Madde Detay
ADLÎ, Sultân Bâyezîd-i Velî bin Fâtih Sultân Mehmed
(d. 24 Ramazan 851/3 Aralık 1447 - ö. 10 Rebîülevvel 918/26 Mayıs 1512)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Adlî, Bâyezîd-i Sânî ve Bâyezîd-i Velî olarak da bilinen Sultân II. Bâyezîd’in mahlasıdır. II. Bâyezîd’in doğum tarihi ve yeri konusunda kaynaklarda birlik yoktur. Bu tarih, Sicill-i Osmânî’de (Aktan vd. 1995: 8) 857/1453 ise de onun 24 Ramazan 851/3 Aralık 1447’de doğduğu daha fazla kabul görmüştür. Yine kaynakların büyük kısmında hâlihazırda Yunanistan sınırları içinde bulunan Dimetoka olan doğum yeri, az sayıdaki kaynakta Amasya olarak gösterilmiştir. Osmanlı padişahlarının sekizincisi olan Sultân II. Bâyezîd, Fâtih Sultân Mehmed’in oğlu, Yavuz Sultân Selîm’in babası, Kânûnî Sultân Süleymân’ın ise dedesidir. II. Bâyezîd, yedi yaşında Amasya’ya sancakbeyi olarak gönderilmiştir. Burada hattatların pîri Şeyh Hamdullah’tan hat dersleri almıştır. Amasya’da kaldığı 27 yıllık dönemde şehrin imarına ve kültürel bakımdan zenginleşmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Âlimlere, şairlere ve diğer sanat erbabına büyük değer vermiş, onları koruyup kollamıştır. Şehzadeliği döneminde Amasya’daki edebî muhitte, İpekten’in (1996: 171-175) tespitlerine göre “Müeyyed-zâde Abdurrahman Çelebi, Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi, Mihrî Hatun, Sâfî (Cezerî Kasım Paşa), Sinoplu Seyfî, Amasyalı Âfitâbî, Hâtemî” gibi birçok şair yer almıştır.
II. Bâyezîd, babası Fâtih’in ölümü üzerine 1481’de Amasya’dan İstanbul’a gitmiş, Şehzâde Cem’le girdiği zorlu mücadeleden sonra, aynı yıl sekizinci Osmanlı padişahı olarak tahta geçmeyi başarmıştır. Kardeşi Şehzâde Cem’in, Sultân II. Bâyezîd’in hayatında çok önemli bir yeri vardır. Aralarında Şehzâde Cem’in 1495’teki ölümüne kadar süren uzun ve yıpratıcı bir mücadele olmuştur. II. Bâyezîd, Cem’in kendisine bir mektup yazarak Osmanlı ülkesini paylaşma önerisini kesin bir dille geri çevirmiştir. Bu mektuba verdiği cevapta kullandığı “Aydınlık gönlünüze gizli değildir ki Rum diyarı baştan ayağa örtülü nazlı bir geline benzer. Öyle iki güveyin nişanını kaldıramaz ve ortaklık kahrın götüremez.” (Şimşirgil 1998: 19) ifadesi onun nezdinde Osmanlı padişahları için Anadolu’nun birliğinin ne kadar büyük bir önem taşıdığının da en somut göstergelerindendir. Atalarına ve babasına göre daha az cevval olarak nitelendirilen (Arslan 2007: 99) Sultân II. Bâyezîd, saltanatının özellikle ilk yıllarında huzuru ve sükûnu korumaya yönelik politikalar izlemiştir. Nitekim onun tahtta bulunduğu yıllar, “istikrar ve güvenlik içinde büyük bir ekonomik gelişme ve şehirleşme dönemi olmuştur. Edirne, İstanbul ve Bursa gibi şehirler, camilerin yanı sıra medrese, han, hamam ve külliyelerle büyük yapılar kazanarak gelişmelere eşlik ettiler. Dönemin tarihçisi Kemal Paşa-zâde, Bâyezîd’in babası gibi büyük bir fâtih olmadığını, ancak babasının dönemindeki fetihleri pekiştirdiğini söyler.” (Şentürk vd. 2004: 156). II. Bâyezîd’in saltanatı döneminde Osmanlı ordusu yeniden düzenlenmiş, Osmanlı topraklarında nüfus ve arazi sayımı yapılmış, Rusya ve Endülüs’le ilk kez ilişki kurulmuş ve İspanya’dan kovulan Yahudiler himaye edilmiştir. Ancak Şehzâde Cem’le girdiği mücadelenin bir sonucu olarak Otranto’nun kaybı ve ataları döneminde olduğu gibi büyük fetihlerin gerçekleştirilememesi zaman zaman eleştirilmesine de sebep olmuştur. Yaşlanınca devlet işlerinden elini biraz daha çekmiş, ibadetle meşgul olmuş ve olabildiğince yalnız kalmaya gayret etmiştir. Özellikle kendisini çekingen kalmakla suçlayanların eleştirilerinin, olayların aleyhine gelişmesinin ve belki biraz da sufî mizacının etkisiyle tahtı 918/1512’de oğlu Selîm’e bırakmış, kendi arzusu üzerine yirmi yük, yani iki milyon akçe yıllık maaş ile Dimetoka’ya gönderilmiştir. Dimetoka’ya yaptığı son yolculuğunu tamamlayamadan, 10 Rebîülevvel 918/26 Mayıs 1512’de Havsa’da (Edirne) vefat eden II. Bâyezîd’in naaşı, İstanbul’a getirilerek padişahlığı döneminde yaptırdığı camiin haziresine konmuştur. Vefatına Geçdi Sultân Bâyezîd Hân-ı Velî (918) mısraı ile tarih düşürülmüştür.
Kınalı-zâde Hasan Çelebi’nin (Sungurhan Eyduran 1999: 77) ünlü mutasavvıf Bâyezîd-i Bestâmî’den ilhamla “Hân-kah-ı zühd ü salâhda Bâyezîd-i Sânî” dediği Adlî’nin fiziksel özellikleri ve kişiliği hakkında kaynaklarda zaman zaman birbiriyle örtüşen, zaman zaman da birbirinden ayrılan değerlendirmeler vardır. İslâm Ansiklopedisi’nde “ortadan uzun boylu, yağız çehreli, elâ gözlü, geniş göğüslü” olarak tavsif edilen II. Bâyezîd’in “yumuşak, hatta melankolik bir tabiata sahip” olduğuna işaret edilmektedir (Turan 1992: 237). Amasya’da bulunduğu dönemde Hacc’a niyet ettiği söylenen Adlî’nin tasavvufa da derin bir ilgisi olduğu bilinmektedir. Şehnâmeci Taliki-zâde’ye (Şanlı 1989: 44) göre tasavvufa ilgi duymakla kalmamış, tasavvuf erbabı gibi davranmış ve ibadet etmiştir. Aynı kaynakta II. Bâyezîd’in Şeyh Vefâ’nın tasavvuftaki derinliğinden istifade ettiğinden de bahsedilmiştir. Uzunçarşılı’nın (1949: 397) aktardığına göre “Saraya alınacak iç oğlanlarına mahrec olmak üzere, Galatasarayı’nı binâ ile orada ilk defa bir mektep açtırmıştır. Kendisi tutumlu olmakla beraber, mahalline masrûf olmak üzere, ihsânı ve sadakası boldu. Hoca Sadeddîn’in kaydına göre, 1503 (909) senesinde bu hususa 86.000 akçe sarf edilmiştir.” Bu alıntıda aynı zamanda Galatasaray Lisesi’nin kurucusuna ve kuruluşuna ışık tutacak önemli bir bilgiye de işaret edilmektedir. Âlimlerin, sanatkârların ve şairlerin yetişmesine her türlü desteği veren ve bu konuda zaman zaman eleştirilere de maruz kalan II. Bâyezîd, şehzadeliğinde olduğu gibi İstanbul’daki padişahlık yıllarında da pek çok şairi çevresinde toplamıştır. “Mollâ Lutfî, Müeyyed-zâde Abdurrahman Çelebi, İbni Kemâl, İdrîs-i Bitlisî, Tâcî-zâde Ca’fer Çelebi, Tâcî-zâde Sa’dî Çelebi, Zenbilli Alî Efendi, Necâtî, Zâtî, Visâlî ve Firdevsî” himâye ettiği şair ve âlimlerden bir kısmıdır. Hatta pek çok kaynakta Mollâ Câmî’ye 1.000 altın maaş bağladığı anlatılmaktadır. Sultanın, şairlere, yerli ve yabancı devlet adamlarına, din ve ilim erbâbına yaptığı yardımların kayıtlı olduğu bir in’âmât defterindeki bilgiler de onun din, ilim, devlet ve sanat erbabına karşı ne kadar cömert davrandığının somut kanıtlarıdır.
Klasik Türk edebiyatında “Adlî” ve “Adnî” mahlaslı birden çok şair bulunduğundan zaman zaman Sultan II. Bâyezîd’in mahlasıyla ilgili karışıklıklar da ortaya çıkmaktadır. Söz gelimi Gibb (1991: 318), Bâyezîd’in mahlasının “Adlî” değil “Adnî” olduğunu ve şiirlerinin Mahmûd Paşa ile karıştırıldığını söylemektedir. Ancak Gibb’in iddiasının aksine “Sultan İkinci Bâyezîd’in mahlasının Adlî olduğu hususunda, Âşık Çelebi de dahil bütün kaynaklar hemfikirdir.” (Bayram 2008: 36). Ayrıca “Adlî” mahlasıyla yazdığı şiirlerinin yer aldığı Dîvân’ının serlevhası bulunan bütün yazma nüshalarında Dîvân-ı Sultân Bâyezîd ibâresi vardır. Adlî’nin tek eseri, tespit edilmiş beş nüshası olan Türkçe Dîvân’ıdır. En sağlam nüshası British Library’deki (Or. 9475) eserin diğer dört nüshası ise “İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı, M. Cevdet Tb 416/1; Mısır Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmalar, Talat 72; Millet Kütüphanesi, Ali Emirî Efendi Manzûm Eserler 274; Millet Kütüphanesi, Ali Emirî Efendi Manzûm Eserler 277/1”de bulunmaktadır. Mehmed Fuad, Adlî Dîvân’ını Millet Kütüphanesi Ali Emirî Efendi Manzûm Eserler 274’te kayıtlı kimi varakları eksik yazma nüshayı esas alarak 1308’de bastırmıştır. Dolayısıyla bu baskıdan yararlanılarak yapılan çalışmalarda şairin kimi şiirleri bulunmamaktadır. Adlî’nin Türkçe Dîvân’ı üzerinde dört mezuniyet tezi vardır (Şentürk 1944; Önal 1951; Kurtuluş vd. 1989; Yılmaz 1999). Bayram, Adlî Dîvân’ını yukarıdaki beş nüshayı karşılaştırarak önce 2008'de, sonra aynı eseri bazı ilavelerle 2009’da yayımlamıştır. Bu çalışmada “Türkçe 144 gazel, 1 murabba, 1 kıt’a, 1 nazm, 4 matla, 2 müfred ile Farsça 14 gazel, 1 kıt’a, 2 matla” (Bayram 2009) yer almaktadır.
Amasya’daki 27 yıllık şehzade valiliğinin ardından 31 yıl Osmanlı tahtında kalan Adlî’nin şairliği hakkında da tezkirelerin büyük kısmında bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Bunlar arasında tezkirelerin çoğuna kaynaklık etmesi ve güvenilir yorumlar içermesi bakımından Latîfî’nin şairle ilgili değerlendirmeleri önemlidir. Latîfî (Canım 2000: 143) Adlî’nin, şairlerin geçimine yaptığı katkıdan da söz ettikten sonra “Tarz-ı gazelde âbâ-i kirâmına gâlib ve şi’r-i şu’arâ-yı efâzıl ve ehâlî misâlinde bî-me’âyib ü bî-mesâlib idi.” (Canım 2000: 143) cümlesiyle onun, şiir söylemede atalarından üstün olduğunu belirtmiştir. Âşık Çelebi ise “Kendiler dahi iştigâl-i saltanatdan kelâl ve a’mâl-i memleketden melâl geldükçe kule-i rıf’at-ı saltanatda vâdî-i şi’re tenezzül iderlerdi.” (Kılıç 1994: 54) ifadesiyle Adlî’nin, özellikle devlet işlerinden bunaldığı durumlarda şiiri bir sığınak gibi düşündüğüne işaret etmiştir. Şüphesiz Sultân II. Bâyezîd’i, şairliği yönünden, 15.yüzyılın mesnevî üstadı Şeyhî, kaside üstadı Ahmed Paşa ve gazel üstadı Necâtî ile mukayese etmek doğru değildir. O; şiire kendi zamanına kadar gelen Osmanlı padişahlarından daha çok zaman ayırması, onlardan daha çok şiir yazması, hatta bu konuda çoğundan başarılı olmasıyla dikkat çekmektedir. Sultân II. Bâyezîd’in Türk şiirindeki önemi, Türkçe bir Dîvân sahibi olmasından ziyade, şehzâdeliği ve padişahlığı döneminde şairlere yakın ilgi göstermesinden, başta İstanbul, Amasya, Edirne, Bursa, Manisa gibi şehirler olmak üzere Osmanlı coğrafyasında şiire elverişli bir zemin oluşmasına önemli katkılar sağlamasından kaynaklanmaktadır.
Kaynakça
Açıkgöz, Namık (1982). Riyâzü’ş-Şuarâ (Riyâzî Mehmed Efendi). Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.
Aktan, Ali, A. Yuvalı, M. Keskin (hzl.) (1995). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî Yahud Tezkire-i Meşâhir-i Osmâniye. İstanbul: Sebil Yay.
Aydın, Mesut, G. Aydın (hzl.) (2007). Abdîzâde Hüseyin Hüsâmeddin, Amasya Tarihi. C. 1. Amasya: Amasya Belediyesi Yay.
Bayram, Yavuz (2007). “Amasya’nın Valisi Osmanlı’nın Pâdişâhı Bir Şair: Adlî”. I. Amasya Araştırmaları. 2. Kitap. 13-15 Haziran 2007. Ankara: Amasya Valiliği Yay. 723-742.
Bayram, Yavuz (2008). “Sultan İkinci Bâyezîd (Adlî) Dîvânı’nın British Library Nüshasında İmlâ Husûsiyetleri”. Turkish Studies, İmlâ Özel Sayısı 3 (6): 109-142.
Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay.
Bilkan, Ali Fuat (2007). “Amasya’nın Osmanlı Dönemi Kültür Hayatındaki Yeri ve Önemi”. I. Amasya Araştırmaları. 2. Kitap. 13-15 Haziran 2007. Ankara: Amasya Valiliği Yay. 611-620.
Bursalı Mehmed Tâhir (2000). Osmânlı Müellifleri. C. 2. Ankara: Bizim Büro Yay.
Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin). Ankara: AKM Yay.
Erdemir, Avni (1999). Anadolu Sahası Musikişinas Divan Şairleri. Ankara: TÜSAV Yay.
Ergun, Sadettin Nüzhet (yty.). Türk Şairleri. C. 1-2.
Erünsal, İsmail (1981). “Türk Edebiyatı Tarihinin Arşiv Kaynakları I: II.Bâyezid Devrine Ait Bir İn’âmât Defteri”. Tarih Enstitüsü Dergisi (X-XI): 303-342.
Gibb, E. J. Wilkinson (1991). Osmanlı Şiir Tarihi (A History of Ottoman Poetry). C. I-II. Çev. A. Çavuşoğlu. Ankara: Akçağ Yay.
İpekten, Halûk (1996). Divan Edebiyatında Edebî Muhitler. İstanbul: MEB Yay.
İpekten, Halûk, M. İsen, R. Toparlı, N. Okçu, T. Karabey (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: KB Yay.
İsen, Mustafa (hzl.) (1994). Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı. Ankara: AKM Yay.
İsen, Mustafa, A. F. Bilkan (1997). Sultan Şairler. Ankara: Akçağ Yay.
İz, Fahir, G. Kut (2004). “Adlî”. Büyük Türk Klâsikleri. C. 2. İstanbul: Ötüken Yay. 218-220.
Kayabaşı, Bekir (1997). Kafzâde Fâizî’nin Zübdetü’l-Eş’âr’ı. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.
Kılıç, Filiz (1994). Ȃşık Çelebi, Meşâirü’ş-Şu’arâ (İnceleme-Tenkitli Metin). Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (Hzl.) (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Kurtuluş, Resul, H. Ateş (1989). Divan-ı Sultan Bayezid-i Sâni Transkripsiyonu. Mezuniyet Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.
Mehmed Fu’âd (hzl.) (1308). Dîvân-ı Sultân Bâyezîd-i Sânî. Dersa’âdet.
Önal, Saniye (1951). Bayezid-i Veli Divanının Edisyon Kritik ve Tetkiki. Mezuniyet Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Sehî (1325). Tezkire-i Sehî. İstanbul.
Serin, Muhittin (1992). Hattat Şeyh Hamdullah. İstanbul: Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı Yay.
Sungurhan Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/belge/1-83504/kinalizade-hasan-celebi---tezkiretus-suara.html [erişim tarihi: 20.09.2013].
Şahin, İlhan, F. Emecen (1991). “Amasya”. İslâm Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 1-4.
Şanlı, Saadet (1989). Şehnameci Taliki Zade’ye Göre Osmanlı Padişahlarının Şairlikleri-Taliki-zade Şehnamesi (V. Hassa)’nın Edisyon Kritiği. Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Şardağ, Rüştü (1982). Şair Sultanlar. Ankara: TİB Yay.
Şentürk, Atillâ, A. Kartal (2004). Üniversiteler İçin Eski Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Dergâh Yay.
Şentürk, Güzin (1944). Bayezid II (Adlî’nin Siyasî Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divanı’nın Transkripsiyonu). Mezuniyet Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Şimşirgil, Ahmet (1998). “Bir Nazlı Geline İki Güvey Olmaz”. Tarih ve Medeniyet (47): 16-19.
Turan, Şerafettin (1992). “Bayezid II”. İslâm Ansiklopedisi. C. 5. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 234-238.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1949). “Bayezid II”. İslâm Ansiklopedisi. C. 2. İstanbul: MEB Yay. 392-398.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (ty.). Büyük Osmanlı Tarihi. C. 2. Ankara: TTK Yay.
Yıldırar, Mehmet Nuri (2002). Amasyalı Divan Şairleri. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Yılmaz, Serda (1999). Sultân Bâyezîd-i Sânî Dîvânı. Mezuniyet Tezi. Amasya: Ondokuz Mayıs Üniversitesi.
