Madde Detay
SEYYİD, Azim Şirvânî
(d. 1251/1835 - ö. 1305/1888)
divan şairi, tezkire müellifi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Azeri)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Seyyid Azim Şirvanî’nin asıl adı Abdulazim’dir. Fakat şair, daha sonraları Azim adını ve Seyyid mahlasını kullanmayı tercih etmiştir. O, Azerbaycan’ın Şirvan bölgesinin Şamahı şehrinde, 10 Temmuz 1835’te doğmuştur. Babasının adı Seyyid Mehemmed, annesinin adı Gülsüm’dür (Hüseynov 1987:8). Seyyid Azim, yedi yaşında babasını kaybedince dedesi Molla Hüseyin, onu annesi ile birlikte himayesine alarak Dağıstan’ın Yagsay köyüne götürmüştür. Rus hükümeti tarafından hâkim tayin edilen Molla Hüseyin, Seyyid Azim’in eğitimi ile şahsen meşgul olmuştur. Dedesi ona Azerbaycan Türkçesi ve Farsçayı öğretmiş, Arapça tahsilini ise o zaman Yagsay köyünde yaşayan başka bir hocaya havale etmiştir. Seyyid Azim Şirvanî, anne ve dedesinin terbiyesi altında on bir yıl Dağıstan’da yaşamıştır. Dil öğrenmeye özel bir kabiliyeti olan Seyyid Azim, bu süre zarfında kendi ana dilinden başka Arapça ve Farsçayı, bunlarla birlikte Lezgi dilini ve bazı Dağıstan lehçelerini iyi bir şekilde öğrenmiştir (Hüseynov 1977:13). Seyyid Azim, 1853 tarihinde, 18 yaşında iken annesi ile birlikte vatanı Şamahı’ya geri dönmüştür. O, 1854 tarihinde Ceyran adlı bir hanımla evlenir. 1856’da bahar aylarının birinde Mir Cafer (1856-1937) adlı oğlu dünyaya gelir. Seyyid Azim’in ayrıca Hacer (1866-1938) ve Fatma (1882-1934) adlarında iki kızı da vardır. Seyyid Azim Şirvanî, 1856 yılının sonlarına doğru dinî eğitim almak için Irak’a gider. Eğitiminin birinci yılında Necef’te Atebât-ı Aliyye’de müctehidlerden ders alır. İkinci yıl, Bağdat ve Şam’da bulunur. Dinî bilgiler veren bu medreselerde eğitimini tamamladıktan sonra Şamahı’ya geri döner. Şamahı’daki din adamları Seyyid Azim Şirvanî’nin vatanına bir din âlimi olarak geri dönmesini beklemektedirler. Ancak şâir, vatanına döndükten sonra din adamlığı görevini yapmamıştır (Hüseynov 1987:8). Seyyid Azim Şirvanî, Şamahı’ya dönüşünden bir süre sonra Mekke ve Medine’ye hac yolculuğu yapmıştır. Daha sonra Mısır ve Suriye’yi gezerek bu yerlerde yaşayan insanların hayat şartları ve dünya görüşleri hakkında bilgi sahibi olmuştur. Seyahati sırasında uğradığı Kahire’de, birçok âlim ve şairle tanışmıştır. Seyyid Azim Şirvanî, 1869-1870’li yıllarda Şamahı’da yeni usul ile (usûl-i cedîd) talim terbiye veren bir okul açar. Mirza Alekber Sâbir, Sultan Mecid Ganizade gibi daha sonra şöhret kazanacak bazı önemli şahıslar, ilk tahsillerini onun açtığı bu okulda almışlardır. Seyyid Azim Şirvanî, bu okulda diğer okullardan farklı olarak öğrencilerine Rusçayı da ders olarak verdirmiş, dinî derslerin yanında fen derslerini de okutmuştur. Öğrencilerin faydalanması için kendisi yeni ders kitabı da yazmıştır. Şamahı’daki Beytü’s-safâ adlı edebî meclisin en önemli temsilcilerinden biri sayılan Seyyid Azim, zaman zaman bu meclisin başkanlığını da yapmıştır. Ayrıca, o dönemde Bakü’de çıkan Ziya, Keşkül ve Ekinci gibi gazetelere, devrin sosyal problemleri ile ilgili yazılar göndermiştir. Seyyid Azim Şirvanî, 20 Mayıs 1888’de, elli üç yaşında Şamahı’da vefat etmiş, şair Nesîmî’nin kardeşi Şah Handan’ın ismiyle anılan Şamahı’daki Şâhhandan mezarlığına defnedilmiştir.
Seyyid Azim Şirvanî, farklı alan ve mevzularda kalem oynatmış velut bir şahsiyettir. Onun eserlerinden bazıları bir kitap haline getirilmiş ve yayımlanmış, bazıları da değişik yayın organlarında farklı adlarla çıkmış ve daha sonra bir araya getirilmiştir. Bir eseri ise ismen malum olsa da elde bulunmadığı için şu anda kayıptır.
1. Türkçe Dîvân: Seyyid Azim’in önemli eserlerinden biri, klasik tarzdaki şiirlerini topladığı Dîvân'ıdır. Bu Dîvân'ındaki şiirlerden 610 tanesi gazel nazım şekli ile yazılmıştır. Dîvân'da gazellerden başka kaside, kıta, rubaî, terkib-bend, muhammes, müseddes gibi nazım şekilleriyle yazılmış şiirler vardır. Şair, Dîvân'ın dibacesinde, eserini 1302/1884’te tertip ettiğini ve adını Kitâb-ı Havâs koyduğunu belirtmektedir (Bayram 2013: 65).
2. Farsça Dîvânçe: 1954 yılında Seyyid Azim’e ait arşiv kayıtları arasında bulunan bu el yazma Dîvânçe henüz basılmamıştır.
3. Tezkiretü’ş-Şu’arâ: Seyyid Azim’in tezkiresi 1885’te tamamlanmıştır. Tezkireye Kafkas, Azerbaycan, Rum, Türkistan bölgelerine mensup şairler alınmıştır. Tezkirede bu bölgelerden 119 şairin adı geçmektedir. Bu bölgelere dâhil edilmeyen Puşkin de sayılırsa şair sayısı 120’dir. Tezkirede Farsça şiirleri olan şair sayısı 150’dir. Bu durumda tezkirede toplam 270 farklı şairin adı geçmektedir (Bayram 2005: 30).
4. Rebiü’l-Etfâl: Şairin, çocuklar için yazdığı ve ders kitabı olarak tasarladığı bir eserdir. Onun çocuklar için yazdığı eser sayısı ve onların adları konusunda bazı farklı bilgiler vardır. Bazı kaynaklarda bu ders kitabının adı Mecmû'a, Mecmû'a-i Âsâr-ı Hacı Seyyid Azim Şirvanî, Tâcü’l-Kütüb ve Şeriât gibi çeşitli adlarla kaydedilmiştir.
5. Satirik Şiirler: Seyyid Azim’in bir diğer eseri onun satirik tarzda yazdığı şiirlerdir. Şairin bu şiirleri daha çok Ekinci, Ziyâ ve Keşkül gazetelerinde yayımlanmıştır. Sağlığında bu şiirler bir araya getirilmemiştir.
6. Mektuplar: Seyyid Azim’in arkadaşlarına yazdığı mektuplar vardır. Bunlar müstakil bir kitap olarak yayımlanmamıştır.
7. Târîh-i Şirvannâme: Seyyid Azim, tezkiresinde, “bu muhtasarda manzûr-ı asl târîh-nüvîslik değil idi, bu kadar icmâle iktifâ olunup tafsîlini Târîh-i Şirvannâme kitâbımıza rücû kıldık.” ifadesiyle, kendisinin bir de tarih kitabı yazdığı belirtilmektedir. Bu tarih kitabına ait bazı parçalar 1884 tarihinde Tiflis’te çıkan Kafkas Cemiyetinin Tarih ve Arkeoloji Haberleri anlamına gelen İzvestiya Kavkazskogo Obşestva İstorii i Arheologii adlı dergide neşredilmiştir. Müellifin bu eseri şimdilik bulunamamıştır.
Seyyid Azim, uzun süre, Şamahı’da faaliyet gösteren Beytü’s-safâ şiir meclisine önderlik ederek meclis mensuplarını şiir yazmaya teşvik etmiştir (Kasımzade 1956: 501). O ayrıca, döneminin basın yayın faaliyetleriyle de yakından ilgilenmiştir. Ekinci, Ziya, Keşkül gibi gazetelerde aktüel meselelerde yazıları çıkmıştır. Seyyid Azim, klasik tarzda şiirler yazan usta bir şair, Tezkiretü’ş-Şu'arâ müellifi, dinî ilimleri derinden kavramış bir hoca, ilkokulda ders veren bir öğretmen, ilkokul öğrencileri için ders kitabı yazan bir yazar, çocuk şiirleri yazan bir edebiyatçı, edebî meclislerde şiirleri değerlendiren bir eleştirmen, satirik şiirler yazan biri hiciv şairi, tarih kitabı yazan bir tarihçi, pek çok memleketi gezmiş bir seyyah ve coğrafya bilgini ve gazetelere yazılar gönderen bir köşe yazarıdır. Onun şiirlerinde aşk ve muhabbet konusu başta gelmektedir. Gazellerinde işlenen aşk, daha çok insani aşk, zaman zaman ilahi aşk olarak da yorumlanabilecek bir aşktır. Zaten bir şair olarak bu yönüyle Fuzûlî’ye yaklaşmaktadır. Aşk konulu gazellerinin dışında rind-zahid çatışması, şarap ve meyhane, tabiat tasviri, güzellik gibi konuları ele alan gazelleri de vardır. Seyyid Azim Şirvanî’nin klasik muhtevalı şiirlerinden başka aruz vezniyle çocuklar için yazılmış şiirleri de vardır. Seyyid Azim Şirvanî’nin edebî şahsiyetinin bir yönünü de satirik şiirleri teşkil eder. Seyyid Azim’in gazellerinde Fuzûlî’nin tesiri açıkça görülür. Hatta onun Dîvân'ındaki ilk gazel, Fuzûlî Dîvân'ındaki ilk gazele nazire olarak yazılmıştır. Ayrıca şairin, Anadolu sahası şairlerinden Nâbî, Nedîm, Bâkî gibi şairlerin bazı beyitlerini çağrıştıracak beyitler yazması, onun İstanbul şairlerinin şiirlerini de okuduğunu ve onlardan etkilendiğini gösterir. Seyyid Azim, kendinden sonra gelen Mirza Alekber Sâbir, Sultan Mecîd Ganîzâde gibi pek çok şair ve yazarı da etkilemiştir. Seyyid Azim Şirvanî’nin gazellerinden ve tezkiresinin başında kendi şahsiyeti ile ilgili yaptığı değerlendirmelerden, onun dünya nimetlerine düşkün, gezmeyi, eğlenmeyi seven, hayattan kâm alan, güzellere ve şaraba meyilli, biraz kederli, açık sözlü bir insan olduğu anlaşılmaktadır.
Kaynakça
Akpınar, Yavuz (2009). “Seyyid Azim Şirvânî”. İslam Ansiklopedisi. C. 37. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 50-51.
Bağırov, Kamil Mir (1959). Seyyid Azim Şirvanî. Bakı: Azerbaycan Uşak ve Gençler Edebiyatı Neşriyatı.
Bayram, Ömer (2004). “Kafkasya’da Bir Şair ve Tarihçi: Seyyid Azim Şirvanî”. Journal of Caucasian Studies. Fikret Elma. Baku: Adiloğlu Yay. 53-57.
Bayram, Ömer(hzl.) (2005). Azerbaycan Sahası Tezkireleri ve Seyyid Azim Şirvanî’nin Tezkiresi. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.
Bayram, Ömer (hzl.)(2013). Seyyid Azim Şirvanî’nin Gazelleri. Ankara: Akçağ Yay.
Hüseynov, Sadık (1977). Seyyid Azim Şirvanî’nin Yaratıcılık Yolu. Bakı: İlim Neşriyatı.
Hüseynov, Sadık (1987). Seyyid Azim Şirvanî. Bakı: Yazıcı.
Karayev, Yaşar (2002). Azerbaycan Edebiyatı XIX ve XX’ci İller. Bakı: Elm Neşriyatı. 248-252.
Kasımzade, Feyzulla (1956). XIX. Asır Azerbaycan Edebiyatı Tarihi. Bakı: Azerbaycan Devlet Üniversitesi Neşriyatı.
Komisyon (1960). Azerbaycan Edebiyatı Tarihi. C. 2. Bakı: Azerbaycan SSRİ Elmler Akademiyası Neşriyatı. 291-318.
Memmedov, Heyrulla (2005). Seyid Ezim Şirvani, Seçilmiş Eserleri . Bakı: Çaşıoğlu Neşriyatı.
Muhtaroğlu, Vilayet (hzl.) (1993). “Seyid Ezim Şirvânî”. Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi. Azerbaycan Türk Edebiyatı. C. 3. İstanbul: Kültür Bakanlığı Yay. 256-275.
Rüstemov, Süleyman (hzl.) (1967). Seyid Ezim Şirvani Eserleri I. Bakı: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası Neşriyyatı.
Rüstemov, Süleyman (hzl.) (1969). Seyid Ezim Şirvani Eserleri II. Bakı: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası Neşriyyatı.
Rüstemov, Süleyman (hzl.) (1974). Seyid Ezim Şirvani Eserleri III. Bakı: Azerbaycan SSR Elmler Akademiyası Neşriyyatı.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖMER BAYRAMYayın Tarihi: 25.05.2014Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Güzerin düşse der-i dil-bere ey bâd-ı sabâ
Yetir ‘arzım o gül-i ahmere ey bâd-ı sabâ
Gül-i Ca’fer gibi rengim saralıp firkatden
De bu hâli o gül-i Ca’fer’e ey bâd-ı sabâ
Telh-kâm olduğumu zehr-i gam-ı hicrinden
‘Arz-ı hâl et o leb-i şekkere ey bâd-ı sabâ
Tâbdan saldı ketân tek bu dil-i bî-tâbı
N’eylemişdim o meh-i envere ey bâd-ı sabâ
Peykerim peyker-i Cevzâ gibi gör oldu dü-nîm
Ver haber ol büt-i meh-peykere ey bâd-ı sabâ
Bu kara gün ki menim başıma hicrinde gelip
Hak nasîb eylemesin kâfire ey bâd-ı sabâ
Lâle tek dâğ-ı dil-i sîne-i sûzânımı gör
Ver haber sünbül ü sûsen-bere ey bâd-ı sabâ
Bu Muhammed eledi Seyyid-i bî-yârı helâk
‘Arz kıl ravza-i peygambere ey bâd-ı sabâ
(Bayram, Ömer (hzl.)(2013). Seyyid Azim Şirvanî’nin Gazelleri. Ankara: Akçağ Yay. 75.)
Seyyid Azim Şirvânî’nin tezkiresinden bir parça:
Bu tezkire kim mecma’-ı şi’r-i şu’arâdır
Her safhası gül-zâr gibi rûh-fezâdır
Koymaz yere elden onu zevk ehli görende
Kim câna ferah çeşme ziyâ kalbe şifâdır
El-hak pesendîde kelâmı ki takrîrinden kalbe meserret ve simâ‛ından rûha lezzet yetişir. Eş‛ârı sihr-âsâr-ı şu‛arâdır. Eş‛âr-ı şu‛arânın meserret-fezâ olduğu erbâb-ı zevk huzûrunda âşikâr u hüveydâdır. Haber-i sadâkat eseri “İnne mine’ş-şi‛ri le-hikmeten” bu matlabın isbâtına bir delîldir rûşen ve mazmûn-ı hikmet meşhûnu “İnna’llâhe künûzu tahte’l-‛arşe ve mefâtîhuhâ elsinetü’ş-şu‛arâ” bu kelâmın tahkîkine bir burhândır mübeyyen. Hemîşe hakîkat mülkünde olan ‛aşk-pîşelerin eş‛âr-ı şevk-âmîziyle ma‛şûk-ı ezelîye rabtları tâzedir ve hemvâre tarîkat silkinde olan mahabbet-endîşelerin ebyât-ı zevk-engîziyle mahbûb-ı hakîkata zabtları bî-endâzedir. Feli-hâzâ, bu bende-i kalîlü’l-bezâ‛a ve bu şermende-i ‛adîmü’l-istitâ’e, muhibbü’l-‛urefâ, hâdimü’ş-şu‛arâ Hâcı Seyyid ‛Azîm İbni Seyyid Mehemmed Şirvânî, “Seyyid” tahallus ki asl-ı tıynetim mahabbet toprağından muhammer ve ‛ayn-ı fıtratım meveddet keyfiyetinden musavver olmuşdur. Ta kim ketm-i ‛ademden kadem arsa-i vücûda koydum bir lahza bâde-i mahabbetden bî-humâr ve bir lemha neş’e-i meveddetden hüşyâr olmayıp rûz u şeb özümü hûblar zülf ü ruhsârı hayâliyle sergeşte vü perîşan ve gâh u bî-gâh kendimi mahbûblar çeşm ü ebrûsu hevâsıyla nâvek-i dil-dûz-ı belâya nişân bulup ve tab’ımı gâyetde mâ’il-i eş’âr ve kalbimi nihâyetde şâyık-ı ebyât-ı vecd-âsâr tapdım ve