GEDÂÎ, Ahmed Beşiktaşlı (Tokatlı)

(d. 1242/1826 - ö. 1317/1899)
Âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Ahmed olan âşık, 1826 yılında Tokat’ta doğmuştur. Aslen Tokatlıdır. Tokatlı Gedâî olarak anılması ve bilinmesi gerekirken uzun yıllar İstanbul, Beşiktaş’ta ikamet ettiği ve ömrünün büyük bir kısmını burada geçirdiği için Beşiktaşlı Gedâî diye şöhret bulmuştur. Bununla birlikte kendisinden bahseden kaynaklar Gedâî, Beşiktaşlı Gedâî yahut Tokatlı Gedâî şeklinde bahsetmektedir (Onay 1996: 1; Köprülü 2004: 530; Ergun 1933; Dağlı 1943; Albayrak 2013b: 337). Babası Tokat’ta kerestecilikle meşgul olmuştur fakat ismi bilinmemektedir. İlk eğitiminin ardından kerestecilik ile meşgul babasının yanında uzun süre çalışmıştır. Gençlik çağına geldiğinde muhitinden bir kızla gönül ilişkisi yaşamış, evlilik adımını atmak istediği vakit ise kızın babası bu evliliğe razı olmamıştır. Bütün ısrarlara rağmen kızı almayı başaramayan Gedâî bu durumdan büyük bir teessür duymuş babasının işine uğramaz olmuş hatta kendine hâkim olamayarak işi avareliğe, serseriliğe kadar götürmüştür. Ailesinin ısrarı neticesinde bir başkası ile evlendirilmek istenmiş; Gedâî istemeyerek de olsa nihayette kabul etmiş; ancak evlendiği gün evi ve eşini terk ederek kendini yeniden sokaklara vurmuştur. Bu kederli ve buhranlı günlerinde arkadaşları Gedâî’nin elinden tutmuş; onu teselli etmek ümidi ile Tokat’ın kahvehanelerindeki sazlı sözlü meclislere götürmüşlerdir. İşte Gedâî saz ve sözü bu meclislerde üstatlarından öğrenmiştir. Kendisine Gedâî mahlasını da bu meclise gelen bir Bektaşi babası vermiştir. Tokat ve civarında saz ve sözü ile başarıyı yakaladıktan ve hatırı sayılır bir şöhrete ulaştıktan sonra İstanbul’a gelmiş; Tavukpazarı’nda, Kumkapı ve Yenikapı semtlerindeki kahvelerde mesleğini icra etmiş; çeşitli âşıklarla karşılaşma fırsatı bulmuş; uzun süre Beşiktaş’ta ve bir süre de Üsküdar’da kendisi kahvehane işletmiştir. Bilhassa Beşiktaş’ta bir saz ve şiir muhiti oluşturabilmiştir. Rumelihisarı’nda bir Bektaşi dergâhında şeyh olan Nafi Baba’ya intisap etmiş ve bu kanalla da elde ettiği bilgi, görgü, malumat ve feyz sayesinde manen gelişmiştir (Dağlı 1943: 14). İkamet ettiği Beşiktaş semtinin saray ricaline yakın oluşu sebebi ile Gedâi’nin işletmesindeki saz ve şiir eğlencelerine bu tabaka iştirak etmiş; bu yolla şöhreti saraya kadar ulaşmış ve Sultan Abdülaziz tarafından sarayın saz heyetine dahil edilerek belirli zamanlarda padişahın huzurunda fasıllara katılmıştır (Ergun 1933: IX; Dağlı 1943: 15). Sarayın maaşlı bir memuru olarak bu görevine devam etmiş; saraydan ayrıldıktan sonra ise bir arzuhalci dükkânı açarak ve elbette saza ve şiire de devam ederek geçimini sağlamaya çalışmıştır. 1899 yılında vefat etmiştir. Defnedildiği yer hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte kabrinin Karacaahmet Mezarlığı'nda olduğuna dair bazı kayıtlar vardır.

19. asrın kudretli şairlerinden olan ve bazı şiirleri bestelenen Gedâî, sınırlı kaynakta, sınırlı bilgilerle yer almaktadır. Kendisine, bazı kaynaklarda dolaylı olarak ismen temas edilmiş bazı kaynaklarda ise birkaç şiirine yer verilmiştir. Şiirleri Sadettin Nüzhet Ergun tarafından Beşiktaşlı Gedaî ve Muhtar Yahya Dağlı tarafından da Sadettin Nüzhet Ergun yayınından daha geniş bir şiir repertuvarı ile Bektâşî Edebiyatından Tokatlı Gedâyî adı ile yayımlanmıştır. Bu kaynaklar dışında Gedaî’ye Köprülü, Saz Şairleri adlı çalışmasında ‘Beşiktaşlı Gedâî’ başlığı altında üç şiiri ile yer vermiş; Alevi- Bektaşi Şiirleri Antolojisi’nde İsmail Özmen Tokatlı Gedayi başlığı altında dokuz şiiri ile yer vermiş; Büyük Türk Klasikleri adlı çalışma ise Gedâi başlığı ile yine üç şiiri ile yer vermiştir. Ahmet Talat Onay ise Türk Şiirlerinin Vezni adlı kitabında da Gedâî’den şiir parçalarına yer vermiştir.

Şiirlerindeki üslup son derece lirik, âşıkâne, samimi, sıcak ve içtendir. Oldukça selis ve kıvrak bir üsluba sahip olduğu belirtilmelidir. Hece ile söylediği şiirlerinde dili genel olarak yalın olmakla birlikte Arapça, Farsça terkipler de önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bu terkipler anlaşılması zor, az kullanılan özel birleşimler değil halk şiiri geleneği içinde belli bir yaygınlığa ve kullanım sıklığına sahip olan terkiplerdir. Aruzla yazdığı şiirlerinde ise klasik edebiyat tesiri altında kaldığı ve o nispette kullandığı dilin farklılaştığı ve ağırlaştığı belirtilebilir. Gedâî hecenin yanı sıra aruzu da başarı ile kullanmış her iki vezinde de başarılı şiirler ortaya koymuştur. Heceli şekillerden en çok koşma ve destan türünde şiir söylerken ve 11’li hece ölçüsünü tercih ederken aruzlu şekillerden divan, semai, yedekli semai, kalenderi, selisten örnekler ortaya koymuştur. Şiirlerinde öne çıkan temaları aşk ve aşka bağlı olarak aşkın lezzeti, elemi, mihneti, kederi; sevgilinin hâlleri, ağyar; bunun yanında gurbet, ayrılık, firkat, hicran, vuslat şeklinde sıralamak mümkündür. Bununla birlikte, bağlı olduğu Bektaşilik yolu bağlamında şiirlerinde Hz. Ali, Hz. Hüseyin’e olan hüznünü, Hacı Bektaş’a olan muhabbetini, Yezid’e lanetini dile getirmiştir. Kerbela ve Hz. Hüseyin için yazdığı aruz ölçülü mersiyeleri mevcuttur. Bektaşiliğe intisap eden Gedâî’nin şiirlerinde dinî-tasavvufi izler de oldukça yaygındır. Gedâî, Meftûnî, Edib, Mir’atî, Şevkî, Nadir, Nedim, Şeyh Galip, Ma’zulî, İşretî, Bakî, Fennî, Nabî gibi şairlerin şiirlerine tahmisler yazmıştır. Destan şekli ile söylediği şiirlerde çeşitli konuları ele almıştır. Otuz bir (otuz beş) dörtlükten oluşan Vasf-ı İstanbul destanı ile yaşadığı asırda İstanbul’un ahvalini sunmuştur. Ahlaki çözülme, toplumsal yozlaşma, zalimler, zulümler, rüşvet, Müslümanların düştüğü hâller, Allah yolundan uzaklaşma, sahte dervişlik, âlimlerin ilmi ile amel etmemesi gibi çeşitli problemler İstanbul ile ilgili bu destanın konusudur. Yine karı –koca ahvalini anlattığı yirmi sekiz (otuz üç) dörtlükten oluşan bir destanı daha vardır. Uzun yıllar İstanbul’da yaşamış Gedâî’nin şiirlerinde İstanbul da o nispette geniş yer tutmaktadır. Üsküdar, Bağlarbaşı, Beylerbeyi, Göksu, Çengelköy, Kandilli, Çamlıca, Haydarpaşa, Beşiktaş şiirlerinde temas ettiği semtler arasındadır. Hatta bazı şiirlerinde Kartal, Pendik, Gebze gibi uzak ilçeleri de görmek mümkündür. İstanbul’a ve güzelliklerine son derece düşkün olan âşık İstanbul semai kahvelerinde ve hatta herkesin dilinde dolaşan bir şiiri ile Ahmet Rasim'in ‘Muharrir Bu Ya’ adlı eserine dahi girmiştir (Dağlı 1943: 18). Edebî şahsiyetinin teşekkülünde Emrah’ın tesirinin olduğu ve hatta Emrah’ın çırakları arasında olduğu belirtilmektedir. Emrah vefat ederken Nuri’ye sazını ve sözünü, Gedâî’ye de kuvve-i hafızasını miras bırakmıştır (Onay 1933: 59-60).

 

Kaynakça

Albayrak, Nurettin (2013a ). “Halk Edebiyatında İstanbul”, İslâm Ansiklopedisi. C. 23. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 289-292 .

Albayrak, Nurettin (2013b ). “Erzurumlu Emrah”, İslâm Ansiklopedisi. C.11. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 337-338.

Büyük Türk Klasikleri (1989). Gedâî. C. 9. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 241-242 .

Dağlı, Muhtar Yahya (1943). Bektaşî Edebiyatından Tokatlı Gedâyî Hayatı ve Eserleri.  İstanbul: Maarif Kitaphanesi.

Ergun, Sadettin Nüzhet (1933). Beşiktaşlı Gedâî. İstanbul: Sühulet Kütüphanesi.

Köprülü, M. Fuad (2004). Saz Şairleri I-V. Ankara: Akçağ Yay.

Onay, Ahmet Talat (1933).  Âşık Tokatlı Nurî. yyy: Çankırı Matbaası.

Onay, Ahmet Talat (1996). Türk Şiirlerinin Vezni. Ankara: Akçağ Yay.

Özmen, İsmail (1998). Alevi- Bektaşi Şiirleri Antolojisi. C. IV. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

 

 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ESRA AKBALIK
Yayın Tarihi: 08.01.2015
Güncelleme Tarihi: 07.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Koşma

Sevdim bir dilberi hublar serveri

Kızarmış ruhleri ter güle nisbet

Dudağı sükkeri kudret kevseri

Hâl-i Hindûları fülfüle nisbet

Yaslandım dergâhın ol pâdişâhın

Gönül bekler râhın ol yüzü mâhın

Görsem bir nigâhın çeşm-i siyâhın

Zülf-i siyahıdır sünbüle nisbet

Birliğe geçilmiş rahmet saçılmış

Sürâhi koçulmuş meyler içilmiş

Gülleri biçilmiş gülşen seçilmiş

Goncalar açılmış bülbüle nisbet

Gedâî’yim dildâra ey şâhım hünkâr

Bârekallah ey yâr nedir bu etvâr

Cemâlinde envâr çeker yâ Haydar

Kaşların Zülfekâr Düldül’e nisbet

Ergun, Sadettin Nüzhet (1933). Beşiktaşlı Gedâî. İstanbul: Sühulet Kütüphanesi. 44-45.

Gazel   

Düştü sevday-i senem, gizlice dil hânesine

Âşık oldum nideyim, dilde-i mestanesine

Bunca gün âteş-i aşk ile yanarken yârın

Şem’i ruhsârını göstermedi pervanesine

Âşiyan tuttu gönül, zülf-ü perişânında

Konamaz zâğ-ı siyah, murg-u hüma lânesine

Kûy-u yâre varayım ah edeyim ağlayayım

Belki insaf ede hal-i dil-i divânesine

A Gedayi nice râhında esir olmayayım

Can verir âşık olan sevgili cânanesine 

Dağlı, Muhtar Yahya (1943). Bektaşî Edebiyatından Tokatlı Gedâyî Hayatı ve Eserleri. İstanbul: Maarif Kitaphanesi. 35.

Gazel    

Çıkardı âlemi baştan, yine bir tâze gülfemli

Gören üftâdenin hep, bağrı hundur, gözleri nemli

Bakar, mestâne mestâne o çeşm-i nâzenin demli, 

Medet Tophâneli, top top kıvırcık kırma perçemli

Anı Firdevs-i âlâdan kaçırmış, galibâ Rıdvan,

Gören huri, melektir der, egerci sureti insan,

Bütün âşıkları sevdâya saldı, eyledi hayran..

 Medet Tophâneli, top top kıvırcık kırma perçemli

Açılmış kırmızı gül, tohfe bâğı hub yanağında,

Yetişmiş nâz ile ol serv kâmet, işve bâğında,

On üç on dörde girmiş saracak tâze çağında

Medet Tophâneli, top top kıvırcık kırma perçemli

Ne şehnâz-ı cihandır, ol perinin çeşm-i fettânı

Süzüldükçe nigâhı, mest ü hayran eyler inşanı

Bozar cem’iyet –i akl ü dili zülf-ü perişânı

Medet Tophâneli, top top kıvırcık kırma perçemli

O nevres âsitanlı, adlı şanlı dilber-i şehri

Bilenlerden sual ettim, dediler, isteme bahri

Kara sevdâlara saldı, serâpa âşık-ı dehri

Medet Tophâneli, top top kıvırcık kırma perçemli

Güzeldir tâze şûhdur nâzenîndir nazlı dilberdir,

Civandır, sâfi nâzdır, işvebazdır, şiveperverdir,

Yanağı gül, beni mül, zülfü sümbül, bûy-ı anberdir

Medet Tophâneli, top top kıvırcık kırma perçemli

Gedayi aklımı başımdan çok dolandırdı,

Sulu şeftâliler vadeyledi, ağzım sulandırdı,

Hemen bir ben miyim, halk-ı cihânı yandı yandırdı…

Medet Tophâneli, top top kıvırcık kırma perçemli

Dağlı, Muhtar Yahya (1943). Bektaşî Edebiyatından Tokatlı Gedâyî Hayatı ve Eserleri. İstanbul: Maarif Kitaphanesi. 54-55.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1İSMAİL ÇELEBİd. 1960 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2NEVRUZ BACI/NEVRUZA, Nevruz Oylumd. 1932 - ö. 10.10.1995Doğum YeriGörüntüle
3Mustafa Uçurumd. 10 Haziran 1973 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4Şinasid. 1826 - ö. 12 Eylül 1871Doğum YılıGörüntüle
5TEVFÎK, Çerkeşli Şeyh Mustafâ Efendi-zâded. 1826 - ö. 1901Doğum YılıGörüntüle
6HAKKI, Hacı İbrâhim Hakkı Efendid. 1826 - ö. 1889Doğum YılıGörüntüle
7HAKKI, Süleymân Hakkı Efendi, Eskişehirlid. ? - ö. 1899Ölüm YılıGörüntüle
8İHLASÎ, Mehmedd. ? - ö. 1899Ölüm YılıGörüntüle
9SÂDIK, Babad. ? - ö. 1899Ölüm YılıGörüntüle
10FAKI, Fakı Edeerd. 1954 - ö. ?MeslekGörüntüle
11YUNUS, Yunus Orald. 1910 - ö. ?MeslekGörüntüle
12FAKİR, Rıza Karahand. 1948 - ö. ?MeslekGörüntüle
13DERYÂÎ, Hacıd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14VİSALÎ, VEYSELÎ, Veyseld. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15KÂHTÎ, Haçaturd. 1790 - ö. 1876Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16NURŞAH BACId. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17KARANÎ, Hüseyin Karad. 1961 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18KUL ABDULLAH, Abdullah Kösed. 1892 - ö. 1997Madde AdıGörüntüle