Zavotçu, Gencay (hzl.) (2009). Rızâ Tezkiresi. İstanbul: Sahaflar Kitap Sarayı Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. YAVUZ BAYRAMYayın Tarihi: 04.11.2013Güncelleme Tarihi: 02.03.2022Eserlerinden Örnekler
Münâcât
Hudâyâ Hudâlık sana yaraşur
Nitekim gedâlık bana yaraşur
Çü sensin penâhı cihân halkınun
Kamudan sana ilticâ yaraşur
Şeh oldur ki kulluğun itdi senün
Kulun olmayan şeh gedâ yaraşur
Şu baş kim sana secde eylemeye
Ser-i şâh ise zîr-i pâ yaraşur
Şu dil kim marîz-i gamundur senün
Ana zikrün ile şifâ yaraşur
Şu kim dürr-i gufrânun olmak diler
Gamun bahrına âşinâ yaraşur
Egerçi ki isyânumuz çok durur
Sözümüz yine rabbenâ yaraşur
Ne ümmîd ü ne bîmdür işümüz
Hemân bize havf u recâ yaraşur
Eger adl ile sorasın Adli’yi
Ukûbetdür ana sezâ yaraşur
Ben itdüm anı kim bana yaraşur
Sen eyle anı kim sana yaraşur
Şu günde ki hiç çâresi kalmaya
Ana çâre-res Mustafâ yaraşur
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 179.)
Gazel
İy kemân-ebrû n’ola kurbân idersem cân sana
Bin benüm bigi ider her lahza cân kurbân sana
Mihrüni cânda ezelden saklar idüm sanma kim
Dâr-ı dünyâda görüp hayrân olupdur cân sana
Dilde gamzen zahmına merhem didüm dil-ber didi
Tîr-i müjgânum yeter her lahzada dermân sana
Pertev-i hüsnün meger eflâke düşmiş ay u gün
Gice gündüz raks urup olmış durur hayrân sana
Hûblık sende temâm olduğına huccet durur
Kâtib-i kudret ki yazmış ol hat-ı reyhân sana
Bil hemân ben dimezem aduna şeytân iy rakîb
Bunca çok telbîs ile her kişi dir şeytân sana
Hûn-ı dil yaşunla Adlî gerçi seyl oldı dirîğ
Kanlu yaşun göricek rahm eylemez cânân sana
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 185.)
Gazel
Sür’at itme iy ecel cismümde gam cândur henüz
Gamzeler zahmı gönül derdine dermândur henüz
Bir dem eglen iy felek gönlüm sarâyın yıkma kim
Ol perî-peyker hayâli anda mihmândur henüz
Tîğ-i gamzenden kaçar çeşmünle ceng itmez kişi
Gerçi dâğ-ı fürkatün sînemde kalkandur henüz
Tîrünün peykânıdur cismümde her mû iy sanem
Var kıyâs it kim ne denlü tende peykândur henüz
Kanını peykânlarun yaşum dile irdükçe yur
Gel nazar kıl yaşumun rengine kim kandur henüz
Bu sebebden dûd-ı âhumla gelür bûy-ı kebâb
Âteş-i gamla ciger cismümde biryândur henüz
Dûr olaldan ol sanemden merdüm-i çeşmün senün
Kara geymiş mâtem içre Adli giryândur henüz
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 223.)
Murabba’
Göreli ol sanemin kaşlarını yây gözüm
Kıldı cevr oklarına sîne siper vây gözüm
Dimedüm mi sana ben bakma ana hây gözüm
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Tîr-i gamzen sanemâ gözlerüme olalı tûş
Gözlerüm yaş akıdup bahr oluban eyledi cûş
Seyl-i eşküm dökilüp gözlerümi eyledi boş
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Tûtiyâ olmayalı gözlerüme gerd-i rehün
Görmedi iki gözüm pertevini mihr ü mehün
İy gözüm bunca belâ derd ile neyki günehün
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Yaşlarum sen gideli seyl olup iy cân dökilür
Dürr ü yâkût çıkar la’l ile mercân dökilür
Gamzeler zahmıyile gözlerüme kan dökilür
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Dâ’imâ cevr kılur ben kulına şâh n’idem
Şeb-i hicrinde tulû eylemez ol mâh n’idem
Gözlerüm görmez ise gün yüzini âh n’idem
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Elüm irmez nideyin hasret ile yâre dirîğ
Dil düşüp zülfi hamıyla yürür âvâre dirîğ
Gözlerüm derdine olmaz bilürem çâre dirîğ
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Bir perî-zâde vü meh-rû sanem ü tâze cüvân
İdeli gün yüzini perde-i zülfinde nihân
Adli’nin gözlerine oldı karanu dü cihân
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 377.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 04.11.2013Güncelleme Tarihi: 02.03.2022Eserlerinden Örnekler
Münâcât
Hudâyâ Hudâlık sana yaraşur
Nitekim gedâlık bana yaraşur
Çü sensin penâhı cihân halkınun
Kamudan sana ilticâ yaraşur
Şeh oldur ki kulluğun itdi senün
Kulun olmayan şeh gedâ yaraşur
Şu baş kim sana secde eylemeye
Ser-i şâh ise zîr-i pâ yaraşur
Şu dil kim marîz-i gamundur senün
Ana zikrün ile şifâ yaraşur
Şu kim dürr-i gufrânun olmak diler
Gamun bahrına âşinâ yaraşur
Egerçi ki isyânumuz çok durur
Sözümüz yine rabbenâ yaraşur
Ne ümmîd ü ne bîmdür işümüz
Hemân bize havf u recâ yaraşur
Eger adl ile sorasın Adli’yi
Ukûbetdür ana sezâ yaraşur
Ben itdüm anı kim bana yaraşur
Sen eyle anı kim sana yaraşur
Şu günde ki hiç çâresi kalmaya
Ana çâre-res Mustafâ yaraşur
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 179.)
Gazel
İy kemân-ebrû n’ola kurbân idersem cân sana
Bin benüm bigi ider her lahza cân kurbân sana
Mihrüni cânda ezelden saklar idüm sanma kim
Dâr-ı dünyâda görüp hayrân olupdur cân sana
Dilde gamzen zahmına merhem didüm dil-ber didi
Tîr-i müjgânum yeter her lahzada dermân sana
Pertev-i hüsnün meger eflâke düşmiş ay u gün
Gice gündüz raks urup olmış durur hayrân sana
Hûblık sende temâm olduğına huccet durur
Kâtib-i kudret ki yazmış ol hat-ı reyhân sana
Bil hemân ben dimezem aduna şeytân iy rakîb
Bunca çok telbîs ile her kişi dir şeytân sana
Hûn-ı dil yaşunla Adlî gerçi seyl oldı dirîğ
Kanlu yaşun göricek rahm eylemez cânân sana
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 185.)
Gazel
Sür’at itme iy ecel cismümde gam cândur henüz
Gamzeler zahmı gönül derdine dermândur henüz
Bir dem eglen iy felek gönlüm sarâyın yıkma kim
Ol perî-peyker hayâli anda mihmândur henüz
Tîğ-i gamzenden kaçar çeşmünle ceng itmez kişi
Gerçi dâğ-ı fürkatün sînemde kalkandur henüz
Tîrünün peykânıdur cismümde her mû iy sanem
Var kıyâs it kim ne denlü tende peykândur henüz
Kanını peykânlarun yaşum dile irdükçe yur
Gel nazar kıl yaşumun rengine kim kandur henüz
Bu sebebden dûd-ı âhumla gelür bûy-ı kebâb
Âteş-i gamla ciger cismümde biryândur henüz
Dûr olaldan ol sanemden merdüm-i çeşmün senün
Kara geymiş mâtem içre Adli giryândur henüz
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 223.)
Murabba’
Göreli ol sanemin kaşlarını yây gözüm
Kıldı cevr oklarına sîne siper vây gözüm
Dimedüm mi sana ben bakma ana hây gözüm
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Tîr-i gamzen sanemâ gözlerüme olalı tûş
Gözlerüm yaş akıdup bahr oluban eyledi cûş
Seyl-i eşküm dökilüp gözlerümi eyledi boş
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Tûtiyâ olmayalı gözlerüme gerd-i rehün
Görmedi iki gözüm pertevini mihr ü mehün
İy gözüm bunca belâ derd ile neyki günehün
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Yaşlarum sen gideli seyl olup iy cân dökilür
Dürr ü yâkût çıkar la’l ile mercân dökilür
Gamzeler zahmıyile gözlerüme kan dökilür
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Dâ’imâ cevr kılur ben kulına şâh n’idem
Şeb-i hicrinde tulû eylemez ol mâh n’idem
Gözlerüm görmez ise gün yüzini âh n’idem
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Elüm irmez nideyin hasret ile yâre dirîğ
Dil düşüp zülfi hamıyla yürür âvâre dirîğ
Gözlerüm derdine olmaz bilürem çâre dirîğ
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Bir perî-zâde vü meh-rû sanem ü tâze cüvân
İdeli gün yüzini perde-i zülfinde nihân
Adli’nin gözlerine oldı karanu dü cihân
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 377.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 02.03.2022Eserlerinden Örnekler
Münâcât
Hudâyâ Hudâlık sana yaraşur
Nitekim gedâlık bana yaraşur
Çü sensin penâhı cihân halkınun
Kamudan sana ilticâ yaraşur
Şeh oldur ki kulluğun itdi senün
Kulun olmayan şeh gedâ yaraşur
Şu baş kim sana secde eylemeye
Ser-i şâh ise zîr-i pâ yaraşur
Şu dil kim marîz-i gamundur senün
Ana zikrün ile şifâ yaraşur
Şu kim dürr-i gufrânun olmak diler
Gamun bahrına âşinâ yaraşur
Egerçi ki isyânumuz çok durur
Sözümüz yine rabbenâ yaraşur
Ne ümmîd ü ne bîmdür işümüz
Hemân bize havf u recâ yaraşur
Eger adl ile sorasın Adli’yi
Ukûbetdür ana sezâ yaraşur
Ben itdüm anı kim bana yaraşur
Sen eyle anı kim sana yaraşur
Şu günde ki hiç çâresi kalmaya
Ana çâre-res Mustafâ yaraşur
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 179.)
Gazel
İy kemân-ebrû n’ola kurbân idersem cân sana
Bin benüm bigi ider her lahza cân kurbân sana
Mihrüni cânda ezelden saklar idüm sanma kim
Dâr-ı dünyâda görüp hayrân olupdur cân sana
Dilde gamzen zahmına merhem didüm dil-ber didi
Tîr-i müjgânum yeter her lahzada dermân sana
Pertev-i hüsnün meger eflâke düşmiş ay u gün
Gice gündüz raks urup olmış durur hayrân sana
Hûblık sende temâm olduğına huccet durur
Kâtib-i kudret ki yazmış ol hat-ı reyhân sana
Bil hemân ben dimezem aduna şeytân iy rakîb
Bunca çok telbîs ile her kişi dir şeytân sana
Hûn-ı dil yaşunla Adlî gerçi seyl oldı dirîğ
Kanlu yaşun göricek rahm eylemez cânân sana
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 185.)
Gazel
Sür’at itme iy ecel cismümde gam cândur henüz
Gamzeler zahmı gönül derdine dermândur henüz
Bir dem eglen iy felek gönlüm sarâyın yıkma kim
Ol perî-peyker hayâli anda mihmândur henüz
Tîğ-i gamzenden kaçar çeşmünle ceng itmez kişi
Gerçi dâğ-ı fürkatün sînemde kalkandur henüz
Tîrünün peykânıdur cismümde her mû iy sanem
Var kıyâs it kim ne denlü tende peykândur henüz
Kanını peykânlarun yaşum dile irdükçe yur
Gel nazar kıl yaşumun rengine kim kandur henüz
Bu sebebden dûd-ı âhumla gelür bûy-ı kebâb
Âteş-i gamla ciger cismümde biryândur henüz
Dûr olaldan ol sanemden merdüm-i çeşmün senün
Kara geymiş mâtem içre Adli giryândur henüz
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 223.)
Murabba’
Göreli ol sanemin kaşlarını yây gözüm
Kıldı cevr oklarına sîne siper vây gözüm
Dimedüm mi sana ben bakma ana hây gözüm
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Tîr-i gamzen sanemâ gözlerüme olalı tûş
Gözlerüm yaş akıdup bahr oluban eyledi cûş
Seyl-i eşküm dökilüp gözlerümi eyledi boş
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Tûtiyâ olmayalı gözlerüme gerd-i rehün
Görmedi iki gözüm pertevini mihr ü mehün
İy gözüm bunca belâ derd ile neyki günehün
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Yaşlarum sen gideli seyl olup iy cân dökilür
Dürr ü yâkût çıkar la’l ile mercân dökilür
Gamzeler zahmıyile gözlerüme kan dökilür
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Dâ’imâ cevr kılur ben kulına şâh n’idem
Şeb-i hicrinde tulû eylemez ol mâh n’idem
Gözlerüm görmez ise gün yüzini âh n’idem
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Elüm irmez nideyin hasret ile yâre dirîğ
Dil düşüp zülfi hamıyla yürür âvâre dirîğ
Gözlerüm derdine olmaz bilürem çâre dirîğ
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Bir perî-zâde vü meh-rû sanem ü tâze cüvân
İdeli gün yüzini perde-i zülfinde nihân
Adli’nin gözlerine oldı karanu dü cihân
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 377.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Münâcât
Hudâyâ Hudâlık sana yaraşur
Nitekim gedâlık bana yaraşur
Çü sensin penâhı cihân halkınun
Kamudan sana ilticâ yaraşur
Şeh oldur ki kulluğun itdi senün
Kulun olmayan şeh gedâ yaraşur
Şu baş kim sana secde eylemeye
Ser-i şâh ise zîr-i pâ yaraşur
Şu dil kim marîz-i gamundur senün
Ana zikrün ile şifâ yaraşur
Şu kim dürr-i gufrânun olmak diler
Gamun bahrına âşinâ yaraşur
Egerçi ki isyânumuz çok durur
Sözümüz yine rabbenâ yaraşur
Ne ümmîd ü ne bîmdür işümüz
Hemân bize havf u recâ yaraşur
Eger adl ile sorasın Adli’yi
Ukûbetdür ana sezâ yaraşur
Ben itdüm anı kim bana yaraşur
Sen eyle anı kim sana yaraşur
Şu günde ki hiç çâresi kalmaya
Ana çâre-res Mustafâ yaraşur
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 179.)
Gazel
İy kemân-ebrû n’ola kurbân idersem cân sana
Bin benüm bigi ider her lahza cân kurbân sana
Mihrüni cânda ezelden saklar idüm sanma kim
Dâr-ı dünyâda görüp hayrân olupdur cân sana
Dilde gamzen zahmına merhem didüm dil-ber didi
Tîr-i müjgânum yeter her lahzada dermân sana
Pertev-i hüsnün meger eflâke düşmiş ay u gün
Gice gündüz raks urup olmış durur hayrân sana
Hûblık sende temâm olduğına huccet durur
Kâtib-i kudret ki yazmış ol hat-ı reyhân sana
Bil hemân ben dimezem aduna şeytân iy rakîb
Bunca çok telbîs ile her kişi dir şeytân sana
Hûn-ı dil yaşunla Adlî gerçi seyl oldı dirîğ
Kanlu yaşun göricek rahm eylemez cânân sana
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 185.)
Gazel
Sür’at itme iy ecel cismümde gam cândur henüz
Gamzeler zahmı gönül derdine dermândur henüz
Bir dem eglen iy felek gönlüm sarâyın yıkma kim
Ol perî-peyker hayâli anda mihmândur henüz
Tîğ-i gamzenden kaçar çeşmünle ceng itmez kişi
Gerçi dâğ-ı fürkatün sînemde kalkandur henüz
Tîrünün peykânıdur cismümde her mû iy sanem
Var kıyâs it kim ne denlü tende peykândur henüz
Kanını peykânlarun yaşum dile irdükçe yur
Gel nazar kıl yaşumun rengine kim kandur henüz
Bu sebebden dûd-ı âhumla gelür bûy-ı kebâb
Âteş-i gamla ciger cismümde biryândur henüz
Dûr olaldan ol sanemden merdüm-i çeşmün senün
Kara geymiş mâtem içre Adli giryândur henüz
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 223.)
Murabba’
Göreli ol sanemin kaşlarını yây gözüm
Kıldı cevr oklarına sîne siper vây gözüm
Dimedüm mi sana ben bakma ana hây gözüm
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Tîr-i gamzen sanemâ gözlerüme olalı tûş
Gözlerüm yaş akıdup bahr oluban eyledi cûş
Seyl-i eşküm dökilüp gözlerümi eyledi boş
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Tûtiyâ olmayalı gözlerüme gerd-i rehün
Görmedi iki gözüm pertevini mihr ü mehün
İy gözüm bunca belâ derd ile neyki günehün
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Yaşlarum sen gideli seyl olup iy cân dökilür
Dürr ü yâkût çıkar la’l ile mercân dökilür
Gamzeler zahmıyile gözlerüme kan dökilür
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Dâ’imâ cevr kılur ben kulına şâh n’idem
Şeb-i hicrinde tulû eylemez ol mâh n’idem
Gözlerüm görmez ise gün yüzini âh n’idem
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Elüm irmez nideyin hasret ile yâre dirîğ
Dil düşüp zülfi hamıyla yürür âvâre dirîğ
Gözlerüm derdine olmaz bilürem çâre dirîğ
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
Bir perî-zâde vü meh-rû sanem ü tâze cüvân
İdeli gün yüzini perde-i zülfinde nihân
Adli’nin gözlerine oldı karanu dü cihân
Gözüm eyvây gözüm vay gözüm eyvây gözüm
(Bayram, Yavuz (2009). Amasya’ya Vâlî Osmanlı’ya Pâdişâh Bir Şair: Adlî (Hayatı, Şahsiyeti, Şairliği, Dîvân’ının Tenkitli ve Orijinal Metni). Amasya: Amasya Valiliği Yay. 377.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MEHMED, Silahdar Seyyid Mehmed Paşa | d. ? - ö. Eylül 1757 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | VİSÂLÎ, Visâlî Çelebi (Dimetokalı/İstanbullu) | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | BALIM SULTAN, Hızır Bali | d. 1462 ? - ö. 1516 ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | İBRAHİM, İbrahim İbn Hızır | d. ? - ö. 1512\'de sağ | Ölüm Yılı | Görüntüle |
5 | HÂKÎ, Yûsuf | d. ? - ö. 1480-81 - 1512-13 ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | CİHÂNÎ | d. ? - ö. 1512-1520 arasında ? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | AVNÎ, Fâtih Sultân Mehmed, Sultân Mehmed-i Sânî, Sultân II. Mehmed | d. 30 Mart 1432 - ö. 3 Mayıs 1481 | Meslek | Görüntüle |
8 | KANSU GAVRÎ, el-Eşref Kansu el-Gavrî | d. ? - ö. 1516 | Meslek | Görüntüle |
9 | SULTÂN KAYITBAY, El-Eşref Seyfeddîn Kayıtbay | d. 1416-1419 ? - ö. 8 Ağustos 1496 | Meslek | Görüntüle |
10 | SAFÎ | d. ? - ö. 1485/86 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | YÂDÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | HÂMİDÎ-İ ISFAHÂNÎ, Molla Hâmidî, Mevlânâ Hâmidî, Hâmidî-i İrânî, Hâmidî-i Acem, Hâmidî-i Acemî | d. 1439-40 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | FAKRÎ, Ahmed Dede | d. ? - ö. 1543-1544 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | KUMRÎ, Mirzâ Muhammed Nakî | d. 1819 - ö. 1891 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | BELÎĞ, Mehmed (Abdullâh) | d. ? - ö. 1744-45 | Madde Adı | Görüntüle |