HÂFIZ-I ACEM, Hâfız, Hâfızüddin Mehmed Efendi

(d. ?/? - ö. 23 Muharrem 958/31 Ocak 1551)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Biyografik kaynaklarda Hâfız-ı Acem olarak anılan şairin künyesi, Hâfızüddin Muhammed b. Ahmed b. Âdil Paşa’dır. Bizzat verdiği künye “el-fakîr Muhammed eş-şehîr bi’l-Hâfız b. Ahmed b. Âdil Paşa” şeklindedir. Tebriz’de çağının ünlü âlimi Mevlânâ Mezîd’in yanında yetişmiştir. Şah İsmâil’in zulüm ve baskıları yüzünden Kukla Acem olarak bilinen kardeşi Abdülfettah ile birlikte Anadolu’ya geldi. 907/1501’de Amasya’ya geldiği kaydedilen Hâfız-ı Acem (Hüseyin Hüsâmeddin 1330: C.3, 246), Anadolu kazaskeri olan Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi’ye intisap edip kısa sürede takdirini kazandı. Mecdî’ye göre, Abdurrahman Efendi’nin vaktiyle Tebriz’de Celâleddin Devvânî’nin yanında yedi yıl tahsil görmesi bu intisapta etkili olmuştur. Yine Amasyalı olan devrin hat üstadı Şeyh Hamdullah’tan hat dersleri alıp kendisinden icâzet aldı. Hâfız-ı Acem, Abdurrahman Efendi’nin tavsiyesiyle II. Bayezid tarafından önce Ankara Medresesi müderrisliğine atandı. Burada Sadrü’ş-Şerî’a’nın istinsahı ile birlikte ona yaptığı hâşiyeyi bir ay gibi çok kısa bir sürede meydana getirip eserini II. Bayezid’e takdim ettiğinde Merzifon’daki Çelebi Mehmed Medresesi müderrisliğine yükseltildi. Bu medresede iken Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Şerhü’l-Miftâh’ına yaptığı hâşiye ve Sekkâkî’nin Miftâhu’l-‘Ulûm’una yaptığı şerhi ile Osmanlı sahasında adından söz ettirmeye başladı. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran seferi dönüşünde Amasya’da kışlarken bir ara avlanmak için Merzifon’a geldiğinde, şehrin ileri gelenleriyle birlikte kendisini karşılayan Hâfız-ı Acem’in kendisine sunduğu gazeli çok beğenerek onu çeşitli câizeler ve İstanbul’da Atik Ali Paşa Medresesi müderrisliğiyle mükâfatlandırdı. Atik Ali Paşa müderrisliği sırasında bu defa da Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Şerhü’l-Mevâkıf’ı için bir hâşiye kaleme alan Hâfız-ı Acem, bir ara İznik’teki Orhan Gazi Medresesi’ne gönderildi. Bir süre sonra İstanbul’da Sahn-ı Semân Medresesi’ne oradan Çifte Başkurşunlu Medresesi müderrisliğine tayin edildi. Burada da Muhâkemâtü’t-Tecrîd’i kaleme alan Hâfız-ı Acem, 942/1535’de Ayasofya Medresesi müderrisliğine yükseltildi. 23 Muharrem 958/31 Ocak 1551’de vefat etti (Özcan 1989: 450-451). Zamanının kalem sahiplerince geniş bilgisi bakımından devrin en üstün müderrisi sayılmış olan Hâfız-ı Acem, fıkıh ve usulü, tefsir ve kelâm ilimlerindeki eserleriyle maharetini ortaya koymuş bir müellif ve âlim olarak kabul edilmektedir. Yine devrin müellifleri, onun bu ilimlerin birer klasiği olmuş eserlere yaptığı şerh ve hâşiyelerle anlaşılması güç bahislere açıklık getirdiğini belirtirler (Akün 1997: C. 15, 83).
Hâfız-ı Acem, ilim konusundaki mahareti ve edebî yönüyle 16. asrın tüm tezkirelerinde kendisine yer bulmuş, hakkında çeşitli değerlendirmeler yapılmıştır. Sehî ve Latîfî’nin Hâfız-ı Acem’in sanatını kusursuz bulmalarına karşılık Âşık Çelebi, Kınalızâde Hasan Çelebi ve Riyâzî onun şiir dilini, taşıdığı unsurlar bakımından yadırgatıcı, hatta güç anlaşılır bulurlar (Kılıç 2010: 604; Canım 2000: 220; Sungurhan 2009: 226). Sehî Bey’e göre, onun şiiri taşıdığı özellikler itibariyle zengin ve diğer şairlerden çok önde görülmüş (İsen 1998: 101), Âşık Çelebi’nin ifadesiyle de şiirlerinin bazı beyitlerine nazîre yazılması imkân dışı sayılmıştır. Ayrıca Âşık Çelebi, onun birçok eseri hakkında ayrı ayrı değerlendirmelerde bulunmuştur (Kılıç 2010: 603). Latifî’ye göre, şiir ve inşâda mahirdi. Yeni mânâlarla bezeli fasih şiirleri ve Nevâî tarzına yakın gönül alıcı şiirleri vardı (Canım 2000: 220). Şeyhülislâm Kemalpaşazâde, Muhyiddin Fenârî, Kadri Çelebi, İskender Çelebi gibi şiir sever makam sahipleriyle dönemin önemli şairleri Yahyâ Bey, Hayâlî, İshak Çelebi, Nihâlî ve Tâcîzâde Câfer Çelebi’nin bir araya geldikleri sohbet meclislerine devam eden Hâfız-ı Acem’in devrin edebiyat çevrelerince beğenilen şiirleri, meşhur beyitleriyle ağızdan ağıza dolaşmıştır (Akün 1997: C. 15, 81). Tezkirelerin bu konu üzerine ittifak ettikleri ve aynı beyitleri tezkirelerine aldıkları görülür. Âşık Çelebi’nin Hâfız-ı Acem’in iki beytini okuduğu sırada mecliste hazır bulunduğu ve tezkiresine aldığı beyitler şunlardır:

Felek altun benekdür ki zemîni âsmânîdür

Şeh-i mi’râca lâyıkdur o hil’at Husrevânîdür

***

Hoşâ ki meykede küncinde bir yatagum ola

Elüm ayagum ola kâsedin ferâgum ola (Kılıç 2010: 603)

Hâfız-ı Acem’in fıkıh, tefsir, kelam, matematik ve astronomi gibi çeşitli ilimlerle ilgili yazdığı te’lif, tercüme, hâşiye ve şerhler aşağıdaki gibidir:

1. Hâşiyetü Şerhü’l-Viķâye li-Sadri’ş-Şerî’a: Hanefî fıkıh âlimi Ubeydullah b. Mes‘ûd el-Mahbûbî’nin, dedesi Mahmud b. Ahmed el-Mahbûbî’nin kendisi için yazdığı Viķâyetü’r-Rivâye fî Mesâili’l-Hidâye adındaki fıkha dair kitabına Şerhü’l-Viķâye adlı eseri üzerindeki bu hâşiyesi, Hâfız-ı Acem’in fıkıh sahasındaki derin bilgisini ortaya koyan ilk teliflerindendir (Akün 1997: 83).

2. Hâşiye alâ Şerhü’l-Misbâh: Sirâceddin Ebû Ya‘kûb es-Sekkâkî’nin Miftâhu’l-‘Ulûm adlı eserinin belâgat ilmine dair üçüncü kısmına Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin el-Misbâh adıyla yaptığı şerhe hâşiyedir. Taşköprüzâde, onun bu çetin işi beş ay gibi kısa bir zaman içinde tamamlayarak eserini ortaya koyduğunu belirtir (Akün 1997: 83).

3. Hâşiye alâ Şerh-i Miftâhü’l-‘Ulûm: Sekkâkî’nin Miftâhu’l-‘Ulûm’unun üçüncü kısmının metni üzerinde Hâfız-ı Acem’in çeşitli açıklamalar yaptığı bir telifidir. Bu eseri de on beş gün gibi çok kısa bir zamanda tamamlamıştır (Balcı 2013: 1410). Vezîr-i âzam Koca Mustafa Paşa adına kaleme aldığı kitabın bir nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyyüddin Efendi, nr. 3264’da kayıtlıdır.

4. Hâşiye alâ Şerhü’l-Mevâķıf: Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Şerhü’l-Mevâķıf’ının anlaşılması güç bazı kısımlarına yaptığı bu hâşiyeyi Sultan II. Bayezid adına kaleme almıştır. Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi Hacı Selim Ağa, nr. 607 ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyyüddin Efendi, nr. 3264’te kayıtlı iki nüshası vardır (Bursalı Mehmed Tâhir C. I, 275, Balcı 2013: 1513).

5. Risâle fî Tasvîri’l-Heyûlâ: Kelâm ilminin bahisleri içine de giren maddenin cevheri konusunu “mertebe” adını verdiği üç kademe içinde metodik bir şekilde işleyen felsefî bir eserdir. Birinci mertebede heyûlâ kavramı ve bununla ilgili delillerin ispatı ele alınmakta, ikincisinde mütekaddimîn ile müteahhirînin ortaya koydukları görüşlere geçilmekte, son mertebede ise Hâfız-ı Acem konu üzerinde kendi düşünce ve görüşlerini açıklamaktadır. Bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Lâleli, nr. 2513’te kayıtlıdır (Akün 1997: 83).

6. Muhâkemâtü’t-Tecrîd: Nasîrüddîn-i Tûsî’nin, Tecrîdü’l-kelâm adlı eserine hâşiyedir. Burada Hâfız-ı Acem, Tûsî’nin eserine itirazlarda bulunmuş olan şerh ve hâşiye üstadı konumundaki meşhur birçok müellife karşı, arada en küçük noktayı kaçırmamacasına red ve itirazlarını belirterek kelâm ilminin çeşitli konularını ele alır (Balcı 2013: 319, Özcan 1989: 450).

7. Medâyinü’l-‘Ulûm: Sekiz bab üzerine tertip ettiği eserin her bir babını, fıkhın temel kitaplarından el-Hidâye sahibi Burhâneddin el-Merginânî, tefsirden el-Keşşâf müellifi Zemahşerî, Beyzâvî, Teftâzânî ve Seyyid Şerîf el-Cürcânî gibi sekiz büyük otoriteden birine ayırarak onlara olan itiraz ve tenkitlerini açıklar (Kılıç 2010: 607; Balcı 2013: 1313; Özcan 1989: 450).

8. Meârikü’l-ketâib fî Mebâhis Mine’l-‘Ulûm ve’l-kütüb: Çeşitli ilimler ve meşhur olmuş kitaplardan bahseden ansiklopedik bir eserdir. Bahislerin fihristiyle ele alınan konuları belirleyen bir mukaddimeden sonra “ketîbe” adlı bölümlerden meydana gelen eserin her bir ketîbesinde ayrı ayrı Mergînânî’nin el-Hidâye’si, Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ı, Beyzâvî, Teftâzânî’nin Sadrü’ş-şerîa’nın et-Tavżîh’ine hâşiye olan et-Telvîh’i, yine onun Şerhü’l-Muhtaśar’ı, İbn Sînâ’nın eş-Şifâ adlı eseri ile Şerhü’l-İşârât ve’l-Muhâkemât’ı, Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Şerhü’l-Mevâķıf’ı, Teftâzânî’nin el-Mutavvel’i, Hâşiyetü’t-Tecrîd, Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin Hâşiyetü’l-Metâlii ile Şerhü’l-Miftâh ve Şerhü’l-cedîd adlı eserler üzerinde durulur. Süleymaniye Kütüphanesi Âşir Efendi, nr. 441’deki mecmua içinde eserin 12. ketîbesi bulunmaktadır (Akün 1997: 83, Balcı 2013: 1377).

9. İrcâu’l-ilm ilâ Nuķatihi: Matematikle ilgilidir. Âşık Çelebi, eserin adını İrcâu’l-‘ulûm ilâ nuķta vâhide olarak kaydeder. Yine onun bildirdiğine göre Hâfız-ı Acem bu son üç eserini oğullarına birer ders kitabı gibi okutmaktaydı (Kılıç 2010: 607).

10. Fihrisü’l-‘Ulûm: Taşköprizâde’nin Mevzûâtü’l-ulûm’u tarzında bir ilimler ansiklopedisidir.

11. Es-Seb’atü’s-Seyyâre: İlm-i hey’et ve nücûma dairdir.

12. Nuķtatü’l-ilm: Matematiğe dair bir eserdir.

13. Risâle fî mes’eleti’l-iķrâr bi’d-deyn: Bu risâlede borcun borçlu tarafından ikrarı meselesi fıkıh ve usulü yönünden metodik bir şekilde işlenmektedir. Bir nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi, Veliyyüddin Efendi, nr. 950’de kayıtlıdır.

14. Dâiretü’l-Hindiyyeti’l-vâķıa fî Şerhi’l-Viķâye: Hey’etle ilgili bir risâledir (Süleymaniye Ktp., Serez, nr. 3933, vr. 60b-66a).

15. Nefsetü’l-masdûr: Hâfız-ı Acem’in başından geçen tuhaf bir gönül macerasını hikâye eden eserdir. Âşık Çelebi bunun, o zamana kadar aşk vadisinde yazılmış eserler içinde benzeri nadir görülebilecek bir özellikte olduğunu ifade etmektedir (Kılıç 2010: 606).

16. Zafernâme Tercümesi: Şerefeddin Ali Yezdî’nin Timur hakkında sanatlı bir üslûpla yazdığı Farsça eserinin Türkçe’ye tercümesidir. Âşık Çelebi’nin, adını Tevârîh-i Timur diye gösterdiği tercümeyi Mecdî Timurnâme olarak zikreder. (Kılıç 2010: 606, Özcan 1989: 451).

17. Menâkıb-ı Ali bin Ebû Tâlib: Âşık Çelebi, Hz. Ali’nin menkıbelerini bir araya getirdiğini söylediği eserin adını Hz. Ali’nin unvanlarından biri olan Ebû Türâb’a izâfeten Şâhnâme-i Ebû Turâbî olarak verir (Kılıç 2010: 606, Akün 1997: 83).

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Akün, Ömer Faruk (1997). "Hâfız-ı Acem". İslam Ansiklopedisi. C. 15. İstanbul: TDV Yay. 80-83.

Balcı, Rüştü (hzl.) (2013). Kâtip Çelebi, Keşfü’z-Zunûn. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.

Bursalı Mehmed Tâhir (1333). Osmanlı Müellifleri. İstanbul: Matbaa-i Âmire.

Canım, Rıdvan (hzl.) (2000). Latîfî, Tezkiretü'ş-Şuarâ ve Tabsıratü'n-Nuzemâ. Ankara: AKM Yay.

Hüseyin Hüsâmeddin (1330). Amasya Tarihi. C. 3. İstanbul: Hikmet Matbaa-yı İslâmiyesi. 

İsen, Mustafa (hzl.) (1998). Sehî Bey Tezkiresi Heşt-Behişt. Ankara: Akçağ Yay.

Kayabaşı, Bekir (hzl.) (1997). Kafzâde Fâizi’nin Zübdetü’l-Eş’âr’ı. Malatya:İnönü Üniversitesi SBE, Doktora Tezi.

Kılıç, Filiz (hzl.) (2010). Âşık Çelebi, Meşâirü'ş-Şuarâ. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yay.

Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma‘u’n-Nezâ’ir (İnceleme - Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10721,edirneli-nazmi-mecmaun-nezairpdf.pdf?0

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatçı (hzl.) (2001). Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî. Ankara: Bizim Büro Yay.

M. Şemseddin Sami (1306-16/1889-93). Kâmûsü'l-Alam. C. I-VI. İstanbul.

Solmaz, Süleyman (hzl.) (2009). Gülşen-i Şu’arâ (Bağdatlı Ahdî). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10730,aggpdf.pdf?0

Sungurhan-Eyduran, Aysun (hzl.) (2009). Kınalızâde Hasan Çelebi,Tezkiretü'ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10739,tsmetinbpdf.pdf?0

Sungurhan-Eyduran, Aysun (hzl.) (2008). Beyânî,Tezkiretü'ş-Şu’arâ. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10733,metinpdf.pdf?0

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. KADRİ HÜSNÜ YILMAZ
Yayın Tarihi: 10.12.2014
Güncelleme Tarihi: 01.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

‘İzz ü nâz ile hırâm itdükçe cânânum benüm

Güvleyüp ol dem ayagına akar cânum benüm

Ârzû-yı vuslat öldürdi helâk itdi kuluñ

Hey terahhüm vaktidür devletlü sultânum benüm

‘Âşık-ı şûrîdeyem câm-ı mahabbet mestiyem

Hâlüme şâhid yiter çâk-i girîbânum benüm

Zehr-i hecrüñ yutmışam nûş-ı lebüñ emsem buyur

Hokka-ı la’lüñdedür âhir bu dermânum benüm

Nazmuma ger zerrece ragbet kıla Hâfız nigâr

Gün gibi şöhret bula bu tâze dîvânum benüm 

(Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma‘u’n-Nezâ’ir (İnceleme - Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10721,edirneli-nazmi-mecmaun-nezairpdf.pdf?0. 1670.)

Gazel

Niçün beñzedeyüm sen mâha ben şem’-i şebistânı

Ne cânible añam la’lüñ var iken âb-ı hayvânı

Güzellik resm ü âyînin güzeller senden ögrensün

Süvâr-ı esb-i nâz ol gir senüñdür hüsn meydânı

Nedür bu hüsn ü bu sûret nedür bu hulk u bu fıtnat

Temâşâ eyleyen gelsün perî şeklinde insânı

Gözüm nûrı nigârumsın derûn-ı cândadur mihrüñ

Nice cândan sakınmayam seni a cânumuñ cânı

Cemâl-i dil-rübâlardur bizüm makbûlümüz Hâfız

Bu üslûb üzre gelmiş hep tuyanlar tarz-ı ‘irfânı 

(Köksal, M. Fatih (hzl.) (2012). Edirneli Nazmî, Mecma‘u’n-Nezâ’ir (İnceleme - Tenkitli Metin). http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10721,edirneli-nazmi-mecmaun-nezairpdf.pdf?0. 2852.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SARFÎd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2MUHİBBÎd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3RÂZÎ, Acem Mehmed Çelebid. ? - ö. Nisan 1658Doğum YeriGörüntüle
4KADRÎ, Abdülkâdir, Şeyhülislâm Abdülkâdir Efendid. 1480 - ö. 1551 ?Ölüm YılıGörüntüle
5BİHÂRÎd. ? - ö. 1551-52Ölüm YılıGörüntüle
6BAHÂRÎd. 1492/93 ? - ö. 1551/52Ölüm YılıGörüntüle
7ZARÎF, Abdülkâdir Zarîf Efendid. ? - ö. 1766-1767MeslekGörüntüle
8CÂMÎ, Ahmed Câmî Efendi, İstanbullud. ? - ö. 1853MeslekGörüntüle
9İZZET, Ahmed Efendid. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
10TÂCÎd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11HÜMÂYÎd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12FEHMÎd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13KANBER ABDALd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
14MÜDRİKd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
15KIVÂMÎ, KIVÂMÎ BEYd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle