Madde Detay
ATÂ, Tayyâr-zâde
(d. 1255/1810 - ö. 1299/1882)
divan şairi, tarihçi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Tayyâr-zâde Ahmed Atâ, Tayyâr-zâde Mehmed Tayyâr Efendi'nin oğludur. 1255/1810 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Başlala Mehmed Tayyâr Efendi, Sultan III. Ahmed'in kahvecibaşısı ve surre emini Mustafa Efendi'nin oğludur. Mustafa Efendi'nin babası da Tayyâr-zâde Reşîd Efendi'dir. Atâ, sıbyan mektebini bitirdikten sonra başmuhasebe kalemi ruusuna devam etti. Bir müddet sonra sarayda babasının da yetiştiği hâne-i kilâr-ı hâssaya kabul edildi, sonra Râmi kışlasında askerî talimlerde bulundu, tekrar saraya döndü, burada öğrenimini tamamladı ve inşa konusunda kendisini geliştirdi. 1834 senesinde hazine kethudası Bekir Efendi'den ruhsat tezkiresi alarak saraydan ayrıldı, bir ara darbhâne-i âmire müşiri Ali Rıza Efendi'nin yanında kâtip olarak görev yaptı, 1835'te köle Reşîd Paşa'nın nezaretinde kâtip olarak Amasya'ya gitti, sonra paşa ile beraber Harput'a geçti yine onunla beraber Anadolu'nun birçok bölgesini görevli olarak gezerek İstanbul'a döndü. 1837'de Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî mukayyidliğine atandı, aynı yılın sonlarında Hüseyin Paşa'nın maiyetinde kâtip olarak Malatya'ya gitti sonra İstanbul'a döndü. Malatya'da ve yolda yazdığı raporu seraskere takdim etmesiyle ayrıca gösterdiği yararlıklar nedeniyle kendisine mücevherli Hâmise Nişanı verildi. 1839'da Tayyar Paşa'nın maiyetinde katip olarak Malatya ve Nizip bölgelerine gitti, tekrar İstanbul'a döndü. Maaşı 1500 kuruşa yükseltilerek meclis-i mahsûs-ı âlî müzâkerâtının zaptına kâtip olarak görevlendirildi, bu arada Mühendis Kâmil Paşa ile beraber baruthânenin nizamatını yazma görevini de yürüttü. 1840'ta Girit valisi Mustafa Nâilî Paşa'nın divan kâtipliğine memur edildi. 1843'te dâr-ı şûrâdaki görevine döndü. 1845'te 9000 kuruş maaş ve önce rütbe-i sâlise sonra rütbe-i sâniye nişanlarıyla Adana mal müdürlüğü görevine getirildi. 1847'de Haleb mal memurluğuna geçti, 1848'de İstanbul Ordusu Muhasebeciliğine tayin edildi. 1852'de resmi bir görev için Tunus'a gönderildi, aynı yıl Girit'te ahalinin teftişi görevi verildi. Bu görevi mükemmel bir şekilde yerine getirerek İstanbul'a döndü. Sonra İstanbul ordusu muhasebeciliği, Rumeli ordusu müsteşarlığı yaptı. İstanbul'a döndükten sonra dört yıl kadar görev alamadı ve ailesini geçindirmek için önemli ölçüde borçlandı. Bu dört senenin sonunda daha önce yaptığı hizmetler ve dürüstlüğü nedeniyle Mustafa Reşîd Paşa tarafından 30.000 kuruş maaş ve 100.000 kuruş harcırahla Cebel-i Lübnan ıslahatına memur edildi ve kendisine paşa tarafından bu işin sonunda vezaretle Halep valiliği sözü verildi. Kaderin bir cilvesi olarak bir hafta kadar sonra Mustafa Reşîd Paşa vefat etti. Bunun üzerine evinde göreve gitme emrini beklemekte olan Ahmed Atâ Bey'e yeni sadrazam Ali Paşa'nın emriyle 25.000 kuruş maaş ve 60.000 kuruş harcırahla bu görev tekrar verildi. 