Refik Halit Karay

R.H, Rehak, Aydede, Kirpi, Kirpi-i Nâtüvan, Mübeccel Halid, Vak’anüvis
(d. 15 Mart 1888 / ö. 18 Temmuz 1965)
Hikâye-roman yazarı, gazeteci
(Yeni Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Refik Halit Karay, 15 Mart 1888’de İstanbul’un Beylerbeyi semtinde eğitimli, kültürlü, zengin ve bürokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası, Maliye Başveznedaɾı Mehmed Halit Bey'dir. Bolu Muduɾnu'dan İstanbul'a göçen Кaɾakayış ailesindendir. Annesi Nefise Ruhsar Hanım ise Kırım Hanı giraylarındandır. Okumayı dayısı İhsan Bey’den öğrenen Refik Halit, kışları Vezneciler’de Şemsü’l-Maarif Mektebi'ne; yazları da Göztepe’deki Taş Mekteb'e devam etti. On iki yaşında Galatasaray Lisesi yatılı kısmına verildi. Okulun son sınıfındayken verilen disiplin cezasına kızarak okuldan ayrıldı. Dışarıdan lise olgunluk sınavına girerek 1907’de mezun odu ve aynı yıl içinde Hukuk Mektebi sınavını kazanarak buraya kaydoldu. 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edilince bu okulu ikinci sınıftan terk etti ve gazeteciliğe başladı. Ailesinin ticaretle uğraşmasını istediği Refik Halit, Servet-i Fünûn gazetesinde geçici olarak işe başladı. Para almadan tercümeler yaptığı bu gazetede Fransızcadan yaptığı kısa çeviriler yayınlandı. Oradan Tercüman-ı Hakikat gazetesine geçen Refik Halit henüz yirmili yaşların başında iken bu gazetede makaleler yazmaya başladı. Bunu, Muhit, Resimli Kitap, Kalem, Alem gibi mecmualarda kaleme aldığı yazıları ve hikâyeleri takip etti. Bu yazıları içinde en çok mizahi yazıları ilgi gördü. Bu yazılarında Refik Halit isminin yanında “R.H, Rehak, Aydede, Kirpi, Kirpi-i Nâtüvan, Mübeccel Halid, Vak’anüvis” gibi imzalar da kullandı. Bu arada özellikle Tercüman-ı Hakikat gazetesindeki yazılarının gördüğü ilgiden aldığı cesaretle Son Havadis ismiyle bir de gazete çıkaran Refik Halit, bu teşebbüsünde başarısız oldu ve on beş sayı sonunda gazeteyi kapatmak zorunda kaldı (Aktaş 1986: 7-13). Avrupa'daki edebî topluluklara özenen, edebiyata meraklı gençlerin oluşturduğu Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. Refik Halit, birçoğu Galatasaray Lisesi'nden arkadaşı olan bu topluluğun hazırladığı beyannameye imza attıysa da daha sonra Servet-i Fünûn’un devamı ve Fransız edebiyatının sahte ve noksan bir taklidi olarak gördüğü; bu hareketten ayrıldı. “Beni onlardan ayıran esas sebep lisan farklılığıdır" diyeceği Fecr-i Âti toplantılarından tek kazancı, sonraki yıllarda sanatı üzerinde etkili olan Yakup Kadri’yi tanıması oldu. Refik Halit’in genç yaşta tanınması, Kalem, Cem ve Şehrah isimli mizah dergilerinde "Kirpi" mahlasıyla yazdığı siyasi mizah yazıları sayesinde oldu. Bu yazılarında zaman zaman hükümetin doğru bulmadığı uygulamalarını eleştirdiği için İttihat ve Terakki tarafından muhalif olarak görüldü. Bu durum 1911’de kurulan Hürriyet ve İtilâf Fırkası mensuplarının hükümetin muhalifi olarak gördükleri Refik Halid’e sempati ile bakmalarına sebep oldu. Sadrazam Şevket Paşa'nın vurulması olayı bahane edilerek 1913’de Sinop’a sürgün edildi. Burada oldukça rahat olan Refik Halit, tavır ve davranışlarının beğenilmesinden dolayı Sinop Mutasarrıfı Müştak Bey’in takdirini kazandı. Müştak Bey, Refik Halit’in affedilmesi için Cemal Paşa’dan istekte bulunsa da bu istek kabul edilmedi ve 1916’da bu sefer Çorum’a gönderildi. Kendini ziyarete gelen annesi burada salgın olan bir hastalığa yakalanıp ölünce naklini Ankara’ya istedi. Sinop’ta kendisi gibi sürgün bulunan Celal Paşa’nın kızı Nazıma Hanım’la nikâhlanan yazar, evlenme fırsatını Ankara’da buldu. Ankara’nın suyu ve havası kendisine iyi gelmeyince o yıl Ankara’da yaşanan büyük yangını bahane ederek Bilecik’e gönderilmesini talep etti. Bu isteği kabul edildi. Buradan İstanbul’a dostu Celal Sahir’in isteği üzerine gönderdiği hikâye Türk Yurdu’nda R.H imzasıyla yayınlandı. Bu hikâyede kullandığı dili çok beğenen Ömer Seyfettin ondan Yeni Mecmua’da yayımlanmak üzere başka hikâyeler istedi. Ziya Gökalp’in de araya girmesiyle ilk sürgünü sona eren ve İstanbul’a dönen yazar, Yeni Mecmua’nın yazarları arasına katıldı. Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerinde makaleler yayımladı. Damat Ferit Paşa'nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı. Ali Kemal’in Maarif Nazırlığına getirilmesiyle birlikte 1918’de Sabah gazetesinin başmuharriri oldu. Bu gazeteden Damat Ferit Paşa Hükümetini açıkça destekleyen yazılar yazdı. 1919'da Posta ve Telgraf Umum Müdürü oldu. Aynı yıl Ali Rıza Paşa’nın vekiller heyeti başkanı olduğu ilk hükümetin kurulmasıyla bu görevinden istifa etti. Bir süre Alemdar Gazetesi’nde “Aydede” takma adıyla yazılar yazdı. 1920’de IV. Damat Ferit Paşa Hükumeti kurulunca tekrar Posta Telgraf Umum Müdürü oldu. Damat Ferit Paşa aleyhinde konuştuğu gerekçesiyle azledildi. Bir Süre Peyam-ı Sabah’ta yazılar gönderdi. 1922’de yayınına başladığı Aydede isimli mizah dergisini doksan sayı çıkardı. (Aktaş 1986: 25-31). İstanbul’un düşman işgalinden kurtarılmasından sonra Ali Kemal’in linç edilerek öldürülmesi üzerine aynı durumun bir daha yaşanmaması için hazırlanan “Yüz Ellilikler Listesi”ne Refik Halit’in de ismi dahil edildi. Bu listeye alınması, Posta Telgraf Umum Müdürlüğü sırasında Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükümeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükümetinin tarafını tuttuğu gerekçesine dayandırıldı. 1922'de gizli yolla Beyrut'a kaçtı. Yanına eşi ve oğlunu da aldı. Burada yaşadığı maddî sıkıntılardan dolayı bir süre sonra eşini ve oğlunu İstanbul’a göndermek zorunda kaldı. Kalemiyle geçinmekten başka çaresi olmayan yazar, yayın politikasını beğenmediği halde Halep’te yayımlanan Doğru Yol gazetesine para karşılığı yazılar gönderdi. Hatta kirası ucuz olduğu için Lübnan’da bir köyde yaşamak zorunda kaldı. 1922-1938 yıllarında yaşadığı bu ikinci sürgün hayatının ikinci devresi Suriye’de geçti. Halep’te sermayesini Nuri Genç’in verdiği ve milliyetçi bir çizgide yayın yapan Vahdet dergisinin edebî kısım sorumluluğunu üstlendi. Bu sayede maddi durumu düzelen Refik Halit, Beyrut’ta Abdülhamit döneminde Trablus’a sürgüne gönderilen Mahir Said Bey’in kızı Nihal Hanım'la ikinci evliliğini yaptı. İlk evliliği gibi bu evliliğinden de bir oğlu oldu. Vahdet’te yazdığı dönemde sık sık Hatay’a gelen Refik Halit, halkın çoğunluğunun Türk olduğu gerçeğinden hareket ederek bu toprakların Türkiye’ye katılması yönünde çalışmalarda bulundu. Onun sürgünde olmasına rağmen yaptığı bu çalışmalar, Türk hükûmeti tarafından takdirle karşılandı. 17 Temmuz 1938’de Atatürk’ün emriyle çıkarılan af kanunu ile ikinci sürgün hayatı bitti ve yurda döndü. Türkiye’ye geldikten sonra bir süre Tan gazetesinde yazılar yazdı. 1948’de Aydede dergisini yeniden çıkardı (Aktaş 1986: 35-38). Siyasetten uzak durmaya çalışan yazar hayatının geri kalan bölümünü İstanbul’da geçirdi. 18 Temmuz 1965'te İstanbul'da yaşamını yitirdi.

Romancı, hikâye-roman yazarı ve gazeteci olarak hafızalarda yer eden Refik Halit, edebiyat dünyasına mizahi yazılarıyla adım attı. Ömrünün en verimli kısmını sürgünlerde geçirmesine sebep olan bu yazılarında bir kısmını ilk sürgün yıllarında yayımladı. Sakın Aldanma İnanma Kanma (1915), Kirpinin Dedikleri (1916) yayımlandığında Refik Halit, Sinop ve Çorum’da sürgünde bulunuyordu. Ago Paşa'nın Hatıratı (1918), Ay Peşinde (1922), Tanıdıklarım (1922) ve Guguklu Saat (1922) ise ilk sürgün döneminden sonra İstanbul’da bulunduğu dönemde kaleme aldığı yazılarından oluşmaktadır. Yine gazete ve dergilerdeki yayımladığı ve Günce (Kronik) diyebileceğimiz yazılarını; Bir İçim Su (1939), Bir Avuç Saçma (1939), İlk Adım (1941). Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet (1944) isimli kitaplarında topladı. Yazarın sağlığında bu isimlerle yayımlanan eserleri, onun ölümünden sonra külliyat şeklinde bir araya getirildi. İnkılâp Kitabevi, Refik Halid Karay’ın 1938-1965 yılları arasında Tan, Akşam, Yeni İstanbul, Zafer gibi gazete ve dergilerde yayımlanan yazılarını on sekiz kitaplık Memleket Yazıları dizisiyle yeniden bastı. Refik Halit’in muharrir kimliğinin ayrılmaz bir parçasını oluşturan gazeteci ve fıkracı yanının öne çıktığı bu yazılarda Türk tarihinin en hareketli döneminde ülkemizin içinde bulunduğu siyasi, sosyal ve kültürel problemleri anlattı. Bu yazıların bir başka özelliği, Osmanlının son dönemi ile Cumhuriyet’in tek partili döneminin karşılaştırılmış olmasıdır. Refik Halit, kendi hayat mücadelesinden beslenen yazarların başında gelir. Birinci sürgün dönemi, Türk edebiyatına, Anadolu’yu yerinde gözlemleyen ilk hikâyeleri hediye etti. Memleket Hikâyeleri bu sürgünün meyveleridir. Bu eser Türk edebiyatında iki yönden çok önemlidir. Birincisi “Yeni Lisan” arayışlarının meyvesini verdiği ilk eserlerden biridir. Yeni Lisan hareketinin iki önemli ismi Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin aradıkları dili Refik Halit’in bulduğu kanaatindedirler. İkincisi, Anadolu insanının yaşam mücadelesini yerinde gözlemleyerek farklı boyutlarıyla ele alan ilk eserlerden biridir. İstanbul’da doğup büyüyen yazarın Anadolu’da yaptığı tespitler daha sağlıklı, anlatılan coğrafya ve bu coğrafyaya ait olumsuzluklar daha gerçekçidir. Refik Halit’in ikinci sürgün dönemi, Türk hikâyeciliğinin en önemli eserlerinden kabul edilen Gurbet Hikâyeleri’ni beraberinde getirdi. Eski Osmanlı coğrafyasını insan-tabiat-yaşam üçgeninden ele alan hikâyeler bugün bile Türk edebiyatının bu coğrafyaya ait en önemli eseri olma özelliğini korumaktadır. Ayrıca her iki sürgün dönemindeki gözlemleri daha sonra kaleme aldığı eserlerine de kaynak teşkil etti. Hikâyelerinde İstanbul’un kenar semtlerini ve Anadolu’nun küçük kasaba ve köylerindeki insanların günlük, sade ve küçücük hayatlarını ele alan yazar, 1947’den sonra ağırlık verdiği romanlarında genellikle yüksek sosyete çevresinde sürdürülen hayat anlayışını ele aldı (Aktaş 1986: 140). Refik Halit’in romanlarını, yukarıda, ferdi tecrübesini esas alarak ikinci sürgün döneminden önceki ve sürgün sonrası romanlar şeklinde tasnif etmiştik. Yurt dışına gönderilmeden önce yazdığı İstanbul'un İç Yüzü en önemli eserlerinden biridir. 1920'de kaleme aldığı bu eserde İttihat ve Terakki'nin iş başına gelişinden Birinci Dünya Savaşı’na kadarki İstanbul’u ele aldı. O dönem İstanbul’un siyasi ve sosyal yaşamını değişik cephelerden gösterdi. Bu yüzden bütün romanları içinde ayrı bir yere sahip olduğu kabul edildi. Sürgünden döndükten sonra İstanbul’dan uzun bir süre uzak kalmanın bütün olumsuzluklarını yaşadı. Cumhuriyetle birlikte siyasi ve sosyal çevresinin etkinliğinin iyice azaldığını gördü. Bu tarihten sonra kaleme aldığı romanlarında yeni okuyucu kazanma telaşı onu farklı bir roman anlayışına yöneltti. Okuyucunun dikkatini çekecek konuları okuyucunun beğeneceği tarzda anlattı. Bir taraftan yüksek zümreye mensup insanları okuyucunun ilgisini çekecek olaylar çerçevesinde ele alırken diğer taraftan eserlerini satma kaygısı onu memleket gerçeklerinden uzaklaştırdı; başka toplumların hayatını anlatmaya itti. Çete, Yezidin Kızı, Yer Altında Dünya Var, Dişi Örümcek isimli romanlarında Orta-Doğu, Doğu Akdeniz memleketlerinde geçen olayları anlattı. Bu coğrafyadan özellikle Lübnan ve Suriye ile Fransızların işgalindeki Hatay onun daha fazla ilgi gösterdiği coğrafya oldu. Yezidin Kızı’nda Yezidilerin inançlarını, dünya görüşlerini ve yaşantılarını anlattı. Nilgün ( 3 cilt), İki Cisimli Kadın romanlarında okuduğu, duyduğu bilgilerden hareketle Uzak-Doğu olarak isimlendirilebilecek coğrafyayı anlattı. Buna karşın Anadolu’yu ele aldığı tek romanı Karlı Dağdaki Ateş oldu. Bu eserde de İstanbul’un yüksek sosyetesine ait yaşantı biçimlerini anlattı. İstanbul’da yatılı okulda okuyan ve ileride hiç ayrılmayacaklarına dair birbirlerine söz veren dört kızın hikâyesini Dört Yapraklı Yonca’da; asil bir aileye sonradan katılan kızın yarattığı değerler karmaşasını Bugünün Saraylısı’nda anlattı. Cumhuriyet sonrasının İstanbul’unu kadın erkek ilişkilerinden hareketle Anahtar’da ele aldı. Bu Bizim Hayatımız’da Osmanlı döneminden kalma ailelerin dramını, değişen şartların ortaya çıkardığı yüksek sosyetenin hayatından hareketle anlattı. Bu iki eserde İstanbul’un sosyal yapısını eski devirlerle mukayese ederek verdi. Birbirine zıt karakter taşıyan iki yaşlı insanı Sonuncu Kadeh’te, Yurt dışına gönderilen Osmanlı hanedanına mensup insanların yaşadığı dramı, kendi hayatıyla birleştirerek Sürgün’de ele aldı. Refik Halit, romanlarında fantastik konulara da yöneldi. Bir ruhun üç ayrı devirde yeryüzüne gelişini 2000 Yılın Sevgilisi’nde; Bir ruhun iki ayrı coğrafyada aynı anda yaşadığını İki Cisimli Kadın’da anlattı. Kadınlar Tekkesi’nde ise, sahte bir şeyhin okuduğu tasavvufi şiirlere inanan ruhi bunalım geçirmiş yüksek sosyeteye mensup insanların hikâyesini işledi. İki de tiyatro eseri yazan Refik Halit Karay, Deli isimli oyununda İkinci Meşrutiyetin ilanında deli olan birinin yirmi yıl sonra sıhhatine kavuştuğunda yaşadığı şaşkınlığı anlattı. Birçok kez temsil edilmesine rağmen basılmayan ve milli hislerle kaleme aldığı Tiryaki Hasan Paşa ve Kanije Müdafası’yla Türk tarihine yöneldi. Özel hayatında hoşsohbet ve nüktedan olan Refik Halit, karşılaştığı insan kusurlarını iyi gözlemleyip onları alaycı bir ifadeyle yazıya döktü. Hatıralarında kendisindeki mizah yeteneğinin doğuştan geldiğini belirten Refik Halit, mizah yazılarını daha çok sosyal hayat ve bunların ortaya çıkardığı insan tipleri, sefalet, harp zenginleri, asayişin bozukluğu, Türk ailesinin dejenere oluşu ve iç-dış siyaset ile Milli Mücadele yıllarında Anadolu’daki gelişmeler üzerine kaleme aldı (Aktaş 1986: 45-47). Milli Mücadeleyi İstanbul’daki sosyal ve siyasi çevresinden görmeye çalışan yazar, isabetli tespitlerde bulunamadığı gibi bunun bedelini yıllar süren sürgün hayatıyla ödedi. Günce ya da kronik dediğimiz eserleri de edebiyat tarihimiz açısından önemlidir. Bu başlık altında toplanan eserlerinde ilk gençlik yıllarında Beyoğlu’nda geçirdiği günleri; aşk, içki, kadın ve İstanbul’da yaşanan çeşitli hayat sahnelerini, ikinci sürgün döneminde Orta-Doğu ve Doğu Akdeniz’e yaptığı seyahatleri, İkinci Dünya Savaşı’nın çağrıştırdığı insan temelli problemleri, Abdülaziz, II. Abdülhamit ve Cumhuriyet devrinde yüksek zümreye mensup insanların hayatlarını anlattı. Ayrıca mizahî, tenkidî makale ve mektuplarını yine bu tarz eserlerine dâhil etti. Hayat mücadelesini ve edindiği ferdi tecrübeyi hatıralarında anlatan Refik Halit, Minelbab İlelmihrap isimli ilk hatıratında mütareke devrinden, İstanbul’un düşman işgalinden kurtulmasına kadar geçen zaman zarfında devleti yönetenlerle siyasi teşekküller hakkındaki gözlemlerine yer verdi. Diğer hatıralarını ise ölümünden sonra kitap haline getirilip yayımlanan Bir Ömür Boyunca isimli eserinde anlattı. Kendisinin yaratılıştan yazar olduğunu ve yazı yazmanın ilmi bilgisine sahip olmadığını söyleyen Refik Halit, edebiyata olan ilgisinin genç yaşlarda okuduğu Fransızlar klasiklerinden kaynaklandığını söyler (Ünaydın 1985: 227-228). Refik Halit Karay, Türk hikâyeciliğinin önemli isimlerinden biridir. Özellikle Anadolu’ya ait gözlemleri ve bu gözlemlerini yansıttığı dili Türk edebiyatı açısından oldukça kıymetli kabul edilir. Memleket Hikâyeleri ile Anadolu’ya yönelişin öncü isimlerinden biri olan yazar bu hikâyelerini yayımladığı zaman edebiyata meraklı birçok genç onun dilini kullanmaya özen gösterdi.

Kaynakça

Aktaş, Şerif (1986). Refik Hâlîd Karay. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

Ünaydın, Ruşen Eşref (1985). Diyorlar ki. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. ABDULLAH ŞENGÜL
Yayın Tarihi: 26.03.2018
Güncelleme Tarihi: 20.12.2020

Eser AdıYayın eviBasım yılıEser türü
Kirpinin DedikleriHilal Matbaası / İstanbul1916Mizah
Ago Paşa’nın HatıratıSabah Matbaası / İstanbul1918Mizah
Sakın Aldanma İnanma KanmaOrhaniye Matbaası / İstanbul1919Mizah
Memleket HikâyeleriOrhaniye Matbaası / İstanbul1919Hikâye
İstanbul'un İç yüzüOrhaniye Matbaası / İstanbul1920Roman
Ay PeşindeSabah Matbaası / İstanbul1922Mizah
TanıdıklarımSabah Matbaası / İstanbul1922Mizah
Guguklu SaatSabah Matbaası / İstanbul1922Mizah
Bir İçim SuSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1933Diğer
Bir Avuç SaçmaSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1939Diğer
Yezidin KızıSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1939Roman
DeliSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1939Tiyatro
Gurbet HikâyeleriSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1940Hikâye
ÇeteSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1940Roman
İlk AdımSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1941Diğer
SürgünSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1941Roman
Üç Nesil Üç HayatSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1943Diğer
Makyajlı KadınSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1943Diğer
Tanrıya ŞikâyetSemih Lûtfi Kitapevi / İstanbul1944Diğer
Minelbab İlelmihrabİnkılâp ve Aka Kitapevleri / İstanbul1946Hatıra
Anahtarİnkılâp Kitapevi / İstanbul1947Roman
Bu Bizim HayatımızNebioğlu Yayınevi / İstanbul1950Roman
Türk Prensesi NilgünNebioğlu Yayınevi / İstanbul1950Roman
Mapa Melikesi NilgünNebioğlu Yayınevi / İstanbul1950Roman
Nilgün’ün SonuNebioğlu Yayınevi / İstanbul1950Roman
Yeraltında Dünya VarÇağlayan Yayınevi / İstanbul1953Roman
Dişi ÖrümcekÇağlayan Yayınevi / İstanbul1953Roman
Bugünün SaraylısıÇağlayan Yayınevi / İstanbul1954Roman
İkibin Yılın SevgilisiÇağlayan Yayınevi / İstanbul1954Roman
İki Cisimli КadınÇağlayan Yayınevi / İstanbul1955Roman
Кadınlar Tekkesiİnkılâp Kitapevi / İstanbul1956Roman
Кarlı Dağdaki Ateşİnkılâp Kitapevi / İstanbul1956Roman
Dört Yaρraklı YoncaArif Bolat Kitapevi / İstanbul1957Roman
Sonuncu Кadehİnkılâp ve Aka kitapevleri / İstanbul1965Roman
Yerini Seven Fidanİnkılâp ve Aka kitapevleri / İstanbul1977Roman
Ekmek Elden Su Göldenİnkılâp ve Aka kitapevleri / İstanbul1980Roman
Ayın On Dördüİnkılâp ve Aka kitapevleri / İstanbul1980Roman
Yüzen Bahçeİnkılâp ve Aka kitapevleri / İstanbul1981Roman
Bir Ömür Boyuncaİletişim Yayınları / İstanbul1990Hatıra

İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1İFFET, Hatice İffet Hanımd. 1854 - ö. 1912Doğum YeriGörüntüle
2Hasan Öztoprakd. 17 Aralık 1957 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3BÂKÎ, Hattat Abdülbâkî Efendid. ? - ö. 1779-80Doğum YeriGörüntüle
4Prenses Kadriye Hüseyind. 10 Ocak 1888 - ö. 1955Doğum YılıGörüntüle
5BEKİR SIDKI SAYARd. 1888 - ö. 1937Doğum YılıGörüntüle
6Ahmet Hilmi Kalaçd. 1888 - ö. 1996Doğum YılıGörüntüle
7MUSA KARAÇÖPd. 1881 - ö. 1965Ölüm YılıGörüntüle
8Besim Atalayd. 1882 - ö. 07 Kasım 1965Ölüm YılıGörüntüle
9ZAHİDEd. 1911 - ö. 1965Ölüm YılıGörüntüle
10Ayşe Bayramoğlud. 1980 - ö. ?MeslekGörüntüle
11Bahadır Cüneyt Yalçınd. 01 Şubat 1982 - ö. ?MeslekGörüntüle
12Yusuf Ahıskalıd. 10 Mart 1909 - ö. 26 Haziran 1983MeslekGörüntüle
13Mehmet Ziya Beyd. 1866 - ö. 27 Mart 1930Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14Şefika Taşkınd. 1891 - ö. 1968Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15Ziya Paşad. 1829 - ö. 1880Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16Refik Aydınd. 1950 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
17HÂLİD, Mevlânâ Ziyâeddîn Hâlid, Şehrizorlud. 1779 - ö. 1827Madde AdıGörüntüle
18ES'AD, Sahhâflar Şeyhi-zâde Es'ad Efendid. 1789 - ö. 1848Madde AdıGörüntüle