Madde Detay
Nalan Barbarosoğlu
(d. 6 Ocak 1961 / ö. -)
Yazar, Redaktör
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Adapazarı'nda doğdu. Huriye Hanım ile işçi Mehmet Nuri Barbarosoğlu'nun kızıdır. İlk ve ortaöğrenimini devlet okullarında tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sistematik Felsefe ve Mantık Bölümü'nü bitirdi (1982).
Metin yazarlığı ve redaktörlük yaptı. Yazıları, öyküleri, söyleşileri Yazko Felsefe, Yazko Somut, Adam Öykü, Nar, Varlık ve Hece gibi dergilerde yayımlandı. Eşik Cini öykü dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. Hâlen İstanbul'da yaşayan Nalan Barbarosoğlu, edebiyatla ilgili çalışmalarına devam etmektedir.
Türkiye PEN Yazarlar Derneği üyesidir.
Nalan Barbarosoğlu, öykücü kimliği ile ön plana çıkan bir yazardır. Öykü yazmaya 1980'li yıllarda başlayan Barborosoğlu, kendisi ile yapılan bir söyleşide öyküye yöneliş sebebini şu cümlelerle açıklar: "Ben, kitaplarla haşır neşir olan bir aileden gelmiyorum. Annem de babam da kitaplarla olan ilişkisini, okulla birlikte bitirmiş. Ve onlar için kitap okumak ya da yazmak, ders gibi, ödev hazırlamak gibi "ciddi" bir eylem... Bu yüzden ben onların gözünde hep ders çalışıyorum, hep öğrenciyim. Pek de haksız sayılmazlar. Sağduyularının sesi bu saptama. Öğrenciliğimin öyküyle kesişmesine gelince, kısaca, dolan bardağın taşması diyebiliriz sanırım. "Ama neden öykü?" diye sorarsanız, kendiliğinden oldu. Öykü bana çok uygun. Kişisel yaşamıma benziyor. Benim yaşamımdan bir roman çıkaramazsınız. Farklı farklı öykülerin kahramanı oldum hep. Bir de arkama dönüp baktığımda, yaşamın her alanında zoru seçtiğimi görüyorum." (Özkan, 1997:121-122).
Yazarın ilk öykü kitabı Ne Kadar da Güzeldir Gitmek 1996 yılında yayımlandı. Bu kitap, kadınların iç dünyalarına "gitmek" ekseninde yoğunlaşan on hikâyelerden oluşur. Kitapta yalnızca "Akşam Sefası" adlı öykü, bir çocuğun gözüyle çocuk dünyasına eğilmiştir. Yazar, bir söyleşisinde bu kitabının teması ilgili şu açıklamayı yapar: "her şeyden önce şunun altını çizmek isterim. Evet, anlattığım bütün kadınlar "gidiyorlar"; ama bu gidişlerinin "başarı"yla uzaktan yakından en ufak bir ilgisi yok. Onlar için "gitmek" önlerine koydukları bir amaç değil. Yalnızca, kendilerinin, çevrelerinin, yaşadıkları ilişkilerin içeriğinin farkında olan kadınlar. Bunu değiştirmek İstiyorlar. Ama onları anlayan, sözcüklerini ulaştırabilecekleri birileri yok çevrelerinde. İlişkilerini kurtarmak için ellerinden geleni yapmışlar kendi ölçüleri içinde. Kendilerine ve bir kere yaşadıkları bu yaşama karşı "dürüst"ler. Yaşamdan öyle büyük beklentileri yok; ellerindeki yaşamla ya da sunulanla oyalanmak istemiyorlar yalnızca. Bir biçimde, adını koyamasalar bile, kendileri olmak İstiyorlar. Olan bitenin farkında yaşadıkları için de içlerinden yükselen isyana kulaklarını tıkayamıyorlar. Bu farkındalık pek "bilinçle" kazanılamaz. Duygular daha baskındır bu alanda. İşte sizin "kent İnsanının sıkışmışlığı" dediğiniz saptamaya buradan geçebiliriz. İster kentte olsun, İster kırda, sevgisizliğin ve ilgisizliğin olduğu her yerde sıkışmışlık, kıstırılmışlık, kendi içine kapanma daha yoğun yaşanır. Günümüzde küçük ya da büyük, kendi ya da değil, toplumun ve sahip olduğu değerler sisteminin, kendini korumak ve sürdürmek için belki de, farklılıklara dayanıklı, hoşgörülü bir yapısı yok. Bu yapıda kendi farklılıklarınızı geliştirip görece bir "rahatlık"la pek soluk alıp veremezsiniz. Bu yüzden kent insanının sıkışmışlığı ile kır insanının sıkışmışlığı arasında fark yok bana göre. Kentlerin sunduğu olanaklarla kırların sunduğu olanaklar arasında fark var yalnızca. Sizin bunları değerlendirecek, kullanacak beceriniz ya da koşullarınız yoksa, yapacak bir şey de yok. Bana göre önemli olan, kendinizle barış içinde yaşamak. Ancak görece bir "iç-barış" a sahipsek toplumla, kentle, kırla ilişkilerimizi daha rahat, daha az yara alarak sürdürebiliriz" (Özkan, 1998: 121). İnci Aral bu kitap için "bu kitabındaki öykülerinin, olgunlukları, taşıdıkları duygu yükü, yapısal sağlamlıkları ve imgelerle zenginleştirilmiş bir dili kullanmadaki üstün başarısı ile ustalık çizgisinde duruyor ve bize doğuştan öykücü olduğunu kanıtlıyor" cümleleriyle değerlendirdi (Aral, 1997). Banu Yıldıran ise kitaptaki öyküler için şu yorumu yapmıştır: "Öyküler günümüzü, günümüz kadınlarını, onların yaşadıklarını anlatıyor ve öyle yetkin bir dille, ince ayrıntılarla, şaşırtıcı benzetmelerle anlatıyor ki, kitabı okuyup bitirdiğinizde 'gerçekten de ne kadar güzelmiş gitmek' diyorsunuz. Öykülerdeki bütünlükle, dilin titizlikle kullanımıyla, anlattıklarının önemiyle okuması da, tanıtması da güzel bir kitap" (Yıldıran, 1997:155).
Nalan Barbarosoğlu, ikinci öykü kitabı Her Ses Bir Ezgi'yi 2001'de yayımladı. İlk kitabında "gidenler" üzerine yoğunlaşan yazar, on bir hikâyeden oluşan ikinci öykü kitabında "kalanlar"a yoğunlaştı. Her Ses Bir Ezgi'de "kadınlar şöyle ya da böyle bir şekilde terk edilirler. Öykülerde, aşkları, sevgileri, tutkuları karşılıksız kalan kadınların bu ayrılık ânından sonraki kırılmışlıkları anlatılır. Yaşanmışlıklar, sesler, kokular, anılar kadınlarda derin bir iz bırakmışken, erkekler daha çabuk unutmakta, hiçbir şey olmamış gibi davranabilmektedir. Geçmişsiz, geleceksiz kalan kadınlar bu ayrılık acısını daha derin yaşarlar. Geçmiş ve yaşananlar derin, kalıcı bir iz olarak kahramanların belleğine kazınır. Sesler, kokular, renkler. Hiç unutulmaz. Bu da kahramanların içe kapanıp yalnızlığa sürüklenmelerine neden olur. Çünkü geçmiş, geçip giden bir şey değil; asla unutulmayan, aşılamayan bir izdir (Tosun, 2015: 146). Yazar, üçüncü öykü kitabı Ayçiçekleri'ni 2002 yılında yayımladı. Kitapta "Ayna", "Denizin Sancak Tarafı", "Ayak Sesi", "Boşlukta Dans", "Sessiz Ağıt", "Masa", "Anımsamak İçin Küçük Bir Ara", "Baş Ağrısı", "Bir Yeşil Tufan", "Küf Kokusu", "Otobüs", "Şah-Gelinlik-Mat", "Gözaltı" ve "Hırsız" adlı on dört öykü yer alır. Yazarın ilk iki kitabından farklı olarak bu kitabında belirgin bir şekilde toplumsal sorunlara odaklandığı görülür.
Nalan Barbarosoğlu'nun dördüncü öykü kitabı Gümüş Gece 2004 yılında yayımlandı. Necip Tosun, bu kitabı şu cümlelerle değerlendirmiştir: "Gümüş Gece'de sözü geceye verir Barbarosoğlu, onun ağzından insanlık hâllerine tanıklık ederiz. Böylece, üstü örtülmüş, gizlenmiş gerçeklikler, gecenin tanıklığıyla gün yüzüne çıkar. Ev içlerinde büyüyen kötülük, sokaklarda boy verir. Fahişeler, travestiler, sorunlu erkekler gece ortaya çıkar, gece de karanlığıyla bütün bunları açık eder, aydınlatır. Ancak, gecenin dili çoğunlukla erkekleri mahkûm eder. Hayatı hep kadınların gözünden aydınlatır, yorumlar. Bu anlamda yerleşik erkeksi dile alternatif kadın dilini sunar öyküler. Kavramları, anlayışları sorgular, kendi anlamlarını sınar dille. Erkekleşerek var olmayı değil, kadınlaşarak var olmayı seçer anlatıcılar" (Tosun, 2015: 147).
Yazar, beşinci öykü kitabı Yol Işıkları'nı 2009'da yayımladı. Kitap, "Gezgin-Kuzgun-Bilici", "Ses-Fanus", "Yol Yorgunu", "Kalp Ağrısı", "Tutuşan Temmuz", "Ateşten Bir Top", "Bisikletyaka Bir Kazak", "Adaya Gidemem", "Perdedeki Fısıltı", "Yol Eşiği", "Mazeret İzni", "Denizine Gömülen Ada", "Mecnunu Yok Leyla", "Gecikmiş Bir Veda" adlarında on dört öyküden oluşur. Yazar, "Kitap", "gece", "gitmek", "kent", "anne" kelime ve kavramlarını gündeme getirirken ağırlıklı olarak yol izleği etrafında döner. Öykülerde bozulan, yürümeyen aile / kadın ilişkileri irdelenirken, özellikle aile kurumunda ezilen kadınlara, annelere dikkat çekilir. Çocuk, bütün bu olup bitenlerden sonra anne özlemiyle hayatla yüzleşir. Öykülerde erkek tarafından ter edilmiş kadının çocuğuyla baş başa kalışı ve kadının seçeneksizliği temel motiflerden biridir. Bütün kötülüklerin (yalnızlık, iletişimsizlik, insansızlık) merkezinde ise otorite modernizm ve kapitalizm vardır. Yükselme hırsı, para kazanma arzusu insanlar arasındaki sevgi ve saygıyı bitirmiştir. Otorite, egemenliğini sürdürmek için kan dökmekten çekinmez. Her şeyin kazanmaya, paraya, yükselmeye göre düzenlendiği modern hayat, sevgililerin bile arasına girer. Kent ve kalabalık tüm güzellikleri öldürmektedir. Sevgililer kentin gürültüsünde kaybolur, sevgilinin kokusu kalabalığın kokusuna benzemeye başlar. Çünkü kent, bireyi öldürmüş; bireysel yetenekler, kurumsal hedeflere entegre edilmiştir. Herkes birbirini eze eze yaşamaktadır burada. Hayallerin gücü, alım gücünü düşünmeye evrilmiştir. Tüm bu olumsuzluklarda kahraman için gitmek bir çıkış yolu olarak gözükür. Kitap boyunca bu gitmelerin nedenleri, sonuçları gündeme getirilir (Tosun, 2015:147-148).
Barbarosoğlu'nun son öykü kitabı Okur Postası 2014'te yayımlandı. Bu kitap, ele aldığı tema ve kurgusu ile yazarın diğer öykü kitaplarından farklı bir yerde durur. Okur Postası, yirmi sekiz yazara yazılmış mektuplardan oluşan bir öykü kitabıdır. Mektup formunda yazılmış öykülerde, hayatın çeşitli kesimlerinden seçilmiş okurlar yazarlara mektuplar gönderirler. Bu mektuplarda insanlık durumları, ülkenin yaşadığı toplumsal, siyasi olaylar, bireysel acılar yer alır. Burada okur, hayatı ile eseri içselleştirmiştir. Okunan hikâye/roman ile okurun hayatı iç içe geçer ve kitaplar okurun hayatını anlamlandırmada bir ışık, kılavuz işlevi görür. Mektup yazıcısı okurlar, roman / öykü kahramanları ile kendi yaşadıkları arasında bir bağ kurar. Böylece hem eserlerin hayata dönük yüzleri açık edilirken bir yandan da alttan alta bir öykü eleştirisi geliştirilir (Tosun, 2015: 148-149).
Nalan Barbarosoğlu öykülerinde kadın, aile, yalnızlık, mutsuzluk, şehir, ses/ezgi gibi temalar üzerine yoğunlaşmıştır. Onun öykülerinde kısa zaman diliminde geriye dönüşlerle o zamanın arka planındaki duygu ve olay örgülerini açan bir kurguyu benimsediği görülür (Yalçın, 2010:180). Barbarosoğlu öykülerinin temel özelliklerinden biri, olaydan çok bir duruma yoğunlaşmaları ve şiirli bir dille kaleme alınmış olmalarıdır. Yazar, öykülerinde iç monolog, leit motif gibi modern anlatı tekniklerinden sıklıkla faydalanır.