1857 Ramazan'ında Beyrut'a giden Atâ Bey, Cebel-i Lübnan ıslahatı konusundaki görevini hakkıyla yerine getirdi. Bazı eyalet valiliklerinin mutasarrıflığa tahvili sırasında Atâ Bey'e de Cezâyir-i Bahr-i Sefîd Eyâleti mutasarrıflığı verildi. 1860'ta eyaletin merkezi olan Rodos'a giderek göreve başladı. Bir müddet sonra daha önce görev yaptığı ordu müsteşarlığındaki bir muhasebe meselesinden dolayı görevinden azledildi. Berat edince 1866'da Filibe sancağı kaymakamlığına atandı ve daha sonra memuriyet unvanı mutasarrıflığa tebdil edildi. 33 ay bu görevde kaldıktan sonra İstanbul'a döndü ve yine geçim sıkıntısı çekti. 1869'da Kocaili Sancağı mutasarrıflığına, sonra Karesi Sancağı mutasarrıflığına tayin edildi. Bursa valileriyle anlaşamayarak sekiz ay sonra istifa edip İstanbul'a döndü. Dokuz ay sonra da 5.000 kuruş mazuliyet maaşıyla emekliye ayrıldı. 1876 senesinde rütbe-i bâlâ ile Harem-i Şerîf-i Nebevî müdürü oldu. Aynı yıl meşhur eseri Enderûn Târihi'ni yazdı. On ay kadar bu görevde kaldı, bazı çekememezlikler nedeniyle görevden ayrıldı ve Medîne-i Münevvere'de ikametine devam etti. 1299/1882'de orada vefat etti.
Eserleri şunlardır:
1. Târîh-i Atâ (Enderûn Tarihi): Toplam 5 cilt olan bu eser yerli ve yabancı bütün araştırmacıların Osmanlı bürokrasisi konusunda temel kaynak olarak kullandıkları önemli bir eserdir. Enderun konusunda en ayrıntılı ve en doğru bilgileri ihtiva eden bu eser günümüze kadar bu konuda yazılmış eserlerin en doyurucu olanıdır ve hâlâ aşılamamıştır. Beş kuşaktır enderundan yetişen bir ailenin son ferdi olan Atâ, enderun konusundaki bilgileri aile çevresinden ve ilgili kişi ve kaynaklardan alarak bu önemli eseri meydana getirmiştir. Birinci ciltte Osmân Gâzi'den Kânûnî'ye kadar olan on padişah devrinde yapılan işler; bu padişahların yaptıkları binalar; devirlerinde yaşayan alimler, şeyhler; İstanbul'un kuruluşunun tarihi; Topkapı sarayı; kahveci başı, sermahfillik, sır katipliği gibi 30 kadar kurum, mevki ve makamın özellikleri ayrıntılı olarak anlatılıyor. İkinci ciltte enderundan yetişen sadrazam, şeyhülislam, kaptan-ı deryâ ve bazı rütbe ve makam sahiplerinin biyografileri yer alıyor. Üçüncü ciltte yine enderundan yetişen bazı sadrazamlar, reisülküttâb, padişah imamları, defterdarlar ve devletin diğer ileri gelenlerinin hayat hikâyeleri anlatılıyor. Dördüncü ciltte Osmanlı padişah ve şehzadeleriyle enderundan yetişen şairlerin hayatlarına dair bilgiler ve şiirlerinden örnekler veriliyor. Beşinci ciltte Osman Gâzi'den başlayıp Sultan Abdülaziz'e kadar padişahlara göre kronolojik kısa bir Osmanlı tarihi verilmiş, dördüncü ciltte şiirleri bulunan şairlerin bu cildin basımından sonra ele geçen şiirleri ile yine padişah dönemlerine göre birçok şairin şiirleri önemine göre az veya çok verilmiştir. Bu ciltte yeri geldikçe yine enderunla ilgili bazı bilgiler de işlenmiştir. Bu eser Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderûn adıyla Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından 5 cilt olarak yayımlanmıştır (Arslan 2010).
