ŞEMSÎ HAYAL, Leblebici Baba, Süleyman

(d. 1221/1806 - ö. 1294/1877)
tekke şairi
(Tekke / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Leblebici Baba adıyla tanınmasına rağmen asıl adı Süleyman'dır. 1806 senesinde Erzincan merkez Zekkiğ (Değirmenköy) köyünde doğmuştur. Abdurrahman Efendi'nin oğludur (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi 1990: 267). 1918 senesine kadar Müslümanlarla Hıristiyanların müşterek yaşadıkları bu köyün 1516'da 13.000, 1520'de 15.431 ve 1591 senesinde de 90.000 akçe gelir kaydetmiş olması buranın günümüzde olduğu gibi daha önceki asırlar içerisinde de büyük bir tarımsal potansiyele sahip bulunduğunu göstermektedir. Bu nedenle şairin bir çiftçi ailesinin çocuğu olduğuna hükmedilebilir (www.sufiforum.com).

Leblebici Baba'nın kaç çocuğunun olduğu bilinmemekle beraber, Abdullah adında bir oğlundan bahsedilmektedir Süleyman Efendi ümmidir. Her ne kadar köyündeki sıbyan mektebine devam etmiş ise de bitirememiştir. İyi bir tasavvuf kültürüne sahip olduğu ve özel bir eğitimden geçtiği şiirlerinden anlaşılmaktadır. Hocalarının kim olduğu, kimden veya kimlerden feyz aldığı, Erzincan şehir merkezine ne zaman naklettiği, leblebicilik mesleğinin babasından kendisine intikal edip etmediği belli değildir. Ancak Erzincan şehir merkezinde bir dükkânının bulunduğu ve burada leblebicilikle iştigal ettiği, geçimini bu yolla yani ticaretle sağladığı, bu yüzden “leblebici baba” olarak şöhret kazandığı bilinmektedir. Hayyat Vehbî mahlasıyla şiirler söyleyen Terzi Baba'ya, dolayısıyla Nakşibendi tarikatına intisap etmezden önce, başka bir tarikatla bağlantısının olup olmadığı tespit edilememiştir. Fakat büyük bir ihtimalle, girdiği ilk tarikat Nakşibendi ve mürşidi de Terzi Baba'dır. Çünkü şiirlerinde sitayişle ondan bahsetmektedir ve başka bir tarikatla ilişkisinin olduğuna dair herhangi bir beyanı yoktur (www.sufiforum.com). Terzi Baba, 1848 yılında vefat ettiği zaman Süleyman Efendi 42 yaşındadır. Ona intisap ettiği tarih ve dolayısıyla kaç yaşında mürit olduğu bilinmemektedir. Ancak, onun çocukluk yıllarını bir kenara bıraktığımız zaman bu intisabın muhtemelen 1820 senesinden sonraki bir tarihte gerçekleşmiş olabileceğini söylememizde bir sakınca olmasa gerektir. Mürşidine intisabından sonra bir cezbe devresi geçirmiş, bu hâlinden bahsedilirken "delilik zamanım" diyerek bir anlamda gençlik çağındaki ahvalini tarif ettiği gibi, bir süre Terzi Baba'dan ve tasavvuftan uzak kaldığı günlerin üzüntüsünü, pişmanlığını dile getirmiş olmalıdır.

Hayatını, bed aleme, mürşidine ve tasavvufa vakfeden Süleyman Efendi, ömrünün sonlarına doğru gözlerini kaybetmiş ve neticede 1294/1877 senesinin Ramazan ayında ve Kadir Gecesi'nde ikamet ettiği Gerekgerek mahallesindeki evinde vefat etmiştir. Kabri Terzi Baba mezarlığında olup, girişe göre sağ tarafta kalan ağaçlık alan içerisindedir. Mezar taşında; "Hüvel Hallaku'l Bâki Gavsu'l vasilin Şeyh Muhammed el Hayyat Vehbi el üveysi Kaddesallahu Teâla Sırrahu'l Aziz Efendimizin bazı ahval-ı gaybiyelerinin tercümanı Leblebici Baba eş-Şeyh Süleyman Şemsi Hayal Hazretlerinin ruh-ı ervahları içün Fatiha" Sene: 1294 yazısı okunmaktadır.

Kendisi okur yazar olmadığı için şiirlerinin bir kitapta toplanması için, dostlarından Hilmi Efendi'ye ricada bulunarak şiirlerinin bir divanda toplanmasını talep etmiştir. Kendisi gibi şair olan bu zat, olayı şu mısralarla dile getirmektedir: “Bu ülfetler muhabbetler arasında hemin Baba ederdi. Bu hakıykat sözlerinden remzile iyma dedim, ey Şeyh-i kâmil bu kelâmın cem-ü tertibet dede, yazmak, okumak bilmezem ben söylerim amma dedim, ahbabların yazmasına sarfeylesün himmet” Hilmi Efendi'nin gayretleriyle bir araya getirilen bütün şiirleri yine bizzat Süleyman Efendi'nin kendisi tarafından Tuhfetü'l Uşşak adını verdiği bir kitapta toplanmıştır. Bu kitap, 1863/64 senelerinde hazırlanmış olmasına rağmen, ne yazık ki onun vefatından sonra yani 20 Sefer 1296 (16 Şubat 1879) tarihinde ve Bab-ı Ser Askeri'de Ceride-i Askeriye matbaasında basılmıştır. 121 şiirlerinde "Şems-i Hayal (Hayal Güneşi), Hayali Şems-Hayal-Şems ve Hayali Şems-i Nakşi" gibi mahlasları kullanmıştır. Tasavvufi deyişlerinin yanı sıra beğenmediği hususlar için de manzum hicivleri de vardır. Şiirlerinde arı bir ifade kullanmış, hem divan edebiyatı, hem de halk edebiyatı nazım şekillerini tercih etmiştir. Divan edebiyatı nazım şekillerinden en çok gazeli, daha sonra murabba-muhammes-kaside ve müstezadı, Halk Edebiyatından da koşma türünü kullanmıştır. Yine şiirlerinde aruz ve millî hece veznini kullanmış, hece vezninden en çok (6-5) veznine yer vermiştir. Genellikle tam kafiye üzerinde durmuş, yarım ve zengin kafiyeye de rastlanmaktadır. Yine şiirlerinde mecaz-teşbih-istiare-teşhis-tenasüb-telmih gibi sanatlara rastlamak mümkündür.

Kaynakça

http://www.sufiforum.com/viewtopic.php?f=40&t=1399 [erişim tarihi: 30 Ocak 2015].

“Şemsî Hayal, Leblebici Baba” (1990). Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 8. İstanbul: Dergâh Yay. 267.



 

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ DİLEK TÜRKYILMAZ
Yayın Tarihi: 03.03.2015
Güncelleme Tarihi: 11.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Münacaat

Şems-i Hayaliyim Hayyat'a erdim
Hazret-i beytinin silkine girdim
Vücudum bin gözdür Mevlâmı gördük
O feyz-i rahmanı saçup giderim.

Koğanımız hikmet, balımız kudret
İlâhi ver bize hayırlı nimet
Vatanım Erzincan menendi cennet
Duaya durmuşlar el bizim içün.

Bize cevreyledi bu zalim felek
Kimi çuha giyer kimi şal yelek
Kimisi tef çalar, kimi dünbelek
Boynu buruk duruşuma ne dersin?

Vehbi Hayyat beni terbiye etti
Kendisi üveysin izine gitti
Hızır ile İlyas elimden tuttu
Hayat suyun buluşuma ne dersin?

Terzi Baba'nın vefatıyla adeta yıkılan Leblebici Baba, büyük üzüntüsünü şu dörtlükleriyle dile getirmektedir:

Mersiye

Bilmem nedir benim ah-u efganım
Feryadımdan cümle cihan ağladı
Bekaya göçmüştür ol şeyh-i şah'ım
Uçtu bülbül hep gülistan ağladı

Gönderdi hafızı çekti alemi
Urdu yüreğime derd ile gamı
Bütün ihvanlara verin selâmı
Bizim içün cümle insan ağladı

Tasavvuf mülkinin Kenzil Miftahı
Beni burda koydu eylerim ahı
Gitti elden gitti erenler şâhı
Tükendi çaremiz derman ağladı

Hakkın kudret eli geldi yetişti
Aldılar ruhunu seyrana geçti
Yandı pervane şamadan ağladı

Müridlerin boynu buruk dolanır
Dökülür gözyaşı yerler sulanır
Dökmüş allarını kara bağlanır
Ecel dermanından Lokman ağladı

Vardım hanesine boştur kafesi
Gelmez gülistandan bülbülün sesi
Geydim karaları tuttum hem yası
Bir ben değil cümle ihvan ağladı

Gördüm yetim kaldı körpe kuzular
Her birisi dertli dertli sızılar
Kara bahtımızda budur yazılar
Ehl-i beyti cümle nisvan ağladı

Emir-i Hak bu imiş ne gelür elden
Çekelim tevhidi can-ü gönülden
Tomurlar ayrıldı ol gonca gülden
Melâikle arş-ı Rahman ağladı

Arşın direğidir Gavs-ı âzamı
Destinde içürdü âb-ı zemzemi
Asrında görmedim imam âzamı
Çar mezhebde ehl-i iman ağladı

http://www.sufiforum.com/viewtopic.php?f=40&t=1399 [erişim tarihi: 30 Ocak 2015].
 


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1FAKİR EDNAd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2NURİd. ? - ö. 1910-1915 (?)Doğum YeriGörüntüle
3NİYAZİ ECEd. 20.02.1955 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4ÇAVUŞ-ZÂDE, Hâcı Hâlid Fâhir Efendid. 1806-1807 - ö. 1847\'den sonraDoğum YılıGörüntüle
5VAHDÎ, Mahmûd Vahdîd. 1806 - ö. 1892Doğum YılıGörüntüle
6ÂRİFd. 1806 - ö. 1863Doğum YılıGörüntüle
7RÂSİHd. ? - ö. 1877Ölüm YılıGörüntüle
8MUSTAFÂ VEHBÎ, İmâm-zâded. ? - ö. 1877Ölüm YılıGörüntüle
9HÜSNÎ PAŞA, Hüseyin Hüsnî Paşad. ? - ö. 1877Ölüm YılıGörüntüle
10ŞERİFÎ, Tekirdağlıd. ? - ö. 1863/1864Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11FEDÂÎ, Mahmudd. 1810\'lar - ö. 1866Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12KARA DEDEMd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13FERŞAD/FERŞADZADE, Ferşad İbrahim Hakkıd. 1866 - ö. 03.09.1929Madde AdıGörüntüle
14NUTKÎ, ALİ DEDEd. 27 Temmuz 1762 - ö. 11 Ağustos 1804Madde AdıGörüntüle
15ŞEFÎK, Recâî-zâde İbrâhîmd. 1808 - ö. 1856Madde AdıGörüntüle