Madde Detay
FÂRİS/ FÂRİSÎ, Sultan Osman-ı Sânî b. Sultan Ahmed-i Evvel
(d. 1013/1604 - ö. 1031/1622)
divan şairi, padişah
(Divan/Yazılı Edebiyat / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
İstanbul’da doğdu. II. Osman ya da Genç Osman olarak anılır. Babası I. Ahmed, annesi Mahfîrûz Sultan’dır. I. Ahmed’in dünyaya gelen ilk oğlu olması dolayısıyla kendisine Osmanlı hânedanının kurucusu Osman Gazi’nin adı verildi ve İstanbul’da yedi gün yedi gece şenlikler yapıldı (Emecen 2007: 453).
Kardeşi Mehmed ile birlikte büyüdü. Aziz Hüdayi’ye bağlı olan II. Osman, iyi bir eğitim aldı ve Doğu-Batı ilimlerini öğrendi. Kaynaklarda, annesi Mahfîrûz Sultan’ın saraydan çıkarılıp eski saraya gönderilmesi üzerine şehzadelik yıllarında I. Ahmed’in gözde hanımı Kösem Sultan’ın himayesine girdiği belirtilir (Emecen 2007: 453). On yaşına girdiğinde kendisine babası tarafından törenlerde yanında bulunma ve ata binme izni verildi. 1026/1617 yılında babası I. Ahmed’in vefatı üzerine tahta çıkabilecek durumdaki büyük şehzade olmasına rağmen Osmanlı saltanat sisteminde ilk defa vuku bulan bir uygulama ile amcası I. Mustafa’nın tahta çıkarılmış olması onun üzerinde büyük etki yaptı. Amcası, sağlık sorunları sebebiyle doksan altı gün süren ilk saltanatının sonunda tahttan indirilince 1 Rebîülevvel 1027’de (26 Şubat 1618) tahta çıktı. Eyüp’te kılıç kuşanma merasimi yapıldı. Henüz on dört yaşında olan II. Osman atalarının türbelerini ziyaret ederek saraya döndü (Emecen 2007: 453).
II. Osman’ın tahta çıkışının ilk günlerinde karşı karşıya kaldığı hadise, Yedikule Zindanı’nda tutulan Mehmed Giray’ın merasimlerden faydalanarak kaçmasıdır. İlk saltanat yılına ait mevcut mühimme kayıtları onun icraatlarının özellikle askerlerin intizamını sağlamaya ve taşradaki kuvvetlerin durumunu düzenlemeye yönelik olduğuna işaret eder. 1028 Zilkadesinde (1619 Ekim) sikke tashihi yaptırıp yeni akçe darp ettirdi. Bunun için imparatorluk genelinde birçok darphanede yeni akçe basıldı. II. Osman, Ali Paşa’nın teşvikiyle Lehistan’a karşı sefere çıkılması gerektiğini benimsedi ve bu doğrultuda hazırlık yapılmasını istedi. Fakat 1618’de başlayan Otuzyıl Savaşları dolayısıyla Avrupa’da durum iyice karışmıştı. Böyle bir dönemde Lehistan Seferi başladı. Sefer kararı alınınca II. Osman, kardeşi Şehzâde Mehmed’in kendisi için bir tehlike olduğunu düşünerek öldürülmesi için fetva verilmesini istedi. Şehzade Mehmed ise alınan bu karar sonrasında “Ben ömrümden nice nâ-murad oldum ise, Hak Teâlâ Hazretlerinden ricam budur ki sen dahî tahtından ve ömründen nâ-murad ve mahrûm olasın.” demiştir (Yaşaroğlu 2013: 722).
Lehistan Seferi sırasında ordunun başında Edirne’ye gelen II. Osman, askere dağıtılan bahşişleri ödemekte tutumlu davrandığı gibi ulemânın da arpalıklarını kestirdi. Bu durum, onun asker ve ulemâya karşı tavır aldığını düşündürdü. Özellikle maaş dağıtımına nezaret etmesi, üç gün boyunca askeri tek tek saydırması yeniçeri ileri gelenlerince hoş karşılanmadı. Padişahın sefer sırasındaki bazı fevri davranışları da kapıkulunu ve vezirleri rahatsız etmişti. Hotin önlerinde Leh ve Kazak ordusuna karşı yapılan hücumlar büyük çaba gösterilmesine rağmen karşılık vermeyince paşalar arasında tartışmalar başladı (Uzunçarşılı 1954: 144). Bunun üzerine II. Osman, sadrazamı azledip yerine Dilaver Paşa’yı getirdi fakat bu tedbir fayda saylamadı. Bu sırada gelen barış teklifi Osmanlı lehine oldu ve Hotin Kalesi Osmanlı Devleti’ne bırakıldı. Padişah 23 Zilkade’de (9 Ekim) İstanbul’a dönmek üzere Hotin önlerinden ayrıldı.
II. Osman, Edirne’de iken Kızlarağası Mustafa Ağa’nın cariye iken serbest bırakarak kızı gibi yetiştirdiği Ayşe Sultan’dan bir oğlu olduğunun haberini aldı. Ömer adını verdiği şehzadesini ve Ayşe Sultan’ı yanına getirtti. İstanbul’a döndükten sonra ise eşinin isteği üzerine Hotin cengini temsil eden gösteri sırasında bir tüfekten seken kurşun isabetiyle oğlu Şehzade Ömer’i kaybetti. Bir süre sonra II. Osman, Pertev Paşa ailesine mensup bir kızla ve ardından Şeyhülislam Esad Efendi’nin kızı Âkıle ile nikahlandı (Emecen 2007: 454).
Kaynaklarda II. Osman’ın İstanbul’a döndükten beş ay sonra hacca gitmek üzere hazırlık yaptırdığı, bu maksatla Anadolu yakasına geçmek istediği, bu niyetinin çeşitli dedikodulara yol açtığı ve hayatını kaybetmesine neden olan isyanın bu sebeple ortaya çıktığı belirtilir. Kendilerine karşı yapılan baskılardan ve arpalıklarının kesilmesinden dolayı gücenmiş durumdaki ulemâ, ocaklarının geleceği konusunda endişeli olan yeniçerilerle birleşti. Bunun üzerine 8 receb 1031 (19 Mayıs 1622) tarihinde isyan başladı. II. Osman gençliğinin verdiği tecrübesizlikle serinkanlılığını koruyamadı. Yeniçeriler 20 Mayıs’ta II. Osman’ı yakaladılar. Kaynaklarda, onun başı açık, üstü perişan bir halde ata bindirildiği, ağır hakaretler altında Sultan Mustafa’nın bulunduğu Orta Cami’ye götürüldüğü ve aynı gün Yedikule zindanlarına sevk edildiği, burada boğdurularak öldürüldüğü belirtilir. Daha sonra cesedi gizlice Topkapı Sarayı’na getirilmiş ve kılınan cenaze namazının ardından Sultan Ahmed Külliyesi’nin yanında inşa edilen I. Ahmed Türbesi’ne defnedilmiştir (Emecen 2007: 455). Osmanlı tarihinin ilk reformcularından biri olan Genç Osman’ın ölümüyle uzun süren bir ihtilâller dönemi başladı. Kendisini sevenler intikam almak için harekete geçtiler.
Gösterişten nefret eden, devlet harcamalarında tutumlu, iyi silah kullanan, iyi binici, sert karakterli, yakışıklı, tasavvufa mâil fakat merhamet ve vefâ duygularından yoksun bir padişah olduğu kaynaklarda belirtilir. Fâris ve Fârisî mahlasıyla yazdığı şiirlerini bir divanda topladı. Bu şiirleri yüksek bir edebî gücü yansıtır. Şiirlerini sade bir dille kaleme aldı. II. Osman’ın bazı hayratı ve tahsis ettiği vakıfları da bulunmaktadır. Başına gelen olaylar hakkında edebî eserler ve tiyatro oyunları kaleme alınmıştır (Ayan vd. 1987: 72).
Kaynakça
Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmanî. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay.
Arslan, Mehmet (hzl.) (2010). Osmanlı Saray Tarihi, Tayyarzade Ata. C. 4. İstanbul: Kitapevi Yay.
Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 72-73.
Emecen, Feridun (2007). “Osman II”. İslam Ansiklopedisi. C.33. İstanbul: TDV Yay. 453-456.
İsen, Mustafa, A. F. Bilkan, T. I. Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî- Dîvân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C.II. Ankara: Bizim Büro Yay.
Özcan, Abdülkadir (1989). Nev’îzâde Atâî, Hadâiku’l-Hakaik fî Tekmileti’ş-Şakaik (önsöz ve indeks ile tıpkıbasım). İstanbul: Çağrı Yay.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1954). Osmanlı Tarihi, XVI. Yüzyıl Ortalarından XVII. Yüzyıl Sonuna kadar). C. 3. Ankara: TTK Yay.
Yaşaroğlu, Hasan (2013). “Osmanlı’da Bir Darbe ve Tahlili: Genç Osman Örneği”. Turkish Studies 8(7): 705-732.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: ARAŞ. GÖR. ŞERİFE ÖRDEKYayın Tarihi: 22.10.2014Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Felek zor eyleyüp yıkdı gör taht-ı Süleymânı
Bozup hikmetini hâk ile yeksân kıldı Lokmânı
Kanı tîg ü teberle nice şîri eyleyen zâil
Felek bir lüb’ile nerm eyledi pullâd-ı Nerîmânı
Nice oldı Yusuf-ı Mısrî ki hüsn içre nazîri yok
Rûh-ı âlini zerd itdi yoğa göğsünde imânı
Cemâl-i yâre bağlar kimini derd içre kor itmez
Helâk olur diyü derd-i serine hiç dermânı
Şeh-i âlemliğe sanman ki Fârisî ola mağrur
Cefâ-yı rûzgârı çekmeden çeksek şu dâmeni
(İsen, Mustafa, Ali Fuat Bilkan, Tuba Işınsu Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay. 165.)
Gördüğüm gibi seni oldı gönül âvâre
Nice arz eyleyeyim aşkumı sen hünkâre
Yoluma doğrı giderken nideyin ol fettân
Sîneme urdı anun kirpiği mühlik yâre
Yüzi gül gonce dehen kameti bir tâze nihâl
Nice kul olmayayın ol şehe ben bî-çâre
Görmedüm ancılayın dilber-i nâzükteni ben
Cânumı bezl ideyin ol kaşı râ dildâre
Fârisî değme güzel sevmez iken neyleyeyim
Âşıkı itdi beni devr-i kühen ol yâre
(İsen, Mustafa, Ali Fuat Bilkan, Tuba Işınsu Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay. 166.)
Bana ol dilber-i şîrin bakıcak mestâne
Müjesi tîri geçer sîneden işler câne
Kaçan ol kamet-i mevzûn hırâm itse olur
Nice bin âşık-ı şeydâsı ana pervâne
Vuslatun itse imâret bu gönül şehrini kim
Gam-ı hicrünle güzel milk-i dilüm vîrâne
Râzumı saklayayım diyü çalıştım âhir
Keşf-i râz itdü gözüm yaşı beni yârâne
Fârisî alamı bir bûse rûhunda câna
Bu heves olmaya yâ Râb dilerem efsâne (Ayan, vd. 1987: 73)
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
Yine bir dilber-i âl-i cenâba meyl ider gönlüm
Leb-i lâ’l-i hayâl ile şerâba meyl ider gönlüm
Cemâl-i fikr ile âfitâba meyl ider gönlüm
Ona gül hasretiyle müşk-nâba meyl ider gönlüm
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
Gülşen içre bitmedi bir gonca cânâ hârsuz
Dünyâda hâsıl değül bir nevcüvân ağyârsuz
Kimi ol yâri benüm dir kimisi dahi benüm
Orta yirde Fârisî âvâre kaldı yârsuz
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 22.10.2014Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Felek zor eyleyüp yıkdı gör taht-ı Süleymânı
Bozup hikmetini hâk ile yeksân kıldı Lokmânı
Kanı tîg ü teberle nice şîri eyleyen zâil
Felek bir lüb’ile nerm eyledi pullâd-ı Nerîmânı
Nice oldı Yusuf-ı Mısrî ki hüsn içre nazîri yok
Rûh-ı âlini zerd itdi yoğa göğsünde imânı
Cemâl-i yâre bağlar kimini derd içre kor itmez
Helâk olur diyü derd-i serine hiç dermânı
Şeh-i âlemliğe sanman ki Fârisî ola mağrur
Cefâ-yı rûzgârı çekmeden çeksek şu dâmeni
(İsen, Mustafa, Ali Fuat Bilkan, Tuba Işınsu Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay. 165.)
Gördüğüm gibi seni oldı gönül âvâre
Nice arz eyleyeyim aşkumı sen hünkâre
Yoluma doğrı giderken nideyin ol fettân
Sîneme urdı anun kirpiği mühlik yâre
Yüzi gül gonce dehen kameti bir tâze nihâl
Nice kul olmayayın ol şehe ben bî-çâre
Görmedüm ancılayın dilber-i nâzükteni ben
Cânumı bezl ideyin ol kaşı râ dildâre
Fârisî değme güzel sevmez iken neyleyeyim
Âşıkı itdi beni devr-i kühen ol yâre
(İsen, Mustafa, Ali Fuat Bilkan, Tuba Işınsu Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay. 166.)
Bana ol dilber-i şîrin bakıcak mestâne
Müjesi tîri geçer sîneden işler câne
Kaçan ol kamet-i mevzûn hırâm itse olur
Nice bin âşık-ı şeydâsı ana pervâne
Vuslatun itse imâret bu gönül şehrini kim
Gam-ı hicrünle güzel milk-i dilüm vîrâne
Râzumı saklayayım diyü çalıştım âhir
Keşf-i râz itdü gözüm yaşı beni yârâne
Fârisî alamı bir bûse rûhunda câna
Bu heves olmaya yâ Râb dilerem efsâne (Ayan, vd. 1987: 73)
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
Yine bir dilber-i âl-i cenâba meyl ider gönlüm
Leb-i lâ’l-i hayâl ile şerâba meyl ider gönlüm
Cemâl-i fikr ile âfitâba meyl ider gönlüm
Ona gül hasretiyle müşk-nâba meyl ider gönlüm
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
Gülşen içre bitmedi bir gonca cânâ hârsuz
Dünyâda hâsıl değül bir nevcüvân ağyârsuz
Kimi ol yâri benüm dir kimisi dahi benüm
Orta yirde Fârisî âvâre kaldı yârsuz
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 05.12.2020Eserlerinden Örnekler
Felek zor eyleyüp yıkdı gör taht-ı Süleymânı
Bozup hikmetini hâk ile yeksân kıldı Lokmânı
Kanı tîg ü teberle nice şîri eyleyen zâil
Felek bir lüb’ile nerm eyledi pullâd-ı Nerîmânı
Nice oldı Yusuf-ı Mısrî ki hüsn içre nazîri yok
Rûh-ı âlini zerd itdi yoğa göğsünde imânı
Cemâl-i yâre bağlar kimini derd içre kor itmez
Helâk olur diyü derd-i serine hiç dermânı
Şeh-i âlemliğe sanman ki Fârisî ola mağrur
Cefâ-yı rûzgârı çekmeden çeksek şu dâmeni
(İsen, Mustafa, Ali Fuat Bilkan, Tuba Işınsu Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay. 165.)
Gördüğüm gibi seni oldı gönül âvâre
Nice arz eyleyeyim aşkumı sen hünkâre
Yoluma doğrı giderken nideyin ol fettân
Sîneme urdı anun kirpiği mühlik yâre
Yüzi gül gonce dehen kameti bir tâze nihâl
Nice kul olmayayın ol şehe ben bî-çâre
Görmedüm ancılayın dilber-i nâzükteni ben
Cânumı bezl ideyin ol kaşı râ dildâre
Fârisî değme güzel sevmez iken neyleyeyim
Âşıkı itdi beni devr-i kühen ol yâre
(İsen, Mustafa, Ali Fuat Bilkan, Tuba Işınsu Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay. 166.)
Bana ol dilber-i şîrin bakıcak mestâne
Müjesi tîri geçer sîneden işler câne
Kaçan ol kamet-i mevzûn hırâm itse olur
Nice bin âşık-ı şeydâsı ana pervâne
Vuslatun itse imâret bu gönül şehrini kim
Gam-ı hicrünle güzel milk-i dilüm vîrâne
Râzumı saklayayım diyü çalıştım âhir
Keşf-i râz itdü gözüm yaşı beni yârâne
Fârisî alamı bir bûse rûhunda câna
Bu heves olmaya yâ Râb dilerem efsâne (Ayan, vd. 1987: 73)
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
Yine bir dilber-i âl-i cenâba meyl ider gönlüm
Leb-i lâ’l-i hayâl ile şerâba meyl ider gönlüm
Cemâl-i fikr ile âfitâba meyl ider gönlüm
Ona gül hasretiyle müşk-nâba meyl ider gönlüm
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
Gülşen içre bitmedi bir gonca cânâ hârsuz
Dünyâda hâsıl değül bir nevcüvân ağyârsuz
Kimi ol yâri benüm dir kimisi dahi benüm
Orta yirde Fârisî âvâre kaldı yârsuz
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Felek zor eyleyüp yıkdı gör taht-ı Süleymânı
Bozup hikmetini hâk ile yeksân kıldı Lokmânı
Kanı tîg ü teberle nice şîri eyleyen zâil
Felek bir lüb’ile nerm eyledi pullâd-ı Nerîmânı
Nice oldı Yusuf-ı Mısrî ki hüsn içre nazîri yok
Rûh-ı âlini zerd itdi yoğa göğsünde imânı
Cemâl-i yâre bağlar kimini derd içre kor itmez
Helâk olur diyü derd-i serine hiç dermânı
Şeh-i âlemliğe sanman ki Fârisî ola mağrur
Cefâ-yı rûzgârı çekmeden çeksek şu dâmeni
(İsen, Mustafa, Ali Fuat Bilkan, Tuba Işınsu Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay. 165.)
Gördüğüm gibi seni oldı gönül âvâre
Nice arz eyleyeyim aşkumı sen hünkâre
Yoluma doğrı giderken nideyin ol fettân
Sîneme urdı anun kirpiği mühlik yâre
Yüzi gül gonce dehen kameti bir tâze nihâl
Nice kul olmayayın ol şehe ben bî-çâre
Görmedüm ancılayın dilber-i nâzükteni ben
Cânumı bezl ideyin ol kaşı râ dildâre
Fârisî değme güzel sevmez iken neyleyeyim
Âşıkı itdi beni devr-i kühen ol yâre
(İsen, Mustafa, Ali Fuat Bilkan, Tuba Işınsu Durmuş (2012). Sultanların Şiirleri Şiirlerin Sultanları. İstanbul: Kapı Yay. 166.)
Bana ol dilber-i şîrin bakıcak mestâne
Müjesi tîri geçer sîneden işler câne
Kaçan ol kamet-i mevzûn hırâm itse olur
Nice bin âşık-ı şeydâsı ana pervâne
Vuslatun itse imâret bu gönül şehrini kim
Gam-ı hicrünle güzel milk-i dilüm vîrâne
Râzumı saklayayım diyü çalıştım âhir
Keşf-i râz itdü gözüm yaşı beni yârâne
Fârisî alamı bir bûse rûhunda câna
Bu heves olmaya yâ Râb dilerem efsâne (Ayan, vd. 1987: 73)
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
Yine bir dilber-i âl-i cenâba meyl ider gönlüm
Leb-i lâ’l-i hayâl ile şerâba meyl ider gönlüm
Cemâl-i fikr ile âfitâba meyl ider gönlüm
Ona gül hasretiyle müşk-nâba meyl ider gönlüm
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
Gülşen içre bitmedi bir gonca cânâ hârsuz
Dünyâda hâsıl değül bir nevcüvân ağyârsuz
Kimi ol yâri benüm dir kimisi dahi benüm
Orta yirde Fârisî âvâre kaldı yârsuz
(Ayan, Hüseyin, vd. (1987). “Fârisî (Sultan II. Osman-Genç Osman)”. Büyük Türk Klasikleri. C. 5. İstanbul: Ötüken-Söğüt Yay. 73.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | Erkan Kara | d. 05 Şubat 1964 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Hürriyet Yaşar | d. 1961 - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | FEYZÎ, İbrahim Feyzî Efendi | d. ? - ö. 1723-24? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ÂRİFÎ, Helvacı-zâde Mehmed Ârifî Efendi | d. ? - ö. 1622-23 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
5 | MUSTAFA/KÂMİLÎ, Sarı Mustafa Muslihiddin Efendi | d. ? - ö. 1622 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
6 | ÂRİFÎ, Mehmed Ârif, Ârif Mehmed Efendi, Ârifî Çelebi, Hoca-zâde Ârifî | d. 1596 - ö. 1622 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | DÂNÂ/Ferezdak İbrâhîm Çelebi | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
8 | REŞÂD, V. Mehmed | d. 1844 - ö. 1918 | Meslek | Görüntüle |
9 | NECÎB, Sultan Ahmed-i Sâlis b. Sultan IV. Mehmed | d. 31 Ocak 1673 - ö. 24 Haziran 1736 | Meslek | Görüntüle |
10 | CEVRÎ, Harrat-zâde İbrahim Cevrî | d. ? - ö. 1585 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | NAZMÎ, Saraylı | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | FÜRÛGÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | REFÎ', Mehmed | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
14 | SÂLİK,Yahya Efendi | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | RABTÎ | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |