyug ve Mâniler'i" adlı makalede şairin hayatı hakkında kısa bilgiler verilmekte, Tuyug ve Mâniler adlı on varak tutarındaki yazma eseri tanıtılmakta, bu yazmada bulunan 137 tuyuğ ve mani metnine yer verilmektedir (Durbilmez 1996: 427-438).

Şair hakkında yazılan ilk müstakil makale "Muhittin Abdal ve Eseri" (Ergun 1928: 36-42) adını taşır. Sadettin Nüzhet Ergun bu makaleden başka Bektaşi Şâirleri (Ergun 1930) ile Bektaşi Şâirleri ve Nefesleri (Ergun 1944) adlarını taşıyan kitaplarında da şair hakkında bilgiler ve şiirlerinden örnekler vermiştir. Vahit Lütfi Salcı tarafından yazılan "Edirne Halk Şairleri: Muhiddin Abdal" (Salcı 1942-1943) adlı makale serisinde de şair hakkında önemli bilgiler ve şiirlerinden örnekler bulunmaktadır.

Muhyiddin Abdal’ın şiirlerinde sözlü kültürün ve yazılı kültürün iç içe olduğu görülmektedir. Kafiye yapısı, kafiye örgüsü, nazım şekilleri ve nazım türleri bakımından tekke şiiri geleneğine uygunluk söz konusudur. İncelenen 275 şiirden 78’i gazel ve kaside, üçü mesnevi tarzında oluşturulmuştur. Klasik Türk şiiri nazım biçimleriyle oluşturulan bu şiirlerin önemli bir kısmının vezni hece ölçüsüdür. Aruzla oluşturulan az sayıdaki şiirlerde zaman zaman aruz kusurları görülmesi, bu şiirlerin sözlü kültür ortamlarından tespit edilerek Dîvân'a eklendiğini düşündürmektedir. Sözlü edebiyat kaynaklı nazım biçimlerine uygun olarak, hece ölçüsüyle oluşturulan 194 şiirden 53’ü nefes, 133’ü mani, altısı tuyug, ikisi de destan özelliği taşımaktadır.

Şiirlerinde kullanılan dil, Osmanlı dönemi Eski Anadolu Türkçesi özellikleri taşımaktadır. Şiirlerinde genellikle sade, anlaşılır ve akıcı bir dil kullanılmıştır. Trakya yöresi Yörük-Türkmen Türklerine ait mahallî kelimeleri, atasözü ve deyimleri de kullanmıştır. Hurufilik inancının belirgin olduğu şiirlerde harf ve sayı simgeciliğine başvurduğu, Arapça ve Farsça kelimeleri, tamlamaları daha fazla kullandığı görülmektedir. Mensup olduğu Kalenderî, Bektaşi, Hurufi çevrelerin şiir geleneğine bağlı kavramları karşılayan simgeler, remizler, motifler, imgeler, mecazlar ve başka edebî sanatlardan oluşan bir anlatım dili vardır. Şiirlerinde “ferdî üsluptan daha çok, sözlü kültür geleneği içinde şekillenmiş “tekke şiiri” geleneğinin Kalenderî, Bektaşi, Hurufi, Alevi çevrelerdeki “ortak üslubu”nun özellikleri belirgindir (Durbilmez 1998a: 14). Sade bir dile derin anlamlar yükleyebilen şairin şiirlerinde hâkim üslup, konuşma üslubudur. Şiirlerindeki ses ve ahenk yüksek seviyededir. Didaktik ve lirik anlatım iç içedir (Durbilmez 1998a: 81).

16. yüzyılın en önemli iki Bektaşi şairinden biri olarak kabul eden araştırmacılar vardır (Boratav 1968: 351). 16. yüzyılın sonlarıyla 17. yüzyılın başlarında yetişmiş Kalenderî şairlerin en kuvvetli temsilcisi sayılması gerektiğini belirten araştırmacılar da mevcuttur (Ocak 1992: 226). Şiirlerinin en ileri derecede Şii ve Hurufî inançları aksettiren birer belge mahiyetinde olduğu da belirtilmektedir (Ocak 1992: 226).

Kalenderîlikten Bektaşiliğe geçişin tam netleşmediği ve Hurufîliğin de Kalenderî- Bektaşi zümreler içinde etkili olmaya başladığı bir geçiş döneminde yaşamıştır (Durbilmez 1998: 241). Bu sebeple Kalenderîlik, Bektaşilik ve Hurufilik inançlarını yansıtan şiirleri çoktur. Hallac-ı Mansur, Seyyid Nesimî, Fazlullah Hurufî, Hacı Bektaş Velî, Otman Baba, Kumral Baba, Balım Sultan ve Akyazılı İbrahim Baba’dan söz eden şiirleri de vardır. Balım Sultan'dan inabe almış, Akyazılı İbrahim Baba'ya intisap etmiştir. Muhyiddin Abdal’ın piri kabul edilen Otman Baba ile o dönemdeki Bektaşilerin araları iyi olmadığı hâlde, Hacı Bektaş Velî ve Otman Baba’nın ikisinin birden adlarının Muhyiddîn Abdal Divanı'nda yer aldığı görülmektedir (Durbilmez 1999: 133-140).

Yunus Emre, Hatayî, Kaygusuz Abdal ve Nesimî gibi şairlerin etkisinde kalmıştır. Sözgelimi “Gözet olagelmişi/ Kaldır düşüp kalmışı/ Hoş tut yaradılmışı/ Yaradan’dan ötürü” dörtlüğünde Yunus Emre’nin etkisi açıkça görülmektedir (Durbilmez 2002: 206). Kul Nesimî, Edirneli İbrahim ve Ahmet Hayranî gibi şairleri etkilemiştir. Bazı şiirleri Hızırnâme yazarı Muhyiddin Çelebi ve 17. yüzyılda yaşayan “Abdal” mahlaslı şaire mal edilmiştir. Kazak Abdal, Perişan Baba ve Muhyî adlarına kayıtlı şiirlerden bir kısmı çeşitli cönk ve mecmualarda Muhyiddin Abdal adına da kaydedilmektedir. Sözgelimi 17. yüzyıl Bektaşi şairlerinden Kazak Abdal adına kayıtlı olan ve “Ormanda büyüyen adam azgını / Çarşıda pazarda insan beğenmez” dizeleriyle başlayan şiir, Muhyiddin Abdal adına da kayıtlıdır (Durbilmez 1998a: 50-51).

Gezgin tekke şairlerindendir. Bulgaristan ve Romanya’da da tanınmaktadır. Şiirlerinden bazıları Alevi-Bektaşi ayinlerinde söylenmektedir. Gelenek içinde ezgili olarak söylenen nefeslerinden başka bazı şiirleri de bestelenmiştir. Fazıl Say, Musa Eroğlu gibi ünlü sanatçılar tarafından bestelenen / seslendirilen şiirleri geniş kitlelere ulaşmıştır.

Derviş-şair olması yanında, Trakya bölgesinde ve Balkanlarda saygı duyulan bir eren olarak da tanınmaktadır. Türbesinin bulunduğu tepe bile Muhittin Baba tepesi olarak adlandırılmakta, hakkında pek çok menkabe anlatılmaktadır. Bu menkabelerden bir kısmı sözlü kültür kaynaklarından derlenerek incelenmiştir (Durbilmez 1998b: 133-150). Hayatı, sanatı ve divanı üzerine Muhyiddîn Abdal Dîvânı (İnceleme- Tenkitli Metin) adlı bir doktora tezi hazırlanmıştır (Durbilmez 1998a).

Kaynakça

Boratav, Pertev Naili (1968). "Halk Şiiri".  Türk Dili / Türk Halk Edebiyatı Özel Sayısı. Ankara. 207: 340-357.

Durbilmez, Bayram (1996). "Muhyiddin Abdal'ın Tuyug ve Mânileri". Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Kayseri. 7: 427-438. 

Durbilmez, Bayram (1997). "Muhyiddin Abdal'ın Seyrannamesi Üzerine". İçel Kültürü. Kasım 1997. 54: 48-51 

Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 

Durbilmez, Bayram (1998b). “Muhyiddin Abdal’ın Hayatı Etrafında Oluşan Menkabeler”. 1. Uluslararası Türk Dünyası Eren ve Evliyaları Kongresi Bildirileri, Ankara: Ervak Yay.

Durbilmez, Bayram (1999). "Muhyiddin Abdal'a Göre Hacı Bektaş ve Otman Baba". Folklor / Edebiyat. Ankara. 1 (18): 133-140.

Durbilmez, Bayram (2002). "Yunus Emre ve Muhyiddin Abdal Divanlarında Gönül". Folklor / Edebiyat. Ankara. 30: 205-214. 

Elçin, Şükrü (1988a). Halk Şiiri Antolojisi. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1928). "Muhittin Abdal ve Eseri". Halkbilgisi Mecmuası. Ankara. 1: 36-41. 

Ergun, Sadettin Nüzhet (1930). Bektaşi Şairleri. İstanbul: Mev Yay.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1944). Bektaşi Şâirleri ve Nefesleri. İstanbul: İstanbul Maarif Kitaphanesi Yay.

Ocak, Ahmet Yaşar (1992). Osmanlı İmparatorluğunda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler (XIV-XVII. Yüzyıllar). Ankara: TTK Yay.

Salcı, Vahit Lütfi (1942-1943). "Edirne Halk Şairleri: Muhiddin Abdal". Damla. Edirne.  C.1. 2 (10): 4-7.

Tarama Sözlüğü (1988). 2. Baskı. Ankara: TDK Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. BAYRAM DURBİLMEZ
Yayın Tarihi: 04.01.2014
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Kaside

Aceb dosttan bize nazar ola mı

Dost ile asıllu pazar ola mı

 

Gönül evlerine hükmün yüriden

Gönülden gönüle gezer ola mı

 

Ne ki kılsan günah malûmdur ana

Görüp aybumuzu yazar ola mı

 

Eksüklü kul olan bilür günahun

Gönülde suçını sezer ola mı

 

Hayale düşüp nefse uymak olmaz

Nefse uyan yoldan azar ola mı

 

Söylesen hak sözin yüzüni dönder

Yoksa câhil Hakk’tan bîzar ola mı

 

Erenler sözini pişüri söyler

Erün nutkun candan sezer ola mı

 

Muhyiddîn fariğ ol sözi uzatma

Söyledikçe bu söz uzar ola mı

 

Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 278-279.

 

Kaside

Ey dilber seni cismime can didiler

Gönüller tahtına seni sultan didiler

 

Bu dertlü canların şeksiz tabibi

Seni dil-hasteye derman didiler

 

Senin şanuna geldi ümmü’l-kitap

Budur gökden inen Furkân didiler

 

Kaşun, zülfün, kirpiğin Kadr u Berat

İnansun kâfir, Müselman didiler

 

Yüzin Hak Fatihadur, sidre boyun

Cemalüne arş-ı Rahman didiler

 

Hüsnün cennet imiş hattun melekler

Yanağun ruşe-yi Rıdvan didiler

 

Lebün devranıdur uş geldi devran

Tudagun çeşme-yi hayvan didiler

 

Visalün vasluna irer âşıklar

Mislüni Yusuf-u Kenan didiler

 

Aşkına çevrenür bu çarh-ı felek

Külli şeyi hükmine ferman didiler

 

Ne fettan yay imiş kaşunla gamzen

Muhyiddîn Yasin’e Furkan didiler

 

Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 323-324.

 

Nefes

İnsan insan dirler idi

İnsan nedür şimdi bildüm

Can diyü söylerler idi

Bu can nedür şimdi bildüm

 

Kend’üzinde bulmuş bulan

Bulmamış taşrada kalan

Müminün kalbinde olan

İman nedür şimdi bildüm

 

Takva ehlünün tak tutdığı

Müminlere ok atduğı

Münkirlerün şek itdüği

Güman nedür şimdi bildüm

 

Sohbetde sözini bilmez

Sözinün yüzini bilmez

Ne gâfil özini bilmez

Hayvan nedür şimdi bildüm

 

Bir kılı kırk yardıkları

Birin köpri kurdukları

Erenler gösterdükleri

Erkân nedür şimdi bildüm

 

Muhammed dînüm direği

Ali’dür gönlüm çerağı

Cümle şey Hakk’un turağı

Mekân nedür şimdi bildüm

 

Sıfat ile zat olmuşam

Kadr ile Berat olmuşam

Hakk ile vuslât olmuşam

Mihman nedür şimdi bildüm

 

Özimi kılmışam zelil

İnayet eyledi Celîl

Dil içinde bana delil

Burhan nedür şimdi bildüm

 

Muhyiddîn eydür Hakk Kâdir

Görünür her işde hazır

Ayan nedür, nihan nedür

Nişan nedür şimdi bildüm

 

Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 402-404.

 

Nefes

Doğruya nazar eyleriz

Biz eğri nazar bilmeyiz

Nakd ile pazar eyleriz

Veresi pazar bilmeyiz

 

Biz ol mekânda oluruz

Emr ile bunda geliriz

Nakdi kâmilen alırız

Gayba intizar bilmeyiz

 

Hakdır sevdiğimiz bizim

Hakdır övdüğümüz bizim

Boyun eğdiğimiz bizim

Hakk’dan özge yâr bilmeyiz

 

Bu mülke gelip dururuz

Ölmeden ölüp dururuz

Yârla yâr olup dururuz

Arada ağyâr bilmeyiz

 

Sazımızı ele aldık

Koşmamızı çala geldik

Namusumuz yere saldık

Biz âşıkız ar bilmeyiz

 

Aşk ile meydana geldik

Nazar-ı dîvâna geldik

Pervâneyiz yana geldik

Zincir ile dâr bilmeyiz

 

Evvel, âhir yâr kuluyuz

Haydar-ı Kerrâr kuluyuz

Ezelden ikrâr kuluyuz

Müminiz inkâr bilmeyiz

 

Muhyiddîn Abdâl coşunca

Mevci deryayı aşınca

Aklımıza yâr düşünce

Hiç sabr u karar bilmeyiz

 

Durbilmez, Bayram (1998a). Muhyiddin Abdal Divânı, İnceleme- Tenkitli Metin. Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.  474-475.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1Meriç Demirayd. 25 Şubat 1975 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2Ömer Akşahand. 01 Ocak 1953 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3RÛŞENÎ, Dede Ömerd. 1407? - ö. 1487Doğum YeriGörüntüle
4Meriç Demirayd. 25 Şubat 1975 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
5Ömer Akşahand. 01 Ocak 1953 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6RÛŞENÎ, Dede Ömerd. 1407? - ö. 1487Doğum YılıGörüntüle
7Meriç Demirayd. 25 Şubat 1975 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
8Ömer Akşahand. 01 Ocak 1953 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9RÛŞENÎ, Dede Ömerd. 1407? - ö. 1487Ölüm YılıGörüntüle
10Meriç Demirayd. 25 Şubat 1975 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11Ömer Akşahand. 01 Ocak 1953 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12RÛŞENÎ, Dede Ömerd. 1407? - ö. 1487Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13Meriç Demirayd. 25 Şubat 1975 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
14Ömer Akşahand. 01 Ocak 1953 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
15RÛŞENÎ, Dede Ömerd. 1407? - ö. 1487Madde AdıGörüntüle