Yakın dönem Türk öykücülüğünde kendine has bir öykü evreni kurmayı başaran Nalan Barbarosoğlu, öykü kitaplarının dışında Metin Kaçan'la birlikte Öykü 2000 (2000) adlı bir antoloji hazırladı, 2000 yılında Nezih Başgelen'in hazırladığı Fırat'a Karışan Öyküler adlı kitap projesinde bir öyküsüyle yer aldı. 2005'te fotoğraf sanatçısı Selim Seval'le ilgili bir biyografi neşreden Barbarosoğlu, 2014 yılında Biber Gazı Öyküleri: Her Göz Bir Yangın Yeri adlı bir derleme ile Uçmak İsteyen Balık adlı bir çocuk hikâyesine imza attı.
Kaynakça
Aral, İnci (1997). "Nalan Barbarosoğlu'ndan Bir İlk Kitap", Cumhuriyet Kitap, 9 Ekim 1997.
Özkan, Kaan (1998). "Nalan Barbarosoğlu: Farklı Farklı Öykülerin Kahramanı Oldum Hep". Adam Öykü. 18:121-122.
Tosun, Necip (2015). Günümüz Öyküsü. İstanbul: Dedalus Yay.
Yalçın, Murat (Ed., 2010). Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, 3. Baskı. C.1. İstanbul: Yapı Kredi Yay.180.
Yıldıran, Banu (1997). "Ne Kadar da Güzeldir Gitmek", Adam Öykü. 9: 154-155.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. NECATİ TONGAYayın Tarihi: 23.05.2019Güncelleme Tarihi: 19.12.2020
Yayın Tarihi: 23.05.2019Güncelleme Tarihi: 19.12.2020
Güncelleme Tarihi: 19.12.2020
Eser Adı | Yayın evi | Basım yılı | Eser türü |
---|---|---|---|
Ne Kadar da Güzeldir Gitmek | Oğlak Yay. / İstanbul | 1996 | Hikâye |
Öykü 2000 | Gendaş Yay. / İstanbul | 2000 | Antoloji |
Her Ses Bir Ezgi | Can Yay. / İstanbul | 2001 | Hikâye |
Ayçiçekleri | Can Yay. / İstanbul | 2002 | Hikâye |
Fırat'a Karışan Öyküler (Haz. Nezih Başgelen) | Arkeoloji ve Sanat Yay. / İstanbul | 2002 | Derleme |
Gümüş Gece | Alkım Yay. / İstanbul | 2004 | Hikâye |
Selim Seval: Upuzun Bir Düş | Denizbank Yay. / İstanbul | 2005 | Biyografi |
Yol Işıkları | Everest Yay. / İstanbul | 2009 | Hikâye |
Okur Postası | Alakarga Yay. / İstanbul | 2014 | Hikâye |
Biber Gazı Öyküleri : Her Göz Bir Yangın Yeri | Yitik Ülke Yay. / İstanbul | 2014 | Derleme |
Uçmak İsteyen Balık | Kırmızı Kedi Yay. / İstanbul | 2014 | Diğer |
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Ercan Yılmaz | d. 04 Mart 1977 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Haldun Aydıngün | d. 19 Ağustos 1958 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Serpil Ural | d. 26 Mart 1945 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Hürriyet Yaşar | d. 1961 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Hakan Şenocak | d. 28 Ekim 1961 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ZAMANÎ, Ebubekir Avcı | d. 30.07.1961 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Latif Demirci | d. 31 Ocak 1961 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
8 | Kâzım Nami Duru | d. 1876 - ö. 14 Ekim 1967 | Meslek | Görüntüle |
9 | Mehmet Açar | d. 17 Mayıs 1963 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
10 | Yıldırım İshak Kurt | d. 22 Nisan 1971 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | Nur Yazgan (Yurdanur Avcı Yazgan) | d. 22 Mayıs 1978 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | Abdullah Neyzar Karahan | d. 23 Ekim 1939 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | Nalan Tuntaş | d. 08 Mayıs 1955 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | Fatma Karabıyık Barbarosoğlu | d. 01 Ağustos 1962 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | Nalan Kiraz | d. 1972 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |