RÂSİH, Enderunlu İbrâhîm Râsih

(d. ?/? - ö. 1235/1838)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı İbrâhîm Râsih olan şair, Enderun’da mehterbaşı ve ser-zurnazenlik yapmış olan Osman Ağa’nın oğludur. İstanbul’da doğmuştur. Doğum tarihi bilinmemekle beraber Mir’ât-ı Şi’r’in müellifi Âkif, onun gençlik döneminin Sultan I. Abdülhamîd Hân’ın (sal. 1774-1789) saltanatının son dönemlerine denk geldiğini ifade etmektedir (Âkif 1211: vr. 34a). Buna göre 18. yüzyılın son çeyreğinde doğduğu anlaşılmaktadır. Babasının mesleği dolayısıyla sarayda yetişmiş, genç yaşta Enderun’a Seferli Koğuşu’na alınmıştır. 1234/1819 yılında Peşkîr Ağası, 1236/1821 yılının Rebiülahir’inde rikâbdâr, 1237/1822 yılının Safer’inde çukadar ağası olup 1239/1824 yılının Zilkade’sinde kendisine Hüdâvendigâr (Bursa) zeameti verilmiş ve Haremeyn muhasebeciliği payesine yükseltilmiştir (Mehmed Süreyyâ 1311: 348). 1253/1838 Zilkade’sinde İstanbul’da vefat etmiştir. Mezarı Rumeli Hisarı’ndadır.

Kaynaklarda kendisinden Enderunlu Râsih sanıyla bahsedilen şair, aynı zamanda Bursa valisi hekimbaşı Behcet Efendi’nin damadı ve Mir’ât-ı Şi’r’in müellifi Âkif’in yakın arkadaşıdır (Kurnaz vd. 2001: 207). Fatîn Tezkiresi’nden öğrendiğimize göre kendisi gibi Seferli Koğuşu’nda yetişen Sâmî (öl. 1260/1844) adında bir kardeşi vardır. Râsih’in ağabeyi olan şair, şiirlerinde İzzet ve Sâmî mahlaslarını kullanmıştır. Fatîn onun makbul ve muteber bir şair olduğunu söylemektedir (1271: 185).

Şairin bilinen tek eseri Dîvân’ıdır. Dîvân’ın dört nüshası bulunmaktadır: 1. Dîvân-ı Râsih. British Library. Or. 11223. 73 vr.; 2. Dîvân-ı Râsih, İstanbul Üniversitesi Türkçe Yazmalar, No: 232. 105 vr.; 3. Dîvân-ı Râsih, İstanbul Üniversitesi Türkçe Yazmalar, No: 10527. 104 vr.; Dîvân-ı Râsih, Taksim Atatürk Kitaplığı, No: T 811. 70 vr. Dîvân’ın İngiltere nüshası, aynı zamanda müellif nüshasıdır. Dîvân’ın müellif nüshasında; 9 kaside, 1 terkib-i bend, 76 tarih, 1 mesnevi, 5 müseddes, 6 tesdis, 4 muhammes, 5 tahmis, 10 murabba, 72 gazel, 28 kıt’a, 27 beyit bulunmaktadır. Dîvân’daki manzumeler arasında oldukça ilginç muhtevaya sahip örneklere rastlanmaktadır. Gemicilik, okçuluk ve mevlevilik terimleriyle ilgili yazmış olduğu manzumeler, şairin farklı alanlara vukufiyetine işaret ettiği gibi sanatlı manzumeler yazma konusundaki kabiliyetini de göstermektedir. Dîvân’daki gemicilik ve okçuluk terimleriyle ilgili manzumeler yayımlanmıştır (Bulut 2001; Bulut 2003). Bunlar dışında Dîvân’da ramazaniyye, cülusiyye gibi nazım türleri bulunmaktadır. Dîvân’da diğer bir dikkat çeken husus ise tarih manzumelerinin fazlalığıdır. Şair, çoğunluğu kıt’a olmak üzere kaside, terci-i bend ve murabba nazım şekilleriyle veladet, fetih, çeşme yapımı, cülusiyye, yeni yıl gibi birçok olaya tarih düşürmüştür. Bunlar arasında “Esber” adında bir kanaryanın ölümü üzerine söylemiş olduğu tarih çok ilginçtir. Bu manzume, Necâtî Bey’in “Katır Mersiyesi” ve Meâlî’nin “Kedi Mersiyesi”ni hatırlatmaktadır.

Kendisinden bahseden hemen hemen bütün kaynaklar, onun musiki ilminde şöhret sahibi olduğunu, bu konuda iyi bir eğitim aldığını özellikle ifade etmektedir (Âkif 1211: vr. 34a; Fatîn 1271: 107; Mehmed Süreyyâ 1311: 348; Oğraş 2001: 177; Şemseddîn Sâmî 1996: 2243). Şairin musikîye ilgisi, muhtemelen babası Osman Ağa’nın mehterbaşı ve ser-zurnazenlik yapmış olmasından ileri gelmektedir. Dîvân’ın yer alan Ebyât-ı Der-Ta’dâd-ı Makâmât başlıklı kâr-ı nâtık, Râsih’in musiki konusundaki ustalığında işarettir. Mesnevi nazım şekliyle yazılan manzume, 105 beyittir. Her beytinde bir makamın anlatıldığı manzumeyi ilginç kılan asıl özellik ise bugün Ahmed Avni Konuk’a ait bilinen ve bilinen en uzun kâr-ı nâtık olduğu söylenen 119 beyitlik Fihrist-i Makâmât’taki 60 beytin aslında Râsih’in eserinden alınmış olmasıdır. Buna göre Râsih’in 100 beyitlik eseri, bilinen en uzun ve en çok makamı ihtiva eden kâr-ı nâtıktır. Râsih, 19. yüzyıl divan şiirinde yazdığı sanatlı manzumeler ve tarihlerle farklılığını ortaya koymuş, musiki-şinâs bir şairdir.

Kaynakça

Âkif (1211). Tezkire-i Şu’arâ. Milli Kütüphane. Yz A 626. vr. 34a-35b.

Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ Osmanlı Saray Tarihi Târîh-i Enderûn. C. IV-V. İstanbul: Kitabevi Yay.

Bulut, Abdullah (2001). “Râsih’in Okçulukla İlgili Bir Manzumesi”. Atatürk Üniversitesi TAED. (17): 95-104.

Bulut, Abdullah (2003). “Râsih’in Gemi ve Gemicilikle İlgili Bir Tarih Manzumesi”. Atatürk Üniversitesi TAED. (21): 73-83.

Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü’l-Eş’âr. İstanbul: İstihkâm Alayları Litografya Destgâhı.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî -  Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri.  C.I. Ankara: Bizim Büro Yay.

Mehmed Süreyyâ (1311). Sicill-i Osmânî. Cilt: II. İstanbul: Matba’a-i Âmire.

Oğraş, Rıza (2001), Esad Mehmed Efendi ve Bağçe-i Safâ-Endûz’u. Burdur.

Şemseddîn Sâmî (1996). Kâmûsu’l-A’lâm. Ankara: Kaşgar Neşriyat.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. HAKAN YEKBAŞ
Yayın Tarihi: 13.06.2014
Güncelleme Tarihi: 30.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Ebyât-ı Der-Ta’dâd-ı Makâmât’tan

Kavli de kaddi gibi râst olsa ger ol meh-veşin

Hîç bükülmezdi belî üftâde-i hasret-keşin 

Va’d-i vasl itmiş iken ol döndi dôlâb eyledi

Ol rehâvî dilberi uşşâkı bî-tâb eyledi 

Her ne dem sîne-kemân ile o meh sâz-kâr ider

Cânına üftâde-gânın nagme-i sâz kâr ider 

Sursal itdi gûsfend-i sabrıma mânend-i gürg  

Gamzesi gûyâ o şâhın leşker-i hân-ı büzürg

Dûş olaldan hecrüne ey mutrib-i âşüfte-ter

Elde sâz-kâr-ı cedîd midir benim şâm u seher 

Pür-arak keyf-i arakla gülden ol şûh-ı Irâk

Eyledi üftâde-gânın tâkatin cevriyle tâk 

Her ne dem ol işve-sâzın nagmesi mâhûr olur

Sabr u tâkat âşık-ı mihnet-keşândan dûr olur 

Şâh u sultânı ırâka gönderir şûh-ı Irâk 

Olmaz ey âkıl bilürsin âşıka Bagdâd ırak 

Başlasun zîrgûleden feryâda söyle bülbüle 

Zîr-i lebden tâ ki ol şûh-ı şeker-handım güle 

Perde-i pestden nezâketle o meh çok iş yapar

Fasl-ı gerdâniyyede uşşâk-ı zâra dik çıkar 

İttifâkan seyr iden ol meh-veşi dirdi hemân

Sürme-i çeşm-i siyâhına fedâdır Isfahân 

Muhammes (Okçuluk Terimleriyle Yazılmış Manzumesi)

Gördükde hadeng-i nigehin gitdi arada

Koydum koşuya cânımı meydân-ı rızâda

Yokdur bedel ey yosma sana sahn-ı cefâda

Âh etse n’ola zûr-ı firâkınla fütâda

Tâkat mi gelir ey kaşı böyle güşâda

Gönlüm siper-i tîr müjen sîne-fezâdır

Şâhid dil ücândır nigehin sehm-i kazâdır

Bin gez sârık eylerse de uşşâk sezâdır

Rüstem bu keş-â-keşde pes eylerse revâdır

Tâkat mi gelir ey kaşı böyle güşâda

Bu kuvvet-i bâzû ile çok menzili basdın

Geh çilleye koydun bizi geh yay gibi yasdın

Tîmâr niyâz eyledin ip takmadan asdın

Halka hemân itmek mi kepâze bizi kasdın

Tâkat mi gelir ey kaşı böyle güşâda

Her bir nigehin göz göz edip pûta-ı cânı

Aldı yeniden nâvek-i müjgân ile şânı

Sahn-ı dile taş dikdi bozup Tozkoparan’ı

Zih-gîr gibi çeşmime tar etdi chiânı

Tâkat mi gelir ey kaşı böyle güşâda

Mislin felege gelmemiş ey şûh-ı dil-ârâm

Meydân senindir yüri nâz eyle bir eyyâm

Varken bu omuzdan atış üftâdeni müdâm

Gez ok da tamâm kabza da dirse n’la Behrâm

Tâkat mi gelir ey kaşı böyle güşâda

Şâyeste hevâ-dârın olursa senin âfâk

Râsih dahi ey şûh-ı kemân-keş sana müştâk

Bend ile edip kavs-i dilin tâkatını tâk

Yâ Hak çagırır çille-i cevrin çeken uşşâk

Tâkat mi gelir ey kaşı böyle güşâda

(Dîvân-ı Râsih. British Library. Or. 11223. vr. 11b-14a; 40a.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1FÂ'İZ, Yirmisekiz Çelebi Süleyman Ağa-zâde Mehmed Fâ'iz/Fâyiz Efendid. ? - ö. 19 Temmuz 1731Doğum YeriGörüntüle
2Sinan Sülünd. 12 Haziran 1980 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3VÂHİDÎ, Kara Davud Efendi-zâde Şeyh Abdülvâhid Çelebid. ? - ö. 1567-68Doğum YeriGörüntüle
4FÂ'İZ, Yirmisekiz Çelebi Süleyman Ağa-zâde Mehmed Fâ'iz/Fâyiz Efendid. ? - ö. 19 Temmuz 1731Doğum YılıGörüntüle
5Sinan Sülünd. 12 Haziran 1980 - ö. ?Doğum YılıGörüntüle
6VÂHİDÎ, Kara Davud Efendi-zâde Şeyh Abdülvâhid Çelebid. ? - ö. 1567-68Doğum YılıGörüntüle
7FÂ'İZ, Yirmisekiz Çelebi Süleyman Ağa-zâde Mehmed Fâ'iz/Fâyiz Efendid. ? - ö. 19 Temmuz 1731Ölüm YılıGörüntüle
8Sinan Sülünd. 12 Haziran 1980 - ö. ?Ölüm YılıGörüntüle
9VÂHİDÎ, Kara Davud Efendi-zâde Şeyh Abdülvâhid Çelebid. ? - ö. 1567-68Ölüm YılıGörüntüle
10FÂ'İZ, Yirmisekiz Çelebi Süleyman Ağa-zâde Mehmed Fâ'iz/Fâyiz Efendid. ? - ö. 19 Temmuz 1731MeslekGörüntüle
11Sinan Sülünd. 12 Haziran 1980 - ö. ?MeslekGörüntüle
12VÂHİDÎ, Kara Davud Efendi-zâde Şeyh Abdülvâhid Çelebid. ? - ö. 1567-68MeslekGörüntüle
13FÂ'İZ, Yirmisekiz Çelebi Süleyman Ağa-zâde Mehmed Fâ'iz/Fâyiz Efendid. ? - ö. 19 Temmuz 1731Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Sinan Sülünd. 12 Haziran 1980 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15VÂHİDÎ, Kara Davud Efendi-zâde Şeyh Abdülvâhid Çelebid. ? - ö. 1567-68Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16FÂ'İZ, Yirmisekiz Çelebi Süleyman Ağa-zâde Mehmed Fâ'iz/Fâyiz Efendid. ? - ö. 19 Temmuz 1731Madde AdıGörüntüle
17Sinan Sülünd. 12 Haziran 1980 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18VÂHİDÎ, Kara Davud Efendi-zâde Şeyh Abdülvâhid Çelebid. ? - ö. 1567-68Madde AdıGörüntüle