Madde Detay
FİGÂNÎ, Seyyid Ahmed
(d. 1230/1814 - ö. 1311/1895)
Âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Seyyid Ahmed olan Figânî, Gerede’nin Kabiller Mahallesi'nde 1814 senesinde doğmuştur. Babası, Geredeli debbağ Mustafa Ağa’dır (Onay 1928: 162). İlk eğitimini babasıyla, annesi Zeynep Hanım’dan aldıktan sonra Sıbyan Mektebine devam eder ve Hoca Tahir Efendi’den ders alır (Onay 1928: 162). Fatma isminde bir kızla evlenen Figânî’nin üç kız, bir erkek çocuğu olmuş fakat bu çocuklardan sadece bir kızı hayatta kalabilmiştir. Ahmet Talat Onay, Figânî’nin bu kızdan olan torunu Yakup Efendi’nin Gerede eşrafından olduğunu belirtir (Onay 1928: 162). Saz şairliğine karşı olan ilgisi, merakı ve aşkı onun on yaşından itibaren saz çalmasına vesile olur. Ondaki yeteneği fark eden dönemin meşhur âşıklarından Dertli, Seyyid Ahmed’i yanına çırak alır ve onu yetiştirir. "Dertli üstadım Figânî mahlasım bîçareyim/ Merhamet lütf-ı inâyet bendene ihsan buyur" mısralarında da görüldüğü gibi Dertli tarafından kendisine Figânî mahlası verilir (Alparslan 1995: 79). Figânî, ustası Dertli ve diğer âşıklar gibi âşıklığın seyahat geleneğine uyarak diyar diyar dolaşır. Rivayetlere göre elli bir yıl seyahat eden Figânî, Anadolu coğrafyası dışında Arabistan ve Irak’a gitmiş, Bağdat, Şam, Halep ve Basra kentlerini gezmiş; bilhassa İstanbul, İzmir, Bursa, Konya, Ankara, Kastamonu şehirlerinde bulunmuştur. Ancak daha çok Gerede’ye yakın yerleşim yerleri olan Bolu, Bartın, Ereğli, Devrek, Safranbolu, Kastamonu, Çerkeş, Çankırı, Mudurnu ve İzmit gibi yerlerde sanatını icra etmiştir (İvgin 1994: 9). Dertli’nin çırağı olan Figânî, usta-çırak ilişkisini devam ettirmiş ve o da Çankırılı Pinhânî, Âşık Cudî, ve Âşık Nailî’yi yetiştirmiştir. Âşık Nailî ise Yorgansız Hakkı Baba’nın üstadı olmuştur (Albayrak 2004: 30).
Ahmet Kutsi Tecer’in babasının ifadesine göre saçı sakalı uzun, kırçıl, göğsü çıplak bakışları keskin sesi tok, iri yarı bir adam olan Figânî, rind meşrep ve laubali tabiatlı biriymiş (Tecer 1930: 3-4). İçkiye düşkünlüğü nedeniyle çoğu zaman sarhoş dolaşan, sarhoşluğun tesiriyle birtakım hoş olmayan davranışlarda bulunan, sözünü esirgemeyen biri olan Figânî, bu sebeplerle gittiği yerlerde fazla barınamaz ve kovulurmuş (Ataman 1938: 39; Onay 1928: 163; Tecer 1930: 5). Hatta bir keresinde Karadeniz Ereğli'sinde iken meclis idare âzasından birisi Figânî’yi evine davet eder; fakat Figânî sarhoşluğun tesiri ile bazı münasebetsizlikler yapınca ev sahibi tarafından pencereden atılır ve ayağı kırılır. Bu olay üzerine Kastamonu valisi Abdurrahman Paşa’ya hitaben meşhur şikâyetnamesini yazar (Onay 1928: 164). Figânî’nin Halvetî tarikatına mensup olduğu belirtilmektedir. İçkiye düşkün rind meşrep, laubali tabiatlı olan Figânî halkın nazarında ise birçok âşık gibi bir veli, bir ermiş mertebesindedir. Halk onun adı etrafında da birtakım kerametler teşekkül ettirmiştir. Figânî, Safranbolu’da bulunduğu sıralarda bağlarda Kâtipoğlu'nun kahvesinde düzenlenen âşık fasıllarına katılır. Bu fasıllarda karşısına çıkan şairleri sazda ve sözde yenen Figânî’ye her gün farklı bir evden yemek gelir. Bir gün canı bulgur pilavı isteyen Figânî, gelen yemeği yemek istemez ve kahveci çırağına “Filan evde bulgur pilavı pişirdiler, git pilavdan bana da getir.” diyerek etrafındakilere bu manevî gücünü gösterir (Ataman 1938: 40). Figânî, sağ ayağının topuğunda çıkan bir çıban nedeniyle 1895 senesinde vefat etmiştir.
Onay, Figânî’nin tam olmayan matbu bir divanının olduğundan bahsederse de (Onay 1928: 164) bu eksik matbu divan, bugüne kadar bulunamamıştır. Hayrettin İvgin, Figânî’nin şiirlerini ihtiva eden Arap harfli el yazması defteri 1981’de bulmuş ve defterdeki şiirleri 1994 yılında yayımlamıştır. Bu defterde Figânî’ye ait toplam yüz on bir şiir bulunmaktadır. Bu şiirlerden on sekizi hece vezniyle, doksan üçü ise aruz vezniyle söylenmiştir.
Figânî’de devrin birçok âşığı gibi şiirlerini hem hece hem de aruz ölçüsü ile söylemiştir. Hayrettin İvgin’in eserinde şairin heceyle söylenmiş on yedi şiiri ve bir destanı bulunmaktadır. Heceli şiirlerinin sayısının azlığı bu konuda sağlıklı bir değerlendirme yapmayı mümkün kılmamaktadır. Ancak mevcut şiirlerden hareketle bir değerlendirme yapıldığında şiirlerin hem şekil hem de muhteva bakımından başarılı olduğu görülmektedir. Heceli şiirlerinde yabancı sözcük ve tamlamalardan uzak, anlaşılır bir dil kullanmıştır. Onun heceli şiirlerinin on yedisi on birli hece ölçüsüyle; biri ise sekizli hece ölçüsüyle söylenmiştir. Şairin yirmi yedi dörtlükten oluşan Nasihat Destanında atasözlerine ve atasözü değeri taşıyan pek çok söyleyişe rastlanmaktadır.
Figânî, ustası Âşık Dertli ve zamanın diğer âşıkları gibi klasik edebiyatın tesirinde kalarak aruz vezniyle, klasik nazım şekilleriyle de şiirler söylemiştir. İvgin’in eserinde şairin aruzla söylenmiş 93 şiiri bulunmaktadır. Bu şiirlerden kırk sekizi divan, otuz sekizi semai ve onu kalenderi nazım şekliyle söylenmiştir. Bu tarz şiirlerinde yabancı kelime ve tamlamalarla dolu bir dil kullanmıştır. Bazı şiirlerindeki mısralar, bir divan şairinin dili kadar ağır, süslü ve terkiplidir. Şiirlerinde, klasik şiirin mecaz ve benzetmelerinden sıkça yararlanmış yine klasik şiirin telmih, teşbih, mübalağa, tenasüp, kinaye, hüsn-i talil, tecahül ü ârif, irsal-ı mesel, lef ü neşr gibi edebî sanatlarını kullanmıştır (Yardımcı 1999: 87-92). Figânî, şiirlerinde genel olarak aşk, dünyanın faniliği, felekten şikâyet, din ve tasavvuf konularını işlemiştir.
Kaynakça
Albayrak, Nurettin (2004). Ansiklopedik Halk Edebiyatı Terimleri Sözlüğü. İstanbul: L&M Yay.
Alparslan, Cevat (1995). Bolu’nun Kültürel Değerleri Aşık Dertli, Aşık Figanî ve Köroğlu. Ankara: Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfı.
Ataman, Sadi Yaver (1938). Anadolu Halk Sazları. İstanbul: Burhaneddin Basımevi.
Bolu Vilayet Salnâmesi (1921-1922). “Figânî”. 591-595.
İvgin, Hayrettin (1987). “Dertli’nin Çırağı Âşık Figânî’nin Yeni Bulunan Şiirleri”, Bolu İli Halk Edebiyatı Sempozyumu/2-4 Mayıs 1986. Bolu: Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfı Yay. 60-65.
İvgin, Hayrettin (1989). Geredeli Âşık Figânî Bibliyografyası. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi.
Kayapınar, Levent,Fahri Kılıç, Bilge Kaya, Ayşe Kayapınar, Nermin Kılıç (2008). Bolu Livâsı 1921-1925 Senesi Salnâmesi (Giriş-Metin-Tıpkıbasım-Dizin). Bolu: Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları.
Kutlu, Şemsettin (1979). Şair Dertli-II. İstanbul: Kervan Kitapçılık Basın Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Nasrattınoğlu, İrfan Ünver (1987). “Sofya’da Bulunan Bir Cönkte Yer Alan Şair Dertli ve Bolulu Diğer Üç Ozan”. Bolu İli Halk Edebiyatı Sempozyumu/2-4 Mayıs 1986. Bolu: Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfı Yay. 54-59.
Onay, Ahmet Talat (1928). Âşık Dertli Hayatı, Divanı. Bolu: Vilayet Matbaası.
Tecer, Ahmet Kutsi (1930). “Dertli-Figânî”. Halk Bilgisi Haberleri. 1 (3): 3-7.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1979). “Figânî”. İstanbul: Dergâh Yay. C. 3: 224.
Yardımcı, Mehmet (1999). “Âşık Figânî’de Klasik Türk Şiirinin Etkileri”. Folklor-Edebiyat. (20): 79-92.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ RECEP TEKYayın Tarihi: 23.06.2013Güncelleme Tarihi: 07.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Bezm-i muhabbette lezzet arayan
İşitip her sözü aldırmamalı
Kemâl-i kadrinde rif’at arayan
Kimseyi zemmedip daldırmamalı
Er odur ki er merkezin bilmeli
Kendin fehmeyleyip özün bilmeli
Olduğu mecliste sözün bilmeli
Cevherini taşa çaldırmamalı
Figânî âlemi seyran demişler
Bu dünyanın sonu virân demişler
El haya ü min’el imân demişler
Hicap perdesini kaldırmamalı
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi. 22.
Gazel
Beni rüsva-yı âlem zemme şayan etti sarhoşluk
Başımdan aklımı aldı perişan etti sarhoşluk
Beş on yirmi kuruş her ne kazandımsa gece gündüz
Hayıflar geçti fincandan nümayan etti sarhoşluk
Babamdan kalma her malım satıp meyhaneye verdim
Evim barkım yıkıp külhanda mihman etti sarhoşluk
Anam ile babam ile benim her dirliğim bozdu
Dağıttı hanümanım şöyle viran etti sarhoşluk
Yaman döğdürdü söğdürdü rezil etti hacil etti
Rezalet gömleğin giydirdi uryan etti sarhoşluk
Figânî abd-i âcizim bu nushum gençlere ibret
Beni seksen yaşımdan sonra pişman etti sarhoşluk
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi. 68.
NASİHAT DESTANI
Erenler pendini gûşeyle cânâ
Akil doğru sözü arar demişler
Men aref bağını kıldınsa me’vâ
Senin içün her dem bahar demişler
İnsan isen olma nefsine esir
Nefsini kendine kul et ol emir
Kişi bu dünyaya bir kere gelir
Gidenler dönmedi tekrar demişler
Doğru söz istersen budur sağı
Gözünden kaçırma dâmı, tuzağı
Fırsatı fevtetme geçirme çağı
Kuş budağa bir kez konar demişler
Ferdâ için merak eyleme ey dil
Hazret-i Allahtır rızkına kefil
Geceler kunnacı olur iyi bil
Gün doğmadan neler doğar demişler
İkrarından dönmez er olan bir er
And içme er isen bir sözün yeter
Biri yapar binin günahı gider
Küçük işer büyük kayar demişler
Selâmet isteyen girmez savaşa
Yazılanlar elbet gelirmiş başa
Eş gerektir işe iş gerek aşa
Çorak yerde bitmez mantar demişler
Çok zaman gün bulut içinde kalmaz
Derler bunalıp da hiç adam olmaz
Altın yere düşmeyinen pul olmaz
Er düştüğü yerden kalkar demişler
Nahnü Kasemnâdan atılınca ok
Kimine az düşmüş kimisine çok
Kimisi aç yatar kimin karnı tok
Kimi doğar kimi basar demişler
Kimi vardır elleri gül döşürür
Kimi vardır külde gömeç pişirir
Danışmayan düzde yolun şaşırır
Danışan dağları aşar demişler
Kimin ters giderse bir zaman işi
Muhallebi yerken kırılır dişi
Yoğurdu yumrukla yiyen bir kişi
Sonra avucunu yalar demişler
Bu eski meseldir söylenir gerçek
Takdire zevâl var, tedbir de gerek
Karpuz kesmek ile soğumaz yürek
Susalığı kandırmaz kar demişler
Şu kahpe felekten murad alınmaz
Yalancı dünyada ebed kalınmaz
Malı olmayanın dostu bulunmaz
Çaylar denizlere akar demişler
Bahtından ağlama terk et figânı
Bulunur her derdin emi,dermanı
Aşk ağlatır dert söyletir insanı
Öz ağlarsa göz de ağlar demişler
Dinle bu pendimi arama müftü
Çalışmazsan yudan son ucu zifti
Sapandan ibret al,o sürer çifti
İşleyen demirler işler demişler
Âşıklara saz, söz, çok lâf gerektir
Ekincilere de esnaf gerektir
Esnafa da biraz insaf gerektir
Bal tutan parmağın yalar demişler
Fayda çıkmaz şekerinden şabından
Kıyâmette yedilirsin ipinden
Fukarayı boş döndürme kapından
Karışık çok kazâ savar demişler
Tanrıdan gelene dersen eyvallah
Dâreynde elbet bulursun felâh
Tek nâmerde muhtaç etmesin Allah
Yal yedirse başa kakar demişler
Âdemle Havvâdır aslımız ey can
Ocaktan terbiye görmeli insan
Kurttan kuzu doğmaz, kerkezden şahan
Toy olmaz uçsa da çunkar demişler
İl için ateşe yakma sen başın
İnanma kimseye olsa kardaşın
Takdirinde varsa bir garip kuşun
Yuvasını Allah yapar demişler
Sen sen ol kimseye eyleme hiyle
Hiyleyle uğrarsın çekersin çile
Korkunun faydası yoktur ecele
Ecel bir gün câmın sunar demişler
Kişiyi gösteren kişinin eşi
İşin, eşin bilen başmakçı başı
Obaya üşürür kurt ile kuşu
Ürmeyi bilmeyen çomar demişler
Ayağına bir taş dokunsa eğer
Haktan bil, Haktandır bütün hayr ü şer
Her gûne aybını örter, setreder
Tanrının bir adı Settar demişler
Garipleri gözet bağrı taş olma
Civan-mert ol, nekeslere eş olma
Uğursuz kişiyle arkadaş olma
Kuru yanında yaş yanar demişler
Edepsizin hicap olmaz yüzünde
Muhanetin sebat yoktur sözünde
Koskoca merteği görmez gözünde
İl gözünde çör çöp arar demişler
Âlemi kör, sersem sanırsın eğer
Kendi körlüğünü bilmezsin meğer
Bir bakışta miktarını fark eder
Herkesin belinde kantar demişler
Yolunca yap imeceyi, geziği
Sıranı gözetle bozma diziyi
Sürüden ayrılan körpe kuzuyu
Ya kurt kapar, ya kuş kapar demişler
Figânî pendimi yabana atma
Rey senin ister tut, istersen tutma
Eğer ârif isen sözü uzatma
Südsüz inek durmaz malar demişler
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: KB. Millî Kütüphane Basımevi. 38-41.
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 23.06.2013Güncelleme Tarihi: 07.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Bezm-i muhabbette lezzet arayan
İşitip her sözü aldırmamalı
Kemâl-i kadrinde rif’at arayan
Kimseyi zemmedip daldırmamalı
Er odur ki er merkezin bilmeli
Kendin fehmeyleyip özün bilmeli
Olduğu mecliste sözün bilmeli
Cevherini taşa çaldırmamalı
Figânî âlemi seyran demişler
Bu dünyanın sonu virân demişler
El haya ü min’el imân demişler
Hicap perdesini kaldırmamalı
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi. 22.
Gazel
Beni rüsva-yı âlem zemme şayan etti sarhoşluk
Başımdan aklımı aldı perişan etti sarhoşluk
Beş on yirmi kuruş her ne kazandımsa gece gündüz
Hayıflar geçti fincandan nümayan etti sarhoşluk
Babamdan kalma her malım satıp meyhaneye verdim
Evim barkım yıkıp külhanda mihman etti sarhoşluk
Anam ile babam ile benim her dirliğim bozdu
Dağıttı hanümanım şöyle viran etti sarhoşluk
Yaman döğdürdü söğdürdü rezil etti hacil etti
Rezalet gömleğin giydirdi uryan etti sarhoşluk
Figânî abd-i âcizim bu nushum gençlere ibret
Beni seksen yaşımdan sonra pişman etti sarhoşluk
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi. 68.
NASİHAT DESTANI
Erenler pendini gûşeyle cânâ
Akil doğru sözü arar demişler
Men aref bağını kıldınsa me’vâ
Senin içün her dem bahar demişler
İnsan isen olma nefsine esir
Nefsini kendine kul et ol emir
Kişi bu dünyaya bir kere gelir
Gidenler dönmedi tekrar demişler
Doğru söz istersen budur sağı
Gözünden kaçırma dâmı, tuzağı
Fırsatı fevtetme geçirme çağı
Kuş budağa bir kez konar demişler
Ferdâ için merak eyleme ey dil
Hazret-i Allahtır rızkına kefil
Geceler kunnacı olur iyi bil
Gün doğmadan neler doğar demişler
İkrarından dönmez er olan bir er
And içme er isen bir sözün yeter
Biri yapar binin günahı gider
Küçük işer büyük kayar demişler
Selâmet isteyen girmez savaşa
Yazılanlar elbet gelirmiş başa
Eş gerektir işe iş gerek aşa
Çorak yerde bitmez mantar demişler
Çok zaman gün bulut içinde kalmaz
Derler bunalıp da hiç adam olmaz
Altın yere düşmeyinen pul olmaz
Er düştüğü yerden kalkar demişler
Nahnü Kasemnâdan atılınca ok
Kimine az düşmüş kimisine çok
Kimisi aç yatar kimin karnı tok
Kimi doğar kimi basar demişler
Kimi vardır elleri gül döşürür
Kimi vardır külde gömeç pişirir
Danışmayan düzde yolun şaşırır
Danışan dağları aşar demişler
Kimin ters giderse bir zaman işi
Muhallebi yerken kırılır dişi
Yoğurdu yumrukla yiyen bir kişi
Sonra avucunu yalar demişler
Bu eski meseldir söylenir gerçek
Takdire zevâl var, tedbir de gerek
Karpuz kesmek ile soğumaz yürek
Susalığı kandırmaz kar demişler
Şu kahpe felekten murad alınmaz
Yalancı dünyada ebed kalınmaz
Malı olmayanın dostu bulunmaz
Çaylar denizlere akar demişler
Bahtından ağlama terk et figânı
Bulunur her derdin emi,dermanı
Aşk ağlatır dert söyletir insanı
Öz ağlarsa göz de ağlar demişler
Dinle bu pendimi arama müftü
Çalışmazsan yudan son ucu zifti
Sapandan ibret al,o sürer çifti
İşleyen demirler işler demişler
Âşıklara saz, söz, çok lâf gerektir
Ekincilere de esnaf gerektir
Esnafa da biraz insaf gerektir
Bal tutan parmağın yalar demişler
Fayda çıkmaz şekerinden şabından
Kıyâmette yedilirsin ipinden
Fukarayı boş döndürme kapından
Karışık çok kazâ savar demişler
Tanrıdan gelene dersen eyvallah
Dâreynde elbet bulursun felâh
Tek nâmerde muhtaç etmesin Allah
Yal yedirse başa kakar demişler
Âdemle Havvâdır aslımız ey can
Ocaktan terbiye görmeli insan
Kurttan kuzu doğmaz, kerkezden şahan
Toy olmaz uçsa da çunkar demişler
İl için ateşe yakma sen başın
İnanma kimseye olsa kardaşın
Takdirinde varsa bir garip kuşun
Yuvasını Allah yapar demişler
Sen sen ol kimseye eyleme hiyle
Hiyleyle uğrarsın çekersin çile
Korkunun faydası yoktur ecele
Ecel bir gün câmın sunar demişler
Kişiyi gösteren kişinin eşi
İşin, eşin bilen başmakçı başı
Obaya üşürür kurt ile kuşu
Ürmeyi bilmeyen çomar demişler
Ayağına bir taş dokunsa eğer
Haktan bil, Haktandır bütün hayr ü şer
Her gûne aybını örter, setreder
Tanrının bir adı Settar demişler
Garipleri gözet bağrı taş olma
Civan-mert ol, nekeslere eş olma
Uğursuz kişiyle arkadaş olma
Kuru yanında yaş yanar demişler
Edepsizin hicap olmaz yüzünde
Muhanetin sebat yoktur sözünde
Koskoca merteği görmez gözünde
İl gözünde çör çöp arar demişler
Âlemi kör, sersem sanırsın eğer
Kendi körlüğünü bilmezsin meğer
Bir bakışta miktarını fark eder
Herkesin belinde kantar demişler
Yolunca yap imeceyi, geziği
Sıranı gözetle bozma diziyi
Sürüden ayrılan körpe kuzuyu
Ya kurt kapar, ya kuş kapar demişler
Figânî pendimi yabana atma
Rey senin ister tut, istersen tutma
Eğer ârif isen sözü uzatma
Südsüz inek durmaz malar demişler
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: KB. Millî Kütüphane Basımevi. 38-41.
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 07.12.2020Eserlerinden Örnekler
Koşma
Bezm-i muhabbette lezzet arayan
İşitip her sözü aldırmamalı
Kemâl-i kadrinde rif’at arayan
Kimseyi zemmedip daldırmamalı
Er odur ki er merkezin bilmeli
Kendin fehmeyleyip özün bilmeli
Olduğu mecliste sözün bilmeli
Cevherini taşa çaldırmamalı
Figânî âlemi seyran demişler
Bu dünyanın sonu virân demişler
El haya ü min’el imân demişler
Hicap perdesini kaldırmamalı
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi. 22.
Gazel
Beni rüsva-yı âlem zemme şayan etti sarhoşluk
Başımdan aklımı aldı perişan etti sarhoşluk
Beş on yirmi kuruş her ne kazandımsa gece gündüz
Hayıflar geçti fincandan nümayan etti sarhoşluk
Babamdan kalma her malım satıp meyhaneye verdim
Evim barkım yıkıp külhanda mihman etti sarhoşluk
Anam ile babam ile benim her dirliğim bozdu
Dağıttı hanümanım şöyle viran etti sarhoşluk
Yaman döğdürdü söğdürdü rezil etti hacil etti
Rezalet gömleğin giydirdi uryan etti sarhoşluk
Figânî abd-i âcizim bu nushum gençlere ibret
Beni seksen yaşımdan sonra pişman etti sarhoşluk
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi. 68.
NASİHAT DESTANI
Erenler pendini gûşeyle cânâ
Akil doğru sözü arar demişler
Men aref bağını kıldınsa me’vâ
Senin içün her dem bahar demişler
İnsan isen olma nefsine esir
Nefsini kendine kul et ol emir
Kişi bu dünyaya bir kere gelir
Gidenler dönmedi tekrar demişler
Doğru söz istersen budur sağı
Gözünden kaçırma dâmı, tuzağı
Fırsatı fevtetme geçirme çağı
Kuş budağa bir kez konar demişler
Ferdâ için merak eyleme ey dil
Hazret-i Allahtır rızkına kefil
Geceler kunnacı olur iyi bil
Gün doğmadan neler doğar demişler
İkrarından dönmez er olan bir er
And içme er isen bir sözün yeter
Biri yapar binin günahı gider
Küçük işer büyük kayar demişler
Selâmet isteyen girmez savaşa
Yazılanlar elbet gelirmiş başa
Eş gerektir işe iş gerek aşa
Çorak yerde bitmez mantar demişler
Çok zaman gün bulut içinde kalmaz
Derler bunalıp da hiç adam olmaz
Altın yere düşmeyinen pul olmaz
Er düştüğü yerden kalkar demişler
Nahnü Kasemnâdan atılınca ok
Kimine az düşmüş kimisine çok
Kimisi aç yatar kimin karnı tok
Kimi doğar kimi basar demişler
Kimi vardır elleri gül döşürür
Kimi vardır külde gömeç pişirir
Danışmayan düzde yolun şaşırır
Danışan dağları aşar demişler
Kimin ters giderse bir zaman işi
Muhallebi yerken kırılır dişi
Yoğurdu yumrukla yiyen bir kişi
Sonra avucunu yalar demişler
Bu eski meseldir söylenir gerçek
Takdire zevâl var, tedbir de gerek
Karpuz kesmek ile soğumaz yürek
Susalığı kandırmaz kar demişler
Şu kahpe felekten murad alınmaz
Yalancı dünyada ebed kalınmaz
Malı olmayanın dostu bulunmaz
Çaylar denizlere akar demişler
Bahtından ağlama terk et figânı
Bulunur her derdin emi,dermanı
Aşk ağlatır dert söyletir insanı
Öz ağlarsa göz de ağlar demişler
Dinle bu pendimi arama müftü
Çalışmazsan yudan son ucu zifti
Sapandan ibret al,o sürer çifti
İşleyen demirler işler demişler
Âşıklara saz, söz, çok lâf gerektir
Ekincilere de esnaf gerektir
Esnafa da biraz insaf gerektir
Bal tutan parmağın yalar demişler
Fayda çıkmaz şekerinden şabından
Kıyâmette yedilirsin ipinden
Fukarayı boş döndürme kapından
Karışık çok kazâ savar demişler
Tanrıdan gelene dersen eyvallah
Dâreynde elbet bulursun felâh
Tek nâmerde muhtaç etmesin Allah
Yal yedirse başa kakar demişler
Âdemle Havvâdır aslımız ey can
Ocaktan terbiye görmeli insan
Kurttan kuzu doğmaz, kerkezden şahan
Toy olmaz uçsa da çunkar demişler
İl için ateşe yakma sen başın
İnanma kimseye olsa kardaşın
Takdirinde varsa bir garip kuşun
Yuvasını Allah yapar demişler
Sen sen ol kimseye eyleme hiyle
Hiyleyle uğrarsın çekersin çile
Korkunun faydası yoktur ecele
Ecel bir gün câmın sunar demişler
Kişiyi gösteren kişinin eşi
İşin, eşin bilen başmakçı başı
Obaya üşürür kurt ile kuşu
Ürmeyi bilmeyen çomar demişler
Ayağına bir taş dokunsa eğer
Haktan bil, Haktandır bütün hayr ü şer
Her gûne aybını örter, setreder
Tanrının bir adı Settar demişler
Garipleri gözet bağrı taş olma
Civan-mert ol, nekeslere eş olma
Uğursuz kişiyle arkadaş olma
Kuru yanında yaş yanar demişler
Edepsizin hicap olmaz yüzünde
Muhanetin sebat yoktur sözünde
Koskoca merteği görmez gözünde
İl gözünde çör çöp arar demişler
Âlemi kör, sersem sanırsın eğer
Kendi körlüğünü bilmezsin meğer
Bir bakışta miktarını fark eder
Herkesin belinde kantar demişler
Yolunca yap imeceyi, geziği
Sıranı gözetle bozma diziyi
Sürüden ayrılan körpe kuzuyu
Ya kurt kapar, ya kuş kapar demişler
Figânî pendimi yabana atma
Rey senin ister tut, istersen tutma
Eğer ârif isen sözü uzatma
Südsüz inek durmaz malar demişler
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: KB. Millî Kütüphane Basımevi. 38-41.
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Koşma
Bezm-i muhabbette lezzet arayan
İşitip her sözü aldırmamalı
Kemâl-i kadrinde rif’at arayan
Kimseyi zemmedip daldırmamalı
Er odur ki er merkezin bilmeli
Kendin fehmeyleyip özün bilmeli
Olduğu mecliste sözün bilmeli
Cevherini taşa çaldırmamalı
Figânî âlemi seyran demişler
Bu dünyanın sonu virân demişler
El haya ü min’el imân demişler
Hicap perdesini kaldırmamalı
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi. 22.
Gazel
Beni rüsva-yı âlem zemme şayan etti sarhoşluk
Başımdan aklımı aldı perişan etti sarhoşluk
Beş on yirmi kuruş her ne kazandımsa gece gündüz
Hayıflar geçti fincandan nümayan etti sarhoşluk
Babamdan kalma her malım satıp meyhaneye verdim
Evim barkım yıkıp külhanda mihman etti sarhoşluk
Anam ile babam ile benim her dirliğim bozdu
Dağıttı hanümanım şöyle viran etti sarhoşluk
Yaman döğdürdü söğdürdü rezil etti hacil etti
Rezalet gömleğin giydirdi uryan etti sarhoşluk
Figânî abd-i âcizim bu nushum gençlere ibret
Beni seksen yaşımdan sonra pişman etti sarhoşluk
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi. 68.
NASİHAT DESTANI
Erenler pendini gûşeyle cânâ
Akil doğru sözü arar demişler
Men aref bağını kıldınsa me’vâ
Senin içün her dem bahar demişler
İnsan isen olma nefsine esir
Nefsini kendine kul et ol emir
Kişi bu dünyaya bir kere gelir
Gidenler dönmedi tekrar demişler
Doğru söz istersen budur sağı
Gözünden kaçırma dâmı, tuzağı
Fırsatı fevtetme geçirme çağı
Kuş budağa bir kez konar demişler
Ferdâ için merak eyleme ey dil
Hazret-i Allahtır rızkına kefil
Geceler kunnacı olur iyi bil
Gün doğmadan neler doğar demişler
İkrarından dönmez er olan bir er
And içme er isen bir sözün yeter
Biri yapar binin günahı gider
Küçük işer büyük kayar demişler
Selâmet isteyen girmez savaşa
Yazılanlar elbet gelirmiş başa
Eş gerektir işe iş gerek aşa
Çorak yerde bitmez mantar demişler
Çok zaman gün bulut içinde kalmaz
Derler bunalıp da hiç adam olmaz
Altın yere düşmeyinen pul olmaz
Er düştüğü yerden kalkar demişler
Nahnü Kasemnâdan atılınca ok
Kimine az düşmüş kimisine çok
Kimisi aç yatar kimin karnı tok
Kimi doğar kimi basar demişler
Kimi vardır elleri gül döşürür
Kimi vardır külde gömeç pişirir
Danışmayan düzde yolun şaşırır
Danışan dağları aşar demişler
Kimin ters giderse bir zaman işi
Muhallebi yerken kırılır dişi
Yoğurdu yumrukla yiyen bir kişi
Sonra avucunu yalar demişler
Bu eski meseldir söylenir gerçek
Takdire zevâl var, tedbir de gerek
Karpuz kesmek ile soğumaz yürek
Susalığı kandırmaz kar demişler
Şu kahpe felekten murad alınmaz
Yalancı dünyada ebed kalınmaz
Malı olmayanın dostu bulunmaz
Çaylar denizlere akar demişler
Bahtından ağlama terk et figânı
Bulunur her derdin emi,dermanı
Aşk ağlatır dert söyletir insanı
Öz ağlarsa göz de ağlar demişler
Dinle bu pendimi arama müftü
Çalışmazsan yudan son ucu zifti
Sapandan ibret al,o sürer çifti
İşleyen demirler işler demişler
Âşıklara saz, söz, çok lâf gerektir
Ekincilere de esnaf gerektir
Esnafa da biraz insaf gerektir
Bal tutan parmağın yalar demişler
Fayda çıkmaz şekerinden şabından
Kıyâmette yedilirsin ipinden
Fukarayı boş döndürme kapından
Karışık çok kazâ savar demişler
Tanrıdan gelene dersen eyvallah
Dâreynde elbet bulursun felâh
Tek nâmerde muhtaç etmesin Allah
Yal yedirse başa kakar demişler
Âdemle Havvâdır aslımız ey can
Ocaktan terbiye görmeli insan
Kurttan kuzu doğmaz, kerkezden şahan
Toy olmaz uçsa da çunkar demişler
İl için ateşe yakma sen başın
İnanma kimseye olsa kardaşın
Takdirinde varsa bir garip kuşun
Yuvasını Allah yapar demişler
Sen sen ol kimseye eyleme hiyle
Hiyleyle uğrarsın çekersin çile
Korkunun faydası yoktur ecele
Ecel bir gün câmın sunar demişler
Kişiyi gösteren kişinin eşi
İşin, eşin bilen başmakçı başı
Obaya üşürür kurt ile kuşu
Ürmeyi bilmeyen çomar demişler
Ayağına bir taş dokunsa eğer
Haktan bil, Haktandır bütün hayr ü şer
Her gûne aybını örter, setreder
Tanrının bir adı Settar demişler
Garipleri gözet bağrı taş olma
Civan-mert ol, nekeslere eş olma
Uğursuz kişiyle arkadaş olma
Kuru yanında yaş yanar demişler
Edepsizin hicap olmaz yüzünde
Muhanetin sebat yoktur sözünde
Koskoca merteği görmez gözünde
İl gözünde çör çöp arar demişler
Âlemi kör, sersem sanırsın eğer
Kendi körlüğünü bilmezsin meğer
Bir bakışta miktarını fark eder
Herkesin belinde kantar demişler
Yolunca yap imeceyi, geziği
Sıranı gözetle bozma diziyi
Sürüden ayrılan körpe kuzuyu
Ya kurt kapar, ya kuş kapar demişler
Figânî pendimi yabana atma
Rey senin ister tut, istersen tutma
Eğer ârif isen sözü uzatma
Südsüz inek durmaz malar demişler
İvgin, Hayrettin (1994). Geredeli Âşık Figânî. Ankara: KB. Millî Kütüphane Basımevi. 38-41.
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | ABDÜLVEHHÂB, Bolulu | d. ? - ö. 1914 ds. | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | HİLMİ, Halil Dörtdivanlı | d. 1826 - ö. 1903 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | SENÂYÎ | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | ŞEVKET, Hıyamlıoğlu Ahmed Şevket Efendi | d. 1814-20? - ö. 1886 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | Ali Paşa | d. 5 Mart 1814 - ö. 7 Eylül 1871 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | SÜLEYMAN | d. 1814-1815 - ö. 1854-1859 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | SERVET BEYBABA, Ahmed Tevfik | d. 1845 - ö. 1895 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | KADRÎ, Ali | d. 1867 - ö. 1895 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | CEVDET PAŞA, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı | d. 1823 - ö. 1895 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | EŞREF DAYI | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
11 | IŞIĞI, Emrah Ahıskalı | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
12 | NÂBÎ, Çörekçi-zâde Mehmed Nabî | d. 1865 - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | AZBÎ BABA | d. ? - ö. 1835 | Madde Adı | Görüntüle |
14 | MÜDDETÎ | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
15 | KADER, Hasan Ağa | d. 1841 - ö. 1906 | Madde Adı | Görüntüle |