Madde Detay
TURÂBÎ, Yanbolulu Ali
(d. 1201/1786 - ö. 1258/1868)
Tekke Şairi
(Tekke / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Ali olan ve Turâbî mahlasıyla bilinen şair, Yanbolulu Ali Turâbî Baba ve Hacı Ali Turâbî Dedebaba olarak da tanınır. Şairin, Türklerin yaşadığı bir yerleşim yeri olan ve bugün Bulgaristan sınırları içerisinde yer alan Yanbolu’da 1786 yılında doğduğu bilinmektedir. Turâbî 1853 yılında, Ali Ufkî Bey’in tercümesi olan “Kitabı Mukaddes”in “Yeni Ahit” kısmını tashih etmiştir. Bu durum Turâbî’nin iyi bir eğitim gördüğünü ve bilgili bir kişi olduğunu göstermektedir. Gençlik yıllarında sazıyla pek çok diyarı gezmiş olan Turâbî, üçüncü devre Melâmî piri Seyyid Muhammed Nurü’l Arabi ile Üsküp’te tanışarak Melâmiliğe intisap etmiştir. Sonrasında İstanbul’a gelerek Merdivenköy Bektaşî Dergâhında, ölümünden sonra görevini sürdüreceği Halil Revnâki Baba’dan mücerret ikrarı almış ve Bektaşiliğe bağlanmıştır. Turâbî Baba, bu dergâha postnişin olmasının ardından Çorumlu Es-Seyyid Hasan Hüsnü Dedebaba’dan sonra Kırşehir Hacı Bektaş Pir Evi’ndeki Dedebaba postuna, intihâb yoluyla h. 1268/ m. 1849 yılında oturmuş, dokuz yıl bu görevde kalmıştır (Altınok 2006: 9; Noyan 2001: 509). Turâbî, 1868 yılında postnişin iken vefat etmiş ve Hacı Bektaş Dergâhı Pir Evi civarındaki Kırklar Meydanı medhaline defnedilmiştir. Şair, mezar taşına yazılması için ölmeden önce “Şerbet-i mevti içirdi âkibet devrân bana / Vakt ü saat erdi mühlet vermedi bir ân bana” beyitiyle başlayan bir şiir yazmıştır. Bu şiir, Ali Baki Gül tarafından yazıya çekilen Osmanlıca elyazması Turâbî Dîvânı’nın son sayfasında yer alır ve Hacı Bektaş Veli Türbesi’ne girerken üçüncü avluda, sol taraftaki mezarın kitabesinde de yazılı olması nedeniyle dikkate değerdir (Koca 1990: 443-444; Altınok 2006: 9-12).
Turâbî, mürettep divan sahibidir. Turâbî Dîvânı’nda yer alan “Hüdâ tevfikindir ol erenler himmeti sani / Turâbî’nin mehcuriyle dîvânı hub-resân oldu” taç beyitindeki son mısranın noktalı harflerinden, ebced hesabıyla h. 1257/m. 1841 yılı çıkmaktadır. Bu da divanın 1841 yılında tamamlandığını göstermektedir. Baki Yaşar Altınok, Turâbî Dîvânı üzerine bir kitap hazırlamıştır. Altınok kitabında, Ali Baki Gül’ün 1956 yılında istinsah ettiği nüshayı esas almıştır. Birol Azar da Turâbî Dîvânı üzerine bir doktora tezi hazırlamıştır. Tezde inceleme ve metin kısımları bulunmaktadır. Turâbî, divanın dışında, Risâlet-i Türâbî Baba adlı bir eser daha yazmıştır. Hurufilik üzerine yazılan eserin tamamı manzumdur. Ayrıca Turâbî, Hacı Bektaş Velî’nin hayatı ve Anadolu’daki Alevi ocaklarını dile getiren Kerâmât-ı Hünkâr Hacı Bektaş-ı Velî bir eserin de müstensihidir (Azar 2005: 98; Altınok 2006: 19).
Turâbî, hem aruzla hem de heceyle şiir yazmıştır. Aruzla yazdığı şiirler divanında yer alırken heceyle yazdığı şiirlere kendisiyle ilgili kaynaklarda ve cönklerde rastlanır. Şiirlerinde akıcı ve duru bir dil kullanmış ve Alevi-Bektaşi inancının tüm özelliklerini büyük bir ustalıkla şiirine yansıtmıştır. Hz. Ali ve Ehlibeyt’e duyduğu sevgi, saygı ve bağlılığı şiirlerinde görülür. Ayrıca şiirlerinde, Hacı Bektaş Veli’den de saygıyla bahsederek ona karşı beslediği duyguları dile getirmiştir. Sevgi temasını, hem ilahi hem de beşerî açıdan işleyen şair, sahip olduğu derin bilgileri şiirine yansıtabilmiştir. Ayrıca, bağlı olduğu tarikatın işaret ettiği iyimserlik, insan sevgisi ve umut, şiirlerinin alt yapısını oluşturmuştur (Özmen 1995: 154). Şiirlerine dair tüm bu bilgiler ışığında şairin, Alevi-Bektaşi inancını, felsefesini derinden benimsediğini ve hayatını buna göre şekillendirdiğini söylemek mümkündür.
