Rıfat Ilgaz

Mehmet Rıfat
(d. 7 Mayıs 1911 / ö. 7 Temmuz 1993)
Şair, Yazar, Eğitimci, Gazeteci
(Yeni Edebiyat / 20. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Rıfat Ilgaz, nüfus kaydına göre 7 Mayıs 1911’de, annesinden aldığı bilgiye göre de Şubat 1910’da bir salı günü Kastamonu’nun Cide ilçesinde dünyaya geldi. Hüseyin Vehbi Bey ile Fatma Hanım’ın yedinci ve son çocuğu olan Mehmet Rıfat, Bartın nüfusuna kayıtlıdır. Ilgaz, baba tarafının kaptanlık yapan denizci bir aile olduğunu ve kaptan olan büyük babasının Sivastopol’dan geldiğini söyler. 1865’te Bartın’da doğan ve 1928’de Terme’de hayata gözlerini yuman babası Hüseyin Vehbi Bey önce gemicilik ve gemi kâtipliği işini yürütür, daha sonra da Düyûn-ı Umûmiye memurluğu yaparak bu kurumdan emekli olur. Annesi Fatma Hanım ise Bartın’da “Agalar” diye bilinen bir ailenin kızıdır. 1870’te Bartın’da dünyaya gelen Fatma Hanım 1952'de Tosya’daki oğlunun yanında vefat eder. Mehmet Rıfat henüz beş altı yaşlarındayken okula verilir. Altı yıllık ilkokulun beş yılını Cide’de, kalan bir yılını da Terme’de okuyarak tamamlar. Ortaokula Kastamonu’daki ablasının yanında başlar. Ilgaz’ın çocukluğu I. Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı’nın acıları, yoksulluğu içinde geçer. 1928’de babasının ölümü malî durumlarında büyük bir sarsıntı oluşturduğu için yatılı olarak eğitim veren Kastamonu Muallim Mektebi’ne geçmek zorunda kalır (bk. Bezirci 1992: 14-28).

1930’da Muallim Mektebi’ni bitirdikten sonra Bolu’ya, Bolu Maarif Müdürlüğü tarafından da Gerede’ye atanır. 1931’de Gerede’de ilkokul öğretmeni olarak göreve başlar. Gerede’den, Akçakoca’ya, Akçakoca’dan da Hendek ve Düzce arasında bir köy olan Gümüşova bucağına tayin edilir.

Rıfat Ilgaz, ilk evliliğini 1931’de Gerede’de ilkokul öğretmenliği yaptığı yıl öğretmen arkadaşı Nuriye Hanım’la yapar. 1932’de Gönül adını verdikleri bir kızları olur. 1933’te askere alınır ve bu dönemde eşinden de ayrılır. 1934’te ilkokul öğretmeni olarak çalışırken soyadı almayana maaş verilmeyeceğinin söylenmesi üzerine, alacakları soyadına karar verebilmek için Tosya’daki ağabeyi ile iletişim kurmaya çalışır. Bu çaba sonuç vermeyince kararı tek başına verir ve o zamana kadar nüfus tezkeresinde "Paçacıoğlu diğer mahdumu Mehmet Rıfat" yazılı adı Mehmet Rıfat Ilgaz olur. Öğretmenliğini, sanatını, edebiyatını Kastamonu’da kazandığına inanan sanatçı, bu şehri simgeleyen bir adı kendisine soyadı olarak seçer (bk. Saydur 1998: 32-33).

Ilgaz, 1936’da girdiği Gazi Eğitim Enstitüsü’nden 1938’de mezun olur ve Adapazarı’na Türkçe öğretmeni olarak atanır. Bu dönemde ömür boyu rahatsızlığını çekeceği vereme yakalanmıştır. Adapazarı’ndaki görevine başlar ama rahatsızlığı ağırlaştığı için İstanbul’da Yakacık Sanatoryumu’na tedavi görmek üzere yatar (Bezirci 1992: 30). Böylece, Türkçe öğretmenliğiyle birlikte verem tedavisi de başlamış olur. Aynı döneme denk düşen II. Dünya Savaşı’nın yokluk yılları iyileşme sürecini de olumsuz etkilemektedir.

Hastalığının tedavisi için İstanbul’a tayinini ister ve 1939 Ekim ayında Karagümrük Ortaokulu’nda göreve başlar. Bu arada ikinci evliliğini Şubat 1939’da öğretmen Rikkat Hanım’la yapar. Ilgaz’ın bu evliliğinden iki çocuğu olur. Oğlu Aydın 1940’ta, kızı Yıldız ise 1946’da dünyaya gelir (Saydur 1998: 38).

İstanbul Nişantaşı Ortaokulu’unda Türkçe öğretmeni olarak görev yaparken basılan Sınıf (1944) adlı ikinci şiir kitabı yüzünden tutuklanır ve yargılanma sonucunda bilirkişi raporuna göre kitabında suç bulunmadığı halde 10 Ağustos 1944’te altı ay hüküm giyer. Kasım ayının 24’ünde cezasını bitirip çıktığında ne öğretmenliği ne sağlığı ne de İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde başladığı öğrenciliği kalmıştır. Bu dönemde işine gidemediği için istifa etmiş sayılan Ilgaz, 1946 Kasım ayı başında Yozgat Boğazlıyan Ortaokulu’na yeniden atanırsa da Haziran 1947’de Millî Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlik görevine son verilir. Yaşadığı sıkıntılar evliliğini de olumsuz etkiler ve 1949’da Rikkat Hanım’la anlaşmalı olarak ayrılırlar (Bezirci 1992: 40-46).

Rıfat Ilgaz öğretmenlikten uzaklaştırıldıktan sonra çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazarak, basın işçiliği yaparak geçinmeye çalışır. 1942’de A. Kadir ve Faruk Toprak’la Yürüyüş dergisinin kadrosunda yer alır. 29 Ekim 1948-30 Ocak 1949 tarihleri arasında Marko Paşa dergisinin sorumlu müdürlüğünü üstlenir. Bu dergide çıkan bazı yazılar dolayısıyla 5 yıl, 5 ay, 25 gün mahkûmiyetine karar verilir ancak 1950’de cezası “Af Kanunu” kapsamına girdiği için ertelenir (Bezirci 1992: 44). Adembaba adlı mizah dergisinde çıkan bir yazısı ile Devam adlı şiir kitabı yüzünden de iki kere daha hakkında dava açılır fakat hüküm giymez.

Rıfat Ilgaz 1954 yılında çocukluk aşkı Fikret Hanım’la İstanbul’da karşılaşır ve on dört gün süren üçüncü evliliğini onunla yapar. Dördüncü eşi ise Doktor Günseli Koptagel’dir. 1965’te tanışır, 1966’da evlenir, 1969’da da ayrılırlar. Hemen bir yıl sonra beşinci evliliğini yazar Afet Ilgaz (Muhteremoğlu) ile yapar. 1971'de kızları Defne dünyaya gelir. 1974’ten itibaren eşinden ayrı yaşayan Ilgaz son evliliğini de 1990’da bitirir (bk. Bezirci 1992: 49-51).

1971’de çıkarılan Gelecek adlı derginin kadrosu içindedir. Dergide Ilgaz'la birlikte Ercüment Behzat, A. Kadir, Fahir Önger, Hasan Hüseyin, Bedrettin Cömert, Asım Bezirci, Metin İlkin, Aydın Hatipoğlu ve Tekin Sönmez gibi isimler yer almaktadır. Uzun ömürlü olmayan dergi altı sayı sonra sıkıyönetimce kapatılır.

1959’da bir arkadaşıyla kurduğu “Gar Yayınları”ndan sonra 1971’de de “Sınıf Yayınları”nı kurarak eserlerini basar. Bu dönemde çeşitli gazete ve dergilerde yazmayı ve çalışmayı sürdürür. 1974 yılında Yenigün gazetesindeki görevini emekli olarak sonlandırır, ardından 1975’te İstanbul’dan ayrılarak Cide’ye yerleşir. Cide’deyken 1981’e kadar Cide Postası ve Bartın gazetesinde köşe yazıları yazmaya devam eder. 12 Eylül 1980 askerî darbesinin yaşandığı dönemde Cide’dedir. Darbenin akabinde tutuklanır ve on yedi günlük tutukluluk süresini hastalığı nedeniyle Ballıdağ Sanatoryumu’nda geçirir (bk. Ilgaz 2000: 83).

Bu dönemde sık sık rahatsızlanan Ilgaz bir yandan hastalığıyla mücadele ederken bir yandan da söyleşilere, kitap fuarlarına, kendisi için yapılan özel toplantılara katılmayı ve yazmayı sürdürür. 7 Temmuz 1993’te akciğer embolisinden hayatını kaybeden Rıfat Ilgaz, 8 Temmuz günü Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilir.

Toplumcu gerçekçi sanat anlayışının önemli isimlerinden biri olarak gösterilen Rıfat Ilgaz, sanat yolculuğuna bireysel duyarlılıkla kaleme aldığı şiirlerle başlar. 1940’lardan itibaren de toplumu ve toplumun meselelerini ele alan toplumcu sanat anlayışına yönelir. Yazarlık yolculuğuna on iki şiir kitabı, on roman, dokuz çocuk romanı, sayısı yirmiyi bulan öykü kitabı, altı oyun, iki anı kitabı sığdıran Ilgaz, köşe yazılarını da iki kitapta bir araya getirir.

Rıfat Ilgaz’ın edebiyata olan ilgisi daha ortaokul yıllarında iyi bir okuyucu olarak başlar ve bu ilgi kısa sürede önce şiir, devamında da roman yazmaya doğru evrilir. Türkçe öğretmeni şair Zeki Ömer Defne’nin de yönlendirmesiyle şiirler kaleme alan Ilgaz’ın yayımlanan ilk şiiri 6 Temmuz 1927’de kaleme aldığı “Sevgilimin Mezarında” başlığını taşır. 27 Temmuz 1927’de Kastamonu’nun yerel gazetesi Nazikter’de çıkan bu şiirden sonra aynı gazetenin “Her Hafta Bir Çiçek” başlıklı sütununda şiirlerine yer verilir. Bu dönemde yayımlanmak üzere Açıksöz, Güzel İnebolu, Güzel Tosya gazetelerine de şiirler göndermektedir.(bk. Bezirci 1992: 22).

1936’da Gazi Terbiye’ye girdikten sonra şiirlerini Varlık ve Çığır gibi dergilere gönderir. Ulus gazetesinin eki Sanat’ın kapağında yer alan “Çatlayan mahfaza, açılan kapı/Sonra güne doğru kanatlanan kuş” dizelerinden de anlaşılacağı üzere şair ilk dönem şiirlerinde sembolizmin tesiri altındadır (bk. Saydur 1998: 35). Baudelaire, Verlaine, Faruk Nafiz, Ahmet Kutsi, Necip Fazıl, Ahmet Muhip ve Halit Fahri gibi şairlerden etkilenmiş olmasını her sanatçının başlangıçta kendine ustalar aramasına ve onların sanatını kendine örnek almasına bağlayan Ilgaz, bu nedenle ilk dönem şiirlerinde sembolist şairlerin de tesiriyle kapalı, sanatlı bir söyleyişe yönelir ve öğretmenlik yıllarına kadar bu tür şiirler kaleme almaya devam eder (bk. Hazer 2010: 30-31).

1939’da İstanbul’a gelişiyle sanat anlayışı değişmeye başlar. Bu değişimde İkinci Dünya Savaşı’nın yaşattığı olumsuzluklar kadar, çalışan insanları ve onların gerçekliğini fark etmiş olması da etkilidir. Artık edebiyatın başta hayatı yansıtması gerektiğine inanmaktadır. Süs ve sanat yapma endişesi taşımadan yazdığı şiirlerinde şairanelikten uzaklaştığı gibi yapay yöntemler olarak gördüğü ölçü, biçim ve biçem arayışlarını da bir kenara bırakır. Ilgaz, toplumcu anlayışla yazdığı şiirlerinde yoksul yığınların tarafında yer aldığını ve onlar için yazdığını açıkça ifade etmektedir (Hazer 2010: 33).

Şiir anlayışındaki bu köklü değişimden sonra, Nazım Hikmet’in etkisiyle şiirler kaleme alan “40 Kuşağı" şairleri arasında yer alan Ilgaz, kendi şiir anlayışını kurma başarısı gösterebilmiş bir isim olarak öne çıkmaktadır (Sezer 1989: 21).

"Şairanelikten uzak, mizah ve yergiye yaslanan şiirleri yapı bakımından “Garip şiiri”ne yakın görünse de öz bakımından ondan ayrılırlar. Toplumcu bir kaygı taşıyan ve halktan biri olarak halka yönelen şair, Bezirci’ye göre Orhan Veli şiirindeki Batılı tesirlerden uzak, yerli ve yereldir." (1993: 16) Ilgaz, toplumcu anlayışla yazdığı şiirlerini 1943’te kendi çabalarıyla bastırdığı Yarenlik’te bir araya getirir. 1944 yılının başlarında yayımlanan ikinci şiir kitabı Sınıf ise ancak yirmi beş gün satışta kalır. Sıkıyönetimce toplatılan bu kitap dolayısıyla yaşadığı tutuklama Ilgaz’ın sanatta ve fikirde benimsediği görüşün açık bir biçimde ortaya çıkmasına yol açar. O, artık sosyalist kimliği benimsemiş toplumcu bir şairdir. Sınıf’taki şiirlerde öğrencileri, okul hayatını ve dar gelirli yoksul insanların öykülerini anlatır. 1948’de basılan Yaşadıkça’da verem hastalığı dolayısıyla hastalar, hastahaneler, sosyal yapıdaki bozukluklar ve haksızlıkların anlatıldığı şiirler yer almaktadır. "Bilsem ki, Film, Mangal, Sarı Kâğıt Üstüne, Kara Taş Üstüne" adlı beş bölümden oluşan Devam'ı 1953'te yayımlar (Hazer 2010: 48-49).

Bezirci’nin “şiirsellikten uzak manzum bir mizah hikâyesi olarak değerlendirdiği” (Bezirci 1967: 55) Üsküdar’da Sabah Oldu ise 1954’te yayımlanır. Sekiz yıl aradan sonra 1962’de basılan Soluk Soluğa bir seçkidir. Kitapta Yarenlik, Sınıf, Yaşadıkça ve Üsküdar’da Sabah Oldu’dan seçilmiş şiirlerin dışında yeni kaleme aldığı şiirlere de yer verir. Karakılçık (1968) ve Uzak Değil (1971) ise yine toplumsal içeriklidir.

“12 Mart döneminin etkisinin hissedildiği Güvercinim Uyur mu? (1974) adlı şiir kitabında doğrudan anlatımın çoğunlukla dolaylı anlatıma dönüştüğü, imge ve duygunun ağırlık kazandığı, bununla birlikte, inanç ve düşüncenin kaybolmadığı toplumsal konuların işlendiği şiirler yer almaktadır.” (Bezirci 1992: 100) Ilgaz 1983’te yayımladığı Kulağımız Kirişte’de “talimleri, barok çiçekleri, biledinleri, sarı yazmalıları, denizcileri, balıkçıları ile Cide’nin son elli altmış yıllık toplumsal serüvenini, savaşlar içindeki yoklukları, geleceğe umutla bakışını, itişkenliklerini, bu koşullar içinde doğup büyüyen, gelişen insanların ortaklaşa toplumsal kaderini, yorulmazlığını dile getirdiğini ifade eder.” (Bezirci 1992: 113).

1937-1983 arasında yazdığı şiirleri Bütün Şiirleri’nde bir araya gelir. Bu derlemede şairin hayat hikâyesine, edebiyatçı ve eleştirmenlerin Ilgaz’a ilişkin değerlendirmelerine de yer verilir. Ocak Katırı Alagöz ise yayımlanan son şiir kitabı olarak 1987’de okuruyla buluşur ve aynı yıl “Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü”nü kazanır. Ölümünden sonra da Ilgaz’ın adına “Kastamonu Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü” ile “Rıfat Ilgaz Öykü Ödülü” düzenlenmeye başlanır. Toplumcu söylemin etkisiyle giderek öyküsel özellikler kazanan şiirlerinde anlatımı ironi, hiciv ve mizahla güçlendiren ve izleksel olarak da sosyal yapıdaki bozukluğa, adaletsizliğe yer veren şairin, çoğunlukla emeğiyle geçinmeye çalışan yoksul insanları şiire taşıdığı söylenebilir.

Rıfat Ilgaz’ın roman ve öykü ile tanışması ise Sınıf adlı şiir kitabının neden olduğu tutuklama ve öğretmenlik görevinden uzaklaştırılmasıyla olur. Başlarda geçimini sağlamak amacıyla edebiyat dergilerine yazdığı mizah yüklü öyküler kısa sürede bir mizah ustası olarak tanınmasını sağlar. Bu dizi yazılardan biri, daha sonraları roman formunda yayımlanan Hababam Sınıfı’dır. 1957’de Dolmuş dergisinde “Stepne” takma adıyla yazdığı kısa öyküler bir araya getirilerek 1959’da Hababam Sınıfı adıyla basılır. 1962’de kendi imkânlarıyla Kesmeli Bunları, Nerede O Eski Usturalar ve Saksağanın Kuyruğu adlı üç öykü kitabı çıkarır. 1965’te yayımlanan Geçmişe Mazi ve Şevket Ustanın Kedisi ise Hababam Sınıfı gibi daha önce çeşitli dergilerde yayımlanmış olan mizah öykülerinden oluşurlar (Hazer 2010: 40).

Ilgaz’ın sayısı yirmiyi aşan öykü kitabında yer alan öyküleri de genel olarak mizah ve yergi ağırlıklıdır. Toplumcu bir dikkatle kaleme alınan öykülerde sosyal hayatta yaşanan aksaklıklar ve bozukluklar dile getirilir. Öykü kitaplarının çoğu daha önce yayımlanmış öykülere yeni eklenen öykülerden oluşur. 1957’de yayımlanan Radarın Anahtarı’nı sırasıyla Don Kişot İstanbul’da, Kesmeli Bunları, Nerede O Eski Usturalar, Saksağanın Kuyruğu, Şevket Ustanın Kedisi, Geçmişe Mazi, Garibin Horuzu, Altın Ekicisi, Palavra, Tuh Sana, Çatal Matal Kaç Çatal, Bunadı Bu Adam, Keş, Al Atını, Hababam Sınıfı Baskında, Rüşvetin Alamancası, Çalış Osman Çiftlik Senin, Sosyal Kadınlar Partisi, Şeker Kutusu ve Dördüncü Bölük adlı öykü kitapları takip eder. Konusunu ve kişilerini hayattan alan öykülerde, toplumun bütün kesimlerinden insanlara yer veren yazar, öykü kişilerinin daha çok komik ve göze batan taraflarını öne çıkarır (Bk. Hazer 2010: 55).

Yazarın toplumsal duyarlılıkla kaleme aldığı romanlarında yapısal olarak iki yöntemden yararlandığı görülmektedir: Birinci grupta klasik roman anlatımıyla kaleme alınmış olan Karadeniz’in Kıyıcığında (1969), Yıldız Karayel (1981), Karartma Geceleri (1974) ve Sarı Yazma (1976) yer alırken; ikinci grup olarak sayılabilecek olan Hababam Sınıfı (1957), Meşrutiyet Kıraathanesi (1974), Bizim Koğuş (Pijamalılar) (1959) gibi romanları ise bazı ortak belirleyicilerden -mekân, kişiler gibi- hareketle yarı bağımsız hikâyelerden oluşurlar. Bu romanlar ya ortak mekânın ortadan kaldırılması ya kişilerin hepsinin veya birinin bu mekândan ayrılışı ile son bulur (Hazer 2011: 139). “Mizah yanı ağır basan ikinci gruptaki romanlar disiplinli bir yapıya ve bütünlüğe sahip olmaktan çok, bir dizi mizah öyküsünün peş peşe bağlanmasından oluşmuş gibidir. Bölümler bağımsız birer öykü gibi gelişip çoğunlukla vurgulu bir sonla biter. Bütünlüğü, olayların geçtiği yer ve tanıdık kişiler sağlar.” (Dölek 1991: 42).

Yanlış eğitim anlayışının eleştirildiği Hababam Sınıfı’nda olay örgüsünü öğrencilerle öğretmenler, öğrencilerle öğrenciler arasındaki ilişkiler ağı belirler. Romanda 1950’lerin İstanbul’unda parasız yatılı bir okulda, yoksul ailelerden gelen bir grup lise öğrencisinin, iki eğitim-öğretim yılı içinde kendi aralarında ve öğretmenleriyle yaşadıkları olayların hikâyesi anlatılır. Hababam Sınıfı İcraatın İçinde ise Hababam Sınıfı’nın devamı olarak 1987’de yayımlanır.

Hababam Sınıfı, Bizim Koğuş (Pijamalılar) ve Meşrutiyet Kıraathanesi gibi küçük öykülerden oluşan romanlarda anlatım tutumunu belirleyen mizahtır. Ilgaz, “mizah yoluyla okuyucuyu uyuşturup yatıştırmayı değil, tedirgin etmeyi istediğini söyleyerek bu tür mizahın, olumsuz olayları, yararsız kişileri, görüşleri konu edinip izleyene olumlunun, yararlının, doğru davranışın ve sağlam tutumun ne olduğunu gösterdiğini belirtir” (Dölek 1991: 41).

Klasik kurguyla kaleme alınan Karadeniz’in Kıyıcığında romanında Bolu’nun Akçakoca kasabasında, kasaba insanının günlük hayatı içinde gelişen bir dizi olay; geçim sıkıntısı, toprak sahibi olma arzusu ve bu durumun ortaya çıkardığı çatışmaların yanı sıra trajik sonla biten bir aşk serüveni anlatılmaktadır. Rıfat Ilgaz, Karadeniz’in Kıyıcığında romanında olduğu gibi Yıldız Karayel’de de Karadeniz bölgesinin insanını ve onların ekonomik meselelerini anlatmayı sürdürür. Romanda Karadeniz köylüsünün topraklarını koruma isteği, geçim sıkıntısı, deniz yoluyla yapılan kaçakçılığın gölgesinde gelişen ilişkiler ağı içinde bir genç kızın geleneklere karşı aldığı evlilik kararı ve aşkı anlatılmaktadır. Yıldız Karayel, 1982’de hem Madaralı Roman Ödülü’nü hem de Orhan Kemal Roman Armağanı’nı alır.

Beyaz perdeye de aktarılan Karartma Geceleri’nde toplumcu gerçekçi sanat anlayışını benimsemiş ve bu anlayışa uygun bir şiir kitabı çıkarmış olan bir öğretmenin yaşadıkları anlatılmaktadır. Bu bağlamda eser, yazarın kendi hayatından hareketle kaleme aldığı bir 'özkurmaca'dır.

Sarı Yazma romanında ise yazar-anlatıcının hayatından kesitler sunulur. Cide’ye dönüşle başlayan mazi yolculuğu yazar-anlatıcıyı Kurtuluş Savaşı döneminde geçen çocukluk yıllarına, okul anılarına, öğretmenlik günlerine, 1940’larda yaşadığı işsiz, sıkıntılı döneme ve verem dolayısıyla kaldığı hastanelere kadar götürür.

Ilgaz’ın romanları bir çatışma ekseninde doğup gelişir. Karadeniz’in Kıyıcığında romanında kasabalı-ağa çatışması, Yıldız Karayel’de iki ağanın çıkar çatışmasından doğan köylü-ağa çatışması, Karartma Geceleri’nde birey ve düzen arasındaki ideolojik tutum çatışması romanların gelişme eksenini belirler. Sarı Yazma’nın çıkış kaynağı bir kenara bırakılacak olursa, bu romanın da bir şairin elli yıllık hayat kesitinde yaşadığı değişik boyuttaki çatışmalar üzerine kurulduğu görülür. Meşrutiyet Kıraathanesi’nde düzen ile yoksul yığınlar, Hababam Sınıfı’nda öğrenci ile otorite, Pijamalılar’da ise hasta ile sağlık sistemi arasında gelişen olaylar kurgulanmaktadır.

Ilgaz’ın romanlarının diğer ortak noktası, kurgunun eyleme yaslanmasıdır. Sosyal faydanın öncelendiği romanlarda tarafları; “ezen-ezilen”, “sömüren-sömürülen”, “işçi-patron” karşıtlıklarına göre belirleyen yazar, kurmaca kişiler arasında gelişen çatışmaya odaklanarak olay ağırlıklı metinler kaleme almıştır. Tez unsurunun öne çıktığı bu romanlarda yazarın karakter var etmede de bir tür klişeden yararlandığı görülür. Ezilen ve haksızlığa uğrayan roman kahramanlarının yanında yer alan yazar, olumlu özelliklerle yücelttiği bu kurmaca kişiler aracılığıyla iletilerini sunar. Bu noktada yazarın dikkatinin kurmaca kişiler ve onların ruhsal değişim ve gelişimleri yerine, toplumsal probleme odaklandığı görülmektedir.

Şiirde olduğu gibi kurmaca metinlerini de toplumcu gerçekçi anlayışla kaleme alan yazar, "sosyalizmle sanatı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu, gerçeklik anlayışının da endüstrinin gelişmesiyle ortaya çıkan çelişkilerin var ettiği gerçeklik olduğunu ifade ederek özetle sömürü gerçekçiliğinden hareket ettiğini belirtir." (Uçar 1989: 20 aktaran Hazer 2010: 42) Romanlarında yer alan varlıklı ve yoksul karşıtlığı, "sömüren egemen tarafın karşısında olma isteği, ezilen yoksul yığınları koruma duygusu bu sömürü gerçekçiliği" ile yakından ilişkilidir. Gerçekçi anlayıştan hareketle romanlarını kurguladığını ifade eden yazar, "feodalizmden kapitalizme sıçrama çabasındaki açgözlü ağalara karşı, yoksul köylülerin gerçekten demokratik özlemlerini dile getir(ebilmek) için (Timur 2002: 364) romanlar kaleme alır. “Ilgaz’ı roman, şiir gibi edebi türlerde eser vermek için harekete geçiren itici güç; içinde yaşadığı toplumda gördüğü sosyal adaletsizliğe, cahilliğe, geriliğe, egemen sınıfın yoksul yığınları ezmesine duyduğu tepkidir. Sanatını topluma hizmet etmek için kullanan yazar, kurmaca metinler aracılığıyla ezilen sınıfları uyarmak, olumsuzlukları göstermek istemiştir. Ilgaz’a göre, sanatçının öncelikle toplumsal bir görevi vardır ve sanat toplum için yapılmalıdır. Bu bağlamda, yazarın roman aracılığıyla okura şu iletiyi vermek istediği anlaşılmaktadır: ‘İçinde yer alınan toplumsal düzen adil değildir. Bu nedenle bütün olumsuzluklardan, haksızlıklardan ve eşitsizlikten bir an önce kurtulmalıyız. Böyle bir amacı gerçekleştirebilmek için de bu yönde çaba harcayabilecek bireylere ihtiyacımız vardır. Ancak bu yolla özlem duyduğumuz hür ve adil bir dünyaya kavuşabiliriz.’ İfade edilmeye çalışılan değerlendirme, romanlarının yazılış gayesini de açıklamaktadır. Ilgaz, söz konusu ideali gerçekleştirebilmek için roman aracılığıyla okura örnek modelini sunar.” (Hazer 2011: 138).

Romanlarında yer alan olumlu tipi çocukların dünyasına da taşır. 1970’lerin sonlarına doğru, toplumcu duyarlılıktan hareketle yılların kendisine kazandırdığı deneyimleri ve on beş yılı bulan öğretmenlik tecrübesini çocuk okuyucu ile paylaşmak ister. Çünkü toplumsal yapıda görmeyi arzu ettiği olumlu değişikliğin ilk basamağında toplumcu düşüncenin ışığında yetiştirilen çocuklar vardır. Romanların olumlu kahramanı olan çocukların özgür, sorumluluğunun bilincinde, haksızlıklara boyun eğmeyen ve dayanışma içinde olan tipler olmaları dikkat çekicidir. Ilgaz’ın olumlu çocuk tipi, aciz ve duyarsız olmadığı gibi yaşadığı problemlere çözüm üretebilecek yetkinliktedir. Toplam beş ayrı kitaptan oluşan Bacaksız Bahri’nin başından geçenleri anlatan dizi romanların yanında, Apartıman Çocukları, Halime Kaptan, Cankurtaran Yılmaz, Kumdan Betona, Küçükçekmece Okyanusu ve Öksüz Civciv adlı romanlarında kurmaca dünyanın merkezinde yer alan çocuklar pek çok açıdan okura örnek olabilecek kişilerdir. Yazar, kurmaca tipler aracılığıyla okura; sevgi, kardeşlik, barış, paylaşım, yardımlaşma, inanç, kararlılık, azim gibi temel ve değişmez pek çok doğruyu verme çabasındadır.

Üç bölüm on iki tablodan oluşan Abbas Yolagiden (1967) adlı tiyatro oyunu dışında Hababam Sınıfı, Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı, Hababam Sınıfı Baskında, Hababam Sınıfı Uyanıyor adlı eserleri Hababam Sınıfı’ndan üretilmiş oyunlardır. Yazar, Yokuş Yukarı ile Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra'da ise hatıralarına yer verir.

Şiirde olduğu gibi nesir sahasında kaleme aldığı eserlerinde de sade, açık ve akıcı bir dil kullanan yazar, konuşma dilinin canlılığını ve yalınlığını yakalayarak sanatlı söyleyişten özellikle kaçınır. Eserlerinde dramatik olanı yumuşatarak, samimi, içten ve iyimser bir tavırla kaleme alan Ilgaz, toplumcu gerçekçi sanat anlayışı içinde özgün bir yere sahiptir. Sanatını adadığı sosyal sınıfın problemlerini öne çıkaran temalar kadar, anlatım tutumundaki mizah ve ironiyle de kendinden sonra gelen toplumcu kuşak üzerinde etkili olmuştur.

Kaynakça

Bezirci, Asım (1967). “Rıfat Ilgaz ”. Papirüs. S. 19. s. 49-55.

Bezirci, Asım (1992). Rıfat Ilgaz. İstanbul: Çınar Yayınları.

Bezirci, Asım (1993). “Rıfat Ilgaz ve Şiiri ”. Çağdaş Türk Dili. S. 67. s. 16-19.

Dölek, Sulhi (1989). “ Mizahın ve Hayatın Ustası”. Varlık. S. 979. s. 27-28.

Dölek, Sulhi (1991). “Çalış Usta, Yarınlar Senin!”. Varlık. S. 1011. s. 41-42.

Hazer, Gülsemin (2010). Rıfat Ilgaz'ın Romanları Üzerine Bir İnceleme. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları.

Hazer, Gülsemin (2011). “Rıfat Ilgaz'ın Romanları Üzerine Bir Değerlendirme”. Rıfat Ilgaz (Ed. Sevengül Sönmez). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. s. 137-160.

Ilgaz, Rıfat (1996). Yokuş Yukarı. İstanbul: Çınar Yayınları.

Ilgaz, Rıfat (2000). Kırk Yıl Önce, Kırk Yıl Sonra. İstanbul: Çınar Yayınları.

Kabacalı, Alpay (1993). Edebiyatımızın Koca Çınarı Rıfat Ilgaz. İstanbul: Tüm Fuarcılık Yapım A. Ş. Yay.

Necatigil, Behçet (2000). Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü. İstanbul: Varlık Yayınları.

Oktay, Ahmet (2000). Toplumcu Gerçekçiliğin Kaynakları. İstanbul: Tümzamanlar Yayınları.

Öztorun, Hüseyin (1997). Şair Olarak Rıfat Ilgaz, Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

Saydur, Mehmet (1998). Dünden Bugüne Rıfat Ilgaz-Biz de Yaşadık. İstanbul: Çınar Yayınları.

Sezer, Sennur (1989). “Rıfat Ilgaz’ın Şiiri, Hüzün ve Alay”.Varlık. S. 979. s. 21-22.

Sezer, Sennur (1991). “Rıfat Ilgaz’ın Şiiri ve Romanı”. Varlık. S. 1011. s. 38-40.

Timur, Taner (2002), Osmanlı Türk Romanında Tarih, Toplum, Kimlik. İstanbul: İmge Yayınları.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DOÇ. DR. GÜLSEMİN HAZER
Yayın Tarihi: 31.08.2019
Güncelleme Tarihi: 12.11.2020

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
YarenlikSebat Matbaası / İstanbul1943Şiir
SınıfDevrim Kitapevi / İstanbul1944Şiir
YaşadıkçaÇopuroğlu Matbaası / İstanbul1948Şiir
DevamGüre Yayınları, Kutulmuş Matbaası / İstanbul1953Şiir
Üsküdar'da Sabah OlduTan Matbaası / İstanbul1954Şiir
Radarın AnahtarıDüşün Yayınevi / İstanbul1957Hikâye
Don Kişot İstanbul'daÖzal Matbaası / İstanbul1957Hikâye
Hababam SınıfıDolmuş Mizah Yay. / İst.1957Roman
Bizim KoğuşGar Yay. / İst.1959Roman
Soluk SoluğaTan Matbaası / İstanbul1962Şiir
Kesmeli BunlarıTan Matbaası / İstanbul1962Hikâye
Nerede O Eski UsturalarTan Matbaası / İstanbul1962Hikâye
Saksağanın KuyruğuTan Matbaası / İstanbul1962Hikâye
Şevket Ustanın KedisiHüsnütabiat Matbaası / İstanbul1965Hikâye
Geçmişe MaziTan Matbaası / İst.1965Hikâye
Karadeniz'in KıyıcığındaTürkiye Basımevi / İst.1965Tiyatro
KarakılçıkÖncü Kitapevi / İstanbul1969Şiir
Garibin HorozuÖncü Kitabevi / İst.1969Hikâye
Karadeniz'in KıyıcığındaCem Yayınevi / İst.1969Roman
Uzak DeğilMay yay. / İstanbul1971Şiir
Hababam Sınıfı Sınıfta KaldıOsmanbey Matbaası / İst.1971Tiyatro
Altın EkicisiYelken Matbaası / İst.1972Hikâye
PalavraSınıf Yay. / İstanbul1972Hikâye
Tuh SanaSınıf yay. / İst.1972Hikâye
Hababam Sınıfı BaskındaSınıf Yay. / İst.1972Hikâye
Hababam Sınıfı UyanıyorSınıf Yay. / İst.1972Hikâye
Halime KaptanSınıf Yay. / İst.1972Roman
Hababam Sınıfı Sınıfta KaldıSınıf Yay. / İst.1973Hikâye
Güvercinim Uyur mu?Doyuran Matbaası / İstanbul1974Şiir
Meşrutiyet KıraathanesiDoyuran Matb. / İst.1974Roman
Karartma GeceleriYeni Gün Matb. / İst.1974Roman
Kumdan BetonaArkadaş Kitaplar / İst.1976Roman
Sarı YazmaAltın Kitaplar / İst.1976Roman
Bacaksız Kamyon SürücüsüArkadaş Kitaplar / İst.1977Roman
Öksüz CİvcivOkul Sesi Yay. / İst.1979Roman
Cankurtaran YılmazKültür Bakanlığı Yay. / Ankara1979Roman
Bacaksız OkuldaArkadaş Kitaplar / İst.1980Roman
Bacaksız Tatil KöyündeArkadaş Kitaplar / İst.1980Roman
Bacaksız Sigara KaçakçısıArkadaş Kitaplar / İst.1980Roman
Bacaksız Paralı AtletArkadaş Kitaplar / İst.1980Roman
Yıldız KarayelTomurcuk Basımevi / İst.1981Roman
Rüşvetin AlamancasıYalçın Yay. / İstanbul1982Hikâye
Yokuş YukarıAdam Yayıncılık / İst.1982Hatıra
Kulağımız KirişteYelken Matbaası / İstanbul1983Şiir
Çalış Osman Çiftlik SeninÇınar Yay. / İst.1983Hikâye
Sosyal Kadınlar PartisiÇınar Yay. / İst.1983Hikâye
Küçük Çekmece OkyanusuÇınar Yay. / İst.1983Roman
Apartıman ÇocuklarıÇınar Yay. / İst.1984Roman
Nerede KalmıştıkÇınar Yay. / İst.1984Fıkra
Cart CurtÇınar Yay. / İst.1984Fıkra
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl SonraÇınar Yay. / İst.1986Hatıra
Ocak Katırı AlagözÖzal Matbaası / İstanbul1987Şiir
Hababam Sınıfı İcraatın İçindeÇınar Yay. / İst.1987Roman
Şeker KutusuÇınar Yay. / İst.1990Hikâye
Dördüncü BölükÇınar Yay. / İst.1992Hikâye
Hababam Sınıfı? / İst.?Tiyatro
Hababam Sınıfı Uyanıyor? / İst.?Tiyatro
Hababam Sınıfı Baskında? / İst.?Tiyatro

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1FERÎDE HANIM, Bahâr-zâded. 1837 - ö. 1903Doğum YeriGörüntüle
2Suat Baturd. 10 Eylül 1957 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3Hakkı Kamil Beşed. 1899 - ö. 15 Ocak 1982Doğum YeriGörüntüle
4İSMAİL TOPRAKd. 1911 - ö. 1977Doğum YılıGörüntüle
5Hafız Kâmil Kıdeyşd. 1911 - ö. 4 Ocak 1980Doğum YılıGörüntüle
6REMZİ/ŞİNEKLİ, Hüseyin Remzi Abbasoğlud. 1911 - ö. 07.05.1979Doğum YılıGörüntüle
7Abbas Zamanovd. 10 Ekim 1911 - ö. 1 Nisan 1993Ölüm YılıGörüntüle
8COPCU, Mehmet Tokmand. 1921 - ö. 23.12.1993Ölüm YılıGörüntüle
9NOKSANÎ, Ahmet Turan Ünald. 1917 - ö. 12.06.1993Ölüm YılıGörüntüle
10Bahtiyar Asland. 15 Nisan 1971 - ö. ?MeslekGörüntüle
11Ali Kemal Sen'and. 1960 - ö. ?MeslekGörüntüle
12Azize Emremd. 1910 - ö. ?MeslekGörüntüle
13Cengizhan Orakçıd. 27 Ağustos 1965 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Mustafa Güçlüd. 1976 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Oya Uysald. 24 Mayıs 1952 - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Hüseyin Rıfat (Işıl)d. 1878 - ö. 24 Şubat 1954Madde AdıGörüntüle
17Mehmet Yardımcıd. 08 Ağustos 1945 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18Mehmet Açard. 17 Mayıs 1963 - ö. ?Madde AdıGörüntüle