Madde Detay
SEYYİD SEYFÎ / Seyyid Nizamoğlu, Şeyh Seyyid Seyfullah Kasım b. Şeyh Seyyid Nizameddin Efendi
(d. 16. Asır/? - ö. 1010/1601)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
İstanbul’da doğdu. Silivrikapı tekkesi şeyhi Seyyid Nizameddin Ahmed Efendi’nin oğludur. Doğum tarihi tam olarak bilinmez. Asıl adı Seyyid Seyfullâh Kāsım olup babasının ismine izâfetle Seyyîd Nizâmoğlu denmekle meşhur oldu. Halvetiyye tarikatının Sinaniyye kolunun kurucusu olan İbrahim Ümmî Sinan’dan ders alıp eğitimini tamamladı ve H. 1010 Muharrem’inde (M. 1601 Temmuz) İstanbul’daki vefatına kadar Silivrikapı Emirler Tekkesi’nde irşad faaliyetlerini sürdürdü. Vefatının ardından bu tekkenin haziresine defnedildi. Adı geçen tekkede kendi nesli uzun süre irşad faaliyetlerini sürdürdü.
Nizamoğlu, Seyfî ve Nizamoğlu mahlaslarını kullandı. Şiirlerinde çokça işlediği konular, İlâhî aşk, ehl-i beyt sevgisi ve on iki imama bağlılıktır. Nizamoğlu’nun manzum eserleri bir külliyat hâlinde İstanbul’da 1288 / 1871-1872 ve 1326 / 1908-1909 yıllarında basılmıştır.
Velut bir şair olan Nizamoğlu’nun eserleri şunlardır:
Mi‘râcü’l-mü’minîn: Eserde abdest alırken dikkat edilmesi gereken hususlardan bahsedilmiştir. Bursalı Mehmed Tahir’in Silsile-i Tarîkat, Silsile-i Nesebiyye olarak zikrettiği iki eser Mi‘râcü’l-mü‘minîn’in sonunda yer almaktadır.
Câmi‘ü’l-ma‘ârif: Seyyid Nizamoğlu’nun baş tarafında esmâ-i hüsnâyı açıklayan; sonunda ise tarikatın esaslarını anlatan manzumeler bulunan eseridir.
Şeref-i Siyâdet: Seyyidlik ve Ehl-i Beyti konu edinen eseridir. Seyyidlere saygı gösterilmemesi ve Ehl-i Beytin uğradığı zulümler eserin temelini teşkil etmektedir.
Ma‘denü’l-ma‘ârif: Türlü ayet ve hadislerin tasavvufî yönden şerhidir.
Esrârü’l-‘ârifîn: Şeref-i Siyâdet’e benzer bir muhtevaya sahip eser, Ehl-i Beyti ve Hz. Peygamber’i sevmekle ilgili hadislerden meydana gelmektedir.
Seyr-i Sülûk: Devriye türündeki manzumelerden oluşan eseridir.
Dîvân: 200 civarında gazel, 3 murabba, 3 müseddes, 8 terci-i bend, 1 terkib-i bend, 2 mesnevi, 5 kıta, 17 beyit ve hece ile yazılmış 52 manzumeden oluşmaktadır. Divan’ı eski harflerle basılmıştır. Gayri mürettep bir şekilde basılmış olan 1871 tarihli divanı, şeklen divan ve saz şiirleri yolunda yazılmış, lirik-didaktik ilahilerle doludur. Divan şiiri tarzındakiler bu yolda kendine kadar gelen tekke şiirinin devam ve tekamül yolu üzerindedir (Kocatürk 1970: 398). Nizamoğlu’nun birer küçük eser halinde olan manzum risaleleri matbu divanının baş tarafına konmuştur. Kısmen mesnevi şeklinde olup içlerinde “hale münasip” gazel şeklinde şiirler de vardır. Tarikat edasını, Muhammed’e saygıyı anlatıp dini ve dünyevî öğütler veren bu risalelerin müşterek ruhu divanındaki umumî didaktik ruhun aynıdır ve kendinden evvelki tekke edebiyatı tefekkürüne yeni bir şey ilave etmemektedir. Ara sıra muhitten bahsederken mesela zamanındaki kahvehanelerin tasviri gibi oldukça enteresan sahneler tesbit etmektedir. Edebi evsaf bakımından aruzla yazılan dinî-didaktik şiirlerin devamıdır (Kocatürk 1970: 400).
Câmi‘ü’l-ma‘ârif (Mensur): Seyyid Nizam, Merkez Efendi, Emir Efendi, İbrahim Ümmî Sinan gibi devrin önemli mutasavvıflarının hayat ve kerametlerini anlatan bir eserdir.
Tâc-nâme: Tarikat tacları ve taclardaki sembollerin mânâları üzerine yazılmış bir eserdir.
Miftâh-ı Vahdet-i Vücûd: Vahdet-i vücûd konusu üzerine bina edilmiş bir eserdir. Eserin Seyyid Nizamoğlu’na mı yoksa babasına mı ait olduğu netlik kazanmamıştır.
Seyyid Nizamoğlu’nun eserleri incelendiğinde edebî bir kaygı gütmekten ziyade bir irşâd çabası içinde olduğu; şiiri, dinî-tasavvufî fikirlerin aktarımı için bir araç olarak gördüğü anlaşılır. Şiirlerinin bazılarını açık bir şekilde müridlere, bazılarını mürşidlere ithaf etmiştir. Bu manzumelerde müridin taşıması gereken özellikleri, mürşidin nasıl bir yapı ve tavır sahibi olması gerektiğini anlatmıştır.
Seyfî'nin şiirlerinde Nesimî tesiri ve ara sıra ruhen de ona benzeyiş göze çarpıyor “Cemâlin Pertev-i nur-ı Hudadır/Yüzünde râyât-ı Kur’an yazılmış/Anı kim okumaz Hakk’dan cüdadır/Senin Seyd Nizameddin yolunda/Nesimî gibi can verse revadır” (Kocatürk 1970: 398). Nazmı mükemmel olmamakla beraber umumiyetle canlı, düzgün ve samimi olan şair, bu gibi mısraları ile 17. yüzyılın düzgün ve mükemmel edalı münevver tekke şairlerine doğru da gitmektedir (Kocatürk 1970: 398). Fakat daha mühim, daha değerli ve her bakımdan daha enteresan olan şiirleri saz şiiri yolunda yazdıklarıdır. Bunlarda temiz ve sevimli bir dil içinde lirik bir ruh vardır. Nizamoğlu, tekke edebiyatının tefekkür ve felsefesine yeni bir şey eklemiyor; fakat daha yeni bir dil ve duygu ile onu devam ettiriyor (Kocatürk 1970: 398). Fikir ve ruh bakımından olduğu gibi dil ve eda bakımından da bir Yunus muakkibidir. Dervişliği anlatırken devrinin meselesi olan semâ’nın helalliğine de temas ediyor. Allah’a karşı aşk duygularını ve ıstıraplarını ifadede samimi ve duyguludur. İlahisi dil ve eda bakımından da sevimli bir olgunluk göstermektedir (Kocatürk 1970: 399-400).
Münevver bir zümre içinde İstanbul’da yaşayan şair, ara sıra, ilahi aşk çevresinden çıkarak muhitinden akisler veriyor. Bütün sofiler gibi, dünya düşkünlüklerine, muhterislere, iki yüzlü sofilere sık sık çatan şairin didaktik şiirlerinde de ifadesi ve ifade unsurları birçok tekke şairlerine nazaran daha geniştir. Dini bilgisi ile birlikte az çok edebi kültürü de olan Nizamoğlu şiirin şekil ve estetik evsafını temine muktedir görünmektedir. Fakat lafız sanatlarına hiç yer vermediği gibi, şekilde ritm ve mükemmeliyete de ehemmiyet vermemekte ve bazen aynı manzumede muhtelif aruz vezinlerini dahi kullanmakta, aruzla heceyi de karıştırır gibi mühmel manzumeler de yazmaktadır. Bununla beraber ara sıra şekil ve eda bakımdan olgun ve düzgün şiirler vermektedir. Bunlarla Türk şiirinin seyri içinde muayyen bir yer alabiliyor ve dinî –tasavvufî lirizm bakımından da değer gösterebiliyor. Hece şiirinde Yunus’a en çok yaklaşanlardandır. Halk tarafından çok tanınmış ve ilahileri asırlarca okunmuş tekke şairlerindendir. Bu evsafıyla tekke şiirinin belli başlı şahsiyetleri arasına girmiştir. Fakat edebî sanat karşısında, derin, geniş ve orijinal bir şahsiyet gösteren ölmez şairlerimizden olamamıştır (Kocatürk 1970: 400).
Şiirlerinde sanattan ziyade irşad kaygısı gütmesi sebebiyle sade bir dil ve sanattan uzak bir üslup tercih etmiştir. Şiirlerinde tasavvufî terimler dışında külfetli kelime kullanmamış olan şair bu terimleri de yine şiirlerinde açıklar.
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Ahmet Rifat (1882-1883). Lugât-ı Târihiyye ve Coğrafiyye. İstanbul.
Ekinci, Ramazan (hzl.) (2012). Hâfız Hüseyin Ayvansarâyî, Vefeyât-ı Ayvansarâyî, İzmir: Tibyan Yay.
Kocatürk, Vasfi Mahir (1968). Tekke Şiiri Antolojisi. Ankara: Ayyıldız Matbaası.
Kocatürk, Vasfi Mahir (1970). Büyük Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Nail Tuman, Tuhfe-i Nâ’ilî. Ankara: Bizim Büro Yay.
Manzûme-i Mürşid. Manisa Yazma Eserler Kütüphanesi. MHK 05836/07, vr. 94b-96b.
Müstakîm-zâde Süleyman Sa‘deddîn. Mecelletü’n-nisâb fi’n-niseb ve’l-kunâ ve’l-elkāb. Süleymaniye Ktp. Hâlet Efendi bl. nu. 628.
Tatçı, Mustafa (hzl.) (2003). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri I-II-III. Ankara: Bizim Büro Yay.
Tosun, Necdet (2009). “Seyyid Nizamoğlu”. İslam Ansiklopedisi. C. 37. İstanbul: TDV Yay. 73-74.
Yaman, Mehmet (1976). Seyyid Nizamoğlu Hayatı-Eserleri Divanı. İstanbul: Can Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. EMİNE ÇAKIR & ARAŞ. GÖR. ERDEM CAN ÖZTÜRKYayın Tarihi: 20.09.2013Güncelleme Tarihi: 28.10.2020Eserlerinden Örnekler
Mürîd-i Sâdık Hakkında:
Mürîdüm mürşide diyen kişiler
Gerek erkek ola gerek dişiler
Yigirmi dürlü fi’l olursa sizde
Mürîd oldı dirüz sizleri biz de
Birisi tevbe vü telkîndür anun
Ki tevbe ile tâ kurtula cânun
İkinci zühd ü takvâ ile ‘âmil
Olanlar oldı dervîşlikde kâmil
Ki ya’nì mâl ü mansıbda ne kim var
Kamu olara mîrâs ide ey yâr
Üçincisi mücerred olagör var
‘Iyân ola sana şol gizlü esrâr
Mahabbet eyleme ehl ü ‘ıyâle
Düşürmeye seni özge hayâle
Budur dördinci olma ehl-i bid’at
Olagör ehl-i sünnet ve’l-cemâ’at
Beşinci ehl-i takvâda olagör
Harâm yime ki gönlün olmaya kör
***
Mesnevî:
Cân ü ten biri birinden dûr değil
Lîk cânı görmeğe destûr değil
Cân görünmez ten sır ey cânım benim
Cân içindir bunda seyrânım benim
Destûr oldu çünkim bize Şâh'dan
Andın aklı gele nûrullâhdan
Andın andan nefs gele ey ahî
Hem nücûma hem anâsıra dahi
Hem nebâta ma'dene geldik ey cân
Cism-i hayvânda gelüp tutduk mekân
Hak inâyet etdi geldik âdeme
Yol açıldı yine evvelki deme
Ol seferden gelirken hem-çü tâb
Eyledik yetmiş bin nûrânî hicâb
***
İlahi
Aşkınla yanıp kül et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Çiğnet yüzüm yol et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Mevlâm! ver aşkını bana
Hayranın olayım senin
Bülbül gibi cemaline
Nâlânın olayım senin
Yandır beni, yandır beni!