Kaynakça
Altınok, Baki Yaşa (hzl.) (2006). Turâbî Dîvanı Yanbolulu Ali Turâbî Baba. İstanbul: Horasan Yay.
Azar, Birol (2005). Türâbî Dîvânı (İnceleme-Metin). Yayımlanmamış Doktora Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi.
Koca, Turgut (1990). Bektaşi Alevi Şairleri ve Nefesleri 13. Yüzyıldan 20. Yüzyıla Kadar. İstanbul: Maarif Kitaphanesi.
Kocatürk, Vasfi Mahir (1955). Tekke Şiiri Antolojisi Türk Edebiyatında Dinî ve Tasavvufî Şiirler. Ankara: Buluş Kitabevi.
Noyan, Bedri (2001). Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik. C. 4. Ankara: Ardıç Yay.
Özmen, İsmail (1995). Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi. C. 4. Ankara: Saypa Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. MUSTAFA DUMANYayın Tarihi: 01.06.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Dürr-i gam rûyumuza keşifle olmakta fütuh
Halimi hame ile eylesem olamaz meşruh
Bu belâ damına üftad olalı can ü dilim
Şemşir-i hicriyle pejmürde vücûdum mecruh
Ham edip kametimi cevr-i cihân hırsından
Serime seng-i cefâ yağmada her lahza vuzûh
Kılmadı devr-i felek kimseye mihrin baki
Dil onun terki için eyle bana tevbe nasuh
Dehr bir bahr-i felâket seni gark eylemede
Râh-ı evlad-ı Ali’dir merd-i keşti-i Nuh
Damen-i aşkı tutup cümle sevdâdan dûr ol
Neş’e-i zikr-i düvazdeh eyle kuvvet bula ruh
Olacak dilde Turâbî eser-i mihr-i Ali
Ede tariki feda bu sevi fethi sebuh
Altınok, Baki Yaşar (hzl.) (2006). Turâbî Dîvanı Yanbolulu Ali Turâbî Baba. İstanbul: Horasan Yay. 62.
Nefes
Eski sebaktan geçiben
Gel, çevir evrak! dediler
Rıhlet-i bang etti sada,
Dinle, hey ahmak! dediler
Gitti ömür zayi, heba,
Derdine yok sonra deva,
Ya n’olacak ruz-ı ceza
Haline bir bak! dediler
Sende nedir bu semelik?
Satma bana, gel, dedelik!
Sırtına bir eli çelik
Urmalı mutlak! dediler
Doğru yürü Hak yoluna,
Rahm ede Allah kuluna,
Kul reh-i Hakta buluna,
İşte bu elyak! dediler
Cah-ı cihan mihnet imiş,
Âhiri hem hasret imiş,
Yok yere bir gayret imiş,
Çektiğin alçak dediler
Hak diyeyim dinle beni,
Bilmedim ah sen de seni,
Ateş-i hicr ile teni
Bilmez isen yak! dediler
Kılsa vefa ahde güzel,
İşte karîb oldu ecel
Ya ne bu beyhude emel,
Vay gidi torlak! dediler
Gerçi bahâm bunca imiş,
Lâklâka söz çokça imiş,
Men aref’i bellememiş,
Mayesi bîpak! dediler
Menzilini buldu bulan,
Var yürü sen böyle dolan,
Gördü seni ârif olan
Kupkuru, kavlak! dediler
Ben dedim: Ehl-i himem,
Bende kamu derd ü elem
Eyle bana lûtf u kerem!...
