Madde Detay
Sadullah Paşa
(d. 1254/1838 - ö. 1308/1891)
Tanzimat dönemi edibi
(Yeni Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Mehmed Sa'dullah Râmî Paşa, 18 Kasım 1838'de babasının görev yeri olan Erzurum'da doğdu. Aslen Ayaşlı olup dedesi Ayaş Müftüsü Hasan Efendi ve babası çeşitli valiliklerde bulunmuş olan vezir Mehmed Es'ad Muhlis Paşa'dır (Akyıldız 2011: 1). Es'ad Muhlis Paşa aynı zamanda şairdir, Takvimhane-i Âmire'de taşbasması olarak H.1268'de talik yazıyla basılmış küçük bir Dîvân'ı vardır. Es'ad Paşa, devrinde nüfuzu ve önemi olan entellektüel bir devlet adamıydı. Sa'dullah Paşa'nın annesi ise bir cariyeydi. Es'ad Paşa'nın beş kız beş erkek çocuğunun hepsinin annelerinin cariye oldukları anlaşılmaktadır. Aynı zamanda iyi bir hattat olan Es'ad Paşa 1851'de vefat etti. Özellikle çok zengin, değerli kitaplardan oluşan bir kütüphanesi olduğu zikredilmelidir (Akyıldız 2011: 2-4). Sa'dullah Paşa'nın amcası olan Hacı Mes'ûd Ağa da önemli devlet görevleri yapmış biriydi. Sa'dullah Paşa, Darülmaarif Rüşdiyesi'ni bitirdi. Ayrıca özel hocalardan ve umumi derslere katılarak fıkıh (şerh-i akaid, mülteka), Arapça, doğu edebiyatı, batı edebiyatı, hukuk, siyaset, iktisat, fizik ve kimya dersleri aldı. Farsça ve Fransızcayı okuyup yazma derecesinde biliyor, Almancayı ise konuşabiliyordu (Akyıldız 2011: 5). Sa'dullah Paşa 13 yaşındayken babasını kaybetti, iki yıl sonra (1853) maaşsız ve aday memur (mülâzım) olarak Maliye Hazinesi Varidat Kalemine girdi. 1856'da Fransızca bildiği için Bâbıâli Tercüme Odası'na 4 lira maaşla alındı, burada maaşı bir kaç kez yükseltilerek 13 liraya ulaştı. 1861'de hâlâ adıyla anılan Sa'dullah Paşa Yalısı'nı 750 lira peşinatla satın aldı. Sa'dullah Paşa'nın halife olduğu 1860'lı yıllarda Tercüme Odası, çok önemli edebiyatçı, şair ve devlet adamlarının bulunduğu ve yetiştiği bir mektep ve resmi daireydi. Tercüman Ârifî Bey ve yardımcısı Münif Efendi, Kâmil Efendi, Namık Kemal, Sa'dullah Paşa, Safvet Paşa-zâde Re'fet Bey, Hâlis Efendi, Abdülhak Hâmid ve ağabeyi Nasûhî Bey bunlardan bazılarıdır. Sa'dullah Paşa dahiliye nazırlarından Sa'id Paşa ve Mısırlı Yûsuf Kâmil Paşa'nın himayesini gördü (Akyıldız 2011: 6). 1865'te Meclis-i Hazain'in Kalem Müdürü, 1867'de Mezahip Kalemi Müdürü oldu, aynı yıl Mustafa Fazıl Paşa'nın Abdülazîz'e yazdığı meşhur mektubu Fransızcadan Türkçeye çevirdi ve Ebuzziya Tevfik'e dikte ettirdi. 50.000 adet basılarak İstanbul'da dağıtılan bu mektup döneminin en önemli gelişmelerindendir. Halkın rahatlıkla anlayabilmesi için sade bir Türkçe ile çevrilen bu mektupta kısa bir zamanda ve el altından çevrilmesinden olacak bazı cümle düşüklükleri ve muğlak ifadeler vardır (Akyıldız 2011: 8). Bunların, çevirenin kimliğinin anlaşılamaması için bilerek yapılmış hatalar olmaları da mümkündür. Bu mektupta Sa'dullah Paşa'nın güçlü ve yetkin üslubunu bulamayız. 1868'de Şura-yı Devlet Maarif Dairesi başmuavinliğine, 1869'da Şura-yı Devlet üyeliğine getirildi. Bu dönemde Maarif-i Umumiye Nizam-nâmesi'nin hazırlanmasında çok katkısı olmuştur. 1870'de Şura-yı Devlet başkatibi, 1871'de Matbuat Müdürlüğü de uhdesinde olmak üzere Divan-ı Hümayun tercümanı oldu. Memuriyet görevi için zaman zaman padişahın huzuruna çıkıyor, gelen yabancı konuklara tercümanlık yapıyordu. Bu görevdeyken Avusturya ve İtalya tarafından kendisine nişanlar verildi. Matbuat Müdürlüğü dolayısıyla arkadaşları olan Genç Osmanlılara karşı cezai müeyyideler uygulamak durumunda kaldı. Görevinden asla taviz vermiyordu: Diyojen'i ve İbret'i süresiz, Hadika'yı ise iki ay süreyle kapatan kararların altında Sa'dullah Paşa'nın imzası vardı. Tabii bunlar Genç Osmanlılarla arasını açan kararlar değildi, Sadaret tarafından bu yönde baskı yapıldığı biliniyordu. Neticede Genç Osmanlılar tutuklandı ve Sa'dullah Paşa da Matbuat Müdürlüğü'nden alındı (10 Nisan 1873). Mayıs 1873'te Maarif Nezareti müsteşarlığına, Şubat 1874'te ikinci kez Divan-ı Hümayun tercümanlığı'na atandı. Bu görevdeyken Anadolu'da yaşanan büyük kıtlıkla mücadele etmek için kurulan Dersaadet İane-yi Musabin Komisyonu Riyaseti'ne geldi. Özellikle bu komisyonun başkanıyken yaptığı çalışmalarla herkesin beğenisine mazhar oldu. Komisyon başkanlığına devam ederken Divan-ı Hümayun âmedcisi ve sonra da Defter-i Hakanî Nazırı oldu. Böylelikle hükümet üyeliğine de yükselmiş oluyordu. Rumeli Demiryolları Teftiş Heyeti'nde, bütçe açığını kapamak amacıyla Sadrazam Ahmed Esad Paşa'nın başkanlığında kurulan Islahat Komisyonu'nda yer aldı. Emniyet Sandığı'nın kurulmasında ve sonraları teftişinde önemli rol oynadı. Ahkâm-ı Adliyye Nezareti'nden ayrılarak bağımsız hâle getirilen Mahkeme-i Temyiz'in ilk başkanı da Sa'dullah Paşa'dır. Bu görevde bulunurken 1 Nisan 1876'da Ticaret Nazırlığı'na atandı, iki ay kadar sonra Abdülazîz'in tahtan indirilmesi üzerine yerine geçen V. Murâd'ın -iradelerin de kaleme alındığı yer olan- Mabeyn başkatipliğine getirildi (Akyıldız 2011: 29). İstemeden kabul ettiği Mabeyn başkatipliği Sa'dullah Paşa'nın kalan hayatının şekillenmesinde çok önemli bir köşe taşı oldu. V. Murâd'ın yerine tahta çıkan II. Abdülhamîd, Sa'dullah Paşa'yı hiç bir zaman affetmedi ve ona amcasını öldürüp parasını yağmaladıklarını düşündüğü ihtilalcilerin suç ortağı olduğu gerekçesiyle hep şüpheyle baktı. II. Abdülhamîd'in padişahlığa gelmesiyle Mabeyn başkatipliği görevinden alınan Sa'dullah Paşa, Eylül 1876'da Filibe'de yaşanan olayları araştırmak için kurulan komisyonun başkanlığına getirildi. Bu görevi de başarıyla yerine getiren Sa'dullah Paşa, 93 Harbi çıkınca Sadaret'e getirilen İbrâhîm Edhem Paşa'nın yerine Berlin Sefareti'ne atandı. Savaşın kaybedilmesinden sonra Yeşilköy barış görüşmelerine ikinci murahhas olarak Osmanlı Devleti'ni temsilen katıldı ve Ayastefanos Antlaşması'nı imzaladı. Akabinde toplanan Berlin Kongresi'nde de Berlin sefiri olan Sa'dullah Paşa Osmanlı tarafını temsilen bulunuyordu. Aralık 1881'de Sa'dullah Paşa'ya vezirlik rütbesi ve paşalık unvanı verildi. Nisan 1883'te Viyana sefiri atanan Sa'dullah Paşa yeni görev yeri olan Viyana'ya geldi. Ayastefanos barış görüşmelerinden sonra ölümüne kadar geçen yurtdışında geçirdiği 14 yıl boyunca Sa'dullah Paşa'ya İstanbul'a gelme izni verilmedi, ayrıca eşini ve kızını da yanına aldıramıyordu. II. Abdülhamîd'in kendisi hakkındaki şüpheleri Paşa'yı yalnız ve hüzünlü bir gurbet hayatı yaşamaya mecbur etmişti. Anna Schumann adlı Bohemyalı bir kadınla yasak aşk yaşayan Sa'dullah Paşa, kadının hamile kalması üzerine bir çıkar yol bulamayarak 14 Ocak 1891'de Viyana Sefareti'nde odasının kapısını kilitleyip banyo kazanının gaz hortumunu soluyarak intihar etti. Bulunduğunda baygın olan Paşa, doktorların tüm çabalarına rağmen kurtarılamadı ve 18 Ocak'ta öldü. İstanbul'a getirilen naaşı, 30 Ocak 1891 günü Ayasofya Camisi'nde kılınan cenaze namazını müteakiben II. Mahmûd Türbesi'nin haziresine defnedildi. Schumann'a ve çocuğa ne olduğu ise bilinmemektedir. Eşi Necîbe Hanım'ın, öldüğü 1912 yılına kadar -Sa'dullah Paşa'nın bir keresinde kendisine çok yakıştığını söylediği- pembe elbisesini giyerek yalının bahçesinde eşinin dönüşünü beklediği rivayet edilir. Büyük oğlu Âsaf Bey ise 1895'te intihar etmiştir. Brüksel (1914), Lahey (1915-18) ve Belgrad (1928) Büyükelçilikleri yapan ortanca oğlu Nusret Bey ise 1944'te vefat etti. Almanya'da (Alman Ordusu'nda) subaylık yaptığı bilinen ve bir dönem Almanya'da bir tımarhanede tedavi gören küçük oğlu Ragıp Bey'in ise akıbeti bilinmemektedir (Akyıldız 2011: 202). Göz hekimi Mehmed Es'ad Işık Paşa ile evlenen kızı Nazlı Hanım hakkında da fazla bir bilgiye ulaşılamadı, ruh sağlığını kaybettiği anlaşılmaktadır.
Sa'dullah Paşa'nın eserlerinin büyük bir kısmı kayıptır. Paşa'nın evrakını alan Mithat Cemal Kuntay iki şiir defterinin kendisinde olduğunu belirtmişse de bu defterler hâlâ ortaya çıkmamıştır. Sa'dullah Paşa'nın meşhur Ondokuzuncu Asır isimli şiiri, bazı müstakil kıt'a ve beyitleri ve Lamartine'den çevirdiği Göl isimli şiirinin yanında ilk on beyiti nazım devamı nesir olarak Homeros'un İlyada Destanı'nın 46-47 sayfalık bir bölümünü tercüme ettiği de biliniyor. Bu çeviriden sadece Hasan Ali Yücel'in not ettiği manzum kısım günümüze ulaşmıştır. Maarif-i Umumiyye Nizam-nâmesi'ne yazdığı Esbâb-ı Mûcibe layihası ve Ebuzziya Tevfik'in Numûne-i Edebiyat-ı Osmaniyye'de yayımladığı Charlottenburg Sarayı, 1878 Paris Ekspozisyonu ve Berlin Sarayı yazıları, Kıtlık Komisyonu'nun yazışmalarını havi Başbakanlık Osmanlı Arşivi Sadaret Defterleri Koleksiyonu'nda bulunan 612 ve 856 numaralı defterler ve Ali Akyıldız'ın yayımladığı Sa'dullah Paşa'nın muhtelif kişilere yazmış olduğu önemli mektuplar Paşa'nın nesirdeki üslubunu ve gücünü gösteren eserleridir. Ayrıca Sa'dullah Paşa'nın Fransız Ceza Muhakemeleri Kanunu'nu, 1868'de yayımlanan ve Kırmızı Kitap olarak bilinen Documents Diplomatiques'deki bazı belgeleri ve Yunanistan'la yapılan Ticaret Antlaşması'nı çevirdiği veya çeviren ekipte bulunduğu bilinmektedir.
Ebüzziya Tevfik Sa'dullah Paşa'yı, Şinâsi, Ziyâ Paşa ve Namık Kemal'le birlikte yeni edebiyatın kurucuları arasında sayar. İsmail Hikmet Ertaylan dil kullanımı ve üslubu açısından Sa'dullah Paşa'yı çok önemsemektedir. Genç Osmanlılara zihnen de benzeyen Sa'dullah Paşa ilerlemeci, kısmen pozitivist ve iradeli bir vatanseverdi. "Ondokuzuncu Asır" şiiri tam bir modernite güzellemesidir. Paşa'nın, sade, anlaşılabilir ve samimi bir üslubu vardı. Ayrıca eğitim alanında icrasına katkıda bulunduğu değişimler de çok önemli bir yönüydü. Bu kadar devlet görevi yürüten ama aleyhinde bir tek şikâyetin veya davanın sicilinde görülmediği Sa'dullah Paşa, Tanzimat Dönemi'nin mazlum ve önemli aydınlarındandır.
Kaynakça
Akyıldız, Ali (2011). Sürgün Sefir Sadullah Paşa Hayatı, İntiharı, Yazıları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yay.
Ayaşlı, Münevver (1973). İşittiklerim... Gördüklerim... Bildiklerim.... İstanbul: Güryay Matbaacılık.
Ayaşlı, Münevver (2003). Geniş Ufuklara Ve Yabancı İklimlere Doğru. İstanbul: Timaş Yay.
Esin, Emel vd. (2008). Sadullah Paşa ve Yalısı, Bir Yapı Bir Yaşam. İstanbul: YEM Yay.
Mehmed Galib Bey (2003). Sadullah Paşa Yahud Mezardan Nida. Nazir Akalın (hzl). İstanbul: Dergâh Yay.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1950). "Viyana Büyük Elçisi Vezir Sâdullah Paşa'nın İntiharına Dair". Belleten XIV/55. Ankara: TTK 419-479.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1951). "Merhum Sâdullah Paşa'nın Safvet ve Cevdet Paşalar ve Safvet Paşazâde Refet Beyle Mektuplaşması". Belleten XV/58. Ankara: TTK 262-299.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. YENER BAYARYayın Tarihi: 05.06.2013Güncelleme Tarihi: 20.12.2020Eserlerinden Örnekler
1 Eylül 1869 Tarihli Maarif-i Umumiyye Nizamnamesi'nin Sa'dullah Paşa Tarafından Kaleme Alınan Esbâb-ı Mûcibe Lâyihası'sından:
Tarif ve beyandan âzâde olduğu üzere umran-ı âlemin menba-ı aslîsi fünun ve maarif olup ân-be-ân semt-i kemale mâil nev'-i insanın medeniyetçe müstaid olduğu terakkiyatı istihsal edebilmesi ve hiref ve sanayie müteallik ihtiraat ve tesisat-ı nafiayı meydana getirmesi ilim ve marifete mevkuftur.
Çünkü ilm ü maarif hiref ve sanayiin ibdaına ve hiref ve sanayi dahi cemiyet-i beşeriyyece ihtiyacat-ı zaruriyyeyi teshil edecek bunca vesayit ve âsar-ı nafianın ihtiraına medar ve delil olduğundan daire-i medeniyyete dahil olan milel ü akvamın hazain-i servet-i âlemden hissedar olmaları terbiyet-i insaniyyenin esbab-ı mükemmelesini istihsal etmelerinden neş'et eylediği bedihiyü's-sübut olan hâlâttandır.
İşte bu kaide-i bâhirü'l-faidenin hakayiki mütalaa ve muvazene olundukça ve sunuf-ı teb'anın meratib-i istidadı müşahede kılındıkça memalik-i Devlet-i Aliyye'de fünun ve maarifin intişariyle terbiyet-i âmmenin merkez-i kemale isalinde olan ehemmiyet bedaheten sabit olur.
Binaenaleyh Saltanat-ı Seniyye sunuf-ı teb'asının ulûm ve maariften iktibas-ı envar-ı medeniyyet eylemeleri zımnında her türlü müsaade-i teshilâtkâriyi icraya bezl-i nukud-ı mechud eylemiş ve yirmi seneden beri dahil-i memalikte tâlim ve terbiyet-i etfal içün müteaddid mekâtib-i rüşdiyye tesis ve küşad olunmuş ise de bâlâda irad ve temhid olunan kavaid-i tabiiyye icabınca asrımızda hiref ü sanayiin mertebe-i âlü'l-âle vusulü âlemin kıtaat-ı mütemeddinesinde nev-be-nev münteşir olan ulûm ve fünun-ı dakîkanın vaz' eylediği birtakım usul ve esasa mübtenidir ki, bunlar âsar-ı sınaiyyeyi meleke-i âdiyye ile vücude getirmek kaide-i kadimesini bütün bütün iptal ederek ameliyatın nazariyat-ı ilmiyyeye istinadına delâlet eyledikleri hâlde memalik-i Devlet-i Aliyye'de mevcut olan mekâtibin enva ve derecatı tâmim-i maarif maksadının ehemmiyet-i meşruhasına muvafık olamadıktan başka ulûm-ı âliyyenin lâyıkiyle semeratına destres olunabilmesi mebadi-i tahsilin intizamına mevkuf iken dahil-i memalikte bulunan sıbyan mekteplerinin miktarı nüfus-ı mevcudeye nisbetle mertebe-i ekaliyyette olduğu misüllü tahsilatı dahi yalnız mukaddimat-ı ulûm-ı diniyyeye münhasır olup idareleri ehliyet ve mahiyeti meçhul bir takım hocalara teslim kılınmakta olmasiyle ve bu sınıf mekteplerde etfalin tahsile meyl ü rağbetini tezyid ve istifadelerini te'yid edecek usul-i talimiyye ve tashih ve tehzib-i mizac ve ahlâka medar olacak kaide-i terbiyye mevcut olmamasiyle bunlara senelerce devam etmiş olan çocukların tahsilât-ı vâkıası derece-i matlubede olmadığı ve rüşdiyeye girenler dahi zaman-ı tahsillerinin bir çoğunu mahalle mektebinde öğrenilmesi lâzım olan derslerin tekrîr-i tahsiliyle izaa etmekte oldukları ve mekâtib-i rüşdiyyenin Dârülmuallimin'i olmak cihetiyle usul-i idare ve tedrisleri oldukça muntazam iken mebde-i tahsilde olan usul-i talimin yolsuzluğu bittabi bu mekteplere dahi sâri olduğundan rüşdiye şâkirdanının mâlûmat-ı müktesebeleri sarf eyledikleri zaman nisbetinde bulunmadığı ve ulûm ve fünun-ı mütenevviaya mahsus mekâtib-i âliyyenin fıkdanı cihetiyle rüşdiyeden çıkanlar içün başlıca mahreç aklâm-ı şâhâne ile mekâtib-i askeriyye olup fünun ve sanayide maharet-i kâmile ashabı yetiştirilememesinden dolayı memalik-i Devlet-i Aliyye'nin mevkien ve istidâden hâiz olduğu bunca esbab-ı temettü ve ticaretten kemâyenbagi istifade olunamadığı ve halkı tahsil-i marifete icbar edecek bir kaidenin ve ale'l-umum mekâtibi nezaret-i mütemadiyye altında bulunduracak bir heyet-i teftişiyyenin fıkdanı dahi enva-ı mehazir-i mülkiyyeyi tevlid eylediği cihetlerle saye-i mehâsin-vâye-i hazret-i padişahide maarif-i umumiyye hakkında ıslahat-ı kaviyye istihsaline teşebbüs kılınması terakki-i saadet-i hâl-i mülk ü millete dâll olacağı mütalaasiyle Şûrâ-yı Devlet'çe bu mesele-i mühimme üzerine müzakerat-ı amîka icra olunarak ve asrın ihtiyacatına göre mütedavil olan ulûm ve maarifin suver-i tahsiliyyesine müracaat kılınarak maarif-i umumiyyeye dair etraflı bir nizamname kaleme alınmış olduğundan bi'd-defeat içtima eden heyet-i umumiyyede kıraat ve mütalaa olunmuştur.
"Ondokuzuncu Asır” Adlı Şiiri
Erişti evc-i kemalâta nûr-i idrâkât
Yetişti rütbe-i imkâna kısm-ı mümteniât
Besâit oldu mürekkeb, mürekkeb oldu basit
Bedahet oldu tecârible hayli meçhûlât
Mecâz oldu hakikat, hakîkat oldu mecaz
Yıkıldı belki esâsından eski mâlûmât
Mebâhis-i felek ü arz ü hikmet ü kimya
Değil vesâvis-i ezhân ü vehm ü temsilât
Mesâil-i nazarîye tecârib oldu sened
Erişti hadd-ı yakîne fusûl-i zanniyyât
Ukul-i zâhire sâid fezâ-yı ecrâma
Kuvâ-yı câzibe kanunu pâye-i mirkat
Nüfûs-ı fâkire nâzil kaâre-i arza
Delil-i mebhas-ı tekvîn defâyin-i tabakat
Havâ vü berk ü ziyâ vü buhâr u mıknâtıs
Yed-i tasarruf-ı insanda unsur-ı harekât
Ziyâ, hayâlen iken şimdi bilfiil sâî
Zılâl, zâil iken şimdi zîver-i mir’ât
Sadâ, hesâb-ı mesâfâtta muhbir-i sâdık
Buhâr, zulmeti tenvîrde ebdâ’-ı âyât
Cihât-ı erbaaya berk nâkil-i ahbâr
Buhâr, bahr ü ber üstünde Hızır-ı nakliyyât
Tefâhür eylemesin mi bu asr a'sâra
Kısalttı bu'd-ı mekân ü zamânı muhtereât
Ne kaldı sa'd-ı tevâli, ne kaldı nahs-ı kırân
Ne kaldı reml ü kehânet, ne kaldı cifriyyât
Ne var hümâda saâdet, ne var şeâmet-i bûm
Mukayyed asl-ı irâdâta cümle mec’ûlât
Ne atlas âlemi hâmil, ne Zühre fâil-i küll
Değil ukul-i Felâtun usul-i tekvînât
Ne kaldı zann-ı tenâsüh, ne kaldı nâr-ı Mecûs
Değil ukule Ekânim kıble-i hâcât
Esâs-ı hikmet-i asr oldu vahdet-i Bârî
Taammüm eyledi aslü’l-usul-i mu’tekadât
Bulur gider cihet-i vahdetin umûm milel
Vücûd-ı vahdeti müsbit olunca ma’kulât
Hudud u hakk u vezâif muayyen ü sabit
Ne kaldı cebr ü tegallüb, ne kaldı keyfiyyât
Hukuk-ı şahs ü tasarruf masûn taarruzdan
Verildi âlem-i umrâna başka tensîkat
Ne Âmr, Zeyd’in esîri, ne Zeyd Âmr’a velî
Müesses üss-i müsâvâta nass-ı mevzûât
Münevver eyledi ezhânı intişâr-ı ulûm
Mükemmel eyledi noksânı feyz-i matbûât
Megarib oldu dirîga metâli’-i irfân
Ne kaldı şöhret-i Rûm u Arab, ne Mısr u Herât
Zamân zamân-ı terakki cihan cihân-ı ulûm
Olur mu cehl ile kabil beka-yı cem’iyyât
Akyıldız, Ali (2011). Sürgün Sefir Sadullah Paşa Hayatı, İntiharı, Yazıları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yay. 264-270, 390-391.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 05.06.2013Güncelleme Tarihi: 20.12.2020Eserlerinden Örnekler
1 Eylül 1869 Tarihli Maarif-i Umumiyye Nizamnamesi'nin Sa'dullah Paşa Tarafından Kaleme Alınan Esbâb-ı Mûcibe Lâyihası'sından:
Tarif ve beyandan âzâde olduğu üzere umran-ı âlemin menba-ı aslîsi fünun ve maarif olup ân-be-ân semt-i kemale mâil nev'-i insanın medeniyetçe müstaid olduğu terakkiyatı istihsal edebilmesi ve hiref ve sanayie müteallik ihtiraat ve tesisat-ı nafiayı meydana getirmesi ilim ve marifete mevkuftur.
Çünkü ilm ü maarif hiref ve sanayiin ibdaına ve hiref ve sanayi dahi cemiyet-i beşeriyyece ihtiyacat-ı zaruriyyeyi teshil edecek bunca vesayit ve âsar-ı nafianın ihtiraına medar ve delil olduğundan daire-i medeniyyete dahil olan milel ü akvamın hazain-i servet-i âlemden hissedar olmaları terbiyet-i insaniyyenin esbab-ı mükemmelesini istihsal etmelerinden neş'et eylediği bedihiyü's-sübut olan hâlâttandır.
İşte bu kaide-i bâhirü'l-faidenin hakayiki mütalaa ve muvazene olundukça ve sunuf-ı teb'anın meratib-i istidadı müşahede kılındıkça memalik-i Devlet-i Aliyye'de fünun ve maarifin intişariyle terbiyet-i âmmenin merkez-i kemale isalinde olan ehemmiyet bedaheten sabit olur.
Binaenaleyh Saltanat-ı Seniyye sunuf-ı teb'asının ulûm ve maariften iktibas-ı envar-ı medeniyyet eylemeleri zımnında her türlü müsaade-i teshilâtkâriyi icraya bezl-i nukud-ı mechud eylemiş ve yirmi seneden beri dahil-i memalikte tâlim ve terbiyet-i etfal içün müteaddid mekâtib-i rüşdiyye tesis ve küşad olunmuş ise de bâlâda irad ve temhid olunan kavaid-i tabiiyye icabınca asrımızda hiref ü sanayiin mertebe-i âlü'l-âle vusulü âlemin kıtaat-ı mütemeddinesinde nev-be-nev münteşir olan ulûm ve fünun-ı dakîkanın vaz' eylediği birtakım usul ve esasa mübtenidir ki, bunlar âsar-ı sınaiyyeyi meleke-i âdiyye ile vücude getirmek kaide-i kadimesini bütün bütün iptal ederek ameliyatın nazariyat-ı ilmiyyeye istinadına delâlet eyledikleri hâlde memalik-i Devlet-i Aliyye'de mevcut olan mekâtibin enva ve derecatı tâmim-i maarif maksadının ehemmiyet-i meşruhasına muvafık olamadıktan başka ulûm-ı âliyyenin lâyıkiyle semeratına destres olunabilmesi mebadi-i tahsilin intizamına mevkuf iken dahil-i memalikte bulunan sıbyan mekteplerinin miktarı nüfus-ı mevcudeye nisbetle mertebe-i ekaliyyette olduğu misüllü tahsilatı dahi yalnız mukaddimat-ı ulûm-ı diniyyeye münhasır olup idareleri ehliyet ve mahiyeti meçhul bir takım hocalara teslim kılınmakta olmasiyle ve bu sınıf mekteplerde etfalin tahsile meyl ü rağbetini tezyid ve istifadelerini te'yid edecek usul-i talimiyye ve tashih ve tehzib-i mizac ve ahlâka medar olacak kaide-i terbiyye mevcut olmamasiyle bunlara senelerce devam etmiş olan çocukların tahsilât-ı vâkıası derece-i matlubede olmadığı ve rüşdiyeye girenler dahi zaman-ı tahsillerinin bir çoğunu mahalle mektebinde öğrenilmesi lâzım olan derslerin tekrîr-i tahsiliyle izaa etmekte oldukları ve mekâtib-i rüşdiyyenin Dârülmuallimin'i olmak cihetiyle usul-i idare ve tedrisleri oldukça muntazam iken mebde-i tahsilde olan usul-i talimin yolsuzluğu bittabi bu mekteplere dahi sâri olduğundan rüşdiye şâkirdanının mâlûmat-ı müktesebeleri sarf eyledikleri zaman nisbetinde bulunmadığı ve ulûm ve fünun-ı mütenevviaya mahsus mekâtib-i âliyyenin fıkdanı cihetiyle rüşdiyeden çıkanlar içün başlıca mahreç aklâm-ı şâhâne ile mekâtib-i askeriyye olup fünun ve sanayide maharet-i kâmile ashabı yetiştirilememesinden dolayı memalik-i Devlet-i Aliyye'nin mevkien ve istidâden hâiz olduğu bunca esbab-ı temettü ve ticaretten kemâyenbagi istifade olunamadığı ve halkı tahsil-i marifete icbar edecek bir kaidenin ve ale'l-umum mekâtibi nezaret-i mütemadiyye altında bulunduracak bir heyet-i teftişiyyenin fıkdanı dahi enva-ı mehazir-i mülkiyyeyi tevlid eylediği cihetlerle saye-i mehâsin-vâye-i hazret-i padişahide maarif-i umumiyye hakkında ıslahat-ı kaviyye istihsaline teşebbüs kılınması terakki-i saadet-i hâl-i mülk ü millete dâll olacağı mütalaasiyle Şûrâ-yı Devlet'çe bu mesele-i mühimme üzerine müzakerat-ı amîka icra olunarak ve asrın ihtiyacatına göre mütedavil olan ulûm ve maarifin suver-i tahsiliyyesine müracaat kılınarak maarif-i umumiyyeye dair etraflı bir nizamname kaleme alınmış olduğundan bi'd-defeat içtima eden heyet-i umumiyyede kıraat ve mütalaa olunmuştur.
"Ondokuzuncu Asır” Adlı Şiiri
Erişti evc-i kemalâta nûr-i idrâkât
Yetişti rütbe-i imkâna kısm-ı mümteniât
Besâit oldu mürekkeb, mürekkeb oldu basit
Bedahet oldu tecârible hayli meçhûlât
Mecâz oldu hakikat, hakîkat oldu mecaz
Yıkıldı belki esâsından eski mâlûmât
Mebâhis-i felek ü arz ü hikmet ü kimya
Değil vesâvis-i ezhân ü vehm ü temsilât
Mesâil-i nazarîye tecârib oldu sened
Erişti hadd-ı yakîne fusûl-i zanniyyât
Ukul-i zâhire sâid fezâ-yı ecrâma
Kuvâ-yı câzibe kanunu pâye-i mirkat
Nüfûs-ı fâkire nâzil kaâre-i arza
Delil-i mebhas-ı tekvîn defâyin-i tabakat
Havâ vü berk ü ziyâ vü buhâr u mıknâtıs
Yed-i tasarruf-ı insanda unsur-ı harekât
Ziyâ, hayâlen iken şimdi bilfiil sâî
Zılâl, zâil iken şimdi zîver-i mir’ât
Sadâ, hesâb-ı mesâfâtta muhbir-i sâdık
Buhâr, zulmeti tenvîrde ebdâ’-ı âyât
Cihât-ı erbaaya berk nâkil-i ahbâr
Buhâr, bahr ü ber üstünde Hızır-ı nakliyyât
Tefâhür eylemesin mi bu asr a'sâra
Kısalttı bu'd-ı mekân ü zamânı muhtereât
Ne kaldı sa'd-ı tevâli, ne kaldı nahs-ı kırân
Ne kaldı reml ü kehânet, ne kaldı cifriyyât
Ne var hümâda saâdet, ne var şeâmet-i bûm
Mukayyed asl-ı irâdâta cümle mec’ûlât
Ne atlas âlemi hâmil, ne Zühre fâil-i küll
Değil ukul-i Felâtun usul-i tekvînât
Ne kaldı zann-ı tenâsüh, ne kaldı nâr-ı Mecûs
Değil ukule Ekânim kıble-i hâcât
Esâs-ı hikmet-i asr oldu vahdet-i Bârî
Taammüm eyledi aslü’l-usul-i mu’tekadât
Bulur gider cihet-i vahdetin umûm milel
Vücûd-ı vahdeti müsbit olunca ma’kulât
Hudud u hakk u vezâif muayyen ü sabit
Ne kaldı cebr ü tegallüb, ne kaldı keyfiyyât
Hukuk-ı şahs ü tasarruf masûn taarruzdan
Verildi âlem-i umrâna başka tensîkat
Ne Âmr, Zeyd’in esîri, ne Zeyd Âmr’a velî
Müesses üss-i müsâvâta nass-ı mevzûât
Münevver eyledi ezhânı intişâr-ı ulûm
Mükemmel eyledi noksânı feyz-i matbûât
Megarib oldu dirîga metâli’-i irfân
Ne kaldı şöhret-i Rûm u Arab, ne Mısr u Herât
Zamân zamân-ı terakki cihan cihân-ı ulûm
Olur mu cehl ile kabil beka-yı cem’iyyât
Akyıldız, Ali (2011). Sürgün Sefir Sadullah Paşa Hayatı, İntiharı, Yazıları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yay. 264-270, 390-391.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 20.12.2020Eserlerinden Örnekler
1 Eylül 1869 Tarihli Maarif-i Umumiyye Nizamnamesi'nin Sa'dullah Paşa Tarafından Kaleme Alınan Esbâb-ı Mûcibe Lâyihası'sından:
Tarif ve beyandan âzâde olduğu üzere umran-ı âlemin menba-ı aslîsi fünun ve maarif olup ân-be-ân semt-i kemale mâil nev'-i insanın medeniyetçe müstaid olduğu terakkiyatı istihsal edebilmesi ve hiref ve sanayie müteallik ihtiraat ve tesisat-ı nafiayı meydana getirmesi ilim ve marifete mevkuftur.
Çünkü ilm ü maarif hiref ve sanayiin ibdaına ve hiref ve sanayi dahi cemiyet-i beşeriyyece ihtiyacat-ı zaruriyyeyi teshil edecek bunca vesayit ve âsar-ı nafianın ihtiraına medar ve delil olduğundan daire-i medeniyyete dahil olan milel ü akvamın hazain-i servet-i âlemden hissedar olmaları terbiyet-i insaniyyenin esbab-ı mükemmelesini istihsal etmelerinden neş'et eylediği bedihiyü's-sübut olan hâlâttandır.
İşte bu kaide-i bâhirü'l-faidenin hakayiki mütalaa ve muvazene olundukça ve sunuf-ı teb'anın meratib-i istidadı müşahede kılındıkça memalik-i Devlet-i Aliyye'de fünun ve maarifin intişariyle terbiyet-i âmmenin merkez-i kemale isalinde olan ehemmiyet bedaheten sabit olur.
Binaenaleyh Saltanat-ı Seniyye sunuf-ı teb'asının ulûm ve maariften iktibas-ı envar-ı medeniyyet eylemeleri zımnında her türlü müsaade-i teshilâtkâriyi icraya bezl-i nukud-ı mechud eylemiş ve yirmi seneden beri dahil-i memalikte tâlim ve terbiyet-i etfal içün müteaddid mekâtib-i rüşdiyye tesis ve küşad olunmuş ise de bâlâda irad ve temhid olunan kavaid-i tabiiyye icabınca asrımızda hiref ü sanayiin mertebe-i âlü'l-âle vusulü âlemin kıtaat-ı mütemeddinesinde nev-be-nev münteşir olan ulûm ve fünun-ı dakîkanın vaz' eylediği birtakım usul ve esasa mübtenidir ki, bunlar âsar-ı sınaiyyeyi meleke-i âdiyye ile vücude getirmek kaide-i kadimesini bütün bütün iptal ederek ameliyatın nazariyat-ı ilmiyyeye istinadına delâlet eyledikleri hâlde memalik-i Devlet-i Aliyye'de mevcut olan mekâtibin enva ve derecatı tâmim-i maarif maksadının ehemmiyet-i meşruhasına muvafık olamadıktan başka ulûm-ı âliyyenin lâyıkiyle semeratına destres olunabilmesi mebadi-i tahsilin intizamına mevkuf iken dahil-i memalikte bulunan sıbyan mekteplerinin miktarı nüfus-ı mevcudeye nisbetle mertebe-i ekaliyyette olduğu misüllü tahsilatı dahi yalnız mukaddimat-ı ulûm-ı diniyyeye münhasır olup idareleri ehliyet ve mahiyeti meçhul bir takım hocalara teslim kılınmakta olmasiyle ve bu sınıf mekteplerde etfalin tahsile meyl ü rağbetini tezyid ve istifadelerini te'yid edecek usul-i talimiyye ve tashih ve tehzib-i mizac ve ahlâka medar olacak kaide-i terbiyye mevcut olmamasiyle bunlara senelerce devam etmiş olan çocukların tahsilât-ı vâkıası derece-i matlubede olmadığı ve rüşdiyeye girenler dahi zaman-ı tahsillerinin bir çoğunu mahalle mektebinde öğrenilmesi lâzım olan derslerin tekrîr-i tahsiliyle izaa etmekte oldukları ve mekâtib-i rüşdiyyenin Dârülmuallimin'i olmak cihetiyle usul-i idare ve tedrisleri oldukça muntazam iken mebde-i tahsilde olan usul-i talimin yolsuzluğu bittabi bu mekteplere dahi sâri olduğundan rüşdiye şâkirdanının mâlûmat-ı müktesebeleri sarf eyledikleri zaman nisbetinde bulunmadığı ve ulûm ve fünun-ı mütenevviaya mahsus mekâtib-i âliyyenin fıkdanı cihetiyle rüşdiyeden çıkanlar içün başlıca mahreç aklâm-ı şâhâne ile mekâtib-i askeriyye olup fünun ve sanayide maharet-i kâmile ashabı yetiştirilememesinden dolayı memalik-i Devlet-i Aliyye'nin mevkien ve istidâden hâiz olduğu bunca esbab-ı temettü ve ticaretten kemâyenbagi istifade olunamadığı ve halkı tahsil-i marifete icbar edecek bir kaidenin ve ale'l-umum mekâtibi nezaret-i mütemadiyye altında bulunduracak bir heyet-i teftişiyyenin fıkdanı dahi enva-ı mehazir-i mülkiyyeyi tevlid eylediği cihetlerle saye-i mehâsin-vâye-i hazret-i padişahide maarif-i umumiyye hakkında ıslahat-ı kaviyye istihsaline teşebbüs kılınması terakki-i saadet-i hâl-i mülk ü millete dâll olacağı mütalaasiyle Şûrâ-yı Devlet'çe bu mesele-i mühimme üzerine müzakerat-ı amîka icra olunarak ve asrın ihtiyacatına göre mütedavil olan ulûm ve maarifin suver-i tahsiliyyesine müracaat kılınarak maarif-i umumiyyeye dair etraflı bir nizamname kaleme alınmış olduğundan bi'd-defeat içtima eden heyet-i umumiyyede kıraat ve mütalaa olunmuştur.
"Ondokuzuncu Asır” Adlı Şiiri
Erişti evc-i kemalâta nûr-i idrâkât
Yetişti rütbe-i imkâna kısm-ı mümteniât
Besâit oldu mürekkeb, mürekkeb oldu basit
Bedahet oldu tecârible hayli meçhûlât
Mecâz oldu hakikat, hakîkat oldu mecaz
Yıkıldı belki esâsından eski mâlûmât
Mebâhis-i felek ü arz ü hikmet ü kimya
Değil vesâvis-i ezhân ü vehm ü temsilât
Mesâil-i nazarîye tecârib oldu sened
Erişti hadd-ı yakîne fusûl-i zanniyyât
Ukul-i zâhire sâid fezâ-yı ecrâma
Kuvâ-yı câzibe kanunu pâye-i mirkat
Nüfûs-ı fâkire nâzil kaâre-i arza
Delil-i mebhas-ı tekvîn defâyin-i tabakat
Havâ vü berk ü ziyâ vü buhâr u mıknâtıs
Yed-i tasarruf-ı insanda unsur-ı harekât
Ziyâ, hayâlen iken şimdi bilfiil sâî
Zılâl, zâil iken şimdi zîver-i mir’ât
Sadâ, hesâb-ı mesâfâtta muhbir-i sâdık
Buhâr, zulmeti tenvîrde ebdâ’-ı âyât
Cihât-ı erbaaya berk nâkil-i ahbâr
Buhâr, bahr ü ber üstünde Hızır-ı nakliyyât
Tefâhür eylemesin mi bu asr a'sâra
Kısalttı bu'd-ı mekân ü zamânı muhtereât
Ne kaldı sa'd-ı tevâli, ne kaldı nahs-ı kırân
Ne kaldı reml ü kehânet, ne kaldı cifriyyât
Ne var hümâda saâdet, ne var şeâmet-i bûm
Mukayyed asl-ı irâdâta cümle mec’ûlât
Ne atlas âlemi hâmil, ne Zühre fâil-i küll
Değil ukul-i Felâtun usul-i tekvînât
Ne kaldı zann-ı tenâsüh, ne kaldı nâr-ı Mecûs
Değil ukule Ekânim kıble-i hâcât
Esâs-ı hikmet-i asr oldu vahdet-i Bârî
Taammüm eyledi aslü’l-usul-i mu’tekadât
Bulur gider cihet-i vahdetin umûm milel
Vücûd-ı vahdeti müsbit olunca ma’kulât
Hudud u hakk u vezâif muayyen ü sabit
Ne kaldı cebr ü tegallüb, ne kaldı keyfiyyât
Hukuk-ı şahs ü tasarruf masûn taarruzdan
Verildi âlem-i umrâna başka tensîkat
Ne Âmr, Zeyd’in esîri, ne Zeyd Âmr’a velî
Müesses üss-i müsâvâta nass-ı mevzûât
Münevver eyledi ezhânı intişâr-ı ulûm
Mükemmel eyledi noksânı feyz-i matbûât
Megarib oldu dirîga metâli’-i irfân
Ne kaldı şöhret-i Rûm u Arab, ne Mısr u Herât
Zamân zamân-ı terakki cihan cihân-ı ulûm
Olur mu cehl ile kabil beka-yı cem’iyyât
Akyıldız, Ali (2011). Sürgün Sefir Sadullah Paşa Hayatı, İntiharı, Yazıları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yay. 264-270, 390-391.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
1 Eylül 1869 Tarihli Maarif-i Umumiyye Nizamnamesi'nin Sa'dullah Paşa Tarafından Kaleme Alınan Esbâb-ı Mûcibe Lâyihası'sından:
Tarif ve beyandan âzâde olduğu üzere umran-ı âlemin menba-ı aslîsi fünun ve maarif olup ân-be-ân semt-i kemale mâil nev'-i insanın medeniyetçe müstaid olduğu terakkiyatı istihsal edebilmesi ve hiref ve sanayie müteallik ihtiraat ve tesisat-ı nafiayı meydana getirmesi ilim ve marifete mevkuftur.
Çünkü ilm ü maarif hiref ve sanayiin ibdaına ve hiref ve sanayi dahi cemiyet-i beşeriyyece ihtiyacat-ı zaruriyyeyi teshil edecek bunca vesayit ve âsar-ı nafianın ihtiraına medar ve delil olduğundan daire-i medeniyyete dahil olan milel ü akvamın hazain-i servet-i âlemden hissedar olmaları terbiyet-i insaniyyenin esbab-ı mükemmelesini istihsal etmelerinden neş'et eylediği bedihiyü's-sübut olan hâlâttandır.
İşte bu kaide-i bâhirü'l-faidenin hakayiki mütalaa ve muvazene olundukça ve sunuf-ı teb'anın meratib-i istidadı müşahede kılındıkça memalik-i Devlet-i Aliyye'de fünun ve maarifin intişariyle terbiyet-i âmmenin merkez-i kemale isalinde olan ehemmiyet bedaheten sabit olur.
Binaenaleyh Saltanat-ı Seniyye sunuf-ı teb'asının ulûm ve maariften iktibas-ı envar-ı medeniyyet eylemeleri zımnında her türlü müsaade-i teshilâtkâriyi icraya bezl-i nukud-ı mechud eylemiş ve yirmi seneden beri dahil-i memalikte tâlim ve terbiyet-i etfal içün müteaddid mekâtib-i rüşdiyye tesis ve küşad olunmuş ise de bâlâda irad ve temhid olunan kavaid-i tabiiyye icabınca asrımızda hiref ü sanayiin mertebe-i âlü'l-âle vusulü âlemin kıtaat-ı mütemeddinesinde nev-be-nev münteşir olan ulûm ve fünun-ı dakîkanın vaz' eylediği birtakım usul ve esasa mübtenidir ki, bunlar âsar-ı sınaiyyeyi meleke-i âdiyye ile vücude getirmek kaide-i kadimesini bütün bütün iptal ederek ameliyatın nazariyat-ı ilmiyyeye istinadına delâlet eyledikleri hâlde memalik-i Devlet-i Aliyye'de mevcut olan mekâtibin enva ve derecatı tâmim-i maarif maksadının ehemmiyet-i meşruhasına muvafık olamadıktan başka ulûm-ı âliyyenin lâyıkiyle semeratına destres olunabilmesi mebadi-i tahsilin intizamına mevkuf iken dahil-i memalikte bulunan sıbyan mekteplerinin miktarı nüfus-ı mevcudeye nisbetle mertebe-i ekaliyyette olduğu misüllü tahsilatı dahi yalnız mukaddimat-ı ulûm-ı diniyyeye münhasır olup idareleri ehliyet ve mahiyeti meçhul bir takım hocalara teslim kılınmakta olmasiyle ve bu sınıf mekteplerde etfalin tahsile meyl ü rağbetini tezyid ve istifadelerini te'yid edecek usul-i talimiyye ve tashih ve tehzib-i mizac ve ahlâka medar olacak kaide-i terbiyye mevcut olmamasiyle bunlara senelerce devam etmiş olan çocukların tahsilât-ı vâkıası derece-i matlubede olmadığı ve rüşdiyeye girenler dahi zaman-ı tahsillerinin bir çoğunu mahalle mektebinde öğrenilmesi lâzım olan derslerin tekrîr-i tahsiliyle izaa etmekte oldukları ve mekâtib-i rüşdiyyenin Dârülmuallimin'i olmak cihetiyle usul-i idare ve tedrisleri oldukça muntazam iken mebde-i tahsilde olan usul-i talimin yolsuzluğu bittabi bu mekteplere dahi sâri olduğundan rüşdiye şâkirdanının mâlûmat-ı müktesebeleri sarf eyledikleri zaman nisbetinde bulunmadığı ve ulûm ve fünun-ı mütenevviaya mahsus mekâtib-i âliyyenin fıkdanı cihetiyle rüşdiyeden çıkanlar içün başlıca mahreç aklâm-ı şâhâne ile mekâtib-i askeriyye olup fünun ve sanayide maharet-i kâmile ashabı yetiştirilememesinden dolayı memalik-i Devlet-i Aliyye'nin mevkien ve istidâden hâiz olduğu bunca esbab-ı temettü ve ticaretten kemâyenbagi istifade olunamadığı ve halkı tahsil-i marifete icbar edecek bir kaidenin ve ale'l-umum mekâtibi nezaret-i mütemadiyye altında bulunduracak bir heyet-i teftişiyyenin fıkdanı dahi enva-ı mehazir-i mülkiyyeyi tevlid eylediği cihetlerle saye-i mehâsin-vâye-i hazret-i padişahide maarif-i umumiyye hakkında ıslahat-ı kaviyye istihsaline teşebbüs kılınması terakki-i saadet-i hâl-i mülk ü millete dâll olacağı mütalaasiyle Şûrâ-yı Devlet'çe bu mesele-i mühimme üzerine müzakerat-ı amîka icra olunarak ve asrın ihtiyacatına göre mütedavil olan ulûm ve maarifin suver-i tahsiliyyesine müracaat kılınarak maarif-i umumiyyeye dair etraflı bir nizamname kaleme alınmış olduğundan bi'd-defeat içtima eden heyet-i umumiyyede kıraat ve mütalaa olunmuştur.
"Ondokuzuncu Asır” Adlı Şiiri
Erişti evc-i kemalâta nûr-i idrâkât
Yetişti rütbe-i imkâna kısm-ı mümteniât
Besâit oldu mürekkeb, mürekkeb oldu basit
Bedahet oldu tecârible hayli meçhûlât
Mecâz oldu hakikat, hakîkat oldu mecaz
Yıkıldı belki esâsından eski mâlûmât
Mebâhis-i felek ü arz ü hikmet ü kimya
Değil vesâvis-i ezhân ü vehm ü temsilât
Mesâil-i nazarîye tecârib oldu sened
Erişti hadd-ı yakîne fusûl-i zanniyyât
Ukul-i zâhire sâid fezâ-yı ecrâma
Kuvâ-yı câzibe kanunu pâye-i mirkat
Nüfûs-ı fâkire nâzil kaâre-i arza
Delil-i mebhas-ı tekvîn defâyin-i tabakat
Havâ vü berk ü ziyâ vü buhâr u mıknâtıs
Yed-i tasarruf-ı insanda unsur-ı harekât
Ziyâ, hayâlen iken şimdi bilfiil sâî
Zılâl, zâil iken şimdi zîver-i mir’ât
Sadâ, hesâb-ı mesâfâtta muhbir-i sâdık
Buhâr, zulmeti tenvîrde ebdâ’-ı âyât
Cihât-ı erbaaya berk nâkil-i ahbâr
Buhâr, bahr ü ber üstünde Hızır-ı nakliyyât
Tefâhür eylemesin mi bu asr a'sâra
Kısalttı bu'd-ı mekân ü zamânı muhtereât
Ne kaldı sa'd-ı tevâli, ne kaldı nahs-ı kırân
Ne kaldı reml ü kehânet, ne kaldı cifriyyât
Ne var hümâda saâdet, ne var şeâmet-i bûm
Mukayyed asl-ı irâdâta cümle mec’ûlât
Ne atlas âlemi hâmil, ne Zühre fâil-i küll
Değil ukul-i Felâtun usul-i tekvînât
Ne kaldı zann-ı tenâsüh, ne kaldı nâr-ı Mecûs
Değil ukule Ekânim kıble-i hâcât
Esâs-ı hikmet-i asr oldu vahdet-i Bârî
Taammüm eyledi aslü’l-usul-i mu’tekadât
Bulur gider cihet-i vahdetin umûm milel
Vücûd-ı vahdeti müsbit olunca ma’kulât
Hudud u hakk u vezâif muayyen ü sabit
Ne kaldı cebr ü tegallüb, ne kaldı keyfiyyât
Hukuk-ı şahs ü tasarruf masûn taarruzdan
Verildi âlem-i umrâna başka tensîkat
Ne Âmr, Zeyd’in esîri, ne Zeyd Âmr’a velî
Müesses üss-i müsâvâta nass-ı mevzûât
Münevver eyledi ezhânı intişâr-ı ulûm
Mükemmel eyledi noksânı feyz-i matbûât
Megarib oldu dirîga metâli’-i irfân
Ne kaldı şöhret-i Rûm u Arab, ne Mısr u Herât
Zamân zamân-ı terakki cihan cihân-ı ulûm
Olur mu cehl ile kabil beka-yı cem’iyyât
Akyıldız, Ali (2011). Sürgün Sefir Sadullah Paşa Hayatı, İntiharı, Yazıları. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yay. 264-270, 390-391.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ÜLFETÎ, Muharrem Aktaş | d. 01.07.1922 - ö. 25.02.1969 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | NAZİF, Nazif Aktaş | d. 06.02.1964 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | VÂFÎ, Osman Vâfî Efendi | d. 1834-35 - ö. 1890-91 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HÂFIZ, Erzurumlu İshâk Efendi | d. 1838 - ö. 1903 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | KEMTERÎ, Konyalı | d. 1838 - ö. 1911 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ZEVKÎ/CELÂL, Recâ‘î-zâde Mehmed Celâl Bey | d. 1838 - ö. 1882 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | EDHEM, Avanoslu | d. 1835 - ö. 1891 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | Ahmet Vefik Paşa | d. 1818 - ö. 1 Nisan 1891 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | HÜSEYİN | d. 1811 - ö. 1891 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | Yavuz Bülent Bâkiler | d. 23 Nisan 1936 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | Mehmet Kahraman | d. 09 Eylül 1978 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
12 | Bilal Tırnakçı | d. 20 Eylül 1971 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
13 | Güzide Sabri Aygün | d. 1886 - ö. 1946 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | Sadri Ertem | d. 1898/9? - ö. 13 Kasım 1943 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | İsmail Habip Sevük | d. 1892 - ö. 17 Ocak 1954 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | RÂŞİD PAŞA, Ferik Hacı Râşid Ahmed Paşa | d. ? - ö. 1891 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | NA’TÎ, Kâtib Mahmûd Efendi-zâde Ahmed Paşa | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | EŞREF PAŞA, Bursalı | d. 1820 - ö. 1894 | Madde Adı | Görüntüle |