Madde Detay
ŞÎBÂNÎ, Şîbân, Şeybânî Han, Şîbânî Han, Şeybek Han, Şâh-baht Han, Şâhî Beg Han, Muhammed, Yeşil Başlı
(d. 855/1451 - ö. 916/1510)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Çağatay)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Kaynaklarda kendisinden “Şîbân, Şeybânî
Han, Şeybek Han, Şâh-baht Han, Şâhî Beg Han” gibi farklı ifadelerle söz edilen Özbek
Türklerinin hanı ve Çağatay sahası şairi Şeybânî Han’ın lakabı Ebu’l-feth, asıl adı Muhammed’dir (Eraslan 1986: 344). O,
Şîbânîler hanedanının kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Şîbân adının kökeni
konusunda Barthold “kelimenin aslı Cuci’nin küçük oğlu Şîbân’dan gelmektedir ve
Müslüman rivayeti sonradan bu kelimeyi Şeybân’a çevirmiştir. Bunun neticesinde
Şeybân’ın halefi Türkistan’daki Özbek ülkesinin kurucusu Şeybânî şeklinde
şairlik lakabı almıştır. Arap kabilelerinden birinin adı olan bu lakap
özellikle Hanefi mezhebinin fakihlerinden birinin nisbesi olarak meşhurdur. Pek
muhtemeldir ki İslam âleminde pek meşhur olan bu ad Şîbân’ın Şeybân’a
çevrilmesine ve bu suretle Şeybânî adının çıkmasına sebep olmuştur” yorumunu
yapmaktadır (Barthold 1975: 225). Togan ise kelimenin Şâh-baht’ın Şaybak
şeklinde telaffuzu ve yazımından kaldığını, anılan hükümdarın şiirlerinde
“Şîbânî” ve “Şîbân” mahlaslarını kullandığını, Arapçada İmâm Şeybânî’nin maruf
ismiyle birleştirilerek “Şeybânî Han” diye yazıldığına değinmekte, ancak bunun
yanlış olduğuna ve bu yanlışlığın Avrupalılara da geçtiğine işaret etmektedir
(Togan 1927: 22).
Soyu Cengiz Han’a dayanan Şeybânî Han,
Özbek Hanı Ebulhayr’ın torunu Şâh Budak Han’ın oğludur. Dedesi Ebulhayr
Sibirya’da Tobolsk’un batısındaki Tura şehrinde 1428 de han ilan edilerek
Özbeklerin başına geçmiştir. Ebulhayr, hanlığın merkezini fethettiği Sığnak’a
taşımış ve bu şehir 1469 yılına kadar Özbeklerin merkezi olarak kalmıştır.
Ebulhayr’ın 1468’de Kazaklarla yaptığı savaşta öldürülmesi üzerine oğlu Şâh
Budak Han başa geçer. Şeybânî Han, Şâh Budak’ın iki oğlundan biri olup
855/1451 yılında muhtemelen Sığnak’ta dünyaya gelmiştir. Annesi ise bir Kalmuk
prensesi olan Ak Kuzı Begüm’dür (Togan 1981:157). Şeybânî Han, babasının
öldürülmesi üzerine kardeşi Mahmûd’la Astarahan’a gelip Kâsım Han’ın yanına
sığınmıştır. Daha sonra geçtiği Buhara’da eğitimini tamamlamış, burada Arapça
ve Farsçayı öğrenmiş, Nakşibendî ve Yesevî şeyhleriyle tanışıp onlardan
etkilenmiştir. Ardından memleketi Deşt-i Kıpçak’a dönerek Çağatay Hanı
Mahmûd’un hizmetine girmiş ve kendisine burada bir bölge verilmiştir.
907/1501’de Bâbür ile Semerkant için savaşıp onu yenmiş, Taşkent’in arkasından
Belh’i ele geçirmiş ve Hüseyin Baykara’nın vefatından sonra bölgede daha
da güçlenerek Herat’ı da topraklarına katmıştır. Dedelerinden Cengiz’in
torunu Cuci’nin oğlu Şeybân’a nisbetle Şeybân (Şîbân) Hanlığını
kurmuştur. Babürle mücadele eden Şeybânî Han döneminde Semerkant iki
kez bu iki hükümdar arasında el değiştirmiş ve Babür son kez yenilince
Afganistan taraflarına göç etmek zorunda kalmıştır. Yakaladığı Timurlu hanedanı
mensuplarını öldürerek bu hanedana son veren, kendisini Cengiz Han ve Timur
Han’ın varisi olarak gören Şeybânî Han, Herat’ta “imamü’z-zamân ve
halifetü’r-rahmân” ilan edilerek Sünnî dünyasının kahramanı konumuna
yükseltilmiştir. Bu sebeple Şiîliğin dinî ve siyasî lideri Şâh İsmâîl ile karşı
karşıya gelmiştir. Şeybânî Han’ın Kazak sultanları üzerine yaptığı sefer
başarısızlıkla sonuçlanınca bundan yararlanan Şâh İsmâîl Meşhed’i almıştır.
Şeybânî Han ise Merv Kalesine sığınmıştır. Kaleyi kuşatan, ancak alamayan Şâh
İsmâîl, Şeybânî Han’a mektup göndererek onu meydan savaşına çağırmış ve
Merv yakınlarında yaptıkları savaşta Şeybânî Han’ın sayıca çok az olan ordusunu
yenmiştir. Şeybânî Han, yaralı hâlde sığındığı bir çiftlikte 916/1510
yılında vefat etmiştir. Şâh İsmâîl, Şeybânî Han’ın başını kestirip Memluk
Sultanı Kansu Gavrî’ye, başının yüzülen derisine de saman doldurarak Osmanlı
sultanı II. Bâyezîd’e göndermiştir. Şeybânî Han, Semerkant’ta yaptırdığı
medresenin bahçesine gömülmüştür. Şâh İsmâil’e muhalefet amacıyla yeşil
sarık taktığı için “Yeşil Başlı” lakabıyla anılmıştır. Çağataylar’dan
Yûnus Han’ın kızı Mihri Nigâr, Bâbür’ün kız kardeşi Hanzâde Begüm ve
kendisine Semerkant’ı teslim eden Zehrâ Begüm ile evli olan Şeybânî Han’ın
Muhammed Timur, Bahâdır Hürrem Şâh, Ebulhayr ve Süyünç Muhammed isimli
dört oğlu vardır (Türkoğlu 2012: 44). Timurlular hâkimiyetine son vererek
Orta Asya’nın en güçlü hükümdarı konumuna yükselen, adıyla anılan devletin
kurucusu Şeybânî Han Savran, Yesi, Semerkant’taki türbeleri, medrese ve
vakıfları ihya etmiş, halkının zenginleşmesini sağlamıştır. Kaynaklar onun âlim
ve sanatçıları koruduğunu, sefere giderken kütüphanesini yanında götürdüğünü,
koyu bir Sünnî olup âlimlerle tartışacak kadar dinî bilgiye vakıf olduğunu
yazmaktadırlar. Babür’ün Türkistan’ı terk etmesine ve Afganistan taraflarına
gitmesine sebep olduğu için Bâbür’ün hatıratında Şeybânî Han’dan sıkça
bahsedilmekte ve kendisi için “Birkaç günde bir zevksiz bir beyit söyler ve onu
minberlerde okutup, pazarlarda astırarak şehir halkından takdirler alırdı.
Vakıa erken kalkar, beş vakit namazını terk etmez ve kıraat ilmini iyi bilirdi.
Fakat böyle delice, budalaca, küstahça ve kafirce söz ve işler ondan pek çok
sadır olurdu.” yorumlarıyla söz edilen Şeybânî Han, Bâbür’ün gözünde iyi bir
şair değildir (Arat 1946: 229). Fransız şarkiyatçısı Grousset ise, Şeybânî
Han’ı Cengiz zihniyetinin diriliş merhalesi olarak görmektedir. Ona göre
Şeybânî Han “oldukça dikkate değer bir düşünce sahibi, soyunun büyüklüğüne
inanmış kendi şahsında zafere ulaşan Cengiz zihniyetinin dirilişinin önemini
kavramış bir hükümdardır” (Grousset 1980: 445). Nitekim Şeybânî Han’ın hayatını
ve savaşlarını anlatan eserler yazılmış, bu eserlere tür olarak Şeybân-nâme denmiştir.
Bunlardan ilki kendi vakanüvisi Molla Benâî’nin, diğeri ise Muhammed Sâlih’in
yazdığı Şîbânî-nâme’lerdir. M. Salih tarafından yazılan manzum Şîbânî-nâme
mesnevi tarzında yazılmıştır. Bu eser 1908'de P. M. Melioranski tarafından
Petersburg'da (asıl metin); Yıldız Kocasavaş tarafından 2003 yılında
İstanbul'da (giriş-tıpkıbasım-metin-tercüme) yayımlanmıştır. Mensur Şîbânî-nâme
ise anonimdir. Eser, 1849'da I. Nikoloyeviç Berezin; 2005 yılında da Berezin'in
yaptığı hatalar düzeltilerek Yakup Karasoy ve Mustafa Toker tarafından
yayımlanmıştır. Fazlullâh bin Rûzbihân-i Huncî, Şeybânî Han’ın isteğiyle
yazdığı, Şeybânîler dönemi ve özellikle Şeybânî Han hakkındaki tek kaynak
değerinde olan Mihmân-nâme-i Buhâra’sında onun on dört aylık
hükümdarlık dönemindeki olayları anlatmıştır (Alışık 2004b:118).
Şeybânî Han, İslâmî ilimleri ve tasavvuf
nazariyelerini bilen, İran edebiyatına vâkıf olan, güzel sanatlardan anlayan
sanatkâr ruhlu bir insandır. Etrafına her türlü fikir ve sanat adamlarını
toplamış, onlarla ilim ve sanat meseleleri hakkında tartışmalar yapmıştır.
Askerî ve siyâsî işlerinin arasında sanatın her çeşidine karşı ilgisiz kalmamıştır.
Hattâ Ahmedî’nin İskender-nâme’sini seferlerinde yanında bulundurur. Zekî
Velidi’ye göre Dîvânındaki Batı Türkçesi özellikleri ve tesiri Şeybânî Han’ın
sürekli İskender-nâme’yi yanında bulundurmasındandır (Togan 1981: 487). Farsça
şiir yazacak kadar İran edebiyatına, fıkıh konularını araştıracak kadar
Arapçaya vâkıf olduğu gibi, musikiden anlıyor ve güzel yazı (hatt)’dan
hoşlanıyordu (Aka 1981: 267). Yesevî ve Nakşibendî şeyhleriyle yakın ilişkiler
kuran Şiban Han, Ahmed Yesevî’ye olan bağlılığını muhtelif vesilelerle
belirtmiştir. Ayrıca, kendisini sünni İslâm dünyasının lideri olarak
görmektedir. Babasının Moğol Hanı Yûnus tarafından idam edilmesi üzerine yetim
kalmış, Özbek emirlerinden biri tarafından büyütülmüştür.
Hükümdarlığının yanı sıra aynı zamanda
iyi bir edebî bilgiye ve kültüre sahip olan Şeybânî Han’ın eserleri
şunlardır:
1. Dîvân: Şairin Çağatay Türkçesiyle yazdığı eserin tek yazma Nüshası İstanbul
Topkapı Müzesi 3. Ahmet Kütüphanesi Nu: 2436'da kayıtlıdır. 192 varaktır
istinsah tarihi yazılı değildir. Nevâyî ile aynı dönemde yaşayan Şiban Han'ın
aşk ve tabiat güzelliklerini anlatan şiirleri, içtimâî, ahlâkî ve tasavvufî
şiirleri yanında divan edebiyatı kalıplarının dışına çıkarak yazdığı tarihî
olayları, yaptığı savaşları anlatan şiirleri de vardır. Günlük hayatını ve
duygularını sanat kaygısından uzak bir şekilde şiire geçirmiştir. Şiirlerinde
ses taklitleri ve mahallî deyişlerden sıkça faydalanmıştır. Hoca Ahmed-i
Yesevî'ye büyük saygı duyan şiirlerinde ondan bahseden Şiban Han için Semerkant,
Buhara ve Türkistan ayrı bir yer tutar. Yarım kafiyeye sıkça baş vuran Şiban
Han aruzun kolay kalıplarını kullanmıştır. Klâsik divan tarzında düzenlenmiş
olan Şiban Han Dîvânı'nda 7 tevhid, 10 na't, 306 gazel, 8 mensur parça, 1
murassa-nâme, 27 rubâî, 12 tuyuğ, 5 tarih, 1 murassa beyit ve 48 muammâ vardır.
Divan yayınlandı (Karasoy 1998).
2. Bahrü’l-Hüdâ: Şeybânî Han, iki yüz otuz dört beyitlik bu küçük mesnevîsinde günlük
siyasî olay ve mücadeler ile dinî-ahlakî konulardan bahsetmiştir. Bahrü’l-Hüdâ’nın
tek nüshası British Museum’dadır (Add.7914: vr.1b-22b). Eser
üzerine Eraslan bir tanıtma yazmıştır (1991:103-177).
3. Risâle-i Ma’ârif: Şeybânî
Han’ın oğlu için kaleme aldığı eser nasîhat-nâme özelliği göstermektedir.
Şeybânî Han, metinde Ahmed Yesevî’nin ve Hakîm Ata’nın şiirlerini nasihatler
eşliğinde oğluna aktarmıştır. Risâle-i Ma’ârif’in tek yazma nüshası
British Museum’dadır (Or. no. 12956). Eser üzerinde Alışık bir
bildiri yayımlamıştır (2004a:131-155).
Yukarıdakilerin dışında Şeybânî Han’ın
döneminin bir şiir antolojisi mahiyetindeki Mihmân-nâme-i Buhârâ adlı
eserde üç manzumesi tespit edilmiş, bunlar Karasoy (2003: 1005-114) ve Alışık
(2004b:118-140) tarafından tanıtılmıştır. Köprülü, İslâm Ansiklopedisi'ndeki
"Çağatay Edebiyatı" adlı makalesinde Şiban Han'ın fıkha ait mensur
bir risâlesi olduğunu ve eserin kendi hususî kütüphanesinde bulunduğunu
yazmaktadır. Bu eserin şu anda nerede olduğu bilinmemektedir.
Şeybânî Han, fırtınalı ve savaşlarla
dolu geçen hayatını şiirlerine aynen yansıtmış bir şairdir. Onun şiirlerinde
Türkistan coğrafyasındaki Horasan, Semerkant, Tebriz, Herat gibi şehirler;
Ahmed Yesevî, Hüsâmeddîn Sığnakî, Kılıç Burhâneddîn gibi evliya ve şeyhler;
Hâfız ve Buhârî gibi şairler; Bâbür ve Timur gibi tarihi şahsiyetler yer
almıştır. Karasoy; şairi “O, İslamî ilimleri ve tasavvuf nazariyelerini bilen,
İran edebiyatına vakıf olan, güzel sanatlardan anlayan sanatkâr ruhlu bir
insandır. Etrafına her türlü fikir ve sanat adamlarını toplamış, onlarla ilim
ve sanat meseleleri hakkında tartışmalar yapmıştır. Askerî ve siyasî işlerinin
arasında sanatın her çeşidine karşı ilgisiz kalmamıştır. Hatta Ahmedî’nin İskender-nâme’sini
seferlerinde yanında bulundurur. Zeki Velidi’ye göre Dîvân’ındaki
Batı Türkçesi özellikleri ve tesiri Şîbân Hanın sürekli İskender-nâme’yi
yanında bulundurmasındandır. Nevâyî’ye yazdığı nazireler, edebî cesaretinin en
büyük delillerindendir. Şîbân, eski geleneklere bağlı kalarak şaraptan bilhassa
bal şarabından, musikî âlemlerinden büyük bir zevkle bahseder. Buna itiraz eden
mollalara sufilere şiddetle karşı çıkar” diyerek değerlendirmiştir (Karasoy
1998: 28). Şeybânî Han hakkında “taraftarlarının iddiaları derecesinde bir şair
olmadığı muhakkak olan Şeybânî, orijinal ve samimi manzumeleri, bilhassa,
Nevâyî klasisizminin yanına Yeseviliğin edebi ananelerine bir yer vermek
hususundaki gayretiyle Çağatay edebiyatının tekâmülünde ihmal edilmeyecek bir
simadır”yorumunu yapan Köprülü’ye (1945: 312) göre, Şeybânî’nin şairlik yönünü
kusurlu olsa da Yesevî geleneğinin devamını sağlamasıyla Çağatay edebiyatı
içerisindeki yeri önemlidir.
Kaynakça
Aka, İsmail (1981). “Şeybani (Şibani) Han”. Türk
Ansiklopedisi. C.30. 267.
Alışık, Gülşen Seyhan (2004a). “Şeybânî Han’ın Risâle-i Ma’ârif
Adlı Eseri ve Türkçeciliği”, V. Uluslararası Türk Dil
Kurultayı Bildiriler. C.1. Ankara.131- 155.
Alışık, Gülşen Seyhan (2004b). “Şeybânîler Dönemi İçin Kaynak
Araştırmaları: Mihmân-Nâme-i Buhara I”. Modern Türklük
Araştırmaları Dergisi I (1): 118-140.
Alpargu, Mehmet (1992). “Şibanî Muhammed Han ve Özbek Hanlığının
Yükselişi”. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi VIII
(4): 115-142.
Alparslan, Ali (1979). “Şeybânî Han’ın Türk Kültür Tarihindeki Yeri”. I.
Milletlerarası Türkoloji Kongresi (İstanbul, 15-20 Ekim 1973): Tebliğler-I.
İstanbul. 1-6.
Arat, Reşid Rahmeti (hzl.) (1946). Gazi Zahuriddin Muhammed Babür,
Vekayi Babur’un Hatıratı. C. I. Ankara: TTK Yay.
Barthold, Wilhelm (1945). “Çağatay”. İslam Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: MEB Yay.
266-270.
Barthold, Wilhelm (1975). Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler.
Ankara: KB Yay.
Berezin, N.İ. (1849). Anonim Şibânî-nâme. Kazan.
Canpolat, Mustafa (2002). “Çağatay Dili ve Edebiyatı”. Türkler
Ansiklopedisi. C. 8. Ankara:
Yeni Türkiye Yay. 769-776.
Eraslan, Kemal (1986). “XV. Yüzyıl Çağatay Edebiyatı”. Büyük Türk
Klasikleri. C. 3. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 59-133.
Eraslan, Kemal (1992). “Şibânî Han’ın ‘Bahru’l-Hüdâ’
Adlı Eseri”. Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi XXVIII
(1-2): 103-177.
Eraslan, Kemal (1993). “Çağatay Edebiyatı”. İslam Ansiklopedisi. C. 8. İstanbul: Türkiye
Diyanet Vakfı Yay. 168-176.
Ercilasun, Ahmet Bican (2008). Türk Dili Tarihi. Ankara: Akçağ
Yay.
Grousset, Rene (1980). Bozkır İmparatorluğu. çev. M. R. Uzmen.
İstanbul: Ötüken Yay.
Karasoy, Yakup (1989). Şiban Han Divanı (İnceleme-Metin). II C.
Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Karasoy, Yakup (1998). Şiban Han Dîvânı
(İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım). Ankara: TDK Yay.
Karasoy, Yakup (hzl.) (1998). Şiban Han Divanı (İnceleme,
Metin, Dizin, Tıpkıbasım). Ankara: TDK Yay.
Karasoy, Yakup (2003). “Mihmân-nâme-i Buhârâ ve Şiban Han’ın Bilinmeyen Üç
Şiiri”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (13):
105-114.
Karasoy, Yakup ve M. Toker (2005). Türklerde Şecere Geleneği ve
Anonim Şibani-nâme. Konya: Tablet Kitabevi.
Köprülü, Mehmed Fuad (1945). “Çağatay Edebiyatı”. İslâm
Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: MEB Yay. 270-323.
Togan, Zeki Velidi (1927). “Şaybak Han’ın Şiirleri”. Yeni
Türkistan (1): 21-25.
Togan, A.Z. Velidi (1981). Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi. İstanbul: Enderun Kitabevi.
Türkoğlu, İsmail (2012).“Şeybani Han”. İslâm Ansiklopedisi. C.
38. İstanbul: TDV Yay. 43-54.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. FUNDA TOPRAK - PROF. DR. YAKUP KARASOYYayın Tarihi: 06.01.2015Güncelleme Tarihi: 28.01.2021Eserlerinden Örnekler
Gazel
Uşol dilber firâkındın uzun tünle yatalmas min
Yakıp cânımga ışk otı tang atkunça yanalmas min
Özüm tizginsem özümdin özümde uş bolur peydâ
Bu hırs u bu hevâ birle anıng sarı tayalmas min
Bilip nefsimni sivmes min anıng sözün işitmes min
Hakikatdın ayak birse içip andın kanalmas min
Tarîkat hâfızın körsem şerî’atdın su’âl itsem
Şerî’atdın kanat saplap takı munda kadalmas min
Şibânî derdidin sözler özindin hîç haber yoktur
Bu derdni dost bilür bolsa irenlerdin uyalmas min
(Karasoy, Yakup (hzl.) (1998). Şiban Han Divanı (İnceleme, Metin, Dizin, Tıpkıbasım). Ankara: TDK Yay. 219.)
Gazel
körüng barı sultânlar ıyd-ı kıyâmetni
min niçege tartayın ay şeyh riyâzetni
ay Hâce-i Mevlânâ tingle bu ne gavgâdur
bu ravza-i devlettür çal ıyd-ı sa’âdetni
bu ıyd-ı sa’âdetde kildi barı sultânlar
câm-ı mey-i işret tut ur tabl-ı beşâretni
kördüng tîr ü ıyd ayını tab-ı tîr ü lâgar
zâhid bile sûfîga kıldı bu işâretni
ayb-ı mey ü men’-i ney sûfî sanga âdettür
mey içgil ü insân bol koy sûfî bu âdetni
tesbîh ü ridâ sinde ay şeyh alâmettür
tut câm-ı mey-i sâfî koygıl bu alâmetni
kad kâmeting ey mukrî Şîbânîni hiç yakmas
ay sâkî-i gül-çehre körset kadd ü kâmetni
Hak birdi ser-efrâzî Şîbânîga kim tün kün
baş üzre koyuptur ol bu tâc-ı ibâdetni
(Karasoy, Yakup (2003). “Mihmân-nâme-i Buhârâ ve Şiban Han’ın Bilinmeyen Üç Şiiri”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (13): 111-112.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 06.01.2015Güncelleme Tarihi: 28.01.2021Eserlerinden Örnekler
Gazel
Uşol dilber firâkındın uzun tünle yatalmas min
Yakıp cânımga ışk otı tang atkunça yanalmas min
Özüm tizginsem özümdin özümde uş bolur peydâ
Bu hırs u bu hevâ birle anıng sarı tayalmas min
Bilip nefsimni sivmes min anıng sözün işitmes min
Hakikatdın ayak birse içip andın kanalmas min
Tarîkat hâfızın körsem şerî’atdın su’âl itsem
Şerî’atdın kanat saplap takı munda kadalmas min
Şibânî derdidin sözler özindin hîç haber yoktur
Bu derdni dost bilür bolsa irenlerdin uyalmas min
(Karasoy, Yakup (hzl.) (1998). Şiban Han Divanı (İnceleme, Metin, Dizin, Tıpkıbasım). Ankara: TDK Yay. 219.)
Gazel
körüng barı sultânlar ıyd-ı kıyâmetni
min niçege tartayın ay şeyh riyâzetni
ay Hâce-i Mevlânâ tingle bu ne gavgâdur
bu ravza-i devlettür çal ıyd-ı sa’âdetni
bu ıyd-ı sa’âdetde kildi barı sultânlar
câm-ı mey-i işret tut ur tabl-ı beşâretni
kördüng tîr ü ıyd ayını tab-ı tîr ü lâgar
zâhid bile sûfîga kıldı bu işâretni
ayb-ı mey ü men’-i ney sûfî sanga âdettür
mey içgil ü insân bol koy sûfî bu âdetni
tesbîh ü ridâ sinde ay şeyh alâmettür
tut câm-ı mey-i sâfî koygıl bu alâmetni
kad kâmeting ey mukrî Şîbânîni hiç yakmas
ay sâkî-i gül-çehre körset kadd ü kâmetni
Hak birdi ser-efrâzî Şîbânîga kim tün kün
baş üzre koyuptur ol bu tâc-ı ibâdetni
(Karasoy, Yakup (2003). “Mihmân-nâme-i Buhârâ ve Şiban Han’ın Bilinmeyen Üç Şiiri”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (13): 111-112.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 28.01.2021Eserlerinden Örnekler
Gazel
Uşol dilber firâkındın uzun tünle yatalmas min
Yakıp cânımga ışk otı tang atkunça yanalmas min
Özüm tizginsem özümdin özümde uş bolur peydâ
Bu hırs u bu hevâ birle anıng sarı tayalmas min
Bilip nefsimni sivmes min anıng sözün işitmes min
Hakikatdın ayak birse içip andın kanalmas min
Tarîkat hâfızın körsem şerî’atdın su’âl itsem
Şerî’atdın kanat saplap takı munda kadalmas min
Şibânî derdidin sözler özindin hîç haber yoktur
Bu derdni dost bilür bolsa irenlerdin uyalmas min
(Karasoy, Yakup (hzl.) (1998). Şiban Han Divanı (İnceleme, Metin, Dizin, Tıpkıbasım). Ankara: TDK Yay. 219.)
Gazel
körüng barı sultânlar ıyd-ı kıyâmetni
min niçege tartayın ay şeyh riyâzetni
ay Hâce-i Mevlânâ tingle bu ne gavgâdur
bu ravza-i devlettür çal ıyd-ı sa’âdetni
bu ıyd-ı sa’âdetde kildi barı sultânlar
câm-ı mey-i işret tut ur tabl-ı beşâretni
kördüng tîr ü ıyd ayını tab-ı tîr ü lâgar
zâhid bile sûfîga kıldı bu işâretni
ayb-ı mey ü men’-i ney sûfî sanga âdettür
mey içgil ü insân bol koy sûfî bu âdetni
tesbîh ü ridâ sinde ay şeyh alâmettür
tut câm-ı mey-i sâfî koygıl bu alâmetni
kad kâmeting ey mukrî Şîbânîni hiç yakmas
ay sâkî-i gül-çehre körset kadd ü kâmetni
Hak birdi ser-efrâzî Şîbânîga kim tün kün
baş üzre koyuptur ol bu tâc-ı ibâdetni
(Karasoy, Yakup (2003). “Mihmân-nâme-i Buhârâ ve Şiban Han’ın Bilinmeyen Üç Şiiri”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (13): 111-112.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Uşol dilber firâkındın uzun tünle yatalmas min
Yakıp cânımga ışk otı tang atkunça yanalmas min
Özüm tizginsem özümdin özümde uş bolur peydâ
Bu hırs u bu hevâ birle anıng sarı tayalmas min
Bilip nefsimni sivmes min anıng sözün işitmes min
Hakikatdın ayak birse içip andın kanalmas min
Tarîkat hâfızın körsem şerî’atdın su’âl itsem
Şerî’atdın kanat saplap takı munda kadalmas min
Şibânî derdidin sözler özindin hîç haber yoktur
Bu derdni dost bilür bolsa irenlerdin uyalmas min
(Karasoy, Yakup (hzl.) (1998). Şiban Han Divanı (İnceleme, Metin, Dizin, Tıpkıbasım). Ankara: TDK Yay. 219.)
Gazel
körüng barı sultânlar ıyd-ı kıyâmetni
min niçege tartayın ay şeyh riyâzetni
ay Hâce-i Mevlânâ tingle bu ne gavgâdur
bu ravza-i devlettür çal ıyd-ı sa’âdetni
bu ıyd-ı sa’âdetde kildi barı sultânlar
câm-ı mey-i işret tut ur tabl-ı beşâretni
kördüng tîr ü ıyd ayını tab-ı tîr ü lâgar
zâhid bile sûfîga kıldı bu işâretni
ayb-ı mey ü men’-i ney sûfî sanga âdettür
mey içgil ü insân bol koy sûfî bu âdetni
tesbîh ü ridâ sinde ay şeyh alâmettür
tut câm-ı mey-i sâfî koygıl bu alâmetni
kad kâmeting ey mukrî Şîbânîni hiç yakmas
ay sâkî-i gül-çehre körset kadd ü kâmetni
Hak birdi ser-efrâzî Şîbânîga kim tün kün
baş üzre koyuptur ol bu tâc-ı ibâdetni
(Karasoy, Yakup (2003). “Mihmân-nâme-i Buhârâ ve Şiban Han’ın Bilinmeyen Üç Şiiri”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (13): 111-112.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | CEMÂLÎ, Bâyezîd | d. 1410-12? - ö. 1510-12? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
2 | AVNÎ, Fâtih Sultân Mehmed, Sultân Mehmed-i Sânî, Sultân II. Mehmed | d. 30 Mart 1432 - ö. 3 Mayıs 1481 | Meslek | Görüntüle |
3 | MEFTÛNÎ/İKBÂLÎ, Sultan II. Mustafa | d. 1664 - ö. 1703 | Meslek | Görüntüle |
4 | VEFÂÎ, IV. Mehmed | d. 1642 - ö. 1693 | Meslek | Görüntüle |
5 | MEVLÂNÂ KEMÂLÎ | d. ? - ö. 1491’den önce | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
6 | MEVLÂNÂ NA’ÎMÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
7 | ŞÎRİM | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
8 | FÂ'İK, Mehmed Fâ'ik | d. 1824 - ö. 1846 | Madde Adı | Görüntüle |
9 | DEBÎR, Mirza Muhammed | d. ? - ö. 1814 | Madde Adı | Görüntüle |
10 | VAHYÎ-ZÂDE, Abdullah Hilmî Efendi | d. 1534 - ö. 1609 | Madde Adı | Görüntüle |