Madde Detay
Mizancı Murad
Mizancı
(d. 1854 / ö. 1917)
Gazeteci, Yazar
(Yeni Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Tiflis'te (Çankaya 1968: 1047), hakkında bilgi veren diğer kaynaklara göre
de Dağıstan'ın Dargi yöresinin Huraki kasabasında 1270/1854 senesinde doğdu. Asıl
adı Mehmet Murat'tır. Kadılık ve müftülük yapmış olan Hacı Mustafa Efendi'nin
oğludur. Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler adlı eserde ise
ünlü Rus yazarı Tolstoy'un Hacı Murad adlı meşhur romanının
kahramanı olan Kafkasyalı Hacı Murâd'ın oğludur (Çankaya 1968: 1047)
denmektedir. Küçük yaşlarından itibaren dinî eğitim aldı ve Arapça öğrendi. 1281/1864
senesinde Timurhan Şûrâ Rüşdiyesini, sonra İstavropol Gimnazyumu'nu (lisesini)
ve 1283/1866 senesinde de Moskova Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Rusların
baskısı ve istila tehdidine karşı Halife'ye ve İslam'a hizmet maksadıyla Sultan
Abdülazîz zamanında yirmili yaşlarındayken İstanbul'a gitti (1873). İstanbul'da
Rusçadan Fransızcaya tercümeler yapmak için Matbû'ât-ı Dâhiliyye Kalemi'nde
görev verildi. Kendisi de Kafkasya
kökenli olan Şirvanîzade Rüştü Paşa'nın himayesini gördü ve konağına yerleşerek
onun mühürdarı, bugünkü anlayışla Başbakanlık Özel Kalem Müdürü oldu. oldu. Midhat
Paşa'nın Tavşantaşı'ndaki konağına devam eden o zamanın en ileri fikirli
gençlerinden Nâmık Kemâl, Ziyâ Paşa, Ebüzziyâ Tevfîk, Müzeci Hamdi Bey gibi
gençlerle tanıştı ve fikir birliği etti. Midhat Paşa ve sonradan sadrazam olan
Şirvânî-zâde Rüşdü Paşa tarafından çok sevildi ve takdir edildi. Osmanlıcayı da
iyice öğrendikten sonra 1293-1294/1876-1877 yıllarında Vakit ve İttihâd gazetelerinde
dış politika ile ilgili yazılar yayımlamaya başladı. Açılan bir imtihanı
kazanarak ve Rusya'da gördüğü köklü öğrenim de nazara alınarak Mekteb-i
Mülkiyye'ye hoca oldu. Burada ve Mekteb-i Hukûk'ta genel tarih, Osmanlı tarihi
ve genel coğrafya dersleri verdi. Okulunun en çok sevilen hocalarından biri
olarak dersleri, eserleri ve özgürlükçü fikirleriyle gençliği etkiledi. Ayrıca
Dârü'l-Mu'allimîn-i Âliye'de hocalık ve müdürlük yaptı. Bu okullardaki
müderrislik görevi on yedi yıl kadar sürdü. 1296-1300/1879-1882 yılları
arasında Muhtelit Muhâcirîn Komisyonu'nda ve Maârif Nezâreti Teftiş ve Mu'âyene
Heyeti'nde çalıştı. Bir ara memleketi olan Dağıstan'a gitti. 1304/ 1887
yılında özel bir görevle Romanya ve Bulgaristan'a gönderildi. Dönüşünde adıyla
birlikte anılacak olan Mîzân gazetesini çıkarmaya başladı (21
Ağustos 1886). Önceleri II. Abdülhamîd'in teveccühünü kazanan gazete eleştiri
dozunu giderek artırınca sansür tarafından zaman zaman kapatıldı. Rüşdü Paşa
sadrazamlıktan çekilince 1309/1891 yılında dört yıl kadar görev yapacağı
Düyûn-ı Umûmiyye komiserliğine getirildi. Burada millî menfaatleri gözeten haysiyetli
ve tavizsiz bir tutum sergiledi. 1311/1893 senesinde ikinci rütbeden Mecîdî
nişanı ve altın liyakat madalyasıyla taltif edildi. Memleketin içine düştüğü
siyasi, iktisadi ve ictimai felaketlerden kurtulabilmesi için çoğu Mekteb-i
Mülkiyye'den talebesi olan genç nesil onun kendilerine rehber olmasını
istiyordu. Bu amaçla hazırladığı bir reform layihası II. Abdülhamîd tarafından
ilgi görmeyince yönetimle arası açıldı. Düyûn-ı Umûmiyye'den tanıdığı birtakım
batılıların teşvik ve telkinleriyle düşüncelerini rahatça dile getirebilmek
için Avrupa'ya kaçmayı planladı. 1313/1895 senesinin Kasım ayında Sivastopol
üzerinden önce Dağıstan'a, oradan Kiev-Viyana yoluyla Paris'e gitti. Yeni
Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler adlı eserde bu gidiş için şöyle
denmektedir: "Bazı kaynaklarda Murâd Bey'in bu devrede Avrupa'ya
kaçtığından bahsedilmekte ise de bu husus yanlıştır, önce Mısır'a kaçmış,
buradan Paris'e geçmiştir. Bir müddet Kahire'de kaldıktan ve parayla tutulmuş
çok güzel bir kadın tarafından yavaş yavaş zehirlenme tehlikesini atlattıktan
sonra Lord Salisbury ve Lord Cromer'in tavsiyelerine uyarak İttihâd ve
Terakkî'nin Paris'teki kolu ile çalışmak üzere Paris'e geçti" (Çankaya
1968: 1049). Paris'te Ermeni hareketini ve Şark meselesini çözüme kavuşturmak
için Jön Türkler'le, İttihâd ve Terakkî lideri Ahmed Rızâ Bey'le görüştü.
Konuyla ilgili olarak Le Figaro gazetesinde bir mülâkatı
yayımlandı. Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler adlı eserde bu
Paris günleri için şunlar söyleniyor: "O zaman Paris'teki İttihâdçılar II.
Meşrutiyet'te Meclis-i Meb'ûsân reisi olan Ahmed Rızâ Bey'in başkanlığı altında
sistematik şekilde çalışmaktaydılar. Murâd Bey Paris'e gelince bu grupla
buluştu. Uzun tartışmalardan sonra Paris'teki İttihatçılar tarafından
çıkarılan Meşveret gazetesinin Türkçe kısmını Ahmed Rızâ'nın,
Fransızca kısmını da Murâd Bey'in çıkarmasına karar verildi. Hayatının bu
devresinde Paris'te Markiz Darbelle adında çok güzel ve genç bir kadının pek
büyük yardımlarrnı gördü. Bu suretle Fransız yüksek tabakası ile büyük kültür
muhitlerinde çok esaslı bir yer yaptı. Çıkardığı gazete etrafta dikkat ve alaka
çekmeye ve Fransızların da hoşuna gitmeye başlamıştı. Çok kuvvetli olan
Fransızcası ile yazdığı ateşli ve ihtilalci yazıları Fransız kamu esprisine ve
karakterine uygundu" (Çankaya 1968: 1049). Daha sonra Londra'ya geçerek
burada Lord Salisbury ve bazı Ermeni komitacılarıyla temas kurdu, ancak kısa
sürede büyük hayal kırıklığıyla Paris'e döndü. Ahmed Rızâ'dan da umduğu ilgiyi
göremedi. Jön Türkler'in bir kısmı Ahmed Rızâ'nın yerine cemiyetin başına
geçmesini teklif ettilerse de kendisi Mısır'a gitti ve Mîzân gazetesini
1314/1896 yılının Ocak ayında Kahire'de yayımlamaya başladı. Bu dönemde yazdığı
yazılarda saraya ve özellikle II. Abdülhamîd'e açıktan açığa cephe aldı ve ağır
eleştirilerde bulundu. Padişahı ya meşrutiyeti kabule ya da saltanatı
terketmeye davet etti. Bunun üzerine gıyaben idama mahkum edildi. Aynı yılın
temmuz ayında tekrar Paris'e döndü ve Ahmed Rızâ'ya muhalefet eden Kaymakam
Şefik, Çürüksulu Ahmed, İshak Sükûtî, Şerefeddin Mağmûmî, Süleyman Nazîf ve Ali
Kemâl gibi Jön Türkler'in desteğiyle aynı yılın Kasım ayında İttihat ve Terakki
Cemiyeti'nin başına geçti. Ahmed Rızâ'nın çevresindeki Jön Türkler'le ihtilafları
artınca cemiyetin merkezini Paris'ten Cenevre'ye nakletti. 1315/Mayıs 1897'de Mîzân gazetesini
de cemiyetin yayın organı olarak orada çıkarmaya başladı. Ancak İttihat ve
Terakki mensupları arasındaki anlaşmazlıkları ortadan kaldırma teşebbüslerinde
başarılı olamadı. Serhâfiye Ahmed Celâleddîn Paşa'nın padişah adına birtakım
vaatleri ve 1315/1897 Türk-Yunan muharebesinin zaferle sonuçlanması üzerine II.
Abdülhamîd'in ilan ettiği genel af ve biraz da aile hasretiyle cemiyetin
reisliğini bırakarak 1315/1897 senesinin Ağustos ayında İstanbul'a döndü. Fakat
verilen sözlerin hiçbiri gerçekleşmediği gibi İstanbul'a döner dönmez göz
hapsine alındı. 1317/1899 senesinde Şûrâ-yı Devlet Mâliye Dairesi üyeliğine
getirildi. Sonra Şûrâ-yı Devlet'e üye seçildi. 1326/1908'de II. Meşrutiyet'in
ilan edilmesiyle istifa ederek aynı yılın temmuzunda Mîzân'ı tekrar
çıkarmaya başladı. İktidardaki İttihat ve Terakki Fırkası'na şiddetle muhalefet
edince gazetesi kapatıldı. Prens Sabahattin'in kurduğu Ahrâr Fırkası'na Ali
Kemâl ve Arnavut İsmail Kemâl Beyler'le birlikte girerek fiilî mücadeleye devam
etti. Daha sonra Otuz Bir Mart Vak'ası'nın tahrikçileri arasında bulunduğu
ileri sürülerek tutuklandı, dîvân-ı harbe sevkedildi ve müebbet kalebentlik
cezasına çarptırıldı. Yapılan muhakemesi sonunda berat etmesine rağmen
İstanbul'da kalmasında büyük mahzur görüldüğü için sıkıyönetim idaresince
1327/Haziran 1909'da Rodos'a sürgüne gönderildi. Bir süre Rodos'ta kaldı,
1329/1911 yılında da Midilli'ye geçti ve bir süre de orada kaldı. 1331/1913
yılında çıkan af üzerine dört yıl kadar sonra İstanbul'a döndü. İtilaf ve
Hürriyet Fırkası'nın bazı gazetelerinde İttihat ve Terakki hükümetlerinin iç ve
dış siyasetlerini eleştiren, kendi mücadele anılarının da yer aldığı makaleler
yazdı. Son yıllarında Çerkes İttihat ve Teâvün Cemiyeti ile olan ilişkilerini
sürdürdü. Hayatının son yılları tam bir yalnızlık ve sefalet içinde geçti.
1335/Nisan 1917'de İstanbul'da Anadolu Hisarı'ndaki yalısında vefat etti ve
Anadolu Hisarı Mezarlığına defnedildi (Uçman 2005: 214, 215; Çankaya 1968:
1047-1050).
Hasibe Hanım'la evli olan ve iki kız bir erkek evladı bulunan Murâd Bey,
Fransızca ve Rusçaya mükemmel bir şekilde vakıftı. Klasik batı müziği ile
uğraşmak ve piyano çalmak hobisi idi (Çankaya 1968: 1050).
Mizancı Murat, edebiyatın roman, tiyatro türlerinde eserler vermekle
beraber her şeyden önce o bir düşünce adamı ve gazetecidir. Bu yönüyle çeşitli
faaliyetleriyle yaşadığı devre etki etmiş önemli isimlerden biridir.
Fikirlerini Mizan gazetesi vasıtasıyla yayar. Gazete 1886
yılından 1909'a kadar çeşitli aralıklarla çıkar: I. Dönem: 21 Ağustos 1886 - 11
Aralık 1890, İstanbul, 158 sayı; II. Dönem: 21 Ocak 1896 - 8 Temmuz 1896,
Kahire 26 sayı; 14 Aralık 1896 - 3 Mayıs 1897, Paris, 18 sayı; 10 Mayıs 1897 -
19 Temmuz 1897, Cenevre, 11 Sayı; III. Dönem: 30 Temmuz 1908 - 14 Nisan 1909,
İstanbul, 135 sayı.
Mîzân gazetesini çıkardığından dolayı Mîzâncı Murâd adıyla tanındı. Bazı
yazılarında ve eserlerinde oğluna nisbetle Ebu'l-Fârûk adını da kullandı.
Tanzimat'tan sonraki Türk fikir hayatının önde gelen şahsiyetlerinden olan
Mîzâncı Murâd, gerek Mekteb-i Mülkiyye'deki hocalığı gerekse Mîzân gazetesindeki
yazılarıyla hürriyet ve meşrutiyet özlemi çeken genç nesle önderlik yapmış,
onlara tarih bilinci kazandırmış bir aksiyon adamıdır. Ona göre devletin resmî
ideolojisi Osmanlıcılık, kültür ideolojisi ise İttihâd-ı İslâm olmalıdır.
Hayatı boyunca fikir ve hayallerinin doğruluğuna inanmış, bu şuur onda giderek
kendi kendini ideallişterme duygusu meydana getirmiştir. Bundan dolayı kendini
daima örnek bir idealist olarak görmüş, çevresini ve yaşanan olayları kolayca
değiştirebileceğini sanmış, ancak hep çatışma hâlinde ve sonunda yalnızlık
içinde kalmıştır. Mîzâncı Murâd'ın hemen hepsi gazete sayfalarında kalan makalelerinde
devrine göre oldukça yeni ve modern sayılabilecek görüşlere sahip olduğu
dikkati çeker. Bir romanı, bir piyesi, "Mebâhis-i Edebiyye" ve
"Üdebâmızın Numûne-i İmtisâlleri" başlıklı yazılarıyla aynı zamanda
edebî bir hüviyeti olan Mîzâncı Murâd'a göre edebiyat bir milletin maddi ve
manevi hayatının ifadesidir. Bir milleti millet yapan bütün değerler o milletin
edebi eserlerindedir. Mîzâncı Murâd'a göre şiir, roman ve tiyatro türündeki
eserlerin esas amacı mensup olduğu milletin ahlâki güzelliğini geliştirmeye
çalışmaktır. Bu görüşlerini edebiyata uyarlayan Mîzâncı Murâd, eski Türk
edebiyatını "iki üç yüz senelik hâb-ı gaflet" olarak nitelendirir.
Ayrıca bu edebiyatı sun'î, bazı örnekleriyle de ahlâka aykırı bularak
"edebiyât-ı ahlâkiyye" adını verdiği ahlak görüşünü savunmuştur. Ona
göre yeni Türk edebiyatında ise güzel eserler ortaya konulmaktadır, fakat
bunlar henüz Batılı eserler seviyesinde değildir. Mîzân gazetesindeki
"Üdebâmızın Numûne-i İmtisâlleri" başlığı altında yayımlamış olduğu
yazılar, Tanzimat devrinde Türk edebiyatında uygulamalı tenkit türünün ilk
örnekleri kabul edilmektedir. Turfanda mı Yoksa Turfa mı? adıyla
kaleme aldığı tek romanında, yazılarında teorik bir biçimde ileri sürdüğü
fikirleri somut örneklerle ortaya koymuştur. Mîzâncı Murâd, bu eseriyle
Türkiye'de ilk defa sosyal kalkınma ve ilerlemenin ilkokuldan başlamak
suretiyle yukarıya doğru gerçekleştirilebileceği görüşünü ele almıştır (Uçman
2005: 216).
Mizancı Murat, maceralı hayatını beş hatıra kitabında anlatmıştır: Yayın
sırasına göre ilk kitabı Mücahede-i Milliye'dir. Mizancı Murat bu
eserinde Duyun-ı Umumiye Komiserliğini bırakıp Paris'e kaçmasından başlayarak
tekrar İstanbul'a dönüşüne kadar olan zamanı ele alır. Bu yüzden eser
"Gurbet Devri" ve "Avdet Devri" başlıklı iki ana bölümden
oluşmuştur. Ardından yayınladığı Hürriyet Vadisinde Bir Pençe-i
Hürriyet, yazarın II. Meşrutiyet'in ilanından sonra nezaret altına
alınışını anlatır. İstibdad İçinde Züğürdün Tesellisi adlı
hatıratı onun Rodos'a sürgün edilmesini hikâye eder. Meskenet Mazeret Teşkil
Eder mi? yazarın çocukluk yıllarından Duyun-ı Umumiye Komiserliğine
gelişine kadar olan zamanı anlattığı hatıratıdır. Tatlı Emeller Acı
Hatıralar ise II. Meşrutiyet'in ilanından yazarın Rodos sürgününe
kadar geçen zamanını anlatır. Hatıralarında gayretli ve fikirlerini eyleme
geçirmeye çalışan Mizancı Murat'ın, aynı zamanda zaafları olan mizacı da
kendini ele vermektedir.
Mizancı Murat'ın edebî eserleri içinde Turfanda mı yoksa Turfa
mı adlı bir romanı vardır. Eser Cezayir'de büyümüş, Fransa'da tıp eğitimini
tamamladıktan sonra devletine hizmet etmek için İstanbul'a gelmiş genç
Mansur'un romanıdır. İdealist bir genç olan Mansur, bütün olumlu özelliklerin
üzerinde toplandığı romantik bir tiptir. Devletine hizmet için geldiği
İstanbul'da gördükleri ve yaşadıkları onu büyük bir hayal kırıklığına uğratır.
Memurların tembelliği, onların liyakatlerine göre değil, sırtını dayadıkları
güçlü kişilere göre işe alınmaları onu üzerse de çalışma arzusunu kaybetmez.
Doktorluktan elde ettiği parayı halkın eğitimi için kullanır. Romanın sonunda
Manisa'nın bir köyünde ve Cezayir'de birer okul açar. Eğitimi, özellikle de
kadınların eğitimini ülkenin en önemli sorunları arasında görür. Mansur İslam
Birliği fikrine inanır, ancak bu birliğin Osmanlı Devleti'nin öncülüğünde olması
fikrindedir. Amcasının Cezayir'de Fransızlara karşı örgütlemeye çalıştığı bir
ayaklanmayı uygun görmez. Bundan önce okullar açarak geleceği hazırlayacak
nesillerin yetiştirilmesi gerektiğini savunur. Mansur gördüğü ahlaksızlıklara
hiçbir şekilde sessiz kalmaz. Bu açıdan daha sonra karısı olan Zehra da aynı
düşünce ve özelliklere sahiptir. Roman devrin çarpıklıklarını eleştirir. Devlet
dairelerinin durumu, yöneticilerin beceriksizliği, ahlakî bozulmalar,
eğitimsizlik romanda eleştirilen konulardır. Mansur, âdeta Mehmet Akif'in
Asım'ının prototipi konumundadır. Ancak bütün bunlara karşılık eser, roman
tekniği açısından oldukça zayıftır. Bu da yazarın her şeyden önce bir düşünce
adamı olmasından ve edebî esere fikirlerini duyurmada bir araç gözüyle bakmasından
kaynaklanmaktadır.
Mizancı Murat'ın edebî eserleri arasında biri Rusça'dan tercüme olmak üzere
iki tiyatro eseri vardır. Bunlardan telif olan Tencere Yuvarlandı
Kapağını Buldu dört perdelik bir oyundur ve evlenme konusu üzerine
kurulmuştur. Eserdeki kişiler iyiler ve kötüler olmak üzere karşı karşıya
getirilmiştir. Tıpkı Turfanda mı yoksa Turfa mı romanında
olduğu gibi iyiler yazarın fikirlerini savunan kişiler konumundadırlar.
Rusça'dan tercüme edilen oyun ise Alexandr Sergiyeviç Griboledon'un Akıldan
Bela adlı dört perdelik piyesidir.
Mizancı Murat aynı zamanda bir edebiyat eleştirmenidir. Mizan gazetesinde
yayımladığı "Edebiyatımızın numune-i İmtisalleri" adlı seri yazısında
Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem ve Samipaşazade Sezai'nin eserlerini eleştirmiştir.
Bunların dışında Mizancı Murat'ın tarih çalışmaları da vardır.
Kaynakça
Berzeg, Sefer E. (1995). Kafkas Diasporası'nda Edebiyatçılar ve
Yazarlar Sözlüğü. Samsun.
Çankaya, Ali (Mücellidoğlu) (1968). "Müderris Mîzancı Mehmed
Murad". Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler. C. II. Ankara.
Emil, Birol (1979). Mizancı Murad Bey: Hayatı ve Eserleri,
İstanbul.
Erel, Şerafettin (1961). Dağıstan ve Dağıstanlılar. İstanbul.
Gövsa, İbrahim. Alaeddin (1933-1935). Meşhur Adamlar, Hayatları,
Eserleri. C. III. İstanbul.
Kutlu, Mustafa (1986). "Mehmed Murad
(Mizancı)" maddesi, C. 6. İstanbul. 211-212.
Polat, Nazım Hikmet (1986).
"Mizan" maddesi, C. 6, Dergâh Yayınları, 388-389.
Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi (2006). "Mizancı Murad
Bey". C. VI. Ankara: AKM Yay. 381-383.
Türkgeldi, Ali Fuat (1949). Görüp İşittiklerim. Ankara.
Uçman, Abdullah (2005). "Mizan"
maddesi, .TDV İslam
Ansiklopedisi, C. 30, İstanbul, s. 212-213.
Uçman, Abdullah (1999). "Mîzancı Murad'ın Yeni Bir Eseri: İki
Münevverin Hasbihâli". İlmî Araştırmalar. İstanbul. (7):
215-234.
Uçman, Abdullah (2005), "Mizancı
Murad" maddesi, TDV
İslam Ansiklopedisi, C. 30. İstanbul. 214-216.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DOÇ. DR. SABAHATTİN ÇAĞIN - PROF. DR. MEHMET ARSLANYayın Tarihi: 08.01.2020Güncelleme Tarihi: 20.12.2020
Yayın Tarihi: 08.01.2020Güncelleme Tarihi: 20.12.2020
Güncelleme Tarihi: 20.12.2020
Eser Adı | Yayın evi | Basım yılı | Eser türü |
---|---|---|---|
Tarih-i Umumi | Matbaa-i Maarif-Civelekyan Matbaası-Mihran Matbaası-Mahmut Bey Matbaası / İstanbul | 1882 | Diğer |
Muhtasar Tarih-i Umumi | Kasbar Matbaası / İstanbul | 1885 | Diğer |
Muhtasar Tarih-i İslam | Tercüman Basmahanesi / Bahçesaray | 1890 | Araştırma |
Devr-i Hamidî Âsârı | Matbaa-i Osmaniye / İstanbul | 1891 | Bibliyografya |
Turfanda mı Yoksa Turfa mı | Mahmut Bey Matbaası / İstanbul | 1892 | Roman |
Müdafaa Niyetine Bir Tecavüz | Meşveret Matbaası / Paris | 1896 | Diğer |
Hürriyet Vadisinde Bir Pençe-i İstibdad | - / İstanbul | 1908 | Hatıra |
Mücahede-i Milliye | Mahmut Bey Matbaası / İstanbul | 1908 | Hatıra |
Tencere Yuvarlandı Kapağını Buldu | Matbaa-i Jireayir Keteon / İstanbul | 1908 | Tiyatro |
Tarih-i Ebu'l-Faruk | Matbaa-i Amidî (ı-VI)-Tefeyyüz Matbaası (VII) / İstanbul | 1909-1916 | İnceleme |
Enkaz-ı İstibdad İçinde Züğürdün Tesellisi | Matbaa-i Amidî / İstanbul | 1911 | Hatıra |
Meskenet Mazeret Teşkil Eder mi | Matbaa-i Âmidî / İstanbul | 1911 | Hatıra |
Tatlı Emeller Acı Hakikatler | Matbaa-i Amidî / İstanbul | 1912 | Hatıra |
Taharri-i İstikbal I-II | Matbaa-i Amidî / İstanbul | 1913-1914 | Araştırma |
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | FERDÎ, Rasim | d. 1854 - ö. 1907-1909? | Doğum Yılı | Görüntüle |
2 | ŞEVKÎ, Muhemmed Resûl | d. 1853-1854 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
3 | NÂCÎ, Alaybeyi-zâde Hasan Nâcî Efendi | d. 1854-55 - ö. 12 Ocak 1920 | Doğum Yılı | Görüntüle |
4 | İBİŞ, İbrahim | d. 1858 - ö. 1917 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
5 | HÂLİS, İbrâhim Edhem Hâlis Efendi | d. 1852 - ö. 1917 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | CESİMÎ, Yusuf | d. 1835 - ö. 1917 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | Vivet Kanetti | d. 1956 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
8 | Leyla Karaca | d. 04 Nisan 1976 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
9 | Muhsin İlyas Subaşı | d. 25 Temmuz 1942 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
10 | Nüzhet Sâbit | d. 1883 - ö. 6 Ocak 1920 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | Yusuf Akçura | d. 2 Aralık 1876 - ö. 11 Mart 1935 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | Selami İzzet Sedes | d. 1896 - ö. 13 Mayıs 1964 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | AZMÎ, Murad Çelebi | d. ? - ö. 1607 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | EMRÎ, Murâd Emrî Efendi, Tırnavalı | d. 1851 - ö. 1917 | Madde Adı | Görüntüle |
15 | İSHÂK BİN MURÂD | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |