Madde Detay
MÜŞTÂK, Müştâk Baba, Bitlisli
(d. 1172/1759 - ö. 1247/1832)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
1172/1759 senesinde Bitlis'te doğdu. Asıl adı Muhammed Mustafâ'dır. Şiirlerinde Müştâk mahlasını kullandı. Müştâk Baba sanıyla tanındı. Babasının adı İbrâhim, onun da babası Molla Süleymân'dır. Annesi Güneş Hanım'dır. Müştâk Baba henüz on yaşlarında iken babasını kaybetti. Onu dedesi Hacı Süleymân Hoca büyüttü. İlk tahsilini amcası Şems-i Bitlîsî (Hacı Mahmûd Hoca)'den yaptı. On beş yaşından sonra da Hacı Hasan-ı Şirvânî'den uzun süre ders alarak kendisini yetiştirdi. Aynı zamanda Kâdirî şeyhi olan Hacı Hasan Şirvânî'den manevi dersler de alarak ona intisap etti. Bir süre sonra tasavvuf yolunda sülukunu tamamlayarak irşad vazifesiyle halifelik aldı. Aynı zamanda büyük bir musikişinas olan şeyhinden çok iyi derecede musiki öğrendi ve ud çalmada ustalaştı. O kadar ki musikinin bütün inceliklerine vakıf olan Müştâk Baba ruh hastalıklarını tedavi etmekte musikinin bir vasıta olabileceliğini şiirlerinde de belirtmektedir. Manevi yönden geliştiğini düşünmesine rağmen gördüğü bir rüya üzerine Bağdat'a gider ve Abdulkâdir-i Geylânî'nin kabrini ziyaret eder. Burada bir çok alim, arif, fazıl kimselerle görüşüp tanışır ve kendini de onlara kabul ettirir. Burada bulunan nakibüleşraf Şeyh Hasan ile de görüşüp ondan da manevi feyz alır. Bu üstadından da halifelik icazeti alarak kendisine kırk derviş verildi ve Bağdat'tan ayrıldı. Hindistan'a gidip Serendip'te Hz. Âdem'in kabrini ziyaret etti. Sonra Hicaz'a gelip hac görevini yerine getirdi. Buradan Trabzon'a geçip irşad görevini orada sürdürdü. Trabzon'da etrafına birçok mürid toplandı ve çok büyük sevgi ve saygıya mazhar oldu. Trabzon'dan sonra İstanbul'a gitti ve orada Hoca Neş'et'ten Hadîs-i Şerîf ve Mesnevî okudu, aynı zamanda sürekli onun sohbetlerinde bulunup ondan manevi anlamda da feyz aldı. Müştâk Baba, ondan "Üstâdım Hazret-i Hoca Neş'et Baba" diye saygıyla söz eder ve birçok ilmin yanında kendisinden şiir ve inşa konusunda da bilgiler edindiğini söyler. İlmi, irfanı ve musiki bilgisi sayesinde İstanbul'da bulunduğu sırada Sultan II. Mahmûd'un takdir ve teveccühünü kazanarak saraya davet edilir ve padişahın has nedimleri arasına katılarak onun sofrasında bulunur. Sadrazam Yûsuf Ziyâ Paşa tarafından da takdir edilip saygı görür. Gezileri sırasında Konya'ya da uğrar burada geniş bir çevre edinir ve burada Mesnevî dersleri vererek çevresinden takdir görür. Mevlânâ hayranı olan Müştâk Baba, Konya'da Çelebi Efendi'nin de takdir ve teveccühüne mazhar olup kendisine Sikke-i Şerîf verilir. Mizacı gereği seyahati, gezip görmeyi, görgü ve bilgisini artırmayı seven Müştâk Baba, uzun sürelerle birkaç defa İstanbul'da bulunmuş ayrıca muhtelif vesilelerle Trabzon, Erzurum, Bitlis, Ankara, Muş, Ayaş, Kırklareli, Tekirdağ, Bağdat, Hicaz, Hindistan, Balkanlar, Mısır, Şam, Kudüs gibi bölgeleri de ziyaret etmiş, buralarda hem irşad görevinde bulunmuş hem de bilgi ve görgüsüyle çevresindekileri aydınlatmıştır. İstanbul'da bulunduğu sıralarda Eyüp'te Selâmî Dergâhı'nda şeyhlik yapmış ve burada ikamet etmiştir. Erzurum'da bahçesi ve havuzu olan güzel ve geniş bir konağı vardı. Zaman zaman Erzurum'a uğrar, konağında dinlenir, halka rehberlik ederdi. Belirli zamanlarda da memleketi olan Bitlis'e uğrar, halkla görüşür, dert dinler, onların dertlerine derman olmaya çalışırdı. Müştâk Baba, İstanbul'a son ziyaretinden sonra memleketi olan Bitlis'e dönmek ister. Yol üzerinde Muş'a gelir ve burada birkaç gün kalır. Muş'taki dergâhında kendisine düşman olan bir grup Yezîdî tarafından 1247/1832 senesinde yetmiş beş yaşlarında olduğu hâlde seccadesi üzerinde boğularak şehit edilir. Bazı garip hallerinden dolayı kendisine sihirbazlık isnat edilerek boğdurulduğu da rivayetler arasındadır (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi 1986: 487). Şehit edilişinden birkaç gün önce kırk kurban keserek fakirlere dağıttıktan sonra "Yâ Rabbi, bu kuluna şehadet rütbesini ihsan eyle ki Hz. Hüseyin'e iltihak edeyim" diye dua ettiği, vefatından iki ay önce yazdığı bir şiirde de vefatını haber verdiği rivayetleri vardır (Gündoğdu 1997: 40, 41).
Müştâk Baba orta boylu, geniş bedenli, beyazı fazlaca olan uzun sakallı, ela gözlü, çekme burunlu, gür kaşlı, şirin sesli, tatlı sözlü, heybetli, hoşsohbet bir insandı. Boş sözlerden hoşlanmaz, hakikat yolundan ayrılmaz, özellikle fakirleri kollardı (Gündoğdu 1997: 10, 31).
Eserleri şunlardır:
1. Dîvân: Dört yazması olan Dîvân ayrıca 1264/18448 senesinde 107 sayfa hâlinde İstanbul'da basılmıştır. Mehmed Kemal Gündoğdu ve Mustafa Özkul tarafından da Latin harfleriyle yayımlanmıştır. Dîvân'da 243 gazel, 7 kaside, 2 müstezad, 3 muhammes, 1 müseddes, 4 murabba, 48 kıt'a, 81 müfred, 6 mesnevi, 5 tarih, 6 tahmis, 1 bahr-i tavil yer almaktadır.
2. Âsârü'l-Müştâk Esrârü'l-Uşşâk: Eser basılmamıştır, iki yazma nüshası bilinmektedir.
3. Mektûbât-ı Kimyâ-yı Müştâk: Basılmamıştır.
4. Bahâr-nâme: Farsça Dîvân'ıdır, basılmamıştır.
5. Mişkâtü'l-Müştâk Mir’âtü'l-Uşşâk: Âsâr adlı eserinde yazılacağından bahsedilmişse de yazılıp yazılmadığı belli değildir.
Müştâk Baba'nın Dîvân'ı, edebî ve tasavvufi inceliklerle doludur. Genel olarak ağır ve ağdalı olmakla beraber dilinde yer yer sadelik de görülür. Şiirlerinde mahalli söyleyişlere de yer verilmiştir. Divan şiirinin birçok nazım şeklinde ve türünde şiirleri bulunan Müştâk Baba, ayrıca Hâfız-ı Şîrâzî, Molla Câmi gibi ünlü Fars şairlerinin bazı şiirlerine tahmisler yapmış; güzel tarihler düşürmüştür. Şiirlerinde tasavvufi remizlere de bol miktarda rastlanmaktadır. Bazı şiirlerini irticalen söylediği rivayet edilir.
Engin kültürü, şiirdeki dehası, musikideki icra yeteneği ve bilgisiyle bulunduğu çevrelerde daima saygın bir yer edinmiştir. Bu özelliklerinin yanısıra etkili konuşma gücü ile de kendisini sevdirmiş, çeşitli halleriyle de hayranlık uyandırarak çevresini hayrete düşürmüş olmasından kaynaklanarak "Şeyhü'l-Mütehayyirîn" lakabıyla anılmıştır. Müştâk Baba'nın bağlı olduğu ve şeyhliğini yaptığı tarikat Kâdirî tarikatıdır. Bu nedenle tarikatı başta Bitlis olmak üzere Muş, Erzurum ve Doğu'nun diğer illerinde dervişleri tarafından, İstanbul'da da oğlu Edhem Baba vasıtasıyla yayılmıştır. Kâdirîler arasında "Müştâkîler" olarak şöhret bulmuşlardır. Kâdirî tarikatında adeta bir ekol hâline gelen Müştâkiyye şubesi, Müştâk Baba'ya izafeten gelişmiş bir şube olup Şu'ûbât-ı Kâdiriyye'de önemli bir yer tutmaktadır (Gündoğdu 1997: 10, 31). Müştâk Baba'nın, Ankara'da Hacı Bayram Velî'yi ziyaretinde o anda gelen bir ilhamla yazdığı "Me'vâ-yı nâzenîne kim elf olursa efser / Lâ-büd olur o me'vâ İslambol ile hem-ser" matlalı beş beyitlik bir şiirinden yola çıkılarak yıllar öncesinden Ankara'nın başkent olacağını bildiği, bu şiirde İsiklal savaşına ve Mustafa Kemal'e de işaret olduğu söylenmekteyse de bu konu üzerinde tartışmalar da bulunmaktadır.
Kaynakça
Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul.
Doğan, Ahmet (1995). Müştak Baba - Hayatı ve Edebi Şahsiyeti. Ankara: Akçağ Yay.
Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü'l‑Eş‘âr. İstanbul.
Gündoğdu, Mehmed Kemal (1997). Müştâk Baba. İstanbul. MEB Yay.
Mehmed Süreyya (1311). Sicill-i Osmânî. C. IV. İstanbul.
Özkul, Mustafa (1972). Dîvân-ı Müştak Baba, Hayatı ve Eserleri. Baskı yeri yok.
Şemseddin Sâmî (1316). Kâmûsü'l‑A‘lâm. C. VI. İstanbul.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1986). "Müştak Baba". C. VI. İstanbul: Dergah Yay. 487.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLANYayın Tarihi: 01.01.2015Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Ankara'nın Başkent Olacağına İşaret Ettiğinin Söylendiği Gazel
Me'vâ-yı nâzenîne kim elf olursa efser
Lâ-büd olur o me'vâ İslambol ile hem-ser
Nûn ve'l-kalem başından alınsa Nûn-ı Yûnûs
Aldıkda harf-i dîger olur bu remz azher
Miftâh-ı Sûre-i Kâf ser-haddi kâf-tâ-kâf
Munzam olunmak ister râ-yı Resûl Peyâmber
Hây u hûy ile âhir maksûd oldı zâhir
Beyt-i veliyyü'l-ekrem El-hâc Iyd-ı Ekber
Ey pâdişâh-ı fahhâm Sultân Hacı Bayrâm
Rûhânî ister ikrâm Müştâk-ı abd-i çâker
Gazel
Reh-i Mevlâ'da her kim aşk ile cismini cân eyler
Gönül murgı gibi pervâz idüp tayy-ı mekân eyler
Gezen Hak gezdiren Hak söyleyen Hak söyleden Hak'dır
Velî ârifleri kendine kendi tercümân eyler
Bana ketm-i ma'ânî emrin eyler Hazret-i Cânân
Yine ketm itmeyüp esrârını kendi ayân eyler
Zihî dildâr-ı dâver yere göge sığmayan dilber
Benim gönlümde dâ'im seyr-i gülzâr-ı cinân eyler
Bu gönlüm tâ ezel ol pâdişâhın taht-gâhıdır
Niçün dil-mürdeler ol dil-nişîni lâ-mekân eyler
Sehâb-ı cism içinde gizlenüp ol neyyir-i a'zam
Yine her zerreden yüz gösterüp hüsnün nihân eyler
Kemâl-i hikmetin sûretde tahrîr eyleyen Müştâk
Velî ma'nâda hep kendi yazar kendi beyân eyler
(Gündoğdu, Mehmed Kemal (1997). Müştâk Baba. İstanbul. MEB. Yay. 130, 131.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 01.01.2015Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Ankara'nın Başkent Olacağına İşaret Ettiğinin Söylendiği Gazel
Me'vâ-yı nâzenîne kim elf olursa efser
Lâ-büd olur o me'vâ İslambol ile hem-ser
Nûn ve'l-kalem başından alınsa Nûn-ı Yûnûs
Aldıkda harf-i dîger olur bu remz azher
Miftâh-ı Sûre-i Kâf ser-haddi kâf-tâ-kâf
Munzam olunmak ister râ-yı Resûl Peyâmber
Hây u hûy ile âhir maksûd oldı zâhir
Beyt-i veliyyü'l-ekrem El-hâc Iyd-ı Ekber
Ey pâdişâh-ı fahhâm Sultân Hacı Bayrâm
Rûhânî ister ikrâm Müştâk-ı abd-i çâker
Gazel
Reh-i Mevlâ'da her kim aşk ile cismini cân eyler
Gönül murgı gibi pervâz idüp tayy-ı mekân eyler
Gezen Hak gezdiren Hak söyleyen Hak söyleden Hak'dır
Velî ârifleri kendine kendi tercümân eyler
Bana ketm-i ma'ânî emrin eyler Hazret-i Cânân
Yine ketm itmeyüp esrârını kendi ayân eyler
Zihî dildâr-ı dâver yere göge sığmayan dilber
Benim gönlümde dâ'im seyr-i gülzâr-ı cinân eyler
Bu gönlüm tâ ezel ol pâdişâhın taht-gâhıdır
Niçün dil-mürdeler ol dil-nişîni lâ-mekân eyler
Sehâb-ı cism içinde gizlenüp ol neyyir-i a'zam
Yine her zerreden yüz gösterüp hüsnün nihân eyler
Kemâl-i hikmetin sûretde tahrîr eyleyen Müştâk
Velî ma'nâda hep kendi yazar kendi beyân eyler
(Gündoğdu, Mehmed Kemal (1997). Müştâk Baba. İstanbul. MEB. Yay. 130, 131.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Ankara'nın Başkent Olacağına İşaret Ettiğinin Söylendiği Gazel
Me'vâ-yı nâzenîne kim elf olursa efser
Lâ-büd olur o me'vâ İslambol ile hem-ser
Nûn ve'l-kalem başından alınsa Nûn-ı Yûnûs
Aldıkda harf-i dîger olur bu remz azher
Miftâh-ı Sûre-i Kâf ser-haddi kâf-tâ-kâf
Munzam olunmak ister râ-yı Resûl Peyâmber
Hây u hûy ile âhir maksûd oldı zâhir
Beyt-i veliyyü'l-ekrem El-hâc Iyd-ı Ekber
Ey pâdişâh-ı fahhâm Sultân Hacı Bayrâm
Rûhânî ister ikrâm Müştâk-ı abd-i çâker
Gazel
Reh-i Mevlâ'da her kim aşk ile cismini cân eyler
Gönül murgı gibi pervâz idüp tayy-ı mekân eyler
Gezen Hak gezdiren Hak söyleyen Hak söyleden Hak'dır
Velî ârifleri kendine kendi tercümân eyler
Bana ketm-i ma'ânî emrin eyler Hazret-i Cânân
Yine ketm itmeyüp esrârını kendi ayân eyler
Zihî dildâr-ı dâver yere göge sığmayan dilber
Benim gönlümde dâ'im seyr-i gülzâr-ı cinân eyler
Bu gönlüm tâ ezel ol pâdişâhın taht-gâhıdır
Niçün dil-mürdeler ol dil-nişîni lâ-mekân eyler
Sehâb-ı cism içinde gizlenüp ol neyyir-i a'zam
Yine her zerreden yüz gösterüp hüsnün nihân eyler
Kemâl-i hikmetin sûretde tahrîr eyleyen Müştâk
Velî ma'nâda hep kendi yazar kendi beyân eyler
(Gündoğdu, Mehmed Kemal (1997). Müştâk Baba. İstanbul. MEB. Yay. 130, 131.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Ankara'nın Başkent Olacağına İşaret Ettiğinin Söylendiği Gazel
Me'vâ-yı nâzenîne kim elf olursa efser
Lâ-büd olur o me'vâ İslambol ile hem-ser
Nûn ve'l-kalem başından alınsa Nûn-ı Yûnûs
Aldıkda harf-i dîger olur bu remz azher
Miftâh-ı Sûre-i Kâf ser-haddi kâf-tâ-kâf
Munzam olunmak ister râ-yı Resûl Peyâmber
Hây u hûy ile âhir maksûd oldı zâhir
Beyt-i veliyyü'l-ekrem El-hâc Iyd-ı Ekber
Ey pâdişâh-ı fahhâm Sultân Hacı Bayrâm
Rûhânî ister ikrâm Müştâk-ı abd-i çâker
Gazel
Reh-i Mevlâ'da her kim aşk ile cismini cân eyler
Gönül murgı gibi pervâz idüp tayy-ı mekân eyler
Gezen Hak gezdiren Hak söyleyen Hak söyleden Hak'dır
Velî ârifleri kendine kendi tercümân eyler
Bana ketm-i ma'ânî emrin eyler Hazret-i Cânân
Yine ketm itmeyüp esrârını kendi ayân eyler
Zihî dildâr-ı dâver yere göge sığmayan dilber
Benim gönlümde dâ'im seyr-i gülzâr-ı cinân eyler
Bu gönlüm tâ ezel ol pâdişâhın taht-gâhıdır
Niçün dil-mürdeler ol dil-nişîni lâ-mekân eyler
Sehâb-ı cism içinde gizlenüp ol neyyir-i a'zam
Yine her zerreden yüz gösterüp hüsnün nihân eyler
Kemâl-i hikmetin sûretde tahrîr eyleyen Müştâk
Velî ma'nâda hep kendi yazar kendi beyân eyler
(Gündoğdu, Mehmed Kemal (1997). Müştâk Baba. İstanbul. MEB. Yay. 130, 131.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | DERVİŞOĞLU/RECEP, Recep | d. 1845 - ö. 27.05.1915 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HAZRET, Muhammedin Ziyauddin | d. 1855/1858? - ö. 1924 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Ahmet Alptekin | d. 12 Ekim 1964 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | KÂMİL, Enderunlu Hasan Kâmil Bey | d. 1759-60 - ö. 1786-87 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | SA'ÎD, Fethî-zâde Sa'dullâh Sa'îd Efendi | d. 1759 - ö. 1831 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | KAYGULU HALİL EFENDİ | d. 1759 - ö. 1818 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | ES‘AD, Kerküklü Mehmed Es‘ad | d. ? - ö. 1832 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | RA'NÂ, Mustafa Ra'nâ Efendi | d. ? - ö. 1832 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | SÂBİT, Sâdık Sâbit, İranlı | d. ? - ö. 1832 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Hakîkî, Ağa-zâde Mehmed Dede | d. ? - ö. 1652 | Meslek | Görüntüle |
11 | SELÂMÎ, Mustafa | d. ? - ö. 1813 | Meslek | Görüntüle |
12 | VÂHİB ÜMMÎ, Abdülvahhap | d. ? - ö. 1595 | Meslek | Görüntüle |
13 | MA'RİFÎ, Muhammed, Fethu’l-Ma'ârif | d. 1719-20 - ö. 1824 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MUHLİS, Abdullah Ağa | d. ? - ö. 19. yy. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | SELÎM SIRRI PAŞA | d. 1800 - ö. 1847 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | KÂRÎ, Ahmed Dede Pindârî | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | BEHCET, Mustafa Behcet Efendi | d. ? - ö. Nisan-Mayıs 1768 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | HASAN/ÜMMÎ SİNAN-ZÂDE, Şeyh Hasan Efendi | d. ? - ö. 1677-78 | Madde Adı | Görüntüle |