Madde Detay
Vüs'at O. Bener
(d. 10 Mayıs 1922 / ö. 31 Mayıs 2005)
Öykü, Roman Yazarı, Asker, Memur
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Tam adı
Vüs’at Orhan Bener’dir. Maliyeci Şeyh Eşref Efendi’nin oğlu Mustafa Raşit Bey
ile Kadı Sait Efendi’nin kızı Mediha Hanım’ın üç çocuğunun en büyüğü olarak 10
Mayıs 1922 tarihinde Samsun’da doğdu. Bener, tanınmış felsefeci Cemil Sena
Ongun’un yeğeni, kendisi gibi edebiyatçı olan Erhan Bener ve Bilge (Bener)
Bölükbaşı’nın ağabeyi, Yiğit Bener’in de amcasıdır. Darülfünun Fen
Fakültesi'nden mezun olan ve sonrasında fizik dalında doktora yapan babası
eğitmen ve yazardır. Babasının öğretmenlik ve idarecilik görevleri dolayısıyla
ilk ve orta öğrenimlerini farklı yerlerdeki okullarda sürdürdü. Sırasıyla
Kıbrıs’taki İngiliz Koleji’nde başladığı öğrenimine Bursa ve Sivas’ta devam
etti; daha sonra ise Bursa Işıklar Askeri Lisesi'ni (1939) ve Kara Harp
Okulu'nu (1941) bitirdi. Okul sonrası Dikili’de başladığı askerî memuriyet
hayatından Kıdemli Yüzbaşı rütbesindeyken 1953 yılında istifa yoluyla ayrıldı.
Bu yıllar içinde Bener, takipsizlikle sonuçlanacak siyasi bir dava yüzünden
tutuklandı (1950). Askerlik mesleğinden ayrıldıktan sonra öğrenimine bıraktığı
yerden tekrar başladı ve kaydolduğu Ankara Hukuk Fakültesi'nden 1957’de mezun
oldu. Buradaki öğrenciliği sırasında İstatistik Enstitüsü’nde çalışmaya
başlayan Bener, sonrasında Ulus gazetesinde
düzeltmenlik, Cebeci İmam-Hatip Ortaokulu’nda saat ücretiyle öğretmenlik,
Ticaret Bakanlığı'nda raportörlük, Karayolları Genel Müdürlüğü'nde hukuk
müşavirliği görevlerinde bulundu ve 1978 yılında emekli oldu. Ancak
emekliliğinden sonra da bir sendikada hukuk danışmanı olarak iş hayatını sürdüren
Bener, 1992’den sonra ise sadece edebiyat çalışmalarına yoğunlaştı.
Edebiyata
ilgisi daha çocukluk yaşlarında aile ortamında başlayan Bener’in yazarlıkta
asıl bağlı bulunduğu tür öykü olmakla beraber bunun dışında roman, oyun, şiir
türlerinde de eserler verdiği; dergilerde eleştiri yazıları kaleme aldığı
görülmektedir. 1950 yılında New
York Herald Tribune ile İstanbul gazetesinin ortaklaşa
düzenledikleri Dünya Öykü Yarışma’sında “Dost” öyküsüyle üçüncülük ödülü
kazanması Bener’in öykücülüğe başlamasında önemli bir adım oldu. “Sarhoşlar”
adlı öyküsünün Salim Şengil’in Seçilmiş
Hikâyeler’inde yayımlanmasından sonra ilk öyküleri Varlık, Yeditepe sayfalarında da
görünmeye başladı. Pazar
Postası, Forum, Dönem, Özgür İnsan, Gergedan, Argos, Hürriyet Gösteri, Defter, kitap-lık öykü
ve diğer çalışmalarının yer aldığı dergiler oldu. Bazı öyküleri yabancı dillere
de çevrilen Bener’in edebiyat sahasındaki çalışmaları, yıllar içinde, çeşitli
ödüllere layık görüldü. Bunlar; Ihlamur
Ağacı için Türk Dil Kurumu Tiyatro Armağanı (1963), İpin Ucu için Abdi
İpekçi Armağanı (1980-Tuncer Cücenoğlu ile paylaştı), Edebiyatçılar Derneği
“Altın Madalya” Onur Ödülü (1992), Siyah-Beyaz için
Yunus Nadi Yayımlanmamış Öykü Ödülü (1993-Mehmet Zaman Saçlıoğlu ile paylaştı)
ve Sedat Semavi Vakfı Edebiyat Ödülü (1993-Oktay Akbal ile paylaştı), Ankara
Öykü Günleri Onur Ödülü (1997), tiyatro alanındaki çalışmaları için İsmet
Küntay Tiyatro Ödülü (2001), 2005 İstanbul Kitap Fuarı Onur Yazarı’dır.
İlk
evliliğini 1944 yılında Edremit’te görev yaptığı sırada tanıştığı Gazale
Harputlu ile yaptı. Ancak eşini, karnında taşıdığı sekiz aylık çocuğuyla 1946
yılında kaybetti. Raziye Nugay ile yaptığı ikinci evliliği ise 1963 yılına
kadar devam etti. Yazarın, ölümüne kadar sürecek üçüncü evliliği ise 1972
yılında evleneceği Ayşe Ilıcalı’yladır. 31 Mayıs 2005’te vefat eden Bener,
Ankara Cebeci Asri Mezarlığı'na defnedildi.
Edebiyata
ilgisi, daha çocukluk yıllarında aile çevresinde başlayan Bener’in ilk edebî
denemeleri, aruz vezniyle yazdığı bazı manzumeler ve birtakım muzip
hikâyeciklerdir. Fakat daha çocukluk çağında muhtelif dergilere gönderdiği bu
ilk kalem tecrübeleri yayımlanmaya değer bulunmamıştır. Farklı kültürlere ait
edebiyat ürünlerini erken yaşta tanıyarak edebiyata merak sarmış olan yazar,
1950 sonrasının çok yönlü edebiyat ortamında ismini öyküleriyle duyurmuş ve
sonraki yıllarda roman, oyun, şiir türlerinde eserler vermiş olsa da asıl
şöhretini öykücülükte kazanmıştır. Dost, Yaşamasız’da bir araya
getirdiği öykülerinden sonra uzun bir süre öykücülükte suskun kalan Bener, 1990
sonrasında üçleme olarak tasarladığı Siyah-Beyaz, Mızıkalı Yürüyüş, Kara Tren ve bunlara benzer
özellikteki Kapan’ı
yayımlayarak öykücülüğüne devam etmiştir.
Dost, Yaşamasız’da toplanan,
özellikle dönemi itibariyle özgün bir arayışın ürünü olan öyküleri, Sait Faik
sonrası gelişen yenilikçi tarzdaki öykücülüğün öncülleri arasındadır. Bu
vasfıyla yazar, 1950’lerin yenilikçi öykücüleri üzerinde önemli bir etki
yapmıştır (Batur 2004: 62). Daha ilk öykülerinden itibaren genelleyici,
idealist ve mutlakçı bir söylemden mümkün olduğunca uzak duran yazar, anlamı
çoğaltan, göstermekten ziyade sezdiren bir anlatım tekniği kurmuştur. Onun
öyküleri, merak güdülemesiyle ilerleyen mutlak sonlu kurgular değil, sıradan bir
yaşamın çoğunlukla göz ardı edilen ayrıntılarını öne çıkaran yapıtlardır. Bu
tutumunu farkındalık çabasının ürünü bir keyfiyet değil, aslında köklü bir
düşünce belirlemiştir. Zira Mızakalı
Yürüyüş’te dillendirilen “Oysa, önemli ya da önemsiz sayılsın; ilgiye
değer ayrıntıları yaratmak, ayrıntılardan kaçmamaktır belki de yaşamaya gerekli
olan, yaşamayı yaşanır kılan.” (Bener 2006: 81) şeklindeki sözlere bakılırsa
Bener’in sadece yazıyı değil, yaşamı ayrıntılarda anlamlandırdığı
anlaşılmaktadır. Bu yüzden böyle bir yaklaşımla klasik olay örgüsü taşımayan,
kısa öykülere rağbet gösteren yazar, yüzeyde sınırlanmamış, çok katmanlı anlam
yapısına sahip öykülerle daha çok sonuçsuz bir devinimi okura sunmuştur.
Modernist
edebiyatın öne çıkardığı öznel benlik odaklı kurgular, Bener’in öykücülüğünün
başat hususiyeti sayılabilir. Bu hususiyet “Yaşamasız”dan itibaren, biçimsel
denemelerle daha kendine özgülük kazanmış metinlerde yoğun bir şekilde
kendisini göstermektedir. Benlik ve varoluş sorunsalını çok farklı boyutlarıyla
konu edinen bu öyküler bireyin değişen, çelişen ve çatışan öznel dünyasını, bir
başka ifadeyle iç diyalektiğini bütün doğallığı ve düzensizliğiyle
sergilemektedir. Ayrıca, yazara göre, bireyin hiç tükenmeyecek olan doğal
yanının benlik üzerindeki baskısı ve bunun yol açtığı çatışmaların ürettiği
gerilim yükü öykülerin ilgi çekici bir yanıdır. Öykülerinde yarattığı
karakterlerin neredeyse tamamının içsel boşlukları hiçbir zaman
dolduramayacakları nihayetsiz bir arayışa mahkûm görüntüleri, bu arayışlar
sürecinde sık sık iç konuşmalarla kendini açığa vuran ikinci benlik kabilinden
kurgusal ögeler ise metinlerin bütününe sindirilmiş bütünlük algısı/ideali
yokluğunu pekiştirme işlevi gören anlatım zenginlikleridir.
Bener’in
öykülerinde kendisini ağırlıklı olarak hissettiren düşünce biçimi varoluşçu
yaklaşımdır. Bu yüzden Bener için yazma edimi de dışarıdaki boşlukların,
eksikliklerin tamamlandığı toplumsal güdümlü bir eylem değil varoluşsal bir
farkındalığın sevk ettiği bir faaliyettir. Ancak bu, amaca kavuşulsa da hiç
bitmeyecek bir arayıştır. Yazarın neredeyse bütün kurgusal metinlerinde “yaşamı
yazarak var etme çabasıyla bunun imkânsız olduğu sezgisi arasında, yaşananları
doğru, içten, sahici bir dille anlatma isteğiyle yazılanın sahtelikten kurtulamayacağı
bilgisi arasında, anlatma isteğiyle anlatıya olan inançsızlık arasında gidip
geliyor” (Gürbilek 2004: 34) olması bu yüzdendir. Bununla beraber onun
anlatılarının içeriğini, ağırlıklı olarak, varoluşçu düşüncenin edebiyattaki
görünümleri olan hiçlik, bunaltı, can sıkıntısı, yalnızlık, anlam ve düzen
yitikliği gibi izlekler oluşturmaktadır. Varlık-hiçlik antagonizmasının ürünü
bu anlatılar genellikle “hiçlikten kurtulmak için başla[yıp], yine hiçlik
duvarına çarp[arak]”. (Gürbilek 2004: 35) bir nevi ‘Sisyphos yazgısı’
üretirler.
Bener’in
kimi öyküleri, oldukça belirgin bazı otobiyografik malzemeler içermektedir.
Aslında Dost, Yaşamasız kitaplarından
itibaren öykülerindeki söz konusu bu otobiyografik unsurlar, 1990 sonrası
öykülerde kurmaca-gerçeklik ilişkisini sorgulatacak kadar yoğunluk arz eder.
İnsanı, kendinden ve yakın çevresinden yola çıkarak çözümlemeye girişen
Bener’in anı ve otobiyografi türleriyle geçişkenlik gösteren bu öyküleri,
bellekteki hayatın, metin düzleminde yeniden yaşatılarak anlam bulması şeklinde
bir beklentinin sonucudur. Yazarın gerçek hayatı ve anlatıda sunulan hayat
arasındaki ilişkiyi keşfetme imkânı sunan kurgusal yapı öykülere, anlam
katmanlarını çoğaltıcı ve anlatının cazibesini artırıcı bir özellik
kazandırmıştır.
Bir aktarım
yöntemi olarak ben-anlatım, bireyin karmaşık dünyasını en dolayımsız bir
şekilde anlatmaya da elverişli olduğundan öykülerde sıkça kullanılmıştır.
Ayrıca bazı eserler için bu kullanım, anlatıya biçimsel bir bütünlük görünümü
kazandırır. Bir başka deyişle ayrı ayrı öyküler arasında olay bütünlüğü olmasa
da birbirine aynı anlatıcı üzerinden bağlandığından tek bir anlatı algısı
uyandırır. Örneğin Kara
Tren kitabı “…kısa yaşam kesitlerinin anlatıldığı kısa
öykülerin birbirini tamamlayıp ördüğü tek bir anlatının parçaları gibidir.”
(Gümüş 2000: 132).
Bener,
anlatının olanaklarını genişletmek, yoğunluk kazandırabilmek ve anlatımı
özgüleştirmek için dil üzerinde de ciddi bir tasarrufta bulunmuştur. Uzlaşımsal
dili kullanma kolaycılığına ve konforuna teslim olmamış, kendine özgü ayrıksı
bir dili vardır. Özellikle Siyah-Beyaz sonrası
yazdığı öykülerine daha zor anlaşılır; oyunlara ve yeniliklere açık bir dil
hâkimdir. Bununla beraber bellek-kurmaca ilişkisini çevreleyen anlatılardaki
kısa cümle kullanımı ise zihinde hızla akan görüntü yoğunluğunu metne
aktarabilme açısından oldukça başarılı bir uygulamadır.
Bener’in
özellikle “Yaşamasız”dan itibaren daha belirgin hâle gelen ve daha yoğun olarak
1990 sonrası öykülerini şekillendiren anlatıcılığına ilişkin özellikleri
romanlarında da görülmektedir. Hatta bu özelliklerin bazıları, öncelikle
romanlarında bir gelişim göstermiştir. Buzul
Çağının Virüsü ve Bay
Muannit Sahtegi’nin Notları adlı her iki roman hayat
karşısında, yazarın ifadesiyle “inançsızlık, kuşku [yüklü], dış görünüşü ile iç
yaşamaları çelişkili” (Karaoğlu 2004: 122) kahramanları aracı yaparak benlik
çözümüne girişmiş karakter odaklı anlatılardır. Çok katmanlı ve zor anlaşılır
anlam yapıları olan, dili kendine özgülük taşıyan, anlatım tekniklerindeki
çeşitlilik, zamanı kurgulamadaki farklılıklarıyla alışkanlıkları bozan, belli
bir sona değil kesintisiz bir sürece göre olay örgülerinin düzenlendiği
romanların giriştiği biçimsel denemeler farkındalıklarını güçlendirmiştir.
Romanlarda, kurmaca-gerçek ayrımının sınırlarını belirsizleştirecek kadar
yüksek oranda, yazarın yaşantısından izler yer almaktadır. Romanların içerikleri
günlük hayatın önemsiz görülen ayrıntılarına, yabancılaşmaya, aşka, varoluşsal
sorgulamalardan toplumsal sorgulamalara uzanan geniş bir izlek yelpazesine
sahiptir. Öykülerindeki gibi özgün bir dili yazar, kendine özgü sözcük
kullanımları, dil oyunları yanında “her biri öncekini geçersizleştiren ya da
göreceleştiren cümle parçaları[ndan oluşan] … çoğul konumlu cümle tekniği[ni]”
(Koçak 2004: 83) çokça kullanarak sağlamış ve böylelikle kendine özgü bir
anlatım üslubu yakalamıştır. Dilin müzikalitesi üzerinde durarak düzyazı diline
şiirsellik kazandırmıştır. Devrik, kısa cümleli bir anlatım gösteren romanlara
ayrıca ironik bir dil hâkimdir. Bu ironik dilin baskın özelliği ise yıkıcı
olmasıdır (Gümüş 2000: 92). Bütün bunlara ek olarak Bener’in hem öykü hem
romanlarında düzen kurucu değil, bozucu bir dil kullanıldığını söylemek
mümkündür. Bener’in anlatıcılığına ilişkin özelliklerin izlerini Ihlamur Ağacı ve İpin Ucu başlıkları
oyunlarında da görmek söz konusudur. Ihlamur
Ağacı’nda, günlük olaylar üzerinden aile ilişkileri irdelenir.
Yazar aileyi, uyumlu dış görünümü altındaki karmaşık ilişkileriyle anlatmıştır.
(Şener 2004: 85) Diğer bir oyunu İpin
Ucu ise “dünyayı akıl yoluyla algılayıp açıklamaya, aklıyla
sevmeye, aklıyla inanmaya yönelen insanın mantık dışına çıkmış bir insanlık
düzeninde yaşadığı serüven” (Yüksel 2004: 98) ikinci beni ile yaptığı
hesaplaşmalar, sorgulamalar üzerinden kurgulanmıştır.
Kaynakça
Batur, Enis (2004). "Vüs'at O. Bener'in Romanı: Tam Bir Hüzün Konçertosu". Vüs'at O. Bener "Bir Tuhaf Yalvaç" (Yay. Haz.: Alpagut Gültekin). İstanbul: Nogunk.
Gültekin, Alpagut (Yay. Haz.) (2004). Vüs'at O. Bener "Bir Tuhaf Yalvaç". İstanbul: Nogunk.
Gümüş, Semih (2000). Vüs'at O. Bener: Kara Anlatı Yazarı. İstanbul: Adam.
Gürbilek, Nurdan. (2004). "Anlatabilmeliydim". Vüs'at O. Bener "Bir Tuhaf Yalvaç" (Yay. Haz.: Alpagut Gültekin). İstanbul: Nogunk.
Kabacalı, Alpay (Yay. Haz.) (2005). İnce Alaylı Anlatılar Ustası Vüs'at O. Bener. İstanbul: TÜYAP.
Karaoğlu, İbrahim (2004). "Vüs'at O. Bener'in Yeni Yapıtı Bir Mini-Roman". Vüs'at O. Bener "Bir Tuhaf Yalvaç" (Yay. Haz.: Alpagut Gültekin). İstanbul: Nogunk.
Koçak, Orhan (2004). "Kendi Kendinin İago'su". Vüs'at O. Bener "Bir Tuhaf Yalvaç" (Yay. Haz.: Alpagut Gültekin). İstanbul: Nogunk.
Necatigil, Behçet (1983). Düzyazılar 2-Konuşmalar/Konferanslar (Yay. Haz.: Ali Tanyeri-Hilmi Yavuz). İstanbul: Cem Yayınevi.
Şener, Sevda (2004). "Ihlamur Ağacı". Vüs'at O. Bener "Bir Tuhaf Yalvaç" (Yay. Haz.: Alpagut Gültekin). İstanbul: Nogunk.
Tutumlu, Reyhan (2010). Yaşamasız Yazabilmek. İstanbul: Metis Yayınları.
Yüksel, Ayşegül (2004). "Vüs'at O. Bener'in İpin Ucu Oyununda Ezgisel Akış". Vüs'at O. Bener "Bir Tuhaf Yalvaç" (Yay. Haz.: Alpagut Gültekin). İstanbul: Nogunk.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ FIRAT KARAGÜLLEYayın Tarihi: 20.02.2020Güncelleme Tarihi: 20.11.2020
Yayın Tarihi: 20.02.2020Güncelleme Tarihi: 20.11.2020
Güncelleme Tarihi: 20.11.2020
Eser Adı | Yayın evi | Basım yılı | Eser türü |
---|---|---|---|
Dost | Seçilmiş Hikayeler Dergisi Kitapları / Ankara | 1952 | Hikâye |
Yaşamasız | Dost Yayınları / Ankara | 1957 (?) | Hikâye |
Ihlamur Ağacı | Dost Yayınları / Ankara | 1962 | Tiyatro |
Buzul Çağının Virüsü | Adam / İstanbul | 1984 | Roman |
İpin Ucu | 1000 Tane Yayınları / Ankara | 1989 | Tiyatro |
Bay Muannit Sahtegi'nin Notları | Remzi Kitabevi / İstanbul | 1991 | Roman |
Siyah Beyaz | İletişim / İstanbul | 1993 | Hikâye |
Manzumeler | İletişim / İstanbul | 1994 | Şiir |
Mızıkalı Yürüyüş | İletişim / İstanbul | 1997 | Hikâye |
Kara Tren | İletişim / İstanbul | 1998 | Hikâye |
Kapan | İletişim / İstanbul | 2001 | Hikâye |
Canım Tavşancığım | YKY / İstanbul | 2017 | Mektup |
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Güner Ener | d. 25 Ocak 1935 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Yılmaz Demir | d. 01 Nisan 1983 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Zübeyde Seven Turan | d. 19 Kasım 1954 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | MEHMET, Mehmet Demirtaş | d. 1922 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | H. Cengiz Alpay | d. 1922 - ö. 23 Haziran 1991 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | Osman Attilâ | d. 1922 - ö. 20 Nisan 1978 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | BEYÂNÎ, Halil İbrahim Güleç | d. 1938 - ö. 2005 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Ali Baytok | d. 1928 - ö. 16 Temmuz 2005 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | Recep Bilginer | d. 15 Mayıs 1922 - ö. 17 Haziran 2005 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Vasıf Öngören | d. 15 Şubat 1938 - ö. 14 Mayıs 1984 | Meslek | Görüntüle |
11 | Ahmet Cemil Akıncı | d. 1914 - ö. 1 Ocak 1984 | Meslek | Görüntüle |
12 | ÖZLEMİ, Ali Seydi Adıgüzel | d. 01.01.1948 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | Hasan Akay | d. 1957 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Rıza Ümit | d. 1922 - ö. 1977 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Ali Fuat Gedik | d. 1 Temmuz 1913 - ö. 8 Ocak 1987 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Erhan Bener | d. 19 Nisan 1929 - ö. 7 Aralık 2007 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Yiğit Bener | d. 15 Temmuz 1958 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | İZZETÎ, Vüs'atî-zâde Sipahî Mehmed İzzetî Bey | d. ? - ö. 1664-65 | Madde Adı | Görüntüle |