MEHMET, Mehmet Yakıcı

(d. 1879 / ö. 26.01.1950)
âşık
(Âşık / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Mehmet Yakıcı, 1879'da Konya'nın Sarnıç ma­hallesinde doğmuştur (Sakaoğlu 1985: 66; Günay 1986: 175; Başgöz 1956: 188; Önder 1951; Ergun-Uğur 1926: 70; Usman 1942: 25; Hınçer 1952; Köksal 1978: 148; Bayrı 1957: 11; Cunbur 1968: 331). Babası, Konya merkez Göçü köyünün/mahallesinin kurucusu Hacıvahhapoğulları'ndan Bekir Ağa'dır. Bekir Ağa hâli vakti yerinde, ova köylerinin hatırı sayılır kişilerindendi. Annesi, şehrin tanınmış ailelerinden birinin kızı olan Münevver Hanım'dır (Sakaoğlu 1985: 66). Bekir Ağa ile Münevver Hanım'ın üçü kız ikisi erkek beş çocuğu dünyaya gelmiş; ancak Mehmet dışında bütün çocuk­ları kendileri hayattayken öldükleri için Mehmet, ailenin tek çocuğu olarak kalmıştır. Bu sebeple Bekir Ağa, oğlunun eğitimiyle yakından ilgilenmiş, onun iyi bir şekilde yetişmesi hususunda gayret göstermiştir (Sakaoğlu 1985: 67). Mehmet, ilköğrenimine evlerinin bulunduğu Sarnıç mahallesini de içine alan Sedirler (Sadırlar) semtindeki Mes'ûd Efendi Mektebi'nde başlar. On bir yaşına kadar öğrenimine bu okulda devam eder (Yakıcı 1992: 52). 1895'te Bekir Ağa, 16 yaşındaki oğlu Mehmet'i Konyalı Postalcı Lâtif Usta'nın kızı Şerife ile evlendirir (Sakaoğlu 1985: 67). Mehmet ile Şerife'nin bu evlilikten on çocukları dünyaya gelir (Yakıcı 1992: 52). Bekir Ağa, 1897'de, kırk beş yaşındayken vefat eder. Göçü köyündeki işlerin yürütülebilmesi için Mehmet çiftin çubuğun başına geçer. Konya'da geçen çocukluk gün­leri geride kalmış; ekin ekmek, çift sürmek vb. çiftçilik işleriyle uğraşmaya başlar (Sakaoğlu 1985: 67). Âşık Mehmet, kışları Konya'da ikâmet etmekle birlikte bahar ve yaz aylarını köyleri olan Göçü'de geçirir. Çiftini sürmüş, ekinini ekmiş, koyunları için yay­laya göçer, zaman zaman da develerinin başına geçerek deve kervanıyla eşya ve yolcu taşır (Yakıcı 1992: 53). 1914'te seferberlik ilan edilince onu da askere alırlar ve amele taburuna yazarlar. Konya-Mersin yolu üze­rinde bulunan Karaaslan yolunu yapacak olan askerî birlik­te çalışmaya başlar. Kendisinin belirttiğine göre âşıklığı ilk defa burada ortaya çıkar. Doğaçlama söylediği şiirlerle komutanların dikkatini çeken âşık, onbaşılığa ter­fi ettirilir. Fakat daha sonra, askere verilen karavana için söylediği taşlamalar sebebiyle İstanbul Çekmece'ye gönderilir. Bir müddet Büyükçekmece'deki Bozdar çiftliğinde çalışır. Oradan da İstanbul Boğazı’nın Karadeniz tarafında yer alan Demirci koyuna istihkamcı olarak gönderilir. Daha sonra kırk dört lira bedel vererek memleketi Konya'ya döner (Yakıcı 1992: 55). 1916'da Âşık Mehmet, Göçü köyünün muhtar­lığını yürütür. Seferberlik yıllarında muhtarlık yapmanın güçlükleriyle karşı karşıya kalır. 1927'de başlayan şiddetli kuraklık 1933 yılına kadar devam eder. Bunun üzerinde köylerden şehirlere bir iç göç başlar. Âşık Mehmet de köyüne küser ve zaten kışları ikâmet etmekte olduğu Konya'ya döner (Sakaoğlu 1985: 72). Vali oluruyla beş yıl kadar (1928-1932) Millî Eğitim'in çeşitli bi­rimlerinde çalışan Âşık Mehmet, köydeki işlerinin düzelmesi üzerine, kendisine zor gelen bu görevden ayrılır. Yaz­ları köyündeki işlerini takip eden âşık, kışları da boş durmamış, Konya'nın Aziziye Camii civarında bulunan "Kadınlar Pazarı" adlı semtte kuru ve hayvansal gıdalar üzerine bakkallık yaparak zamanını değerlendirmiştir. Bu işini hamamda düşüp ayağının kırılması ve hastalanmasına kadar sürdürür (Yakıcı 1992: 59). Âşık Mehmet, kendi deyişiyle "aşk badesi"ni 1904'te, 25 yaşındayken içmiştir (Yakıcı 1992: 60). Âşık Mehmet'in aşk badesini içmesi olayında temel motif sazın kırılmasıdır. Bütün araştırıcılar bu hususta birleşmekle birlikte olayın oluş biçiminde farklılıklar söz konusudur. Âşık Mehmet'in ağzından anlatılan olayda pîrin yanında bir de boynunda saz asılı adam bulunmaktadır (Yakıcı 1992: 60). Boynunda saz asılı olan bu adam ne Hınçer (1952: 72)’in ne de Raşit Usman (1942: 25) ve Fakir Usman (1949: 11)’ın verdikleri aşk badesini içiş olayı içerisinde yer almaktadır. Kendi ağzından anlatılan bade içme olayında Âşık Mehmet birinci kadehi sazı kırmadan önce içmiş, sazı kırdığı için ikinci kadehi içememiş, bu sebeple de saz çalamadığı için âşıklığı yarım kalmıştır. Zaten onun âşıklığının önemli tarafı "okur gibi" söylemiş olması, kuvvetli bir irtical gücüne sahip bulunmasıdır. Umay Günay, Âşık Mehmet'in bâde içme motifi konusunda şu değerlendirmeyi yapmaktadır: "Konyalı Âşık Mehmet'e ait olan bu rüya da müstakil tipler arasında yer alacak kadar asıl tip rüyalardan uzaklaşmış bir örnektir. Rüyada gördüğü âşığın sazını kırması, ferdî psikoloji ile ilgili olsa gerek; benzerine halk edebiyatı ürünleri arasında rastlanmamaktadır. Rüyada yarım kalan bir şeyler vardır ki bu onun yarım bıraktığı medrese tahsiline karşı duyduğu arzu ile ilgili olabilir. Bu rüya örneğinde Âşık Mehmet'in ferdî şuuraltı kollektif şuuraltından daha etkilidir ve motifi ferdî haya­tına göre değiştirmiştir." (Günay 1986: 175).

