RIZÂYÎ, Mehmed Ali Çelebi

(d. 1001/1592 - ö. 1039/1629)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Mehmed Ali’dir. Kimi kaynaklarda yalnız "Ali" olarak geçmektedir (Çaldak 1997: 450; Coşkun 1985: 71; Kayabaşı 1997: 310). Rıza tezkiresinde, Şeyhülislam Yahya' ya yakınlığı sebebiyle "Hısım Alî Çelebi" olarak meşhur olduğu kaydedilmiştir (Zavotçu 2009: 158). 1001/1592 yılında doğmuştur. “Rızâ” kelimesi doğum yılına işaret eder. Şairin doğum yeri olarak bazı kaynaklarda Amasya (Tuman 2001: 359; Bursalı Mehmed Tâhir 2000: 425), bazılarında ise İstanbul yazmaktadır (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi 1996: 330). Rızâyî, tümü ilmî ve idarî görevlerde bulunmuş olan “Bayramzâdeler” ailesine mensuptur. Dedesi, meşhur Bayramzâde Şeyhülislâm Zekeriyâ Efendi ve annesi de yine Bayramzâde soyundan olan Şeyhülislâm Yahyâ Efendi’nin kız kardeşidir (Kayabaşı 1997: 310; Çaldak 1997: 450). Babası, Biber Mehmed Efendi’dir ve Konya kadısı olduğu sırada vefat etmiştir. Tuman, Sicill-i Osmânî’de babasının adının Pîr Hasan Efendi olarak geçmesinin yanlış olduğuna dikkat çekmiştir (2001: 359; Mehmed Süreyyâ 1996: 1392). Babasının ölümünden sonra Şeyhülislam Yahya, yeğeninin tahsiliyle bizzat ilgilenmiş, onu yetiştirmiş ve yüksek mevkilere gelmesini sağlamıştır (Çaldak 1997: 450; Atâyî 1268’den aktaran Topçu 1997: 1-2). 1017/1608-9’da, dayısı Şeyhülislâm Yahyâ’dan mülâzım olarak ilmiye mesleğine atılmış ve otuz akçe ile müderris olarak görev yapmaya başlamıştır. Bu sıralarda, kardeşi İsmail Efendi ile birlikte defalarca Mısır’a gitmiş ve Arap ulemasıyla temaslarda bulunmuştur. 1026/1617’de dedesi Şeyhülislâm Zekeriyâ Efendi medresesine müderris olmuş ve sonrasında aynı yıl içinde Sinan Paşa Dârü’l-Hadîs'ine geçmiştir. 1031’de Hasekî ve Üsküdar Valide medreselerinde, 1034’te de Süleymaniye medresesinde müderrislik yapmıştır. 1035 senesinde Selanik kadısı olmuştur. 1036’da buradaki görevinden azledildikten sonra Bâkîzâde Şeyhî Çelebi yerine tekrar Selanik kadılığı yapmıştır. 1037’de Galata kadılığına terfi etmiş ve 1038’de vefat eden Ahmed Efendi yerine Mısır kadılığına tayin edilmiştir. Mısır’a gittiğinde zaten hasta olan Rızâyî, henüz otuz sekiz yaşındayken,1039 yılının Muharrem ayında (1629/Ağustos-Eylül) Kahire’de vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir (Bursalı Mehmed Tâhir 2000: 425; Tuman 2001: 359; Mehmed Süreyyâ 1996: 1392). Kimi kaynaklarda ölüm yılı 1041/1631-32 olarak geçmektedir (Zavotçu 2009: 159). Ölümüne; dayısı Şeyhülislâm Yahyâ “Âh vâh Rızâyî”, Selânikli Es’ad “Rızâyî eyvâ” ve Nev’îzâde Atâyî;
Yakdı derûnı dâg-ı firâkı Rızâyînün
Yaş dökmek ile olmadı hâsılı firâg-ı dil
Bu zahm-ı hûn-feşânla ağladı
Dindi ‘Atâyî mevtine târih
dâg-ı dil
kıt’asıyla “Dâg-ı dil” tarihlerini söylemişlerdir (Tuman 2001: 359; Topçu 1997: 3).

 

Üç adet eseri bulunmaktadır:

1. Dîvân: On beş yazma nüshanın tümü incelenerek hazırlanan yüksek lisans tezine göre dîvânda; yirmi bir kaside, iki yüz on dokuz gazel, on üç ruba’î, sekiz kıt’a ve kırk altı müfred bulunmaktadır (Zor 1999: 5). Mecmu’a-i Devâvîn adlı şiir mecmuasında şairin divanında bulunmayan dokuz gazeli daha tespit edilmiştir. Bir kasidesinin eksik dokuz beyti ve iki gazelinin eksik kısımları da yine bu mecmuada yer almaktadır (Gönel vd. 2013: 42). Rızâyî, mahlâsnâmedeki sözlerinden dolayı dayısı Şeyhülislâm Yahyâ'ya kulak verip her sene bir na’t yazmayı ihmal etmemiştir. (Zavotçu 2009: 158; Bursalı Mehmed Tâhir 2000: 425). Bu sebeple divânında yer alan kasidelerin yarısı na'ttır. Atâyî, tezkiresinde bu na'tlardan övgüyle söz etmiştir (Atâyî 1268'den aktaran Topçu 1997: 10-11). Kasidelerinde kullandığı ağır dille âlim kimliğini kolayca hissettirirken, gazellerinde bu yönünü geri plana alarak coşkun bir üslupla daha sade bir dil kullanmıştır (Topçu 1997: 6-8). Tam olarak mutasavvıf bir şair olmasa da gazellerinin konusu genellikle tasavvufî aşktır. Divanını dört nazım şekliye oluşturan şair, en başarılı örnekleri kaside ve gazel şekillerinde vermiştir (Topçu 1997: 17). Eser üzerine iki adet yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (Topçu 1997; Zor 1999).

2. Nakdü’l-Mesâil fî Cevâbi’s-Sâil: Bu eserde şair, Mergânî’nin el-Hidâye ve Hânûtî’nin Fetavâ’l-Hânûtî”sinden seçtiği on adet fetvayı tercüme etmiştir (Bursalı Mehmed Tâhir 2000: 425). Mensurdur.

3. Avdü’ş-Şebâb: Kâtib-i İsfahânî’nin Harîdetü’l-Kasrî ve Cerîdetü’l Ehli’l-Asr ismindeki tarihinin muhtasar tercümesi niteliğindedir (Bursalı Mehmed Tâhir 2000: 425). Mensurdur. Hammer, şairi bu eseriyle devrin en seçkin ulemâsı arasında sayar (Hammer 1993: 266).

Rızâyî’nin kültürlü bir aileden gelmesi ve çok iyi bir eğitimden geçmesi, devrinde ilme düşkünlüğü ile tanınmasını ve çevresinde sevilmesini sağlamıştır. Rızâ, onun kişiliğini tezkiresinde “lâ-nazîr” sıfatıyla övmüştür (Zavotçu 2009: 158). Değerli, fâzıl ve âlim olarak nitelenen şair, ilimle uğraşanları daima korumuş ve gözetmiş, bununla ilgi olarak Nergisî Nihâlistân'ında, şairler de dâhil olmak üzere dönemindeki tanınmış kişilerin çeşitli konularda kendisine fikir danıştıklarından ve bu sayede de çevresinde bir edebî mahfil oluştuğundan bahsederek fâzıl ve kâmilliği yönünden onu "hurşîd-i felek" olarak nitelendirmiştir (Çaldak 1997: 450). Şaire mahlasını Şeyhülislam Yahyâ;
Medh eyle cenâb-ı Mustafâyı / Evlâdını âl-i Murtazâyı
Geldünçü bu teng-nây-ı dehre / Mahlas idegör Alî Rızâyî

mahlasnâmesiyle vermiştir. (Zavotçu 2009: 158; Bursalı Mehmed Tâhir 2000: 425).Şiirleriyle ilgili olarak tezkirelerde “mükemmel, dil-pezîr” sıfatları kullanılmıştır (Zavotçu 2009: 158; Atâyî 1268: 534). Divânında yer alan bir kıt’a’dan devrinin ünlü şairlerinden Sabrî’nin kendisine bir kaside sunduğu anlaşılmaktadır. Bu da şairin devrinde gördüğü değeri göstermektedir. Genç yaşta ölmesine rağmen bir divan oluşturacak kadar şiir yazması onun az zamanda çok yazdığına delildir. Mana inceliği, hayal derinliği ve girift söylem gibi özellikleriyle 17. yüzyıl Türk edebiyatını etkileyen Hint üslubu, şairin şiirlerinde açıkça görülmekte, yine bu üslûbun bir göstergesi olan kendini İran'ın büyük şairleriyle kıyaslama ve onlardan daha yüksek seviyede görme şiirlerinde göze çarpmaktadır. Erken ölümü, Hint üslubunda kendini geliştirmesine fırsat vermemiştir. Bunun yanında aruzu kullanmadaki teknik mükemmelliği, müstensih hataları hariç, hiçbir vezin ve kafiye hatasının olmamasından anlaşılmaktadır (Topçu 1997: 4-6; Gönel vd. 2013: 40).

Tuhfe-i Naili'de sadece Rıza Tezkiresi'nin kaynak olarak gösterilen Rızâyî, Ali Rıza Çelebi'nin de, Mehmed Ali Rızâyî maddesindeki kişiyle aynı kişi olduğu düşünülmektedir.

 

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1998). Mehmed Süreyyâ  Sicill-i Osmânî (Yâhud Tezkîre-i Meşâhir-i Osmânî). C.5. İstanbul: KB-Tarih Vakfı Ortak Yay.

Atâyî (1268). Zeyl-i Şakâyık. İstanbul: Tabhâne-i Âmire. 533.

Bursalı Mehmed Tâhir (2003). Osmânlı Müellifleri. C. 1. Ankara: Bizim Büro Yay. 313.

Coşkun, Ali Osman (hzl.) (1985). Seyrekzâde Mehmet Âsım. Zeyl-i Zübdetül-Eş'âr. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi.

Çaldak, Süleyman (hzl.)(1997). Nergisî ve Nihâlistân’ı. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.

Gönel, Hüseyin ve Ş. Yapıcı (2013). “17. Yüzyıl Divan Şairlerinden Rızâyî’nin Bilinmeyen Gazelleri”. Nevşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2. 38-52.

Hammer, Joseph Von (1993). Büyük Osmanlı Tarihi. C.8. İstanbul Üçdal Neşriyat. 266.

İpekten, Haluk, M. İsen, N. Okçu, R. Toparlı (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: Kültür ve Turizm Bak. Yay. 388.

Kayabaşı, Bekir (hzl.)(1997). Kâf-zâde Fâ’izî’nin Zübdetü’-Eş’ârı. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.

Kurnaz, Cemal ve M. Tatçı (hzl.)(2001). Mehmed Nâil Tuman Tuhfe-i Nâilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.1.Ankara: Bizim Büro Yay. 359.

Topçu, Mümin (hzl.)(1997). Dîvân-ı Rızâyî (Tenkitli Metin). Yüksek Lisans Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.

Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1990). “Rızâî Mehmed Ali Çelebi”. C. 7. İstanbul: Dergâh Yay. 330.

Zavotçu, Gencay (2009). Zehr-i mâr-zâde Seyyid Mehmed Rızâ- Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği ve Tezkiresi. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10746,metinpdf.pdf?0. [erişim tarihi: 07.04.2014]

Zor, Ali (1999). Rızâyî (Mehmed Ali Çelebi) Hayatı, Edebi Kişiliği ve Divan’ının Tenkitli Metni. Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. ASLI GÜRSOY
Yayın Tarihi: 21.02.2014
Güncelleme Tarihi: 26.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Kaside

Recâ-yı lutf iderüz fasl-ı nev-bahâr-ı keremdür

Ki her taraf yine pür-berg-i sebz ü ‘işret ü demdür

Recâ-yı lutf iderüz mevsim-i revâc-ı safâdur

Hasâd-ı her elem ü kaht-ı gam-güsâr-ı sitemdür

Recâ-yı lutf iderüz sûr-i pür-sürûr-ı vefâdur

Dem-i nisâr-ı pey-â-pey zamân-ı feyz-i be-hemdür

Recâ-yı lutf iderüz ‘îd-i devlet-i dil ü cândur

Libâs-ı ‘îd ile etfâle köhne resm-i keremdür

Recâ-yı lutf iderüz sâgar-ı murâd sürülsün

Dem-i neşâta pey-âpey zamân-ı devlet-i Cem’dür

Recâ-yı lutf iderüz her kesüñ murâdı görülsün

Geh-i nisâr u salâ-hânı-i sîmât-ı ni’amdur

Recâ-yı lutf iderüz maslahat ne ise görülsün

Zamân-ı yek-nazar-ı iltifât-ı şâh-ı keremdür

Zamân-ı ‘işret ü âyîn-i şehr-i ‘ayş u safâdur

Dükân-ı sâmi’a âvîzedâr-ı dürr-i ni’amdur

Zamân-ı vefret-i şâdîde kaht-ı Yûsuf añlamaz

Zebân-zed-i şu’arâ şimdi hep hikâyet-i Cem’dür

Zamân-ı midhat-ı cûd u ‘atâ-yı fahr-ı cihândur

Zamân-ı pâk-edâ-yı gınâ-yı fahr-ı ümemdür

Zamân-ı menkabet-i mefhar-ı zemîn ü zamândur

Zamân-ı mahmidet-ı zât-ı pür-sıfât-ı himemdür

Zamân-ı cünbiş-i çapük kümeyt-i kilk-i senâdur

Dem-i sitâyiş-i nâzük-hisâl-ı feyz-i şiyemdür

İmâm-ı saff-ı rüsül muktedâ-yı cümle-i ‘âlem

Nuhust-fıtrat-ı gil evvelîn-i mevce-i yemdür

‘Aceb mi sâye-i lutfına ilticâlar idersem

Huceste-nâm hümâ-himmeti keremde ‘âlemdür

‘Aceb midür kerem ü lutfını recâ eder isem

Penâh-ı ‘âlem ü ‘âlem-penâh-i lutf u keremdür

(Topçu, Mümin (hzl.)(1997). Dîvân-ı Rızâyî (Tenkitli Metin). Yüksek Lisans Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 32).

Gazel


Bu gice la’l-i civânân oldı mengûş-ı kadeh

Duhter-i rezden tehi olmadı âgûş-ı kadeh

Gûşına koymaz sadâ-yı gendi câm-ı pür-habâb

Penbe dâr-ı gaflet olmışdur meğer gûş-ı kadeh

Mest-i ‘aşkuz bâdeyi gizli kapaklı içmezüz

Ayb-pûş olsun mı hîç ‘uşşâka ser-pûş-ı kadeh

Nûş-ı cân oldı gibi ‘aks ile her peymânesi

Sâki-i meh-rû ile itdük gice nûş-ı kadeh

Ey Rızâyî isterüz ‘âlem ola mest-i harâb

Hazz ider ‘âlem yıkılsa mest-i medhûş-ı kadeh

(Topçu, Mümin (hzl.)(1997). Dîvân-ı Rızâyî (Tenkitli Metin). Yüksek Lisans Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 124).

Rubâ’î:
Bir gün dimedi kefümden âzâd olsun

Ben hasta-ı derd-i ‘aşka dil-şâd olsun

Âlemde bizüm kârumuzı âh itdi

Âh eyleyerek felekde ber-bâd olsun

(Topçu, Mümin (hzl.)(1997). Dîvân-ı Rızâyî (Tenkitli Metin). Yüksek Lisans Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 325).


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1FÂ’İZ, Es'ad-zâde Seyyid Abdurrahim Fâ'iz Efendid. ? - ö. 29 Ocak 1726Doğum YeriGörüntüle
2Orhan Seyfi Orhond. 23 Ekim 1890 - ö. 22 Ağustos 1972Doğum YeriGörüntüle
3Berin Taşand. 9 Kasım 1928 - ö. 17 Haziran 2018Doğum YeriGörüntüle
4ÇÂRESİZ, Şeyh İlyas, Sakızlı İlyas Efendid. 1592-93 - ö. 1706-07Doğum YılıGörüntüle
5Azîzî, Karaçelebi-zâde Abdülaziz Efendid. 1592 - ö. 1658Doğum YılıGörüntüle
6ÂDEM DEDEd. 1591-1592 - ö. 1653Doğum YılıGörüntüle
7NESÎBÎ, Seyyid Ahmed Nesîbî Efendid. ? - ö. 1629Ölüm YılıGörüntüle
8ABDÎ, Kınalı-zâde Abdurrahmand. 1582-83 - ö. 1629Ölüm YılıGörüntüle
9ZEYNÎ/ŞÂHÎ, Okçu-zâde Nişancı Mehmed Paşad. 1562-63 - ö. 1629-30Ölüm YılıGörüntüle
10DÎDÂR, Ma'den-emîni-zâde Osman Beyd. ? - ö. 1840-41MeslekGörüntüle
11TAB'Î, Süleyman Tab'î Efendid. ? - ö. 1611-12MeslekGörüntüle
12HÜSEYİN KÂZIM, Kavalalıd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
13SEYDÎ, Zübâb Seyyid Ahmed Efendid. ? - ö. 1684Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14REMZÎ, Âsaf-zâde Remzî Beyd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15AYÂNÎ, Bursalıd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16DERVİŞ AHMED (Devriş Ahmed)d. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17MEHCÛR/MEHCÛRÎ, Şirvânîd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18MA'DEN/KEMÎNE, Adine Muhammedd. 1761 - ö. 1838Madde AdıGörüntüle