Madde Detay
BOSNEVÎ, Abdullah (Rumî)
(d. 992/1584 - ö. 1054/1644)
tekke şairi
(Tekke / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Abdullah b. Muhammed olan mutasavvıfın tam adı Abdullah Abdî b. Muhammed er-Rûmî el-Bayramî’dir. “Şârih-i Füsûs” olarak meşhur olmuş ve doğduğu yere nispetle “Bosnevî” diye tanınmıştır. Ayrıca eserlerinde “Abdi”, “Rumî” ve özellikle Bosna’da “Gaibî” mahlaslarını kullanmıştır. İlim ve kemâl sâhibi bir kişi olup, aklî ve naklî ilimlerde âlim idi. Abdullah Bosnevî Bosna’da 992/1584 tarihinde dünyaya gelmiştir. Ailesi hakkında kaynaklardaki bilgiler çok sınırlıdır. Süreyya, Abdullah Efendi’nin Hasan isminde bir oğlunun olduğunu ve müderris olan bu zatın Kudüs Mollalığı’na getirildiğini, 1069/1659 Şaban ayında vefat ettiğini söylemektedir. (Yuvalı-Aktan 1995, 3:419) Abdullah Bosnevî, ilköğrenimini Bosna’da bitirdikten sonra İstanbul’a giderek zamanının ünlü bilginlerinden İslâmî Bilimleri okudu. Daha sonra tasavvuf konularına ilgi duyarak Bursa’ya gitti ve orada Bayramiye tarikatının Melamilik kolunun şeyhlerinden Hasan Kabadûz’a intisap etti. Hasan Kabadûz Efendi’nin feyz ve himmetleri ile yüksek derecelere kavuşmuştur (Özcan 1989: 1, 146). Şeyh Abdülmecid Halvetî’den de yararlanan Bosnevî, Bursa’dan ayrılıp Hicaz, Mısır ve daha sonra da hac yolculuğuna çıkmıştır. İlmî ve tasavvufî konulara hakimiyeti sayesinde bir taraftan tasavvufî düşüncenin, diğer yandan Melâmîliğin bu bölgelerde tanınıp yayılmasında etkili olmuştur. Hac dönüşü Şam’a uğrayarak burada eserlerini şerh etmeye ve düşüncelerini yaymaya çalıştığı tasavvufî düşüncenin en önemli isminden biri olan İbn-i Arabî’nin kabrini ziyaret eder ve bir süre kabrin civarında halvete girerek Şeyh-i Ekber’in manevî dünyasından feyz almıştır. Bosnevî daha sonra Konya’ya gelerek İbn-i Arabî düşüncesinin önemli diğer bir ismi Sadreddin Konevî’nin kabrini ziyaret eder. Konya’da bulunduğu sırada hastalanmış ve 1054/1644 yılında Konya’da vefat etmiştir. Ölüm tarihi ile ilgili kaynaklarda farklı tarihler mevcuttur. Genel kanı olarak 1644 yılı daha muteber gözükmektedir. Vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî’nin türbesi yakınında toprağa verilmiştir. Abdullah Bosnevî’nin kabir taşına, “ Hâzâ kabrü garibillâhi fî ardihi ve semaihi Abdullah el-Bonevî er-Rûmî el-Bayramî/ Bu, yerde ve gökte Allah’ın garibi Abdullah el-Bosnevî, er-Rûmî, el- Bayrâmî’nin kabridir.” yazılmasını vasiyet ettiği rivayet edilmiştir. Abdullah Bosnevî’nin Türbesi Şeyh Sadreddin Konevî Türbesi ile karşı karşıyadır (Yavuz-Özen 1972: I, 43).
Daha çok tasavvuf konusunda eserler veren Abdullah Bosnevî’nin eserleri üzerine Abdullah Kartal, Abdullah Bosnevî ve Merâtib-i Vücûd İle İlgili Bir Risalesi ve Mehmet Malik Bankır, Şerh-i Cezire-i Mesnevi (Metin-İnceleme-Sözlük) adlı birer yüksek lisans tezi hazırlamıştır. Edebiyat tarihimize kazandırdığı eserler bakımından oldukça üretken bir şahsiyet olarak kabul edilen Abdullah Bosnevi’nin kültür birikimini yazmış olduğu eserlerde görmek mümkündür. Verdiği eserler açısından “velud” bir yazar olarak kabul edilen Bosnevi, eserlerinde derin anlam inceliği bulunan ve hacim bakımından farklı olan yaklaşık altmışın üzerindeki eserlerinin hemen hepsinin tasavvufla ilgili ve öğretici nitelikte olması bu eserlerin değerini daha da artırmıştır. Eserlerinden edebiyatla ilgili olanların bazıları şunlardır:
1. Tecelliyâtü Araisi'n-Nusûs Fî Manassâti Hikemi'l-Fusûs: Bosnevî, Türk ve Arap edebiyatında “Şarihü'l-Fusûs” olarak tanınmasına neden olan Fusûs şerhini H. 1019 yılında tamamlamıştır. Fusûs şerhi ilk eseridir. Eseri "intifâ-ı nas ve ızhâr-ı ma'rifet-i hak" için Türkçe şerh etmeyi düşündüğünü, "kitabın hakikatini anlaşılır kılmak ve gizli manalara" işaret etmek üzere "vahdet-i vücudun" çeşitli sorunlarını mukaddimede kısmında on iki bölümde incelediğini söylemektedir. Eserin yazma kayıtları, Süleymaniye-Şehit Ali Paşa, nr. 1244, H. 1019; diğeri Süleymaniye-Şehit Ali Paşa, H. 1021 nr. 1246’dadır.
2. Şerh-i Fusûs: Fusûs adlı eserin Türkçe şerhinin Arap toplumunda meşhur olması üzerine Arap alimleri bu eserin Arapça şerh etmesi için Bosnevi'ye müracaatta bulunmuşlardır. Bosnevi, bunun üzerine Fusûs’u Arapça olarak şerh etmiştir. Türkçe şerhe yakın bir çeviri olan bu eserin nüshası Süleymaniye Ktp, Şehit Ali Paşa, nr. 1247'dedir.
3. Şerh-i Cezire-i Mesnevi: Abdullah Bosnevî’'nin bir ahlak ve tasavvuf eseri olan Şerh-i Cezire-i Mesnevî’si, edebiyatımızda bir gelenek halini almış olan şerh edebiyatına güzel bir örnek teşkil etmektedir. Klasik mesnevi tarzında tertip edilmiş olan eser, 8673 beyitten ve otuz üç bölümden meydana gelmektedir. Mesnevi, aruzun en çok kullanılan vezni olan fâilâtün/ fâilâtün / fâilün kalıbıyla yazılmıştır. 1629'de 4. Murat döneminde yazılmış olan Şerh-i Cezire-i Mesnevi'nin bir çok nüshası vardır. Bunlardan biride Beyazıt Devlet Kütüphanesi 9262 numarada kayıtlıdır ve 239 varaktan oluşmuştur.
4. Gülşen-i Râz-ı Arifân Fi Usul-i Râh-i İrfân: Ayet ve hadisleri başlık yaparak varlığın vücuda gelişini nazm ile anlatan Türkçe bir eserdir. Yazma eser kütüphanelerinde nüshaları mevcuttur.
5. Kasidetü Abdülmecid es-Sivasî: Abdülmecid Sivasî’nin kasidesinin şerhidir.
6. Şerhu Kasidetü'I-Münfrice: Türkçe bir şerhtir.
7. Şerhu Beyt-i Mesnevi: Mesnevi’nin bir beytini şerh etmiştir. Bunlardan başka tasavvuf ve tefsirle ilgili birçok eseri vardır. (Kartal 1994: 299)
Klasik edebiyata kazandırdığı eserlere bakıldığında, onun oldukça üretken bir şahsiyet olduğu kabul edilir. Eserlerinde tasavvufî manzum ve mensur metinlerin şerhine önem veren Bosnevî, tasavvufî bakış açısından hareketle altmışın üzerinde eser vererek bu alandaki değerini ortaya koymuştur. Eserlerindeki ana tema İbn-i Arabî’ye bağlılık ve vahdet-i vücudun zor meselelerini açığa çıkarmaktır. Bosnevî, düşüncesinin derinliğini sanat ve edebiyatla birleştirmek suretiyle fikirlerini ortaya koymuştur. Eserlerinde sanat kaygısı gütmemiş, eserlerinde Arapça ve Farsça’yı da çok iyi kullanmıştır. İşlediği konulara hâkim bir sûfî şairdir. Bütün şiirlerinde tasavvufi neşveyi görmek mümkündür.
Kaynakça
Abdullah Bosnevî. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî. Beyazıt Devlet Küt. nr. 9262.
Akkuş, Mehmet, A. Yılmaz (hzl.) (2011). Osman-zâde Vassaf Sefine-i Evliya. C. 3. İstanbul: Kitabevi Yay.
Bankır, M. Malik (2005). “Te’lif ve Tercüme Bir Eser: Şerh-i Cezîre-i Mesnevî", Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 27: 155-168.
Bankır, Mehmet Malik (2004). Şerh-i Cezîre-i Mesnevî (Metin-İnceleme-Sözlük). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.
Kara, Mustafa (1998). “Abdullah Bosnevi”, İslam Ansiklopedisi. C.1. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 87.
Kartal, Abdullah (1994). “Bursa’da Bosnalı Bir Melâmî Abdullah Bosnevî”, Uludağ Üniv. İlahiyat Fak. Dergisi. 6: 297-311.
Kartal, Abdullah (1996). Abdullah Bosnevî ve Merâtib-i Vücûd İle İlgili Bir Risalesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.
Özcan, Abdülkadir (hzl.) (1989). Şakâik-i Numaniye ve Zeyilleri Vekâyiu’l-Fudalâ. C. 1. İstanbul: Çağrı Yay.
Sarı Abdullah Efendi. Cevheretü’l-Bidaye. Süleymaniye Ktp. Ayasofya No: 1786.
Uz, M. Ali (hzl.) (2010). “Abdullah Bosnevî”. Konya Ansiklopedisi. Konya. 1-5.
Yavuz, A Fikri, İ. Özen(hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tahir Osmanlı Müellifleri. C. 1. İstanbul: Meral Yay.
Yılmaz, Necdet (2001). Osmanlı Toplumunda Tasavvuf, Sûfîler, Devlet ve Ulemâ (XVII. yüzyıl). İstanbul: Osav Yay.
Yuvalı, Abdülkadir, Ali Aktan (hzl.) (1995). Mehmed Süreyya Sicill-i Osmânî. C. 3. İstanbul: Sebil Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. MEHMET ÜNALYayın Tarihi: 06.07.2014Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
ŞERH-İ MANZÛME-İ CEZÎRE-İ MESNEVÎ
Hakka hamd olsun ki mübdî kâinât
Ol durur hem hâlık-ı mevt ü hayât
Hem salavât ile selâm olsun atâ
Hak Resûli Mustafa’ya dâimâ
Âline olsun dahi ashâbına
Tabi’îne cümle hem ahbabına
Bilgil iy cân âşikârâ vü nihân
Varidi bir ârif-i her dü cihân
Mevlevîler içre bir kâmil vücûd
Ârif-i billâh bir sâhib şühûd
Mâ-sivâ âlâyişinden kalbi pâk
Sâdık âşık ismi Yûsuf Sine-çâk
Mesnevîden cild-i şeşden intihâb
Eylemişdi muhtasar bir hoş kitâb
Üç yüz altmış altı beyt ihrâc idüp
Her birin lü’lü-i fark-ı tâc idüp
Nâmı beyt ü her biri bir ulu şehr
Namı katre her biri bir ulu nehr
Tesmiye kılmış o merd-i ma’nevî
Ol kitâb içün cezîre mesnevî
Mesnevî deryâdur adasıdur ol
Mesnevî neydür sâdâsıdur ol
Pes yine bir merd-i fâzıl mevlevî
Vakıf-ı esrâr u râz-i mesnevî
K’ana ilmî dirler idi hâs u âm
Merd-i kâmil idi hem sâhib-kelâm
Pes bu üç yüz altmış altı beyti ol
Döndürüp Türkîye göstermişdi yol
Tercüme kılmışdı hem şerh ü beyân
Müşkilâtın hall idüp kılmış ayân
Anı şerh itmişdi yanî nesr ile
Yazmışidi muktezâ-yı asr ile
Biz de dâmânı idüben der-miyân
Nazm ile kılduk: anı şerh ü beyân
Bir güzel şerh ana yazduk nazm ile
Kim okundukça safa virsün dile
Fehmümüz denlü idüp esrâr-ı keşf
Cândan itdük rûyı ol dildâr-ı keşf
Varidât-ı hakkı yazduk fetâ
Hoş bilüp anı inâyât-ı Hudâ
Mevhibât-ı Hazret-i Bârîyi biz
Yazduk itdük halka dildârîyi biz
Âşıkân-ı sâdıkâne bezl-i şevk
Eyleyüp bagışladuk envâ-i zevk
Ehl-i tevhîd ârifâna çok kelâm
Dilden itdük nazm u gönderdük selâm
Umaruz anlar da ide bezl-i lutf
Hoş göreler bast ideler nezl-i lutf
Damen-i afvila setr idüp kusûr
İdeler tekmîl eger varsa küsûr
Örteler zellât-ı elfâzum benüm
Dutalar çok yirine azum benüm
Kim bu Abdullâh fakîr-i Bosnevî
Mazhar-ı eltâf-ı râz-ı mesnevî
Çokluk ilme itmişdür iştigâl
Keşf-i hakdur sözleri virmiş makâl
Abdullah Bosnevî. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî. Beyazıt Devlet Küt. nr. 9262. Vr. 1b-2a.
NA’T-I ŞERÎF
Bir gül-i ruhsârın oldum cân ile efkendesi
Zâr ider bülbül misâli dil anın giryendesi
Haste-i aşkım bu gün ey şehlerin şeh-bendesi
Bu firâş-ı mihnet içre kalmışım dil-bestesi
Ben gibi var mı cihânda olmaya hiç kimsesi
Gel yetiş imdadıma ey kimsesizler kimsesi
Bosnavî’yim kemterîyim şâh-velâyet gel yetiş
Dest-i gamda kalmışım tâc-ı saâdet gel yetiş
Kûh-ı firkat içre kaldım kıl hidâyet gel yetiş
Pây-mâl oldum meded eyle inâyet gel yetiş
Ben gibi var mı cihânda olmaya hiç kimsesi
Gel yetiş imdadıma ey kimsesizler kimsesi
Akkuş, Mehmet ve A. Yılmaz (hzl.) (2011). Osman-zâde Vassaf Sefine-i Evliya. C. 2. İstanbul: Kitabevi Yay. 551.
HÂTİME
Mesken iken bana gül-zâr-i firâğ
Bağ hâmûşı iken cana turağ
Yani şerh-i mesnevîden sonra ben
Atmıyorken nesneye keşf ü dehen
Bade şerh-i cild-i sâlîs mesnevî
Yazmıyorken nesne hîç iy manevî
Çekmiş iken baş ferâğat ceybine
Yazmıyorken fâş şühûdun gaybına
İtmiyorken yanî keşf ü feth-i râz
Yazmıyorken hikmet ü sırr-ı remâz
Bir muhib akdâmı virdi bana şevk
Şöyle k’andan kalb u cânum toldı zevk
Pes anun akdâmı ile bâhuşû
Bu cezîre nazmına kıldum şürû
Sa’y u ikdâm ile cehd-i tâm ile
Silk-i nazma anı getürdüm bele
Hân Muradun devletinde oldı nazm
İtmeye kimse bu nazmı kadeha azm
Lutfıdur anun çü bahr u âfitâb
Pes o şeh nâmına nazm oldı kitâb
Hakka şâd hamd u senâ oldı tamâm
Devlet-i şehde bu şeyhüm ey hümâm
Yanî kim sultân Murâd asrında ben
Eyledüm tanzîm bu nazmı be-fen
Sâyesinde buldı tab’um kuvveti
Lutf-i Hak’la yardım itdi devleti
Kim bu nazmı böyle tekmîl eyledüm
Nârumı envâra tebdîl eyledüm
Biz bu denlü itdük izhâr-i hüner
Kim dilerse artucak dizsün Güher
Meblağ-i ilm ü bizâ’um üzre ben
Acz ile neşr eyledüm bu denlü fen
İsteyen itsün ziyâde keşf-i râz
İtmesün hîç ictinâb u ihtirâz
Biz taarruz itmezüz ana şehâ
Eylerüz sultâna bil dilden duâ
Bizim işimüz duâ-yı şeh durur
Şâha itmeyen duâ gümreh durur
Bu zemîn turdukça dursun Hân Murâd
Yanî sürsün saltanat Sultân Murâd
Dünya turdukça o sultân-i zamân
Devlet içre dâyim olsun şâdmân
Tâ ki dâyirdür bu mâh u âfitâb
Ömri olsun tâze baht u izzi tâb
Tâ ki dâyirdür kubâb-ı bî-sütûn
Hânedân-ı saltanat olsun masun
Arta günden güne izz ü ref’eti
Görmeye a’dâ yedinden âfeti
Eylerüm ihvân u yârândan ricâ
Kılalar nazm okudukça duâ
Her okundukça bu Türkî mesnevî
Yâd ola hayr ile Abd-i Bosnevî
Her kim anı hayr ile yâd eyleye
Dü cihânda Hak anı şâd eyleye
Çün nazumum işbu resme virdi âl
Düşdi pes târîh nazm-ı bî-bedel
Abdullah Bosnevî. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî. Beyazıt Devlet Küt. nr. 9262. Vr. 243a-244a.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 06.07.2014Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
ŞERH-İ MANZÛME-İ CEZÎRE-İ MESNEVÎ
Hakka hamd olsun ki mübdî kâinât
Ol durur hem hâlık-ı mevt ü hayât
Hem salavât ile selâm olsun atâ
Hak Resûli Mustafa’ya dâimâ
Âline olsun dahi ashâbına
Tabi’îne cümle hem ahbabına
Bilgil iy cân âşikârâ vü nihân
Varidi bir ârif-i her dü cihân
Mevlevîler içre bir kâmil vücûd
Ârif-i billâh bir sâhib şühûd
Mâ-sivâ âlâyişinden kalbi pâk
Sâdık âşık ismi Yûsuf Sine-çâk
Mesnevîden cild-i şeşden intihâb
Eylemişdi muhtasar bir hoş kitâb
Üç yüz altmış altı beyt ihrâc idüp
Her birin lü’lü-i fark-ı tâc idüp
Nâmı beyt ü her biri bir ulu şehr
Namı katre her biri bir ulu nehr
Tesmiye kılmış o merd-i ma’nevî
Ol kitâb içün cezîre mesnevî
Mesnevî deryâdur adasıdur ol
Mesnevî neydür sâdâsıdur ol
Pes yine bir merd-i fâzıl mevlevî
Vakıf-ı esrâr u râz-i mesnevî
K’ana ilmî dirler idi hâs u âm
Merd-i kâmil idi hem sâhib-kelâm
Pes bu üç yüz altmış altı beyti ol
Döndürüp Türkîye göstermişdi yol
Tercüme kılmışdı hem şerh ü beyân
Müşkilâtın hall idüp kılmış ayân
Anı şerh itmişdi yanî nesr ile
Yazmışidi muktezâ-yı asr ile
Biz de dâmânı idüben der-miyân
Nazm ile kılduk: anı şerh ü beyân
Bir güzel şerh ana yazduk nazm ile
Kim okundukça safa virsün dile
Fehmümüz denlü idüp esrâr-ı keşf
Cândan itdük rûyı ol dildâr-ı keşf
Varidât-ı hakkı yazduk fetâ
Hoş bilüp anı inâyât-ı Hudâ
Mevhibât-ı Hazret-i Bârîyi biz
Yazduk itdük halka dildârîyi biz
Âşıkân-ı sâdıkâne bezl-i şevk
Eyleyüp bagışladuk envâ-i zevk
Ehl-i tevhîd ârifâna çok kelâm
Dilden itdük nazm u gönderdük selâm
Umaruz anlar da ide bezl-i lutf
Hoş göreler bast ideler nezl-i lutf
Damen-i afvila setr idüp kusûr
İdeler tekmîl eger varsa küsûr
Örteler zellât-ı elfâzum benüm
Dutalar çok yirine azum benüm
Kim bu Abdullâh fakîr-i Bosnevî
Mazhar-ı eltâf-ı râz-ı mesnevî
Çokluk ilme itmişdür iştigâl
Keşf-i hakdur sözleri virmiş makâl
Abdullah Bosnevî. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî. Beyazıt Devlet Küt. nr. 9262. Vr. 1b-2a.
NA’T-I ŞERÎF
Bir gül-i ruhsârın oldum cân ile efkendesi
Zâr ider bülbül misâli dil anın giryendesi
Haste-i aşkım bu gün ey şehlerin şeh-bendesi
Bu firâş-ı mihnet içre kalmışım dil-bestesi
Ben gibi var mı cihânda olmaya hiç kimsesi
Gel yetiş imdadıma ey kimsesizler kimsesi
Bosnavî’yim kemterîyim şâh-velâyet gel yetiş
Dest-i gamda kalmışım tâc-ı saâdet gel yetiş
Kûh-ı firkat içre kaldım kıl hidâyet gel yetiş
Pây-mâl oldum meded eyle inâyet gel yetiş
Ben gibi var mı cihânda olmaya hiç kimsesi
Gel yetiş imdadıma ey kimsesizler kimsesi
Akkuş, Mehmet ve A. Yılmaz (hzl.) (2011). Osman-zâde Vassaf Sefine-i Evliya. C. 2. İstanbul: Kitabevi Yay. 551.
HÂTİME
Mesken iken bana gül-zâr-i firâğ
Bağ hâmûşı iken cana turağ
Yani şerh-i mesnevîden sonra ben
Atmıyorken nesneye keşf ü dehen
Bade şerh-i cild-i sâlîs mesnevî
Yazmıyorken nesne hîç iy manevî
Çekmiş iken baş ferâğat ceybine
Yazmıyorken fâş şühûdun gaybına
İtmiyorken yanî keşf ü feth-i râz
Yazmıyorken hikmet ü sırr-ı remâz
Bir muhib akdâmı virdi bana şevk
Şöyle k’andan kalb u cânum toldı zevk
Pes anun akdâmı ile bâhuşû
Bu cezîre nazmına kıldum şürû
Sa’y u ikdâm ile cehd-i tâm ile
Silk-i nazma anı getürdüm bele
Hân Muradun devletinde oldı nazm
İtmeye kimse bu nazmı kadeha azm
Lutfıdur anun çü bahr u âfitâb
Pes o şeh nâmına nazm oldı kitâb
Hakka şâd hamd u senâ oldı tamâm
Devlet-i şehde bu şeyhüm ey hümâm
Yanî kim sultân Murâd asrında ben
Eyledüm tanzîm bu nazmı be-fen
Sâyesinde buldı tab’um kuvveti
Lutf-i Hak’la yardım itdi devleti
Kim bu nazmı böyle tekmîl eyledüm
Nârumı envâra tebdîl eyledüm
Biz bu denlü itdük izhâr-i hüner
Kim dilerse artucak dizsün Güher
Meblağ-i ilm ü bizâ’um üzre ben
Acz ile neşr eyledüm bu denlü fen
İsteyen itsün ziyâde keşf-i râz
İtmesün hîç ictinâb u ihtirâz
Biz taarruz itmezüz ana şehâ
Eylerüz sultâna bil dilden duâ
Bizim işimüz duâ-yı şeh durur
Şâha itmeyen duâ gümreh durur
Bu zemîn turdukça dursun Hân Murâd
Yanî sürsün saltanat Sultân Murâd
Dünya turdukça o sultân-i zamân
Devlet içre dâyim olsun şâdmân
Tâ ki dâyirdür bu mâh u âfitâb
Ömri olsun tâze baht u izzi tâb
Tâ ki dâyirdür kubâb-ı bî-sütûn
Hânedân-ı saltanat olsun masun
Arta günden güne izz ü ref’eti
Görmeye a’dâ yedinden âfeti
Eylerüm ihvân u yârândan ricâ
Kılalar nazm okudukça duâ
Her okundukça bu Türkî mesnevî
Yâd ola hayr ile Abd-i Bosnevî
Her kim anı hayr ile yâd eyleye
Dü cihânda Hak anı şâd eyleye
Çün nazumum işbu resme virdi âl
Düşdi pes târîh nazm-ı bî-bedel
Abdullah Bosnevî. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî. Beyazıt Devlet Küt. nr. 9262. Vr. 243a-244a.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 06.12.2020Eserlerinden Örnekler
ŞERH-İ MANZÛME-İ CEZÎRE-İ MESNEVÎ
Hakka hamd olsun ki mübdî kâinât
Ol durur hem hâlık-ı mevt ü hayât
Hem salavât ile selâm olsun atâ
Hak Resûli Mustafa’ya dâimâ
Âline olsun dahi ashâbına
Tabi’îne cümle hem ahbabına
Bilgil iy cân âşikârâ vü nihân
Varidi bir ârif-i her dü cihân
Mevlevîler içre bir kâmil vücûd
Ârif-i billâh bir sâhib şühûd
Mâ-sivâ âlâyişinden kalbi pâk
Sâdık âşık ismi Yûsuf Sine-çâk
Mesnevîden cild-i şeşden intihâb
Eylemişdi muhtasar bir hoş kitâb
Üç yüz altmış altı beyt ihrâc idüp
Her birin lü’lü-i fark-ı tâc idüp
Nâmı beyt ü her biri bir ulu şehr
Namı katre her biri bir ulu nehr
Tesmiye kılmış o merd-i ma’nevî
Ol kitâb içün cezîre mesnevî
Mesnevî deryâdur adasıdur ol
Mesnevî neydür sâdâsıdur ol
Pes yine bir merd-i fâzıl mevlevî
Vakıf-ı esrâr u râz-i mesnevî
K’ana ilmî dirler idi hâs u âm
Merd-i kâmil idi hem sâhib-kelâm
Pes bu üç yüz altmış altı beyti ol
Döndürüp Türkîye göstermişdi yol
Tercüme kılmışdı hem şerh ü beyân
Müşkilâtın hall idüp kılmış ayân
Anı şerh itmişdi yanî nesr ile
Yazmışidi muktezâ-yı asr ile
Biz de dâmânı idüben der-miyân
Nazm ile kılduk: anı şerh ü beyân
Bir güzel şerh ana yazduk nazm ile
Kim okundukça safa virsün dile
Fehmümüz denlü idüp esrâr-ı keşf
Cândan itdük rûyı ol dildâr-ı keşf
Varidât-ı hakkı yazduk fetâ
Hoş bilüp anı inâyât-ı Hudâ
Mevhibât-ı Hazret-i Bârîyi biz
Yazduk itdük halka dildârîyi biz
Âşıkân-ı sâdıkâne bezl-i şevk
Eyleyüp bagışladuk envâ-i zevk
Ehl-i tevhîd ârifâna çok kelâm
Dilden itdük nazm u gönderdük selâm
Umaruz anlar da ide bezl-i lutf
Hoş göreler bast ideler nezl-i lutf
Damen-i afvila setr idüp kusûr
İdeler tekmîl eger varsa küsûr
Örteler zellât-ı elfâzum benüm
Dutalar çok yirine azum benüm
Kim bu Abdullâh fakîr-i Bosnevî
Mazhar-ı eltâf-ı râz-ı mesnevî
Çokluk ilme itmişdür iştigâl
Keşf-i hakdur sözleri virmiş makâl
Abdullah Bosnevî. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî. Beyazıt Devlet Küt. nr. 9262. Vr. 1b-2a.
NA’T-I ŞERÎF
Bir gül-i ruhsârın oldum cân ile efkendesi
Zâr ider bülbül misâli dil anın giryendesi
Haste-i aşkım bu gün ey şehlerin şeh-bendesi
Bu firâş-ı mihnet içre kalmışım dil-bestesi
Ben gibi var mı cihânda olmaya hiç kimsesi
Gel yetiş imdadıma ey kimsesizler kimsesi
Bosnavî’yim kemterîyim şâh-velâyet gel yetiş
Dest-i gamda kalmışım tâc-ı saâdet gel yetiş
Kûh-ı firkat içre kaldım kıl hidâyet gel yetiş
Pây-mâl oldum meded eyle inâyet gel yetiş
Ben gibi var mı cihânda olmaya hiç kimsesi
Gel yetiş imdadıma ey kimsesizler kimsesi
Akkuş, Mehmet ve A. Yılmaz (hzl.) (2011). Osman-zâde Vassaf Sefine-i Evliya. C. 2. İstanbul: Kitabevi Yay. 551.
HÂTİME
Mesken iken bana gül-zâr-i firâğ
Bağ hâmûşı iken cana turağ
Yani şerh-i mesnevîden sonra ben
Atmıyorken nesneye keşf ü dehen
Bade şerh-i cild-i sâlîs mesnevî
Yazmıyorken nesne hîç iy manevî
Çekmiş iken baş ferâğat ceybine
Yazmıyorken fâş şühûdun gaybına
İtmiyorken yanî keşf ü feth-i râz
Yazmıyorken hikmet ü sırr-ı remâz
Bir muhib akdâmı virdi bana şevk
Şöyle k’andan kalb u cânum toldı zevk
Pes anun akdâmı ile bâhuşû
Bu cezîre nazmına kıldum şürû
Sa’y u ikdâm ile cehd-i tâm ile
Silk-i nazma anı getürdüm bele
Hân Muradun devletinde oldı nazm
İtmeye kimse bu nazmı kadeha azm
Lutfıdur anun çü bahr u âfitâb
Pes o şeh nâmına nazm oldı kitâb
Hakka şâd hamd u senâ oldı tamâm
Devlet-i şehde bu şeyhüm ey hümâm
Yanî kim sultân Murâd asrında ben
Eyledüm tanzîm bu nazmı be-fen
Sâyesinde buldı tab’um kuvveti
Lutf-i Hak’la yardım itdi devleti
Kim bu nazmı böyle tekmîl eyledüm
Nârumı envâra tebdîl eyledüm
Biz bu denlü itdük izhâr-i hüner
Kim dilerse artucak dizsün Güher
Meblağ-i ilm ü bizâ’um üzre ben
Acz ile neşr eyledüm bu denlü fen
İsteyen itsün ziyâde keşf-i râz
İtmesün hîç ictinâb u ihtirâz
Biz taarruz itmezüz ana şehâ
Eylerüz sultâna bil dilden duâ
Bizim işimüz duâ-yı şeh durur
Şâha itmeyen duâ gümreh durur
Bu zemîn turdukça dursun Hân Murâd
Yanî sürsün saltanat Sultân Murâd
Dünya turdukça o sultân-i zamân
Devlet içre dâyim olsun şâdmân
Tâ ki dâyirdür bu mâh u âfitâb
Ömri olsun tâze baht u izzi tâb
Tâ ki dâyirdür kubâb-ı bî-sütûn
Hânedân-ı saltanat olsun masun
Arta günden güne izz ü ref’eti
Görmeye a’dâ yedinden âfeti
Eylerüm ihvân u yârândan ricâ
Kılalar nazm okudukça duâ
Her okundukça bu Türkî mesnevî
Yâd ola hayr ile Abd-i Bosnevî
Her kim anı hayr ile yâd eyleye
Dü cihânda Hak anı şâd eyleye
Çün nazumum işbu resme virdi âl
Düşdi pes târîh nazm-ı bî-bedel
Abdullah Bosnevî. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî. Beyazıt Devlet Küt. nr. 9262. Vr. 243a-244a.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
ŞERH-İ MANZÛME-İ CEZÎRE-İ MESNEVÎ
Hakka hamd olsun ki mübdî kâinât
Ol durur hem hâlık-ı mevt ü hayât
Hem salavât ile selâm olsun atâ
Hak Resûli Mustafa’ya dâimâ
Âline olsun dahi ashâbına
Tabi’îne cümle hem ahbabına
Bilgil iy cân âşikârâ vü nihân
Varidi bir ârif-i her dü cihân
Mevlevîler içre bir kâmil vücûd
Ârif-i billâh bir sâhib şühûd
Mâ-sivâ âlâyişinden kalbi pâk
Sâdık âşık ismi Yûsuf Sine-çâk
Mesnevîden cild-i şeşden intihâb
Eylemişdi muhtasar bir hoş kitâb
Üç yüz altmış altı beyt ihrâc idüp
Her birin lü’lü-i fark-ı tâc idüp
Nâmı beyt ü her biri bir ulu şehr
Namı katre her biri bir ulu nehr
Tesmiye kılmış o merd-i ma’nevî
Ol kitâb içün cezîre mesnevî
Mesnevî deryâdur adasıdur ol
Mesnevî neydür sâdâsıdur ol
Pes yine bir merd-i fâzıl mevlevî
Vakıf-ı esrâr u râz-i mesnevî
K’ana ilmî dirler idi hâs u âm
Merd-i kâmil idi hem sâhib-kelâm
Pes bu üç yüz altmış altı beyti ol
Döndürüp Türkîye göstermişdi yol
Tercüme kılmışdı hem şerh ü beyân
Müşkilâtın hall idüp kılmış ayân
Anı şerh itmişdi yanî nesr ile
Yazmışidi muktezâ-yı asr ile
Biz de dâmânı idüben der-miyân
Nazm ile kılduk: anı şerh ü beyân
Bir güzel şerh ana yazduk nazm ile
Kim okundukça safa virsün dile
Fehmümüz denlü idüp esrâr-ı keşf
Cândan itdük rûyı ol dildâr-ı keşf
Varidât-ı hakkı yazduk fetâ
Hoş bilüp anı inâyât-ı Hudâ
Mevhibât-ı Hazret-i Bârîyi biz
Yazduk itdük halka dildârîyi biz
Âşıkân-ı sâdıkâne bezl-i şevk
Eyleyüp bagışladuk envâ-i zevk
Ehl-i tevhîd ârifâna çok kelâm
Dilden itdük nazm u gönderdük selâm
Umaruz anlar da ide bezl-i lutf
Hoş göreler bast ideler nezl-i lutf
Damen-i afvila setr idüp kusûr
İdeler tekmîl eger varsa küsûr
Örteler zellât-ı elfâzum benüm
Dutalar çok yirine azum benüm
Kim bu Abdullâh fakîr-i Bosnevî
Mazhar-ı eltâf-ı râz-ı mesnevî
Çokluk ilme itmişdür iştigâl
Keşf-i hakdur sözleri virmiş makâl
Abdullah Bosnevî. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî. Beyazıt Devlet Küt. nr. 9262. Vr. 1b-2a.
NA’T-I ŞERÎF
Bir gül-i ruhsârın oldum cân ile efkendesi
Zâr ider bülbül misâli dil anın giryendesi
Haste-i aşkım bu gün ey şehlerin şeh-bendesi
Bu firâş-ı mihnet içre kalmışım dil-bestesi
Ben gibi var mı cihânda olmaya hiç kimsesi
Gel yetiş imdadıma ey kimsesizler kimsesi
Bosnavî’yim kemterîyim şâh-velâyet gel yetiş
Dest-i gamda kalmışım tâc-ı saâdet gel yetiş
Kûh-ı firkat içre kaldım kıl hidâyet gel yetiş
Pây-mâl oldum meded eyle inâyet gel yetiş
Ben gibi var mı cihânda olmaya hiç kimsesi
Gel yetiş imdadıma ey kimsesizler kimsesi
Akkuş, Mehmet ve A. Yılmaz (hzl.) (2011). Osman-zâde Vassaf Sefine-i Evliya. C. 2. İstanbul: Kitabevi Yay. 551.
HÂTİME
Mesken iken bana gül-zâr-i firâğ
Bağ hâmûşı iken cana turağ
Yani şerh-i mesnevîden sonra ben
Atmıyorken nesneye keşf ü dehen
Bade şerh-i cild-i sâlîs mesnevî
Yazmıyorken nesne hîç iy manevî
Çekmiş iken baş ferâğat ceybine
Yazmıyorken fâş şühûdun gaybına
İtmiyorken yanî keşf ü feth-i râz
Yazmıyorken hikmet ü sırr-ı remâz
Bir muhib akdâmı virdi bana şevk
Şöyle k’andan kalb u cânum toldı zevk
Pes anun akdâmı ile bâhuşû
Bu cezîre nazmına kıldum şürû
Sa’y u ikdâm ile cehd-i tâm ile
Silk-i nazma anı getürdüm bele
Hân Muradun devletinde oldı nazm
İtmeye kimse bu nazmı kadeha azm
Lutfıdur anun çü bahr u âfitâb
Pes o şeh nâmına nazm oldı kitâb
Hakka şâd hamd u senâ oldı tamâm
Devlet-i şehde bu şeyhüm ey hümâm
Yanî kim sultân Murâd asrında ben
Eyledüm tanzîm bu nazmı be-fen
Sâyesinde buldı tab’um kuvveti
Lutf-i Hak’la yardım itdi devleti
Kim bu nazmı böyle tekmîl eyledüm
Nârumı envâra tebdîl eyledüm
Biz bu denlü itdük izhâr-i hüner
Kim dilerse artucak dizsün Güher
Meblağ-i ilm ü bizâ’um üzre ben
Acz ile neşr eyledüm bu denlü fen
İsteyen itsün ziyâde keşf-i râz
İtmesün hîç ictinâb u ihtirâz
Biz taarruz itmezüz ana şehâ
Eylerüz sultâna bil dilden duâ
Bizim işimüz duâ-yı şeh durur
Şâha itmeyen duâ gümreh durur
Bu zemîn turdukça dursun Hân Murâd
Yanî sürsün saltanat Sultân Murâd
Dünya turdukça o sultân-i zamân
Devlet içre dâyim olsun şâdmân
Tâ ki dâyirdür bu mâh u âfitâb
Ömri olsun tâze baht u izzi tâb
Tâ ki dâyirdür kubâb-ı bî-sütûn
Hânedân-ı saltanat olsun masun
Arta günden güne izz ü ref’eti
Görmeye a’dâ yedinden âfeti
Eylerüm ihvân u yârândan ricâ
Kılalar nazm okudukça duâ
Her okundukça bu Türkî mesnevî
Yâd ola hayr ile Abd-i Bosnevî
Her kim anı hayr ile yâd eyleye
Dü cihânda Hak anı şâd eyleye
Çün nazumum işbu resme virdi âl
Düşdi pes târîh nazm-ı bî-bedel
Abdullah Bosnevî. Şerh-i Cezîre-i Mesnevî. Beyazıt Devlet Küt. nr. 9262. Vr. 243a-244a.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | SEMÂ'Î, Mustafa Efendi | d. ? - ö. 1176 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | NÛRÎ, Mustafa Nûreddîn | d. ? - ö. 1826 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ÜLFETÎ, Mehmed Halife | d. ? - ö. 1665 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | SABUHİ, Şeyh Ahmed Dede | d. 1584 - ö. 1647 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | REFİ‘Î, Atâ-zâde Mehmed | d. 1584 - ö. 1660 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ABDÎ, Sarı Abdullah Efendi | d. 12 Mart 1584 - ö. 27 Ekim 1660 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | BÂKÎ, Kepenekçi-zâde Mehmed Abdülbâkî Efendi | d. ? - ö. 1644 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | EVCÎ, Mehmed | d. ? - ö. 1644-45 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | RİYÂZÎ, Mehmed Riyâzî Efendi | d. 1572 - ö. 1644 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | HULDÎ, Mustafa Efendi | d. 1667-68 - ö. 1725-26 | Meslek | Görüntüle |
11 | AHMED DEDE | d. ? - ö. 1761 | Meslek | Görüntüle |
12 | REMZÎ, Ahmet | d. 1859 - ö. 1914 | Meslek | Görüntüle |
13 | CÂHİDÎ, Ahmed | d. ? - ö. 1659 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | MEYYAL | d. ? - ö. 1669-1670 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | DEDEMOĞLU | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | ÖZRÎ | d. ? - ö. 1522 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | SÂBİT, Alâaddin (Ali) | d. ? - ö. 5 Eylül 1712 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | ES’AD, Vassâf-zâde Şeyhülislam Mehmed Es’ad Efendi | d. 1707-08 - ö. 28 Temmuz 1778 | Madde Adı | Görüntüle |