Madde Detay
FEVZÎ, Mehmed
(d. 1242/1826 - ö. 1318/1900)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Mehmed'dir. Çok genç yaşta çıktığı hac yolculuğu esnasında bir zat kendisine Fevzî mahlasını verdi ve bu mahlas, zamanla adının yerine geçti (Yılmaz 1998: 30). Mehmed Fevzî Efendi, 1242/1826 yılında Denizli’nin yeni adıyla Tavas eski adıyla Yarangüme kasabasında doğdu. Babası Kureyşî-zâde Hacı Ahmed Şâkir Efendi, annesi Fatma Âbide Hanım’dır (Baybara 2007: 12). Kayseri, Bitlis, Medine, Halep, Edirne gibi bazı illerde kadı naipliği yaptı. Uzun süre Edirne müftülüğünde bulunduğu için de "Edirne Müftüsü Mehmed Fevzî" namıyla şöhret kazandı. 26 Ağustos 1318/1900’de İstanbul’da Karagümrükte’ki evinde vefat etti ve Fatih Türbesi haziresine defnolundu. Hayatıyla ilgili ayrıntıların önemli bir kısmı kendi eserlerinde verdiği bilgilere dayanmaktadır (Uzun 1995: 506).
Fevzî; Arapça, Farsça ve Türkçe olmak üzere üç dilde pek çok eser vermiştir. Kendisinin bastırdığı Fihristü’l-Âsâr’ında 65 eserinden bahseder. Ancak bu eserden sonra Fevzî başka çalışmalar da telif etmiştir. Bu nedenle Fevzî ile ilgili çalışmalarda onun eserlerinin sayısı ile ilgili farklı rakamlar verilmektedir.
Mehmed Fevzî Efendi'nin Türkçe edebî eserleri şunlardır:
1. Dîvân: Fevzî Efendi'nin basıldığını bildirdiği yirmi sekiz sayfadan ibaret bir eserdir (Yılmaz 2008: 121).
2. Müntehabât-ı Dîvân-ı Fevzî: Arapça, Farsça yanında çoğunluğu Türkçe şiirlerden oluşan bir eserdir. Eser, yazarın kendi Dîvân'ından seçtiği münacat ve na'tlardan meydana getirilmiştir. Kitabın sonunda bazı itikadi konulara da değinilmiştir (Yılmaz 2008: 107).
3. Tevessülâtü’l-Fevziyye fi’n-Nu'ûti’n-Nebeviyye: Arapça, Farsça ve Türkçe şiirlerin bir araya getirildiği bir eser özelliğini taşımakta ve Hz. Peygamber'e hitaben yazılan na'tlardan oluşmaktadır. Eser, harf sırasına göre divan tarzında tertip edilmiştir (Yılmaz 2008: 105).
4. Hediyye-i Fevzî: Türkçe, Arapça ilahi ve na'tlar mecmuası özelliğini taşımaktadır. Hediyye'yi kendi hanesinde mevlide başlamadan önce okunmak üzere daha önceki Dîvân-ı Fevzî adlı eserinde mevcut olan ilahileri de alarak üstelik bazı na'tlar da ilave etmek suretiyle yazmıştır (Yılmaz 2008: 107-108).
5. Mecmûatü’t-Tercîât: Mehmed Fevzî'nin terci-i bendlerini içeren bir risaledir (Yılmaz 2008: 121).
6. Tercî-i Bend: Mehmed Fevzî'nin Bitlis naibi iken yazmaya başladığı dinî nasihatleri ihtiva eden ve kırk beş beyitten oluşan eserdir. 1314/1896 yılında basıldığı tahmin edilmektedir (Yılmaz 2008: 108).
7. Kudsiyyetü’l-Ahbâr fî Mevlidi Ahmedi’l-Muhtâr: Üzerindeki bazı kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla 1298/1880 yılında te’lif edilmiştir. 174 beyitlik bir mevliddir. Nûr-ı Muhammedî’nin yaratılışı, Âmine Hatun’un önceki peygamberler tarafından ziyareti, Hz. Muhammed’in doğumu ve doğumu sırasında zuhûr eden dokuz mucizenin anlatıldığı mevlit; bir münacâtın ardından Arapça ve Türkçe birer mevlit duası ile bitmektedir. (Yekbaş 2010: 376).
8. İcmâlü’l-Kelâm fî Mevlidi’n-Nebî ‘Aleyhisselâm: 87 beyitlik bir mesnevidir. Sanat kaygısı gütmeyen halkın ihtiyaçları ve yararı düşünülerek kaleme alınan bu mevlid, edebî açıdan da belli bir seviyeyi yakalamayı başarmıştır (Âşık 2013: 85).
9. İsbâtü’l-Muhassenat li-Tilaveti Mevlid-i Seyyidi’s-Salat: Mevlid okuma ve dinlemenin caiz olduğunu delil ve örnekleriyle açıklayan bir risaledir. Mensur olmakla birlikte arada manzum parçalar da bulunmaktadır (Yekbaş 2010).
10. Kudsiyyü’s-Sirâc fî Nazmi’l-Mi‘râc: 183 beyitlik bir mirâciyedir. Eserin telif tarihi belli değildir. Ancak basıldığı tarihin 1307/1889 olduğu dikkate alındığında, telif tarihinin bu veya bundan biraz önce olduğu tahmin edilmektedir (Yılmaz 2008: 102).
11. Envârü’l-Kevâkib fî Leyleti’r-Regâib: 1898 yılında yazılmış müstakil bir regaibiyyedir. 112 beyittir. Manzumenin başında mensur bir dibace bulunmaktadır (Yekbaş 2009).
12. Kevâ’ib-i Şi‘r ü İnşâ: 1287/1870’te İstanbul’da basılmıştır. Eser, çeşitli vesilelerle ihtiyaç duyulan her türlü yazışmalar için padişahtan başlamak suretiyle ve hiyerarşik silsile gözetilerek bürokratik makamlara ve diğer yerlere hitaben yazılmış manzum ve mensur dilekçe örneklerinden oluşmaktadır (Yılmaz 2008: 112). Her bahsin sonunda konuyla ilgili bir manzum parçayla beraber birer gazel ve şarkıya yer verilmiştir. Gazeller aynen bir divanda olduğu gibi elif-bâ tertibine uygun olarak yazılmıştır. Mensur kısım, sadece Türkçe olabildiği gibi aynı konuyu ele alan mensur bir kısmın üç dilde yazılmış örnekleri de vardır (Erdoğan 2009: 91).
13. Tuhfe-i Fevzî Nâm Lugat-i Arabiyye-i Manzûme: 1306/1888 yılında İstanbul'da basılmıştır. 986 beyitlik manzum bir sözlüktür. Fevzî Efendi, Tuhfe'yi konuşma dili Arapçasında kullanılan kelimeleri ihtiva eden ve Tuhfe-i Vehbî tarzındaki bir sözlüğe nazire olarak yazmıştır (Yılmaz 2008: 104-105).
14. Revâyihu'l-Fevâyih fî Senâyihi'l-Medâyih: Eser, müellifin Hediyye-i Fevzî adlı eserindeki ilahilerin aynen tekrarı ile başlamayıp ilave bazı ilahilerle, Ramazan ve oruç ağırlıklı devam eder. İçerisinde bazı beyitler, bir tahmis ve bir kıta bulunmaktadır. Fevzî, bu eserinde önemli bir bilgiye temas ederek Revâyih'in kendisinin yetmişinci eseri olduğunu belirtir (Yılmaz 2008: 108).
Arapça ve Farsça eserleri şunlardır: 1. Kasîde-i Kudsiyye 2. El-‘Atıyyetü’l-Kudsiyye ‘ale’l-Kasîdeti’l-Kudsiyye 3. Kasîde-i Medeniyye 4. El-Hasîdetü’n-Nebeviyye fî Şerhi’l-Kasîdeti’l-Medeniyye 5. Kasîde-i Ulyâ 6. Garîsetü’t-Tûbâ 7. Miftâhu’n-Necât 8. Fethu’l-Verde Şerhu’l-Bürde 9. Kudsiyyü’l-Kelâm fî Mevlidi’n-Nebî Aleyhisselâm 10. Kudsiyyü’l-Minhâc fî İcmâli Bahsi’l-Mi‘râc 11. Bülbülistân (Farsça) 12. Tenvîru’l-Ma’nevî Tanzîru’l-Mesnevî (Farsça).
Dinî eserleri şunlardır: 1. Tefrîcü’l-Kalak fî Tefsîri Sûreti’l-Felak 2. Kudsiyyü’l-‘İrfân fî Tefsîri Sûreti’n-Necm Mine’l-Kur’ân 3. Tesyîrü’l-Fülk fî Tefsîri Sûreti’l-Mülk 4. Kudsiyyü’l-Ferah fî Tefsîri Sûreti Elemneşrah 5. Mesîrü’l-Halâs fî Tefsîri Sûreti’l-İhlâs 6. El-Havâssü’n-Nâfia fî Tefsîri Sûreti’l-Vâkıa 7. Nücûmü’l-İhtidâ fî Rücûmi’l-A‘dâ 8. Kudsü’l-Mesnevî 9. El-Ünsü’l-Ma‘nevî fî Şerhi Kudsi’l-Mesnevî 10. El-Cemâlü’d-Deyyânî ‘Ale’l-Celâli’d-Devvânî 11. Kenzü’l-Ferâ’id fî Şerhi’r-Risâleti’l-‘Adudiyye Mine’l-‘Akâ’id 12. Rûhu’s-Salât 13. Câmiu’s-Salavât 14. Hakîkatü’l-Hürriyye 15. İyânü’l-Mesâlik Fî Beyâni’l-Menâsik 16. Seyfü’l-Cihâd Fî Nasri’l-İbâd 17. Mevhibetü’l-Vehhâb fî Ta‘Bîrâti’l-Elkâb ve Münâcâti Rabbi’l-Erbâb 18. Hediyyetü’s-Sulehâ 19. İbtihâl 20. Vesîle-i Sa‘âdet-Ta‘bîrât-ı Hasene-i Esmâ-i İlâhiyye ve’n-Nebeviyye 21. Hazînetü’l-Hutabâ’ 22. İsbâtü’l-Muhassenât li-Tilâveti Mevlidi Seyyidi’s-Sâdât 23. Hadâik-i Hamîdiyye Nâm Ahlâk Risâlesi 24. Tezkîr-i Diyânet ve Tenkîr-i Hıyânet 25. İhtârü’l-Ahyâr 26. Üssü’l-İntizâm 27. Tesliyetü’l-Mahsûdîn 28. En-Nesâyihu’l-Fevziyye fi’l-Ed’iye ve’l-Medâyihi’s-Seniyye 29. Zübdetü’l-Âsâr ve Umdetü’l-Efkâr 30. Aynü’l-Hakîka fî Râbıtati’t-Tarîka 31. Nihâyetü’l-İktidâr li’l-Evliyâi’l-Kibâr 32. Tahrîrü’l-Murâd fî Def’i’t-Ta’n ve’l-Fesâd fî Hakkı Muhyiddîn El-Arabî 33. Et-Tefrîd fî Tercemeti’t-Tecrîd 34. Temessükü’l-Ezyâl min Sâdâti’r-Ricâl.
Haklarında bilgi bulunmayan ve yerleri tespit edilemeyen diğer eserleri ise şunlardır: 1. Dürerü’l-Bihâr 2. Kitâbu’l-Yevâkit ve’l-Cevâhir Tercemesi 3. Şerhu’l-Kasîdeti’l-Kâfiye li Hazret-i Ali 3. Tanzîru’l-Mesnevî 4. Tezhîb fî Şerhi Evâ’ili’t’l-Tehzîb 5. Sunûhât-ı Kudsiyye (Yılmaz 2008: 122).
Fevzî Efendi çeşitli görevlerle Osmanlı coğrafyasının büyük bir kısmını dolaşmış, ulema ve devlet adamlarıyla dostluklar kurmuş, halkı ve talebeleri yakından tanımış bir Osmanlı aydınıdır. Fevzî Efendi’nin üzerinde durulması gereken önemli bir özelliği onun müderrislik yanıdır. Bulunduğu görevlerde bir yandan eğitim için ihtiyaç duyulan eserleri telif etmiş, bir yandan da ders okutmuştur. Telif ettiği bu eserler cami ve medreselerde okutulmuş, bir kısmı İstanbul dışında olmak üzere defalarca basılmıştır (Uzun 1995: 507). Fevzî Efendi’nin eserleri, onun İslâm dünyasının üç önemli dilini şiir yazabilecek ölçüde iyi bildiğini göstermektedir. Bunun en güzel örneği Kasîde-i Bürde’ye her üç dilde yazdığı Miftâhü’n-Necât adlı tahmisidir (Uzun 1996: 11). Mehmed Fevzî Efendi, özellikle dinî-manzum eserleriyle klasik edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Eserlerine bakıldığında Hz. Peygamber’i merkeze alan bir yaklaşım sergilediği açıkça görülmektedir (Yekbaş 2010: 371). Ayrıca Kevâkib-i Şi’r ü İnşâ adlı eserine dayanarak Mehmed Fevzî’nin edebiyatımızda en çok şarkı yazan şairler arasında ilk sıralarda yer aldığı söylenebilir.
Kaynakça
Âşık, Nazan (2013). “Edirne Müftüsü Mehmed Fevzî’nin İcmâlü’l-Kelâm Adlı Mevlidi”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 6 (26): 77-91.
Baybara, Neriman (2007). Kureyşî-zâde Mehmed Fevzî Efendi Hayatı ve Eserleri. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.
Cunbur, Müjgan (hzl.) (1999). İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. C. I. Ankara: AKM. Yay.
Erdoğan, Mehtap (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Kevâ‘ib-i Şi‘r ü İnşâ Adlı Eseri ve Bu Eserdeki Şarkıları”. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. (5): 86-145.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2000). Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri. Ankara: Bizim Büro Yay.
Mehmed Fevzî (1287). Kevâ'ib-i Şi'r ü İnşâ. İstanbul.
Okutan, Gülten (2004). “Fevzî”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 4. Ankara: AKM. Yay.
Uzun, Mustafa (1995). “Fevzî Efendi Edirne Müftüsü”. İslam Ansiklopedisi. C. 12. Ankara: TDV Yay.
Uzun, Mustafa (1996). Dinî Edebiyatımızın Son Temsilcilerinden Mehmed Fevzî Efendi ve Dinî Mesnevileri. İstanbul: Marifet Yay.
Velibeyoğlu, Veli Recai (1975). Örneklerle Bütün Basılı Şiir Kitapları Antolojisi. İstanbul.
Yekbaş, Hakan (2010). “Klasik Türk Şiirinde Regâibiyye ve Mehmed Fevzî Efendi’nin Regâibiyyesi”. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. (42): 69-95.
Yekbaş, Hakan (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Mevlit Okumanın ve Dinlemenin Câiz Olduğuna Dair Risalesi”. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. XIV(I): 371-398.
Yılmaz, Ömer (2008). Edirne Müftüsü Mehmed Fevzî Efendi Hayatı, Eserleri ve Tasavvuf Anlayışı. Ankara: Avrasya Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. MEHTAP ERDOĞANYayın Tarihi: 17.03.2014Güncelleme Tarihi: 02.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Sanma kim hüzn-i dili sana şikâyet ideriz
Belki ahvâlimizi dosta hikâyet ideriz
Bizi dûçâr-ı felâket ideni âdetimiz
Hemen imdâd ile îsâl-i selâmet ideriz
Hem de ünsiyyet-i erbâb-ı riyâdan usanup
Ba’de-zîn ülfet-i erbâb-ı melâmet ideriz
İftirâk eyledi ol rûh-ı revânım bizden
Çâre ne biz de anı Hakk’a emânet ideriz
Fevziyâ nefret idermiş acı sözden ahbâb
Ne ise ol acı söz biz de ferâgat ideriz
(Mehmed Fevzî (1287). Kevâkib-i Şi'r ü İnşâ. İstanbul. 139.)
Şarkı
Mihnetinle misl-i dâl oldı büküldi kâmetim
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Kalmadı cevr ü cefânı çekmege hiç tâkatim
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Çünki sen agyâr-nüvâzsın var anınla hem-dem ol
Âşinâna yâd olup bîgânelerle mahrem ol
Ben olam sûzân-ı nâr-ı hasretin sen hurrem ol
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Sen gibi bî-dâd degil yâ cümle hûbân-ı cihân
Bulunur Fevzi’ye elbet rahm ider bir mihribân
Âh elinden dâd elinden ey cefâ-cû el-amân
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
(Erdoğan, Mehtap (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Kevâ‘ib-i Şi‘r ü İnşâ Adlı Eseri ve Bu Eserdeki Şarkıları”. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. (5):108.)
İcmâlü’l-Kelâm fî Mevlidi’n-Nebî ‘Aleyhisselâm'dan
Ve ol fevâ’id-i şerîfenin (yedincisi) Hazret-i Resûl-i Hudâ ve Habîb-i Mevlâ’nın mevlid-i pâk-i şerîfini bilâ-riyâ aşk u şevkle okutmak okunan belde ve hâne mesâ’ib ü belâyâ ve âfât u âhât u derk-i şekâ ve emrâz-ı şettâdan masûn ve mahfûz olmakdır. Şöyle ki meselâ bir beldede ne’ûzü bi’llâh-ı te’alâ kaht u galâ ve tâ’ûn u vebâ ve hücûm u istilâ-yı a’dâ gibi belâlar ve korkular veya hôd bir hânede hastalık ve geçinmekde güçlük ve tarlık gibi âfetler zuhûr eylese ol belde veya hôd ol hâneden o makûle mesâ’ib veya belâyânın indifâ’ı içün niyyet olunup da pâk i’tikâd ile ve aşk u şevkle mevlid-i pâk-i Muhammed kırâ’at itdirilse Cenâb-ı Hudâ celle ve alâdan mercûdur ki ol mahzûrlar her ne iseler def’ ü ref’ ider inşa’llâhu te’âlâ çünki ol Rahmeten li’l-’âlemînin mübârek kelâm-ı şerîflerini câmi’ olan kitâb-ı Buhârî-i şerîf niyyet-i mezkûre üzerine kırâ’at olunmuş ise bi-izni’llâhi te’alâ der-akab mahzûrât-ı mezkûrenin mündefi’ olması ve başka her ne niyyet üzerine okunmuş olsa vücûda gelmesi sahîhdir ki mücerrebdir. Ve kezâlik menkabe-i vilâdet-i şerîfesini hâkî ve mübârek ism-i şerîfini hâvî olan mevlid-i şerîf kitâblarında dahi ol hâssanın bulunması çok kerre tecrübe olundugı üzre muhakkakdır. İşte ana binâ’endir ki şârih-i Delâ’il-i Hayrât el-merhûm v’el-magfûru’n-leh Dâvûd Efendî Hazretleri imdi her mü’mine lâyık olan ol giceyi ve ol mâhı ta’zîm eyleyüp Resûlu’llâh salla’llâhu te’alâ ‘aleyhi vesellemin vilâdet-i şerîfelerini ızhâr-ı mahabbet eyleyüp ta’zîm gerekdir diye buyurmuşdur.
(Yekbaş, Hakan (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Mevlit Okumanın ve Dinlemenin Câiz Olduğuna Dair Risalesi”. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. XIV(I): 396-397.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 17.03.2014Güncelleme Tarihi: 02.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Sanma kim hüzn-i dili sana şikâyet ideriz
Belki ahvâlimizi dosta hikâyet ideriz
Bizi dûçâr-ı felâket ideni âdetimiz
Hemen imdâd ile îsâl-i selâmet ideriz
Hem de ünsiyyet-i erbâb-ı riyâdan usanup
Ba’de-zîn ülfet-i erbâb-ı melâmet ideriz
İftirâk eyledi ol rûh-ı revânım bizden
Çâre ne biz de anı Hakk’a emânet ideriz
Fevziyâ nefret idermiş acı sözden ahbâb
Ne ise ol acı söz biz de ferâgat ideriz
(Mehmed Fevzî (1287). Kevâkib-i Şi'r ü İnşâ. İstanbul. 139.)
Şarkı
Mihnetinle misl-i dâl oldı büküldi kâmetim
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Kalmadı cevr ü cefânı çekmege hiç tâkatim
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Çünki sen agyâr-nüvâzsın var anınla hem-dem ol
Âşinâna yâd olup bîgânelerle mahrem ol
Ben olam sûzân-ı nâr-ı hasretin sen hurrem ol
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Sen gibi bî-dâd degil yâ cümle hûbân-ı cihân
Bulunur Fevzi’ye elbet rahm ider bir mihribân
Âh elinden dâd elinden ey cefâ-cû el-amân
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
(Erdoğan, Mehtap (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Kevâ‘ib-i Şi‘r ü İnşâ Adlı Eseri ve Bu Eserdeki Şarkıları”. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. (5):108.)
İcmâlü’l-Kelâm fî Mevlidi’n-Nebî ‘Aleyhisselâm'dan
Ve ol fevâ’id-i şerîfenin (yedincisi) Hazret-i Resûl-i Hudâ ve Habîb-i Mevlâ’nın mevlid-i pâk-i şerîfini bilâ-riyâ aşk u şevkle okutmak okunan belde ve hâne mesâ’ib ü belâyâ ve âfât u âhât u derk-i şekâ ve emrâz-ı şettâdan masûn ve mahfûz olmakdır. Şöyle ki meselâ bir beldede ne’ûzü bi’llâh-ı te’alâ kaht u galâ ve tâ’ûn u vebâ ve hücûm u istilâ-yı a’dâ gibi belâlar ve korkular veya hôd bir hânede hastalık ve geçinmekde güçlük ve tarlık gibi âfetler zuhûr eylese ol belde veya hôd ol hâneden o makûle mesâ’ib veya belâyânın indifâ’ı içün niyyet olunup da pâk i’tikâd ile ve aşk u şevkle mevlid-i pâk-i Muhammed kırâ’at itdirilse Cenâb-ı Hudâ celle ve alâdan mercûdur ki ol mahzûrlar her ne iseler def’ ü ref’ ider inşa’llâhu te’âlâ çünki ol Rahmeten li’l-’âlemînin mübârek kelâm-ı şerîflerini câmi’ olan kitâb-ı Buhârî-i şerîf niyyet-i mezkûre üzerine kırâ’at olunmuş ise bi-izni’llâhi te’alâ der-akab mahzûrât-ı mezkûrenin mündefi’ olması ve başka her ne niyyet üzerine okunmuş olsa vücûda gelmesi sahîhdir ki mücerrebdir. Ve kezâlik menkabe-i vilâdet-i şerîfesini hâkî ve mübârek ism-i şerîfini hâvî olan mevlid-i şerîf kitâblarında dahi ol hâssanın bulunması çok kerre tecrübe olundugı üzre muhakkakdır. İşte ana binâ’endir ki şârih-i Delâ’il-i Hayrât el-merhûm v’el-magfûru’n-leh Dâvûd Efendî Hazretleri imdi her mü’mine lâyık olan ol giceyi ve ol mâhı ta’zîm eyleyüp Resûlu’llâh salla’llâhu te’alâ ‘aleyhi vesellemin vilâdet-i şerîfelerini ızhâr-ı mahabbet eyleyüp ta’zîm gerekdir diye buyurmuşdur.
(Yekbaş, Hakan (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Mevlit Okumanın ve Dinlemenin Câiz Olduğuna Dair Risalesi”. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. XIV(I): 396-397.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 02.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Sanma kim hüzn-i dili sana şikâyet ideriz
Belki ahvâlimizi dosta hikâyet ideriz
Bizi dûçâr-ı felâket ideni âdetimiz
Hemen imdâd ile îsâl-i selâmet ideriz
Hem de ünsiyyet-i erbâb-ı riyâdan usanup
Ba’de-zîn ülfet-i erbâb-ı melâmet ideriz
İftirâk eyledi ol rûh-ı revânım bizden
Çâre ne biz de anı Hakk’a emânet ideriz
Fevziyâ nefret idermiş acı sözden ahbâb
Ne ise ol acı söz biz de ferâgat ideriz
(Mehmed Fevzî (1287). Kevâkib-i Şi'r ü İnşâ. İstanbul. 139.)
Şarkı
Mihnetinle misl-i dâl oldı büküldi kâmetim
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Kalmadı cevr ü cefânı çekmege hiç tâkatim
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Çünki sen agyâr-nüvâzsın var anınla hem-dem ol
Âşinâna yâd olup bîgânelerle mahrem ol
Ben olam sûzân-ı nâr-ı hasretin sen hurrem ol
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Sen gibi bî-dâd degil yâ cümle hûbân-ı cihân
Bulunur Fevzi’ye elbet rahm ider bir mihribân
Âh elinden dâd elinden ey cefâ-cû el-amân
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
(Erdoğan, Mehtap (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Kevâ‘ib-i Şi‘r ü İnşâ Adlı Eseri ve Bu Eserdeki Şarkıları”. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. (5):108.)
İcmâlü’l-Kelâm fî Mevlidi’n-Nebî ‘Aleyhisselâm'dan
Ve ol fevâ’id-i şerîfenin (yedincisi) Hazret-i Resûl-i Hudâ ve Habîb-i Mevlâ’nın mevlid-i pâk-i şerîfini bilâ-riyâ aşk u şevkle okutmak okunan belde ve hâne mesâ’ib ü belâyâ ve âfât u âhât u derk-i şekâ ve emrâz-ı şettâdan masûn ve mahfûz olmakdır. Şöyle ki meselâ bir beldede ne’ûzü bi’llâh-ı te’alâ kaht u galâ ve tâ’ûn u vebâ ve hücûm u istilâ-yı a’dâ gibi belâlar ve korkular veya hôd bir hânede hastalık ve geçinmekde güçlük ve tarlık gibi âfetler zuhûr eylese ol belde veya hôd ol hâneden o makûle mesâ’ib veya belâyânın indifâ’ı içün niyyet olunup da pâk i’tikâd ile ve aşk u şevkle mevlid-i pâk-i Muhammed kırâ’at itdirilse Cenâb-ı Hudâ celle ve alâdan mercûdur ki ol mahzûrlar her ne iseler def’ ü ref’ ider inşa’llâhu te’âlâ çünki ol Rahmeten li’l-’âlemînin mübârek kelâm-ı şerîflerini câmi’ olan kitâb-ı Buhârî-i şerîf niyyet-i mezkûre üzerine kırâ’at olunmuş ise bi-izni’llâhi te’alâ der-akab mahzûrât-ı mezkûrenin mündefi’ olması ve başka her ne niyyet üzerine okunmuş olsa vücûda gelmesi sahîhdir ki mücerrebdir. Ve kezâlik menkabe-i vilâdet-i şerîfesini hâkî ve mübârek ism-i şerîfini hâvî olan mevlid-i şerîf kitâblarında dahi ol hâssanın bulunması çok kerre tecrübe olundugı üzre muhakkakdır. İşte ana binâ’endir ki şârih-i Delâ’il-i Hayrât el-merhûm v’el-magfûru’n-leh Dâvûd Efendî Hazretleri imdi her mü’mine lâyık olan ol giceyi ve ol mâhı ta’zîm eyleyüp Resûlu’llâh salla’llâhu te’alâ ‘aleyhi vesellemin vilâdet-i şerîfelerini ızhâr-ı mahabbet eyleyüp ta’zîm gerekdir diye buyurmuşdur.
(Yekbaş, Hakan (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Mevlit Okumanın ve Dinlemenin Câiz Olduğuna Dair Risalesi”. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. XIV(I): 396-397.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Sanma kim hüzn-i dili sana şikâyet ideriz
Belki ahvâlimizi dosta hikâyet ideriz
Bizi dûçâr-ı felâket ideni âdetimiz
Hemen imdâd ile îsâl-i selâmet ideriz
Hem de ünsiyyet-i erbâb-ı riyâdan usanup
Ba’de-zîn ülfet-i erbâb-ı melâmet ideriz
İftirâk eyledi ol rûh-ı revânım bizden
Çâre ne biz de anı Hakk’a emânet ideriz
Fevziyâ nefret idermiş acı sözden ahbâb
Ne ise ol acı söz biz de ferâgat ideriz
(Mehmed Fevzî (1287). Kevâkib-i Şi'r ü İnşâ. İstanbul. 139.)
Şarkı
Mihnetinle misl-i dâl oldı büküldi kâmetim
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Kalmadı cevr ü cefânı çekmege hiç tâkatim
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Çünki sen agyâr-nüvâzsın var anınla hem-dem ol
Âşinâna yâd olup bîgânelerle mahrem ol
Ben olam sûzân-ı nâr-ı hasretin sen hurrem ol
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
Sen gibi bî-dâd degil yâ cümle hûbân-ı cihân
Bulunur Fevzi’ye elbet rahm ider bir mihribân
Âh elinden dâd elinden ey cefâ-cû el-amân
Sen gibi bir bî-vefâya yokdur artık hâcetim
(Erdoğan, Mehtap (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Kevâ‘ib-i Şi‘r ü İnşâ Adlı Eseri ve Bu Eserdeki Şarkıları”. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. (5):108.)
İcmâlü’l-Kelâm fî Mevlidi’n-Nebî ‘Aleyhisselâm'dan
Ve ol fevâ’id-i şerîfenin (yedincisi) Hazret-i Resûl-i Hudâ ve Habîb-i Mevlâ’nın mevlid-i pâk-i şerîfini bilâ-riyâ aşk u şevkle okutmak okunan belde ve hâne mesâ’ib ü belâyâ ve âfât u âhât u derk-i şekâ ve emrâz-ı şettâdan masûn ve mahfûz olmakdır. Şöyle ki meselâ bir beldede ne’ûzü bi’llâh-ı te’alâ kaht u galâ ve tâ’ûn u vebâ ve hücûm u istilâ-yı a’dâ gibi belâlar ve korkular veya hôd bir hânede hastalık ve geçinmekde güçlük ve tarlık gibi âfetler zuhûr eylese ol belde veya hôd ol hâneden o makûle mesâ’ib veya belâyânın indifâ’ı içün niyyet olunup da pâk i’tikâd ile ve aşk u şevkle mevlid-i pâk-i Muhammed kırâ’at itdirilse Cenâb-ı Hudâ celle ve alâdan mercûdur ki ol mahzûrlar her ne iseler def’ ü ref’ ider inşa’llâhu te’âlâ çünki ol Rahmeten li’l-’âlemînin mübârek kelâm-ı şerîflerini câmi’ olan kitâb-ı Buhârî-i şerîf niyyet-i mezkûre üzerine kırâ’at olunmuş ise bi-izni’llâhi te’alâ der-akab mahzûrât-ı mezkûrenin mündefi’ olması ve başka her ne niyyet üzerine okunmuş olsa vücûda gelmesi sahîhdir ki mücerrebdir. Ve kezâlik menkabe-i vilâdet-i şerîfesini hâkî ve mübârek ism-i şerîfini hâvî olan mevlid-i şerîf kitâblarında dahi ol hâssanın bulunması çok kerre tecrübe olundugı üzre muhakkakdır. İşte ana binâ’endir ki şârih-i Delâ’il-i Hayrât el-merhûm v’el-magfûru’n-leh Dâvûd Efendî Hazretleri imdi her mü’mine lâyık olan ol giceyi ve ol mâhı ta’zîm eyleyüp Resûlu’llâh salla’llâhu te’alâ ‘aleyhi vesellemin vilâdet-i şerîfelerini ızhâr-ı mahabbet eyleyüp ta’zîm gerekdir diye buyurmuşdur.
(Yekbaş, Hakan (2010). “Mehmed Fevzî Efendi’nin Mevlit Okumanın ve Dinlemenin Câiz Olduğuna Dair Risalesi”. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. XIV(I): 396-397.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Oğuz Demir | d. 1971 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | DERVİŞ AHMED (Devriş Ahmed) | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Şerif Kutludağ | d. 20 Temmuz 1954 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | NECÎB, Hacı Necîb Paşa | d. 1826? - ö. 1905 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | AVNÎ, Yenişehirli | d. 1826 - ö. 1883 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | TEVFÎK, Çerkeşli Şeyh Mustafâ Efendi-zâde | d. 1826 - ö. 1901 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | DİLAVER AĞA | d. ? - ö. 1900-1905? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | FERYADÎ, Ferhat | d. 1795 - ö. 1900 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | RUHÎ, Ruhî Bey Baba | d. ? - ö. 1900 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | SÂLİM, Mehmed | d. 1775/76? - ö. 1858 | Meslek | Görüntüle |
11 | İZZET, İzzet Efendi | d. ? - ö. 1821 | Meslek | Görüntüle |
12 | MEHMET, Mehmet Gönen | d. 1947 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | ÂKİF, Âkif Efendi | d. 1837-38 - ö. 1898-99 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MÂHİR, Mehmed Mâhir, Diyarbakırlı | d. ? - ö. 19. yy. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | TEVFÎK, Hasan | d. 1834 - ö. 1908 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | ZEVKÎ/CELÂL, Recâ‘î-zâde Mehmed Celâl Bey | d. 1838 - ö. 1882 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | SÂ'İB EFENDİ, Sâmil Efendi Hemşîre-zâdesi | d. ? - ö. 1854 ds. | Madde Adı | Görüntüle |
18 | KESBÎ /KİSBÎ, Kesbî Mehmet Efendi | d. ? - ö. 1640 | Madde Adı | Görüntüle |