çün mecmû’-ı eş’âr-ı tarab-iş’ârı zabt etmek ve tamâm ebyât-ı şa’f-isbâta rabt yetirmek kuvve-i hâfızaya müte‛assir ve mütehayyile tâkatine müte’azzir idi. İrâdem bu oldu ki bir mecmûa’ ebyât-ı şu’arâdan tertîb ve bir muhtasar makâlât-ı ‘urefâdan terkîb kılam ki hem mütâla’asına ehl-i zevk mâ’il ve hem zikr-i hayrdan ötürü bende-i hakîre yâdigâr hâsıl ola. Ammâ felek-i kec-reftârın gerdiş-i pür-ihtilâlinden ve gerdûn-ı dûnun mihnet ü melâlinden bir lahza âsûde-hâl ve bir lemha fâriğ-bâl olmağım müyesser olmayıp hemîşe evkâtım zahmet ü merâretle ve rûzgârım kudûret ü meşakkatle geçmek sebebiyle bu emr ‘ukde-i ta’vîkde nâ-tamâm u bî-serencâm kalmışdı. Nazm:
Ber-neyâmed yek azîz ez-Mısr merdüm perverî
Pîr şud der-çâh sad-Yûsuf zi-kaht-ı müşterî
Tâ bu günlerde kim sâl-i ‘ömrüm kırha yetdi ve gülistân-ı hâtırımdan tâb u terâvet gitdi. Âye-i vâfî hidâye-i “rabbi innî vehene’l-’azmü minnî veşte’ale’r-re’sü şeyben” hükmüyle kuvvalar kuvvetden düşüp mûy-ı siyâhım sefîd ve dil âsâyişden nâ-ümmîd oldu. Havf etdim kim rûzgâr-ı dûn tomâr-ı ‘ömrümü tayy ede, bu mecmû’a-i zîbâ müteferrik kala. Çün bir neçe müddet mülk-i Âzerbaycân ve Îran, Bağdâd ve Şâm ve Rûm, Kostantiniyye’nin ekser bilâd u emsârın seyr edip zehamât-ı kesîre ile eş’ârlar cem’ etmişdim. Bâ-vücûd-ı perîşânî-hâl ve zîkü’l-mecâl bu mecmû‛a-i müteferrikanın terkîb ü tertîbine ikdâm ve ihtimâm etdim. Ümmîd ki bizden sonra gelen erbâb-ı zevkler mütâla’asından feyz-yâb ve müşâhedesinden kâm-yâb olalar. Ve bu mecmû’a dört fasl üzre beyân olunmuşdur.
Fasl-ı evvel, şu’arâ-yı Kafkâs beyânındadır.
Fasl-ı düvvüm şu’arâ-yı Âzerbaycân beyânındadır.
Fasl-ı sevvüm şu’arâ-yı Rûm beyânındadır.
Fasl-ı çehârüm şu’arâ-yı Türkistân beyânındadır.
Fasl-ı evvel, şu’arâ-yı Kafkâs beyânındadır. Kafkas ibâretdir bir neçe bilâd-ı emsârdan kim Kûh-ı Elburz’da ve anın havâlisinde vâkı’dır. O mülkün taraf-ı şarkîsi Rûd-hâne-i Astara ve Lenkeran, Salyan, Bâdkûbe ve Derbend’dir ki tamâmı deryâ-yı Hazar kenarında vâkı’dır. Derbend ki o Derbend’in İskender-i Zü’l-karneyn bânîsi olupdur. Ve taraf-ı garbîsi muttasıldır Bahr-i Esved’e ki Karadeñiz derler taraf-ı cenûbu muttasıldır bilâd-ı Âzerbaycân ve Kars ve Erzenetü’r-rûm’a, taraf-ı cenûbu muttasıldır Hâcı Tarhân ve Kazan ve Kırım toprağına. Ve bu bilâdın sevâd-ı a’zamı şehr-i Tiflis’dir ki el-ân nişîmengâh-ı serdâr-ı devlet-i Rûsiyye’dir. Rûd-hâne-i Kür üzre vâkı’dır. Ol şehrin keyfiyyeti in-şâ’a’llâh öz makâmında “kemâ hüve hakkahû beyân olunur.
(Bayram, Ömer (hzl.)(2005). Azerbaycan Sahası Tezkireleri ve Seyyid Azim Şirvanî’nin Tezkiresi. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 1-2.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 25.05.2014Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Güzerin düşse der-i dil-bere ey bâd-ı sabâ
Yetir ‘arzım o gül-i ahmere ey bâd-ı sabâ
Gül-i Ca’fer gibi rengim saralıp firkatden
De bu hâli o gül-i Ca’fer’e ey bâd-ı sabâ
Telh-kâm olduğumu zehr-i gam-ı hicrinden
‘Arz-ı hâl et o leb-i şekkere ey bâd-ı sabâ
Tâbdan saldı ketân tek bu dil-i bî-tâbı
N’eylemişdim o meh-i envere ey bâd-ı sabâ
Peykerim peyker-i Cevzâ gibi gör oldu dü-nîm
Ver haber ol büt-i meh-peykere ey bâd-ı sabâ
Bu kara gün ki menim başıma hicrinde gelip
Hak nasîb eylemesin kâfire ey bâd-ı sabâ
Lâle tek dâğ-ı dil-i sîne-i sûzânımı gör
Ver haber sünbül ü sûsen-bere ey bâd-ı sabâ
Bu Muhammed eledi Seyyid-i bî-yârı helâk
‘Arz kıl ravza-i peygambere ey bâd-ı sabâ
(Bayram, Ömer (hzl.)(2013). Seyyid Azim Şirvanî’nin Gazelleri. Ankara: Akçağ Yay. 75.)
Seyyid Azim Şirvânî’nin tezkiresinden bir parça:
Bu tezkire kim mecma’-ı şi’r-i şu’arâdır
Her safhası gül-zâr gibi rûh-fezâdır
Koymaz yere elden onu zevk ehli görende
Kim câna ferah çeşme ziyâ kalbe şifâdır
El-hak pesendîde kelâmı ki takrîrinden kalbe meserret ve simâ‛ından rûha lezzet yetişir. Eş‛ârı sihr-âsâr-ı şu‛arâdır. Eş‛âr-ı şu‛arânın meserret-fezâ olduğu erbâb-ı zevk huzûrunda âşikâr u hüveydâdır. Haber-i sadâkat eseri “İnne mine’ş-şi‛ri le-hikmeten” bu matlabın isbâtına bir delîldir rûşen ve mazmûn-ı hikmet meşhûnu “İnna’llâhe künûzu tahte’l-‛arşe ve mefâtîhuhâ elsinetü’ş-şu‛arâ” bu kelâmın tahkîkine bir burhândır mübeyyen. Hemîşe hakîkat mülkünde olan ‛aşk-pîşelerin eş‛âr-ı şevk-âmîziyle ma‛şûk-ı ezelîye rabtları tâzedir ve hemvâre tarîkat silkinde olan mahabbet-endîşelerin ebyât-ı zevk-engîziyle mahbûb-ı hakîkata zabtları bî-endâzedir. Feli-hâzâ, bu bende-i kalîlü’l-bezâ‛a ve bu şermende-i ‛adîmü’l-istitâ’e, muhibbü’l-‛urefâ, hâdimü’ş-şu‛arâ Hâcı Seyyid ‛Azîm İbni Seyyid Mehemmed Şirvânî, “Seyyid” tahallus ki asl-ı tıynetim mahabbet toprağından muhammer ve ‛ayn-ı fıtratım meveddet keyfiyetinden musavver olmuşdur. Ta kim ketm-i ‛ademden kadem arsa-i vücûda koydum bir lahza bâde-i mahabbetden bî-humâr ve bir lemha neş’e-i meveddetden hüşyâr olmayıp rûz u şeb özümü hûblar zülf ü ruhsârı hayâliyle sergeşte vü perîşan ve gâh u bî-gâh kendimi mahbûblar çeşm ü ebrûsu hevâsıyla nâvek-i dil-dûz-ı belâya nişân bulup ve tab’ımı gâyetde mâ’il-i eş’âr ve kalbimi nihâyetde şâyık-ı ebyât-ı vecd-âsâr tapdım ve çün mecmû’-ı eş’âr-ı tarab-iş’ârı zabt etmek ve tamâm ebyât-ı şa’f-isbâta rabt yetirmek kuvve-i hâfızaya müte‛assir ve mütehayyile tâkatine müte’azzir idi. İrâdem bu oldu ki bir mecmûa’ ebyât-ı şu’arâdan tertîb ve bir muhtasar makâlât-ı ‘urefâdan terkîb kılam ki hem mütâla’asına ehl-i zevk mâ’il ve hem zikr-i hayrdan ötürü bende-i hakîre yâdigâr hâsıl ola. Ammâ felek-i kec-reftârın gerdiş-i pür-ihtilâlinden ve gerdûn-ı dûnun mihnet ü melâlinden bir lahza âsûde-hâl ve bir lemha fâriğ-bâl olmağım müyesser olmayıp hemîşe evkâtım zahmet ü merâretle ve rûzgârım kudûret ü meşakkatle geçmek sebebiyle bu emr ‘ukde-i ta’vîkde nâ-tamâm u bî-serencâm kalmışdı. Nazm:
Ber-neyâmed yek azîz ez-Mısr merdüm perverî
Pîr şud der-çâh sad-Yûsuf zi-kaht-ı müşterî
Tâ bu günlerde kim sâl-i ‘ömrüm kırha yetdi ve gülistân-ı hâtırımdan tâb u terâvet gitdi. Âye-i vâfî hidâye-i “rabbi innî vehene’l-’azmü minnî veşte’ale’r-re’sü şeyben” hükmüyle kuvvalar kuvvetden düşüp mûy-ı siyâhım sefîd ve dil âsâyişden nâ-ümmîd oldu. Havf etdim kim rûzgâr-ı dûn tomâr-ı ‘ömrümü tayy ede, bu mecmû’a-i zîbâ müteferrik kala. Çün bir neçe müddet mülk-i Âzerbaycân ve Îran, Bağdâd ve Şâm ve Rûm, Kostantiniyye’nin ekser bilâd u emsârın seyr edip zehamât-ı kesîre ile eş’ârlar cem’ etmişdim. Bâ-vücûd-ı perîşânî-hâl ve zîkü’l-mecâl bu mecmû‛a-i müteferrikanın terkîb ü tertîbine ikdâm ve ihtimâm etdim. Ümmîd ki bizden sonra gelen erbâb-ı zevkler mütâla’asından feyz-yâb ve müşâhedesinden kâm-yâb olalar. Ve bu mecmû’a dört fasl üzre beyân olunmuşdur.
Fasl-ı evvel, şu’arâ-yı Kafkâs beyânındadır.
Fasl-ı düvvüm şu’arâ-yı Âzerbaycân beyânındadır.
Fasl-ı sevvüm şu’arâ-yı Rûm beyânındadır.
Fasl-ı çehârüm şu’arâ-yı Türkistân beyânındadır.
Fasl-ı evvel, şu’arâ-yı Kafkâs beyânındadır. Kafkas ibâretdir bir neçe bilâd-ı emsârdan kim Kûh-ı Elburz’da ve anın havâlisinde vâkı’dır. O mülkün taraf-ı şarkîsi Rûd-hâne-i Astara ve Lenkeran, Salyan, Bâdkûbe ve Derbend’dir ki tamâmı deryâ-yı Hazar kenarında vâkı’dır. Derbend ki o Derbend’in İskender-i Zü’l-karneyn bânîsi olupdur. Ve taraf-ı garbîsi muttasıldır Bahr-i Esved’e ki Karadeñiz derler taraf-ı cenûbu muttasıldır bilâd-ı Âzerbaycân ve Kars ve Erzenetü’r-rûm’a, taraf-ı cenûbu muttasıldır Hâcı Tarhân ve Kazan ve Kırım toprağına. Ve bu bilâdın sevâd-ı a’zamı şehr-i Tiflis’dir ki el-ân nişîmengâh-ı serdâr-ı devlet-i Rûsiyye’dir. Rûd-hâne-i Kür üzre vâkı’dır. Ol şehrin keyfiyyeti in-şâ’a’llâh öz makâmında “kemâ hüve hakkahû beyân olunur.