2. Dîvân: Atâ'nın Dîvân'ında kasideler, çok sayıda tahmis, taştirler, tesdisler, kıt'alar, beyitler, müfredler ve 113 gazel yer almaktadır. Dîvân Muhittin Eliaçık tarafından yayımlanmıştır (Eliaçık 2005).
3. Tuhfetü'l-Fârisîn fî Ahvâli Huyûli'l-Mücâhidîn: Arapça'dan tercüme edilen bu eser atların bakımı, hastalıkları vb. atlarla ilgili birçok konuda bilgi vermektedir. 54 bölümden meydana gelmektedir. Eserin kütüphanelerde 6 yazma nüshası mevcuttur.
4. Tayyâr-zâde Mecmuası I: Bu mecmua bazı şair ve devlet adamlarının hayat hikâyelerini, bazı tarihî olayları ve bir miktar şiiri ihtiva etmektedir. Müellif hattı bu mecmua AE Mnz Nr. 81'de bulunmaktadır ve 20 varaktır.
5. Tayyâr-zâde Mecmuası II: Müellif hattı bu mecmua da AE Mnz Nr. 82'de bulunmaktadır ve 12 varaktır. Bu mecmuada kendisinin ve babasının hayat hikâyesiyle bazı tarihî hadiseler ve şahsiyetler hakkında bilgi vardır.
6. Gülşen-i Her Hısâl ve Ravza-i Durûb-ı Emsâl: Tarihinin üçüncü ve beşinci cildinde böyle bir eser hazırladığını bildiriyorsa da bu esere rastlanmamıştır, belki de müsvedde hâlinde kalmış bir eserdir.
7. Fülkü'l-Ma'ânî fî Medîhi's-Sultânî: Başka hiçbir kaynakta belirtilmemesine rağmen İbnü'l-Emin, Tayyar-zâde Atâ'nın 15 sayfadan mürekkep ve Sultan Abdülazîz'in medhinde böyle bir eseri olduğunu ve bu eserin 1279'da basıldığını belirtiyor (İnal 1988: 127). Atâ'ya ait böyle bir esere rastlanmamıştır.
Tayyâr-zâde Atâ'nın şöhreti beş ciltlik Enderun Tarihi adlı eserinden gelmektedir. Bu eser Enderun hakkında verdiği çok ayrıntılı ve belgeye dayalı bilgiler nedeniyle günümüze kadar bu konuda yazılan eserlerin en mükemmeli olarak kabul edilmektedir. Enderun konusunda bütün yerli ve yabancı kaynaklar bu eseri temel olarak almışlardır. Eserin dili bazı bölümlerde ağır olmasına rağmen genellikle "orta nesir" diyebileceğimiz bir seviyede yazılmıştır. Eserin bir başka yönden önemi de birçok kaynakta özellikle tezkirelerde bulunmayan bazı şairler hakkında bilgiler ve bunların şiirlerinden örnekler vermesinden gelmektedir. Dîvân'ı olmasına rağmen şiirleri pek güçlü değildir. Devrinin orta derece şairlerindendir. Dîvân'ı tahmislerin (66 adet) ve taştirlerin (12 kadar) çokluğu ile dikkat çeker.
Kaynakça
Akkutay, Ülker (1984). Enderun Mektebi. Ankara: Gazi Üniversitesi Yay.
Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderun. 5 Cilt. İstanbul. Kitabevi Yay.
Babinger, Franz (2000). Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri. çev. Coşkun Üçok. Ankara: KB Yay.
Baykal, İsmail H. (1953). Enderun Mektebi Tarihi. İstanbul: Halk Basımevi.
Bursalı Mehmed Tahir (1342). Osmanlı Müellifleri. C. 3. İstanbul.
Eliaçık, Muhittin (2005). Tayyâr-zâde Atâ Divanı. Ankara: Bilge Yay.
Ergun, Sadeddin Nüzhet (yty.). "Atâ". Türk Şairleri. İstanbul.
Erk, Nihal (1959). "Tuhfetü'l-Fârisîn Fî Ahvâli Huyûl El-Mücâhidîn" Adlı Kitabın İlimler Tarihi Yönünden İncelenmesi". DTCFD XVII(3-4): 495-511.
Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü'l-Eş'âr. İstanbul.
Hâfız Hızır İlyas (1276). Letâ'if-i Enderûn. İstanbul.
İnal, İbnü'l-Emin Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. C. I. İstanbul: Dergah Yay.
İpşirli, Mehmet (1991). "Atâ Bey, Tayyârzâde". İslam Ansiklopedisi. C. 4. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.
İpşirli, Mehmet (1995). "Enderun". İslam Ansiklopedisi. C. 11. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmed Nail Tuman, Tuhfe-i Nâ'ilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Levend, Agah Sırrı (1984). Türk Edebiyatı Tarihi. C. I. Ankara: TTK Yay.
Mehmed Süreyyâ (1311). Sicill-i Osmânî. C. 3. İstanbul.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1988). Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı. Ankara: TTK Basımevi.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLANYayın Tarihi: 27.03.2014Güncelleme Tarihi: 14.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Yâ Rab hevâ-yı nefse dili eyleme esîr
Bu zenb-i ma'siyet ile etme yerim sa‘îr
Mağlûbdur cünûd-ı ma'âsîye hısn-ı dil
İmdâd eyle cünd-i celîlinle bir nasîr
Dergâh-ı izzetinden edersen meded bana
Dünyâ vü âhiretde olur meskenim serîr
Sensin eden sa'âdet inâyetle magfiret
Mahv-ı me'âsim eyleyen ey Hazret-i Setîr
Mev'ûd iken gürûh-ı güneh-kâra rahmetin
Lâ-büd benim de cürmüm olur magfiret-pezîr
Der-kâr iken şefâ'at-ı hayru'l-beşer bize
Dîdem atâ-yı lutfun ederse nola münîr
Eyle İlâhî lutfuna lâyık Nezîh'imi
İkbâl ü yümn ile ola millet içinde pîr
Sensin mu'izz ü mu'tî vü mün'im ki lutfunun
Mümkin midir edâsı ola şükrünün yesîr
Âlemde olmadım hasenât ile behre-ver
Senden temennî eylerim ol bana dest-gîr
Kâdirsin afv u magfirete cümle kulların
Dâr-ı bekâda eyle Atâ'yı behişt-mesîr
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyârzâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderun. C. 5. İstanbul. Kitabevi Yay. 618.)
Bî‑zebânların Hizmeti
Bunların sadr-ı-a'zamların mülâkât-ı hazret-i pâdişâhîye nâ'il oldukları vakitde huzûr-ı hümâyûnda bulunmak içün Fâtih Sultân Mehmed Hân hazretleri asr-ı âlîsinden beri enderûnda bulunması âdet hükmüne girmişdir. Bî-zebânlar rikâb günleri huzûr-ı hümâyûnda pâ-beste-i kıyâm olmalarıyla o hâlde inde'l-îcâb dâru's-sa'âde ve silahdâr ve baş çukadâr ve sır kâtibi ve hazîne kethudâsı gibi ba'zılarına sudûr edecek irâde-i seniyyeyi zât-ı hazret-i pâdişâhî bî-zebânlara mahsûs işâret ile tefhîm buyurur ve çünki bunların ekserîsi bi-hikmetillâhi Ta'âlâ gâyet zekî ve müsta'idd olarak içlerinden Gührâb ve Hamîd ve Şâkir ve Nazîf ve Kâmil bî-zebânlar gibi yazı okurlar dahi bulunmuş ve görülmüş olduğundan işâret-i seniyye-i hazret-i pâdişâhîyi der-ân tefhîm ü teferrüs iderek serî'an mahalline beyân u teblîğ ederler. Çünki rikâb-ı şâhânede esnâ-yı müzâkerede huzûr-ı hazret-i pâdişâhîde dilsizlerden başka ferd-i âferîde bulunmaması Fâtih Sultân Mehmed Hân hazretleri asr-ı âlîsinden beri usûl ittihâz buyurulmuşdur.
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderun. C. 1. İstanbul. Kitabevi Yay. 271.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 27.03.2014Güncelleme Tarihi: 14.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Yâ Rab hevâ-yı nefse dili eyleme esîr
Bu zenb-i ma'siyet ile etme yerim sa‘îr
Mağlûbdur cünûd-ı ma'âsîye hısn-ı dil
İmdâd eyle cünd-i celîlinle bir nasîr
Dergâh-ı izzetinden edersen meded bana
Dünyâ vü âhiretde olur meskenim serîr
Sensin eden sa'âdet inâyetle magfiret
Mahv-ı me'âsim eyleyen ey Hazret-i Setîr
Mev'ûd iken gürûh-ı güneh-kâra rahmetin
Lâ-büd benim de cürmüm olur magfiret-pezîr
Der-kâr iken şefâ'at-ı hayru'l-beşer bize
Dîdem atâ-yı lutfun ederse nola münîr
Eyle İlâhî lutfuna lâyık Nezîh'imi
İkbâl ü yümn ile ola millet içinde pîr
Sensin mu'izz ü mu'tî vü mün'im ki lutfunun
Mümkin midir edâsı ola şükrünün yesîr
Âlemde olmadım hasenât ile behre-ver
Senden temennî eylerim ol bana dest-gîr
Kâdirsin afv u magfirete cümle kulların
Dâr-ı bekâda eyle Atâ'yı behişt-mesîr
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyârzâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderun. C. 5. İstanbul. Kitabevi Yay. 618.)
Bî‑zebânların Hizmeti
Bunların sadr-ı-a'zamların mülâkât-ı hazret-i pâdişâhîye nâ'il oldukları vakitde huzûr-ı hümâyûnda bulunmak içün Fâtih Sultân Mehmed Hân hazretleri asr-ı âlîsinden beri enderûnda bulunması âdet hükmüne girmişdir. Bî-zebânlar rikâb günleri huzûr-ı hümâyûnda pâ-beste-i kıyâm olmalarıyla o hâlde inde'l-îcâb dâru's-sa'âde ve silahdâr ve baş çukadâr ve sır kâtibi ve hazîne kethudâsı gibi ba'zılarına sudûr edecek irâde-i seniyyeyi zât-ı hazret-i pâdişâhî bî-zebânlara mahsûs işâret ile tefhîm buyurur ve çünki bunların ekserîsi bi-hikmetillâhi Ta'âlâ gâyet zekî ve müsta'idd olarak içlerinden Gührâb ve Hamîd ve Şâkir ve Nazîf ve Kâmil bî-zebânlar gibi yazı okurlar dahi bulunmuş ve görülmüş olduğundan işâret-i seniyye-i hazret-i pâdişâhîyi der-ân tefhîm ü teferrüs iderek serî'an mahalline beyân u teblîğ ederler. Çünki rikâb-ı şâhânede esnâ-yı müzâkerede huzûr-ı hazret-i pâdişâhîde dilsizlerden başka ferd-i âferîde bulunmaması Fâtih Sultân Mehmed Hân hazretleri asr-ı âlîsinden beri usûl ittihâz buyurulmuşdur.
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderun. C. 1. İstanbul. Kitabevi Yay. 271.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 14.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Yâ Rab hevâ-yı nefse dili eyleme esîr
Bu zenb-i ma'siyet ile etme yerim sa‘îr
Mağlûbdur cünûd-ı ma'âsîye hısn-ı dil
İmdâd eyle cünd-i celîlinle bir nasîr
Dergâh-ı izzetinden edersen meded bana
Dünyâ vü âhiretde olur meskenim serîr
Sensin eden sa'âdet inâyetle magfiret
Mahv-ı me'âsim eyleyen ey Hazret-i Setîr
Mev'ûd iken gürûh-ı güneh-kâra rahmetin
Lâ-büd benim de cürmüm olur magfiret-pezîr
Der-kâr iken şefâ'at-ı hayru'l-beşer bize
Dîdem atâ-yı lutfun ederse nola münîr
Eyle İlâhî lutfuna lâyık Nezîh'imi
İkbâl ü yümn ile ola millet içinde pîr
Sensin mu'izz ü mu'tî vü mün'im ki lutfunun
Mümkin midir edâsı ola şükrünün yesîr
Âlemde olmadım hasenât ile behre-ver
Senden temennî eylerim ol bana dest-gîr
Kâdirsin afv u magfirete cümle kulların
Dâr-ı bekâda eyle Atâ'yı behişt-mesîr
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyârzâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderun. C. 5. İstanbul. Kitabevi Yay. 618.)
Bî‑zebânların Hizmeti
Bunların sadr-ı-a'zamların mülâkât-ı hazret-i pâdişâhîye nâ'il oldukları vakitde huzûr-ı hümâyûnda bulunmak içün Fâtih Sultân Mehmed Hân hazretleri asr-ı âlîsinden beri enderûnda bulunması âdet hükmüne girmişdir. Bî-zebânlar rikâb günleri huzûr-ı hümâyûnda pâ-beste-i kıyâm olmalarıyla o hâlde inde'l-îcâb dâru's-sa'âde ve silahdâr ve baş çukadâr ve sır kâtibi ve hazîne kethudâsı gibi ba'zılarına sudûr edecek irâde-i seniyyeyi zât-ı hazret-i pâdişâhî bî-zebânlara mahsûs işâret ile tefhîm buyurur ve çünki bunların ekserîsi bi-hikmetillâhi Ta'âlâ gâyet zekî ve müsta'idd olarak içlerinden Gührâb ve Hamîd ve Şâkir ve Nazîf ve Kâmil bî-zebânlar gibi yazı okurlar dahi bulunmuş ve görülmüş olduğundan işâret-i seniyye-i hazret-i pâdişâhîyi der-ân tefhîm ü teferrüs iderek serî'an mahalline beyân u teblîğ ederler. Çünki rikâb-ı şâhânede esnâ-yı müzâkerede huzûr-ı hazret-i pâdişâhîde dilsizlerden başka ferd-i âferîde bulunmaması Fâtih Sultân Mehmed Hân hazretleri asr-ı âlîsinden beri usûl ittihâz buyurulmuşdur.
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderun. C. 1. İstanbul. Kitabevi Yay. 271.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Yâ Rab hevâ-yı nefse dili eyleme esîr
Bu zenb-i ma'siyet ile etme yerim sa‘îr
Mağlûbdur cünûd-ı ma'âsîye hısn-ı dil
İmdâd eyle cünd-i celîlinle bir nasîr
Dergâh-ı izzetinden edersen meded bana
Dünyâ vü âhiretde olur meskenim serîr
Sensin eden sa'âdet inâyetle magfiret
Mahv-ı me'âsim eyleyen ey Hazret-i Setîr
Mev'ûd iken gürûh-ı güneh-kâra rahmetin
Lâ-büd benim de cürmüm olur magfiret-pezîr
Der-kâr iken şefâ'at-ı hayru'l-beşer bize
Dîdem atâ-yı lutfun ederse nola münîr
Eyle İlâhî lutfuna lâyık Nezîh'imi
İkbâl ü yümn ile ola millet içinde pîr
Sensin mu'izz ü mu'tî vü mün'im ki lutfunun
Mümkin midir edâsı ola şükrünün yesîr
Âlemde olmadım hasenât ile behre-ver
Senden temennî eylerim ol bana dest-gîr
Kâdirsin afv u magfirete cümle kulların
Dâr-ı bekâda eyle Atâ'yı behişt-mesîr
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyârzâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderun. C. 5. İstanbul. Kitabevi Yay. 618.)
Bî‑zebânların Hizmeti
Bunların sadr-ı-a'zamların mülâkât-ı hazret-i pâdişâhîye nâ'il oldukları vakitde huzûr-ı hümâyûnda bulunmak içün Fâtih Sultân Mehmed Hân hazretleri asr-ı âlîsinden beri enderûnda bulunması âdet hükmüne girmişdir. Bî-zebânlar rikâb günleri huzûr-ı hümâyûnda pâ-beste-i kıyâm olmalarıyla o hâlde inde'l-îcâb dâru's-sa'âde ve silahdâr ve baş çukadâr ve sır kâtibi ve hazîne kethudâsı gibi ba'zılarına sudûr edecek irâde-i seniyyeyi zât-ı hazret-i pâdişâhî bî-zebânlara mahsûs işâret ile tefhîm buyurur ve çünki bunların ekserîsi bi-hikmetillâhi Ta'âlâ gâyet zekî ve müsta'idd olarak içlerinden Gührâb ve Hamîd ve Şâkir ve Nazîf ve Kâmil bî-zebânlar gibi yazı okurlar dahi bulunmuş ve görülmüş olduğundan işâret-i seniyye-i hazret-i pâdişâhîyi der-ân tefhîm ü teferrüs iderek serî'an mahalline beyân u teblîğ ederler. Çünki rikâb-ı şâhânede esnâ-yı müzâkerede huzûr-ı hazret-i pâdişâhîde dilsizlerden başka ferd-i âferîde bulunmaması Fâtih Sultân Mehmed Hân hazretleri asr-ı âlîsinden beri usûl ittihâz buyurulmuşdur.
(Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Tayyâr-zâde Atâ, Osmanlı Saray Tarihi - Târîh-i Enderun. C. 1. İstanbul. Kitabevi Yay. 271.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Ziyad Ebüzziya | d. 06 Eylül 1911 - ö. 26 Mayıs 1994 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | KEŞFÎ, Keşfî Çelebi | d. ? - ö. 1546-47\'den önce | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Adnan Tahir Tan | d. 1920 - ö. 9 Haziran 1978 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | AYDÎ, Aydî Baba | d. 1810 - ö. 1865 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | MOLLANEPES | d. 1810 - ö. 1862 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | DEDEYAN, Sıvacı Kalust Dedeyan | d. 1810 - ö. 1910 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | NA'ÎMÎ, Ömer | d. 1801-02 - ö. 1882 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | ZEVKÎ/CELÂL, Recâ‘î-zâde Mehmed Celâl Bey | d. 1838 - ö. 1882 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ABDULLAH SERMEST TAZEBAY, Kilisli | d. 1819 - ö. 1882 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | RÂGIB, Mehmed Râgıb Paşa | d. 1751 - ö. 1828 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | ÖMER NÂCÎ | d. 1878 - ö. 1916 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | HAKKI, İshak Hakkı Paşa | d. 1808 - ö. 1860 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | SÂBİRÎ, Eyüb Ağa | d. ? - ö. 1607 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | AŞKÎ | d. ? - ö. 1576/77 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | HİLMİ (HİLMİ DEDE), Mehmed Ali Hilmi Dedebaba | d. 1842 - ö. 1908 | Madde Adı | Görüntüle |