Torunu Ali Yakıcı'nın hazırlamış olduğu Âşık Mehmet Yakıcı'yı konu alan Doktora tezinde (1992) yer alan 217 şiir­den yalnız yedisinde "Mehmet" ve "Mehmed-i Sâdık" mahlası­nı tercih etmiş, diğer bütün şiirlerinde ise "Âşık Mehmet" tapşırmasını yaparak “Âşık Mehmet”i mahlas olarak kullanmış­tır. 1934 yılında kabul edilen Soyadı Kanunu'ndan sonra ona, kendisine en çok yakışan kelime soyad olarak verilmiş­tir. "Yakmak" fiilinden türetilen Yakıcı soyadı, onun türkü/destan yakmaktaki gücünün kelimelere dökülmüş bir ifadesi olmuştur (Sakaoğlu 1985: 73). Âşık Mehmet, hiçbir şiirinde "Yakıcı" soyadını mahlas olarak kullanmamıştır (Yakıcı 1992:84).

Âşık Mehmet, başta Âşık Tahir olmak üzere, Gufrânî, Sey­dişehirli Kıl Mehmet, Âşık Yahya, Serbestî, Sümmânî, Âşık Vey­sel, Âşık Cemal gibi dönemin güçlü halk şairleriyle zaman zaman Kayıklı Kahve’de, Tahir'in kahvesinde, Halkevi salonla­rında karşılaşmış, atışmalar yapmıştır (Kişmir 1949). Zaman zaman da Çopur İsmail, Daldının Cevdet, Seyit Mehmet, Yorgancı Recep, Topal Murat Tiftik, Silleli İbrahim Berberoğlu, Mustafa Fındık gibi saz ve söz ustalarıyla muhabbet meclislerinde bir araya gelmiş, karşılıklı "divanlar" söylemiş, koşmalarıyla sazlara eşlik etmiş, türküler okumuştur (Bedir 1988).