Aşk meyine kandır beni!
Sarhoş edip döndür beni!
Mestanın olayım senin!
(Kocatürk, Vasfi Mahir (1970). Büyük Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi. 399-400)
***
İlahi
Beni bu nefsim
Eyledi hayran
Gam mıdır etsem
Nale vü efgan!
Bağrımı yar, gör!
Anda ne var gör!
Derd ü gamınla
Dopdoludur can…
Pervaneler var
Şem’a yanarlar
Ateş-i aşka
Sen de yürü yan!
Hay! Ne durursun?
Nasıl yürürsün?
Yollar ıssızdır
Kalmadı kervan
Durma çalış git!
Menziline yet!
Baki değildir
Sana bu devran
Ölmeden ölsem
Yüzünü görsem
Canımı versem
Vaslına kurban
Seyid Seyfi, gel!
Mürşit elin al!
Evliye tâ kim,
Derdine derman
(Kocatürk, Vasfi Mahir (1968). Tekke Şiiri Antolojisi. Ankara: Ayyıldız Matbaası. 234-235)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 20.09.2013Güncelleme Tarihi: 28.10.2020Eserlerinden Örnekler
Mürîd-i Sâdık Hakkında:
Mürîdüm mürşide diyen kişiler
Gerek erkek ola gerek dişiler
Yigirmi dürlü fi’l olursa sizde
Mürîd oldı dirüz sizleri biz de
Birisi tevbe vü telkîndür anun
Ki tevbe ile tâ kurtula cânun
İkinci zühd ü takvâ ile ‘âmil
Olanlar oldı dervîşlikde kâmil
Ki ya’nì mâl ü mansıbda ne kim var
Kamu olara mîrâs ide ey yâr
Üçincisi mücerred olagör var
‘Iyân ola sana şol gizlü esrâr
Mahabbet eyleme ehl ü ‘ıyâle
Düşürmeye seni özge hayâle
Budur dördinci olma ehl-i bid’at
Olagör ehl-i sünnet ve’l-cemâ’at
Beşinci ehl-i takvâda olagör
Harâm yime ki gönlün olmaya kör
***
Mesnevî:
Cân ü ten biri birinden dûr değil
Lîk cânı görmeğe destûr değil
Cân görünmez ten sır ey cânım benim
Cân içindir bunda seyrânım benim
Destûr oldu çünkim bize Şâh'dan
Andın aklı gele nûrullâhdan
Andın andan nefs gele ey ahî
Hem nücûma hem anâsıra dahi
Hem nebâta ma'dene geldik ey cân
Cism-i hayvânda gelüp tutduk mekân
Hak inâyet etdi geldik âdeme
Yol açıldı yine evvelki deme
Ol seferden gelirken hem-çü tâb
Eyledik yetmiş bin nûrânî hicâb
***
İlahi
Aşkınla yanıp kül et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Çiğnet yüzüm yol et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Mevlâm! ver aşkını bana
Hayranın olayım senin
Bülbül gibi cemaline
Nâlânın olayım senin
Yandır beni, yandır beni!
Aşk meyine kandır beni!
Sarhoş edip döndür beni!
Mestanın olayım senin!
(Kocatürk, Vasfi Mahir (1970). Büyük Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi. 399-400)
***
İlahi
Beni bu nefsim
Eyledi hayran
Gam mıdır etsem
Nale vü efgan!
Bağrımı yar, gör!
Anda ne var gör!
Derd ü gamınla
Dopdoludur can…
Pervaneler var
Şem’a yanarlar
Ateş-i aşka
Sen de yürü yan!
Hay! Ne durursun?
Nasıl yürürsün?
Yollar ıssızdır
Kalmadı kervan
Durma çalış git!
Menziline yet!
Baki değildir
Sana bu devran
Ölmeden ölsem
Yüzünü görsem
Canımı versem
Vaslına kurban
Seyid Seyfi, gel!
Mürşit elin al!
Evliye tâ kim,
Derdine derman
(Kocatürk, Vasfi Mahir (1968). Tekke Şiiri Antolojisi. Ankara: Ayyıldız Matbaası. 234-235)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 28.10.2020Eserlerinden Örnekler
Mürîd-i Sâdık Hakkında:
Mürîdüm mürşide diyen kişiler
Gerek erkek ola gerek dişiler
Yigirmi dürlü fi’l olursa sizde
Mürîd oldı dirüz sizleri biz de
Birisi tevbe vü telkîndür anun
Ki tevbe ile tâ kurtula cânun
İkinci zühd ü takvâ ile ‘âmil
Olanlar oldı dervîşlikde kâmil
Ki ya’nì mâl ü mansıbda ne kim var
Kamu olara mîrâs ide ey yâr
Üçincisi mücerred olagör var
‘Iyân ola sana şol gizlü esrâr
Mahabbet eyleme ehl ü ‘ıyâle
Düşürmeye seni özge hayâle
Budur dördinci olma ehl-i bid’at
Olagör ehl-i sünnet ve’l-cemâ’at
Beşinci ehl-i takvâda olagör
Harâm yime ki gönlün olmaya kör
***
Mesnevî:
Cân ü ten biri birinden dûr değil
Lîk cânı görmeğe destûr değil
Cân görünmez ten sır ey cânım benim
Cân içindir bunda seyrânım benim
Destûr oldu çünkim bize Şâh'dan
Andın aklı gele nûrullâhdan
Andın andan nefs gele ey ahî
Hem nücûma hem anâsıra dahi
Hem nebâta ma'dene geldik ey cân
Cism-i hayvânda gelüp tutduk mekân
Hak inâyet etdi geldik âdeme
Yol açıldı yine evvelki deme
Ol seferden gelirken hem-çü tâb
Eyledik yetmiş bin nûrânî hicâb
***
İlahi
Aşkınla yanıp kül et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Çiğnet yüzüm yol et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Mevlâm! ver aşkını bana
Hayranın olayım senin
Bülbül gibi cemaline
Nâlânın olayım senin
Yandır beni, yandır beni!
Aşk meyine kandır beni!
Sarhoş edip döndür beni!
Mestanın olayım senin!
(Kocatürk, Vasfi Mahir (1970). Büyük Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi. 399-400)
***
İlahi
Beni bu nefsim
Eyledi hayran
Gam mıdır etsem
Nale vü efgan!
Bağrımı yar, gör!
Anda ne var gör!
Derd ü gamınla
Dopdoludur can…
Pervaneler var
Şem’a yanarlar
Ateş-i aşka
Sen de yürü yan!
Hay! Ne durursun?
Nasıl yürürsün?
Yollar ıssızdır
Kalmadı kervan
Durma çalış git!
Menziline yet!
Baki değildir
Sana bu devran
Ölmeden ölsem
Yüzünü görsem
Canımı versem
Vaslına kurban
Seyid Seyfi, gel!
Mürşit elin al!
Evliye tâ kim,
Derdine derman
(Kocatürk, Vasfi Mahir (1968). Tekke Şiiri Antolojisi. Ankara: Ayyıldız Matbaası. 234-235)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Mürîd-i Sâdık Hakkında:
Mürîdüm mürşide diyen kişiler
Gerek erkek ola gerek dişiler
Yigirmi dürlü fi’l olursa sizde
Mürîd oldı dirüz sizleri biz de
Birisi tevbe vü telkîndür anun
Ki tevbe ile tâ kurtula cânun
İkinci zühd ü takvâ ile ‘âmil
Olanlar oldı dervîşlikde kâmil
Ki ya’nì mâl ü mansıbda ne kim var
Kamu olara mîrâs ide ey yâr
Üçincisi mücerred olagör var
‘Iyân ola sana şol gizlü esrâr
Mahabbet eyleme ehl ü ‘ıyâle
Düşürmeye seni özge hayâle
Budur dördinci olma ehl-i bid’at
Olagör ehl-i sünnet ve’l-cemâ’at
Beşinci ehl-i takvâda olagör
Harâm yime ki gönlün olmaya kör
***
Mesnevî:
Cân ü ten biri birinden dûr değil
Lîk cânı görmeğe destûr değil
Cân görünmez ten sır ey cânım benim
Cân içindir bunda seyrânım benim
Destûr oldu çünkim bize Şâh'dan
Andın aklı gele nûrullâhdan
Andın andan nefs gele ey ahî
Hem nücûma hem anâsıra dahi
Hem nebâta ma'dene geldik ey cân
Cism-i hayvânda gelüp tutduk mekân
Hak inâyet etdi geldik âdeme
Yol açıldı yine evvelki deme
Ol seferden gelirken hem-çü tâb
Eyledik yetmiş bin nûrânî hicâb
***
İlahi
Aşkınla yanıp kül et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Çiğnet yüzüm yol et beni
Tek bulayım Mevlam seni
Mevlâm! ver aşkını bana
Hayranın olayım senin
Bülbül gibi cemaline
Nâlânın olayım senin
Yandır beni, yandır beni!
Aşk meyine kandır beni!
Sarhoş edip döndür beni!
Mestanın olayım senin!
(Kocatürk, Vasfi Mahir (1970). Büyük Türk Edebiyatı Tarihi. Ankara: Edebiyat Yayınevi. 399-400)
***
İlahi
Beni bu nefsim
Eyledi hayran
Gam mıdır etsem
Nale vü efgan!
Bağrımı yar, gör!
Anda ne var gör!
Derd ü gamınla
Dopdoludur can…
Pervaneler var
Şem’a yanarlar
Ateş-i aşka
Sen de yürü yan!
Hay! Ne durursun?
Nasıl yürürsün?
Yollar ıssızdır
Kalmadı kervan
Durma çalış git!
Menziline yet!
Baki değildir
Sana bu devran
Ölmeden ölsem
Yüzünü görsem
Canımı versem
Vaslına kurban
Seyid Seyfi, gel!
Mürşit elin al!
Evliye tâ kim,
Derdine derman
(Kocatürk, Vasfi Mahir (1968). Tekke Şiiri Antolojisi. Ankara: Ayyıldız Matbaası. 234-235)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | CÂMÎ, Habîb-zâde Abdülbâkî Câmî Çelebi | d. ? - ö. 1610-11 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | NÂFİ‘, Yahyâ Çelebi-zâde Mehmed Abdünnâfi‘ Efendi | d. ? - ö. 1857 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | HÜSNÎ, Süleymân Hüsnî Paşa | d. 1838 - ö. 1890 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | KEMÂL, Kemâl Ahmed Dede | d. 1526-27(?) - ö. 1601-02 veya 1615 (?) | Ölüm Yılı | Görüntüle |
5 | FÂNÎ, Fânî Çelebi | d. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonra | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | ZILLÎ, Şeyh Muslihiddin Efendi | d. ? - ö. 1601 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | Zeki Ali | d. 1951 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
8 | Nilgün Acar | d. 18 Ekim 1954 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
9 | Naim Kazım | d. 1945 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
10 | ŞA'BÂN HALÎFE | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | ŞUHUDÎ, Şuhudî Çelebi | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | AHMED ÇELEBİ-ZÂDE, Mustafa Efendi | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | BAHŞÎ, Bahşî Çelebi | d. ? - ö. 1625 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | SAİD EMRE, Molla Sadeddin | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | HAMDÎ, Hamdî Bey, Bursalı | d. 1877 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |