Suat Derviş

Emine Hatip, Saadet Baraner, Hatice Hatip, Suveyda H., Sujet Doli
(d. 1905 / ö. 23 Temmuz 1972)
Yazar, Gazeteci
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Kimyager Müşir Derviş Paşa ile Prenses Zeynep Hanım’ın cariyelerinden Şevkidil Hanım’ın oğlu olan tıbbiye müderrisi Dr. İsmail Derviş ile Hesna Hanım’ın kızı Suat Derviş, büyükanne ve büyükbabasına ait olan Çamlıca’daki bir köşkte doğdu. Hamiyet isminde bir ablası ve Ruhi isminde bir erkek kardeşi olan Suat Derviş; kalabalık ve sevgi dolu bir aile ortamında büyüdü, aile dostları Bedia Muvahhit ve Nâzım Hikmet gibi kişilerdi. Başlangıçta ablasıyla birlikte evde özel eğitim aldı, Fransızca ve Almanca öğrendi. Kadıköy Numune Rüştiyesi ve Bilgi Yurdu’nda ortaöğrenimini tamamladıktan sonra Darülfünûn’a girdi, ardından da Sternisches Konservatuvarı’nda piyano ve şan dersi almak üzere Berlin’e gönderildi. Konservatuvarda bir süre okuduktan sonra edebiyata duyduğu ilgi nedeniyle Edebiyat Fakültesi’ne geçen Suat Derviş bu süreçte çeşitli, gazete ve dergilerde öyküler ve fıkralar yayımlamaya başladı ve bir süre sonra dönemin gazete ve dergilerinde çalışmayı yeğleyerek fakülteden ayrıldı.

1932 yılında babasını kaybeden yazar, bir yıl sonra yurda döndü. Dönemin Cumhuriyet, Haber, Son Posta, Tan gibi gazetelerinde hikâye, röportaj ve tefrika romanlar yayımladı. Tan gazetesi, yazarı 1937 yılında Sovyetler Birliği’ne gönderdi. 1940-1941 yılları arasında toplumcu aydın ve sanatçılar tarafından yirmi altı sayı yayımlanan; Kemal Bilbaşar, Sadri Ertem, Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Sabahattin Ali, İlhan Tarus gibi önemli isimlerin eserlerinin yer aldığı Yeni Edebiyat dergisinde çalıştı. Dergide, o dönem yayımlanan Yaban, Bir Tereddüdün Romanı, İçimizdeki Şeytan, Tatarcık, Eski Hastalık, Fahim Bey ve Biz gibi romanlar hakkında on dört yazı neşretti. Çimen Günay Erkol, Suat Derviş’in söz konusu yazıları hakkında şu saptamayı yapar: “Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Abdülhak Şinasi Hisar gibi dönemin önde gelen yazarlarını eleştiren Derviş, bir edebiyat yapıtını hakkıyla açıklamak için, yapıtın ortaya çıktığı dönemin ekonomik ve toplumsal koşullarına bakmak gerektiğini iddia eder.” (2015: 75) Yeni Edebiyat hakkında Behçet Necatigil’e yazdığı mektubunda söyledikleri de Derviş’in söz konusu gazetenin edebiyata katkısını ne kadar önemsediğini kanıtlar niteliktedir: “1941’de Yeni Edebiyat adlı, haftalık bir gazete çıkardım. Bugün Türk Edebiyatının en sevilen romancısı Orhan Kemal’in ilk hikâyesini bana gelen amatör yazıları arasında ben seçtim. A. Kadir, Dinamo, Fethi Giray ve daha birçok kalburüstü şair ve edipler, en evvel, Yeni Edebiyat’a yollanan heveskâr yazıları arasında seçilmiş ve Türk Edebiyatına devredilmiştir. Yeni Edebiyat koleksiyonunu gözden geçirmek; hem benim Türkiye’de gerçekçi edebiyatın doğması ve gelişmesi için yaptığım hizmeti, hem de bu mecmua içindeki imzalı fıkralarım felsefî ve Türk romanları hakkında yazdığım imzalı makalelerim de edebiyat anlayışımı aksettirir[.]” (Necatigil 1976’dan alıntılayan Körpe 2001: 33)

Seyfi Cenap Berksoy, Selami İzzet Sedes, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu ve son olarak 1941 yılında Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner’le evlendi. Anılarından ve gezilerindeki izlenimlerinden yola çıkarak 1944 yılında kaleme aldığı Niçin Sovyet Rusya’ya Hayranım başlıklı yapıtıyla tartışmalara neden olan Suat Derviş, aynı yıl eşi Reşat Fuat Baraner’le birlikte Türkiye Komünist Partisi davası sanığı olarak tutuklandı. Dokuz yıl hüküm giyen Reşat Fuat, 1950’de serbest bırakılmasına karşın 1951’de tekrar tutuklandı ve yeniden hüküm giydi. Sorguda bebeğini düşüren ve sekiz aya mahkûm olan Suat Derviş ise hapisten çıktıktan sonra iş bulmakta zorlandı. İşsiz kaldığı ve yazılarını kendi adıyla yayımlamakta dahi zorlandığı bir sürecin ardından ablasının daveti üzerine 1953 yılında İsveç’e gitti ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde yaşadı.

1960 yılındaki genel afla tahliye edilen Reşat Fuat Baraner’i yanına almak istese de Baraner bunu reddetti. 1963 yılında İstanbul’a dönen Suat Derviş, eşini 1968 yılında kaybetti. 1970 yılında Neriman Hikmet’le birlikte Türkiye Devrimci Kadınlar Birliği'ni kurdu. Yine aynı yıl aldığı davet üzerine Rusya’ya giden yazar orada gözlerinden tedavi oldu. 23 Temmuz 1972 yılında Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nde yaşama veda etti.

Toplumcu gerçekçi edebiyatın önde gelen kadın yazarlarından biri olan Suat Derviş, M. Niyazi Acun’un kendisiyle yaptığı bir röportajda ilk romanını henüz yedi yaşında iken “Çamlıca Perisi” adı altında kaleme aldığını belirtir (Acun 1935’ten aktaran Körpe 2001: 17). Dostu Nâzım Hikmet’in Alemdar gazetesinin edebiyat ilavesine vermesiyle 1918 yılında yayımlanan mensur şiiri “Hezeyan” ile edebiyat dünyasına atılır. “On altı yaşımdan beri, tam on altı sene çalışarak onu [muharrir unvanını] kazandım. Hem de nasıl çalışarak. O unvan benim yegâne servetim, biricik iftiharım ve ekmeğimdir.” (Suat Derviş’ten alıntılayan Fatmagül Berktay 2003: 209) cümleleriyle muharrirliği yaşamında nereye yerleştirdiğini ortaya koyan Suat Derviş; hastalığı nedeniyle ölüme mahkûm olduğu hâlde dünyaya ve yaşama bağlı, ince ruhlu Şadan ile ona umutsuz bir aşkla tutkun, şiirler yazan, çirkin olduğu için kimsenin kendisini sevmeyeceğini düşünen Hasan arasındaki ilişkinin ele alındığı ilk romanı Kara Kitap’ı (1920) henüz on altı yaşında iken yayımlar. Bu metni, yaşlı ve hasta bir adam olan Osman’ın ikinci eşi olan Zeliha’yı oğlu Kemal’den kıskanması, Kemal’in üvey annesi Zeliha’ya duyduğu aşk ve babanın oğlunu hançerleyerek öldürmesi ekseninde biçimlenen Ne Bir Ses Ne Bir Nefes (1923) izler. Hiçbiri’nde (1923) anne ve babasınca terk edilmiş duyarlı, zeki, ince ve yaramaz Cavide ile çocukluğunu yanında geçirdiği halasının kızı yüzeysel, kaba, duygusuz Neriman arasındaki çatışma dikkat çeker. Aşk uğruna eşi ve kızını terk etmeyi seçen bir annenin kızı olan Cavide, Neriman’la ilgilenen İhsan’ı kendisine âşık eder. Böylelikle kendisini kıskanan Neriman ve ailesinin yanı sıra başlangıçta kendisini cazip bulmayan İhsan’dan da intikam alır. Ancak İhsan’ın babası Selim Paşa’ya âşık olan ve aşkına karşılık bulan Cavide, Selim Paşa’nın oğlu için aşkını feda etmesi üzerine Avrupa’da olan babasının yanına doğru yola çıkar. Psikolojik roman türünde olduğu söylenebilecek bu metinlerde aşkın yanı sıra ağırlıklı olarak hastalık, intihar ve ölüm gibi temalar ele alınır. Derviş, aynı yıllarda tıpkı romanlarında olduğu gibi ağırlıklı olarak bireysel temaların ele alındığı Ahmet Ferdi, Behire'nin Talipleri ve Beni mi? adlı öykü kitaplarını da yayımlar.

Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdır’a (1937) kadar yayımladığı yapıtlarını beğenmediğini söyleyen Suat Derviş’in sanatının “toplumsal”a açılmasını sağlayan başlıca etkenlerden biri erken yaşta başladığı gazeteciliktir. Nitekim yazar, Behçet Necatigil’e yazdığı mektubunda yer alan “Gazetecilikte yaptığım röportajlar, beni hayatın gerçekleriyle çok karşı karşıya getirdi. Ben gazeteci olduktan sonra gerçekçi eserlerimi yazmaya başladım.” (Necatigil 1976’dan alıntılayan Körpe 2001: 129) sözleriyle sanat anlayışında “bireysel olan”dan “toplumsal olan”a geçişinin, gazeteciliği nedeniyle yaşamın gerçekliği ile yüz yüze gelmesinden kaynaklandığını vurgular. “Röportajlar vasıtasıyla halkı daha yakından tanıma fırsatı bulan yazar, 1930’lu yıllarda Türkiye’de yaşanan aksaklıkları, yerleşik problemleri gözler önüne serer. Suat Derviş, kadınların yaşam koşullarının kötülüğü[nü], uğradıkları haksızlıkları ön plana çıkartmasına karşın, olumlu örneklere yer vererek ülkede yeni neslin nasıl yetişmesi gerektiğinin haritasını çıkarır. [….] Derviş gazete yazılarında toplumun gözü önünde yaşayan ancak görmezden gelinen yoksul ve kimsesiz insanların hayatına ve yaşadıkları yerlere temas eder.” (Doğan ve Gökşen 2015: 320-321)

Erendiz Atasü’nün Suat Derviş’in bir yazar olarak kendini bulduğu romanlar olarak nitelediği Fosforlu Cevriye ve Ankara Mahpusu (2015: 33); İstanbul’un arka sokaklarının, kenar mahallelerinin ve yoksul semtlerinin konu edildiği, toplumun kıyısına/dışına itilmiş sokak çocukları ve kadınlarının, evsizlerin, suçluların odağa alındığı metinlerdir. “Fosforlu Cevriye’nin kahramanları, sokak çocukları, kaldırım yosmaları, evsiz barksızlar, küçük suçlulardır ki bunlar zaman zaman seçeneksizlik ve tutku yüzünden büyük suçlara itilirler. [….] Ankara Mahpusu, başlıkta ‘Ankara’ adının geçmesine karşın gene İstanbul’u mesken tutmuş bir romandır; onun kahramanı ise kenar mahalledir, yoksulluk sınırında titreşen ahşap evlerde barınanlar…” (Atasü 2015: 34) Her iki metnin odağında karşılıksız aşklar vardır. Sokaklarda büyümüş, kimsesiz, sevgi dolu, sıcakkanlı Cevriye; idama mahkûm bir devrimciye duyduğu platonik aşkı aracılığıyla kendini yeniden keşfeder ve tanımlar: “O Cevriye’ye saygı gösteren ilk erkekti. / Cevriye’nin mahiyetini anlamamazlıktan gelen, onu namuslu, aile evladı, bütün kadınlardan ayırt ettiğini göstermeyen ilk insan oydu. [...] Cevriye onun yanında, onun kendisini görmek istediği gibi olmak, daha doğrusu görmemek istediği gibi olmamak için kendi de farkına varmadan nefsine cebrediyordu. / Cevriye’yi ona bağlayan şey, onun Cevriye’yi kendi karşısında böyle başkalaştıracak bir kudrette oluşuydu.” (Suat Derviş 2000: 104) Toplumsal normlara vurulduğunda “ahlaksız olan” ancak sevdiği ve kendini yeniden tanımlamasına neden olan erkek uğruna canını feda eden bir kadın olarak kurgulanan Cevriye, Fatmagül Berktay’ın yerinde tespitiyle “kendine özgü bir ahlakı” olan “bir özgürlük ve sevda simgesidir” (2003: 215-216). Tıp eğitimi alan Ankara Mahpusu’nun Vasfi’si ise, kendisiyle flört ettikten sonra varsıl bir yaşam için Vasfi’nin zengin amcasıyla evlenen Zeynep uğruna cinayet işleyip yıllarca hapis yatar, hapisten çıktıktan sonra da sokaklarda yaşamak zorunda kalır. Aile kurumunun içinde kendine güvenli bir liman ayarlayan görünürde “ahlaklı” Zeynep ise aslında Cevriye’nin “ötekisi”dir. Suat Derviş’in Cevriye ve Ankara Mahpusu’nun Zeynep’i aracılığıyla edebiyat geleneğindeki “iyi kadın/kötü kadın stereotiplerinin altını oyduğu söylenebilir.

Suat Derviş 1920'lerden 1970'lere değin sürekli yazmış; "toplumcu gerçekçi" edebiyatın biçimlenmesine gerek Türkiye'nin gerçeklerini yansıtan gazete yazıları, röportajları ve edebiyat eleştirileri gerekse bireyselden toplumsala açılan öykü ve romanları ile önemli katkılarda bulunmuş bir yazardır.

Kaynakça

Atasü, Erendiz (2015). “Suat Derviş’te Tutku ve Siyasal Bilinç: Fosforlu Cevriye ve Ankara Mahpusu Romanları Üstüne Bir İnceleme”. Yıldızları Seyreden Kadın Suat Derviş Edebiyatı (Haz. Günseli Sönmez İşçi). İstanbul: İthaki Yay. s. 31-43.

Berktay, Fatmagül (2003). “Yıldızları Özgürce Seyretmek İsteyen Bir Yazar: Suat Derviş”. Tarihin Cinsiyeti. İstanbul: Metis Yay. s. 204-217.

Derviş, Suat (2000). Fosforlu Cevriye. İstanbul: Doğan Kitapçılık.

Doğan, Abide ve Erol Gökşen (2015). “Suat Derviş’in Röportajlarında Sosyal Temalar”. Yıldızları Seyreden Kadın Suat Derviş Edebiyatı (Haz. Günseli Sönmez İşçi). İstanbul: İthaki Yay. s. 297-322.

Günay Erkol, Çimen (2015). “Cemiyet Hayatı ve Muhayyile: Suat Derviş’in Gazetecilik Destekli Edebiyat Anlayışı”. Yıldızları Seyreden Kadın Suat Derviş Edebiyatı (Haz. Günseli Sönmez İşçi). İstanbul: İthaki Yay. s. 67-77.

Körpe, Oya (2001). Suat Derviş’in Hayatı, Edebî Kişiliği ve Eserleri Üzerine Bir İnceleme. Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ BEYHAN UYGUN AYTEMİZ
Yayın Tarihi: 22.12.2019
Güncelleme Tarihi: 12.11.2020

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
Buhran Gecesi- / --Roman
Fatma’nın Günahı- / --Roman
Emine- / --Roman
Hiç- / --Roman
Ne Bir Ses Ne Bir Nefesİnkılâp Kitabevi / İstanbul1946Roman
Ankara Mahpusuİthaki Yayınları / İstanbul2013Roman
Fosforlu Cevriyeİthaki Yayınları / İstanbul2013Roman
Kara Kitapİthaki Yayınları / İstanbul2014Roman
Aksaray’dan Bir Perihanİthaki Yayınları / İstanbul2014Roman
Çılgın Gibiİthaki Yayınları / İstanbul2015Roman
Behire’nin Talipleriİthaki Yayınları / İstanbul2016Hikâye
Gönül Gibiİthaki Yayınları / İstanbul2016Roman
Ahmet Ferdiİthaki Yayınları / İstanbul2017Hikâye
Hiçbiriİthaki Yayınları / İstanbul2018Roman
Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdırİthaki Yayınları / İstanbul2018Roman
Beni mi?İthaki Yayınları / İstanbul2019Hikâye

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SÂMÎ, Mustafa Sâmî Beyd. ? - ö. 1645-46Doğum YeriGörüntüle
2Ruhan Mavrukd. 9 Eylül 1956 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3BÂKÎ, Kepenekçi-zâde Mehmed Abdülbâkî Efendid. ? - ö. 1644Doğum YeriGörüntüle
4Musa Taşmuhammetoğlu Aybekd. 10 Ocak 1905 - ö. 1 Temmuz 1968Doğum YılıGörüntüle
5HANBALA ŞAMAHILId. 1905 - ö. 1947Doğum YılıGörüntüle
6Reşad Ekrem Koçud. 1905 - ö. 6 Temmuz 1975Doğum YılıGörüntüle
7DALĞA, Merziye Ehmedi Üskuyid. 1945 - ö. 1972?/1975?Ölüm YılıGörüntüle
8Enver Behnan Şapolyod. 25 Şubat 1900 - ö. 1 Haziran 1972Ölüm YılıGörüntüle
9ERBİL/ERBİLÎ, Mustafa Erbild. 1907 - ö. 1972Ölüm YılıGörüntüle
10Murat Işıkd. 06 Ekim 1967 - ö. ?MeslekGörüntüle
11Ferit Şahind. 5 Temmuz 1950 - ö. 1 Ekim 1997MeslekGörüntüle
12Gül Tanrıverdid. 1969 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Ali Osman Güzeld. 1956 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14İhsan Sezald. 1947 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15İsrafil Gülerd. 1964 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16VAHDETÎd. ? - ö. 1598Madde AdıGörüntüle
17UBÛDÎ, Abdurrahman, Dervîş Ubûdî (?), Ubûdî el-Gülşenî (?)d. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18Hatice Tekind. 31 Ocak 1966 - ö. ?Madde AdıGörüntüle