KÂTİB ÇELEBİ

(d. 1017/1609 - ö. 1067/1657)
nâsir, bilim adamı
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

 

Kâtib Çelebi, Zilka‘de 1017/Şubat 1609’da İstanbul’da dünyaya geldi. Divan kâtipleri arasında Hacı Halife, ilim meclislerinde ise Kâtib Çelebi olarak tanınmakla beraber, asıl adı Mustafa, babasının adı Abdullah’tır. Enderun’da yetişen babası, bir taraftan divan kalemindeki görevine, diğer taraftan ilme olan ilgisi sebebiyle devrinin ulema meclislerine devam ediyordu. Kâtib Çelebi, on dört yaşına geldiği 1032/1623’te babasının yanında başmuhasebe kalemine bağlı Anadolu Muhasebesi Kalemine şakirt olarak girdi. Kısa sürede buradaki kâtiplerden siyakat yazısı ile divan rakamlarını, hesap ve yazı kurallarını öğrendi. Bir yıl sonra babasıyla birlikte Abaza Paşa isyanını bastırmak için Sadrazam ve Serdarıekrem Çerkes Mehmed Paşa’nın maiyetinde Erzurum’a gönderilen orduya katıldı. 1035/1626’daki Bağdad kuşatmasına katıldı ve seferin başarısızlıkla sonuçlanmasından ve dönüş yolunda yaşanan sıkıntılardan çok etkilendi. Kâtib Çelebi, aynı yıl dönüş yolunda iken Zilka‘de 1035/Ağustos 1626’da Musul’da babasını kaybetti. Bu sırada babası altmış yaşındaydı ve cenazesi oradaki Câmi-i Kebîr kabristanına defnedildi. Kâtib Çelebi’nin üzüntüsü bununla da kalmadı. Bir ay sonra da Nusaybin’de amcasını kaybetti. Bir müddet bazı akrabalarıyla birlikte geldiği Diyarbakır’da ikamet etmek mecburiyetinde kaldı ve ordunun Halep’te kışlaması kararlaştırıldı. O sırada, babasının arkadaşlarından Mehmed Halife’nin yardımıyla Maliye kalemlerinden süvari mukabelesi kalemine şakirt olarak alındı. Bundan sonra Sadrazam Halil Paşa ve onun azlinden sonra Hüsrev Paşa’nın maiyetinde yeniden isyan eden Abaza Paşa’ya karşı 1037/1627-28’de gerçekleştirilen ikinci Erzurum kuşatmasına iştirak etti. İsyanın bastırılması üzerine Kâtib Çelebi de ordu ile birlikte Rebî‘ülâhır 1038/ Aralık 1628’de İstanbul’a döndü.

Kâtib Çelebi, beş yaşlarında başladığı tahsil hayatını görevi gereği katıldığı yedi sefer dışında hayatının sonuna kadar sürdürdü. Çocuk yaşta iken babasının isteği üzerine özel olarak Kırımlı İsa Halife’den Kur’ân ve ilmihal gibi din dersleri, İlyas Hoca ve Ahmed Çelebi’den dil ve hat dersleri aldı. 1628’de (1038) üst üste devam eden seferlerden dönüşte, bir taraftan katiplik görevine devam ederken diğer taraftan babasının daha önce kendisine yaptığı tavsiyelere uyarak ilim meclislerine ve özellikle o sıralarda şöhreti artmış olan Kadı-zâde Mehmed Efendi’nin Fatih Camii’ndeki vaazlarına ve dershanedeki derslerine devam etti. Kadı-zâde’nin düzgün ifadesi ve tesirli hitabetinin etkisi altında kalan Kâtib Çelebi’nin bu sayede okuma ve öğrenme merakı daha da arttı.

Bu arada Kadı-zâde Mehmed Efendi’nin derslerine devam eden Kâtib Çelebi, 1039/1630’da Bağdad’ın geri alınması amacıyla Osmanlı ordusunun Hemedan ve Bağdad üzerine yürüdüğü yeni bir sefere katılmak üzere Serasker Hüsrev Paşa ile birlikte İstanbul’dan ayrıldı. Bu seferler sırasında ordunun fethettiği şehirler hakkında elde ettiği bilgileri ve kendi gözlemlerini eserlerinde kaleme aldı. Özellikle Bağdad kuşatmasını ve savaş sahnelerini Fezleke adlı tarih kitabında tafsilatlı bir şekilde anlattı. 1041/1631’de İstanbul’a dönüşünde yeniden Kadı-zâde’nin derslerine devam etti.

Kâtib Çelebi, 1043/1633’te büyük bir Safevi ordusunun Van kalesini kuşatması üzerine Sadrazam Tabanıyassı Mehmed Paşa ile birlikte yeniden sefere çıkan Osmanlı ordusuna katıldı. Erzurum ve Diyarbakır valilerinin yardıma gelmesi üzerine İran ordusunun geri çekildiği haberi İzmit’te alındıysa da ordunun yoluna devam ettiği anlaşılmaktadır. Sadrazamın orduyla Halep’te kışladığı sırada Kâtib Çelebi, hac farizasını ifa etmek için Hicaz’a gitti. Hac dönüşü kış mevsimini geçirmek üzere ordunun geldiği Diyarbakır’da kaldığı sırada ilim meclislerine ve sohbetlere devam etti. Bu sefer sırasında özellikle Halep’te bulunduğu esnada, sonradan yazdığı Keşfü’z-Zunûn ve Süllemü’l-Vusûl gibi bibliyografya ve biyografi kitaplarının ilk malzemelerini topladı. Son olarak IV. Murad ile birlikte 1044/1635’te Revan Seferine giden Kâtib Çelebi, ertesi yıl İstanbul’a döndüğünde bir daha seferlere katılmamaya ve kendini ilme vermeye karar verdi. Kâtib Çelebi, on yıl süre ile devrinin ünlü âlimlerinden ders okudu. Önce en çok değer verdiği hocalarından A‘rec Mustafa Efendi’nin kadılıktan ayrıldıktan sonra vermeye başladığı derslerine katılmaya başladı. Aklî ve naklî ilimlerdeki ihatası sebebiyle derslerine büyük önem verdiği A‘rec Mustafa Efendi’nin kısa sürede dikkatini çekti ve onun yakın öğrencileri arasına girerek dostluğunu kazandı. Ondan okuduğu derslerde takip ettiği kitaplar arasında Kadı Beyzâvî’nin (ö. 1286) Tefsîr’ini, fıkıh usulüne dair Adudüddîn Îcî’nin (ö. 1355) Şerh-i Adud olarak bilinen Şerhu Muhtasari’l-Müntehâ’sını, Kadı-zâde’nin (ö. 1440?) matematiğe dair Şerh-i Eşkâl-i Te’sîs ve astronomiye dair Şerh-i Çağmînî adlı eserlerini, Endülüslü Ebû Muhammed Abdullah el-Ensârî’nin (ö. 1154) aruz hataları hakkındaki Arûz-ı Endülüsî adlı eserini, takvim yapmayı öğrenmek üzere Uluğ Bey’in (ö. 853/1449) Zîc’ini okudu.Daha sonra Ayasofya dersiâmı, aklî ve naklî ilimlerde söz sahibi Kürt Abdullah Efendi ile Süleymaniye dersiâmı Arab dili mütehassıslarından Keçi Mehmed Efendi’nin derslerine devam etti. Katib Çelebi, o zamana kadar on yıl süre ile yedi büyük sefere katılmıştı. Hayatının bundan sonraki kısmını kendi ifadesiyle “cihâd-ı asgardan cihâd-ı ekbere” yani küçük cihaddan büyük cihad dediği ilmî çalışmalara ayırdı. Kendisine kalan mirası ve elindeki bütün maddi imkânları kitap almak için kullandı. Daha çok tarih, tabakat ve vefeyat türü kitapları hem topluyor ve hem de okuyordu.

Kâtib Çelebi, tahsil ve kalemdeki görevi yanında dönemindeki gelişmeleri yakından takip ediyor ve o sırada yaşanan olaylara ilgi göstererek çözümler bulmaya çalışıyordu. 1055/1645’te Girid Savaşının başlamasıyla birlikte öteden beri ilgisini çeken konular olması bakımından coğrafya üzerinde araştırmalar yapmaya başladı. Harita çizimi ile ilgili kitap ve risaleleri inceledi. Muhtemelen bu sırada özellikle Piri Reis’in Kitâb-ı Bahriye adlı eserinden yaptığı seçmeler ve İslam coğrafyacıları ile bazı Osmanlı tarihçi ve coğrafyacılarından yararlandığı haritalardan oluşturduğu Müntehab-ı Bahriye’yi hazırladı. Bunu yapmakla Osmanlıların Akdeniz’de mücadele ettiği Venedik ve diğer Avrupa devletleri ile Osmanlı denizleri coğrafyasını tanımak istemiş olmalıdır. Fakat asıl mesleği olan kâtiplikte yükselmek onun da hakkı idi. Henüz şakirt olduğu kalemde halife olmak için yaptığı müracaat mukabele baş halifesi tarafından reddedilince onunla tartışmış ve hala kendi sırasının gelmemiş olmasına duyduğu kızgınlıkla görevden ayrılmış ve uzlete çekilerek üç yıl kitap yazmak ve öğrenci okutmakla meşgul olmuştu. Bu sırada rahatsızlanan Kâtib Çelebi, kendi tedavisi için tıp kitapları yanında ilm-i hurûf, esmâ ve havas gibi kitapları inceledi. Nihayet sağlığına kavuştuğunda komşusu Akhisarlı Ahmed Rûmî’nin oğlu Mevlana Mehmed ile kendi oğluna astronomi ve geometri dersleri verdi. Fakat her ikisinin de kısa sürede ölmesi, o sırada Ali Kuşçu’nun Muhammediyye’sine yazmaya başladığı şerhin yarıda kalmasına sebep oldu. 1058/1648 sonlarında Şeyhülislâm Abdürrahim Efendi’nin aracılığıyla gittiği Sadrazam Koca Mehmed Paşa, muhaliflerinin bütün gayretlerine rağmen onu süvari mukabelesi kaleminde ikinci halife olarak tayin etti. Ömrünün sonuna kadar haftada bir iki gün kaleme gitmek suretiyle bu görevine devam etti.

Ünlü bilgin Kâtib Çelebi, 27 Zilhicce 1067/6 Ekim 1657 Cumartesi günü sabahı vefat etti. Kabri bugün Zeyrek-Şebsafâ Camii civarındaki hazirededir. Çalışkan biri olan Kâtib Çelebi çevresinde az konuşan, iyi huylu ve himmet sahibi bir insan olarak tanınıyordu.

Kâtib Çelebi, tarih ilmine bugünkü modern manada değer verir ve çoğu kimselerin bu ilim dalının gerçek kıymetini bilmediğini, bu sebeple tarihi masal gibi kabul ettiklerini ileri sürerek “varak-ı mihr ü vefâyı kim okur kim dinler” demek suretiyle şikayetini dile getirmektedir. Yine Tuhfetü’l-Kibâr’ın girişinde coğrafya ilminin önemini vurgulayarak devleti yönetenlerin bütün yeryüzünü değilse bile en azından Osmanlı Devleti’nin serhad ve sınırlarını, bu bölgelerde bulunan ülkeleri yakından bilmesi gerektiğini anlatır. Ancak o zaman düşman ülkelerine girmek ve sınırları korumak kolay olur diye açıklar. Müslüman olmayanlar, bu ilimlere verdikleri önem sayesinde Yeni Dünya denilen Amerika’yı bulmuş ve Hind diyarlarının limanlarını ele geçirmişlerdir.

Katib Çelebi tarih, coğrafya, biyografi ve bibliyografya gibi çeşitli ilim dallarında kitaplar yazdığı gibi dinî, sosyal, kültürel ve folklor konularında da pek çok eser vermiştir.

Tarih Konulu Eserleri:

1. Fezleketü’t-Tevârîh: Arapça olan eserin asıl adı Fezleketü Akvâli’l-Ahyâr fî ‘İlmi’t-târîh ve’l-Abâr’dır. Kainatın yaratılışından 1641 (1051) senesine kadar dönemin genel bir İslâm tarihidir. Türkçe Fezleke ile karıştırılmaması amacıyla bu eser daha çok Arapça Fezleke olarak tanınmıştır.

2. Fezleke: 1592-1655 (1000-1065) yılları arasındaki olayların anlatıldığı Türkçe bir Osmanlı tarihidir.

3. Takvîmü’t-Tevârîh: Hz. Adem’den 1648 (1058) senesine kadar geçen olayları anlatan ve Arapça Fezleke’nin fihristi mahiyetinde olan bir çeşit kronolojidir. Kâtib Çelebi’nin iki ayda yazdığını belirttiği bu esere sonradan bazı zeyiller yapıldığı gibi Latince, İtalyanca ve Fransızca gibi batı dillerine de tercüme edilmiştir.

4. Tuhfetü’l-Kibâr fî Esfâri’l-Bihâr: Osmanlı denizcilik tarihi üzerine yazılmış ilk kitaptır. Kâtib Çelebi bu eserini, 1645’te (1055) başlayan ve fethi tam olarak gerçekleşmediği için Girid’e yapılan seferlerin devlet adamları ve halk üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırmak amacıyla kaleme almıştır. Tarihteki deniz zaferlerini hatırlatmak düşüncesiyle Fatih devrinden itibaren 1656 (1066) yılına kadar bütün önemli Osmanlı deniz seferlerini, kaptanıderyaların hayatlarını anlatan Kâtib Çelebi, aynı zamanda denizcilik teşkilatı hakkında da derli toplu bilgiler vermektedir. Bir geminin inşa ve donanımı, bunun için lüzumlu malzemeler, Tersanenin idarî yapısı hakkındaki bilgiler ve denizcilere verilen öğütler eserin önemli bölümlerini teşkil etmektedir.

5. Düstûrü’l-Amel: Osmanlı devlet düzeninin işleyişini, merkezî devlet bütçesinde görülen açığın sebeplerini araştırmak ve buna çözüm bulmak üzere yazılmıştır. Tam adı Düstûrü’l-Amel li-Islâhi’l-Halel olan ve döneminde kaleme alınan diğer risalelere benzeyen eser, “kābil-i hitâb” kimse olmasa da devlet adamlarının istifadesi için 1653’te (1063) hazırlanmış bir rapordur. Şeyhülislâm Hüsam-zâde Abdurrahman Efendi (1655-56) tarafından yazıldıktan üç yıl sonra Sultan IV. Mehmed’e sunulmuştur.

6. Târîh-i Kostantıniyye ve Kayâsıre: Revnaku’s-Saltana adıyla da bilinen eser, dört Bizans tarihçisi I. Zonaras-N. Khoniates-N. Gregoras-L. Khalkokondyles tarafından yazılan ve 1463’e kadar gelen dünya tarihinin İstanbul’a dair kısımlarının tercümesidir. Eserde İslamiyet'in yayılışı, Bulgar Devletinin çöküşü, Bizans, Selçuklu ve Haçlı seferleri, İstanbul’un suyolları ile zelzele ve yangınları anlatılmaktadır.

7. Mülûk-ı Küffâr Târihi: Kâtib Çelebi’nin Johann Carion’un Chronik adlı Avrupa Tarihi’nin Mühtedî Mehmed İhlâsî ile birlikte yaptığı kısmî tercümesidir.

Coğrafya Konulu Eserleri:

8. Cihannümâ: Bir dünya coğrafyası kitabı olduğu kadar Osmanlı ülkesi için de fizikî ve beşerî bir coğrafya kitabıdır.

9. Levâmiu’n-Nûr: Kâtib Çelebi’nin Cihan-nümâ için kaynak olmak üzere G. Mercator-J. Hondius’un Atlas Minor adlı eserinin Mühtedî Mehmed İhlâsî Efendi ile birlikte Latince’den yaptığı tercümesidir. Tam adı Levâmiu’n-nûr fî zulumât-i Atlas Minor olan eserde Kuzey Kutbundan başlayarak Avrupa coğrafyası ve ülkeleri anlatılmaktadır.

10. Müntehab-ı Bahriye: Cihan-nümâ’nın yazımına hazırlık olması için veya yeni başlayan Girid seferi sırasında, kendisinin Akdeniz’i tanıması maksadıyla Kitab-ı Bahriye’yi esas alarak yaptığı bir kaynak çalışmasıdır.

Bibliyografya ve Biyografi Konulu Eserleri:

11. Keşfüz’z-Zunûn: Kâtib Çelebi’nin girişinde ilimler hakkında bilgi verdiği, Arapça yazılmış, İslâm âleminin ilk büyük bibliyografya kitabıdır. Tam adı Keşfüz’z-Zunûn an Esâmi’l-Kütübi ve’l-Fünûn olan eser yirmi yılda hazırlanmıştır.

12. Süllemü’l-Vusûl ilâ Tabakati’l-Fuhûl: Çoğunlukla Keşfü’z-zunûn’da adı geçen kitapların yazarlarına ait, alfabetik sırayla hazırlanmış Arapça bir tabakat kitabıdır. Bu kitaba daha sonra Müstakim-zâde (ö. 1788) tarafından bir zeyil yazılmıştır.

13. Câmiü’l-Mütün min Celli’l-Fünûn: Kâtib Çelebi’nin çeşitli ilim dallarına ait okuduğu ve okuttuğu yirmi yedi eserin özet ve şerhlerinden oluşan bir mecmuadır.

Dini Konulu Eserleri:

14. Mîzânü’l-Hak fî İhtiyâri’l-Ehak: XVII. yüzyılın ortalarında Kadı-zâdeliler ile Sivâsîler arasında cereyan eden tartışmalı bazı dinî konular hakkında akl-ı selim ile yol gösteren ve orta yolu tutmayı tavsiye eden bir nasihat kitabıdır. Kâtib Çelebi’nin en son telif ettiği, en çok ilgi gören ve okunan kitabıdır.

15. İlhâmü’l-Mukaddes mine’l-Feyzi’l-Akdes: Kâtib Çelebi’nin astronomi ile uğraştığı sıralarda kutuplarda namaz ve oruç ibadetlerinin vakitlerinin nasıl belirleneceği, dünyada güneşin batıdan doğduğu bir yerin olup olmadığı ve Mekke’den başka dünyada dört yönden kıbleye dönülebilecek bir yer bulunup bulunmadığı şeklindeki üç soruya cevap bulmak maksadıyla kaleme aldığı bir risaledir.

Sosyal, Kültürel ve Folklor Konulu Eserleri:

16. Tuhfetü’l-Ahyâr fi’l-Hıkem ve’l-Emsâl ve’l-Eş‘âr: Felsefî ve edebî fıkralar, çeşitli menkıbeler, hayvanlar âlemi hakkında ilginç bilgiler, latifeler ve atasözleri bulunan ansiklopedik bir sözlüktür.

17. İrşâdü’l-Hıyârâ ilâ Târîhi’l-Yunân ve’r-Rûm ve ve’n-Nasârâ: Avrupalıların dini anlayışları ile siyasi, idari ve sosyal durumları hakkında Osmanlı ilim adamlarını bilgilendirmek amacıyla kaleme alınmıştır.

18. Dürer-i Müntesire ve Gurer-i Münteşire: Niyet, kıble, yemek ve yemek adabı, ibadet, havf ve reca, satranç, kanaat ve hazır cevaplık gibi pek çok konuda faydalı bilgiler ihtiva eden bir mecmuadır.

Kâtib Çelebi’nin bu eserlerinden başka kendi tercüme-i hâlinde belirttiği Tefsîr-i Kadı Beyzâvî Şerhi, Ali Kuşçu’nun eserine yazdığı Muhammediyye Şerhi, bazı şeyhülislâmların fetvalarından oluşan Recmü’r-Racîm bi’s-Sîn ve’l-Cîm, Kanunnâme ve Tütüne Dair bir Risâle gibi eserlerinin kütüphanelerde şimdilik herhangi bir nüshası tespit edilememiştir.

 

XVII. yüzyıl Osmanlı ilim dünyasının en önde gelen ve en fazla eser veren isimlerinden biri olan Kâtib Çelebi, İslâm Dünyasının Osmanlılar döneminde adından en çok bahsettiren ilim, fikir ve kültür adamıdır. Kırk dokuz yıl süren hayatı bir ilim adamı için ilgilendiği konuların çeşitliliği ve derinliği bakımından “mütebahhir”, verdiği eser sayısının çokluğu bakımından ise “velûd” sıfatlarını hakkıyla taşıyacak mümtaz bir şahsiyettir.

Kaynakça

Altınay, Ahmet Refik (1916). İlmiye Salnâmesi 1334. İstanbul: Matbaa-i Amire. 477.

 Aycibin, Zeynep (2007). Kâtib Çelebi Fezleke Tahlil ve Metin I. Doktora Tezi. İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.

 Bartınlı İbrahim Hamdi. Atlas. Süleymaniye Ktp. Esad Efendi Ktp. Nu: 2044. vr. 165a.

 Bostan, İdris (2006) “Kadırgadan Kalyona: 17. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Gemi Teknolojisinin Değişimi”. Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği. İstanbul: Kitap Yay. 183-206.

Bostan, İdris (hzl.)(2008). Kâtib Çelebi Tuhfetü’l-Kibâr fî Esfâri’l-Bihâr. Ankara: Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı Yay.

Esiner Özen, Mine (2006). “Piri Reis ve Müntehab-ı Kitab-ı Bahriye”. Osmanlı Bilimi Araştırmaları. (VII/2):119-130.

Gökbilgin, M. Tayyib (hzl.)(1979). Ayn-ı Ali Efendi Kavânîn-i Âl-i Osman Der-Hulasa-i Mezamin-i Defter-i Dîvân. İstanbul: Enderun Kitabevi. 20-22, 49-50.

Gökyay, Orhan Şaik (1985). Kâtib Çelebi Hayatı ve Eserleri Hakkında İncelemeler. Ankara: TTK Yay. 

Gökyay, Orhan Şaik (1972). Mîzanü’l-hakk fi ihtiyari’l-ehakk. İstanbul: MEB Yay.

İlgürel, Sevim (hzl.) (1998). Hezarfen Hüseyin Efendi Telhîsü’l-beyân Fî Kavânîn-i Âl-i Osmân. Ankara: TTK Yay. 158-166.

İpşirli, Mehmet (2006). “Mustafa Efendi, Bolevî”. İslam Ansiklopedisi. C. 31. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 295-296.

 İpşirli, Mehmet ve E. S. Kaya (2006). “Mustafa Efendi, Bâlizâde”. İslam Ansiklopedisi. C. 31. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay. 294-295.

Katib Çelebi. Süllemü’l-Vusûl ilâ Tabakati’l-Fuhûl. Süleymaniye Ktp. Şehit Ali Paşa Ktp. Nu: 1887.

Katib Çelebi. Tuhfetü’l-Kibâr. Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Revan Ktp. Nu: 1192. vr. 3b.

Kaya, Nevzat (hzl.) (2003).Kara Çelebi-zâde Abdülaziz Efendi Ravzatü’l-Ebrâr Zeyli (Tahlil-Metin) Ankara: TTK Yay.301, 303.

Naimâ (1280). Târih. C.II. İstanbul: Matbaa-i Amire. 393-394.

Özcan, Abdulkadir (hzl.) (1989). Şeyhî Mehmed Efendi Şakâ’ik-i Nu’mâniyye ve Zeyilleri “Vakâyiü’l-Fudalâ”. C. III. İstanbul: Çağrı Yay. 59-60.

Sarıcaoğlu, Fikret (1991). “Cihânnümâ ve Ebûbekir b. Behrâm ed-Dımeşkî-İbrahim Müteferrika”. Bekir Kütükoğlu’na Armağan. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay.121-142.

Sarıcaoğlu, Fikret (2002). “Katib Çelebi’nin Otobiyografileri”. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi. (37): 297-319

Sarıcaoğlu, Fikret (2004).“Pîrî Reis’in Kitâb-ı Bahriyye’sinin İzinde Kâtib Çelebi’nin Yeni Bulunan Eseri: Kitâb-ı Müntehab-ı Bahriyye”. Türklük Araştırmaları Dergisi. (15): 7-57.

Uludağ, Süleyman ve M. Kara (1990): Mîzânu’l-hak fi ihtiyâri’l-ehak/İslâmda Tenkid ve Tartışma Usûlü. İstanbul: Marifet Yay.

Yaltkaya, Şerafettin ve Kilisli Rifat Bilge (hzl.) (1971). Kâtip Çelebi Keşfü’z-Zünûn.İstanbul: MEB Yay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. İDRİS BOSTAN
Yayın Tarihi: 08.01.2015
Güncelleme Tarihi: 15.08.2022

Eserlerinden Örnekler

Tuhfetü’l-Kibâr fî Esfâri’l-Bihâr’dan

Şerh-i Sahîfe:Bu sahîfede mersûm olan Akdeniz, Bahr-i Muhît’den gayrı rub‘-ı meskûnda vâki‘ olan altı denizin a‘zamıdır. On beş derece tûl otuz derece arzda vâki‘ Sebte Boğazı’ndan şarkda Şâm sevâhiline varınca yetmiş derece tûle dek mümted olur. Sevâhil-i cenûbiyyesi Fes ve Telemsan ve Cezayir ve Tunus ve Mehdiye ve Cerbe ve Trablus-ı Mağrib ve İskenderiye-i Mısır ve Dimyat’dır. Mağrib ve Arab yakası Arîş’de tamâm olur. Sevâhil-i şarkiyyesi Gazze ve Akka ve Beyrut ve Trablusşam ve Payas’dır. Sevâhil-i şimâliyesi Silifke ve Anamur ve Alâiye ve Antalya ve Tekir Burnu’ndan dönüp İzmir önünden Boğaz’a gelince Anadolu kenârlarıdır. Bozcaada önünde tamâm olur. Boğaz’dan içerisi İstanbul Boğazı’na gelince devri yedi yüz mîl tûlânî bir küçük deryâdır. Kapudağı, Mihalıç, Mudanya, Gemlik Körfezi ve İznikmid Körfezi, İstanbul, Çekmece, Gelibolu mezbûr denizin sevâhilidir. İçinde Marmara ve Emîr Ali ve Kızıl adalar vâki‘ olmuşdur. Boğaz’dan taşra Rumeli kenârları, Eceovası, İnöz, Kavala, Ayanoroz, Lonkoz, Kesendire, Selanik Körfezi, Goloz ve İzdin körfezleri ve Eğriboz, Atina ve Mora’dan Anabolu ve Menekşe Burnu ki Anadolu’da Tekir Burnu nice ise Rumeli’nde bu dahi öyle köşeler ve güzergâhdır. Karadan deryâya girüp Girid cezîresinin şarkî ve garbî uçları bu iki burunlar önüne mümted olup sâyir Akdeniz cezîreleri ekser bu ortada vâki‘ olmuşdur. Ol ecilden bu ortalığa Adalar Arası derler. Mezbûr adalar cümle Venedik’den ve Cenevizli’den alınup ancak ortada İstendil adası Venedik elinde kaldı. Ol dahi selefde alınmış iken berây-ı maslahat Menekşe Kal‘ası ile istibdâl olundu. Bu adaların isimleri ve resimleri yazılmışdır. Şerhi tatvîle mü’eddî olmağla yazılmadı. Zîrâ maksûd Arnavud ve Bosna sevâhilini beyândır. Menekşe Burnu’ndan Mora kenârları dönüp Manya ve Moton ve Holomuc burunlarını geçüp Badra’datamâm olur. Cümlesi iki yüz mîl kadar mesâfedir.

(Bostan, İdris (hzl.)(2008). Kâtib Çelebi Tuhfetü’l-Kibâr fî Esfâri’l-Bihâr. Ankara: Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı Yay. 61-64)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1VASSAF, Osmanzâde Hüseyin Vassafd. 08.03.1872 - ö. 22.10.1929Doğum YeriGörüntüle
2Halit Fahri Ozansoyd. 13 Temmuz 1891 - ö. 23 Şubat 1971Doğum YeriGörüntüle
3HAMÎDÎd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4FÜZÛNÎ, Mehmed Füzûnî Efendid. ? - ö. 1657-58Ölüm YılıGörüntüle
5Hidâyetî, Şeyh Osman Efendid. ? - ö. 1657Ölüm YılıGörüntüle
6VAHYÎ, Ömer Çelebid. ? - ö. 1657Ölüm YılıGörüntüle
7SÎRET, Osman Sîret Efendid. 1817 - ö. 1859MeslekGörüntüle
8SIRRÎ, Kethüdâbey-zâde Sırrî Beyd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
9Ârif/Ahî, Mehmed Ârif Efendid. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
10AYŞÎ/ÎŞÎ Îsâ Efendi/Hacı Himmet-zâded. 1572-73 - ö. Nisan-Mayıs 1651Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11RIFKÎ, Bahâüddin-zâde Efendid. ? - ö. 1665Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12ŞİFÂÎ, Ahmed Şaban Şifâî Efendid. ? - ö. 1704-05Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13ATÎKÎ, Atîkî Çelebid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
14TUFEYLÎ/TIFÎLÎ, Molla Ali Çelebid. ? - ö. 1611Madde AdıGörüntüle
15BERÂ'Î, Berâ'î Çelebid. ? - ö. 1773/74Madde AdıGörüntüle