AYNÎ, Antepli

(d. 1180/1766 - ö. 1253/1837)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Hasan, mahlası Aynî'dir. 1180/1766 yılında Antep'te Tabakhane semtindeki Emin Dede Mahallesi'nde doğmuştur. Diğer bütün kaynaklar doğumu için bu tarihte birleşirken Fatîn (1271: 309) ve Tuhfe-i Nâilî (Kurnaz 2001: II. 719) ve bunlardan yararlanan bazı kaynaklar bundan on yıl öncesini yani 1170/1756 tarihini vermişlerdir ki yanlış olduğu muhakkaktır. Çünkü Aynî, Nazmü'l-Cevâhir adlı eserinin giriş kısmında, "Zi hicret şüd hezâr u sad be-heştâd/Merâ der-Ayntâb üftâd mîlâd" diyerek doğum tarihinin 1180/1766 olduğunu bizzat belirtmektedir. Antepli Dikeç-zâde Hasan Çelebi'nin oğlu olan Aynî, memleketinde ayakkabıcı (yemenici) çıraklığı yapmış, 17-18 yaşlarında iken Gegi Abdi Paşa vak'asında, Antep isyanında 1198/1783 sıralarında Es‘ad Efendi'ye göre kıyas korkusu ile Antep'ten ayrılmış, Maraş'a gelmiş ve dört sene kadar Maraş'ta ikamet etmiş, daha sonra Elbistan'a gelip burada Hayâtî Efendi ile görüşmüş ve bir sene kadar da burada kalmıştır. Daha sonra Darende'ye gelip iki sene kadar da burada ikamet etmiş, bu arada Hayret Efendi ile görüşmüş ve 24-25 yaşlarında iken 1205/1790 yılının Şevval ayında İstanbul'a gelmiştir. İstanbul'a gelmeden daha önce görüştüğü Hayâtî Efendi ve Hayret Efendi'den ilim tahsil eden Aynî, İstanbul'a gelince de tahsiline devam etmiş, Sultan Ahmed medresesine girmiş, öncelikle mantık ve riyaziye tahsil ederek altı sene kadar burada zamanın gerekli ilimlerini öğrenmiştir. Muhtelif dersler aldığı hocaları arasında Harputî Hasan Efendi, meşhur Palabıyık Hoca, Kütahyalı Mehmed Efendi -ki daha sonra Aynî ona bacanak olmuştur- ve özellikle Farsça ve Fars edebiyatı dersleri aldığı Tayyar Paşa bulunmaktadır. Aynî, 6-7 senelik medrese tahsilinden sonra bazı resmî görevlerde bulunmuştur. Şeyhülislam Dürrî-zâde Årif Efendi'nin ikinci defa şeyhülislam olması münasebetiyle yazdığı "Årif Efendi müftî oldı yine cihâna" tarih mısrasını ihtiva eden 5 beyitlik tarih manzumesine caize olarak kendisine 1206/1791 senesinde mülâzemet verilmiş; Rumeli kazaskeri Veliyyüdîn-zâde Mehmed Emîn Efendi'nin ikinci defa Rumeli sadaretine gelmesi sırasında da kazaskerlik dairesine (Rumeli kuzâtı silkine) girmiştir. Bu arada 1210/1795 yılında hocalarından bulunan Kütahyalı Mehmed Efendi'nin baldızıyla evlenerek ona bacanak olmuştur. 1213/1798 yılında tarîk-i kazâya girmiş olan Aynî, bir müddet Matbaa-i Åmire musahhihliğinde bulunmuş 1216/1801 ve daha sonra Râtib Efendi'ye intisâb ederek oğlunu ve damadını okutmuştur. Sadâret kaymakamlığı sırasında Tayyar Mahmûd Paşa'ya 1216/1801'da ve Kapudân-ı Deryâlığı sırasında Abdullah Râmiz Paşa'ya 1223/1808'de "Hâfız-ı Kütüb" olmuştur. Tayyar ve Râmiz Paşalara intisapla hayatını ve maişetini temin edince kazasker dairesinden çekilip Râmi Çiftliği'nde iken padişah tarafından kendisine Årif Hikmet Bey'e göre Çine ve Es‘ad Efendi'ye göre de Akhisâr-ı Kebîr kasabası gelirinden tekâüdiye bağlandı. 1247/1831 senesinde II. Mahmûd tarafından Bâbıâli Arapça ve Farsça muallimliğine tayin edildi. Aynî, II. Mahmûd'un iltifatlarına bilhassa bu memuriyetinde mazhar olmuş ve bu padişaha intisabını, ayrıca gördüğü iltifatları kasideleri ve tarihleri ile anlatmıştır. Hattâ 1251/1835'te bu kasidelerden birine ve hizmetlerine mükâfaten Aynî Sultan Mahmûd tarafından ihdas edilen fakat kendisinden sonraki padişah tarafından 1267/1850 senesinde kaldırılan ve ilk Osmanlı silahşörlük payesi olan bir mücevher nişân (Nişân-ı İftihâr) ile taltif edilerek "Mümeyyizü'ş-Şu'arâ" tayin edildiği gibi yine bir Muharrem ayı münasebeti ile 1252/1836'da yazdığı kaside, diğer muharremiyeler arasında birinciliği kazanmıştır ki birinciliği kazanmasında evvelki medhiyelerin de rolü olduğu rivayet edilmektedir. Aynî, 71 yaşlarında iken 4 Safer 1253/1837 yılında vefat etti. Cenazesi Galata Mevlevîhânesi'ne defnolundu. Mezar taşının başında Mevlevî sikkesi vardır. Mezar kitâbesi aynen şöyledir: Yâ hû, kibâr-ı vâlâ-tebâr-ı tarîk-i sa‘âdet-refîk-i Mevleviyye'den Bâb-ı Ålî hocası iken bâl-küşâ-yı semâ'-kede-i lâhût olan sultânü'ş-şu'arâ ve burhânü'l-urefâ Ayntâbî mevlânâ Es-seyyid Hasan Aynî Efendi Hazretleri'nin rûh-ı pür-fütûhlarına rızâ'en lillâhi ta‘âlâ el-fâtiha. Fî Safer, Sene 1253."

Aynî'nin Yûsuf Azîz, Gâlib, Muhyiddîn, Feyyâz adlarında dört oğlu olduğunu tespit edebiliyoruz. İlk oğlu olduğunu tahmin ettiğimiz Yûsuf Azîz küçük yaşta (tahminen 12 yaşlarında) vefat etmiştir. Aynî'nin diğer oğlu Muhyiddîn Efendi'dir. Muhyiddin Efendi, şıkk-ı evvel defterdârı ve Bebek'te "Yılanlı Yalı" adıyla anılan yalının sahibi olan Hasan Tahsin Efendi'nin oğlu Âtıf Bey'in kızı Hadîce Hanım'la evlenmiştir. Muhyiddîn Efendi'nin Hadîce Hanım'dan Ali Cevâd Bey adlı bir oğlu dünyaya gelmiştir. Ali Cevâd Bey, Sultan Abdulhamîd'in hürriyetten sonra mâbeyn başkâtipliğini yapmış ve Antakya eşrafından Osman Hamdi Efendi'nin kızı Mevhibe Havvâ Hanım'la evlenmiştir. Ali Cevâd Bey'in Mevhibe Havvâ Hanım'dan iki çocuğu olmuştur: Cevat Açıkalın ve Dr. Hadîce Âliye Hanım. Cevat Açıkalın, 1958 civarında Roma büyükelçiliği görevinde bulunmuştur. Cevat Açıkalın'ın kızı Gülten Açıkalın heykeltraştır ve 1958 yılında Roma'da yapılan iki binden fazla sanatkarın katıldığı "Üçüncü Genç Sanatkarlar Sergisi"nde sergilediği üç heykelle "Roma Mükâfâtı"nı kazanmıştır. Aynî'nin öteki oğlu Dîvân-ı Hümâyûn hâcegânından ve Mühimme Odası mütehayyizanından Gâlib Efendi'dir. Gâlib Efendi babası Aynî'nin yolundan gitmiş ve şiirler de yazmıştır. Babasının Dîvân'ını bastırmış ve bizzat tashihiyle ilgilenmiştir. Aynî Dîvânı'nın basılması sırasında Dîvân'ın basımına tarih manzumeleri yazan bazı zevat da Gâlib Efendi'nin fazl u kemâline ve sühanverliğine işaret etmişlerdir. Aynî'nin Feyyâz adlı oğlu hakkında ise bir malumat elde edilemmeşitir.

Eserleri şunlardır:

1. Türkçe Dîvân: Toplam 5022 beyitten meydana gelen Dîvân'da 10 kaside, 228 gazel, 3 müstezad, 1 bahr-i tavil, 522 tarih, 1 terci-i bend, 5 tahmis, 2 mesnevi, 15 kıt'a, 12 müfred, 26 matla', 2 muamma yer almaktadır. Dîvân Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından yayımlanmıştır (Arslan 2004).

2. Farsça Dîvân: Aynî'nin 1258/1842 yılında basılan Türkçe Dîvân'ının arkasındadır. Dîvânçe diyebileceğimiz ve toplam 444 beyitten oluşan bu eserde 4 kaside, 32 gazel, 2 tahmis, 2 kıt'a, 1 matla yer almaktadır.

3. Nusret-nâme: Yeniçeriliğin kaldırılmasına dair manzum bir eserdir. Mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır ve 431 beyittir. Olayların içinde bizzat bulunan şair bu hadiseleri bir şair gözüyle değerlendirmiş ve yeniçeriliğin kaldırılması ile ilgili yaşananları bir film şeridi gibi gözlerimizin önüne sermiştir. Aynî'nin Nusret-nâme'sinde bir yandan yeniçeriliğin kaldırılması edebî şekilde işlenmekte yani olayların heyecanı, nefreti, zaferin kazanılması vs. bir yandan da yakın tarihimizin bir dönemine kaynaklık edebilecek belge sunulmaktadır. Bu eser Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından yayımlanmıştır (Arslan 2000).

4. Sâkî-nâme: Mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır ve 2008 beyitten oluşmaktadır. Türk edebiyatında Sâkî-nâme adıyla bilinen eserlerin en hacimlisidir. Prof. Dr. Mehmet Arslan tarafından yayımlanmıştır (Arslan 2003).

5. Dürrü'n-Nizâm: Arapça, Farsça, Türkçe manzum bir sözlük olan Dürrü'n-Nizâm, Nazmü'l-Cevâhir'in ilk şeklidir. Eserin adı yazılış tarihi olan 1226/1811'yı göstermektedir. Mesnevi tarzındaki bu lugat, yirmisi kitabın tertibini anlatan "100 İltizâmât" üzerine tertip edilmiştir. 1300 beyit olan eserde Arapça, Farsça ve Türkçe 10.000 kadar kelime mevcuttur.

6. Nazmü'l-Cevâhir: Bu eser mesnevi nazım şekliyle ve aruzun muhtelif kalıplarıyla kaleme alınmıştır. 1300 beyitlik olan eser Arapça, Farsça, Türkçe eş anlamlı kelimelerin sıralandığı manzum bir sözlük hüviyetindedir. Eserin adı olan Nazmü'l-Cevâhir ebced hesabıyla telif tarihi olan 1236/1821'yı göstermektedir.

Zamanının orta dereceli şairlerinden fakat zeki, âlim, hünerver bir şahsiyet olan Aynî'ye bir lügat mütehassısı ve tarih düşürmekte usta bir şair gözüyle bakmak isabetli olur. Dîvân'ının yarıdan fazlasını tarih manzumeleri işgal etmektedir. Herhangi bir hadiseye tarih düşürmek konusunda Surûrî'den sonra en çok başarı gösteren odur. Bir vak‘a için başka başka ifade tarzlarıyla aynı tarihi otuz, kırk şekilde tespit edebilen Aynî, şairlik cihetiyle de büsbütün değersiz sayılamaz. Zamanında padişah tarafından "Mümeyyizü'ş-Şu'arâ" unvanı verilmiş, mezar taşına da "Sultânu'ş-Şu'arâ" yazılmıştır. Sanatını ve zekâsını göstermeyi çok önemseyen Aynî, bu özelliğini Nazmü'l-Cevâhir'de, Dîvân'ındaki 522 adet tarih manzumesinde ve yine Dîvân'da bulunan bazı sanatlı manzumelerde ortaya koymuştur. İzzet Molla'nın onu "Asrın Bâkî'si" addetmesi de dikkate şayandır. Türkçe ve Farsça Dîvân'ında bulunan azımsanmayacak sayıdaki manzume etkilendiği ve değer verdiği Türk ve İran şairlerine naziredir. Aynî'de özellikle Şeyh Gâlib tesiri görülür. Sâkî-nâme'sinde ise bu büyük şairden mülhem olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Şeyh Gâlib'i nazirelerde takip ettiği gibi Türkî‑i Basît yolundaki şiirini takliden yazdığı bir manzumesi de vardır. Bu itibarladır ki Aynî'ye bir mukallid, fakat muvaffak olan iyi bir mukallid demek yanlış olmaz. Neticede şunu söyleyebiliriz ki Aynî, edebî şahsiyetini gazelleri ile değil ancak tarih manzumeleri, Sâkî-nâme adlı eseri ve manzum sözlükleriyle göstermiştir. Gerçekte de tarih mısraları pek sanatkârane, saki ve şarap mevzularının tasvirindeki mısraları hayal bakımından pek zengindir.

Kaynakça

Aksoy, Ömer Asım (1959). Hasan Aynî ve Nazmü'l-Cevâhir. Gaziantep: Cihan Matbaası.

Aksoy, Ömer Asım (1960). "Dürrü'n-Nizâm ve Nazmü'l-Cevâhir". Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten. Ankara. 145-171.

Arif Hikmet Bey. Mecmû'atü't-Terâcim. Fatih Millet Kütüphanesi AE Tarih Nr. 789. vr. 50a-51b.

Arslan, Mehmet (2000): "Yeniçeriliğin Kaldırılmasına Dair Edebî Bir Metin: Aynî'nin Nusretnâmesi". Osmanlı Edebiyat Tarih Kültür Makaleleri. İstanbul: Kitabevi Yay.

Arslan, Mehmet (2003). Aynî - Sâkînâme. İstanbul: Kitabevi Yay.

Arslan, Mehmet (2004). Antepli Aynî Divanı. İstanbul: Kitabevi Yay.

Asım Tarihi (yty.). C. I. İstanbul.

Aynî Külliyâtı (1258). İstanbul.

Bağdatlı İsmail Paşa (1972). Keşfü'z-Zünûn Zeyli. C. I. İstanbul.

Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul.

Ergun, Sadeddin Nüzhet (yty.). "Aynî". Türk Şairleri. C. II. İstanbul.

Es'ad Efendi. Bâgçe-i Safâ‑endûz. Süleymaniye Kütüphanesi. Yazma Bağışlar. Nr. 185. vr. 192b‑193a.

Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü'l‑Eş'âr. İstanbul.

Koçu, Reşad Ekrem (1960). İstanbul Ansiklopedisi. C. III. İstanbul.

Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmed Nail Tuman, Tuhfe-i Nâ'ilî-Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C. II. Ankara: Bizim Büro Yay.

Lutfî Tarihi (1292). C.I. ve C.V. İstanbul.

Mehmed Süreyya (1311). Sicill‑i Osmânî. C. III. İstanbul.

Şemseddin Sâmi (1314). Kâmûsü'l-A'lâm. C. V. İstanbul.

Tanpınar, Ahmet Hamdi (1976). 19. Asır Türk Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLAN
Yayın Tarihi: 27.03.2014
Güncelleme Tarihi: 01.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Sende sûfî heves-i zülf ü izâr ikisi bir

Çeşm-i a'mâya göre leyl ü nehâr ikisi bir

Kapladı gird-i leb-i la'lini hatt u gîsû

Tutdu teng-i şekeri mûr ile mâr ikisi bir

Mutrib-i bezm-i hakîkat olan âdem anlar

Sâz-ı vahdetdeki âheng ü karâr ikisi bir

Hasretinle bu gece girye vü âh eyleyicek

Yürüdü cân evine seyl ile nâr ikisi bir

Oldu yâd-ı leb ü hattınla gönülde peydâ

Neşve-i bâde ile zevk-i bahâr ikisi bir

Beni hummâ-yı gam-ı aşka düçâr eyleyicek

Başıma yağdı hemân kor ile kar ikisi bir

Min-vecih fark olunur hüsn-i edâda Aynî

Çarh-ı ma‘nâda meh ü tal‘at-ı yâr ikisi bir

Gazel

Müselles

Zâr u giryân mübtelâ bir nây bir ben bir gönül

Çâk-dil şeydâ belâ bir nây bir ben bir gönül

Bezm-i hasretde firâş-ı gamda hecr-i yâr ile

Zerd‑rû haste fenâ bir nây bir ben bir gönül

Fürkat-i la'l ü ruh u zülf-i siyehle âh eden

Dem-be-dem subh u mesâ bir nây bir ben bir gönül

Sûziş ü şevk ü hevesle râh-ı aşkında eden

Cism ü cân u ser fedâ bir nây bir ben bir gönül

Bezm-i devrân u reh-i aşk u der-i dil-dârda

Bî-nevâ hor u gedâ bir nây bir ben bir gönül

Nâle vü sabr u tahammül etmede kan yutmada

Pür-gam u derd ü cefâ bir nây bir ben bir gönül

Dâg-dâr u sîne-sûzân u kebâb-ı nâr-ı aşk

Pür-sadâ nâlân cüdâ bir nây bir ben bir gönül

Meclis-i câna safâ vü nûr u rif'at vermede

Zühre vü mihr ü semâ bir nây bir ben bir gönül

Yapdı üç sâ'atde Aynî bir müselles nev-gazel

Pek hazîn hoş bî-bahâ bir nây bir ben bir gönül

Ehl‑i hâl ü şâ‘irân u âşıkâna eyledi

Fahr u meydân u salâ bir nây bir ben bir gönül

Her Mısra'ı Târîh Olarak Dâvud Pâşâ'da İnşâ Olunan Kışlaya Târîhdir

"İtdi Hân Mahmûd izâle yençeriyi kırdı hep" (1242)

"Kışla yapdı eyledi vaz'-ı asâkir hamd ola" (1242)

"Pâdişâh-ı kâm-rân u şâh-ı heft iklîmdir" (1242)

"Sâhib-i seyf ü kalem şâhen-şeh-i kal'a-güşâ" (1242)

"Husrev-i Behrâm-fer sultân-ı Mehdî-iktidâr" (1242)

"Dâver-i Fârûk-adl ü Behmen-i Haydar-vegâ" (1242)

"Mihr-kevkeb Müşterî-tâli' felek-şân meh-likâ" (1242)

"Bahtı es'ad kadri âlî kendi mansûrü'l‑livâ" (1242)

"Kıldı bu nev kışla hurrem Asker-i Mansûreyi" (1242)

"Her yerine reşk ider kasr-ı Havernak bî‑merâ" (1242)

"Ceng-perver cünd-i kudsî asker-i Peygamberî" (1242)

"Saflarında rû-nümâdır nusret-i Bârî Hudâ" (1242)

"Al tüfengi destine bu asker-i İslâm-veş" (1242)

"Gel yigit meşk eyle her ta'lîm-i harbi dâ'imâ" (1242)

"Askerin gâlib ide Mevlâ adûsın kahr ide" (1242)

"Tâ kim ola âleme pertev-feşân mihr-i semâ" (1242)

"Eyledi Dâvûd Pâşâ semtini kışla emîn" (1242)

"Kıldı Hân Mahmûd-ı Adlî kışla-i âlî binâ" (1242)

"İtdi Aynî gûşına mengûş erbâb-ı hüner" (1242)

"Kıldı târîhin beyân her mısra-ı gevher-edâ" (1242)

(Arslan, Mehmet (2004). Antepli Aynî Divanı. İstanbul: Kitabevi Yay. 145, 173, 339.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1LÂMÎ PAŞAd. 1816? - ö. 1896Doğum YeriGörüntüle
2HUSREVÎd. ? - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3RAHMÎ, Gülahmed-zâded. ? - ö. 1786Doğum YeriGörüntüle
4HAMDÎ, Mustafa Hamdî Beyd. 1766-67 - ö. 1792-93Doğum YılıGörüntüle
5MÜFTÎ, Ebû Bekir Efendid. 1766? - ö. 1830Doğum YılıGörüntüle
6RÂSİM, Fodlacı-zâde Ahmet Râsim Efendid. 1766-67 - ö. 1853-54Doğum YılıGörüntüle
7PERTEV PAŞA, Seyyid Mehmed Saidd. 1785 - ö. 1837Ölüm YılıGörüntüle
8SIDKÎ, Hasırî-zâde Şeyh Süleymân Sıdkî Efendid. 1796 - ö. 1837Ölüm YılıGörüntüle
9HÂLİS, Mirza Abdüssettâr Hâlisd. ? - ö. 1837Ölüm YılıGörüntüle
10KÂMETÎd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11CEVDETd. ? - ö. 19. yy.Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12RİF'AT, Mîr-i Alem-zâde, İskeçelid. ? - ö. 1835Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13KINALI-ZÂDE, Mehmed Fehmî Efendid. 1564 - ö. 1595Madde AdıGörüntüle
14ZİKRİ, Abdulgani Oğuzd. 1873 - ö. 1939Madde AdıGörüntüle
15LE’ÂLÎd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle