HÜSEYNÎ, Sultân Hüseyin Baykara, Hüseyin Baykara bin Mansûr bin Baykara bin Ömer Şeyh bin Timur

(d. Muharrem 842/Haziran-Temmuz 1438 - ö. 11 Zilhicce 911/5 Mayıs 1506)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Çağatay)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Timurluların son ve en tanınmış hükümdarlarından Hüseyin Baykara bin Mansûr bin Baykara bin Ömer Şeyh bin Timur, Muharrem 842 (Haziran-Temmuz 1438)’de Herat’ta doğdu. Babası Mansûr bin Baykara bin Ömer Şeyh bin Timur’dur. Annesi Fîrûze Begüm Mîrânşâh, Timur’un kızından torunu idi. Bu sebeple Hüseyin Baykara hem baba hem anne tarafından Timur Han’ın soyundan gelir (Alan 2007: 207). Dedesi ve babasının ölümünden sonra Bâbür’ün hizmetine girmiştir. Bâbür’ün 858/1454 yılında Semerkand üzerine giriştiği ikinci seferine de katılan Hüseyin Baykara, Bâbür ile Horasan’a dönmeyerek, Ebû Sa’îd’in yanında kaldı. Ancak daha sonra Ömer Şeyh kolundan Muhammed oğlu Üveys’in ayaklanması, Ebû Sa’îd’in bütün şehzadelerden şüphelenmesine yol açtı ve Hüseyin Baykara, on üç akrabası ile Semerkand kalesine hapsedildi. Bu haber Herat’a gelince, Hüseyin Baykara’nın annesi Fîrûze Begüm, oğlunun affı için Semerkand’a gitti. Kendisi hanedan mensubu ve Ebû Sa’îd’in de yeğeni olduğundan isteği yerine getirilerek Hüseyin Baykara bağışlandı ve yeniden Bâbür’ün hizmetine girdi. Ebu’l-Kâsım Bâbür Şâh 861/1457 yılı baharında öldüğünde, Merv ve yöresine hâkim bulunan Mîrzâ Sencer’in yanına gidip onun kızı Bike Sultân Begüm ile evlendi. Genç şehzade kayınpederinin güvenini kazandı. Bu yüzden Sencer, 861/1457 yılı yazında Meşhed’e giderken Merv’in idaresini Hüseyin Baykara’ya bıraktı. Hüseyin Baykara, Sencer’in yokluğunda Merv’in idaresini kendi eline geçirdiyse de sonrasında püskürtülerek önce Murgab boyuna, daha sonra da kuzey Harezm’e çekildi. Burada Ebû Sa’îd’in adamlarını yenerek Hive ve yöresini ele geçirdi. 872/1468’de Horasan’a hâkim oldu. 10 Ramazan 873/24 Mart 1469 Cuma günü hutbe Hüseyin Baykara adına okundu (Aka 1991: 93, 94).

 

Baykara’nın bundan sonraki en büyük rakibi Yâdigâr Muhammed Mîrzâ oldu. Akkoyunlu hükümdarı Hasan Beg’den yardım gören Yâdigâr Muhammed, 875/1470 yılı Temmuz ayında Herat’a girdi. Yâdigâr Muhammed’in yanındaki Türkmen beylerinin insanlara kötü davranışları ve yaptıkları yolsuzluklar nedeniyle halk onlardan yüz çevirdi. Bundan yararlanan Hüseyin Baykara halkın desteğini alarak Herat’a döndü. Yâdigâr Muhammed’i öldürterek şehre hâkim oldu (Rebiyülevvel 875/Ağustos 1470). Yâdigâr Muhammed’in ölümünden sonra, Hüseyin Baykara’nın Herat hâkimiyeti 911/1506 yılındaki ölümüne kadar aralıksız sürdü. Bu dönemde Hüseyin Baykara’nın hükmettiği topraklar batıda Bistam ve Damgan’dan doğuda Gazne ve Belh’e, kuzeyde Harezm’den güneyde Kandehar’a kadar uzanıyordu. Hüseyin Baykara devrinde kültürel seviyenin yüksekliğine rağmen, devletin idaresinde siyasî ve idarî güçlükler eksik olmadı. En büyük sıkıntı ise mali konularda idi. Buna çare olarak çeşitli kimseler vezirlik makamına getirildi (Aka 1991: 95-100).

 

883/1479 yılından başlamak üzere 905/1500 yılına kadar Hüseyin Baykara’yı meşgul eden en önemli iç mesele büyük oğlu Astarâbâd valisi Bedîüzzamân’ın davranışları oldu (Arat 1970: 62). Bedîüzzamân, beklenenin aksine Astarâbâd’a değil Belh’e vali olarak atanmış, Astarâbâd valiliğine ise hükümdarın oğullarından Muhammed Hüseyin getirilmişti. Bu olay sultan ile oğlunun arasını açmaya yetti. 904/1498’te Bedîüzzamân Mîrzâ, Herat’a ordusu ile geldi ve püskürtüldü. Rebîülâhir 904/Kasım 1498’de Hüseyin Baykara’nın Merv ve Âbıverd’de bulunan iki oğlu ayaklandı. Sultan, Herat’ta oğullarından Muhammed Kâsım’ı bırakarak, Merv üzerine sefere çıktı. Buradaki oğlu Abdülmuhnis ile sulha benzer bir anlaşmaya varıldı. Fakat oğullarıyla arasında süre gelen savaşlar, sultan için tehlikeli bir hâl almıştı. Oğullarından Astarâbâd hâkimi Muhammed Hüseyin’in ayaklanması üzerine sultan şehri ele geçirip on beş gün kadar burada kaldı. Fakat bu sırada Sistan’da bulunan Bedîüzzamân yeniden ayaklandı. Belh’e tekrar hâkim olma fikrini bir türlü aklından çıkaramayan Bedîüzzamân, babasının meşguliyetinden yararlanarak Sistan’dan gelip Herat’ı kuşattı. Bu haber Hüseyin Baykara’yı, Astarâbâd’ı yine oğlu Muhammed Hüseyin’e bırakıp doğuya dönmek zorunda bıraktı. Fakat hükümdarın askerî kuvveti oğlununkinden daha zayıftı. Alî Şîr Nevâyî, gönderdiği adamları ile Bedîüzzamân’ın, babasına karşı savaşmaktan vazgeçmesini sağladı. Fakat hutbelerde Sultan Hüseyin’in adı ile birlikte onun adı da okunacak, Amu Derya ve Belh’ten Murgab’a kadar olan sahalar Bedîüzzamân’a bırakılacaktı. 906 Muharrem/1500 yılı Temmuz ayı sonunda Hüseyin Baykara yeniden ayaklanan oğlu Muhammed Hüseyin’e karşı Astarâbâd’a yürüdü. 906 Cemaziyelâhir/1500 yılı Aralık ayı sonunda Hüseyin Baykara seferden döndü. Alî Şîr Nevâyî, her zaman olduğu gibi onu karşılamaya çıktı. Fakat bu defaki karşılama acıklı bir sonla noktalandı. Karşılaştıklarında Alî Şîr Nevâyî attan inerek, Sultan’ın tahtırevanına yaklaşmak istedi, fakat yürüyemedi. İki arkadaşının omuzlarına ellerini atarak Sultan’a yaklaşıp selamlayarak elini öptü. Lakin bir daha ayağa kalkamadığı gibi, konuşma melekelerini de kaybetti. Tedavisi için Herat’a götürülürken yolda gittikçe ağırlaşan Alî Şîr Nevâyî, 12 Cemaziyelâhir 906/3 Ocak 1501 Pazar günü yolda öldü ve Herat’ta kendi yaptırdığı cami yanına gömüldü (Aka 1991:103).

 

Hüseyin Baykara’nın hayatında Alî Şîr Nevâyî’nin ayrı bir yeri vardır. İkili birlikte büyüyüp Ebü’l-Kâsım Bâbür’ün himayesinde birlikte eğitim görmüşlerdi. Ebü’l-Kâsım, Alî Şîr ile Hüseyin Baykara’nın öğrenimlerine çok yakın ilgi göstermiş, onlar da gördükleri teşvikle küçük yaşta şiir yazmaya başlamışlardı. Nevâyî, Hüseyin Baykara’nın yanında çeşitli görevlerde bulunmuş ve ölümüne kadar da Hüseyin Baykara’ya hizmet etmiştir. Sultan Hüseyin Baykara ve Herat, Alî Şîr Nevâyî’den sonra pek az yaşayabildi. Mâverâünnehr’e hâkim olan Muhammed Şîbînî, bir süre sonra Ceyhun’u geçerek Murgab suyu yöresinde faaliyet göstermeye başlayınca, Hüseyin Baykara, oğlu Bedîüzzamân’ı Murgab boyuna gönderdiği gibi (Ramazan 911/Şubat 1506), kendisi de arkadan hareket etti. Lakin Herat’tan ayrıldıktan az sonra Baba İlâhi menziline gelindiğinde rahatsızlanarak vefat etti (11 Zilhicce 911/5 Mayıs 1506). Cenazesi Herat’a getirilip daha önce yapılmış olan türbeye defnedildi (Aka 1991: 104).

 

Cesur bir savaşçı olan Hüseyin Baykara Horasan ve civarında otuz yedi yıl parlak bir saltanat sürdü, bu süre zarfında sanata ve sanatçılara büyük destek verdi. Şairler, ressam ve tarihçilerin de arasında bulunduğu pek çok ilim adamını himaye ederek Herat’ı bir kültür ve sanat merkezi hâline getirdi. Türkler arasında Farsçanın rağbet gördüğü bir dönemde Türk diliyle eser yazmayı teşvik etti ve destekledi. Türk dili ve edebiyatının devrinde büyük simalar yetiştirmesinde Hüseyin Baykara’nın rolü ve hizmeti inkâr edilemez. Onun himaye ettiği âlimlerin başında çocukluk arkadaşı, daha sonra divan beyi nişancısı ve nedimi olan Ali Şir Nevâyî ile ünlü mutasavvıf şair Mollâ Abdurrahmân-ı Câmî ve Hüseyin Vâiz-i Kâşifî gelmektedir. Bunlar bazı eserlerini Hüseyin Baykara’ya ithaf ettikleri gibi devlet siyasetinde de önemli rol oynadılar (Algar vd. 1998: 531).

 

Hüseyin Baykara’nın hüküm sürdüğü yıllarda tezhip, minyatür ve cilt sanatı önemli bir ilerleme kaydetmiştir. Herat tezhip okulu, tezhip sanatının altın devrini yaşatmıştır. Daha sonra Safevî sanatına öncülük eden bu okul, Osmanlı tezhip sanatının gelişmesinde de etkili olmuştur. Hüseyin Baykara’nın himayesinde Alî Şîr Nevâyî, Molla Câmî, Gulâm Şâdî ve daha pek çok sanatkârın çalışmaları sonucu musikîde önemli bir yeri olan “Herat musikî okulu” doğmuştur. İmar faaliyetleriyle de ilgilenen Hüseyin Baykara, Cihânârâ Sarayı ile kendi adını taşıyan bir cami ve medrese inşa ettirmiştir. Şifâiyye adı verilen tıp okulu ve hastane de onun döneminde hizmete girmiştir. Sultan Hüseyin Baykara genellikle öğleye kadar devlet işleriyle meşgul olup öğleden sonra sarayındaki kültür, sanat ve edebiyat adamlarıyla sohbet düzenlerdi. “Hüseyin Baykara divanı” veya “Hüseyin Baykara meclisi” diye meşhur olan bu eğlence ve şiir sohbetleri pek çok Türk sarayında sanat, edebiyat ve şiirin himaye edilmesine örnek teşkil etmiştir (Algar vd. 1998: 531).

 

Hüseyin Baykara’nın eserleri şunlardır:

1. Risâle-i Sultân Hüseyin Baykara; Hüseyin Baykara, yedi bölümden oluşan bu eserinde sırasıyla kendini, nesebini, dervişlere gösterdiği saygıyı, adalete düşkünlüğünü, kurduğu vakıfları, Molla Câmî’ye gösterdiği hürmeti, şairleri himaye etmesini ve Nevâyî’nin faziletlerini anlatmaktadır. Risâle’yi, tıpkıbasım olarak Ertaylan (1945), İtalyanca tercümesiyle beraber de Turhan Gencevî (Gandjei 1954) yayımlamıştır. Ayrıca eser, Hüseyin Baykara Dîvânı’nın Muhammed Ya’kûb Vâhidî Cûzcânî (1967) neşrinin sonunda da yer almaktadır (Algar vd 1998:531). Metnin, Amasya Beyazıt Kütüphanesi no. 550 ve Şükr-nâme adıyla da İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi no. 257’de kayıtlı iki nüshası mevcut olup bunların karşılaştırılmasıyla yapılan bir çalışma bulunmaktadır (Yücel 1996).

2. Dîvân: Ertaylan’ın 14 nüshasından bahsettiği eserin bilinen nüsha sayısı 21’dir (Hofman 1969: 215-218). Bunlardan sekizi Türkiye’de, on üçü yurt dışındadır. Dîvân’ın Fatih Kütüphanesi 3806 numarada kayıtlı nüshasında gazellerin yanı sıra 2 muhammes, 6 rubai, 3 beyit bulunmakta, diğer nüshalarında ise sadece gazeller yer almaktadır. Üzerinde birçok çalışma yapılan Dîvân’ın ilk neşri, Özbek şair Fıtrat’ın kütüphanesinde bulunan nüsha esas alınarak Ali Asgar Hikmet tarafından yapılmıştır (1926). Ayrıca eser; Ertaylan (1946), Muhammed Ya’kûb Vâhidî Cûzcânî (1967) ve Yıldırım (2010) tarafından da yayımlanmıştır. Eraslan (1999) yayını ise Dîvân’dan seçilen şiirlerden oluşmaktadır.

 

Bunlardan başka Mehdî Beyânî, Baykara’nın Gül ü Mül adlı risâlesinden bahseder. Onun verdiği bilgiye göre Meşhedî tarafından 1490’da istinsah edilen metin bugün Tahran’da Dr. Mehdevî adlı bir şahsın özel kütüphanesindedir. Yine Sâm Mîrzâ Safevî, velîlerin hayatından bahseden Mecâlisü’l-Uşşâk’ın Hüseyin Baykara’ya ait olduğunu belirtmiştir. Ancak Bâbür ve Hândmîr, bu eseri Kemâleddîn Hüseyin Gazurgâhî adına kaydetmişlerdir. Timurtaş, metnin içinde yer alan kısa bir “Hüsrev ü Şîrîn” hikâyesi sebebiyle Hüseyin Baykara’yı “Hüsrev ü Şîrîn” yazan şairler arasında göstermiştir (Algar vd. 1998: 531).

 

Hüseyin Baykara, Alî Şîr Nevâyî’den sonra devrinin en değerli şairidir. Dîvân’ında yer alan şiirlerin büyük bir bölümü gazeldir. Bunlarda aşktan ve yaşadığı hayattan bahsetmiştir. Daha ilk gençlik yıllarından başlayarak, ömrünün son senelerine kadar, fırsat buldukça Hüseynî mahlası ile kaleme aldığı Türkçe lirik gazelleri, kendi emri ile küçük bir Dîvân hâlinde toplanmıştır (Köprülü 1998: 530, 532). Hüseyin Baykara yaşamı boyunca Türkçenin gelişmesi için çalışmış bir Türkçe aşığıdır. Bu konuda Alî Şîr Nevâyî ile birlikte yoğun çaba sarf etmişlerdir (Yıldırım 2010: 21). İkisi dışında gazellerini fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün vezni ile yazması dikkat çekicidir. Câmî ve Nevâyî’nin de çok kullanmasından kalıbın devrin zevkine uygun olduğu için özellikle seçildiği/kullanıldığı anlaşılmaktadır. Nitekim XV. yüzyılda Urguştak usulüyle bestelenen, koşuk veya türkî adı verilen güfteler de Sultân Hüseyin devrinde artık bu yeni modaya göre, hükümdarın çok sevdiği vezinle tanzim edilmekteydi. Ancak bu durum Sultân Hüseyin’in diğer aruz vezinlerini kolaylıkla kullanamaması ile de açıklanabilir. Dîvân’ının tetkiki, Sultân Hüseyin’in eski Çağatay şairlerinden Lutfî ile Yakînî’ye, Acem şairlerinden Hâfız-ı Şirâzî’ye, çağdaşlarından da Nevâyî ve Câmî’ye kıymet verdiğini göstermektedir (Köprülü 1978: 303-304).

Kaynakça

Aka, İsmail (1991). Timur ve Devleti. Ankara: TTK Yay.

Aka, İsmail (1995). Timurlular. Ankara. Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Aka, İsmail (1988). Timurlular DevletiDoğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi-Asyadaki Türk-İslam Devletleri. C. 9. İstanbul: Çağ Yay.

Akalın, Mehmet (1988). Tarihî Türk Şiveleri. Ankara: TKAE Yay.

Alan, Hayrünisa (2007). Bozkırdan Cennet Bahçesine Timurlular. Ankara: Ötüken Yay.

Algar, Hamid, A. Alparslan (1998). “Hüseyin Baykara”. İslâm Ansiklopedisi. C. 18. İstanbul: TDV Yay. 530-532.

Arat, Reşit Rahmeti (hzl.) (1970). Baburnâme (Babur’un Hatıratı). C. II. İstanbul: MEB Yay.

Caferoğlu, Ahmet (1948). “Çağatay Türkçesi ve Nevaî”. Türk Dili Edebiyatı Dergisi .II (3-4): 141-154.

Eraslan, Kemal (1986). “Çağatay Şiiri”. Türk Dili, Türk Şiiri Özel Sayısı II (Divan Şiiri). (415-416-417): 634-641.

Eraslan, Kemal (1999). Hüseyn-i Baykara Divanı’ndan Seçmeler. Ankara: KB Yay.

Ertaylan, İ. Hikmet (hzl.) (1945). Risâle-i Hüseyin Baykara. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay.

Ertaylan, İ. Hikmet (1946). Türk Edebiyatı Örnekleri V- Divan-ı Sultan Hüseyn Mirza Baykara “Hüseyni”. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yay.

Gandjei, Tourkhan (1954). “Uno scritto apologetico di Husain Mîrzâ, Sultano del Khorâsân”. Annali dell’Istituto Universitario Orientale di Napoli. Nuova Serie (V): 157-183.

Hofman, H. F. (1969). Turkish Literature a Bia-Bibliographical Survey. Section III, Part I, Volume 1-3. Utrecht: Brill. 215-218.

Hüseyin Baykara. Dîvân. Ayasofya Kütüphanesi. No. 3911.

Hüseyin Baykara. Dîvân. Fatih Kütüphanesi. No. 3806.

Hüseyin Baykara. Dîvân. Fatih Kütüphanesi. No. 3807.

Hüseyin Baykara. Dîvân. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi. T.Y. No. 1977.

Hüseyin Baykara. Dîvân. Millet Kütüphanesi. Ali Emirî Efendi Manzum Eserler. No. 106.

Hüseyin Baykara. Dîvân. Topkapı Sarayı Enderun Kütüphanesi. No. 2381.

Hüseyin Baykara. Dîvân. Topkapı Sarayı Kütüphanesi. No. 2307.

Hüseyin Baykara. Dîvân. Türk ve İslam Eserleri Müzesi Kütüphanesi. No. 3913.

Hikmet, Ali Asgar (hzl.) (1926). Hüseyin Baykara, Dîvân. Bakü.

Muhammed Ya’kûb Vâhidî Cûzcânî (hzl.) (1967). Hüseyin Baykara, Dîvân. Kâbil.

İnan, Abdulkadir (1976). “Çağatay Edebiyatı”. Türk Dünyası El Kitabı. C. 3. Ankara: TKAE Yay. 484-501.

Kafalı, Mustafa (1974). “Timur”. İslâm Ansiklopedisi. C. 12/I. İstanbul: MEB Yay. 336-346.

Köprülü, Fuad (1978). “Çağatay Edebiyatı”. İslam Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: MEB Yay. 270-323.

Levend, Agâh Sırrı (1965). Ali Şir Nevâî. C. I. Ankara: TDK Yay.

Roemer, Hans Robert (1974). “Timurlular” İslâm Ansiklopedisi. C. 12/I. İstanbul: MEB Yay. 346-370.

Yıldırım, Talip (hzl.) (2010). Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım). İstanbul: Hat Yay.

Yücel, Bilal (1996). “Hüseyn-i Baykara Risâlesi’nin Uzak İki Nüshası”. Türklük Bilimi Araştırmaları. (2): 69-112.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. TALİP YILDIRIM
Yayın Tarihi: 07.06.2013
Güncelleme Tarihi: 05.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

veh ki könlüm nâlesi her dem buzulgan cân ara

gûyiyâ bir cugd irür feryâd iter vîrân ara

hokka-i la’lin arasıda irür mü dür tişin

yâ irür ol jâle kim bolgay gül-i handân ara

her kişi körse perîler içre sin köz merdümin

bir perîni cilve kılgan sagınur insân ara

ança kan tökti közüm hicrinde iy kan tökküçi

imdi köz açsam körer-min âlemîdür kan ara

seyl kilse jâle birle ohşatur-min ana kim

közlerimnin akı akkan dîde-i giryân ara

istegeç mecrûh könlümdin okını reşkdin

tapmasun dip yaşurup-min sîne-i biryân ara

ikki kaşınnın hayâli muttasıl könlümdedür

bir dilâver dik ki salmış ikki ya kırbân ara

hicr girdâbıda gark oldum kemend-i vasl ile

çik mini kim kalmayın bu bahr-i bî-pâyân ara

kildi ışkımga ilâc itmekke bir kün pîr-i ışk

iy Hüseynî köydi uşbu şu’le-i sûzân ara

(Yıldırım, Talip (hzl.) (2010). Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım). İstanbul: Hat Yayınevi. 56.)

Gazel

tilberep itken könülni istedim her yan barıp

kûh u deryâ vü beyâbânlarnı bir bir ahtarıp

taptım irse olturuptur yüz gam u endûh ile

yâr zülfidin beterrek rûzgârın tönterip

veh ki sorgaç hâlini yummay töküp didi sirişk

yitti gerdûndın figân u otlug âhın ötkerip

Vâmık u Ferhâd u Mecnûn mihnetimga tözmeyin

köydiler âhım otıdın her biri bir yan barıp

min dagı tözmey anın istep vatan dip köymekin

yüz tümen teklîf ile kiltürdüm anı yalbarıp

kiltürüp çâk iyleben kögsümni saldım ornıga

fürkat ü köymek otıdın barçasıdın kutkarıp

iy Hüseynî ol kilip tutgaç visâli cür’asın

tındurup könlümni min hem içtim anı sıpkarıp

(Yıldırım, Talip (hzl.) (2010). Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım). İstanbul: Hat Yayınevi. 62.)

Gazel

ilge bakıp her zamân yüz nâz ile külmek nidür

özgelerni tirgüzüp veh mini öltürmek nidür

il sarı bakıp külüp gonçenni iylep dür-feşân

reşk-i peykânın hazîn könlüm ara tikmek nidür

âb-ı hayvânındın ilge cân bagışlap lutf ile

la’lin otıdın minin cânımnı köydürmek nidür

nûş-hand iylep çüçük sözler katar sin özgege

min visâlindin telaffuz iylegeç sögmek nidür

ait yamanlaptur igesige haber yok iy könül

bu mesel dik her zamân ol şûhdın küsmek nidür

ilge lutf itmekdin er cânımnı almakdur garaz

yâr eger sin-sin minin cân birmekimge şek nidür

iy Hüseynî çün mana köprek idi ümmîd-i lutf

mana kem bolmak ni irdi gayrga köprek nidür

(Yıldırım, Talip (hzl.) (2010). Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım). İstanbul: Hat Yayınevi. 80.)

Gazel

ol kuyaş kûyıda min âvâreni bend iyleniz

bârî bu tezvîr ile könlümni hursend iyleniz

kûyıda min tilbeni yüz cevr birle öltürüp

ol suʻûbetlerni yüz dîvânega pend iyleniz

istey istey tapsanız könlümni kim buzmış mini

vasl tîgı birle siz pergend pergend iyleniz

haste könlüm za’fı haddin ötse kuvvet kesbiga

dûstlar ol yüz ü leb yâdını gül-kand iyleniz

könlekin çâk itse ol mest iy ki iyler-siz rüfû

rişte-i cânımnı her târıga peyvend iyleniz

könlüme ilm ü edeb ta’lîmi köp birmek bile

Vâmık u Ferhâd u Mecnûn dik hıred-mend iyleniz

ger Hüseynî diseniz şûr-âbe tökkey telh telh

hûblar gâhî ana bakıp şeker-hand iyleniz

(Yıldırım, Talip (hzl.) (2010). Hüseyin Baykara Divanı (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım). İstanbul: Hat Yayınevi. 94.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1HÂZIK, Cüneydullâ İslâmşeyh Oğlud. ? - ö. 1843Doğum YeriGörüntüle
2MEVLÂNÂ MUSANNİFEK, Alâüddîn Alî bin Muhammed bin Mes’ûd el-Bistâmî eş-Şahrûdîd. 1400-01 - ö. 1470-71Doğum YeriGörüntüle
3HASAN-I ERDEŞÎR, Seyyid Hasan-ı Erdeşîrd. 1418-19 - ö. 1488-89Doğum YeriGörüntüle
4ŞÂHÎ, ÂRİFÎ, Mes’ûd Mîrzâd. ? - ö. 1506-07Ölüm YılıGörüntüle
5ZEYREK, Mehmed Efendid. ? - ö. 1474-75 ? veya 1506-7 ?Ölüm YılıGörüntüle
6ŞAH ÂDİL, Şah Abbasd. 1557 - ö. 1628MeslekGörüntüle
7HATÂYÎ, Şâh İsmaild. 1487 - ö. 1524MeslekGörüntüle
8REŞÎDÎ, Abdurreşid Hand. 1510 - ö. 1560MeslekGörüntüle
9SULTÂN ALÎ MÎRZÂd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
10MEVLÂNÂ KEMÂLÎd. ? - ö. 1491’den önceAlan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11KÂBİLÎ, Mîr Sa’îd, Mîr Sa’îd-i Kâbilîd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12LÜTFÎ, Mevlânâ Lütfîd. 1366-67 - ö. 1462-63Madde AdıGörüntüle
13SAÎDÂ / SA'ÎD DEDEd. ? - ö. 1727-28Madde AdıGörüntüle
14KÜNHÎ, Osman Efendid. ? - ö. 1715-16Madde AdıGörüntüle