Madde Detay
ABDÎ, Himmet-zâde, Şeyh Abdullâh Efendi
(d. 1050/1640 - ö. 1122/1710)
divan-tekke şairi
(Divan-Tekke / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Şeyh Abdullah Efendi adıyla da bilinen Himmet-zâde Abdî, Bayrâmiyye tarikatı şeyhlerinden Himmet Efendi'nin (d. 1026/1617 - ö. 1095/1684) oğludur. Himmet-zâde Abdî, 1050/1640 tarihinde İstanbul'da doğdu. Edebiyatımızda Abdî mahlasıyla başka şairler de eser verdiği için o, babasından dolayı Himmet-zâde adıyla anılır. Şiirlerinde Himmet-zâde, Abdullah, Derviş Abdullah gibi mahlasları kullansa da onun en çok kullandığı ve şöhret kazandığı mahlası Abdî’dir. Abdî, tahsilini babasından almış, Bayrâmiyye tarikatına intisap ederek babasına mürid olmuştur. Tefsir ve hadis ilimlerini tahsil ederek kendisini bu alanlarda yetiştirmiştir. Abdî’nin asıl mesleği vaizliktir. O, 1080/1669 tarihinde Kasımpaşa Camii'ne, on yıldan sonra da Fatih semti civarında bulunan Halil Paşa Camii'ne vaiz oldu. Şehremini Yenibahçe'deki Defterdar İbrahim Efendi Tekkesi şeyhi olan babasının 1095/1684 yılında vefat etmesi üzerine, anılan tekkeye şeyh tâyin edildi. Abdî 1099/1687 yılında hac vazifesini yerine getirmek için Hicaz’a gitti. Hac dönüşünde Sultan Selim Camii Cuma vaizliği görevine getirildi, böylece Selâtîn camii kürsü şeyhleri silsilesine girmiş oldu. 1694'te Fatih Camii vaizliği görevine getirildi. Bu görevdeyken Sultan II. Mustafa'nın 1109/1697'daki Avusturya seferine ordu vaizi göreviyle katıldı. Abdî, Viyana bozgunu günlerinde devrin padişahı IV. Mehmed'i halkın gözü önünde muâheze etmesiyle de tanınmıştır. Davutpaşa Camii'nde padişahın da hazır bulunduğu bir cuma günü kürsüye çıkan Abdî Efendi, “Gerçi padişahlar ava gidegelmiştir, ancak şimdi zamanı değildir.” diyerek sultanı halka şikâyet etmiştir. Ömrünün son demlerinde Beyazıt Camii ve Süleymaniye Camii vaizliği görevlerini yapan Himmet-zâde Abdî, 26 Şevval 1122/18 Aralık 1710 tarihinde vefat etti. Sâmî Mustafa Efendi'nin “Kürsî-i Adni makâm eyledi Himmet-zâde” mısraı vefatına tarihtir. Himmet-zâde Abdî, Üsküdar'daki Bezci-zâde Tekkesi'nde babasının kabri yanına defnedildi. Daha sonra kabri Küçük Selimiye Çiçekçi Camii haziresine nakledildi. Abdüssamed ve Abdüşşekur adlı iki oğlu da şiir yazmış ve devrin tanınmış şâirleri arasına girmişlerdir. Abdî’nin vefatından sonra Abdüssamed, tekkeye şeyh tayin edilmiştir.
Abdî'nin eserleri, bulundukları kütüphaneler ve kayıt numaraları şöyledir:
1-Dîvân: Millî Kütüphane Yz. A 2835 numarada bulunan Abdî'nin bu dîvânında sadece kaside biçiminde yazdığı şiirler yer almaktadır. Şiirleri elif bâ sırasına göre sıralamış ve bütün şiirleri na‘t türünde yazmıştır. Eser kayıtlarda dîvân olarak geçmektedir. Süleymaniye Ktp. Yazma Bağışlar Bl, 2063 numaradaki nüshası mürettep olarak sıralanmıştır. Her harften gazel yazılmıştır. Gazelden başka, tarih ve muamma gibi nazım şekilleri ile şiirler vardır. Süleymaniye Ktp., Haşim Ef. Bl., 15., İ.Ü. Ktp. TY 5537/6 numaralı nüshalarda ise bazı şiirler eksik olmakla beraber eser mürettep olarak hazırlanmış ve Millî Kütüphane Yz. A 2835 nüshasındaki bazı kasidelere de yer verilmiştir. Eser hakkında bir mezuniyet tezi bulunmaktadır (Bayram 1997).
2-Na‘t-ı Şerîf: Nurosmaniye Ktp. 403 numarada yer alan bu eser sadece bir kasideden ibarettir. Bu kaside de Millî Kütüphane Yz. A 2835 nüshasında yer almaktadır.
3-Kasîde-i İlmiye Şerhi: Süleymaniye Ktp. Aşir 428; Süleymaniye Ktp. Laleli 731 numarada yer alan şairin bu eseri İranlı şair Urfî'nin şiirlerine yazdığı şerh mahiyetindedir.
4-Na‘t-ı Şerîf şerhi: Süleymaniye Ktp. Aşir 428; Süleymaniye Ktp. Raşid Ef. 813 numaralı nüshaları olan bu eser İranlı şair Urfî'nin şiirlerine yazdığı şerh mahiyetindedir.
5-Şerh-i Kasîde-i Kışmiriye: Süleymaniye Ktp. Aşir 428; Süleymaniye Ktp. Laleli 731 numaralardaki bu eser İranlı şâir Urfî'nin şiirlerine yazdığı şerh mahiyetindedir.
6-Şerhu Kasîdeti't-Tevhîd: Süleymaniye Ktp. Aşir 428; Süleymaniye Ktp. Laleli 731 numaralı nüshaları olan bu eser İranlı şâir Urfî'nin şiirlerine yazdığı şerh mahiyetindedir.
7- Kasîde-i Nevrûziyye Şerhi: Süleymaniye Ktp. Laleli 731; Süleymaniye Ktp. Raşid Ef.813; Süleymaniye Ktp.Aşir 428 numaralarında yer alan eser İranlı şair Urfî'nin şiirlerine yazdığı şerh mahiyetindedir.
8-Gencîne-i İ’câz: Hazret-i Muhammed’in hayatını anlatan siyer türünde mesnevi nazım şekli ile yazılmış bir eserdir. Şair, eserin 42. beytinde mahlasını “Himmet-zâde” olarak kullanmıştır. Yapı Kredi Ktp. 15894; Süleymaniye Ktp. Raşid Ef.836; İ.Ü. Merkez Ktp. Ty. 633; Arkeoloji Müzesi Ktp. El yazmaları 228’de nüshaları bulunmaktadır. Eser üzerine bir yüksek lisans tezi yapılmıştır (Bayram 2000).
9-Hazret-i Ali Medhiyesinin Şerhi: Süleymaniye Ktp. Laleli 731: Şâirin bu eseri İranlı şair Urfî'nin şiirlerine yazdığı şerh mahiyetindedir.
10-Şerh-i Ba‘zı Kasâ'id-i Urfi: Süleymaniye Ktp. Laleli 518 numaralı iki nüshası olan eser İranlı şâir Urfî'nin bazı kasidelerine yazdığı şerh mahiyetindedir.
11-Dîvân-ı Lugaz: Topkapı Sarayı Ktp. 1050 numarad bulunan eser on varak civarındadır. Eser çeşitli lugaz ve muammaları ihtiva etmektedir.
Abdî, Osmanlı Devleti'nin duraklama ve gerileme devirlerini görmüş, o yıllardaki ihtişamı ve kayıpları bir arada yaşamıştır. Abdî'nin yaşadığı yıllarda İstanbul bir kültür, sanat ve edebiyat merkeziydi. Padişahlar ve devlet erkânı sanatkârları koruyup gözetiyor ve kendileri de bir sanatla meşgul oluyorlardı. Böyle bir muhitte Abdî, bir mutasavvıf şair olarak yetişti. Eğitiminde ve aldığı tasavvuf terbiyesinde önemli rolü olan babasının, şairlik hususunda da oğlunu etkilediği kesindir. Bayramilik ve Halvetilik'ten özellikler taşıyan Himmetilik kolunun şeyhi olan Himmet-zâde Abdî'nin bütün şiirleri sofîyânedir. Himmet Efendi, oğlu Abdî ve onun oğulları Abdussamed ve Abduşşekûr’un hepsi şairdir ve de Bayramilik ve Himmetilikle ilgili şiirler yazmışlardır.
Abdî’nin şiirlerinde sakin, duru bir tasavvufi söyleyiş vardır. Onda, bazı mutasavvıf şairlerde görüldüğü gibi bir coşkunluğa, heyecana rastlanmaz. Hatta bazı şiirleri insanlara tebliğ ve tarikata davet mahiyetindedir. Şiirlerinde işlediği konuların başında Allah ve Peygamber sevgisi gelir. Şiirlerinde, o devirde konuşulan Türkçe'yi kullanan Abdî'nin, sanatkârlık göstermek için farklı bir üslupla yazdığı herhangi bir şiirine rastlanmaz. Amacı anlatmak ve anlaşılmaktır. Bu doğrultuda, te'lif eserlerinin yanında tercüme eserleri de mevcuttur. Abdî, devrinin ve yaşadığı muhit olan İstanbul'un şiir anlayışına uyarak tasavvufi şiirlerini aruz vezniyle ve divan edebiyatı nazım şekilleri ile yazmıştır. Şairin, zaman zaman zevkli söyleyişleri ifade eden beyitlerinin yanında manzume olmaktan öteye geçemeyen şiirleri de vardır. Şiirlerinde bazen aruz hatalarına rastlanır. Nazım şekillerinden daha çok gazel ve kasideyi kullanmıştır. Gencîne-i İ‘câz isimli eserini ise mesnevi tarzında kaleme alınmıştır. Abdî öncelikle bir mutasavvıf ve bir tarikat şeyhi olarak tanınmış, bunun yanında yazdığı şiirlerle tasavvufi edebiyata yeni eserler kazandırmıştır. Şairin İstanbul ve Ankara kütüphanelerinde birçok yazma eseri bulunmaktadır. Bu eserlerden çoğu manzum te'lif eser, bazıları da tercüme eserlerdir. Abdî'nin ayrıca bir Tezkire-i Şu‘arâ yazdığından bahsediliyorsa da günümüze kadar bu eser tespit edilememiştir. Abdî'nin tercüme eserlerinin çoğu Örfî'nin eserlerinin tercümesidir. Abdî, güzel sanatlardan hat sanatı ve musiki ile meşgul olmuştur. Hat üstatlarından Hafız Osman’dan icazet almış, sülüs ve nesih yazmada üstat kabul edilmiştir. Abdî’nin bestelerinin olduğu söylenmekte ise de günümüze kadar bunların notaları bulunamamıştır.
Kaynakça
Arslan, Mehmed (hzl.) (1994). Mehmed Sirâceddîn, Mecma‘-ı Şu‘arâ ve Tezkire-i Udebâ. Sivas: yyy.
Bayram, Ömer (2000). Himmetzâde Abdî ve Gencîne-i İ’câz İsimli Mesnevîsi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Fatih Üniversitesi.
Bayramoğlu, Fuat (1989). Hacı Bayram-ı Velî, Yaşamı, Soyu, Vakfı. C.1. Ankara: TTK Yay.
Bayramoğlu, Fuat; Nihat Azamat (1992). “Bayramiyye”. İslâm Ansiklopedisi. C. 5. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 269-273.
Bursalı Mehmed Tâhir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. 2. İstanbul: yyy.
Cebecioğlu, Ethem (1994). Hacı Bayram Veli. Ankara: TDV Yay.
Ergun, Sadeddin Nüzhet (1935). Türk Şâirleri. C. 1. İstanbul: yyy.
Gül, Halim (1999). “Cerîde-i Sûfiyye'de Hocazâde Ahmed Hilmi Bey'in Bazı Sûfî Biyografileri”. Tasavvuf Dergisi 1 (1):107-120.
Müstakîm-zâde Süleyman Sa’deddin (1928). Tuhfe-i Hattâtîn. (nşr. İbnülemin Mahmut Kemal). İstanbul: yyy.
Özcan, Nuri (1988). “Abdi, Himmetzâde”. İslâm Ansiklopedisi. C.1. İstanbul: TDV Yay. 74.
Suyolcuzâde Mehmed Necîb (1942). Devhatü'l-Küttâb. (nşr. Kilisli Muallim Rıfat). İstanbul: yyy.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ÖMER BAYRAMYayın Tarihi: 20.09.2013Güncelleme Tarihi: 21.04.2022Eserlerinden Örnekler
Siyer türünde yazılmış olan Gencîne-i İ’câz adlı mesneviden örnek beyitler:
Der-‘alâmât-ı Şeb-i Mevlîd-i Û
Cedd-i hazret dir idi gâhîce
Beyti tavâf eyler idüm ol gice
Eyledi secde zi-behr-i ta‘zîm
Ka‘be ber-tavf-ı makâm-ı İbrâhîm
Beytden geldi sadâ-yı tekbîr
Şöyle kim cânuma itdi te’sîr
Dahi beyt itdi bu gûne âvâz
Beni tathîr ide sâhib-i i‘câz
Kesr olup bende olan bu bütler
Halk-ı Mevlâ'ya ta‘abbüd ideler
Bulmamışken bu sadâlar itmâm
Yüzleri üstine düşdi esnâm
Hubel'e bakdum o şekl-i menhûs
Depesi üstüne oldı menkûs
Oldı mengûşe-i gûşum bu sadâ
Geldi dünyâya Muhammed hâlâ
Eyledüm ‘azm-i reh-i semt-i Safâ
Zannum ol var o tarafda gavgâ
Cem‘ olup bir yere cümle kuşlar
Gûyiyâ hazretini alkışlar
Tarf-ı Âmine'ye itdüm tek u pû
Dürr-i mes‘ûdını gördim kaplu
Hâneden itdi bana istikbâl
Kulti yâ Âminetü keyfe'l-hâl
Didi kim dogdı egerçi ol nûr
İçerü girmege yokdur destûr
Kalmadı görmege dilde sabır
Görmege rûyunı hânım talabir
Sille-i seyf eyledüm ibrâm-ı duhûl
Geldi bir kimse bana virmedi yol
Tîg-i der-dest idi rûyunda nikâb
Tündi vü suhti ile virdi cevâb
Geri dur hâneden ey pîr-i kühen
Giremezsin iki üç gün katlan
Hazreti görmege geldi züvvâr
Ya‘ni ashâb-ı semâ her kim var
İdicek bana bu gûne hiddet
Dilimi çâk ide yazdı heybet
Ric‘at itdikde kapudan nâçâr
Eyledüm halka çü kasd-ı ahbâr
Lerzeden olmadı âsûde tenüm
Oldı dem-beste se-rûze dehenüm
Böyle nakl itdi o pîr-i bâ-kâm
Rabbenâ salli ‘ala'l-hayru'l-enâm
Bayram, Ömer (2000). Himmetzâde Abdî ve Gencîne-i İ’câz İsimli Mesnevîsi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Fatih Üniversitesi. 31-34.
Dîvân
Kasîde
Ey velvele-engîz-i dil-i saf-ı dalâlet
Vey hâne-ber-endâz taleb-kâr-ı ‘adâvet
A‘dân olamaz rezmde hâşâ ki mu‘âdil
Ey lücce-i mevc-i û ve bî-ka‘r-ı celâdet
Râm itmedi mi hazretüne şîr-i hudâyı
Ol zât-ı şerîfüñde olan fart-ı mehâbet
Sad-pâre ider cismini hâr-ı eleminden
Kuh-sârı yerinden koparur böyle şecâ‘et
Dehşetle ruhhâm olmaya mı lücce-i pinhân
Âb itmeye mi senge bu ifrât-ı dalâlet
Zinhâr muhabbetle olur münşerihü's-sadr
Çâk eyledi cismini meh idüp emre itâ‘et
Pervâneye şem‘-i ruhun olmaya mı hurşîd
Pür-tal‘at olan rûyunı ol gördügi sâ‘et
Tûbâ-yı hudâ anun içün eyledi a‘lâ
Hengâm-ı kudümüñde şehâ itdi ikâmet
Hep hizmetüni sâdık olan zâtlar eyler
Hîç dâder-i ma‘nâya olsun mı isâ’et
Ol dergeh-i vâlâmıza kec nâzar; idenler
Lâyıkdur olurlarsa da mensûb-ı ihânet
Lâzım mı ‘avârızla ola tâli‘-i menhûs
Hod zât-ı hilâfet ehline yitmez mi şe’âmet
Hasmunda ‘ukûf itse bulur emn ü emânı
Dergâh-ı felek-rütbededür öyle selâmet
Bu dergeh o dergâhladur bunda hidîvâ
Görmez hele hîç rûy-ı necât ehl-i cinâyet
Hîç kâbil-i imkân ola mı ’izzet-i şânı
Eşcâr ile ahcâr ide hakkında şehâdet
Zâtunla şeref buldı benî nev‘-i beşer hep
Ey zîb-i deh-taht-geh-i mülk-i risâlet
Tugyânla târ u zecr ile münhadim olmaz
Dînünle fenâ menzili kim buldı ‘imâret
Ferdâ olalı reşk-i derûn-ı heme ümmet
Ey ümmete lütufla hulâsa iden kefâlet
Ger izn-i hudâ ile salâ-yı kerem itsen
Lutfuñ heme mahlûka şehâ ide kifâyet
Her vech ile tahlîs olur mücrimi düşvâr
Dâmânına el urmadadur bunda zerâfet
Sen olmasan olmazdı cihân mülki hidîvâ
Ey ‘aniye-i kevn ü eyâ hatm-i risâlet
Çün vahy-i ilâhî ola dürri kelimâtun
Var nokta-i lafzunda hezârân isâbet
Hüsnile müsellemdür egerçi meh-i Ken‘an
Gâlibdür ana vech-i cemîlündeki hâlet
Ey nükte-i der-nagme-serâ-yı ene emlâh
Hatm oldı vücûdunda letâfetle melâhet
Şermende-i keff-i keremündür yem-i pür-cûşiş
Ey merdüm-i çeşm-i heme ashâb-ı sehâvet
Bî-rûh olur elbetde yine zâtuna nisbet
Bir sûrete girseydi eger şahs-ı necâbet
Sen esdakısun va‘dü'l-eltâf-ı ‘atânun
Tâ rûz-ı ezel nâmuña munzam emânet
Besdür şeref-i zât-ı kemâlât-ı mahallün
Vasf eylemege sen şeh-i vassâfa ne hâcet
Efkârumı her lahza idüp vasfuna tevcîh
Memnûn olurum na‘t-ı şerîfünle be-gâyet
Ol bezme ki yâd olmaya evsâfun ‘abesdür
Meclis-geh-i ‘uşşâka virür na‘tı letâfet
Yâd-ı dem-i vaslunla eyâ şâhid-i ma‘nî
Cismüm iderüm bî-siper ü seyl-i nedâmet
Koydum reh-i tahkîki gidüp semt-i mecâza
Yitmez mi bana rûz-ı cezâda bu hacâlet
Uydum heves-i nefs-i siyah-kâre efendüm
‘Özrüm dahî bu vechile bir-gûne kabâhet
Kat‘ itmezem ümmîdimü ammâ keremünden
Dest ü dâmân-ı tû ferdâ-yı kıyâmet
Şûyîde idüp dest-i dili gerd-i sivâdan
Hâhiş-ger-i gayra bana geldi nedâmet
İtdüm hevesüm münhasır vuslat-ı zâtun
Men bûd men zâviye-i teng-i ferâget
Bir bir güneh itmeye mi lütuf o dâver
‘Âsîlere itmekde iken bezl-i şefâ‘et
Olmazsa şifâ-sâz eger merhem-i cûdun
‘Abdî'yi helâk eyledi te’sîr-i cerâhet
Elbetde ider bendesini nâ’il-i matlab
‘Arz itmege hal-i tebâh-encâmı ne hâcet
(Mef‘ûlü Mefâ‘îlü Mefâ‘îlü Fe‘ûlün)
Bayram, Ömer (1997). Himmetzâde Abdî Dîvânı. Mezuniyet Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 11-13.
Kasîde
El-minnetü li-llâh gönül âzâd-ı elemdür
Şâdam ki sitem rû-be-reh-i semt-i ‘ademdür
El-minnetü li-llâh ki rehâ buldı elünden
Şahs-ı elemün dâmen-i dil gayrı negamdur
El-minnetü li-llâh ki bulup ruhsat-ı şâdî
Dil sadme-i zengile gam-ı fark-ı sitemdür
Şâd olmaya mı dil ki koyup ragbet-i câhı
Cârûb-keş-i behnâ-yı ‘adem-sâ-yı haremdür
Şâd olmaya mı dil k'ola vassâfı o şâhun
Bu feyz-i ilâhîye bakılsa ne keremdür
Şâd olmaya mı dil ki ola bende-i fermân
O şâha ki şâh-en-şeh-i erbâb-ı himemdür
Şâd olmaya mı dil ki olup bülbül-i na‘tı
Bu tarzla kim nükte-serâ-yı nagamdur
Ol şâh-ı melâ’ik seyr ü ‘arş mesîre
Hep hayl-i rusül sohbeti sahn-ı haremdür
İmzâ isen ey şeh n'ola imkâna nazarla
Zâtun senün ‘ünvân-ı mesâtîr-i rakamdur
Elfâz-ı müşâbih dü-cihân levh-i kaderde
Ol zat-ı şerîfün ana ma‘nâ-yı ehemdür
Ol bâr-geh-i izze sütûn olmada Tûbâ
Bâl [ü] per-i Cibrîl ise ferş-kademdür
Rûkârî dergeh ola şehîr-i Cibrîl
Lâyık mı ki çârubı diyen saff-ı şeremdür
Hâk-i kademün ey şeh-i levlâk-muhâtab
Tâc-ber-i Kisrâ vü selâtîn-i ‘Acemdür
Ahbâbuna hâk-i kademün mâye-i cândur
A‘dâna da bir vech ile ol mahz-ı keremdür
Hâk-i kademün dâ‘i hasedden dil-i hasmı
Tahlîs-i helâk ile şifâ-sâz-ı veremdür
Hakkâ ki gubâr-ı kademün cân-ı ‘adûya
Kâr eylemede rîze-i elmâs-ı tev’emdür
Hakkâ ki gubâr-ı kademün kuhl-i cilâdur
Ol çeşm-i remed-dâra ki bir katre-i nemdür
Çok mı bu kadar hâssa hâk-i kademün kim
Mahsûd heme dîde-i hûrâ-yı aramdur
Ey şâhid-i ma‘nâ-yı ezel merdüm-i çeşmüm
Hûn-katre-i hicr gele ki gird-âb-ı yemdür
Sun dest-i visâlün beni kurtar bu belâdan
Resmün ki rehâ gerden-i ashâb-ı elemdür
Bir velveledür ‘arsa-geh-i haşr ki ferdâ
Ne kâbil-i ârâm u ne hod menzil-i remdür
Hakkeyle kusûrum hatt-ı âzâd yazısın
Destün ki senün mecma‘-ı şemşîr-i kalemdür
Sad-hâtemi şermende ider ‘aczle dâdun
Cevrile senün zât-ı şeref-dârun ‘alemdür
Sen hâce-i ‘âlemsün eyâ seyyid-i kevneyn
Hâtemüne dinür hâce-i dînâr u diremdür
Sıgmaz dehen-i teng-i sadef-dâruna lü’lü
Dürc-i dehenün bir güher-i dürr-i ne’amdür
Kemterüne lutfun eyâ seyyid-i kevneyn
Feryâd-res-i nâle-i erbâb-ı nedemdür
Mahsûs degül lutfı o sultân-ı ‘atânun
Hod ümmetine şâmil-i ser-cümle ümemdür
Me’yûs olalı ‘aşkı ile kalb-i hazînim
Ne mâyil-i ârâyiş-i Dârâ vü ne Cem'dür
Aşkunla akan katre-i hûnîn-i sirişküm
İmdâd-ı sürh-i ruh-ı nahl-i bakkamdur
Ben bende-i şâh-ı rusulem ekser-i halkun
Yâ bende-i dînâr yâhud ‘abd-i diremdür
Fahr eyler isem her ne kadar bana sezâdur
Memdûhum olan hazret-be-güzîde sitemdür
Evrâk-ı vefâ eylemez dildeki fikre
Yazdum anı ki kâbil-i tesvîd-i rakamdur
Uşşâkına fahr-i rusulün kûy-ı nukâtum
Bir hubb-ı ferah-küster dârû-yı sekamdur
Nazm-ı letafetde benüm râhat-ı cândur
Dârû-yı cevân-kerdî-i erbâb-ı heremdür
Na‘tunda olan nazm-ı safâ-küsterim ey şâh
Hem bâ‘is-i şâdîdür hem dâfi‘-i hemdür
Dil fikret-i na‘tunda senün hâlis-i sâfî
Ne mâyil-i medh ü ne elem-i dîde-i zemdür
Girmezse n‘ola sem‘ine âgâze-i na‘tum
Semi‘-i dil erbâb-ı garaz belki asamdur
Ey ber-endâz-ı me‘âsî be-şefâ‘at
Vey rahm-kon şânun senün kân-ı keremdür
Abdî nice makdûrını sarf itmeye na‘ta
Medhiyle geçen vakt ne hoş vakt ne demdür
Kurtar men-i nâ-çîzi meded-kârlık eyle
Ol günde ki ser-cümle verâ rûy-ı kademdür
Bayram, Ömer (1997). Himmetzâde Abdî Dîvânı. Mezuniyet Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 22-24.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 20.09.2013Güncelleme Tarihi: 21.04.2022Eserlerinden Örnekler
Siyer türünde yazılmış olan Gencîne-i İ’câz adlı mesneviden örnek beyitler:
Der-‘alâmât-ı Şeb-i Mevlîd-i Û
Cedd-i hazret dir idi gâhîce
Beyti tavâf eyler idüm ol gice
Eyledi secde zi-behr-i ta‘zîm
Ka‘be ber-tavf-ı makâm-ı İbrâhîm
Beytden geldi sadâ-yı tekbîr
Şöyle kim cânuma itdi te’sîr
Dahi beyt itdi bu gûne âvâz
Beni tathîr ide sâhib-i i‘câz
Kesr olup bende olan bu bütler
Halk-ı Mevlâ'ya ta‘abbüd ideler
Bulmamışken bu sadâlar itmâm
Yüzleri üstine düşdi esnâm
Hubel'e bakdum o şekl-i menhûs
Depesi üstüne oldı menkûs
Oldı mengûşe-i gûşum bu sadâ
Geldi dünyâya Muhammed hâlâ
Eyledüm ‘azm-i reh-i semt-i Safâ
Zannum ol var o tarafda gavgâ
Cem‘ olup bir yere cümle kuşlar
Gûyiyâ hazretini alkışlar
Tarf-ı Âmine'ye itdüm tek u pû
Dürr-i mes‘ûdını gördim kaplu
Hâneden itdi bana istikbâl
Kulti yâ Âminetü keyfe'l-hâl
Didi kim dogdı egerçi ol nûr
İçerü girmege yokdur destûr
Kalmadı görmege dilde sabır
Görmege rûyunı hânım talabir
Sille-i seyf eyledüm ibrâm-ı duhûl
Geldi bir kimse bana virmedi yol
Tîg-i der-dest idi rûyunda nikâb
Tündi vü suhti ile virdi cevâb
Geri dur hâneden ey pîr-i kühen
Giremezsin iki üç gün katlan
Hazreti görmege geldi züvvâr
Ya‘ni ashâb-ı semâ her kim var
İdicek bana bu gûne hiddet
Dilimi çâk ide yazdı heybet
Ric‘at itdikde kapudan nâçâr
Eyledüm halka çü kasd-ı ahbâr
Lerzeden olmadı âsûde tenüm
Oldı dem-beste se-rûze dehenüm
Böyle nakl itdi o pîr-i bâ-kâm
Rabbenâ salli ‘ala'l-hayru'l-enâm
Bayram, Ömer (2000). Himmetzâde Abdî ve Gencîne-i İ’câz İsimli Mesnevîsi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Fatih Üniversitesi. 31-34.
Dîvân
Kasîde
Ey velvele-engîz-i dil-i saf-ı dalâlet
Vey hâne-ber-endâz taleb-kâr-ı ‘adâvet
A‘dân olamaz rezmde hâşâ ki mu‘âdil
Ey lücce-i mevc-i û ve bî-ka‘r-ı celâdet
Râm itmedi mi hazretüne şîr-i hudâyı
Ol zât-ı şerîfüñde olan fart-ı mehâbet
Sad-pâre ider cismini hâr-ı eleminden
Kuh-sârı yerinden koparur böyle şecâ‘et
Dehşetle ruhhâm olmaya mı lücce-i pinhân
Âb itmeye mi senge bu ifrât-ı dalâlet
Zinhâr muhabbetle olur münşerihü's-sadr
Çâk eyledi cismini meh idüp emre itâ‘et
Pervâneye şem‘-i ruhun olmaya mı hurşîd
Pür-tal‘at olan rûyunı ol gördügi sâ‘et
Tûbâ-yı hudâ anun içün eyledi a‘lâ
Hengâm-ı kudümüñde şehâ itdi ikâmet
Hep hizmetüni sâdık olan zâtlar eyler
Hîç dâder-i ma‘nâya olsun mı isâ’et
Ol dergeh-i vâlâmıza kec nâzar; idenler
Lâyıkdur olurlarsa da mensûb-ı ihânet
Lâzım mı ‘avârızla ola tâli‘-i menhûs
Hod zât-ı hilâfet ehline yitmez mi şe’âmet
Hasmunda ‘ukûf itse bulur emn ü emânı
Dergâh-ı felek-rütbededür öyle selâmet
Bu dergeh o dergâhladur bunda hidîvâ
Görmez hele hîç rûy-ı necât ehl-i cinâyet
Hîç kâbil-i imkân ola mı ’izzet-i şânı
Eşcâr ile ahcâr ide hakkında şehâdet
Zâtunla şeref buldı benî nev‘-i beşer hep
Ey zîb-i deh-taht-geh-i mülk-i risâlet
Tugyânla târ u zecr ile münhadim olmaz
Dînünle fenâ menzili kim buldı ‘imâret
Ferdâ olalı reşk-i derûn-ı heme ümmet
Ey ümmete lütufla hulâsa iden kefâlet
Ger izn-i hudâ ile salâ-yı kerem itsen
Lutfuñ heme mahlûka şehâ ide kifâyet
Her vech ile tahlîs olur mücrimi düşvâr
Dâmânına el urmadadur bunda zerâfet
Sen olmasan olmazdı cihân mülki hidîvâ
Ey ‘aniye-i kevn ü eyâ hatm-i risâlet
Çün vahy-i ilâhî ola dürri kelimâtun
Var nokta-i lafzunda hezârân isâbet
Hüsnile müsellemdür egerçi meh-i Ken‘an
Gâlibdür ana vech-i cemîlündeki hâlet
Ey nükte-i der-nagme-serâ-yı ene emlâh
Hatm oldı vücûdunda letâfetle melâhet
Şermende-i keff-i keremündür yem-i pür-cûşiş
Ey merdüm-i çeşm-i heme ashâb-ı sehâvet
Bî-rûh olur elbetde yine zâtuna nisbet
Bir sûrete girseydi eger şahs-ı necâbet
Sen esdakısun va‘dü'l-eltâf-ı ‘atânun
Tâ rûz-ı ezel nâmuña munzam emânet
Besdür şeref-i zât-ı kemâlât-ı mahallün
Vasf eylemege sen şeh-i vassâfa ne hâcet
Efkârumı her lahza idüp vasfuna tevcîh
Memnûn olurum na‘t-ı şerîfünle be-gâyet
Ol bezme ki yâd olmaya evsâfun ‘abesdür
Meclis-geh-i ‘uşşâka virür na‘tı letâfet
Yâd-ı dem-i vaslunla eyâ şâhid-i ma‘nî
Cismüm iderüm bî-siper ü seyl-i nedâmet
Koydum reh-i tahkîki gidüp semt-i mecâza
Yitmez mi bana rûz-ı cezâda bu hacâlet
Uydum heves-i nefs-i siyah-kâre efendüm
‘Özrüm dahî bu vechile bir-gûne kabâhet
Kat‘ itmezem ümmîdimü ammâ keremünden
Dest ü dâmân-ı tû ferdâ-yı kıyâmet
Şûyîde idüp dest-i dili gerd-i sivâdan
Hâhiş-ger-i gayra bana geldi nedâmet
İtdüm hevesüm münhasır vuslat-ı zâtun
Men bûd men zâviye-i teng-i ferâget
Bir bir güneh itmeye mi lütuf o dâver
‘Âsîlere itmekde iken bezl-i şefâ‘et
Olmazsa şifâ-sâz eger merhem-i cûdun
‘Abdî'yi helâk eyledi te’sîr-i cerâhet
Elbetde ider bendesini nâ’il-i matlab
‘Arz itmege hal-i tebâh-encâmı ne hâcet
(Mef‘ûlü Mefâ‘îlü Mefâ‘îlü Fe‘ûlün)
Bayram, Ömer (1997). Himmetzâde Abdî Dîvânı. Mezuniyet Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 11-13.
Kasîde
El-minnetü li-llâh gönül âzâd-ı elemdür
Şâdam ki sitem rû-be-reh-i semt-i ‘ademdür
El-minnetü li-llâh ki rehâ buldı elünden
Şahs-ı elemün dâmen-i dil gayrı negamdur
El-minnetü li-llâh ki bulup ruhsat-ı şâdî
Dil sadme-i zengile gam-ı fark-ı sitemdür
Şâd olmaya mı dil ki koyup ragbet-i câhı
Cârûb-keş-i behnâ-yı ‘adem-sâ-yı haremdür
Şâd olmaya mı dil k'ola vassâfı o şâhun
Bu feyz-i ilâhîye bakılsa ne keremdür
Şâd olmaya mı dil ki ola bende-i fermân
O şâha ki şâh-en-şeh-i erbâb-ı himemdür
Şâd olmaya mı dil ki olup bülbül-i na‘tı
Bu tarzla kim nükte-serâ-yı nagamdur
Ol şâh-ı melâ’ik seyr ü ‘arş mesîre
Hep hayl-i rusül sohbeti sahn-ı haremdür
İmzâ isen ey şeh n'ola imkâna nazarla
Zâtun senün ‘ünvân-ı mesâtîr-i rakamdur
Elfâz-ı müşâbih dü-cihân levh-i kaderde
Ol zat-ı şerîfün ana ma‘nâ-yı ehemdür
Ol bâr-geh-i izze sütûn olmada Tûbâ
Bâl [ü] per-i Cibrîl ise ferş-kademdür
Rûkârî dergeh ola şehîr-i Cibrîl
Lâyık mı ki çârubı diyen saff-ı şeremdür
Hâk-i kademün ey şeh-i levlâk-muhâtab
Tâc-ber-i Kisrâ vü selâtîn-i ‘Acemdür
Ahbâbuna hâk-i kademün mâye-i cândur
A‘dâna da bir vech ile ol mahz-ı keremdür
Hâk-i kademün dâ‘i hasedden dil-i hasmı
Tahlîs-i helâk ile şifâ-sâz-ı veremdür
Hakkâ ki gubâr-ı kademün cân-ı ‘adûya
Kâr eylemede rîze-i elmâs-ı tev’emdür
Hakkâ ki gubâr-ı kademün kuhl-i cilâdur
Ol çeşm-i remed-dâra ki bir katre-i nemdür
Çok mı bu kadar hâssa hâk-i kademün kim
Mahsûd heme dîde-i hûrâ-yı aramdur
Ey şâhid-i ma‘nâ-yı ezel merdüm-i çeşmüm
Hûn-katre-i hicr gele ki gird-âb-ı yemdür
Sun dest-i visâlün beni kurtar bu belâdan
Resmün ki rehâ gerden-i ashâb-ı elemdür
Bir velveledür ‘arsa-geh-i haşr ki ferdâ
Ne kâbil-i ârâm u ne hod menzil-i remdür
Hakkeyle kusûrum hatt-ı âzâd yazısın
Destün ki senün mecma‘-ı şemşîr-i kalemdür
Sad-hâtemi şermende ider ‘aczle dâdun
Cevrile senün zât-ı şeref-dârun ‘alemdür
Sen hâce-i ‘âlemsün eyâ seyyid-i kevneyn
Hâtemüne dinür hâce-i dînâr u diremdür
Sıgmaz dehen-i teng-i sadef-dâruna lü’lü
Dürc-i dehenün bir güher-i dürr-i ne’amdür
Kemterüne lutfun eyâ seyyid-i kevneyn
Feryâd-res-i nâle-i erbâb-ı nedemdür
Mahsûs degül lutfı o sultân-ı ‘atânun
Hod ümmetine şâmil-i ser-cümle ümemdür
Me’yûs olalı ‘aşkı ile kalb-i hazînim
Ne mâyil-i ârâyiş-i Dârâ vü ne Cem'dür
Aşkunla akan katre-i hûnîn-i sirişküm
İmdâd-ı sürh-i ruh-ı nahl-i bakkamdur
Ben bende-i şâh-ı rusulem ekser-i halkun
Yâ bende-i dînâr yâhud ‘abd-i diremdür
Fahr eyler isem her ne kadar bana sezâdur
Memdûhum olan hazret-be-güzîde sitemdür
Evrâk-ı vefâ eylemez dildeki fikre
Yazdum anı ki kâbil-i tesvîd-i rakamdur
Uşşâkına fahr-i rusulün kûy-ı nukâtum
Bir hubb-ı ferah-küster dârû-yı sekamdur
Nazm-ı letafetde benüm râhat-ı cândur
Dârû-yı cevân-kerdî-i erbâb-ı heremdür
Na‘tunda olan nazm-ı safâ-küsterim ey şâh
Hem bâ‘is-i şâdîdür hem dâfi‘-i hemdür
Dil fikret-i na‘tunda senün hâlis-i sâfî
Ne mâyil-i medh ü ne elem-i dîde-i zemdür
Girmezse n‘ola sem‘ine âgâze-i na‘tum
Semi‘-i dil erbâb-ı garaz belki asamdur
Ey ber-endâz-ı me‘âsî be-şefâ‘at
Vey rahm-kon şânun senün kân-ı keremdür
Abdî nice makdûrını sarf itmeye na‘ta
Medhiyle geçen vakt ne hoş vakt ne demdür
Kurtar men-i nâ-çîzi meded-kârlık eyle
Ol günde ki ser-cümle verâ rûy-ı kademdür
Bayram, Ömer (1997). Himmetzâde Abdî Dîvânı. Mezuniyet Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 22-24.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 21.04.2022Eserlerinden Örnekler
Siyer türünde yazılmış olan Gencîne-i İ’câz adlı mesneviden örnek beyitler:
Der-‘alâmât-ı Şeb-i Mevlîd-i Û
Cedd-i hazret dir idi gâhîce
Beyti tavâf eyler idüm ol gice
Eyledi secde zi-behr-i ta‘zîm
Ka‘be ber-tavf-ı makâm-ı İbrâhîm
Beytden geldi sadâ-yı tekbîr
Şöyle kim cânuma itdi te’sîr
Dahi beyt itdi bu gûne âvâz
Beni tathîr ide sâhib-i i‘câz
Kesr olup bende olan bu bütler
Halk-ı Mevlâ'ya ta‘abbüd ideler
Bulmamışken bu sadâlar itmâm
Yüzleri üstine düşdi esnâm
Hubel'e bakdum o şekl-i menhûs
Depesi üstüne oldı menkûs
Oldı mengûşe-i gûşum bu sadâ
Geldi dünyâya Muhammed hâlâ
Eyledüm ‘azm-i reh-i semt-i Safâ
Zannum ol var o tarafda gavgâ
Cem‘ olup bir yere cümle kuşlar
Gûyiyâ hazretini alkışlar
Tarf-ı Âmine'ye itdüm tek u pû
Dürr-i mes‘ûdını gördim kaplu
Hâneden itdi bana istikbâl
Kulti yâ Âminetü keyfe'l-hâl
Didi kim dogdı egerçi ol nûr
İçerü girmege yokdur destûr
Kalmadı görmege dilde sabır
Görmege rûyunı hânım talabir
Sille-i seyf eyledüm ibrâm-ı duhûl
Geldi bir kimse bana virmedi yol
Tîg-i der-dest idi rûyunda nikâb
Tündi vü suhti ile virdi cevâb
Geri dur hâneden ey pîr-i kühen
Giremezsin iki üç gün katlan
Hazreti görmege geldi züvvâr
Ya‘ni ashâb-ı semâ her kim var
İdicek bana bu gûne hiddet
Dilimi çâk ide yazdı heybet
Ric‘at itdikde kapudan nâçâr
Eyledüm halka çü kasd-ı ahbâr
Lerzeden olmadı âsûde tenüm
Oldı dem-beste se-rûze dehenüm
Böyle nakl itdi o pîr-i bâ-kâm
Rabbenâ salli ‘ala'l-hayru'l-enâm
Bayram, Ömer (2000). Himmetzâde Abdî ve Gencîne-i İ’câz İsimli Mesnevîsi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Fatih Üniversitesi. 31-34.
Dîvân
Kasîde
Ey velvele-engîz-i dil-i saf-ı dalâlet
Vey hâne-ber-endâz taleb-kâr-ı ‘adâvet
A‘dân olamaz rezmde hâşâ ki mu‘âdil
Ey lücce-i mevc-i û ve bî-ka‘r-ı celâdet
Râm itmedi mi hazretüne şîr-i hudâyı
Ol zât-ı şerîfüñde olan fart-ı mehâbet
Sad-pâre ider cismini hâr-ı eleminden
Kuh-sârı yerinden koparur böyle şecâ‘et
Dehşetle ruhhâm olmaya mı lücce-i pinhân
Âb itmeye mi senge bu ifrât-ı dalâlet
Zinhâr muhabbetle olur münşerihü's-sadr
Çâk eyledi cismini meh idüp emre itâ‘et
Pervâneye şem‘-i ruhun olmaya mı hurşîd
Pür-tal‘at olan rûyunı ol gördügi sâ‘et
Tûbâ-yı hudâ anun içün eyledi a‘lâ
Hengâm-ı kudümüñde şehâ itdi ikâmet
Hep hizmetüni sâdık olan zâtlar eyler
Hîç dâder-i ma‘nâya olsun mı isâ’et
Ol dergeh-i vâlâmıza kec nâzar; idenler
Lâyıkdur olurlarsa da mensûb-ı ihânet
Lâzım mı ‘avârızla ola tâli‘-i menhûs
Hod zât-ı hilâfet ehline yitmez mi şe’âmet
Hasmunda ‘ukûf itse bulur emn ü emânı
Dergâh-ı felek-rütbededür öyle selâmet
Bu dergeh o dergâhladur bunda hidîvâ
Görmez hele hîç rûy-ı necât ehl-i cinâyet
Hîç kâbil-i imkân ola mı ’izzet-i şânı
Eşcâr ile ahcâr ide hakkında şehâdet
Zâtunla şeref buldı benî nev‘-i beşer hep
Ey zîb-i deh-taht-geh-i mülk-i risâlet
Tugyânla târ u zecr ile münhadim olmaz
Dînünle fenâ menzili kim buldı ‘imâret
Ferdâ olalı reşk-i derûn-ı heme ümmet
Ey ümmete lütufla hulâsa iden kefâlet
Ger izn-i hudâ ile salâ-yı kerem itsen
Lutfuñ heme mahlûka şehâ ide kifâyet
Her vech ile tahlîs olur mücrimi düşvâr
Dâmânına el urmadadur bunda zerâfet
Sen olmasan olmazdı cihân mülki hidîvâ
Ey ‘aniye-i kevn ü eyâ hatm-i risâlet
Çün vahy-i ilâhî ola dürri kelimâtun
Var nokta-i lafzunda hezârân isâbet
Hüsnile müsellemdür egerçi meh-i Ken‘an
Gâlibdür ana vech-i cemîlündeki hâlet
Ey nükte-i der-nagme-serâ-yı ene emlâh
Hatm oldı vücûdunda letâfetle melâhet
Şermende-i keff-i keremündür yem-i pür-cûşiş
Ey merdüm-i çeşm-i heme ashâb-ı sehâvet
Bî-rûh olur elbetde yine zâtuna nisbet
Bir sûrete girseydi eger şahs-ı necâbet
Sen esdakısun va‘dü'l-eltâf-ı ‘atânun
Tâ rûz-ı ezel nâmuña munzam emânet
Besdür şeref-i zât-ı kemâlât-ı mahallün
Vasf eylemege sen şeh-i vassâfa ne hâcet
Efkârumı her lahza idüp vasfuna tevcîh
Memnûn olurum na‘t-ı şerîfünle be-gâyet
Ol bezme ki yâd olmaya evsâfun ‘abesdür
Meclis-geh-i ‘uşşâka virür na‘tı letâfet
Yâd-ı dem-i vaslunla eyâ şâhid-i ma‘nî
Cismüm iderüm bî-siper ü seyl-i nedâmet
Koydum reh-i tahkîki gidüp semt-i mecâza
Yitmez mi bana rûz-ı cezâda bu hacâlet
Uydum heves-i nefs-i siyah-kâre efendüm
‘Özrüm dahî bu vechile bir-gûne kabâhet
Kat‘ itmezem ümmîdimü ammâ keremünden
Dest ü dâmân-ı tû ferdâ-yı kıyâmet
Şûyîde idüp dest-i dili gerd-i sivâdan
Hâhiş-ger-i gayra bana geldi nedâmet
İtdüm hevesüm münhasır vuslat-ı zâtun
Men bûd men zâviye-i teng-i ferâget
Bir bir güneh itmeye mi lütuf o dâver
‘Âsîlere itmekde iken bezl-i şefâ‘et
Olmazsa şifâ-sâz eger merhem-i cûdun
‘Abdî'yi helâk eyledi te’sîr-i cerâhet
Elbetde ider bendesini nâ’il-i matlab
‘Arz itmege hal-i tebâh-encâmı ne hâcet
(Mef‘ûlü Mefâ‘îlü Mefâ‘îlü Fe‘ûlün)
Bayram, Ömer (1997). Himmetzâde Abdî Dîvânı. Mezuniyet Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 11-13.
Kasîde
El-minnetü li-llâh gönül âzâd-ı elemdür
Şâdam ki sitem rû-be-reh-i semt-i ‘ademdür
El-minnetü li-llâh ki rehâ buldı elünden
Şahs-ı elemün dâmen-i dil gayrı negamdur
El-minnetü li-llâh ki bulup ruhsat-ı şâdî
Dil sadme-i zengile gam-ı fark-ı sitemdür
Şâd olmaya mı dil ki koyup ragbet-i câhı
Cârûb-keş-i behnâ-yı ‘adem-sâ-yı haremdür
Şâd olmaya mı dil k'ola vassâfı o şâhun
Bu feyz-i ilâhîye bakılsa ne keremdür
Şâd olmaya mı dil ki ola bende-i fermân
O şâha ki şâh-en-şeh-i erbâb-ı himemdür
Şâd olmaya mı dil ki olup bülbül-i na‘tı
Bu tarzla kim nükte-serâ-yı nagamdur
Ol şâh-ı melâ’ik seyr ü ‘arş mesîre
Hep hayl-i rusül sohbeti sahn-ı haremdür
İmzâ isen ey şeh n'ola imkâna nazarla
Zâtun senün ‘ünvân-ı mesâtîr-i rakamdur
Elfâz-ı müşâbih dü-cihân levh-i kaderde
Ol zat-ı şerîfün ana ma‘nâ-yı ehemdür
Ol bâr-geh-i izze sütûn olmada Tûbâ
Bâl [ü] per-i Cibrîl ise ferş-kademdür
Rûkârî dergeh ola şehîr-i Cibrîl
Lâyık mı ki çârubı diyen saff-ı şeremdür
Hâk-i kademün ey şeh-i levlâk-muhâtab
Tâc-ber-i Kisrâ vü selâtîn-i ‘Acemdür
Ahbâbuna hâk-i kademün mâye-i cândur
A‘dâna da bir vech ile ol mahz-ı keremdür
Hâk-i kademün dâ‘i hasedden dil-i hasmı
Tahlîs-i helâk ile şifâ-sâz-ı veremdür
Hakkâ ki gubâr-ı kademün cân-ı ‘adûya
Kâr eylemede rîze-i elmâs-ı tev’emdür
Hakkâ ki gubâr-ı kademün kuhl-i cilâdur
Ol çeşm-i remed-dâra ki bir katre-i nemdür
Çok mı bu kadar hâssa hâk-i kademün kim
Mahsûd heme dîde-i hûrâ-yı aramdur
Ey şâhid-i ma‘nâ-yı ezel merdüm-i çeşmüm
Hûn-katre-i hicr gele ki gird-âb-ı yemdür
Sun dest-i visâlün beni kurtar bu belâdan
Resmün ki rehâ gerden-i ashâb-ı elemdür
Bir velveledür ‘arsa-geh-i haşr ki ferdâ
Ne kâbil-i ârâm u ne hod menzil-i remdür
Hakkeyle kusûrum hatt-ı âzâd yazısın
Destün ki senün mecma‘-ı şemşîr-i kalemdür
Sad-hâtemi şermende ider ‘aczle dâdun
Cevrile senün zât-ı şeref-dârun ‘alemdür
Sen hâce-i ‘âlemsün eyâ seyyid-i kevneyn
Hâtemüne dinür hâce-i dînâr u diremdür
Sıgmaz dehen-i teng-i sadef-dâruna lü’lü
Dürc-i dehenün bir güher-i dürr-i ne’amdür
Kemterüne lutfun eyâ seyyid-i kevneyn
Feryâd-res-i nâle-i erbâb-ı nedemdür
Mahsûs degül lutfı o sultân-ı ‘atânun
Hod ümmetine şâmil-i ser-cümle ümemdür
Me’yûs olalı ‘aşkı ile kalb-i hazînim
Ne mâyil-i ârâyiş-i Dârâ vü ne Cem'dür
Aşkunla akan katre-i hûnîn-i sirişküm
İmdâd-ı sürh-i ruh-ı nahl-i bakkamdur
Ben bende-i şâh-ı rusulem ekser-i halkun
Yâ bende-i dînâr yâhud ‘abd-i diremdür
Fahr eyler isem her ne kadar bana sezâdur
Memdûhum olan hazret-be-güzîde sitemdür
Evrâk-ı vefâ eylemez dildeki fikre
Yazdum anı ki kâbil-i tesvîd-i rakamdur
Uşşâkına fahr-i rusulün kûy-ı nukâtum
Bir hubb-ı ferah-küster dârû-yı sekamdur
Nazm-ı letafetde benüm râhat-ı cândur
Dârû-yı cevân-kerdî-i erbâb-ı heremdür
Na‘tunda olan nazm-ı safâ-küsterim ey şâh
Hem bâ‘is-i şâdîdür hem dâfi‘-i hemdür
Dil fikret-i na‘tunda senün hâlis-i sâfî
Ne mâyil-i medh ü ne elem-i dîde-i zemdür
Girmezse n‘ola sem‘ine âgâze-i na‘tum
Semi‘-i dil erbâb-ı garaz belki asamdur
Ey ber-endâz-ı me‘âsî be-şefâ‘at
Vey rahm-kon şânun senün kân-ı keremdür
Abdî nice makdûrını sarf itmeye na‘ta
Medhiyle geçen vakt ne hoş vakt ne demdür
Kurtar men-i nâ-çîzi meded-kârlık eyle
Ol günde ki ser-cümle verâ rûy-ı kademdür
Bayram, Ömer (1997). Himmetzâde Abdî Dîvânı. Mezuniyet Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 22-24.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Siyer türünde yazılmış olan Gencîne-i İ’câz adlı mesneviden örnek beyitler:
Der-‘alâmât-ı Şeb-i Mevlîd-i Û
Cedd-i hazret dir idi gâhîce
Beyti tavâf eyler idüm ol gice
Eyledi secde zi-behr-i ta‘zîm
Ka‘be ber-tavf-ı makâm-ı İbrâhîm
Beytden geldi sadâ-yı tekbîr
Şöyle kim cânuma itdi te’sîr
Dahi beyt itdi bu gûne âvâz
Beni tathîr ide sâhib-i i‘câz
Kesr olup bende olan bu bütler
Halk-ı Mevlâ'ya ta‘abbüd ideler
Bulmamışken bu sadâlar itmâm
Yüzleri üstine düşdi esnâm
Hubel'e bakdum o şekl-i menhûs
Depesi üstüne oldı menkûs
Oldı mengûşe-i gûşum bu sadâ
Geldi dünyâya Muhammed hâlâ
Eyledüm ‘azm-i reh-i semt-i Safâ
Zannum ol var o tarafda gavgâ
Cem‘ olup bir yere cümle kuşlar
Gûyiyâ hazretini alkışlar
Tarf-ı Âmine'ye itdüm tek u pû
Dürr-i mes‘ûdını gördim kaplu
Hâneden itdi bana istikbâl
Kulti yâ Âminetü keyfe'l-hâl
Didi kim dogdı egerçi ol nûr
İçerü girmege yokdur destûr
Kalmadı görmege dilde sabır
Görmege rûyunı hânım talabir
Sille-i seyf eyledüm ibrâm-ı duhûl
Geldi bir kimse bana virmedi yol
Tîg-i der-dest idi rûyunda nikâb
Tündi vü suhti ile virdi cevâb
Geri dur hâneden ey pîr-i kühen
Giremezsin iki üç gün katlan
Hazreti görmege geldi züvvâr
Ya‘ni ashâb-ı semâ her kim var
İdicek bana bu gûne hiddet
Dilimi çâk ide yazdı heybet
Ric‘at itdikde kapudan nâçâr
Eyledüm halka çü kasd-ı ahbâr
Lerzeden olmadı âsûde tenüm
Oldı dem-beste se-rûze dehenüm
Böyle nakl itdi o pîr-i bâ-kâm
Rabbenâ salli ‘ala'l-hayru'l-enâm
Bayram, Ömer (2000). Himmetzâde Abdî ve Gencîne-i İ’câz İsimli Mesnevîsi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Fatih Üniversitesi. 31-34.
Dîvân
Kasîde
Ey velvele-engîz-i dil-i saf-ı dalâlet
Vey hâne-ber-endâz taleb-kâr-ı ‘adâvet
A‘dân olamaz rezmde hâşâ ki mu‘âdil
Ey lücce-i mevc-i û ve bî-ka‘r-ı celâdet
Râm itmedi mi hazretüne şîr-i hudâyı
Ol zât-ı şerîfüñde olan fart-ı mehâbet
Sad-pâre ider cismini hâr-ı eleminden
Kuh-sârı yerinden koparur böyle şecâ‘et
Dehşetle ruhhâm olmaya mı lücce-i pinhân
Âb itmeye mi senge bu ifrât-ı dalâlet
Zinhâr muhabbetle olur münşerihü's-sadr
Çâk eyledi cismini meh idüp emre itâ‘et
Pervâneye şem‘-i ruhun olmaya mı hurşîd
Pür-tal‘at olan rûyunı ol gördügi sâ‘et
Tûbâ-yı hudâ anun içün eyledi a‘lâ
Hengâm-ı kudümüñde şehâ itdi ikâmet
Hep hizmetüni sâdık olan zâtlar eyler
Hîç dâder-i ma‘nâya olsun mı isâ’et
Ol dergeh-i vâlâmıza kec nâzar; idenler
Lâyıkdur olurlarsa da mensûb-ı ihânet
Lâzım mı ‘avârızla ola tâli‘-i menhûs
Hod zât-ı hilâfet ehline yitmez mi şe’âmet
Hasmunda ‘ukûf itse bulur emn ü emânı
Dergâh-ı felek-rütbededür öyle selâmet
Bu dergeh o dergâhladur bunda hidîvâ
Görmez hele hîç rûy-ı necât ehl-i cinâyet
Hîç kâbil-i imkân ola mı ’izzet-i şânı
Eşcâr ile ahcâr ide hakkında şehâdet
Zâtunla şeref buldı benî nev‘-i beşer hep
Ey zîb-i deh-taht-geh-i mülk-i risâlet
Tugyânla târ u zecr ile münhadim olmaz
Dînünle fenâ menzili kim buldı ‘imâret
Ferdâ olalı reşk-i derûn-ı heme ümmet
Ey ümmete lütufla hulâsa iden kefâlet
Ger izn-i hudâ ile salâ-yı kerem itsen
Lutfuñ heme mahlûka şehâ ide kifâyet
Her vech ile tahlîs olur mücrimi düşvâr
Dâmânına el urmadadur bunda zerâfet
Sen olmasan olmazdı cihân mülki hidîvâ
Ey ‘aniye-i kevn ü eyâ hatm-i risâlet
Çün vahy-i ilâhî ola dürri kelimâtun
Var nokta-i lafzunda hezârân isâbet
Hüsnile müsellemdür egerçi meh-i Ken‘an
Gâlibdür ana vech-i cemîlündeki hâlet
Ey nükte-i der-nagme-serâ-yı ene emlâh
Hatm oldı vücûdunda letâfetle melâhet
Şermende-i keff-i keremündür yem-i pür-cûşiş
Ey merdüm-i çeşm-i heme ashâb-ı sehâvet
Bî-rûh olur elbetde yine zâtuna nisbet
Bir sûrete girseydi eger şahs-ı necâbet
Sen esdakısun va‘dü'l-eltâf-ı ‘atânun
Tâ rûz-ı ezel nâmuña munzam emânet
Besdür şeref-i zât-ı kemâlât-ı mahallün
Vasf eylemege sen şeh-i vassâfa ne hâcet
Efkârumı her lahza idüp vasfuna tevcîh
Memnûn olurum na‘t-ı şerîfünle be-gâyet
Ol bezme ki yâd olmaya evsâfun ‘abesdür
Meclis-geh-i ‘uşşâka virür na‘tı letâfet
Yâd-ı dem-i vaslunla eyâ şâhid-i ma‘nî
Cismüm iderüm bî-siper ü seyl-i nedâmet
Koydum reh-i tahkîki gidüp semt-i mecâza
Yitmez mi bana rûz-ı cezâda bu hacâlet
Uydum heves-i nefs-i siyah-kâre efendüm
‘Özrüm dahî bu vechile bir-gûne kabâhet
Kat‘ itmezem ümmîdimü ammâ keremünden
Dest ü dâmân-ı tû ferdâ-yı kıyâmet
Şûyîde idüp dest-i dili gerd-i sivâdan
Hâhiş-ger-i gayra bana geldi nedâmet
İtdüm hevesüm münhasır vuslat-ı zâtun
Men bûd men zâviye-i teng-i ferâget
Bir bir güneh itmeye mi lütuf o dâver
‘Âsîlere itmekde iken bezl-i şefâ‘et
Olmazsa şifâ-sâz eger merhem-i cûdun
‘Abdî'yi helâk eyledi te’sîr-i cerâhet
Elbetde ider bendesini nâ’il-i matlab
‘Arz itmege hal-i tebâh-encâmı ne hâcet
(Mef‘ûlü Mefâ‘îlü Mefâ‘îlü Fe‘ûlün)
Bayram, Ömer (1997). Himmetzâde Abdî Dîvânı. Mezuniyet Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 11-13.
Kasîde
El-minnetü li-llâh gönül âzâd-ı elemdür
Şâdam ki sitem rû-be-reh-i semt-i ‘ademdür
El-minnetü li-llâh ki rehâ buldı elünden
Şahs-ı elemün dâmen-i dil gayrı negamdur
El-minnetü li-llâh ki bulup ruhsat-ı şâdî
Dil sadme-i zengile gam-ı fark-ı sitemdür
Şâd olmaya mı dil ki koyup ragbet-i câhı
Cârûb-keş-i behnâ-yı ‘adem-sâ-yı haremdür
Şâd olmaya mı dil k'ola vassâfı o şâhun
Bu feyz-i ilâhîye bakılsa ne keremdür
Şâd olmaya mı dil ki ola bende-i fermân
O şâha ki şâh-en-şeh-i erbâb-ı himemdür
Şâd olmaya mı dil ki olup bülbül-i na‘tı
Bu tarzla kim nükte-serâ-yı nagamdur
Ol şâh-ı melâ’ik seyr ü ‘arş mesîre
Hep hayl-i rusül sohbeti sahn-ı haremdür
İmzâ isen ey şeh n'ola imkâna nazarla
Zâtun senün ‘ünvân-ı mesâtîr-i rakamdur
Elfâz-ı müşâbih dü-cihân levh-i kaderde
Ol zat-ı şerîfün ana ma‘nâ-yı ehemdür
Ol bâr-geh-i izze sütûn olmada Tûbâ
Bâl [ü] per-i Cibrîl ise ferş-kademdür
Rûkârî dergeh ola şehîr-i Cibrîl
Lâyık mı ki çârubı diyen saff-ı şeremdür
Hâk-i kademün ey şeh-i levlâk-muhâtab
Tâc-ber-i Kisrâ vü selâtîn-i ‘Acemdür
Ahbâbuna hâk-i kademün mâye-i cândur
A‘dâna da bir vech ile ol mahz-ı keremdür
Hâk-i kademün dâ‘i hasedden dil-i hasmı
Tahlîs-i helâk ile şifâ-sâz-ı veremdür
Hakkâ ki gubâr-ı kademün cân-ı ‘adûya
Kâr eylemede rîze-i elmâs-ı tev’emdür
Hakkâ ki gubâr-ı kademün kuhl-i cilâdur
Ol çeşm-i remed-dâra ki bir katre-i nemdür
Çok mı bu kadar hâssa hâk-i kademün kim
Mahsûd heme dîde-i hûrâ-yı aramdur
Ey şâhid-i ma‘nâ-yı ezel merdüm-i çeşmüm
Hûn-katre-i hicr gele ki gird-âb-ı yemdür
Sun dest-i visâlün beni kurtar bu belâdan
Resmün ki rehâ gerden-i ashâb-ı elemdür
Bir velveledür ‘arsa-geh-i haşr ki ferdâ
Ne kâbil-i ârâm u ne hod menzil-i remdür
Hakkeyle kusûrum hatt-ı âzâd yazısın
Destün ki senün mecma‘-ı şemşîr-i kalemdür
Sad-hâtemi şermende ider ‘aczle dâdun
Cevrile senün zât-ı şeref-dârun ‘alemdür
Sen hâce-i ‘âlemsün eyâ seyyid-i kevneyn
Hâtemüne dinür hâce-i dînâr u diremdür
Sıgmaz dehen-i teng-i sadef-dâruna lü’lü
Dürc-i dehenün bir güher-i dürr-i ne’amdür
Kemterüne lutfun eyâ seyyid-i kevneyn
Feryâd-res-i nâle-i erbâb-ı nedemdür
Mahsûs degül lutfı o sultân-ı ‘atânun
Hod ümmetine şâmil-i ser-cümle ümemdür
Me’yûs olalı ‘aşkı ile kalb-i hazînim
Ne mâyil-i ârâyiş-i Dârâ vü ne Cem'dür
Aşkunla akan katre-i hûnîn-i sirişküm
İmdâd-ı sürh-i ruh-ı nahl-i bakkamdur
Ben bende-i şâh-ı rusulem ekser-i halkun
Yâ bende-i dînâr yâhud ‘abd-i diremdür
Fahr eyler isem her ne kadar bana sezâdur
Memdûhum olan hazret-be-güzîde sitemdür
Evrâk-ı vefâ eylemez dildeki fikre
Yazdum anı ki kâbil-i tesvîd-i rakamdur
Uşşâkına fahr-i rusulün kûy-ı nukâtum
Bir hubb-ı ferah-küster dârû-yı sekamdur
Nazm-ı letafetde benüm râhat-ı cândur
Dârû-yı cevân-kerdî-i erbâb-ı heremdür
Na‘tunda olan nazm-ı safâ-küsterim ey şâh
Hem bâ‘is-i şâdîdür hem dâfi‘-i hemdür
Dil fikret-i na‘tunda senün hâlis-i sâfî
Ne mâyil-i medh ü ne elem-i dîde-i zemdür
Girmezse n‘ola sem‘ine âgâze-i na‘tum
Semi‘-i dil erbâb-ı garaz belki asamdur
Ey ber-endâz-ı me‘âsî be-şefâ‘at
Vey rahm-kon şânun senün kân-ı keremdür
Abdî nice makdûrını sarf itmeye na‘ta
Medhiyle geçen vakt ne hoş vakt ne demdür
Kurtar men-i nâ-çîzi meded-kârlık eyle
Ol günde ki ser-cümle verâ rûy-ı kademdür
Bayram, Ömer (1997). Himmetzâde Abdî Dîvânı. Mezuniyet Tezi. Ankara: Gazi Üniversitesi. 22-24.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MEHMED SÂLİH, İstanbullu | d. ? - ö. 19. yy. | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | SÂKIB, Kâtib-zâde Mustafa | d. ? - ö. 1716-17 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Gökhan Erarslan | d. 20 Ağustos 1982 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | MURÂD-I BUHÂRÎ | d. 1640-1645 - ö. 1719 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ŞEYHÎ, La'lî-zâde Şeyh Mehmed Efendi b. La'lî-zâde İbrahim Efendi | d. 1640-41 - ö. Ağustos-Eylül 1706 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | DEDE EFENDİ, Seyyid Mehmed | d. 1640/41 - ö. 1733/1734 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | SİYÂHÎ, Mustafa Siyâhî Dede | d. ? - ö. 1710-11 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | TÂİB, Şehlâ Mustafa Tâib Efendi | d. ? - ö. 1710-11 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ATÛFÎ, Sûfî-zâde, Şeyh Atûfî Abdullah Efendi | d. ? - ö. 1710-11 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | TEKTAŞ, Musa Tektaş | d. 1970 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | Nevzat Mehmet Fuat | d. 1 Şubat 1933 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | REMZÎ, Ahmet | d. 1859 - ö. 1914 | Meslek | Görüntüle |
13 | Selâmî, Şeyh Selami Ali Efendi | d. ? - ö. 1691 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | ÇARHACI, Şeyh Ahmed Efendi | d. ? - ö. 1669 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | Nazmî, Şeyh Mehmed Nazmî | d. 1622 - ö. 1701 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | DEVLETÎ, Devlet Giray Han, Kırım Hanı, Taht-Algan | d. 1517 - ö. 1577 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | ANÎK, Mustafa Anîk Efendi | d. ? - ö. 1716-17 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | İKBALÎ, Karakaya | d. 1911 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |