EŞREFOĞLU, Abdullah

(d. 754/1353 - ö. 874/1469)
tekke şairi
(Tekke / Başlangıç-15. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Abdullah olan Eşrefoğlu Rûmî, daha çok Eşrefoğlu Abdullah-ı Rûmî, İbnü’l-Eşref, Eşrefzâde, Abdullah-ı İznikî, Abdullah-ı Rûmî, Rûmî ve İznikî gibi mahlas ve isimlerle bilinir. Eşrefoğlu Rûmî’nin babası Eşref b. Ahmed (Şair Eşref)’in, H. 8. yüzyılın başlarında ailesi ile birlikte Anadolu’ya geldiği rivayet edilir. Şair Eşref b. Ahmed’in, Mısır veya Mekke’den ayrıldıktan sonra bir süre Hama’da bulunduğu ve ardından Anadolu’da önce Manisa’ya, daha sonra da İznik’i mekân tuttuğu bilinir. İznik’te dünyaya gelen Eşrefoğlu Abdullah-ı Rûmî’nin doğum tarihi ile ilgili olarak kaynaklarda verilen farklı tarihlerden en doğrusunun 754/1353 olduğu söylenebilir.İlk eğitimini doğum yeri olan İznik’te tamamlayan Eşrefoğlu Rûmî, daha sonra Bursa’ya gelerek Çelebi Sultan Mehmed medresesine devam eder. Eşrefoğlu Rûmî, eğitim gördüğü Bursa Abdal Mehmed Medresesi’nden ayrılarak aynı şehirde bulunan büyük bilge Emir Sultan’ın dergâhına gelir ve kendisini öğrenciliğe kabul etmesini talep eder.

Emir Sultan, Eşrefoğlu Rûmî’ye, kuzu biz yaşlıyız ve vefatımız çok yakındır. Sen, Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli kardeşimize teslim ol. O, sana istediğini verir, der. Eşrefzâde, Ankara’ya gidip Hacı Bayram-ı Veli’nin dergâhındaki tövbe ve giriş izninden sonra, hemen çileye girer. Söz konusu çile ve riyazet döneminin ardından Eşrefzâde’nin, on bir sene Hacı Bayram-ı Veli’nin hizmetinde bulunarak dergâhın imamlığını yaptığı bilinir. Hacı Bayram-ı Veli, Eşrefzâde’ye, ilk geldiği zaman, dergâhın temizlik işleri görevini verir. Eşrefzâde, hiç düşünmeden, baş üstüne, işittim, kabul ettim, diyerek söz konusu görevi üstlenir ve eline ibrik, kürek ve süpürge alarak her türlü temizlik işiyle meşgul olur. Eşrefzâde, bu hususu şöyle dile getirir: Ben, şeyhime on bir sene hizmet ettim. Şeyhim, bu süre zarfında benimle hiç konuşmadı ve sadece bir defa şunu söyledi. Bilgelerin katında çok konuşmak küstahlıktır, çok konuşma. Ben bu sözü, edep diye tabir ettim.


Eşrefzâde, kendisine verilen söz konusu görevleri hakkıyla yerine getirerek Hacı Bayram-ı Veli’nin kızı Hayrunnisa Hanım ile evlendikten sonra görev gereği İznik kasabasına yerleşir. Eşrefzâde, tekrar şeyhini ziyaret etmek için Ankara’ya gider. Onun güzel sohbetini dinlerken Eşrefzâde: Sultanım! Seyr ü sülûkumuzu tamamladık mı? Der. Hacı Bayram-ı Veli, bu soruyu şöyle cevaplar: Bir velinin bin sene ömrü olsa ve bu ömrünü, nefis terbiyesiyle, mücadele ve ibadetle geçirse dahi enbiyadan birinin ayağının bastığı yere, onun başı ulaşamaz. Eşrefzâde: Bu cevap beni tatmin etmedi, der. Eşrefzâde’de Allah’a ulaşma (fenafillâh) arzusu vardır. O, daha ilerideki manevi makamlara ulaşmak istiyorum, deyince, şeyhi ona şöyle der: Senin, bu makama ulaşman için Hama (Suriye) şehrinde oturmakta olan Abdülkâdir Geylânî’nin torunlarından Hüseyin-i Hamavî’nin yanına gitmen gerekir. Öncelikle, nefsi eğitme veya kırk günlük zorlu sürece girme (erbain) işini İznik’te yap. Başından geçen bütün olayları da bir kâğıda yaz. Eşrefzâde, İznik’e gelerek kırk günlük çileye (erbain) girer. Çile sırasında başından geçen ilginç olayların hepsini bir kâğıda yazar. Eşrefzâde, eşi ve kızını da yanına alarak Hama şehrine gider.Hüseyin-i Hamavî, Eşrefzâde’nin şehre geleceği gün hacdan gelmiştir. Şehrin ileri gelenleri, büyük küçük herkes onu karşılar. Karşılama esnasında Hüseyin-i Hamavî şöyle buyurur: Dostlarım! Beni karşılama işini tamamladınız. Şimdi de Anadolu’dan çok önemli bir misafirimiz geliyor. Şimdi de gidip onu karşılayın. Eşrefzâde’yi karşılamaya gidenler, Anadolu’dan gelen kimsenin kim olduğunu merak ederler. Onlar konuşurken Eşrefzâde yanlarından geçip gider. Hiç kimse, Anadolu’dan gelen bu önemli kişiyi tanıyamaz. Eşrefzâde, kıyafeti gösterişli olmadığından, dikkatleri üzerine çekmemiştir. Karşılayanlar, kendi aralarında şöyle bir fikir yürütürler: Anadolu’dan gelecek olan kişi, gösterişli kıyafetleri ve hizmetçileri olan anlı şanlı bir kişi olsa gerektir. Bu durum, Hüseyin-i Hamavî’ye malum olur. Kendileri, şehrin kapısından dışarı çıkarak Eşrefzâde’yi karşılamış ve ona ilk olarak şu sözü söylemiştir: Eşrefzâde kâğıt nerede? Eşrefzâde, nefsi dizginlediği kırk günlük çile sırasında gördüğü ilginç olayların yazılı olduğu kâğıdın istendiğini hemen anlar ve onu hemen Hüseyin-i Hamavî’ye verir. Eşrefzâde, kendine verilen görevi kabul ederek ayağının tozu ile çilehaneye girer. Şeyh Hüseyin-i Hamavî, Eşrefzâde’nin kızı ve eşine, kendi evlerinde bir oda tahsis ederek onların ihtiyaçlarını karşılar. Eşrefzâde, Şeyh Hüseyin-i Hamavî’nin telkinleri ile zikirle meşgul olur.

Eşrefzâde, birkaç gün sonra kendi kendine, bu kadar uzak yoldan geldim, ailemin durumu nasıl, benim hâl ve derdimin çaresi nedir? Der. Bu düşünce, onu çok rahatsız eder. Hüseyin-i Hamavî’nin himmeti ile hanımına bu düşünce malum olur. Eşi, kızına der ki Kızım! Babacığının kapısına var, ona şöyle söyle: Babacığım! Kalbindeki huzuru bozma. Mutlu bir şekilde zikrine devam et. Bize bir oda verildi. Yiyecek konusunda da sıkıntımız yoktur. Bizim için üzülme. Eşrefzâde, bu sözü duyunca: Yâ Rabbi! Beni bu endişeden kurtardığın için sana sonsuz şükürler olsun, diyerek secde eder. Hüseyin-i Hamavî, bir zaman sonra Eşrefzâde’nin yanına gelip kulağına, ya Rumî, Hu! Diye seslenir, cevap gelmez, bir daha Hu! derler. Yine cevap gelmez. Arkasından bir daha Hu! Derler. Eşrefzâde: Buyurun Sultanım! Bana kıydınız, der ve oturur. Oradakiler bu sözün, beni burada uzun zaman aç ve susuz bırakarak öldürmeye kalktınız, şeklinde anlaşılmaması gerektiğini iyi bilirler. Eşrefzâde, beni, dalmış olduğum derin âlemden ayırıp uyandırdınız, anlamında bana kıydınız, demek istemiştir.

Şeyh Hüseyin-i Hamavî, buyurur ki Hacı Bayram-ı Veli kardeşimizin kıyafeti, üzerinde kalsın. Artık sen, önemli bir tasavvufî rütbe ve sorumluluk sahibi oldun. Başındaki altı pulun yanına bunu da kat ki yedi olsun. Eşrefzâde, başım ve gözüm üstüne, diyerek derhal söylenilenleri yapar. Eşrefzâde, hemen vatanına ulaşmak için yolculuğa niyet eder. Şeyhi, ayrılırken ona şu nasihatte bulunur: Ey Rûmî! Anadolu erenlerinin hemen hepsine yetişip onlarla görüştün, sonunda buraya geldin. Bizim seyr ü sülûkumuzun sonuna ulaşmak istersen memleketine gidip yedi sene boyunca günde yedi tane siyah üzüm yiyerek riyazetine devam et. Eşrefzâde, baş üstüne diyerek yola çıkar ve uzun bir yolculuktan sonra İznik kasabasına gelir.

Eşrefzâde ve diğer tasavvuf büyüklerinin önemli bir kısmı hakkında, tarihî ve biyografik kaynaklarda yeterli bilgi mevcut değildir. Dolayısıyla diğer bazı mutasavvıf şairler gibi Eşrefoğlu Rûmî’nin hayatında önemli bir yere sahip olan, Manisa, İznik, Ankara, Hama ve ardından yine kendi şehri olan İznik’e geri dönüşünden ibaret olan göçlerini, menkıbelerinin ışığında ele aldık. Görüldüğü gibi, varlığın aslında var olan değişim, dönüşüm ve hicret olgusunun, Eşrefoğlu Rûmî’nin hayatında da önemli bir yere sahip olduğu anlaşılır.
İznik’te zaman zaman inzivaya çekilen Eşrefoğlu’nun, daima saray çevresinden uzak kalmayı tercih ettiği görülür. Menâkıb-ı Eşrefzâde’de zikredilen şu olay şairin bu özelliğine işaret eder: Rivayete göre İstanbul’da oturan Fatih Sultan Mehmed’in annesi Mükerreme Sultan’ın dilinde kangren hastalığı belirir. Sultanın fermanının okunduğu topraklar üzerindeki bütün hekimler bu derde şifa bulmaları için çağrılır. Hekimlerin hiçbiri, valide sultanı bu dertten kurtaramaz. Bunun yanında nefeslerinden medet umulanlar getirilse de yine çare bulunamaz. Sonunda, önceleri İznik’te bulunmuş ve Eşrefoğlu’nun şöhretini duymuş saray çavuşlarından biri, Padişahın vezirine İznik’teki evliyaya da başvurmalarını söyler.

Eşrefoğlu’na bu haber ulaştırıldığı zaman izn-i ilahî yoktur, gidemem, diye karşılık verir. Fatih’in emri ile bir kez daha gerekli emir Eşrefoğlu’na iletilince yine aynı karşılığı verir. Bu defa sultan iyice öfkelenir ve gidin onu katledin, diye emir verir. Söz konusu emir gereği saray kapıcıları Eşrefoğlu’nu boğmaya giderler. Şarap tulumları ile dergâha gelen kapıcılara Eşrefoğlu öyle heybetli bir şekilde görünür ki hepsi korkarak kaçmaya başlar. Unuttukları tulumlar içindeki şaraplar da Eşrefoğlu’nun nazarıyla bal hâline gelir. Kaçmaya kalkan kapıcıları yakalatan Eşrefoğlu, izn-i ilahî çıktığını ve artık saraya gidebileceğini bildirir. Sultan tarafından Karamürsel’e bir kadırga gönderilerek büyük veli İstanbul’a getirilir. Fatih, Demirkapı’da Eşrefoğlu’nu karşılar ve ondan, bağışlanmasını talep eder. Eşrefoğlu, valide sultanı iyileştirdikten sonra kendisine hediye olarak verilen parayı saray kapısındaki görevlilere dağıtarak İznik’e döner. Onun, dost ve talebelerinin yanına döndüğü zaman, ellerini kaldırıp, Sultanları, bizim kalbimizden, bizi de sultanların kalbinden çıkar, şeklinde dua ettiği bilinir. Eşrefoğlu, H. 874 / M. 1469 tarihinde yüz yaşının üzerinde hayata veda eder.

Eserleri şunlardır:

Divân: Eşrefoğlu Rûmî’nin, tek manzum eseri Divanıdır. Eşrefoğlu Rûmî’nin, şiirlerinde daha çok Yunus Emre tesiri görülür. Hece ve aruz vezniyle; gazel, mesnevi, koşma ve kıt'a nazım biçimi ve ilahî nazım türü ile yazdığı şiirlerden meydana gelen Divanda toplam iki yüz yirmi şiir bulunmaktadır. Divanıyla, iyi bir Yunus takipçisi olduğunu gösteren şairin, Türkçenin gelişimi yolunda çok önemli bir görevi yerine getirdiği söylenebilir.

Müzekki'n-Nüfûs: Dinî, ahlâkî ve tasavvufî mahiyette kaleme alınmış bir eserdir. İslâm ahlâkını, tarikat âdâbını, nefisle mücadelenin lüzumunu, seyr ü sülûk şartlarını ve çeşitli tasavvufî konuları anlatan eser, 852 /1448'de telif edilmiştir. Kur'an, Hadis ve büyük mutasavvıfların sözlerinden verilen örneklerle, tasavvuf esasları halkın seviyesine göre yazılan eser, Kadirîliğin Eşrefiyye şubesinin temel kitabı kabul edilir. Bir mukaddime ve iki babdan meydana gelen Müzekki'n-Nüfûs, Türk tasavvuf kültürüne ait ilk uygulamalı eserdir. Eser, sade bir Türkçe ile yazılmış olması yönüyle Türk dil tarihi açısından büyük önem taşır.

Tarikat-nâme: Mensur bir eser olan Tarikat-nâme'de Allah'ın emirlerine, Hz. Peygamber’in sünnetine uymanın ve ulu'l-emre itaat etmenin insanlara kazandıracağı faydalar çeşitli örneklerle zenginleştirilerek anlatılır. Eserine, ulu'l-emr hakkındaki yorumlarıyla başlayan yazar, bu konuda şu yorumu getirir: Amma bu ulu'l-emirlik Hazret-i Resûl'den sonra şol kimesnelerün hakkıdur ki eşrefü'n-nas ve ilm-i zâhirde vü bâtında kâmil ola. Ve zâhir ilmiyle müslümanları adl ü hıfz ide vü bâtın ilmiyle âşıkları terbiyet ide Hakka ulaşdura. Eşrefoğlu, bu özelliklere sahip devlet büyüklerine itaat etmenin vacip olduğunu söyler ve yöneticilere itaatten sonra en önemli vazifenin, bir mürşidin önderliğinde imanı geliştirmek olduğunu belirtir.

Kaynakça

Bayramoğlu, Fuat (1989). Hacı Bayram Veli Yaşamı-Soyu-Vakfı. I. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yay.

Bursalı Mehmed Tahir Efendi (yty). Osmanlı Müellifleri 1299-1915, I. (Sadeleştirenler: A. Fikri Yavuz-İsmail Özen), İstanbul: Meral Yay.

Bursalı Mehmed Tahir Efendi (2000). Osmanlı Müellifleri ve Ahmed Remzî Akyürek Miftâhü’l-Kütüb ve Esâmî-i Müellifîn Fihristi.  hzl. Mustafa Tatcı-Cemal Kurnaz. Ankara: Bizim Büro Basımevi Yay.

Cebecioğlu, Ethem (1991). Hacı Bayram Velî. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Çelebi, Asaf Halet (2000). Eşrefoğlu Dîvânı. İstanbul: Hece Yay.

Güneş, Mustafa, Eşrefoğlu Rûmî ve Dîvânı (İnceleme-Metin) (1994). Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Güneş, Mustafa (1998). Eşrefoğlu Rûmî. İstanbul: Timaş Yay.

Güneş, Mustafa (1999). Eşrefoğlu Rûmî Hayatı, Eserleri ve Dîvânı’ndan Seçmeler. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

Güneş, Mustafa (2000). Eşrefoğlu Rûmî Dîvânı (İnceleme-Karşılaştırmalı Metin). Ankara: Bizim Büro Basımevi Yay.

Güneş, Mustafa (2003). Menakıb-ı Eşref-zâde Bursalı Mehmed Veliyyüddin, Menâkıb-ı Eşrefzâde. Ankara: Bizim Büro Basımevi Yay.

Güneş, Mustafa (2006). İznikli Eşrefoğlu Rûmî’nin Menkıbeleri (Menâkıb-ı Eşrefzâde-İznikli Eşrefoğlu Rûmî’nin Menkıbevî Hayatı- Bursalı Mehmed Veliyyüddin).  İstanbul: Sahhaflar Kitap Sarayı Yay.

Güneş, Mustafa (2006). İznikli Eşrefoğlu Rûmî’nin Hayatı-Eserleri ve Dîvânı, İstanbul: Sahhaflar Kitap Sarayı Yay.

İsmail Beliğ (1998). Güldeste-i Riyâz-ı İrfân ve Vefeyât-ı Dânişverân-ı Nâdiredân (Tıpkıbasım). Ankara: Anıl Matbaacılık.

Köprülü, Orhan (1939). Tarihi Kaynak Olarak XIV. ve XV. Asırlardaki Bazı Türk Menakıbnâmeleri (1951). Yayımlanmamış Doktora Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Kufralı, Kasım (1964). “Eşrefiyye”, MEB İslâm Ansiklopedisi. C. IV. İstanbul. 396-397.

M. Ali Aynî (1986). Hacı Bayram Velî. İstanbul: Akabe Yay.

Nev’izâde Atayî (1989). Hadâiku’l-Hakâyık fî-Tekmileti’l-Şakâik. İstanbul: Çağrı Yay.

Pekolcay, A. Neclâ-Uçman Abdullah (1995). “Eşrefoğlu Rûmî-Kadiriyye Tarikatının Eşrefiyye Kolunun Kurucusu, Mutasavvıf-Şair” Türkiye Diyanet Vakfi İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) İslam Ansiklopedisi. XI. İstanbul: yyy. 480-482.

Şeyh Eşref b. Ahmed (1992). Fütüvvet-nâme. hzl. Orhan Bilgin. İstanbul: yyy.

Uçman, Abdullah, Önder Akıncı (1976). Eşrefoğlu Rûmî: Hayatı-Menkîbeleri-Şiirleri. İstanbul: Bedir Yay.

Uçman, Abdullah (hzl.) (2007). Eşrefoğlu Rûmî, Müzekki’n-Nüfûs. İstanbul: İnsan Yay.



Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. MUSTAFA GÜNEŞ
Yayın Tarihi: 03.03.2015
Güncelleme Tarihi: 06.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

  Hep fesâd işlerüme estagfiru'llah tevbe

 Yaman teşvîşlerüme estagfiru'llah tevbe

 Gözümün bakdugına gönlümün akdugına

 Kulagum çakdugına estagfiru'llah tevbe

  

 Dilümün gıybetine nefsümün lezzetine

 Her a‘zam zilletine estagfiru'llah tevbe

 Bildüm suçumı bildüm döndüm Çalabum döndüm

 Geldüm kapuna geldüm estagfiru'llah tevbe

 Benden suçumı sorma ‘aybun yüzüme urma

 Mahrûm beni döndürme estagfiru'llah tevbe

 Settârü’l-‘uyûb sensin Gaffârü'z-zünûb sensin

 Fettâhü’l-kulûb sensin estagfiru'llah tevbe

 Gerçi ki günâhum çok rahmetün dahı artuk

 ‘Âsüne kapun açuk estagfiru'llah tevbe

 Nefs bendine tutıldum şeytâna esîr oldum

 Her hatâ ki ben kıldum estagfiru'llah tevbe

 Tevbeyi tâ‘cil idün gelün uçmaka gidün

 İy mü’minler siz idün estagfiru'llah tevbe

 Arzû yılanlarınun cânları sokdugınun

 Tiryâki ol agunun estagfiru'llah tevbe


Eşrefoglu Rûmînün şol çok günâhlarınun

 Keffâretidür anun estagfiru'llah tevbe

Güneş, Mustafa (1994). Eşrefoğlu Rumi ve Divanı (İnceleme-Metin). Yayımlanmamış Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.  377-378.