Bu söz Hak! Hak! dediler
Bab-ı tevekkülde safa,
Bul anı, var çekme cefa,
İşte bu teslim ü rıza,
Boynuna gel tak! dediler
Dünyayı bir yana koyun,
Hân-ı kanaatte doyun,
Varlığını cümle soyun,
Kalmalı çıplak! dediler
Pir yedine ermedi bu,
Aklı sere dermedi bu,
Aşka boyun vermedi bu,
Ölse de hortlak! dediler
Munkariz oldu bu işin,
Rif’atini buldu eşin,
Dünya için bu gidişin
Sür’ati kıvrak! dediler
Vah sana vah, başına taş,
Dünya için bu ne telâş…
Hak yoluna can ile baş
Vermeli korkak! dediler
Terk-i cihan olmaz isen,
Ölmeden ön ölmez isen,
Bunda seni bilmez isen
Başına tokmak! dediler
Sıdk ile gûş eyle cevap,
İşte budur rah-ı savap
Mahlâsım oldu Turâb;
Âhiri toprak! dediler
Kocatürk, Vasfi Mahir (1955). Tekke Şiiri Antolojisi Türk Edebiyatında Dinî ve Tasavvufî Şiirler. Ankara: Buluş Kitabevi. 483-485.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 01.06.2013Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Dürr-i gam rûyumuza keşifle olmakta fütuh
Halimi hame ile eylesem olamaz meşruh
Bu belâ damına üftad olalı can ü dilim
Şemşir-i hicriyle pejmürde vücûdum mecruh
Ham edip kametimi cevr-i cihân hırsından
Serime seng-i cefâ yağmada her lahza vuzûh
Kılmadı devr-i felek kimseye mihrin baki
Dil onun terki için eyle bana tevbe nasuh
Dehr bir bahr-i felâket seni gark eylemede
Râh-ı evlad-ı Ali’dir merd-i keşti-i Nuh
Damen-i aşkı tutup cümle sevdâdan dûr ol
Neş’e-i zikr-i düvazdeh eyle kuvvet bula ruh
Olacak dilde Turâbî eser-i mihr-i Ali
Ede tariki feda bu sevi fethi sebuh
Altınok, Baki Yaşar (hzl.) (2006). Turâbî Dîvanı Yanbolulu Ali Turâbî Baba. İstanbul: Horasan Yay. 62.
Nefes
Eski sebaktan geçiben
Gel, çevir evrak! dediler
Rıhlet-i bang etti sada,
Dinle, hey ahmak! dediler
Gitti ömür zayi, heba,
Derdine yok sonra deva,
Ya n’olacak ruz-ı ceza
Haline bir bak! dediler
Sende nedir bu semelik?
Satma bana, gel, dedelik!
Sırtına bir eli çelik
Urmalı mutlak! dediler
Doğru yürü Hak yoluna,
Rahm ede Allah kuluna,
Kul reh-i Hakta buluna,
İşte bu elyak! dediler
Cah-ı cihan mihnet imiş,
Âhiri hem hasret imiş,
Yok yere bir gayret imiş,
Çektiğin alçak dediler
Hak diyeyim dinle beni,
Bilmedim ah sen de seni,
Ateş-i hicr ile teni
Bilmez isen yak! dediler
Kılsa vefa ahde güzel,
İşte karîb oldu ecel
Ya ne bu beyhude emel,
Vay gidi torlak! dediler
Gerçi bahâm bunca imiş,
Lâklâka söz çokça imiş,
Men aref’i bellememiş,
Mayesi bîpak! dediler
Menzilini buldu bulan,
Var yürü sen böyle dolan,
Gördü seni ârif olan
Kupkuru, kavlak! dediler
Ben dedim: Ehl-i himem,
Bende kamu derd ü elem
Eyle bana lûtf u kerem!...
Bu söz Hak! Hak! dediler
Bab-ı tevekkülde safa,
Bul anı, var çekme cefa,
İşte bu teslim ü rıza,
Boynuna gel tak! dediler
Dünyayı bir yana koyun,
Hân-ı kanaatte doyun,
Varlığını cümle soyun,
Kalmalı çıplak! dediler
Pir yedine ermedi bu,
Aklı sere dermedi bu,
Aşka boyun vermedi bu,
Ölse de hortlak! dediler
Munkariz oldu bu işin,
Rif’atini buldu eşin,
Dünya için bu gidişin
Sür’ati kıvrak! dediler
Vah sana vah, başına taş,
Dünya için bu ne telâş…
Hak yoluna can ile baş
Vermeli korkak! dediler
Terk-i cihan olmaz isen,
Ölmeden ön ölmez isen,
Bunda seni bilmez isen
Başına tokmak! dediler
Sıdk ile gûş eyle cevap,
İşte budur rah-ı savap
Mahlâsım oldu Turâb;
Âhiri toprak! dediler
Kocatürk, Vasfi Mahir (1955). Tekke Şiiri Antolojisi Türk Edebiyatında Dinî ve Tasavvufî Şiirler. Ankara: Buluş Kitabevi. 483-485.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Dürr-i gam rûyumuza keşifle olmakta fütuh
Halimi hame ile eylesem olamaz meşruh
Bu belâ damına üftad olalı can ü dilim
Şemşir-i hicriyle pejmürde vücûdum mecruh
Ham edip kametimi cevr-i cihân hırsından
Serime seng-i cefâ yağmada her lahza vuzûh
Kılmadı devr-i felek kimseye mihrin baki
Dil onun terki için eyle bana tevbe nasuh
Dehr bir bahr-i felâket seni gark eylemede
Râh-ı evlad-ı Ali’dir merd-i keşti-i Nuh
Damen-i aşkı tutup cümle sevdâdan dûr ol
Neş’e-i zikr-i düvazdeh eyle kuvvet bula ruh
Olacak dilde Turâbî eser-i mihr-i Ali
Ede tariki feda bu sevi fethi sebuh
Altınok, Baki Yaşar (hzl.) (2006). Turâbî Dîvanı Yanbolulu Ali Turâbî Baba. İstanbul: Horasan Yay. 62.
Nefes
Eski sebaktan geçiben
Gel, çevir evrak! dediler
Rıhlet-i bang etti sada,
Dinle, hey ahmak! dediler
Gitti ömür zayi, heba,
Derdine yok sonra deva,
Ya n’olacak ruz-ı ceza
Haline bir bak! dediler
Sende nedir bu semelik?
Satma bana, gel, dedelik!
Sırtına bir eli çelik
Urmalı mutlak! dediler
Doğru yürü Hak yoluna,
Rahm ede Allah kuluna,
Kul reh-i Hakta buluna,
İşte bu elyak! dediler
Cah-ı cihan mihnet imiş,
Âhiri hem hasret imiş,
Yok yere bir gayret imiş,
Çektiğin alçak dediler
Hak diyeyim dinle beni,
Bilmedim ah sen de seni,
Ateş-i hicr ile teni
Bilmez isen yak! dediler
Kılsa vefa ahde güzel,
İşte karîb oldu ecel
Ya ne bu beyhude emel,
Vay gidi torlak! dediler
Gerçi bahâm bunca imiş,
Lâklâka söz çokça imiş,
Men aref’i bellememiş,
Mayesi bîpak! dediler
Menzilini buldu bulan,
Var yürü sen böyle dolan,
Gördü seni ârif olan
Kupkuru, kavlak! dediler
Ben dedim: Ehl-i himem,
Bende kamu derd ü elem
Eyle bana lûtf u kerem!...
Bu söz Hak! Hak! dediler
Bab-ı tevekkülde safa,
Bul anı, var çekme cefa,
İşte bu teslim ü rıza,
Boynuna gel tak! dediler
Dünyayı bir yana koyun,
Hân-ı kanaatte doyun,
Varlığını cümle soyun,
Kalmalı çıplak! dediler
Pir yedine ermedi bu,
Aklı sere dermedi bu,
Aşka boyun vermedi bu,
Ölse de hortlak! dediler
Munkariz oldu bu işin,
Rif’atini buldu eşin,
Dünya için bu gidişin
Sür’ati kıvrak! dediler
Vah sana vah, başına taş,
Dünya için bu ne telâş…
Hak yoluna can ile baş
Vermeli korkak! dediler
Terk-i cihan olmaz isen,
Ölmeden ön ölmez isen,
Bunda seni bilmez isen
Başına tokmak! dediler
Sıdk ile gûş eyle cevap,
İşte budur rah-ı savap
Mahlâsım oldu Turâb;
Âhiri toprak! dediler
Kocatürk, Vasfi Mahir (1955). Tekke Şiiri Antolojisi Türk Edebiyatında Dinî ve Tasavvufî Şiirler. Ankara: Buluş Kitabevi. 483-485.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Dürr-i gam rûyumuza keşifle olmakta fütuh
Halimi hame ile eylesem olamaz meşruh
Bu belâ damına üftad olalı can ü dilim
Şemşir-i hicriyle pejmürde vücûdum mecruh
Ham edip kametimi cevr-i cihân hırsından
Serime seng-i cefâ yağmada her lahza vuzûh
Kılmadı devr-i felek kimseye mihrin baki
Dil onun terki için eyle bana tevbe nasuh
Dehr bir bahr-i felâket seni gark eylemede
Râh-ı evlad-ı Ali’dir merd-i keşti-i Nuh
Damen-i aşkı tutup cümle sevdâdan dûr ol
Neş’e-i zikr-i düvazdeh eyle kuvvet bula ruh
Olacak dilde Turâbî eser-i mihr-i Ali
Ede tariki feda bu sevi fethi sebuh
Altınok, Baki Yaşar (hzl.) (2006). Turâbî Dîvanı Yanbolulu Ali Turâbî Baba. İstanbul: Horasan Yay. 62.
Nefes
Eski sebaktan geçiben
Gel, çevir evrak! dediler
Rıhlet-i bang etti sada,
Dinle, hey ahmak! dediler
Gitti ömür zayi, heba,
Derdine yok sonra deva,
Ya n’olacak ruz-ı ceza
Haline bir bak! dediler
Sende nedir bu semelik?
Satma bana, gel, dedelik!
Sırtına bir eli çelik
Urmalı mutlak! dediler
Doğru yürü Hak yoluna,
Rahm ede Allah kuluna,
Kul reh-i Hakta buluna,
İşte bu elyak! dediler
Cah-ı cihan mihnet imiş,
Âhiri hem hasret imiş,
Yok yere bir gayret imiş,
Çektiğin alçak dediler
Hak diyeyim dinle beni,
Bilmedim ah sen de seni,
Ateş-i hicr ile teni
Bilmez isen yak! dediler
Kılsa vefa ahde güzel,
İşte karîb oldu ecel
Ya ne bu beyhude emel,
Vay gidi torlak! dediler
Gerçi bahâm bunca imiş,
Lâklâka söz çokça imiş,
Men aref’i bellememiş,
Mayesi bîpak! dediler
Menzilini buldu bulan,
Var yürü sen böyle dolan,
Gördü seni ârif olan
Kupkuru, kavlak! dediler
Ben dedim: Ehl-i himem,
Bende kamu derd ü elem
Eyle bana lûtf u kerem!...
Bu söz Hak! Hak! dediler
Bab-ı tevekkülde safa,
Bul anı, var çekme cefa,
İşte bu teslim ü rıza,
Boynuna gel tak! dediler
Dünyayı bir yana koyun,
Hân-ı kanaatte doyun,
Varlığını cümle soyun,
Kalmalı çıplak! dediler
Pir yedine ermedi bu,
Aklı sere dermedi bu,
Aşka boyun vermedi bu,
Ölse de hortlak! dediler
Munkariz oldu bu işin,
Rif’atini buldu eşin,
Dünya için bu gidişin
Sür’ati kıvrak! dediler
Vah sana vah, başına taş,
Dünya için bu ne telâş…
Hak yoluna can ile baş
Vermeli korkak! dediler
Terk-i cihan olmaz isen,
Ölmeden ön ölmez isen,
Bunda seni bilmez isen
Başına tokmak! dediler
Sıdk ile gûş eyle cevap,
İşte budur rah-ı savap
Mahlâsım oldu Turâb;
Âhiri toprak! dediler
Kocatürk, Vasfi Mahir (1955). Tekke Şiiri Antolojisi Türk Edebiyatında Dinî ve Tasavvufî Şiirler. Ankara: Buluş Kitabevi. 483-485.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ZEBÂNÎ | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | DÂNÂ/Ferezdak İbrâhîm Çelebi | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | MESTAN BABA | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | HİKMET, Şeyhülislâm Ahmed Ârif | d. 1786 - ö. 1859 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | KÜRŞADÎ, Süleyman | d. 1785-1786? - ö. 1839-1840? | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ABDÜLHAK, Abdülhak Molla Efendi | d. 1786 - ö. 1854 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | DELİ AZİZ, Velioğlu | d. ? - ö. 1868-1869 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | HÂŞİM BEY, Cıvıl Seyyid Mehmed Ağa-zâde Müezzinbaşı Hacı Hüseyin Hâşim Bey | d. 1815 - ö. 1868 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ZEBÎH, Ağa İsmâil | d. ? - ö. 1868-69 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | AHMET TURAN YILMAZ | d. 1927 - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | MUHYEDDİN, Muhiddin Tercanlı | d. 01.01.1911 - ö. 09.09.1978 | Meslek | Görüntüle |
12 | ZİYANî, İbrahim Arslantaş | d. 1939 - ö. 21.05.1996 | Meslek | Görüntüle |
13 | KUL ELİF | d. ? - ö. 1876 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | DERVİŞ ALİ, Ali | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | FEDÂÎ, İbrahim | d. ? - ö. 1910 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | SÂFÎ, Derviş Ahmed Sâfî Efendi | d. ? - ö. 1665 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | NAZİFÎ, İsmail | d. 1820 - ö. 1889-1890 | Madde Adı | Görüntüle |
18 | USÛLÎ | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |