Azîzî, Karaçelebi-zâde Abdülaziz Efendi

(d. 1000/1592 - ö. 1068/1658)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Abdülaziz Efendi, köklü bir Osmanlı ulema ailesi olan Karaçelebi-zâdelere mensuptur. Mevlânâ’nın soyundan gelen büyük dedesi Hüsameddin Efendi, Sadrazam Karamânî Mehmed Paşa’nın kardeşidir. Şair Nedim’in annesi Saliha Hatun da bu aileye mensuptur (Mazıoğlu, 1988: 2). Dedesi Muhyiddin Efendi Şehzade Mustafa’nın hocalığını (Celaleddin 1314: 29), babası Hüsameddin Efendi ise bir dönem Rumeli kazaskerliği yapmıştır.

Abdülaziz Efendi, 1000/1592 yılında Bursa’da dünyaya gelmiştir. Henüz yedi yaşındayken babasını kaybetmiş, bu nedenle ağabeyi Mehmed Efendi’nin yanında yetişmiştir. Anadolu ve Rumeli kazaskerliği görevlerinde bulunmuş ağabeyinden ilk eğitimini almış, medrese eğitiminden sonra ise Şeyhülislam Sun‘ullah Efendi’den mülâzım olarak ilmiyeye intisap etmiştir (Kaya 2001: 381).

İstanbul, Bursa ve Edirne’de farklı medreselerde müderrislik yapmış, I. Mustafa zamanında, 1032/1623 yılında cereyan eden Fatih Camii olayına katıldığı gerekçesiyle İstanbul’dan uzaklaştırılmış ve Bursa Molla Hüsrev Medresesi’ne tayin edilmiştir. IV. Murad tahta çıkınca affedilmiş ve Süleymaniye Medresesi’nde kendisine görev verilmiştir. 1033/1624 yılında kadılık mesleğine geçiş yapmış, sırasıyla Yenişehir, Mekke, Edirne ve İstanbul kadısı olmuştur (Ekinci 2018: 769).

IV. Murad Lehistan seferine çıktıktan sonra İstanbul’da ortaya çıkan yağ sıkıntısının müsebbibi İstanbul kadısı Abdülaziz Efendi olduğuna kanaat getirilince padişah kendi eliyle yazdığı fermanla Abdülaziz Efendi’nin Adalar civarında boğaza atılmasını emretmiştir. İnfaz gerçekleşmek üzereyken Sadrazam Bayram Paşa’nın araya girmesiyle Abdülaziz Efendi ölmekten son anda kurtulmuş ve cezası Kıbrıs sürgünü olarak değiştirilmiştir. Yaklaşık bir buçuk yıl süren Kıbrıs sürgünü yine bazı devlet erkânının araya girmesiyle sona ermiştir. 1045/1636’da İstanbul’a dönmüş, fakat IV. Murad’ın vefat ettiği 1049/1640 yılına kadar resmî bir görev alamamıştır. 1050/1641’de Dimetoka kendisine arpalık olarak verilmiş ve o da burada eser telif ederek vaktini geçirmiştir (Yılmaz 2013: 152)

Sultan İbrahim’in tahttan indirilmesinde mühim bir rolü olan, ona karşı sert sözler söylemekten çekinmeyen ve Şehzâde IV. Mehmed’in tahta çıkmasına yardım eden Abdülaziz Efendi ile Vâlide Kösem Sultan’ın arası bu olaylar nedeniyle açılmıştı. Şeyhülislam Hoca Abdürrahim Efendi’den boşalan meşihat makamına, o sırada Rumeli kazaskeri olduğu hâlde, Kösem Sultan’ın etkisiyle gelemedi. Bu duruma hayli üzülen Abdülaziz Efendi 1059/1649 yılında el-Kâfî adlı eserini padişaha bizzat sunarak, şeyhülislam olmadığı hâlde kendisine şeyhülislamlık payesi verilmesini sağlamıştır ki bu durum Osmanlı tarihi boyunca sadece iki kez gerçekleşmiştir (Uzunçarşılı 1954: 210-211; Kaya 2003: XX). Ancak daha sonra Kösem Sultan ve bazı vezirlerle yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle, Rumeli kazaskerliğinden azledilerek kendisine arpalıklar verildi. Şeyhülislam Bahâî Efendi azledilince, Bektaş Ağa’nın yardımıyla 11 Cemâziyelevvel 1061/2 Mayıs 1651’de şeyhülislam olabildi. Ancak Kösem Sultan’ın öldürülmesinden sonra yaşanan siyasî çekişmeler neticesinde 17 Ramazan 1061/3 Eylül 1651’de azledildi. Sadece dört ay süren şeyhülislamlığı, Sakız sürgünüyle son buldu. Sakız’dayken saraya defalarca mektuplar ve şiirler yazdığı hâlde kendini affettiremedi. Fakat 1062/1652 yılında Bursa’ya gelmesine izin verildi. 6 Rebîülâhir 1068/11 Ocak 1658 yılında Bursa’da vefat etti ve vasiyeti gereğince Timurtaş Muallimhanesi yakınlarındaki Deveciler Kabristanı’na defnedildi.

Naîmâ’ya göre, lafını esirgemez kişiliği nedeniyle birçok düşmanı bulunan Abdülaziz Efendi, ailesinden yeter miktarda kalan miras nedeniyle servet biriktirme derdinde olmamış, rüşvete tenezzül etmemiş ve kötü bir iş yapmamıştır. Hayatı boyunca istediği tek şey şeyhülislam olmaktı. Bu nedenle Şeyhülislam Bahâî Efendi ile rekabet içinde olmuş ve onu karalamaktan çekinmemiştir. Bunun yanında ilmî yetkinliği ve inşâdaki kudreti herkes tarafından takdir edilirdi (İpşirli 2007: 1798-1799). İlmiye Salnâmesi’nde ise Abdülaziz Efendi seçkin bir alim, latif şiirler yazan, üslûbu zengin bir edip olarak tanıtılmakla birlikte siyasete fazlaca bulaştığına dikkat çekilir (1998: 378).

Azîzî mahlasıyla şiirler yazan ve bir divançesi bulunan Abdülaziz Efendi, eserlerini daha ziyade mensur olarak kaleme almıştır. Zaten Bursalı Mehmed Tahir de onun nesrinin nazmına göre daha iyi olduğunu söyler (1975: 81). Veysî, Nergisî, Okçu-zâde Mehmed Şâhî gibi inşâ sanatının zirve şahsiyetlerinin yaşadığı bir çağda yaşayan müellif, üslûp olarak aynı şekilde inşâyı benimsemiş ve adı geçen kişiler arasında seçkin bir yer edinmiştir. Nâbî, Fetihnâme-yi Kamaniçe adlı eserini, Osman-zâde Ahmed Tâib ise Hadîkatü’s-Selâtin ve’l-Vüzerâ adlı eserini yazarken Abdülaziz Efendi’den etkilemişlerdir (Benli 2015: 72). Abdülaziz Efendi, yaşadığı dönemde başka şairlerle de yakın ilişki içinde olmuş, şair Güftî’yi himaye etmiştir (Yılmaz 1996: 218). Güftî kendisine pek çok kaside, Cevrî ve Haylî Hâfızı Mustafa Çelebi de tarihler yazmıştır (Çapan, 2005: 372; Ekinci, 2018: 769). Baldır-zâde Mehmed Efendi’nin yazdığı Ravza-i Evliya adlı eserinin adını Abdülaziz Efendi koymuştur (Abdülkadiroğlu 1992: 9; Benli, 2015: 14). Daha ziyade tarihçiliğiyle tanınan Abdülaziz Efendi’nin tarih yazıcılığı konusunda da Naîmâ, Kâtip Çelebi, Silahdar Fındıklılı Mehmed Ağa ve Abdurrahman Abdi Paşa’yı etkilediği söylenir (Kaya 2003: XXXVIII-LXI; Aycibin 2007: 133-145).

Abdülaziz Efendi, arkasında kitabî eserlerden başka, mimarî eserler de bırakmıştır. Doğduğu ve vefat ettiği yer olan Bursa’da, Ulu Camii’nin iki yanına sofa ve batı tarafına bir muallimhane, Setbaşı mevkiine bir cami yaptırmış (Kaya 2001: 382), Uludağ’da Ayıalanı olarak bilinen yerden şehir merkezine su getirtmiş ve elli çeşme inşa ettirmiştir (Karataş 2008: 403). Sürgünde bulunduğu Sakız’da da bir cami yaptırmıştır (Örenç 2009: 9).

Edebî Eserleri:

1.Dîvânçe: 47 gazel, üç kıta ve iki müfredden oluşan eser üzerinde Sacide Erdoğan tarafından bir yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (2020).

2.Gülşen-i Niyâz: Kıbrıs sürgünündeyken yaşadığı sıkıntıları 1855 beyitten oluşan bu mesnevide anlatmıştır. Eser üzerinde Fatma Bindal Arslan (1996) ve Abdullah Begeç (2001) birer yüksek lisans tezi hazırlamıştır.

3.Münâcât: 80 beyitten oluşan bu şiir, Zeyl-i Ravzatü’l-Ebrâr adlı eserinin içinde bulunmaktadır.

 

Tarihe Dair Eserleri:

4.Mir’âtü’s-Safâ: Kısas-ı enbiya türündeki bu eser, Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e 33 peygamberin hayat hikâyesine yer vermektedir. 1048/1638-9 yılında IV. Murad’ın Bağdat Seferi’nden zaferle dönüşünün ardından yazılmış ve padişaha takdim edilmiştir. Eser, Şeyma Benli tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (2015).

5.Ravzatü’l-Ebrâri’l-Mübîn bi-Vekâyi‘-i Selefî-i Mâziyye ve’l-Ahbâr: Bu eser konu itibariyle Hz. Adem’in yaratılışından başlayıp 1058/1648 yılına değin getirilen kapsamlı bir tarih kitabıdır. Peygamberlerin hayatları kısmı Mir’âtü’s-Safâ’dan aynen alınmış, onun üzerine diğer konular ilave edilmiştir. Abdülaziz Efendi, Mir’âtü’s-Safâ’yı telif ettikten 10 yıl sonra, 7 Ramazan 1059/14 Eylül 1649’da tamamlayıp IV. Mehmed’e sunmuştur. Eserin tamamı Nurdan Çimen tarafından yüksek lisans tezi olarak (2011), sadece Osmanlı padişahları ile ilgili olan kısmı ise İbrahim Özgül tarafından doktora tezi olarak hazırlanmıştır (2010).

6.Zeyl-i Ravzatü’l-Ebrâr: IV. Mehmed’in tahta çıkışından müellifin kendi ölümüne değin geçen on yıllık süreci anlatan bu eser, aynı zamanda bir hatırat niteliğindedir. Nevzat Kaya tarafından doktora tezi olarak hazırlanmıştır (1990).

7.Süleymân-nâme: Kanûnî Sultan Süleyman dönemini siyasî açıdan ele alan eser, o dönemde yetişmiş alimler ve vezirlerin biyografilerini de ihtiva etmesiyle dikkat çekmektedir. Hoca Sadeddin’in Tâcü’t-Tevârîh’ine zeyl olarak yazılmış ve Sultan İbrahim’e sunulmuştur (Ekinci, 2018: 772). XVII. yüzyılda kaleme alınmış tek Süleymân-nâme’dir (Alper 2014: 159).

8.Zafer-nâme: Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa’nın isteği üzerine, IV. Murad’ın Revan ve Bağdat seferlerini anlattığı bu eserini kaleme almıştır. Eser, Nermin Yıldırım tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (2005).

9.El-Fevâyihu’n-Nebeviyye fi’s-Siyeri’l-Mustafaviyye: Hz. Muhammed’in peygamber olduğu zamandan Hayber Savaşı’na kadar olan dönemi anlatmaktadır (Uzun 2009: 325).

10.Tercüme-i Siyer-i Kâzerûnî: Adından da anlaşılacağı üzere, Kâzerûnî’nin yazdığı siyerin tercümesidir. IV. Murad’a sunulmuştur (Uzun 2009: 325).

İslâmî İlimlere Dair Eserleri:

11.Nefehâtü’l-Üns fî Şerhi Ravzati’l-Kuds: Klasik usûlde yazılmış, taharet bahsiyle başlayıp vesâyâ bahsiyle biten, Arapça bir fıkıh kitabıdır. IV. Mehmed’e sunmuştur. (Benli 2015: 15)

12.Hallü’l-İştibâh ‘an ‘Ukûdi’l-Eşbâh: Zeynüddin İbn Nüceym’in el-Eşbâh ve’n-Nezâ’ir adlı eserini yeniden düzenlemiş ve yer yer açıklamalar ilave etmiştir. Bir isim zikredilmemekle birlikte veziriazama sunduğunu belirtmiştir (Benli 2015: 15).

13.Fetevâ: Verdiği fetvaları, soru-cevap şeklinde bu kitabında bir araya getirmiştir (Benli 2015: 15).

14.Risâle fî Kavli’l-Beyzâvî İnne li’l-Mu‘tebere Tahsîsu Hâze’l-Hükm: Hükümlerin genelleştirilmesi veya kayıtlandırılmasını konu edinen Arapça bir risaledir (Benli 2015: 15).

Bu eserlerden başka, kaynaklarda zikredilen el-Kâfî, Kitâbü’l-Elgâz fi’l-Fıkhi’l-Hanefî, Şerh-i Şifâ-i Şerîf, Risâle-i Kalemiyye, Selîm-nâme ve Hilyetü’l-Enbiya adlı eserlerinin nüshaları şimdiye kadar tespit edilememiştir (Benli, 2015: 18). Bursalı Mehmed Tahir tarafından Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi’ye atfedilen Terceme-i Ahlâk-ı Muhsinî adlı eserin ise aslında Hocazâde Abdülaziz Efendi’ye ait olup isim benzerliğinden dolayı bir karışıklık yaşanmış olabileceğini Adem Ceyhan ortaya koymuştur (2008: 62).

Kaynakça

Abdülkadiroğlu, Abdülkerim (1992). “Baldırzade Mehmed Efendi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 5. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. 8-9.

Alper, Kadir (2014). “Türk Edebiyatında Süleyman-nameler”. Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic (9/7):147-163.

Aycibin, Zeynep (2007). Kâtip Çelebi Fezleke (Tahlil-Metin). Doktora Tezi. İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.

Benli, Şeyma (hzl.)(2015). Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi’nin Mir’âtu’s-Safâ’sı (Tenkitli Metin-İnceleme). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi.

Bindal Arslan, Fatma (hzl.)(1996). Kara Çelebi-zâde Abdülaziz Gülşen-i Niyâz (Tenkidli Metin/İnceleme). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Bursalı Mehmed Tahir (1975). Osmanlı Müellifleri. C. III. İstanbul: Meral.

Celaleddin (1314). Osmanlı Tarih ve Müverrihleri. İstanbul: İkdam.

Ceyhan, Adem (hzl.) (2008). Reşidüddin Vatvat, Hazret-i Ali’nin Yüz Sözü – Gül-i Sad Berg. (çev. Hocazâde Abdülaziz Efendi). İstanbul: Buhara Yay. 

Çapan, Pervin (hzl.)(2005). Tezkire-i Safâyî. Ankara: AKM Yay.

Çimen, Nurdan (hzl.)(2011). Abdülaziz Karaçelebi-zâde’nin Tarih-i Ravzatü’l-Ebrar’ı Metin-Tahlili. Yüksek Lisans Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi.

Ekinci, Ramazan (hzl.) (2018). Şeyhî, Vekâyi‘u’l-Fuzalâ. İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu.

Erdoğan, Sacide (hzl.)(2020). Kara Çelebi-zâde Abdülazîz Dîvânçesi (İnceleme-Metin-Çeviri). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi.

İlmiye Salnâmesi (1998). hzl. Seyit Ali Kahraman, vd. İstanbul: İşaret.

İpşirli, Mehmet (hzl.) (2007). Naîmâ, Naîmâ Tarihi. C. IV. Ankara: TTK.

Karataş, Ali İhsan (2008). “Bursa Suları ve Su Vakıfları”. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (17/2): 379-417.

Kaya, Nevzat (2001). “Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi”. İslâm Ansiklopedisi. C. 24. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.  381-383.

Kaya, Nevzat (2003). Ravzatü’l-Ebrâr Zeyli Tahlil ve Metin. Ankara: TTK.

Mazıoğlu, Hasibe (1988). Nedim. Ankara: KTB Yay.

Örenç, Ali Fuat (2009). “Sakız Adası”. İslâm Ansiklopedisi. C. 36. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. 6-10.

Özgül, İbrahim (hzl.)(2010). Kara Çelebi-zâde Abdülaziz Efendi’nin Ravzatü’l- Ebrâr Adlı Eseri (1299-1648) Tahlil ve Metin. Doktora Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.

Uzun, Mustafa (2009). “Siyer ve Megâzî - Türkçe Siyer Kitapları”. İslâm Ansiklopedisi. C. 37. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. 324-326.

Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1954). Osmanlı Tarihi. C. III/2. Ankara: TTK.

Yıldırım, Nermin (hzl.)(2005). Kara Çelebi-zâde Abdülaziz Efendi’nin Zafername Adlı Eseri (Tarihçe-i Feth-i Revan ve Bağdad) Tahlil ve Metin. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.

Yılmaz, Kaşif (1996). “Güftî”. İslâm Ansiklopedisi. C. 14. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. 218-219.

Yılmaz, M. Necip (hzl.) (2013). Ahmed Refik, Âlimler ve Sanatkârlar. İstanbul: Büyüyen Ay.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ŞEYMA BENLİ
Yayın Tarihi: 05.01.2021
Güncelleme Tarihi: 05.01.2021

Eserlerinden Örnekler

Mir’âtü’s-Safâ’dan

“Hazret-i Âdem sallallâhu te‘âlâ ‘aleyhi ve sellem ol dem ki irâdet-i bî-‘illet-i Hazret-i Âferînende-i hest u bûd ber-muktezâ-yı hükm-i nâ-mahdûd halîfetullâhi fi’l-‘âlem ebu’l-beşer Âdem sallallâhu ‘aleyhi ve sellem hırâmân-ı sahn-ı serây-ı vücûd ve serv-i çemen-tırâz-ı kadd-i dil-sitânı revnak-efzâ-yı bâğ-ı şühûd olmağa ta‘alluk yâfte oldı. Fermân-ı Sübhânî üzre nigeh-dârân-ı bârgâh-ı Samedânî Hazret-i Cebrâîl ü Mikâîl ü İsrâfîl vâhiden ba‘de vâhidin nişîmen-gâh-ı bâlâ-hâne-i lâhûtden cilve-ger-i hıtta-i nâsût olup hamîr-mâye-i fıtrat-ı nev‘-i insânî olmak içün safha-i zemînden bir kabza hâk-i pâk almağa tahrîk-i bâl-i ‘azîmet itdiler. Bu vaz‘-ı hikmet-şi‘ârdan müntehe’l-merâm ne idügin zemîn istiş‘âr idicek ber-hemzede-i ıztırâb olup “Ey kerrûbiyyân-ı ‘illiyyîn-mekân! Bu zerre-i hâksârda tâb-ı tahammül-i âteş-i dûzâh yokdur. Dest-i ta‘arruzunuzdan tahlîs-i girîbân-ı selâmet recâsına nâm-ı lâzımu’l-ihtirâm-ı Hazret-i Hudâvend-i enâma tevessül iderüm,” deyu dilbeste-i fitrâk-ı niyâz olmağın ta‘zîmen li’l-ismi’l-celîl hissemend-i feyz-i ‘âtıfet olup câygîr-i hazîre-i emân oldı. Nevbet-i hidmet-i kabz-ı kabza-i hâk-i ‘ıtırnâk Hazret-i ‘Azrâîle değicek eğerçi zemîn-i resm-i dîrîn üzre istînâf-ı merâsim recâ eyleyüp bünyâd-ı tazarru‘ u zârî eyledi. Lâkin ol ferişte-i nûr-sirişte “İmtisâl-i fermân-ı Îzid-i müte‘âl yanında merhamet ü şefkatin ne vak‘ u i‘tibârı ola?” deyüp ‘urûk u a‘sâb-ı zemîne bî-bâk pençe-i iktidâr saldı ve sehl ü hüzn-i edîm-i arzdan kırk arş mikdârı hâk alup hasebe’l-emr beyne Mekke ve’t-Tâyif müsta‘idd-i fünûn-ı avâtıf u letâyif eyledi. Ol dem münşiyân-ı dîvân-hâne-i hikmet-menşûr hidmet-i kabz-ı ervâha kalem-zen-i terkîm olup dest-i istihkâkı Hazret-i ‘Azrâîle teslîm itdiler.”

(Benli, Şeyma (2015). Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi’nin Mir’âtu’s-Safâ’sı (Tenkitli Metin-İnceleme). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi. 79-80.)

 

Gülşen-i Niyâz’dan

“Gezerüm şimdi vâlih ü hayrân

İsterüm derdüme bulam dermân

Döğünüp taşlar ile cûy-âsâ

İnlerim kûh gibi subh u mesâ

Zahmuma hiç nemek saçmaz

Derd-i dilden bana haber açmaz

Hâb-ı rahmetden el yudı çeşmüm

Giceler subha dek sayar encüm

Bu ümîd ile kim nesîm-i seher

Getüre gûş-ı câna hayr-haber

Cân meşâmına çünki bâd-ı sabâ

İtmeye feyz bûy-ı rûy efzâ

Matla‘u’ş-şems döndürüp yüzümi

Dikerem semt-i maşrıka gözümi

Lutf-ı Bârîden eyleyüp ümmîd

Müjde-i ‘afv ile gele hurşîd

Çünki anda dahi olam me’yûs

Eyleyüp âh iderüm efsûs

Yere çalup ‘imâme-i sabrı

Eylerüm çâk câme-i sabrı

Kendümi hâke eyleyüp galtân

Gider ‘aklum gören sanur bî-cân

Yüz urup pâ-yı eşk-i hûnpâşa

Urarum başı taşdan taşa

Olur ol dem bu âh-ı âteş-nâk

Şerer-efşân-ı safha-i eflâk

İtsem ızhâr bahra derd ü elem

Olur dahi mevc-rîz-i sitem

Söylesem âfitâba derd-i derûn

Pençesiyle ider yüzüm pür-hûn

Ebre ger ‘arz itsem icmâlâ

Yağdurur başıma tükürük belâ

Bâda karşu eger çekersem âh

Yüzüm eyler tabanca ile siyâh

Kimden ümmîd itdüm ise vefâ

Başuma andan irdi seng-i cefâ”

 (Bindal Arslan, Fatma (1996) Kara Çelebi-zâde Abdülazîz Gülşen-i Niyâz (Tenkidli Metin/İnceleme). Yüksek Lisans Tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi. 274-276.)

 

Gazel

Hevâ-yı ‘ışka düşen dil mekân nedür bilmez

Hümâ-yı evc-i belâ âşiyân nedür bilmez

Hatundan almak olurdı hat-ı emân câna

O hûnî gamzeler ammâ zamân nedür bilmez

Bilür o gonçe-i fem mantıku’t-tayrı [ammâ]

Zamân olur ki yine ol zebân nedür bilmez

Şüküftedür gül-i rûyı hemîşe dildârun

‘Azîzî ravza-i cennet hazân nedür bilmez

 (Ekinci, Ramazan (hzl.) (2018). Şeyhî, Vekâyi‘u’l-Fuzalâ. İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu. 774.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1SUN’Î, Sun’ullâh, Hüsâm-zâde Sun’ullâhd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2HİLMÎ, Bakkâl-zâde Bostan Hilmî Efendid. ? - ö. 1603Doğum YeriGörüntüle
3AVNÎ, Eşref-zâde Şeyh Avnullâh Efendid. 1708-1709 - ö. 01.12.1742Doğum YeriGörüntüle
4ÂDEM DEDEd. 1591-1592 - ö. 1653Doğum YılıGörüntüle
5ÇÂRESİZ, Şeyh İlyas, Sakızlı İlyas Efendid. 1592-93 - ö. 1706-07Doğum YılıGörüntüle
6RIZÂYÎ, Mehmed Ali Çelebid. 1592 - ö. 1629Doğum YılıGörüntüle
7VÜCÛDÎ, Ahmed Vücûdî Efendid. ? - ö. 1658-59Ölüm YılıGörüntüle
8SÂDIK, Şeyh-zâde Mehmed Sâdık Efendid. ? - ö. Ocak 1658Ölüm YılıGörüntüle
9KULOĞLU, İlyasd. ? - ö. 1658Ölüm YılıGörüntüle
10MEKKÎ, Mehmed Efendid. 1714 - ö. 1797MeslekGörüntüle
11FENÂRÎ, Mollâ Fenârî, Şemseddîn Muhammed b. Hamza, Şemseddîn Muhammed Efendid. Nisan 1350 - ö. 15 Mart 1431MeslekGörüntüle
12EBUSSUUD EFENDİ, Hâce Çelebid. 1490 - ö. 1574MeslekGörüntüle
13ANÂKÎ, Anâkî Efendid. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14SIHHATÎ, Abdüllatif Efendid. ? - ö. 1692-93Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15MANTIKÎ, Ahmed Efendid. 1594-95 - ö. 24.11.1635Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16KEVSER, Kevser Hanımd. ? - ö. 1914 ds.Madde AdıGörüntüle
17ÂRİF, Mehmedd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18HALEF, Mehmed Halef Efendid. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle