Madde Detay

Samsun-Vezirköprü’de doğdu. Vezirköprü Anadolu Lisesini bitirdi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalında başladığı yüksek lisans eğitimini “Huzur ve Ulysses’te Derin Semantik Olarak Zaman Sorunu” adlı teziyle 2012’de; yine aynı yerdeki doktorasını ise “Şiirin Özgünlüğü Bağlamında Poetika Sorunu” adlı teziyle 2018’de tamamladı ve Yeni Türk Edebiyatı alanında "doktor" unvanı aldı. TÜBİTAK doktora araştırma bursu kapsamında projelendirdiği doktora tezi hakkında çalışmalar yapmak üzere 2014-2015 arasında University of Washington’da misafir araştırmacı olarak bulundu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Granada edebiyat dergisinin kuruluş çalışmalarında yer aldı ve on sayı editörlüğünü yürüttü. Uluslararası hakemli dergi The Human: Journal of Literature and Culture dergisinin ortak editörlerindendir. Şiirle yakından ilgilenen Servet Gündoğdu, Sürgündeki Şiir adlı şiir dosyasıyla 2012 Homeros Jüri Özel Ödülü’nü aldı. Genç Şairin Ölümü adlı dosyası ile 2013 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri şiir dalında "dikkate değer" bulundu. Servet Gündoğdu, hâlen 19 Mayıs Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmakta ve yazı çalışmalarını Samsun'da sürdürmektedir.

Servet Gündoğdu'nun ilk şiirleri Varlık ve Türk Edebiyatı dergilerinde yer almıştır. Daha sonra yazdığı şiir, makale, kitap eleştirisi ve söyleşilerini Varlık, Türk Edebiyatı, Granada, The Human ve Hece dergilerinde yayımlanmayı sürdürmüştür. İlk şiir kitabı Sürgündeki Şiir adıyla 2012'de yayımlanmıştır. Hilmi Yavuz, bu eser ekseninde onun şairliğini ve şiirini şu cümlelerle değerlendirmiştir: "Servet Gündoğdu Sürgündeki Şiir'de şiirin şiirini yazıyor; Dil’in hıncını hangi şairden çıkaracağını bilerek! Gizlerini unuttuğu bir Dil’in içinden yazıyor Servet Gündoğdu; ‘hüzünler sözlüğü’nde esamesinin elbette okunduğunu, okunacağını bilerek! Bu şiir, elbette ‘sürgünde’ olacaktır. Dil, gerçek ve hâlis şiirde, daimâ sürgündedir çünkü… Şiirin şiiri ancak ‘Sürgündeki Şiir’ dedir; Servet Gündoğdu’nun şiirinde olduğu gibi… Peki, nasıl bir şair Servet Gündoğdu? Hemen söyleyeyim: Ruhun yırtılışından, Zaman’ın bir ten olduğundan, teninse bir yama gibi durduğundan söz açan bir şair O! Şehre, masallarından bir elin dokunduğu bir şair O! İşte oracıkta bir şair! Sahih bir şair O..." Ölüm teminin hâkim olduğu ikinci şiir kitabı Alacakaranlık Düşleri (2014), imge yoğunluğuyla da dikkat çekmektedir. Bal, bu şiir kitabını şöyle değerlendirmiştir: "Alacakaranlık Düşleri aynı zamanda imkânsızlıkları anlatan şiirlerin kitabı. Kitaba adını veren şiirde erişemeyişin, 'veda' adlı şiirde vedalaşamayışın, 'kök'te ölemeyişin, 'sen gözlerini benden'de anlayamayışın, 'kelimeler ve Allah'ta kelimesiz kalışın, 'öte-'de uzakta olup erişemeyişin imkânsızlıklarını, çıkmazlarını dile getiriyor Gündoğdu. Ve elbette ölümün -aslında insanın hem varoluş ve ölüşünün- en önemli yardımcı nesnelerini, imgelerini şiirin merkezine koyuyor. 'Birçok şiirde 'toprak' şiirlerin ana sembol, motif ve metaforu olarak kullanılıyor. Alacakaranlık Düşleri'nde Servet Gündoğdu'nun coşkun iç sesini, kimi zaman klasik Batı müziği gibi çok enstrümanlı, çok sesli, kimi zamansa klasik Türk müziğindeki gibi tek sesli ama çok makamlı, her iki nota arası dokuz aralıklı, derinlere inen sesini dinliyoruz. Bu ses okuyucuyu bazen bir tabuta sokuyor, bazen bir ağıta; ormanlarda, tenhalarda, ıssızlıkta gezdiriyor ölümü şiir yapan genç bir şairin mihmandarlığında, her an ölmeye davet ederek ölümün sıcaklığında." (Bal 2014).