 

Gazel

 Ko bu agyârı sen gel yârı gözle

 Gönül virme fenâya varı gözle

 Cihânda lokma içün gussa çekme

 Yidürme nefsüne murdârı gözle

 Kanâ‘at zencîriyle nefsün itin

 Ki bagla yırtmasun deyyârı gözle

 Hevâ-yı nefse uyup cîfe koma

 Bulup cân bülbülin gül-zârı gözle

 Bu taşra halkıla bâzârı terk it

 Gönül sırrına gir esrârı gözle

 Sakın Bagdâdunı ugurlamasun

 Hevâyıla bu nefs ‘ayyârı gözle

 Ezelden Hakkıla va‘de idüp sen

 Hakka tap gayrı ko ikrârı gözle

 Dirüp divşürme koyup gideceksin

 Ne aldı gitdi gidenleri gözle

 Bu derbendi geç Eşrefoglı Rûmî

 İriş kâfileye sâlârı gözle

 Turu gel kârubân göçdi uyuma

 Yâbânda kaldı usanları gözle

Güneş, Mustafa (1994). Eşrefoğlu Rumi ve Divanı (İnceleme-Metin). Yayımlanmamış Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 367.

 

Dörtlük

Bu yola ol delîlile yüridi

Delîl oldı ana Cebrâ’il indi

Getürdi Cebrâ’il çekdi Burakı

Resûl mi‘râca gitdi ana bindi

Güneş, Mustafa (2006). İznikli Eşrefoğlu Rûmî’nin Hayatı-Eserleri ve Dîvânı. İstanbul: Sahhaflar Kitap Sarayı Yay. 430.

Dörtlük

 Yogıdı levh ü kalem ‘ışk varıdı

 ‘Âşık u ma‘şûk u ‘ışk bir yârıdı

 ‘Işkıla ‘âşık u ma‘şûk bir iken

  Cebrâ’il ol arada agyârıdı

Güneş, Mustafa (2006). İznikli Eşrefoğlu Rûmî’nin Hayatı-Eserleri ve Dîvânı, İstanbul: Sahhaflar Kitap Sarayı Yay. 432.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1NİKÂBÎd. ? - ö. 1533/34 ?Doğum YeriGörüntüle
2VAHYÎ-ZÂDE, Abdullah Hilmî Efendid. 1534 - ö. 1609Doğum YeriGörüntüle
3HAYÂLÎ, Şemseddîn Ahmedd. ? - ö. 1470-71Doğum YeriGörüntüle
4HACI BAYRAM-I VELÎd. 1352-1353 - ö. 1429Doğum YılıGörüntüle
5KARAMANLI NİZȂMÎ, Nizâmî-i Karamanîd. 1435-1440 ? - ö. 1469-1473 ?Ölüm YılıGörüntüle
6SÂKIB, Şeyh Sâkıb Mustafa Deded. 1651-52 - ö. 1735-36MeslekGörüntüle
7NÛRÎ, Nureddin-zâde Şeyh Muslihiddîn Mustafad. ? - ö. 1573MeslekGörüntüle
8MA'RİFÎ, Muhammed, Fethu’l-Ma'ârifd. 1719-20 - ö. 1824MeslekGörüntüle
9SADIK ABDALd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
10EMÎR SİKKÎNÎ, Dede Ömerd. ? - ö. 1475Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11TESLİM SULTAN ABDALd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12YETÎMÎd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
13HÂLETÎ, Azmî-zâded. 1570 - ö. 1631Madde AdıGörüntüle
14LEBÎB, İbrâhim Lebîbd. 1839 - ö. 1902Madde AdıGörüntüle