1947 yılını 1948'e bağlayan kış aylarından birinde bir cuma günü Âşık Mehmet, yıkanmak üzere gittiği Mahkeme Hamamı'nda bir sabuna basarak düşmüş, bacak kemiği kalçasın­dan çıkmıştır. Göstermediği doktor ve çıkıkçı kalmadıysa da bir şifa bulamamıştır (Sakaoğlu 1985: 73). Bu hastalık onun ölüm sebebi olmuştur ve 26 Ocak 1950'de vefat etmiştir. Ölüm haberini bütün Kon­ya gazeteleri manşetten vermiştir. Bugün, Konya Üçler Mezarlığı'nın kuzeydoğu tarafında, Hacı Veyiszâde Hoca'nın mezarının güneyinde metfundur. Me­zar taşında şunlar yazılıdır: "Hüvelbâki/Benim iki cihan içre muradım ol Hûda'dandır/Ümidim rûz-ı mahşerde Muhammed Mustafa'dandır/Göçülü Âşık Mehmet Yakıcı".

Âşık Mehmet'in özellikle irticâlen/doğaçlama söylerken hiçbir sıkıntı çekmemesi, akıcı bir şiir diline sahip oluşu, şair­liğinin önemli bir yönünü meydana getirmektedir. Bu sebep­ledir ki Âşık Mehmet, Konya'nın âşık kahvelerinden Halkevi salonlarına, Radyoevi'ne, Ankara'daki devlet törenlerine, sosyete balolarına bir sanatçı kudretiyle gitmiş, kendisini dinleyenleri mest ederek alkışlanmış, şöhrete ulaşmıştır.

Âşık Mehmet, saz ve söz meclislerinde, meydan kahve­lerinde, âşıklarla atışma yaptığı salonlarda sazı elinde âşıklığın bir unsuru olarak bulundurmuş, fakat saz çalmamıştır. Çünkü rüyasında sazı kırmıştır. Bu sebeple de elinde sazıyla ustalık yapmamış, çıraklar yetiştirmemiştir. Ama irticalen söylediği şiirlerle ve sanatkâr kişi­liğiyle döneminde etkili olmuş, kendisini örnek alarak âşık tarzı şiir söyleyen ve yazan şairlerin yetişmesini sağlamıştır. Bunlar; Feyzi Halıcı, Ali Rıd­van Bülbül, Cemal Oğuz Öcal, Celal Refterlioğlu, Âşık Baytâri ve oğlu Abdüllatif'dir. 1966 yılı Ekim ayında birincisi gerçekleştirilen Türkiye Âşıklar Bayramı'nda da­ğıtılan armağanlardan biri de Âşık Mehmet adına bağışlanmıştır (Halıcı 1981: 3). Farklı tarihlerde Bayrama katılan kimi âşıklar "Âşık Mehmet Yakıcı Armağanı"nı kazanmışlardır (Sakaoğlu 1985: 74). Bunlardan, Dokuzuncu Türkiye Âşıklar Bayramı'nda, "Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı" ödülünü Âşık Mevlüt İhsânî kazanmıştır (Hınçer 1974: 7184). Konya Belediyesi, bir kadirbilirlik örneği göstererek, doğduğu Sedirler semtindeki bir sokağa "Âşık Mehmet Yakıcı" adını vermiştir (Sakaoğlu 1985: 74). 1952 yılı Kasım ayı başında, Konya sokaklarına yeni isimler veren Belediye Meclisi, 297. sokağın adını "Âşık Mehmet Yakıcı Sokağı" olarak belirlemiştir (Yeni Konya 1952). Daha sonra caddeye dönüşen bu sokağın adı Âşık Mehmet Yakıcı Caddesi olarak yeniden düzenlenmiştir.

Âşık Mehmet Yakıcı'nın şiirlerinin toplandığı eski Türk alfabesiyle yazılmış üç defter bulunmaktadır. Birinci defter; meşin ciltli, orta boy, ince çizgili, parlak sarı kâğıda yazılmış toplam 155 sayfadan müteşekkildir. İkinci defter; birinci defterin devamı niteliğindedir. Ciltsiz, çizgili sarı kâğıttan müteşekkil olup 68 sayfadır. Üçüncü defter; birinci defterin kopyası görünümündedir. Üzerinde Os­manlı padişahlarının tuğrası ile Fransızca olarak "Kanaat Kâğıtçılık" yazısı bulunmaktadır. Meşin kapaklı ve ciltlidir. Top­lam 74 sayfadır. 51 şiirin yer aldığı bu defterdeki bütün şiirler, beşi dışında birinci defterde bulunmaktadır. Âşık Mehmet Yakıcı’nın şiirleri üzerinde bugüne kadar yapılmış olan derli-toplu ve muhtevalı çalışma torunlarından Ali Yakıcı’nın yapmış olduğu doktora tezidir (Yakıcı 1992).

Kaynakça

Başgöz, M. İlhan (1956). İzahlı Türk Halk Edebiyatı Antolojisi. İstan­bul: Ahmet Halit Yaşaroğlu Kitapçılık.

Bedir, Muhtar (1988). "Konya Mızrapları: Rahmetli Saz Ustaları". Yeni Meram, 4 Şubat.

Bülbül, Ali Rıdvan (1950). "Konyalı Âşık Mehmed'in Ardından", Türk Folklor Araştırmaları. 9 Nisan. 131.

Büyükkalkan, M. Necati (1984). "Âşık Memedâ". Yeni Konya. 1 Şubat.

Cunbur, Müjgân (1968). Başakların Sesi. Ankara. Poyraz Reklam Yay.

Çelebioğlu, Âmil (1984). "Türk Edebiyatında Yaşnâmeler". Türklük Araş­tırmaları. 1: 280-281.

Çelebioğlu, Âmil (1983). "Türk Edebiyatında Manzum Dinî Eserler". Şükrü Elçin Armağanı, Ankara. 153-166.

Eloğlu, S. Yeşilyurt (1948). "Âşık Mehmet Yakıcı". Ekekon, 13 Şubat.

Ergun, Saadettin Nuzhet-Mehmet Ferid Uğur (1926). Konya Vilâyeti Halkiyyât Ve Harsiyyâtı. Konya: Vilayet Matbaası.

Ergun, Saadettin Nuzhet (1926). Halk Şâirleri/Birinci Kitap. İstan­bul: Şirket-i Mürettibiye Matbaası.

Es, Selçuk (1973). "Âşık Mehmet Yakıcı". Yeni Konya, 7 Mart.

Gazimihal, Mahmut Ragıp (1947). Konya'da Musikî. Ankara: CHP Halkevleri Yay.

Gazimihal, Mahmut Ragıp (1946). "Konya Halk Sazcıları". Folklor Postası, 11, 15 Nisan. 6.

Günay, Umay (1986). Âşık Tarzı Şiir Geleneği Ve Rüya Motifi. Anka­ra. Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Günay, Umay (1990). "Âşık Mehmet Yakıcı'da Rüya Motifi". Millî Folklor. 5: 3-5.

Güntel, M. Nedim (1948). "Âşık Mehmet Ağa". Ekekon, 6 Şubat.

Halıcı, Feyzi (1985). Türk Halk Edebiyatı Ve Folklorunda Yeni Görüşler. Konya: Kültür ve Turizm Derneği Yay.

Halıcı, Mehdi (1985). Konya Sazı Ve Türküleri. Konya: Kültür ve Turizm Derneği Yay.

Hınçer, İhsan (1949). "Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı Ve Şiirleri". Türk Folklor Araştırmaları, 5 Aralık. 72-74.

Hınçer, İhsan (1950). "Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı". Türk Folklor Araştırmaları, 7 Şubat. 111-112.

Kişmir, Celâlettin (1949). "Âşık Mehmet'in Gufrânî İle Cengi". Ekekon, 2 Şubat.

Kişmir, Celâlettin (1952). "Âşık Yakıcı". Yeni Konya, 26 Ocak.

Koner, M. Muhlis (1942). "Konya Gecesi'ni Dinlerken". Ekekon, 14 Mart.

Köksal, Hasan (1978). Eğitim Enstitüleri İçin Türk Halk Edebiyatı. İstanbul: yyy.

Onsun, Kemal Şükrü (1971). "Âşık Mehmet Yakıcı". Yeni Konya, 15 Şubat.

Öcal, Cemal Oğuz (1951). "Âşık Mehmet Ağa'nın Aziz Ruhuna Ağıt". Yeni Konya, 26 Ocak.

Önder, Mehmet (1950). "Âşık Mehmet Yakıcı". Yeni Konya, 29 Kasım.

Önder, Mehmet (1990). "Tanıdığım Âşık Mehmet Yakıcı". Millî Folklor, 5: 6-7.

Refterlioğlu, C. (1951). "Âşık Mehmet Ağa İçin". Yeni Konya, 26 Ocak.

Sahir, Muhtar (1950). "Âşık Mehmet Yakıcı". Ekekon, 30 Ocak.

Sakaoğlu, Saim (1985). "Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı I". Halk Kültürü 1985/2, İstanbul.  65-81.

Sakaoğlu, Saim (1990). "Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı". Millî Folklor, 5: 8-9.

Sural, Mahmut (1976). "Âşık Mehmet Yakıcı". Yeni Konya, 28 Ocak.

Usman, Fakir (1949). "Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı". Konya, 131-132, Ey­lül-Ekim. 11-13.

Usman, Raşit (1942). "Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı". Konya, 40 Şubat. 25-27.

Yakıcı, Abdüllatif (1951). "Babamın Ardından". Yeni Konya, 26 Ocak.

Yakıcı, Ali (1992). Konyalı Âşık Mehmet İnceleme-Metin. Basılmamış Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Yakıcı, Ali (1990). "Konya Âşıklık Geleneği İçinde Âşık Mehmet'in Yeri". 1.Milletlerarası Türk Halk Edebiyatı Ve Folklor Kongresi Tebliğleri, Konya. 299-304.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. ALİ YAKICI
Yayın Tarihi: 16.12.2019
Güncelleme Tarihi: 09.12.2020

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1RIZAd. 1878 - ö. 1908Doğum YeriGörüntüle
2MUTİ'Îd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3HÜSNÎ, Mehmed Hüsnî Efendi, Konyalıd. 1851 - ö. 1888Doğum YeriGörüntüle
4HACI, Mustafa Şahand. 1879 - ö. 23.12.1972Doğum YılıGörüntüle
5Yunus Nadi Abalıoğlud. 1879 - ö. 28 Mart 1945Doğum YılıGörüntüle
6Sadri Maksudi Arsald. 5 Ağustos 1879 - ö. 20 Şubat 1957Doğum YılıGörüntüle
7HACI, Mustafa Şahand. 1879 - ö. 23.12.1972Ölüm YılıGörüntüle
8Yunus Nadi Abalıoğlud. 1879 - ö. 28 Mart 1945Ölüm YılıGörüntüle
9Sadri Maksudi Arsald. 5 Ağustos 1879 - ö. 20 Şubat 1957Ölüm YılıGörüntüle
10HACI, Mustafa Şahand. 1879 - ö. 23.12.1972MeslekGörüntüle
11Yunus Nadi Abalıoğlud. 1879 - ö. 28 Mart 1945MeslekGörüntüle
12Sadri Maksudi Arsald. 5 Ağustos 1879 - ö. 20 Şubat 1957MeslekGörüntüle
13HACI, Mustafa Şahand. 1879 - ö. 23.12.1972Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Yunus Nadi Abalıoğlud. 1879 - ö. 28 Mart 1945Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Sadri Maksudi Arsald. 5 Ağustos 1879 - ö. 20 Şubat 1957Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16HACI, Mustafa Şahand. 1879 - ö. 23.12.1972Madde AdıGörüntüle
17Yunus Nadi Abalıoğlud. 1879 - ö. 28 Mart 1945Madde AdıGörüntüle
18Sadri Maksudi Arsald. 5 Ağustos 1879 - ö. 20 Şubat 1957Madde AdıGörüntüle