Madde Detay
TÜRÂBÎ, İbrahim
(d. 1202/1785 - ö. 1292/1875)
Tekke Şairi
(Tekke / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı İbrahim olan şair şiirlerinde Türâbî mahlasını kullanmıştır (Bakı 1942: 76; Yazıcıoğlu 1969: 76; Gönçer 1991: 164). Ankara ve İstanbul Kütüphanelerinde divanlarının yazma nüshaları bulunan (Tuman Yz. No: 611), Sehi Bey, Künhü’l-Ahbar, Gülşen-i Şu’ara, Adab-ı Zurefa gibi terzkirelerde isimleri zikredilen Türâbî mahlasıyla şiir yazan başka şairler de vardır (İpekten 1988:507; TDEA 1998: 399; Sarı 2001: 72). “Afyonlu Türabi Baba” (Özmen 1998: 157) diye de tanınan İbrahim Türâbî, Rumeli Tuna Vilayetlerinden birinde doğmuştur (Bakı 1945: 78; Yazıcıoğlu 1969: 77; Gönçer 1991: 164; Sarı 2007: 371). Doğum yılı kesin olarak bilinmeyen Türâbî 19. yüzyılda doğmuştur (Araz 1978: 394; Yazıcıoğlu 1969: 77). Doksan yaşlarında olduğu sırada 1292/1875 tarihinde öldüğü (Gönçer 1991: 165) bilgisinden hareketle 1202/1785 civarında doğduğu söylenebilir. Gençliğinde iyi bir eğitim alan Türâbî, askerlik mesleğinde ilerleyerek tabur komutanlığına kadar yükselir. Rus harplerinden birinde aile fertlerini kaybedince memleketini terk ederek İstanbul’a gelir ve II. Mahmud devrinde önemli görevlerde bulunur (Bakı 1945: 77; Yazıcıoğlu 1969: 77; Gönçer 1991: 164; Sarı 2003: 04). Sonraki zamanlarda dünya işlerinden elini eteğini çekerek Melami tarikatına girer ve icazet alır. Halidi tarikatı şeyhi Gümüşhaneli Ahmed Ziya’nın hizmetinde yedi yıl çalıştıktan sonra (Bakı 1945: 77) şeyhinin görevlendirmesi üzerine, Yazıcıoğlu'na (1969: 77) göre 1258/1842 civarında, Nasrattınoğlu'na (1971: 64) göre 1260/1844 yılında Afyonkarahisar’a gelir. Bakı (1945: 78) şairin 1260 hicri senesinde Afyon’da olduğunu, bundan daha önceki bir tarihte gelmiş olabileceğini söyler. Afyonkarahisar’da Melâmi gömleğini giymiş olarak saç sakal karışık, bağrı başı açık, yalın ayak, çıplak baldır, tek bir gömlekle tam bir Melâmi mümessili olarak hayat sürmeye başlar (Bakı 1945: 78). Afyonkarahisarlı halk şairi Ciloğlu Deli Bekir (Harabî) başta olmak üzere Anbanazlı Şahinoğlu İbrahim, Sinir Köyünden Hacı Ali, Hafız Liylala gibi halkın içinden yetişmiş, halkın sevgisini kazanmış şahsiyetleri kendine mürid edinerek bunlarla beraber dirlik ve dostluk içinde yaşar (Bakı 1945: 78; Yazıcıoğlu 1969: 78). Afyonkarahisar’ın Kesikbaş, Ayaktekyesi, Şehreküstü, Yarenler, Devrane gibi türbelerinde ve kabristanlarında halkın verdikleri ile geçinirler (Bakı 1945: 79; Gönçer 1991: 164). Müridleri zaman zaman halktan para toplar ve buna “selama çıkmak” derler. Elde edilen para fakirlere dağıtılır. Kazancına haram karıştığından şüphe edilenlerden para alınmaz, kendileri verse dahi kabul edilmez. Şâir ve rind Türâbî’nin uğrak yerlerinden biri de Mevlevi Dergâhıdır (Sarı 2003: 04). Kısa zamanda halkın ve ileri gelenlerin sevgisini ve dostluğunu kazanan Türâbî’nin yakın dostları arasında Mutasarrıf Ömer Lutfi Paşa ve Müftü Ahmet Muhtar da bulunur (Gönçer 1991: 164). İbrahim Türâbî’nin -hayatının diğer safhalarında olduğu gibi- ölümü üzerine de rivayetler vardır. Doksan yaşları civarında iken 1292/1875 tarihinde yakın dostlarından Mutasarrıf Ömer Lutfi Paşa’ya öleceğini söylemesi (Gönçer 1991: 165), bir gün sonra da Hakk’a kavuşması bunlardan biridir. Halkın büyük bir katılımıyla kılınan namazdan sonra cenazesi Afyonkarahisar’da Şehreküstü Mezarlığı’na defn edilir (Sarı 2007: 371). Bakı (1945: 78)'nın Afyonkarahisar’da 30-40 yıl kaldıktan sonra 1878’den evvel öldüğünü söylemesi hem bu ölüm tarihini hem de Türâbî’nin Afyonkarahisar’a geliş tarihini doğrular. Nasrattınoğlu (1971: 65) ise 1298/1881’de öldüğünü yazar.
Kaynakça
Altınok, Baki Yaşar (2006). Türabi Divanı-Yanbolulu Ali Türabi Baba-. İstanbul: Horasan Yay.
Araz, Nezihe (1978). “Harabî İle Türabî”, Anadolu Evliyaları. İstanbul: Atlas Kitabevi. s. 393-400.
Aydemir, Cengiz ve Hülya Savran (2010). Türabi Divanı Dil Özellikleri. İstanbul: Roza Yay.
Azar, Birol (2005). Türabi Divanı-İnceleme Metin-. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi.
Bakı, Edip Ali (1942). "İbrahim Türabî", Taşpınar Dergisi. Afyon. 88: 76-89.
Bakı, Edip Ali (1945). Ciloğlu Deli Bekir-Harabi-. Afyon: Doğan Basımevi.
Cönk. Gedik Ahmet Paşa İl Halk Kütüphanesi, Yz. Nu: 13916.
Dindar, Mehmet Fatih (2010). Raci Türabi Veliyyüddin Efendi Divanı Tanıtım ve Transkripsiyonlu Metin. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Sakarya: Sakarya Üniversitesi.
Gölpınarlı, Aldulbaki (1963). Alevi-Bektaşi Nefesleri. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Gönçer, Süleyman (1991). Afyon İli Tarihi. C. II. Afyon: İleri Ofset Matbaacılık.
İpekten, Haluk ve Mustafa İsen (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
Nasrattınoğlu, İrfan Ünver (1971). Afyonkarahisarlı Şairler, Yazarlar, Hattatlar. Ankara: İpek Matbaası.
Nasrattınoğlu, İrfan Ünver (2003). Afyonkarahisar Folklor-Edebiyat-Tarih Araştırmaları. Afyonkarahisar: Lider Ajans.
Özmen, İsmail (1998). Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi 19.Yüzyıl. C. 4. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Sarı, Mehmet (2001). "Afyonkarahisarlı Heccav Şâirler", Afyonkarahisar Kütüğü. C. II. Afyonkarahisar: Afyon Kocatepe Üniversitesi Yay. 59-82.
Sarı, Mehmet (2003). "Afyonkarahisara Hizmet Etmiş Yabancı Meşhurlar", Afyonkarahisar Edebiyatı ve Kültürü Üzerine Makaleler. Afyonkarahisar: Afyon Kocatepe Üniversitesi Yay. 3.
Sarı, Mehmet (2007). “Türâbî-İbrahim”, Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. 8. Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay. 371.
Tuman, Nâil, Tuhfe-i Nâilî, C. 2. Ankara: Ankara 06 Mil. Millî Ktb.Yz. No: 611.
Türâbî (1294). Divân-ı Türâbî. İstanbul: Matbaa-i Âmire.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1998). C. 8. İstanbul: Dergâh Yay.
Yazıcıoğlu, H. Fikri (1969). Afyon Evliyaları ve İlim Adamları. Afyon: Yıldız Matbaası.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ MEHMET SARIYayın Tarihi: 31.01.2015Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
‘Aşkın binâsını gönlümde ezel
Seng-i kudret ile temellediler
Devrişim tutdılar Mecnûna bedel
‘Âlem beni dîvâne bellediler
Yetişdir bâdeyi gam vakti sâkî
Derûnumda hicrân âteşi bâkî
Sînemde tûtiler sâz-ı firâkı
Başdan başa nasıl hoş tellediler
Sa‘y eyledi nice bu dehre gelen
Tîşe-i gayretle çün menzil alan
Varlığın dağını ben idim delen
Sâ’ir âşıkları hep ellediler
Türâbî fikr eyle Hak dîvânını
Nâ-sezâdan sakın sen zebânını
Dünyâdan ahrete cân kervânını
Düzdüler koşdular mahmillediler (Cönk. GAPK Yz. Nu. 13916: 57a; Bakı 1942: 82; Nasrattınoğlu 1971: 65; Gönçer 1991: 165)
Koşma
Lâ-mekân şehrinden cihâna geldim
Cânlar cânı bir cinâna yetişdim
Elden ele kapdan kaba süzüldüm
Katre iken bir ‘ummâna yetişdim
Bezm-i elest eleğinden elendim
Belî didim belâsına belendim
Yeri göği yaradandan dilendim
Kereme uğrayup kâna yetişdim
Çillekeşden kemer çekdim belime
Hakîkatden su bağlandı gölüme
Ma‘rifetden bir yol girdi elime
Edeb alup yol erkâna yetişdim
Türâbî budur sözün muhtasarı
Pîr elinden içdim âb-ı kevseri
Evliyâlar enbiyâlar serveri
Çok derd çeküp bir dermâna yetişdim (Cönk GAPK Yz. Nu.13916: 2a; Bakı 1942: 82; Nasrattınoğlu 1971: 66; Gönçer 1991: 166)
Gazel
Selâmet köşesin tutsam bu bir şaşkın gedâ dirler
Kemâl-i rütbe kesb itsem ‘aceb tarz-ı edâ dirler
‘Alâyıkdan berî ‘uzlet makâmın ihtiyâr itsem
Bakın hizmet kaçağına ana değnek revâ dirler
Otursam ‘ârifâne söylesem mîr-i kelâm olsam
Kamu halkı usandırdı yalancı dâ’imâ dirler
Eğer sâkit olup bir kimseye sohbet dimez isem
Tekebbür kendini almış derûnu pür-riyâ dirler
Sim ü zer cem‘ine düşsem diyeler ehl-i dünyâdır
Bu derviş olmamış hâlâ işi bâd-ı hevâ dirler
Fakîr-i bî-tüvanlıkda geçirsem ‘ömrümü dâ’im
Hayırsız başına imdâd yok lâyık sezâ dirler
Yakında olmasa hizmet çıkıp terk-i diyâr itsem
Kamu halkı dolandırdı kaçan deynek revâ dirler
Türâbî kendini halka beğendirmek ne mümkündür
Hacâletden berî ol sen buna âlem fenâ dirler (Divan 1294: 27; Bakı 1942: 84; Yazıcıoğlu 1969: 85; Gönçer 1991: 166)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 31.01.2015Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
‘Aşkın binâsını gönlümde ezel
Seng-i kudret ile temellediler
Devrişim tutdılar Mecnûna bedel
‘Âlem beni dîvâne bellediler
Yetişdir bâdeyi gam vakti sâkî
Derûnumda hicrân âteşi bâkî
Sînemde tûtiler sâz-ı firâkı
Başdan başa nasıl hoş tellediler
Sa‘y eyledi nice bu dehre gelen
Tîşe-i gayretle çün menzil alan
Varlığın dağını ben idim delen
Sâ’ir âşıkları hep ellediler
Türâbî fikr eyle Hak dîvânını
Nâ-sezâdan sakın sen zebânını
Dünyâdan ahrete cân kervânını
Düzdüler koşdular mahmillediler (Cönk. GAPK Yz. Nu. 13916: 57a; Bakı 1942: 82; Nasrattınoğlu 1971: 65; Gönçer 1991: 165)
Koşma
Lâ-mekân şehrinden cihâna geldim
Cânlar cânı bir cinâna yetişdim
Elden ele kapdan kaba süzüldüm
Katre iken bir ‘ummâna yetişdim
Bezm-i elest eleğinden elendim
Belî didim belâsına belendim
Yeri göği yaradandan dilendim
Kereme uğrayup kâna yetişdim
Çillekeşden kemer çekdim belime
Hakîkatden su bağlandı gölüme
Ma‘rifetden bir yol girdi elime
Edeb alup yol erkâna yetişdim
Türâbî budur sözün muhtasarı
Pîr elinden içdim âb-ı kevseri
Evliyâlar enbiyâlar serveri
Çok derd çeküp bir dermâna yetişdim (Cönk GAPK Yz. Nu.13916: 2a; Bakı 1942: 82; Nasrattınoğlu 1971: 66; Gönçer 1991: 166)
Gazel
Selâmet köşesin tutsam bu bir şaşkın gedâ dirler
Kemâl-i rütbe kesb itsem ‘aceb tarz-ı edâ dirler
‘Alâyıkdan berî ‘uzlet makâmın ihtiyâr itsem
Bakın hizmet kaçağına ana değnek revâ dirler
Otursam ‘ârifâne söylesem mîr-i kelâm olsam
Kamu halkı usandırdı yalancı dâ’imâ dirler
Eğer sâkit olup bir kimseye sohbet dimez isem
Tekebbür kendini almış derûnu pür-riyâ dirler
Sim ü zer cem‘ine düşsem diyeler ehl-i dünyâdır
Bu derviş olmamış hâlâ işi bâd-ı hevâ dirler
Fakîr-i bî-tüvanlıkda geçirsem ‘ömrümü dâ’im
Hayırsız başına imdâd yok lâyık sezâ dirler
Yakında olmasa hizmet çıkıp terk-i diyâr itsem
Kamu halkı dolandırdı kaçan deynek revâ dirler
Türâbî kendini halka beğendirmek ne mümkündür
Hacâletden berî ol sen buna âlem fenâ dirler (Divan 1294: 27; Bakı 1942: 84; Yazıcıoğlu 1969: 85; Gönçer 1991: 166)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
‘Aşkın binâsını gönlümde ezel
Seng-i kudret ile temellediler
Devrişim tutdılar Mecnûna bedel
‘Âlem beni dîvâne bellediler
Yetişdir bâdeyi gam vakti sâkî
Derûnumda hicrân âteşi bâkî
Sînemde tûtiler sâz-ı firâkı
Başdan başa nasıl hoş tellediler
Sa‘y eyledi nice bu dehre gelen
Tîşe-i gayretle çün menzil alan
Varlığın dağını ben idim delen
Sâ’ir âşıkları hep ellediler
Türâbî fikr eyle Hak dîvânını
Nâ-sezâdan sakın sen zebânını
Dünyâdan ahrete cân kervânını
Düzdüler koşdular mahmillediler (Cönk. GAPK Yz. Nu. 13916: 57a; Bakı 1942: 82; Nasrattınoğlu 1971: 65; Gönçer 1991: 165)
Koşma
Lâ-mekân şehrinden cihâna geldim
Cânlar cânı bir cinâna yetişdim
Elden ele kapdan kaba süzüldüm
Katre iken bir ‘ummâna yetişdim
Bezm-i elest eleğinden elendim
Belî didim belâsına belendim
Yeri göği yaradandan dilendim
Kereme uğrayup kâna yetişdim
Çillekeşden kemer çekdim belime
Hakîkatden su bağlandı gölüme
Ma‘rifetden bir yol girdi elime
Edeb alup yol erkâna yetişdim
Türâbî budur sözün muhtasarı
Pîr elinden içdim âb-ı kevseri
Evliyâlar enbiyâlar serveri
Çok derd çeküp bir dermâna yetişdim (Cönk GAPK Yz. Nu.13916: 2a; Bakı 1942: 82; Nasrattınoğlu 1971: 66; Gönçer 1991: 166)
Gazel
Selâmet köşesin tutsam bu bir şaşkın gedâ dirler
Kemâl-i rütbe kesb itsem ‘aceb tarz-ı edâ dirler
‘Alâyıkdan berî ‘uzlet makâmın ihtiyâr itsem
Bakın hizmet kaçağına ana değnek revâ dirler
Otursam ‘ârifâne söylesem mîr-i kelâm olsam
Kamu halkı usandırdı yalancı dâ’imâ dirler
Eğer sâkit olup bir kimseye sohbet dimez isem
Tekebbür kendini almış derûnu pür-riyâ dirler
Sim ü zer cem‘ine düşsem diyeler ehl-i dünyâdır
Bu derviş olmamış hâlâ işi bâd-ı hevâ dirler
Fakîr-i bî-tüvanlıkda geçirsem ‘ömrümü dâ’im
Hayırsız başına imdâd yok lâyık sezâ dirler
Yakında olmasa hizmet çıkıp terk-i diyâr itsem
Kamu halkı dolandırdı kaçan deynek revâ dirler
Türâbî kendini halka beğendirmek ne mümkündür
Hacâletden berî ol sen buna âlem fenâ dirler (Divan 1294: 27; Bakı 1942: 84; Yazıcıoğlu 1969: 85; Gönçer 1991: 166)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Koşma
‘Aşkın binâsını gönlümde ezel
Seng-i kudret ile temellediler
Devrişim tutdılar Mecnûna bedel
‘Âlem beni dîvâne bellediler
Yetişdir bâdeyi gam vakti sâkî
Derûnumda hicrân âteşi bâkî
Sînemde tûtiler sâz-ı firâkı
Başdan başa nasıl hoş tellediler
Sa‘y eyledi nice bu dehre gelen
Tîşe-i gayretle çün menzil alan
Varlığın dağını ben idim delen
Sâ’ir âşıkları hep ellediler
Türâbî fikr eyle Hak dîvânını
Nâ-sezâdan sakın sen zebânını
Dünyâdan ahrete cân kervânını
Düzdüler koşdular mahmillediler (Cönk. GAPK Yz. Nu. 13916: 57a; Bakı 1942: 82; Nasrattınoğlu 1971: 65; Gönçer 1991: 165)
Koşma
Lâ-mekân şehrinden cihâna geldim
Cânlar cânı bir cinâna yetişdim
Elden ele kapdan kaba süzüldüm
Katre iken bir ‘ummâna yetişdim
Bezm-i elest eleğinden elendim
Belî didim belâsına belendim
Yeri göği yaradandan dilendim
Kereme uğrayup kâna yetişdim
Çillekeşden kemer çekdim belime
Hakîkatden su bağlandı gölüme
Ma‘rifetden bir yol girdi elime
Edeb alup yol erkâna yetişdim
Türâbî budur sözün muhtasarı
Pîr elinden içdim âb-ı kevseri
Evliyâlar enbiyâlar serveri
Çok derd çeküp bir dermâna yetişdim (Cönk GAPK Yz. Nu.13916: 2a; Bakı 1942: 82; Nasrattınoğlu 1971: 66; Gönçer 1991: 166)
Gazel
Selâmet köşesin tutsam bu bir şaşkın gedâ dirler
Kemâl-i rütbe kesb itsem ‘aceb tarz-ı edâ dirler
‘Alâyıkdan berî ‘uzlet makâmın ihtiyâr itsem
Bakın hizmet kaçağına ana değnek revâ dirler
Otursam ‘ârifâne söylesem mîr-i kelâm olsam
Kamu halkı usandırdı yalancı dâ’imâ dirler
Eğer sâkit olup bir kimseye sohbet dimez isem
Tekebbür kendini almış derûnu pür-riyâ dirler
Sim ü zer cem‘ine düşsem diyeler ehl-i dünyâdır
Bu derviş olmamış hâlâ işi bâd-ı hevâ dirler
Fakîr-i bî-tüvanlıkda geçirsem ‘ömrümü dâ’im
Hayırsız başına imdâd yok lâyık sezâ dirler
Yakında olmasa hizmet çıkıp terk-i diyâr itsem
Kamu halkı dolandırdı kaçan deynek revâ dirler
Türâbî kendini halka beğendirmek ne mümkündür
Hacâletden berî ol sen buna âlem fenâ dirler (Divan 1294: 27; Bakı 1942: 84; Yazıcıoğlu 1969: 85; Gönçer 1991: 166)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | EDÎBÎ | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | PENÂHÎ, Rumelili Penâhî | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | HELÂKÎ | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ALİ | d. 1785 - ö. ? | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | AŞKÎ, Mustafa | d. 1785-1789 - ö. 1871-1877 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | KÂSIMÎ, Kerküklü | d. 1785 - ö. 1845 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | SERSER/SERSERÎ, Çeribaşı-zâde Ali Bey | d. 1840? - ö. 1875 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | VEHBÎ, İsmâil Vehbî | d. ? - ö. 1875 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ZÜHDÎ, Fetvâ Emîni-zâde Mahmûd/ Mehmed | d. ? - ö. 1875? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | NEŞETÎ | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | AZMÎ, Murad Çelebi | d. ? - ö. 1607 | Meslek | Görüntüle |
12 | Bekir Sıtkı Erdoğan | d. 8 Aralık 1926 - ö. 24 Ağustos 2014 | Meslek | Görüntüle |
13 | ŞEREF BACI | d. 1864 - ö. 1909 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | HABÎBE | d. 10.07.1846 - ö. 1890 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | FUZÛLÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | AHSEN/HÂFIZ, Hâfız İbrâhim Edhem Efendi | d. 1810 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | ES’AD, Es’ad Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1778-79 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | BÂKÎ, Seyyid Abdülbâkî | d. 1630 - ö. 1679 | Madde Adı | Görüntüle |