Madde Detay
BÎÇÂRE
(d. 1008/1600 - ö. 1068/1657)
tekke şairi
(Tekke / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Abdullah b. Şaban olan mutasavvıf, şiirlerini önceleri “Abdî” daha sonraları ise “Bîçâre” mahlasıyla yazmıştır. Anadolu’da yetişen büyük velilerden birisi olan Bîçâre'nin doğum yerine ilişkin bir bilgiye kaynaklarda tesadüf edilememiştir. Bîçâre’nin babası Şaban Efendi’nin Hüdâyî’nin zâkirbaşı olması sebebiyle Üsküdar’da dünyaya gelmiş olması ihtimali yüksektir. Çocukluğunda Hüdâyî’yle görüştüğü bilinen Bîçâre’nin Üsküdar’daki Celveti Dergâhı’nın civarında doğup büyüdüğü tahmin edilmektedir. Doğum tarihine ilişkin bilgi sadece Tuhfe-i Nâilî’de verilmiştir. Mehmed Süreyya da altmış yaşında öldüğünü söylemektedir. Bu bilgilere göre Bîçâre 1008/1600 yılında doğmuştur. Ailesi hakkında bilgi çok azdır. Kaynaklarda babası, bir oğlu ve bir kızının olduğu bilgileri mevcuttur. Babası Celvetiyye tarikatı kurucusu Azîz Mahmud Hüdâyi’nin zâkirbaşısı ve hulefasından Şaban Dede (ö. 1650)’dir. Zamanının en iyi musikişinaslarından biri olan Şaban Dede, Hüdâyî’nin ilâhîlerini bestelemiş ve besteli bazı eserleri günümüze kadar gelmiştir. Zakiri mahlasıyla şiirler yazmış ve bu şiirler bestelenmiştir (Ergun 1943: 1, 68). Şaban Dede 1061(1650) yılında ölmüştür. Şaban Dede, Hüdâyî’nin şiirlerini bestelemiş Hüdâyî’nin mülknamelerine imza tabilecek derecede şeyhine yakın olmuştur. Bîçâre, babasının bu görevinden dolayı “Zâkir-zâde” diye anılmıştır. Bîçâre’nin oğlu Cafer-i Sâdık Celvetî şeyhlerindendir. Kılıç Ali Paşa Câmi‘inde vâizlik yapmıştır. 1095 /1684 yılında bu görevden ayrılmış yerine yeğeni Abdülvehhâb Efendi geçmiştir. 1108/1697’de ahirete intikal etmiştir. Kızı hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Abdülvehhâb Efendi Zakirzade’nin kızının oğludur. Doğumundan itibaren ilim, irfan öğrenmeye başlamıştır. Hüdâyî âsitânesi seccâdenişînlerinden Gafûrî Mahmûd Efendi’den tarikat adabını öğrenmiş ve ondan hilâfet almıştır. H. 1133/ M. 1721’de Üsküdar’da ölmüştür.
Çocukluk ve gençliğinin ilk dönemlerini nasıl geçirdiği açık olarak bilinmemekle birlikte eserinden yola çıkarak kendisinin iyi bir tahsil gördüğü, Arapça ve Farsçayı iyi bildiği anlaşılmaktadır. Bîçâre, çocuk yaşta Hüdâyî’ye intisab ederek Celvetî Tarikatına girmiştir. Ancak şeyhinin ölmesi üzerine Muk‘ad Ahmed Efendi’den (ö.1049/1639) Celvetî adab ve erkanını, ilim ve tasavvuf yolunun edebini öğrendi. İntisabı ve icazetini bu zattan aldı. Tahsilini tamamladıktan sonra, insanlara doğru yolu öğretmek için Manisa’ya gitti. Daha sonra İstanbul’daki Zeyrek Câmii’nde vaaz ve nasihat etmekle görevlendirildi. Bir süre sonra Ali Paşa dergâhına şeyh olarak tayin edildi. Konuşma ve hitabet kabiliyeti çok yüksek bir kişiydi. Zâhirî ilimler okutmayan Bîçâre, halka şeriat, marifet ve hakîkate dair sohbetler vermiştir. Zamanında evliyaları tenkid edenleri vaaz ve nasihatlerle ikna ederdi. Şeyh Osman Fadlî, Selâmi Ali Efendi, Ca’fer Efendi ve Abdulvehhab Efendi yetiştirdiği büyük talebelerindendir.
Bîçâre, H. 1068/ M. 1657 senesinde 60 yaşında İstanbul’da vefat etmiştir. Vasiyeti üzerine kabri Üsküdar’daki Karacaahmet mezarlığının ilerisinde bulunan “Miskinler” kabristanındadır. Zâkir-zâde’nin mezar taşında şunlar yazılıdır: “Âlem-i ukbâya Zâkir-zâde çün kıldı sefer / Ya’ni Abdullâh Efendi vâkıf-ı sırr-ı kader / Âlem-i gaybdan denildi rihletine târih / Aşk ile bâb-ı rızâu’llâh’ı etmişti makar” Mezar taşındaki “rızâu’l-lâh”(1068/1657) ibaresi ebced hesabıyla merhumun vefat tarihini göstermektedir. (Konyalı 1976: 235)
Bilinen tek eseri Divan’ıdır. Eserin iki nüshası vardır. Biri Bursa İnebey Yazma Eserler Kütüphanesinde diğeri de Süleymaniye Küt. Yazma Bağışlar Bölümünde mevcuttur. Eser üzerinde çalışan Veli Recai Velibeyoğlu, Zâkirzâde Abdullah Bîçâre Dîvânı adlı çalışmasını 1963 yılında yayımlamıştır. Daha sonra bu çalışma, 2007 yılında Mehtap Aydın tarafından Uludağ Üniversitesinde Bîçâre Dîvânı İnceleme-Metin adıyla Yüksek Lisans çalışması yapılmıştır. Yine Fatih Ayan tarafından 2008 yılında Sakarya Üniversitesinde Zâkirzâde Abdullah (Bîçâre)’ın Dîvânının Transkripsiyonu adıyla Yüksek Lisans tezi olarak çalışılmıştır. Dîvân’ında Hüdâyî gibi âşıkâne ilâhiler yazmıştır. Dîvân’ında değişik kelime ve kelime gruplarıyla Allah’tan bahseder. (Ayan 2008: 8)
Mutasavvıf bir şair olan Zâkir-zâde Abdullah, tasavvufta çok takvalı bir hal içerisindedir. Eserini bütünüyle tasavvufî neşve içerisinde kaleme almıştır. Şiirinin büyük bir kısmı münacat, günahlardan af dileme, peygamberden şefaat isteme gibi konular içermektedir. Şairin sufî olması tasavvufi kavramların metinde çokça zikredilmesine sebep olmuştur. Şiirlerinde hem aruz hem de hece veznini kullanmıştır. Birçok ilahi söylemiştir. İlahileri aruz kalıplarına da uymaktadır. Sufi şairlerin pek çoğunun ortak vasfı olan sehl-i mümtenî Bîçâre’nin eserinin de en belirgin özelliğidir. Birçok Celveti şairlerinde olduğu gibi şiirlerini zâhidâne bir anlayışla yazmış, tevhidin gereğinden ve öneminden bahsetmiştir. Şiirlerinin bir kısmını da devrin siyasi ve sosyal işleri hakkında yazmıştır. Şiirlerinde kullandığı tema ve üslup unsuru dindir. İnsanlara nasihat verirken bile dini hep ön planda tutmuştur. Yaşadığı dönem itibariyle dilin süslü ve ağdalı olmasına rağmen şairin dili sade ve akıcıdır. Eserinde ayet ve hadislerinden fazlaca iktibaslar yapmıştır. Celveti olduğu için Celvetiliği de hep ön planda tutmuştur. Zâkir-zâde ağdalı dile pek başvurmamıştır. Dili gayet açıktır. Divanında yer yer Eski Anadolu Türkçesi'nin yazım özellikleri görülmektedir. Mutasavvıf şairlerin birçoğunda olduğu gibi onda da Yunus etkisi görülür. Kitap ve sünneti her şeyden üstün tutan ve bu daireden çıkmayan şairde güçlü bir yaradan sevgisi görülür.
Kaynakça
Akkuş, Mehmet - Ali Yılmaz (hzl.) (2011). Sefine-i
Evliya. İstanbul: Kitabevi Yay.
Ayan,
Fatih (2008). Zâkirzâde Abdullah (Bîçâre)’ın Dîvânının Transkripsiyonu. Yüksek
Lisans Tezi. Sakarya: Sakarya Üniversitesi.
Aydın,
Mehtap (2007). Bîçâre Dîvânı İnceleme-Metin. Yüksek Lisans
Tezi. Bursa: Uludağ Üniversitesi.
Bursevi,
İsmail Hakkı (1874). Kitab-ı Silsile-i Tarîk-i Celvetî. İstanbul:
Haydarpaşa Hastahanesi Matbaası.
Ceylan, Ömür (2000). Tasavvufî Gazel Şerhleri. İstanbul:
Kapı Yay.
Eraydın,
Selçuk (1994). Tasavvuf ve Tarikatlar. İstanbul: Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay.
Ergun,
Sadettin Nüzhet (1943). Türk Musikisi Antolojisi. C. 1.
İstanbul: Edebiyat Fakültesi Yay.
İpekten,
Haluk vd. (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara:
Kültür Bakanlığı Yay.
Konyalı,
İ. Hakkı (1976). Âbideleri ve Kitabeleri ile Üsküdar Tarihi. C.
1. İstanbul: Ahmet Sait Matbaası.
Kocatürk,
Vasfi Mahir (1968). Tekke Şiiri Antolojisi. Ankara: Edebiyat
Yay.
Kurnaz,
Cemal, Mustafa Tatçı (hzl) (2001). Tuhfe-i Nailî Divan Şairlerinin
Muhatasar Biyografileri. Ankara: Bizim Büro Yay.
Muslu,
Ramazan (2004). Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (18. Yüzyıl). İstanbul:
İnsan Yay.
Özcan,
Abdülkadir (hzl.) (1989). Şakâik-i Numaniye ve Zeyilleri
Vekâyiu’l-Fudalâ. C. 1. İstanbul: Çağrı Yay.
Velibeyoğlu,
Veli Recâi (1963). Zâkirzâde Abdullah Bîçâre Dîvânı. Kırşehir:
Define Matbaası.
Yılmaz,
H. Kâmil (1999). Azîz Mahmûd Hüdâyî ve Celvetiyye Tarîkatı. İstanbul:
Erkam Yay.
Yılmaz,
Necdet (2001). Osmanlı Toplumunda Tasavvuf, Sûfîler, Devlet ve Ulemâ
(XVII. yüzyıl). İstanbul: Osav Yay.
Yuvalı, Abdülkadir – Ali Aktan (hzl.) (1995). Sicill-i
Osmânî. C .1. İstanbul: Sebil Yay.
Zakir-zade Abdullah. Divan. Süleymaniye
Kütüphanesi Yazma Bağışlar Bölümü no: 810.
Zâkir-zâde Abdullah (1991). İslam Alimleri
Ansiklopedisi. C. 16. İstanbul: Türkiye Gazetesi Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. MEHMET ÜNALYayın Tarihi: 17.07.2013Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
İlahi
Yâ Rabbi mahşer yerine
Ne yüz ile varayım ben
Dostum Muhammed’in yüzün
Ne vech ile göreyim ben
Benim cürm ü günâhım çok
Değil rahmetinden artuk
Senden gayrı yaradan yok
Ya kime yalvarayım ben
Senden olmazsa inâyet
Dostun kılmazsa şefâat
Neme layık benim cennet
Hod bir yüzü karayım ben
Hak bana sual ederse
Aklım başımdan giderse
Kulum niçün itdün derse
Nice cevâb vereyim ben
Bu Zâkirî gümrâhına
İnâyet sal sen râhına
Gece gündüz dergâhına
Kara yüzüm süreyim ben
Bu Zâkirî gümrâhına
İnâyet sal sen râhına
Gece gündüz dergâhına
Kara yüzüm süreyim ben.
Ergun, Saadettin Nüzhet (1943). Türk Musikisi Antolojisi. C. 1. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Yay. 68.
Gazel-I
Fâilâtün/ Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün
Ehl-i aşkın hâlini anlan gelin mestâneden
Ma-sivayı terk iden hâlin görün pervâneden
Li-maa’llah sırrını izhar ederdi dil veli
Gayret-i hak setr ider gizler ani bî-gâneden
Ademe Hu’dan dem irüp erdi demden demdeme
Dem bu demdir na’rası ider zuhur her dâneden
Zâhida gamm u sivâ koydu seni halvetlere
Alem-i ıtlâka çık kurtulagör gam-hâneden
İrdi nûr-ı hakk ile Bîçâre sırrı vahdete
Şol inâyet sebk itdiler dogmadan tâ aneden
Akkuş, Mehmet- Ali Yılmaz (hzl.) (2011). Sefine-i Evliya. İstanbul: Kitabevi Yay. 56.
Gazel - II
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
İlâhî fazl u lutfunla bana bir feth-i bâb eyle
Erişdir vahdet-i zâta kavlin nîme’l-meâb ile
Vücûdum nüshasın yazdın yed-i kudretle çün yâ Rab
Senin zât u sıfâtından ibâret bir kitap eyle.
Senin âşıkların alsın ziyâmı âfitâbımdan
Hilâl-i kalbini yarıp alarak mâhitâb eyle
Kabûl eyle kulun Bîçârenin hâcetini lutf et
Kerîmen mahz-ı fazlınla onu sen kâm-yâb eyle
Zâkir-zâde Abdullah (1991). İslam Alimleri Ansiklopedisi. İstanbul: Türkiye Gazetesi Yay. No: 16. 253.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 17.07.2013Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
İlahi
Yâ Rabbi mahşer yerine
Ne yüz ile varayım ben
Dostum Muhammed’in yüzün
Ne vech ile göreyim ben
Benim cürm ü günâhım çok
Değil rahmetinden artuk
Senden gayrı yaradan yok
Ya kime yalvarayım ben
Senden olmazsa inâyet
Dostun kılmazsa şefâat
Neme layık benim cennet
Hod bir yüzü karayım ben
Hak bana sual ederse
Aklım başımdan giderse
Kulum niçün itdün derse
Nice cevâb vereyim ben
Bu Zâkirî gümrâhına
İnâyet sal sen râhına
Gece gündüz dergâhına
Kara yüzüm süreyim ben
Bu Zâkirî gümrâhına
İnâyet sal sen râhına
Gece gündüz dergâhına
Kara yüzüm süreyim ben.
Ergun, Saadettin Nüzhet (1943). Türk Musikisi Antolojisi. C. 1. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Yay. 68.
Gazel-I
Fâilâtün/ Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün
Ehl-i aşkın hâlini anlan gelin mestâneden
Ma-sivayı terk iden hâlin görün pervâneden
Li-maa’llah sırrını izhar ederdi dil veli
Gayret-i hak setr ider gizler ani bî-gâneden
Ademe Hu’dan dem irüp erdi demden demdeme
Dem bu demdir na’rası ider zuhur her dâneden
Zâhida gamm u sivâ koydu seni halvetlere
Alem-i ıtlâka çık kurtulagör gam-hâneden
İrdi nûr-ı hakk ile Bîçâre sırrı vahdete
Şol inâyet sebk itdiler dogmadan tâ aneden
Akkuş, Mehmet- Ali Yılmaz (hzl.) (2011). Sefine-i Evliya. İstanbul: Kitabevi Yay. 56.
Gazel - II
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
İlâhî fazl u lutfunla bana bir feth-i bâb eyle
Erişdir vahdet-i zâta kavlin nîme’l-meâb ile
Vücûdum nüshasın yazdın yed-i kudretle çün yâ Rab
Senin zât u sıfâtından ibâret bir kitap eyle.
Senin âşıkların alsın ziyâmı âfitâbımdan
Hilâl-i kalbini yarıp alarak mâhitâb eyle
Kabûl eyle kulun Bîçârenin hâcetini lutf et
Kerîmen mahz-ı fazlınla onu sen kâm-yâb eyle
Zâkir-zâde Abdullah (1991). İslam Alimleri Ansiklopedisi. İstanbul: Türkiye Gazetesi Yay. No: 16. 253.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
İlahi
Yâ Rabbi mahşer yerine
Ne yüz ile varayım ben
Dostum Muhammed’in yüzün
Ne vech ile göreyim ben
Benim cürm ü günâhım çok
Değil rahmetinden artuk
Senden gayrı yaradan yok
Ya kime yalvarayım ben
Senden olmazsa inâyet
Dostun kılmazsa şefâat
Neme layık benim cennet
Hod bir yüzü karayım ben
Hak bana sual ederse
Aklım başımdan giderse
Kulum niçün itdün derse
Nice cevâb vereyim ben
Bu Zâkirî gümrâhına
İnâyet sal sen râhına
Gece gündüz dergâhına
Kara yüzüm süreyim ben
Bu Zâkirî gümrâhına
İnâyet sal sen râhına
Gece gündüz dergâhına
Kara yüzüm süreyim ben.
Ergun, Saadettin Nüzhet (1943). Türk Musikisi Antolojisi. C. 1. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Yay. 68.
Gazel-I
Fâilâtün/ Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün
Ehl-i aşkın hâlini anlan gelin mestâneden
Ma-sivayı terk iden hâlin görün pervâneden
Li-maa’llah sırrını izhar ederdi dil veli
Gayret-i hak setr ider gizler ani bî-gâneden
Ademe Hu’dan dem irüp erdi demden demdeme
Dem bu demdir na’rası ider zuhur her dâneden
Zâhida gamm u sivâ koydu seni halvetlere
Alem-i ıtlâka çık kurtulagör gam-hâneden
İrdi nûr-ı hakk ile Bîçâre sırrı vahdete
Şol inâyet sebk itdiler dogmadan tâ aneden
Akkuş, Mehmet- Ali Yılmaz (hzl.) (2011). Sefine-i Evliya. İstanbul: Kitabevi Yay. 56.
Gazel - II
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
İlâhî fazl u lutfunla bana bir feth-i bâb eyle
Erişdir vahdet-i zâta kavlin nîme’l-meâb ile
Vücûdum nüshasın yazdın yed-i kudretle çün yâ Rab
Senin zât u sıfâtından ibâret bir kitap eyle.
Senin âşıkların alsın ziyâmı âfitâbımdan
Hilâl-i kalbini yarıp alarak mâhitâb eyle
Kabûl eyle kulun Bîçârenin hâcetini lutf et
Kerîmen mahz-ı fazlınla onu sen kâm-yâb eyle
Zâkir-zâde Abdullah (1991). İslam Alimleri Ansiklopedisi. İstanbul: Türkiye Gazetesi Yay. No: 16. 253.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
İlahi
Yâ Rabbi mahşer yerine
Ne yüz ile varayım ben
Dostum Muhammed’in yüzün
Ne vech ile göreyim ben
Benim cürm ü günâhım çok
Değil rahmetinden artuk
Senden gayrı yaradan yok
Ya kime yalvarayım ben
Senden olmazsa inâyet
Dostun kılmazsa şefâat
Neme layık benim cennet
Hod bir yüzü karayım ben
Hak bana sual ederse
Aklım başımdan giderse
Kulum niçün itdün derse
Nice cevâb vereyim ben
Bu Zâkirî gümrâhına
İnâyet sal sen râhına
Gece gündüz dergâhına
Kara yüzüm süreyim ben
Bu Zâkirî gümrâhına
İnâyet sal sen râhına
Gece gündüz dergâhına
Kara yüzüm süreyim ben.
Ergun, Saadettin Nüzhet (1943). Türk Musikisi Antolojisi. C. 1. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Yay. 68.
Gazel-I
Fâilâtün/ Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün
Ehl-i aşkın hâlini anlan gelin mestâneden
Ma-sivayı terk iden hâlin görün pervâneden
Li-maa’llah sırrını izhar ederdi dil veli
Gayret-i hak setr ider gizler ani bî-gâneden
Ademe Hu’dan dem irüp erdi demden demdeme
Dem bu demdir na’rası ider zuhur her dâneden
Zâhida gamm u sivâ koydu seni halvetlere
Alem-i ıtlâka çık kurtulagör gam-hâneden
İrdi nûr-ı hakk ile Bîçâre sırrı vahdete
Şol inâyet sebk itdiler dogmadan tâ aneden
Akkuş, Mehmet- Ali Yılmaz (hzl.) (2011). Sefine-i Evliya. İstanbul: Kitabevi Yay. 56.
Gazel - II
Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün
İlâhî fazl u lutfunla bana bir feth-i bâb eyle
Erişdir vahdet-i zâta kavlin nîme’l-meâb ile
Vücûdum nüshasın yazdın yed-i kudretle çün yâ Rab
Senin zât u sıfâtından ibâret bir kitap eyle.
Senin âşıkların alsın ziyâmı âfitâbımdan
Hilâl-i kalbini yarıp alarak mâhitâb eyle
Kabûl eyle kulun Bîçârenin hâcetini lutf et
Kerîmen mahz-ı fazlınla onu sen kâm-yâb eyle
Zâkir-zâde Abdullah (1991). İslam Alimleri Ansiklopedisi. İstanbul: Türkiye Gazetesi Yay. No: 16. 253.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MA‘NEVÎ, Mustafa Manevî | d. 1600\\\'lerin ortası - ö. 1702 | Doğum Yılı | Görüntüle |
2 | NÂMÎ, Ahmed | d. 1600 - ö. 1673 | Doğum Yılı | Görüntüle |
3 | VAHYÎ, Ömer Çelebi | d. ? - ö. 1657 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
4 | HEMDEMÎ, Solak-zâde Mehmed Çelebi | d. ? - ö. 1657 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
5 | VİSÂLÎZÂDE ÂRİF MEHMED EFENDİ | d. ? - ö. 1657 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | REMZİYE BACI | d. 1890 - ö. 1946 | Meslek | Görüntüle |
7 | VELİ, Karabaş Veli Efendi | d. ? - ö. 1686 | Meslek | Görüntüle |
8 | ÂHÛ BABA, Ali, Karaoğlu | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
9 | CÂHİDÎ, Ahmed | d. ? - ö. 1659 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
10 | SEYYİD, Seyyid Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1706 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | DEDEMOĞLU | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | EDHEM BABA, Aydonatlı | d. ? - ö. 1906 | Madde Adı | Görüntüle |
13 | HALÎL, HALÎL-İ ZERD | d. ? - ö. I. Ahmed devri (1603-1617) sonları | Madde Adı | Görüntüle |
14 | HAYRANİ/İSMAİL, İsmail Uslu | d. 01.01.1933 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |