SUN’ULLAH GAYBÎ, Kütahyalı

(d. 1023-1024 ?/1615 ? - ö. 1086-1087 ?/1676 ?)
tekke şairi
(Tekke / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

 

17. yüzyıl tasavvuf edebiyatının en önemli temsilcilerinden sayılan mutasavvıfın adı mensur eserlerinde “Kalburcuzade Sun’ullah Gaybî el-Kütahyevî” ve “Sun’ullah b. Ahmed b. Beşir Sun'ullah Gaybî” olarak geçmektedir. Eserlerinde Gaybî mahlasını kullanmıştır (Kemikli 2000: 3). Kütahya’da doğmuştur. Gaybî’nin doğum tarihi hakkında sözlü ve yazılı kaynaklarda farklı görüşler mevcuttur. Kaynaklarda 1615, 1624 ve 1629 tarihleri geçmekteyse de kaynakların çoğunda 1615 yılı ağır basar. Kaynaklarda “Pir Ahmed” olarak da bilinen büyük dedesi Ahmed b. Beşir b. Muhammed (ö. 978/1570)’dir. Kütahya'nın Kalburcu köyünde oturuyor olması nedeniyle “Kalburcu Şeyhi” olarak tanınmıştır. Dedesi Kalburcu Şeyhi (Çavdar Baba) Pir Seyyid Ahmed Beşir Efendi'dir. Babası Kütahya’nın köklü ailelerinden ve orada müftülük de yapmış olup aynı zamanda şair de olan, Müftü Derviş mahlasını kullanan Ümmi Sinan’ın halifelerinden biri olan Ahmed Efendi’dir. Çocukları hakkında Mecelletü’n-Nisab’da (Müstakimzâde vr.332b) Ali İlâhî adında bir oğlundan söz edilmektedir (Kemikli 2000: 11). İlk tahsilini doğduğu, çocukluğunun ve gençlik yıllarının geçtiği Kütahya’da ailesinden özellikle on sekiz yıl Müftülük yapan babasından almıştır. Ailesinin tasavvuf ve ilmî çevrelerle yakından irtibatlı olması tahsil hayatına çok büyük bir etki etmiştir. Bu da eserlerinde en ağır konularda bile ortaya koyduğu muhteva onun bilgisinin son derece yerinde olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Hemen hemen bütün disiplinler hakkında iyi derecede eğitim almış ve bu eğitimlerle yetinmeyerek ruhundaki manevî boşluğu doldurmak amacıyla ve babasının tavsiyesi üzerine 1059/1649 yılında İstanbul’a giderek Aksaray’da Oğlanlar Tekkesi Şeyhi İbrahim Efendi’ye intisab etmiş, çile çıkardıktan sonra, İbrahim Efendi’nin halifesi olmuştur. 1649-1655 tarihleri arasında şeyhinin toplantılarına katılmış, fikirlerinden istifade etmiştir. 1655 yılında şeyhinin vefatı üzerine tekrar Kütahya’ya dönerek burada irşad faaliyetlerini sürdürerek taassup ve cehaletle mücadele etmeye devam edip zamanının bilginlerinin suçlamalarına rağmen bildiği yoldan geri atmamıştır (Güneş-Güler 2003: 18).

Önceleri ailesinin bağlı bulunduğu ve Kütahyalı Muslihiddin Efendi yoluyla Halvetîyyenin Sinâniyye koluna mensup olan Gaybi¸ daha sonra şeyhinin bağlı bulunduğu Bayrâmî-Melâmî koluna girmiştir. Bazı mecmualarda Gaybî Dede ve Gaybî Baba şeklinde anılarak Bektaşî-meşrep, bazılarında Hurûfî diye gösterilmektedir. Kütahya’da tasavvufî fikirlerini neşretmeye başlayan Gaybî’yi halkı bazı tasavvufî görüşleri ve Bayramî Melâmîliği hakkında yerleşmiş yanlış kanaatler sonucunda zındıklıkla itham etmişlerdir. Bazı kaynaklar Kütahya’da bir tekke inşa ederek, bazı kaynaklar ise köyünde babasının tekkesinde irşad faaliyetlerinde bulunduğunu belirtmişlerdir. Gaybî, sohbetleriyle ve eser telif ederek tasavvufî neşveyi yaymaya çalışmıştır (Yılmaz 2007: 335).

Kaynaklarda ölüm tarihi ile ilgili bilgiler farklılık arz etmektedir. Kaynaklar 1663, 1676, 1693 gibi tarihleri vermektedirler. Konu hakkında detaylı araştırma yapan Bilal Kemikli’nin verdiği tarih olan 1676 daha uygundur. Kütahya Meydan Mahallesinde Musalla Mezarlığına defnedilmiş, Kütahyalılar tarafından “Huda Rabbim” adıyla bilinen Sun’ullah Gaybî’nin mezarı üzerine bir türbe yapılmıştır (Akkuş ve Yılmaz 2011: 494).

Sun’ullah Gaybî hakkında; Abdurrahman Doğan, “Sunullah Gaybî Hayatı, Eserleri, Fikirleri ve Sohbetnamesi” (1997), Abdullah Yılmaz “Gaybî Sun'ullah Dîvânı'nın Tahlili” (2007) yüksek lisans, Bilal Kemikli, “Sun’ullah-i Gaybî Dîvânı İnceleme-Metin” (1998) doktora çalışması yapmışlardır. Manzum ve mensur eserleri vardır:

1. Dîvân: Birçok yazma eser kütüphanesinde nüshaları bulunan divanı mürettep değildir. Nazım türlerinin hemen hemen hepsini kullanmıştır. Eserinde hem aruz veznini hem de hece veznini kullanmıştır. Divanında tasavvufî türler olan ilâhî, tevhid, münâcat, na’t, miraciye, mevlid, nutuk, devriye ve şathiye vb. 115 şiiri ihtiva etmektedir. İşlediği konular birbirine çok yakındır.

2. Keşfü’l-Gıtâ: En tanınmış eserlerinden birisidir. Bazı müstensihler divanının başına koyarak yayınlamışlardır. Sırların keşfi anlamına gelen Keşfü’l-Gıtâ ismi kasidenin son beytinde anılmaktadır. Varoluş sürecini, varlıkların hakikatini ve hakikate ulaşmanın yollarını gösterdiği için bu isim verilmiştir. Devir nazariyesini açıklayıcı mahiyette olduğu için devriyye olarak bilinmektedir. Gaybî’nin tanınmasında etkili olan bir kasidedir.

3. Hudâ Rabbim: Gaybî’nin neşredilen tek eseridir. Eserin gaybî’ye ait olup olmadığı tartışma konusudur. Elli beyitten oluşan eser hezec bahrinin “mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün” kalıbıyla yazılmıştır. İlk bölümünde imanın şartı, ikinci bölümde ise islamın şartları, namazın, guslün, ve abdestin farzları konu olarak işlenmiş, son bölümde ise Allah’a yakarış kısmı yer almaktadır. Birçok yazma nüshası bulunan eserin bir nüshası Mevlânâ Müzesi Gölpınarlı Yazmaları No: 110’da mevcuttur.

4. Tarıku’l-Hak fî Teveccühü’l-Mutlak: Beş varaktır. 1660 yılında Karacaşehir kasabasında yazılmıştır. İnsan-ı kamil nazariyesi çerçevesinde kaleme alınmıştır. Hüseyin Lâmekânî’nin Risâle-i vahdet-nâme’sine çok benzemektedir. Eserin yazma nüshaları vardır. Bunlardan biri Süleymaniye Hacı Mahmut Efendi No: 3137/2’dedir.

5. Ruhu’l-Hakîka: 1661 yılında yazılan eser, tarikata gidilen yol ile hakikate en kolay nasıl ulaşılacağı hakkındadır. Tasavvufun temel meselelerinden biri olan hakikate ulaşmayı Gaybî, kendi tarikat usul ve erkanına göre ele almıştır. Birçok yazma nüshası bulunan eser Kütahya Belediyesi Mustafa Yeşil Ktp. No: 24595’de mevcuttur.

6. Sohbet-nâme: 1649-1655 yılları arasında Şeyhi İbrahim Efendi'nin sohbetlerine katılan Gaybî, İbrahim Efendi'den dinlediği sözleri derleyerek bu kitabı telif etmiştir. Bir-iki cümlelik 560 paragraftan meydana gelen eser İbrahim Efendi'nin hayatı, tasavvuf anlayışı ve çevresine ilişkin en sağlam bilgileri vermesinin yanında dönemin dini-içtimaî tarihine de ışık tutacak önemli bir kaynaktır. Yazma nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi No: 3137/1’dedir.

7. Bi’at-nâme: Mürşid-mürid ilişkisi, muhabbet, zikir ve zikir çeşitleri, zikir telkini gibi konuları içerir. Bayramî-Melamî geleneğinin önemli bir kaynağıdır.

8. Risâle-i Halvetiyye ve Bayramiyye: 1662 yılında yazılan eserde şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kavramları üzerinde durulmuştur. Tek nüshası Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Kütüphanesi genel No: 1441/l’de kayıtlıdır.

9. Mekarimü’l-Ahlâk: 1661’de kaleme alınan eserde tasavvuf ve ahlak ilişkisi konu edilmektedir.

10. Akaidname: Gayb'i'nin tasavvufî görüşlerini içeren eserde Sünni ulemânın tasavvufa olan ilgilerine değinilmiş, bazı mutasavvıfların inançlarında görülen sapmalara işaret edilmiştir.

11. Risâle-i İlm ü Amel: Gayb'i'nin 1663 yılında yazdığı bu risâle ilim ve amel hakkındaki görüşlerini yansıtmaktadır.

12. Risâle-i Esmâ: İki bölümden oluşan eserin ilk bölümünde isim, müsemma ve ism-i zat gibi kavramlar ele alınmış, ikinci bölümde sülûk, talibin izlemesi gereken yol, mürşid, aşk, erkan-ı sülûk gibi konular üzerine durulmuştur.

Diğer eserleri ise şunlardır: Risâle fî Halli’d-Devrân, Makâsid-i Ayniyye Tercümesi, Risâle-i Redd-i Hulûl ve’l-İttihad (Kemikli 2000: 41-75).

Gaybî, manzum eserlerinde didaktik muhtevalı şiirler, mensur eserlerinde ise bağlı bulunduğu tarikatın esaslarını açıklar. Eserlerinde tasavvufun en girift konularını sade bir dil ve anlaşılır bir üslupla işlemektedir. Onun insan, varlık, marifet ve aşk gibi temel konulara ilişkin düşüncelerinde, Yunus, Mevlana, Hacı Bayram-ı Veli gibi Anadolu'da yetişen büyük zatların izleri görülür. Gaybi'de Yunus'un etkisi açık bir şekilde kendini göstermektedir. Mutasavvıf bir şair olan Gaybî, şiirlerinde din ve tasavvuf konularına ağırlık vermiştir. Şiirlerinde Türkçeyi ustalıkla kullanmıştır. Döneminin önemli olaylarını eserlerinde ustalıkla işlemiştir. Gaybî çoğunluğunu aruz, bir kısmını hece vezniyle yazdığı şiirlerinde tecelli, devir nazariyesi ve insan-ı kamil düşüncesi gibi tasavvufun temel konularını işlemiştir. Mensur eserlerinde daha çok nasihat ve hitap yoluyla anlatım, delil ve ispat yoluyla anlatımı tercih etmiştir. Edebî çevrelerce mutasavvıf kişiliği daima şairliğinin önüne geçmiştir. Şiirlerinde beşerî duyguları çağrıştıran lirizme rastlanmaz. Bazen didaktik bazen da telkin edici bir üslup kullanmıştır. Kısacası tasavvuf felsefesinin en karmaşık konularını sade ve anlaşılır bir üslup ile kaleme almıştır.

Kaynakça

Akkuş, Mehmet, A. Yılmaz (hzl.) (2011). Hüseyin Vassaf Sefine-i Evliya. C. 2. İstanbul: Kitabevi Yay.

Danikoğlu, Hacı Kemal (1968). Kütahya’nın yetiştirdiği Büyükler ve Öğütler. Eskişehir: yyy.

Doğan, Abdurrahman (2001). Kütahyalı Sun’ullah Gaybî. İstanbul: Yeni Zamanlar Yay.

Doğan, Abdurrahman (1997). Sunullah Gaybî Hayatı, Eserleri, Fikirleri ve Sohbetnamesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi.

Gaybî, Sun’ullah (1976). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: Dergâh Yay. 202-203.

Gaybî, Sun’ullah (1987). Büyük Türk Klasikleri. C. 6. İstanbul: Ötüken Yay. 

Gölpınarlı, Abdülbaki (1992). Melâmîlik ve Melâmîler. İstanbul: Pan Yay.

Güler, Kadir (1995). "Gaybî Sun’ullah ve Hudâ Rabbim Risâlesi”. Yedi İklim Dergisi Özel Sayısı. İstanbul. 97-100.

Güner, Hamza (1967). Başlangıçtan Zamanımıza Kadar Kütahyalı Şairler. Kütahya: İl Basımevi.

Güneş, Mustafa- K. Güler (2003). Kütahyalı Gaybî Sun’ullah ve Şiirleri. Kütahya: yyy.

Kemikli, Bilal (2009). “Sun’ullah Gaybî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 37. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 532-533.

Kemikli, Bilal (2002). “Gaybî”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 4. İstanbul: Atatürk Kültür Merkezi Yay. 133.

Kemikli, Bilal (2000). Sun’ullah-ı Gaybî Dîvânı (İnceleme-Metin). İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yay.

Kemikli, Bilal (1998). Sun’ullah-i Gaybî Dîvânı İnceleme-Metin. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

Kurnaz, Cemal, Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Nail Tuman. Tuhfe-i Nâilî. C. 2. Ankara: Bizim Büro Yay. 

Müstakîmzâde Süleyman Sadeddin. Mecelletü’n-Nisâb. Süleymaniye Küt. Halet Efendi No: 628.

Tek, Abdurrezzak (2009). “Sunullah Gaybî’nin Bakışı İle Tarîkat Âdâbı”. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. C. 18. 1: 209-224. 

Yavuz, A Fikri, İ. Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri. C. 1. İstanbul: Meral Yay.

Yılmaz, Abdullah (2007). Gaybî Sun'ullah Dîvânı'nın Tahlili. Yüksek Lisans Tezi. Kütahya: Dumlupınar Üniversitesi.

Yılmaz, Necdet (2007). Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (17. Yüzyıl). İstanbul: OSAV Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. MEHMET ÜNAL
Yayın Tarihi: 06.07.2014
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020

Eserlerinden Örnekler

İlahi

Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün

Mürşid odur kim dem-â-dem Hakkı eyleye ıyân

Vech-i pâkinde tecellî eyleye ol bi-nişân

 

Nutk-ı mıknâtıs ola kâbil vücûdun cezbine

Gaşy ola ger tâlibe kılsa nazar bir kez hemân

 

Hem ledünnî ilmini bilmekde hızr-ı vakt ola

Hak anunla zâhir olup Hakka ola her zebân

 

Aşk ile ihyâ ede mürde kulûbı dem-be-dem

Feyz-i irfânı ile mi’râc ide İsâ-yı cân

 

Zâhir ü bâtında her müşkilleri hall eyleye

Kâşif-i esrâr-ı vahdet ola her dem her zaman

 

Âlem-i gayb u şehâdet hep ana mekşûf ola

Cism ola âlem ana ol âleme rûh-ı revân

 

Enfüs ü âfâk dinilen ana nisbet bir ola

Âlem-i vahdetde olmaz zîrâ Hakka în u ân

 

Hâb-ı bî-dârında her ne kim görürse Hak diye

Vahdet-i Hakdan özin ayırmaya bir dem bir ân

 

Aşka tergîb eyleyüb âdetleri hark etdire

Kalmaya asla bir uzah hep ıyân ola nihân

 

Kavl ü fı’l ü hulkını tehzîb idüp sâfî kıla

Aks ura âyîne-i kalbine sırr-ı dü-cihân

 

Bâde-i vahdet suna hem sohbetine her nefes

Mest ü meczûb etleyüp tayy itdire kevn ü mekân

 

Nüsha-i vahdet olan nefsini ta’lîm eyleye

Gün-be-gün vire terakkî Hakka ola tercemân

 

Tâlibe mâhiyet-i zât u sıfatın bildire

Men arefe nefsehu dersinde komaya gümân

 

Dûre düşmekden kamu uşşâkını tahlîs ide

Gün-be-gün mürdelere vire hayât-ı câvidân

 

Mâ-hasal yüzin görüp sözin işiden Gaybiyâ

Len terânî gussasın çekmeye ola şâd-mân

 

Kemikli, Bilal (2000). Sun’ullah-ı Gaybî Dîvânı (İnceleme-Metin). İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yay. 355-356.

 

 Münacât

Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün

Bir sözde kim vardır hatâ estağfirullah-el-azim

O işde varsa nâ-sezâ estağfirullah-el-azim

 

Şer'-i şerif imiş temel makbul değil ansız amel

Bildik işmiz hep halef estağfirullah-el-azim

 

Bâtılda etmedik karâr Hakdan yana ettik firar

Şer'a'muhâlif her ne var estağfirullah-el-azîm

 

Kimin yolu ilhâd ola sanma anı irşâd ola

Âhır demi berbâd ola estağfirullah-el-azîm

 

Şer'i bırakmamış selef sonra gelen hayr-ül-halef

Olmayalım biz de telef estağfirullah-el-azîm

 

Hakkın habîbi Mustafa odur bu yolda rehnümâ

Andan cüda Hakdan cüda estağfirullah-el-azim

 

Gaybi heman budur sözüm şer' üzre muhkemdir özüm

Döndü mübahiden yüzüm estağfirullah-el-azîm

 

Güneş, Mustafa, K. Güler (2003). Kütahyalı Gaybî Sun’ullah ve Şiirleri. Kütahya: yyy. 210.

 

Murabba

Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün

Ey tecellî-i cemâlin talibi

Gel cemâl-i pire candan tâlib ol

Vey tesellî-i visalin râgıbı

Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol

 

Sâlik-i râha gerekdir aşk-ı Hak

Merd-i Hakka hidmet eyle al sebak

Dide-i Hak-bîn ile gel Hakka bak

Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol

 

Nûr-ı Hakdır görünen nûr-ı cemâl

Anın içün yokdur ana hiç misâl

Budur ancak mazhar-ı küll-i kemâl

Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol

 

Hasta-i aşk olana gelür tabîb

Feyz umar anın içün cümle garib

Oldurur senden olan sana karib

Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol

 

Aşkına düşgil o zâtın rûz u şeb

Keşf ola sırr-ı vücûdun cümle heb

Ayn-ı Rabdır sanma anı gayr-ı Rab

Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol

 

Aşk-ı pir oldu bu yolda reh-nümâ

Anın aşkı olmasa oldun cüdâ

Aşk-ı pirden gayrısıdır mâsivâ

Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol

 

Gaybiyâ kim kılsa hakkânî nazar

Cezbe-i Hak cânına eyler eser

İlmi koyup aynına eyle sefer

Gel cemâl-i pîre candan tâlib ol

Güneş, Mustafa, K. Güler (2003). Kütahyalı Gaybî Sun’ullah ve Şiirleri. Kütahya: yyy. 204-205.

 


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1İsmail Fatih Ceyland. 20 Aralık 1962 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2Semih Günverd. 1917 - ö. 10 Ocak 2000Doğum YeriGörüntüle
3VASFÎ, Ahmed Vasfîd. 1832 - ö. 1876Doğum YeriGörüntüle
4HIBRÎ, ABDURRAHMAN HIBRÎd. 1603 - ö. 1676Ölüm YılıGörüntüle
5SÛZÎ, Derviş Osmand. ? - ö. 1676Ölüm YılıGörüntüle
6ZÜHDÎ, Ahmed Zühdî Efendid. ? - ö. 1676Ölüm YılıGörüntüle
7AFVÎ, Yakubd. 1678 - ö. 1736-37MeslekGörüntüle
8MÂHİR, Mehmed Mâhir Eşref Beyd. ? - ö. 1847-48MeslekGörüntüle
9ATÛFÎ, Mehmed Atûfî Efendid. ? - ö. 1607MeslekGörüntüle
10MEYYALd. ? - ö. 1669-1670Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11FÂNî, Ömer Efendid. ? - ö. 1622Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12Abdülhayd. ? - ö. 1705Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13NECMÎ, Mehmed Necmeddînd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
14NÂCÎ, Müftî-zâde/Za'îm-zâde Nâcî Kâsım Efendid. 1848 - ö. 1909Madde AdıGörüntüle
15ELİBOL/İSMAİL, İsmail Elibold. 08.04.1930 - ö. ?Madde AdıGörüntüle