(Bayram, Ömer (hzl.)(2005). Azerbaycan Sahası Tezkireleri ve Seyyid Azim Şirvanî’nin Tezkiresi. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 1-2.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 29.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Güzerin düşse der-i dil-bere ey bâd-ı sabâ
Yetir ‘arzım o gül-i ahmere ey bâd-ı sabâ
Gül-i Ca’fer gibi rengim saralıp firkatden
De bu hâli o gül-i Ca’fer’e ey bâd-ı sabâ
Telh-kâm olduğumu zehr-i gam-ı hicrinden
‘Arz-ı hâl et o leb-i şekkere ey bâd-ı sabâ
Tâbdan saldı ketân tek bu dil-i bî-tâbı
N’eylemişdim o meh-i envere ey bâd-ı sabâ
Peykerim peyker-i Cevzâ gibi gör oldu dü-nîm
Ver haber ol büt-i meh-peykere ey bâd-ı sabâ
Bu kara gün ki menim başıma hicrinde gelip
Hak nasîb eylemesin kâfire ey bâd-ı sabâ
Lâle tek dâğ-ı dil-i sîne-i sûzânımı gör
Ver haber sünbül ü sûsen-bere ey bâd-ı sabâ
Bu Muhammed eledi Seyyid-i bî-yârı helâk
‘Arz kıl ravza-i peygambere ey bâd-ı sabâ
(Bayram, Ömer (hzl.)(2013). Seyyid Azim Şirvanî’nin Gazelleri. Ankara: Akçağ Yay. 75.)
Seyyid Azim Şirvânî’nin tezkiresinden bir parça:
Bu tezkire kim mecma’-ı şi’r-i şu’arâdır
Her safhası gül-zâr gibi rûh-fezâdır
Koymaz yere elden onu zevk ehli görende
Kim câna ferah çeşme ziyâ kalbe şifâdır
El-hak pesendîde kelâmı ki takrîrinden kalbe meserret ve simâ‛ından rûha lezzet yetişir. Eş‛ârı sihr-âsâr-ı şu‛arâdır. Eş‛âr-ı şu‛arânın meserret-fezâ olduğu erbâb-ı zevk huzûrunda âşikâr u hüveydâdır. Haber-i sadâkat eseri “İnne mine’ş-şi‛ri le-hikmeten” bu matlabın isbâtına bir delîldir rûşen ve mazmûn-ı hikmet meşhûnu “İnna’llâhe künûzu tahte’l-‛arşe ve mefâtîhuhâ elsinetü’ş-şu‛arâ” bu kelâmın tahkîkine bir burhândır mübeyyen. Hemîşe hakîkat mülkünde olan ‛aşk-pîşelerin eş‛âr-ı şevk-âmîziyle ma‛şûk-ı ezelîye rabtları tâzedir ve hemvâre tarîkat silkinde olan mahabbet-endîşelerin ebyât-ı zevk-engîziyle mahbûb-ı hakîkata zabtları bî-endâzedir. Feli-hâzâ, bu bende-i kalîlü’l-bezâ‛a ve bu şermende-i ‛adîmü’l-istitâ’e, muhibbü’l-‛urefâ, hâdimü’ş-şu‛arâ Hâcı Seyyid ‛Azîm İbni Seyyid Mehemmed Şirvânî, “Seyyid” tahallus ki asl-ı tıynetim mahabbet toprağından muhammer ve ‛ayn-ı fıtratım meveddet keyfiyetinden musavver olmuşdur. Ta kim ketm-i ‛ademden kadem arsa-i vücûda koydum bir lahza bâde-i mahabbetden bî-humâr ve bir lemha neş’e-i meveddetden hüşyâr olmayıp rûz u şeb özümü hûblar zülf ü ruhsârı hayâliyle sergeşte vü perîşan ve gâh u bî-gâh kendimi mahbûblar çeşm ü ebrûsu hevâsıyla nâvek-i dil-dûz-ı belâya nişân bulup ve tab’ımı gâyetde mâ’il-i eş’âr ve kalbimi nihâyetde şâyık-ı ebyât-ı vecd-âsâr tapdım ve çün mecmû’-ı eş’âr-ı tarab-iş’ârı zabt etmek ve tamâm ebyât-ı şa’f-isbâta rabt yetirmek kuvve-i hâfızaya müte‛assir ve mütehayyile tâkatine müte’azzir idi. İrâdem bu oldu ki bir mecmûa’ ebyât-ı şu’arâdan tertîb ve bir muhtasar makâlât-ı ‘urefâdan terkîb kılam ki hem mütâla’asına ehl-i zevk mâ’il ve hem zikr-i hayrdan ötürü bende-i hakîre yâdigâr hâsıl ola. Ammâ felek-i kec-reftârın gerdiş-i pür-ihtilâlinden ve gerdûn-ı dûnun mihnet ü melâlinden bir lahza âsûde-hâl ve bir lemha fâriğ-bâl olmağım müyesser olmayıp hemîşe evkâtım zahmet ü merâretle ve rûzgârım kudûret ü meşakkatle geçmek sebebiyle bu emr ‘ukde-i ta’vîkde nâ-tamâm u bî-serencâm kalmışdı. Nazm:
Ber-neyâmed yek azîz ez-Mısr merdüm perverî
Pîr şud der-çâh sad-Yûsuf zi-kaht-ı müşterî
Tâ bu günlerde kim sâl-i ‘ömrüm kırha yetdi ve gülistân-ı hâtırımdan tâb u terâvet gitdi. Âye-i vâfî hidâye-i “rabbi innî vehene’l-’azmü minnî veşte’ale’r-re’sü şeyben” hükmüyle kuvvalar kuvvetden düşüp mûy-ı siyâhım sefîd ve dil âsâyişden nâ-ümmîd oldu. Havf etdim kim rûzgâr-ı dûn tomâr-ı ‘ömrümü tayy ede, bu mecmû’a-i zîbâ müteferrik kala. Çün bir neçe müddet mülk-i Âzerbaycân ve Îran, Bağdâd ve Şâm ve Rûm, Kostantiniyye’nin ekser bilâd u emsârın seyr edip zehamât-ı kesîre ile eş’ârlar cem’ etmişdim. Bâ-vücûd-ı perîşânî-hâl ve zîkü’l-mecâl bu mecmû‛a-i müteferrikanın terkîb ü tertîbine ikdâm ve ihtimâm etdim. Ümmîd ki bizden sonra gelen erbâb-ı zevkler mütâla’asından feyz-yâb ve müşâhedesinden kâm-yâb olalar. Ve bu mecmû’a dört fasl üzre beyân olunmuşdur.
Fasl-ı evvel, şu’arâ-yı Kafkâs beyânındadır.
Fasl-ı düvvüm şu’arâ-yı Âzerbaycân beyânındadır.
Fasl-ı sevvüm şu’arâ-yı Rûm beyânındadır.
Fasl-ı çehârüm şu’arâ-yı Türkistân beyânındadır.
Fasl-ı evvel, şu’arâ-yı Kafkâs beyânındadır. Kafkas ibâretdir bir neçe bilâd-ı emsârdan kim Kûh-ı Elburz’da ve anın havâlisinde vâkı’dır. O mülkün taraf-ı şarkîsi Rûd-hâne-i Astara ve Lenkeran, Salyan, Bâdkûbe ve Derbend’dir ki tamâmı deryâ-yı Hazar kenarında vâkı’dır. Derbend ki o Derbend’in İskender-i Zü’l-karneyn bânîsi olupdur. Ve taraf-ı garbîsi muttasıldır Bahr-i Esved’e ki Karadeñiz derler taraf-ı cenûbu muttasıldır bilâd-ı Âzerbaycân ve Kars ve Erzenetü’r-rûm’a, taraf-ı cenûbu muttasıldır Hâcı Tarhân ve Kazan ve Kırım toprağına. Ve bu bilâdın sevâd-ı a’zamı şehr-i Tiflis’dir ki el-ân nişîmengâh-ı serdâr-ı devlet-i Rûsiyye’dir. Rûd-hâne-i Kür üzre vâkı’dır. Ol şehrin keyfiyyeti in-şâ’a’llâh öz makâmında “kemâ hüve hakkahû beyân olunur.
(Bayram, Ömer (hzl.)(2005). Azerbaycan Sahası Tezkireleri ve Seyyid Azim Şirvanî’nin Tezkiresi. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 1-2.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Güzerin düşse der-i dil-bere ey bâd-ı sabâ
Yetir ‘arzım o gül-i ahmere ey bâd-ı sabâ
Gül-i Ca’fer gibi rengim saralıp firkatden
De bu hâli o gül-i Ca’fer’e ey bâd-ı sabâ
Telh-kâm olduğumu zehr-i gam-ı hicrinden
‘Arz-ı hâl et o leb-i şekkere ey bâd-ı sabâ
Tâbdan saldı ketân tek bu dil-i bî-tâbı
N’eylemişdim o meh-i envere ey bâd-ı sabâ
Peykerim peyker-i Cevzâ gibi gör oldu dü-nîm
Ver haber ol büt-i meh-peykere ey bâd-ı sabâ
Bu kara gün ki menim başıma hicrinde gelip
Hak nasîb eylemesin kâfire ey bâd-ı sabâ
Lâle tek dâğ-ı dil-i sîne-i sûzânımı gör
Ver haber sünbül ü sûsen-bere ey bâd-ı sabâ
Bu Muhammed eledi Seyyid-i bî-yârı helâk
‘Arz kıl ravza-i peygambere ey bâd-ı sabâ
(Bayram, Ömer (hzl.)(2013). Seyyid Azim Şirvanî’nin Gazelleri. Ankara: Akçağ Yay. 75.)
Seyyid Azim Şirvânî’nin tezkiresinden bir parça:
Bu tezkire kim mecma’-ı şi’r-i şu’arâdır
Her safhası gül-zâr gibi rûh-fezâdır
Koymaz yere elden onu zevk ehli görende
Kim câna ferah çeşme ziyâ kalbe şifâdır
El-hak pesendîde kelâmı ki takrîrinden kalbe meserret ve simâ‛ından rûha lezzet yetişir. Eş‛ârı sihr-âsâr-ı şu‛arâdır. Eş‛âr-ı şu‛arânın meserret-fezâ olduğu erbâb-ı zevk huzûrunda âşikâr u hüveydâdır. Haber-i sadâkat eseri “İnne mine’ş-şi‛ri le-hikmeten” bu matlabın isbâtına bir delîldir rûşen ve mazmûn-ı hikmet meşhûnu “İnna’llâhe künûzu tahte’l-‛arşe ve mefâtîhuhâ elsinetü’ş-şu‛arâ” bu kelâmın tahkîkine bir burhândır mübeyyen. Hemîşe hakîkat mülkünde olan ‛aşk-pîşelerin eş‛âr-ı şevk-âmîziyle ma‛şûk-ı ezelîye rabtları tâzedir ve hemvâre tarîkat silkinde olan mahabbet-endîşelerin ebyât-ı zevk-engîziyle mahbûb-ı hakîkata zabtları bî-endâzedir. Feli-hâzâ, bu bende-i kalîlü’l-bezâ‛a ve bu şermende-i ‛adîmü’l-istitâ’e, muhibbü’l-‛urefâ, hâdimü’ş-şu‛arâ Hâcı Seyyid ‛Azîm İbni Seyyid Mehemmed Şirvânî, “Seyyid” tahallus ki asl-ı tıynetim mahabbet toprağından muhammer ve ‛ayn-ı fıtratım meveddet keyfiyetinden musavver olmuşdur. Ta kim ketm-i ‛ademden kadem arsa-i vücûda koydum bir lahza bâde-i mahabbetden bî-humâr ve bir lemha neş’e-i meveddetden hüşyâr olmayıp rûz u şeb özümü hûblar zülf ü ruhsârı hayâliyle sergeşte vü perîşan ve gâh u bî-gâh kendimi mahbûblar çeşm ü ebrûsu hevâsıyla nâvek-i dil-dûz-ı belâya nişân bulup ve tab’ımı gâyetde mâ’il-i eş’âr ve kalbimi nihâyetde şâyık-ı ebyât-ı vecd-âsâr tapdım ve çün mecmû’-ı eş’âr-ı tarab-iş’ârı zabt etmek ve tamâm ebyât-ı şa’f-isbâta rabt yetirmek kuvve-i hâfızaya müte‛assir ve mütehayyile tâkatine müte’azzir idi. İrâdem bu oldu ki bir mecmûa’ ebyât-ı şu’arâdan tertîb ve bir muhtasar makâlât-ı ‘urefâdan terkîb kılam ki hem mütâla’asına ehl-i zevk mâ’il ve hem zikr-i hayrdan ötürü bende-i hakîre yâdigâr hâsıl ola. Ammâ felek-i kec-reftârın gerdiş-i pür-ihtilâlinden ve gerdûn-ı dûnun mihnet ü melâlinden bir lahza âsûde-hâl ve bir lemha fâriğ-bâl olmağım müyesser olmayıp hemîşe evkâtım zahmet ü merâretle ve rûzgârım kudûret ü meşakkatle geçmek sebebiyle bu emr ‘ukde-i ta’vîkde nâ-tamâm u bî-serencâm kalmışdı. Nazm:
Ber-neyâmed yek azîz ez-Mısr merdüm perverî
Pîr şud der-çâh sad-Yûsuf zi-kaht-ı müşterî
Tâ bu günlerde kim sâl-i ‘ömrüm kırha yetdi ve gülistân-ı hâtırımdan tâb u terâvet gitdi. Âye-i vâfî hidâye-i “rabbi innî vehene’l-’azmü minnî veşte’ale’r-re’sü şeyben” hükmüyle kuvvalar kuvvetden düşüp mûy-ı siyâhım sefîd ve dil âsâyişden nâ-ümmîd oldu. Havf etdim kim rûzgâr-ı dûn tomâr-ı ‘ömrümü tayy ede, bu mecmû’a-i zîbâ müteferrik kala. Çün bir neçe müddet mülk-i Âzerbaycân ve Îran, Bağdâd ve Şâm ve Rûm, Kostantiniyye’nin ekser bilâd u emsârın seyr edip zehamât-ı kesîre ile eş’ârlar cem’ etmişdim. Bâ-vücûd-ı perîşânî-hâl ve zîkü’l-mecâl bu mecmû‛a-i müteferrikanın terkîb ü tertîbine ikdâm ve ihtimâm etdim. Ümmîd ki bizden sonra gelen erbâb-ı zevkler mütâla’asından feyz-yâb ve müşâhedesinden kâm-yâb olalar. Ve bu mecmû’a dört fasl üzre beyân olunmuşdur.
Fasl-ı evvel, şu’arâ-yı Kafkâs beyânındadır.
Fasl-ı düvvüm şu’arâ-yı Âzerbaycân beyânındadır.
Fasl-ı sevvüm şu’arâ-yı Rûm beyânındadır.
Fasl-ı çehârüm şu’arâ-yı Türkistân beyânındadır.
Fasl-ı evvel, şu’arâ-yı Kafkâs beyânındadır. Kafkas ibâretdir bir neçe bilâd-ı emsârdan kim Kûh-ı Elburz’da ve anın havâlisinde vâkı’dır. O mülkün taraf-ı şarkîsi Rûd-hâne-i Astara ve Lenkeran, Salyan, Bâdkûbe ve Derbend’dir ki tamâmı deryâ-yı Hazar kenarında vâkı’dır. Derbend ki o Derbend’in İskender-i Zü’l-karneyn bânîsi olupdur. Ve taraf-ı garbîsi muttasıldır Bahr-i Esved’e ki Karadeñiz derler taraf-ı cenûbu muttasıldır bilâd-ı Âzerbaycân ve Kars ve Erzenetü’r-rûm’a, taraf-ı cenûbu muttasıldır Hâcı Tarhân ve Kazan ve Kırım toprağına. Ve bu bilâdın sevâd-ı a’zamı şehr-i Tiflis’dir ki el-ân nişîmengâh-ı serdâr-ı devlet-i Rûsiyye’dir. Rûd-hâne-i Kür üzre vâkı’dır. Ol şehrin keyfiyyeti in-şâ’a’llâh öz makâmında “kemâ hüve hakkahû beyân olunur.
(Bayram, Ömer (hzl.)(2005). Azerbaycan Sahası Tezkireleri ve Seyyid Azim Şirvanî’nin Tezkiresi. Doktora Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 1-2.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MANSIR MEHDİYEV | d. 1939 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ETİBAR TOVUZLU, Etibar Kamil Oğlu Mövsümov | d. 1963 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | SEYİD EBU'L KÂSIM NEBÂTÎ, Hançoban, Hançobanî, Mecnûn, Mecnûnşâh | d. 1800 - ö. 1860/1873? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | Teodor Kasap | d. 10 Kasım 1835 - ö. 5 Haziran 1897 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | KEŞFÎ, Ömer | d. 1835 - ö. 1867 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | BAĞBAN MEHEMMED | d. 1835 - ö. 1914 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | İSMET | d. ? - ö. 18 Ağustos 1888’de hayatta | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | FENNÎ, Tesalya Yenişehirli | d. ? - ö. 1888 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | MATLÛBÎ, Ömer | d. ? - ö. 1888 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | ALÎ BİN HÜSEYİN EL-AMASÎ, Alî bin Hüseyin el-Amasî Alâeddîn Çelebi | d. ? - ö. 1470-71 ? | Meslek | Görüntüle |
11 | RIHLETÎ | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | HÜMÂYÎ, Mehmed Emîn Bey | d. 1862 - ö. 1884 | Meslek | Görüntüle |
13 | HASAN, Ali oğlu Karabağî Yüzbaşov | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | NÂKÂM | d. 1839 - ö. 1906 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | ZÂKİR, Kasım Bey | d. 1784 - ö. 1857 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | HÜSEYİN ÇELEBİ-ZÂDE, Ahmed Efendi | d. ? - ö. 1562 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | SUBHÎ, Abdullah Subhî Efendi | d. ? - ö. 1622 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | HİLÂLÎ, Takyeci (Takye-dûz, Takkeci) | d. ? - ö. 1543 | Madde Adı | Görüntüle |