Madde Detay
Cahit Külebi
Nazmi Cahit, Mahmut Cahit, Cahit Erencan
(d. 10 Ocak 1917 / ö. 20 Haziran 1997)
Şair, Eğitimci
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Cahit Külebi, Tokat’ın Zile ilçesinin Çeltek köyünde Necati Bey ve Feride Hanım’ın ilk erkek çocuğu olarak 10 Ocak 1917’de dünyaya geldi. Ailesi doğumundan kısa bir süre önce, Rus işgalinden dolayı Erzurum’dan göç ederek bu köye yerleşti. Necati Bey, Erzurum’da Gullebiler olarak bilinen bir sülaleye mensuptur. Bu sülale, okuma yazmaya önem verirdi. Devlete birçok asker ve memur yetiştirdi. Annesi Feride Hanım ise Erzurum’un Pasinler ilçesi Tayhoca (Tahirhoca) köyünden Karabeyoğulları lakabıyla tanınan ve geniş toprakları olan bir sülalenin kızıydı. Asıl adı Mahmut Cahit olan Cahit Külebi, şiirlerinde “Nazmi Cahit, Cahit Külebi” imzalarını kullandı. Soyadı kanunu çıkınca ailesi “Erencan” soyadını aldı (Çetişli 1998: 29-30). Ancak şair, Erzurum’da sülalesine verilen “Gullebiler” lakabından hareketle kullandığı “Külebi” ismini, daha sonra soyadı olarak tescil ettirdi ve edebiyat dünyası onu Cahit Külebi olarak tanıdı.
İlköğrenimine çok küçük yaşta Zile’deki Mahalle Mektebinde başladı. Daha sonra o dönemde Zile’nin en modern mektebi olan Nümûne-i Terakkîye verildi. Bu iki okuldan hoşnut olmayan küçük Cahit, Dutlupınar İlkokuluna gönderildi. Ailesi, 1924’te çoğunluğunu Doğu Anadolu’dan gelen göçmenlerin oluşturduğu ve yeni ilçe olan Artova’ya (Çamıbel) taşınınca eğitimine burada devam etti. Babasının tayini 1927’de Niksar’a çıktı. Böylece Zile’de başlayan ve Artova’da devam eden ilköğretim macerası 1929 yılında Niksar Gazi Ahmet Danişment İlkokulunda tamamlanmış oldu. O tarihte Niksar’da ortaokul olmadığı için yaşı büyütülerek Sivas Erkek Lisesine yatılı olarak gönderildi. Ortaokul ve liseyi parasız yatılı olarak okuduğu bu okulu 1936’da bitirdi. Babasını 1935’te kaybeden Cahit Külebi, ailenin yaşadığı ekonomik zorluklardan dolayı, yüksek tahsilini, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi olmanın sağladığı maddi imkânla İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı. 1940 yılında mezun olan Cahit Külebi, aynı yıl yedek subay olarak askere gitti. 1942 yılının sonunda askerlik görevini tamamlayan şair, İstanbul Üniversitesinde öğrenci iken tanıdığı Tarih Bölümünden mezun olan Süheyla Tarkan’la evlendi. Bu evlilikten Mehmet Ali ve Ahmet adını verdikleri iki erkek çocuğu oldu (Çetişli 1998: 32-43).
Askerlik dönüşü Antalya Lisesine edebiyat öğretmeni olarak atandı. Burada üç yıl kadar kalan şair, 1946 yılında Ankara Devlet Konservatuarına edebiyat öğretmeni olarak tayin edildi. Bu okulda bir süre idareci olarak da çalışan Cahit Külebi, 1954 yılında Ankara Gazi Lisesi edebiyat öğretmenliği görevine getirildi. 1956’da müfettiş olarak Milli Eğitim Bakanlığına geçen şair, bu görev kapsamında kısa bir süre Amerika’da bulundu. 1960-1964 yılları arasında İsviçre bölgesi öğrenci müfettişliği ve kültür ataşesi görevini yerine getirdi. 1966’da Milli Eğitim Bakanlığı başmüfettişliğine, 1969’da da Milli Eğitim Bakanlığı Kültür müsteşar yardımcılığına atandı. 3 Ocak 1973’te kendi isteği ile 30 yıl süren çalışma hayatını sonlandırdı.
1951’den itibaren Türk Dil Kurumu üyesi ve Türk Dili dergisinin ilk sayısından itibaren de yazı kurulunda yer aldı. Cahit Külebi, emekli olduktan sonra bu kurumda daha aktif görevlerde bulundu. 1972’de yönetim kurulu üyeliğine, 1973’te Yayım Kolu Başkanlığı görevine getirildi. 1976’da Türk Dil Kurumu genel sekreterliği görevine getirilen şair, 1983 yılına kadar bu görevde bulundu (Onaran 2004: 10). Bir ara siyaset hayatına da giren Cahit Külebi, 1983'te SODEP ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin kuruluşunda yer aldı. Bir süre parti merkez ve yönetim kurulu üyeliği ile parti müfettişliği görevinde bulundu.
Cahit Külebi, hayatının sonlarında büyük üzüntüler yaşadı. Küçük oğlu Ahmet’i 1991’de, eşi Süheyla Hanımı ise 1993’te kaybetti. Çankaya sırtlarındaki bir apartmanın zemin katında yalnızlık içinde günlerini geçirdi. 28 Mart 1997’de kalp ve böbrek yetmezliği teşhisiyle hastaneye kaldırıldı. Yaklaşık üç ay süren tedavi sürecinden sonuç alınamadı ve 20 Haziran 1997 günü böbrek yetmezliğinden hayatını kaybetti. 21 Haziran 1997 günü Cebeci Asri Mezarlığına defnedildi (Çetişli 1998: 47-48).
Daha Niksar’da ilkokulda okuduğu yıllarda sınıf arkadaşının yazdığı şiirlerin öğretmeni tarafından takdirle karşılanması onda şiire karşı derin bir isteğin oluşmasını sağladı. İlk denemelerini de bu yıllarda yaptı. Sivas Erkek Lisesinin orta kısmında okurken okula gelen Ahmet Kutsi Tecer ve Sivaslı halk şairlerinin şiirleri, gerçek anlamda şiirle meşgul olmasını sağladı. Cahit Külebi, ilk şiirini Sivas Lisesinin çıkardığı Toplantı adlı dergide “M. Cahit” imzasıyla yayımladı. Daha sonra "Sivas Erkek Lisesinden Ahmet" imzasıyla Yücel dergisinde şiirler yazdı (1935). Yüksek tahsil için geldiği İstanbul’da özellikle Fransız şairlerini ve Şark'ın büyük şahsiyetlerini okuma imkânı buldu. Bu tarihten sonra kaleme aldığı şiirlerinde sesini daha güçlü bir şekilde duyurdu. 1938’de yazdığı şiirlerinde “Mahmut Cahit, Nazmi Cahit” gibi imzalar kullandı. Sivas’ta iken tanıdığı Ahmet Kutsi’den sonra burada kültür ve sanat dünyasının önemli isimleriyle dostluklar ve arkadaşlıklar kurdu. Bunlar arasında Behçet Necatigil, Orhan Veli, Sabahattin Kudret Aksal, Ceyhun Atıf Kansu gibi isimler de vardı. Bu isimler Cahit Külebi’nin sanatçı kişiliğinin oluşmasında etkili oldu. Cahit Külebi, “Külebi” soyadını tescil ettirdiği 1946’dan önce çeşitli dergilerde yayımlanan şiirlerinde “Cahit Erencan” imzasını da kullandı. Varlık, Sokak, İnsan, Yaratış, Türk Dili, Kültür Dünyası, Söz ve Hisar gibi dergilerde şiirlerini yayımladı.
Cahit Külebi, 1940-1950 yıllarını kapsayan yeni şiir akımında kendine özel bir yer edindi. Aydın bir saz şairi içtenliği ve Karacaoğlan rahatlığıyla ama her zaman temiz bir dille zaman zaman kötümser, güvensiz bir şekilde kendi türküsünü söyledi. Yarım kafiyeler, iç sesler, duygu ve düşüncelerine eklediği zarif benzetmeler ve söyleyişindeki titizlikle döneminin en sevilen şairler arasına girdi (Necatigil 1995: 214).
İlk şiir kitabını 1946’da Adamın Biri ismiyle İstanbul’da yayımladı. Bu kitaptan itibaren yayımladığı bütün kitaplarında bazen çocuksu bir saflıkla, bazen haksızlığa uğramışlığın öfkesiyle, zaman zaman ince bir alayla ama her zaman toplumsal bir duyarlılıkla şiirler kaleme aldı (Onaran 2004: 9). Bireyci gibi görünen şiirlerinde bile, toplumun yaşadığı acılardan süzülmüş duygulara yer verdi (Karaören 1985: 6). Bu kitabı, 1949’da yayımladığı Rüzgâr takip etti. 1952’de yazdığı Atatürk Kurtuluş Savaşında isimli kitabına ismini veren “Atatürk Kurtuluş Savaşında" adlı şiiri, Nevit Kodallı tarafından Atatürk Oratoryosu olarak bestelendi. 1954’te Yeşeren Otlar’ı neşretti ve bu kitapla 1955 yılında Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödülünü aldı. Cahit Külebi, bu tarihten sonra yaklaşık on yıl şiirden uzak kaldı. Bu sürenin yarıya yakınını yurt dışında geçiren şair, 1965’te Süt’ü yayımladı. 1969’da önceki kitaplarında bulunan bazı şiirlerinin de yer aldığı Şiirler isimli kitabı neşretti. 1973’te yayımlanan Türk Mavisi, 1987’de Hitit Verlag Yayınevi tarafından Almancaya, Bilgi Yayınevi tarafından da The Turkish Blue (2008) ismiyle İngilizceye çevrilerek yayımlandı. 1977’de Sıkıntı ve Umut’u neşretti. 1980’de ise Yangın isimli şiir kitabını okuyucularıyla buluşturdu. Bu kitabında 1960’larda başlayan 12 Mart ve sonrasında 12 Eylül’le devam eden sıkıntılı, baskıcı dönemlere göndermelerde bulundu. Kitap, bu hâliyle çok beğenildi ve 1981’de Yeditepe Şiir Armağanına layık görüldü. 1982’de şiirlerini topladığı kitabı, bu sefer Bütün Şiirleri ismiyle raflardaki yerini aldı. Şairin öldüğü 1997 yılında ilk kitapta yer almayan şiirler de ilave edilerek bu kitabın yeni baskısı yapıldı. Söz konusu kitap, daha sonra defalarca basıldı. Cahit Külebi’nin sağlığında yayımlanan son kitabı 1991’de neşrettiği Güz Türküleri oldu. Bunlardan başka Kültür Bakanlığı, Cahit Külebi’nin şiirlerinden seçmeler yaparak, bunları Rusça, Özbek Türkçesi ve Azeri Türkçesine aktardı ve 1993-1994 yıllarında üç kitap olarak yayımladı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yer alan düzyazılarını 1985 yılında Şiir Her Zaman ismiyle yayımlayan Cahit Külebi, ertesi yıl İçi Sevda Dolu Yolculuk isimli eserinde hatıralarına yer verdi.
Cahit Külebi, kendisiyle yapılan mülakatlarda ve kaleme aldığı yazılarının satır aralarında şiirden ne anladığını, şiirin nasıl olması gerektiğini, o dönemdeki ideolojik yaklaşımların etkisinde kalmadan açıkladı. Şiiri, bütün güzel sanatlar içinde apayrı bir yere koyan şair, ilkeleri ve kuralları en serbest olan ama aynı zamanda duyguların anlatıldığı en ince dokulu ve en yoğun tür olarak gördü. Ona göre şiir güzel sanatlar içerisinde değişime en açık, anlatımı en yalın bir tür olmasına rağmen sanatların en soylusu, en halisi ve en özneli ve bir o kadar da yazılması en güç olan şiiri, insana en yakın bir sanat faaliyeti olarak gördü (Çetişli 1998: 70). Bu yüzden zaman zaman yaşadığı hikâyeye bağlı olarak dikkati başka yöne kaysa da hayatı boyunca şiirden hiç uzak kalmadı. Şiirlerinde sevgi, cinsellik, kadın güzelliği, yaşama sevinci, gurbet ve yalnızlık, öte duygusu, yaşlanma duygusu, bedbinlik, ölüm, tabiat, sanat gibi ferdî temalarla, memleket (şair ve memleket, memleket coğrafyası, insan ve tarih, insan ve problemleri), yozlaşma gibi sosyal temaları işledi. Başta Atatürk olmak üzere, Bakî, Karacaoğlan, Nurullah Ataç, Ceyhun Atuf Kansu, Guillaume Apollinaire gibi portrelere yer verdi (Çetişli 2012: 131-220).
Toplumda oluşan kanaatin aksine, kendisinin halk şiiri geleneğinden faydalanmadığını söyleyen Cahit Külebi, halk şiirinden kendi yararlanma anlayışı içinde çok şey aldığını, ancak bu tarzda gençliğinde kaleme aldığı birkaç şiirinin dışında halk şiirine benzer şeyler yazmaya hiç özenmediğini; onu esas hayran bırakan şeyin halk ürünü türküler olduğunu sık sık belirtti (Onaran 2004: 18). Kendisini “halkçı şair” olarak tanımlayan Cahit Külebi, halkçılığı toplumculuktan daha geniş ve kapsamlı bulduğunu sık sık dile getirdi. Bu yüzden şiirlerinde halk diline yakınlık duydu. Şiirde ahenge çok önem veren şair, kafiye ve veznin sağladığı sesi şiirinin ayrılmaz bir parçası gördü. Şiir yazdığı dönemde kafiye, vezin ve söz sanatlarına karşı çıkanlara aldırış etmeden son derece özgün benzetmeler yaptı. Şiirlerindeki içten ve coşkulu anlatım, ayrıntıya düşmeden söyleme, dili zorlamadan kolayca kullanma gibi özellikler, onu aynı zamanda Türk şiirinin önemli bir lirik şairi yaptı. “Hikâye” şiiri bu konudaki en güzel örnektir. Cahit Külebi, şiirlerinde tabiatı insanla birlikte ele aldı. Tabiattaki olumsuzluk ve imkânsızlıkları aynı zamanda insana ait olumsuzluklar ve imkânsızlıklar olarak gördü. Şaire göre tabiat, baştanbaşa çelişkilerle doluydu. Tabiattaki cömertlik ve yokluk aslında insanın kendi içinde yaşadığı çelişkilerin yansımasıydı. Bu yüzden onun şiirlerinde gördüğü, şahit olduğu olaylar veya olumsuzluklar ders vermek ya da bilgiçlik taslamak için anlatılmadı, lirik bir söyleyişle bu çelişkiyi hissettirmeye çalıştı. Bunları anlatmayı toprağına bağlı bir sanatçının görevi olarak düşündü. Çocukluğunda ve ilk gençlik yıllarında bulunduğu Tokat ve Sivas bu acıları duyup yaşadığı yerler oldu ve bu coğrafyaya ait tespitlerine sonraki yıllarda kaleme aldığı “Kızılırmak Kıyılarında”, “Tokat’a Doğru”, “Sivas Yollarında”, “Yurdum”, “Yurdumuz”, “Şiir Yöntemim” gibi şiirlerinde yer verdi.
Cahit Külebi, şiirle düzyazının, politikayla sanatın karıştırılmasına karşı çıktı. Her birinin kendi imkânları ve sahasının olduğunu ve birbirlerinin alanına müdahale etmemesi gerektiğini düşündü. Bununla birlikte sanatkârın her türlü baskıdan uzak ve hür olması gerektiğini savundu. Sanatçının politikanın içinde olmasını veya politikadan güç almasını sanatın ruhuna aykırı bulan şair, ömrü boyunca bu çizgiyi muhafaza etmeye çalıştı.
Türk edebiyatının Anadolu’dan yükselen bu önemli sesi, Türk şiirinin 1940-1950 yılları arasında gerçekleşen yeni şiir anlayışının önemli bir ismi oldu. Cumhuriyet'in ruhuna uygun, memleket gerçeklerini anlatan, halkı ve konuştuğu dili önemseyen, yaşadığı hayatı bütün yönleriyle ama coşkun bir şekilde anlatmayı esas alan lirik şiirler yazdı. Klasik şiirden Bâkî’yi, halk şiirinden Karacaoğlan’ı beğeniyle okuyan Cahit Külebi, çağdaşları arasında Nurullah Ataç ve Ceyhun Atuf Kansu’yu diğerlerinde farklı bulduğunu sık sık dile getirdi.
Kaynakça
Çetişli, İsmail (1998). Cahit Külebi ve Şiiri. Ankara: Akçağ Yayınları.
Çetişli, İsmail (2012). Cahit Külebi ve Şiiri (Genişletilmiş 2. Baskı). Ankara: Akçağ Yayınları.
Onaran, Mustafa Şerif (2004). A’dan Z’ye Cahit Külebi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Necatigil, Behçet (1995). Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. İstanbul: Varlık Yayınları. s. 214-215.
Karaören, Sami (1985). “Cahit Külebi ve Şiiri Üzerine”. Şiir Her Zaman. İstanbul: Kelebek Yayınları. s. 5-9.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. ABDULLAH ŞENGÜLYayın Tarihi: 26.03.2018Güncelleme Tarihi: 20.12.2020
Yayın Tarihi: 26.03.2018Güncelleme Tarihi: 20.12.2020
Güncelleme Tarihi: 20.12.2020
Eser Adı | Yayın evi | Basım yılı | Eser türü |
---|---|---|---|
Adamın Biri | Üniversite Matbaası Komandit Şti. / İstanbul | 1946 | Şiir |
Rüzgâr | Varlık Yayınları / İstanbul | 1949 | Şiir |
Atatürk Kurtuluş Savaşında | Yenilik Yayınları / İstanbul | 1952 | Şiir |
Yeşeren Otlar | Varlık Yayınları / İstanbul | 1954 | Şiir |
Süt | Hisar Yayınları / Ankara | 1965 | Şiir |
Şiirler | Varlık Yayınları / İstanbul | 1969 | Şiir |
Türk Mavisi | Bilgi Yayınevi / Ankara | 1973 | Şiir |
Sıkıntı ve Umut | Cem Yayınları / İstanbul | 1977 | Şiir |
Yangın | Derinlik Yayınları / İstanbul | 1980 | Şiir |
Bütün Şiirleri | Adam Yayınları / İstanbul | 1982 | Şiir |
Şiir Her Zaman | Kelebek Yayınları / İstanbul | 1985 | Deneme |
İçi Sevda Dolu Yolculuk | Başak Yayınları / Ankara | 1986 | Hatıra |
Güz Türküleri | Başak Yayınları / Ankara | 1991 | Şiir |
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | BÜRYAN ANA, Ayşe | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | KÖROĞLU/FAKİR KÖROĞLU, Murat Gönel | d. 1940 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | HUSREV, Şeyhülislâm Mollâ Husrev Mehmed bin Ferâmurz bin Alî | d. ? - ö. 1480 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HULUSÎ/YAZICI, Faik Yazıcı | d. 1917 - ö. 1967 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Semih Günver | d. 1917 - ö. 10 Ocak 2000 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | DURMUŞ ŞIVGIN | d. 1917 - ö. 1978 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | Sami N. Özerdim | d. 1 Ekim 1918 - ö. 5 Mart 1997 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Galip Erdem | d. 10 Mart 1930 - ö. 12 Mart 1997 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | VEYSEL/ VEYSEL CEHDİ/ VEYSEL KUT KEMTER, Veysel Cehdi Kut | d. 1907 - ö. 1997 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | SÂMÎ/NİYAZÎ, Abdurrahman Sami Efendi | d. 06.03.1879 - ö. 31.07.1934 | Meslek | Görüntüle |
11 | Mustafa Okan Baba | d. 18 Aralık 1939 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | Haşim (Yenişehirli) | d. 1860 - ö. 25 Kasım 1920 | Meslek | Görüntüle |
13 | Korhan Kaya | d. 26 Nisan 1956 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Mustafa Ocak | d. 04 Ağustos 1972 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Sezen Aksu | d. 13 Temmuz 1954 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | Mahmut Sadık | d. 1864 - ö. 28 Temmuz 1936 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | Cahit Obruk | d. 28 Ekim 1921 - ö. 1982 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | Nazmî, Seyyid Ali Nazmî Efendi | d. ? - ö. 1655 | Madde Adı | Görüntüle |