SÜRÛRÎ, Osman

(d. 1198/1783 - ö. 1272/1855)
âşık
(Âşık / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Osman’dır (Alptekin-Sakaoğlu 2006: 158). Konya’nın Sille Mahallesi’nin Subaşı semtinde doğdu (Çelik 2006:241). Doğum yılı Sadettin Nüzhet Ergun ve Mehmet Ferit Uğur tarafından H.1198/M.1783 olarak verilirken (2002: 176), Bekir Sami Özsoy şairin doğum tarihinin 1808 yılı olabileceğini ileri sürmektedir (Yakıcı 1994: 190). Sürurî, bir süre medrese öğrenimi gördü. Çeşitli sebeplerle medreseyi terk ederek öğrenimini yarıda bıraktı (Alptekin-Sakaoğlu 2006: 158). Âşıklık geleneğinin usta temsilcilerinden Konyalı Şem’î’nin öğrencisi olan Sürurî, yaşadığı dönemde sazı ve sözüyle büyük bir şöhret kazandı. Bu şöhreti sayesinde İstanbul’a çağrıldı. Padişah huzurunda saz çaldı, kendi eserlerini takdire layık sesiyle okudu. İstanbul’da kabul gördü ve gelenek içinde önemli bir yer edindi. Fakat Sille’de bıraktığı “Leyla” adlı sevgilisinden ayrı kalmanın üzüntüsüyle “şehr-i zindan” olarak kabul ettiği İstanbul’u hep gurbet olarak gördü. Sürurî’nin ölümü de kimi şiirlerinde dile getirdiği gibi gurbet elde oldu. Bir şiirinde bir süre hastalık çektiğini belirten şairin İstanbul’da kazandığı şöhreti, elde ettiği itibarı, sanattaki başarısını çekemeyen kimi âşıklar onu, H.1272/M.1855 yılında zehirleyerek öldürdü (Sadettin Nüzhet 1933: 9-10).

Sürurî’nin İstanbul’da yazdığı belirtilen (Sadeddin Nüzhet 1933: 9) divanı henüz yayımlanmamıştır (Alptekin-Sakaoğlu 2006: 158). Şair hakkında bilgi veren en eski yazılı kaynak Sadettin Nüzhet Ergun ve Mehmet Ferit Uğur imzasıyla 1926 yılında yayımlanan Konya Vilayeti Halkiyat ve Harsiyatı adlı eserdir. Şaire ait ilk müstakil eser, Sadettin Nüzhet’e aittir. XIX’ uncu Asır Saz Şairlerinden Silleli Sürurî adlı bu eser, 1933 yılında İstanbul’da Semih Lütfi Sühulet Kütüphanesi tarafından yayımlandı. Konya, Yeni Fikir, Türk Folklor Araştırmaları gibi dergiler başta olmak üzere kimi dergi ve gazetelerde şair hakkında makaleler yazıldı. Birçok halk şiiri/saz şiiri ansiklopedisi ve antolojisinde şiirlerine yer verildi. Gazi ve Selçuk Üniversitelerinde şairi konu alan lisans ve yüksek lisans tezleri yapıldı. 

Sürurî, 19. yüzyılda Türkiye sahasında âşık tarzı Türk şiirinin yetiştirdiği önemli bir saz şairidir. Şiirlerinde hem hece hem de aruz veznini kullandı. Genellikle Fuzulî’yi örnek alarak oluşturduğu aruzlu şiirlerinde çok başarılı olmadığı görülmektedir. Duygu ve düşüncelerini samimi bir dille ifade eden Sürurî şairlikteki asıl başarısını hece vezniyle oluşturduğu şiirleriyle, özellikle de koşmalarıyla sağladı. Şiirlerinde genellikle aşk, sevda, ayrılık, gurbet vb. konuları işledi. Sürurî’nin tesiriyle kardeşi “Mehrî”, yeğeni ise “Nigârî” mahlaslarıyla âşık tarzı şiirler söyledi (Alptekin-Sakaoğlu 2006: 158).

Kaynakça

Alptekin, Ali Berat, Saim Sakaoğlu (2006). Türk Saz Şiiri Antolojisi (14-21. Yüzyıllar). Ankara: Akçağ Yay.

Çelik, Ali (2006). Türk Halk Şiiri Antolojisi. İstanbul: Timaş Yay.

Ergun, Sadettin Nüzhet, Mehmet Ferit Uğur (2002). Konya Vilayeti Halkiyat ve Harsiyatı. hzl. Hüseyin Ayan. Konya: T. C. Konya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yay.

Sadettin Nüzhet (1933). Sille’li Sururî. İstanbul: Semih Lütfi: Suhulet Kütüphanesi Yay.

Yakıcı, Ali (1994). “Başlangıcından 20. Yüzyıla kadar Konya’da Âşıklık Geleneği”, Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi/GEFAD Bahar, 177-204.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: PROF. DR. ALİ YAKICI
Yayın Tarihi: 20.02.2015
Güncelleme Tarihi: 12.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Koşma

Ey cefakâr cevrin çoktan çekerim

Mecnun hâlim Leyla bilmedin gitti

Senin için kanlı yaşlar dökerim

Çeşmimin yaşını silmedin gitti

 

Âteş-i aşkına oldum efkende

Merhamet kıl garip bu derdimende

Küçüçükten beri olmuşum bende

Kıymetim bir pula almadın gitti

 

Kalbim mahzun benim acı söz ile

Bakma benden yana öyle göz ile

İltifatın her dem eğri yüz ile

Rûy-i şirin ile gülmedin gitti

 

Ömrümün hâsılı şirin nazlı yâr

Sururî’nin senden gayrı kimi var

Kişi âşıkını koyar mı naçar

Lokmanım insafa gelmedin gitti

 

Sadettin Nüzhet (1933). Sille’li Sururî. İstanbul: Semih Lütfi: Suhulet kütüphanesi. 25-26.

 

Divan

Gurbet üzre gözlerim ağlar o yârin semtine

Seyl-i ekşim cûş edip çağlar o yârin semtine

Cân ü dilden bir saçı Leyla’ya Mecnun’um diye

Gönlümü bir kıl ile bağlar o yârin semtine

 

Gözlerim yâr hasretinden yaş yerine kan döker

Hicr-i gam böyle kalırsa akıbet kaddim büker

Bu gönül yâr kûyunu görmek diler arzu çeker

Perde çekmiş neyleyim dağlar o yârin semtine

 

Aşk-ı serkeş gör hele netti bana seyreyle bir

Leşker-i hicrânımı bendeyleyip etti esir

Bu derun iklimini zabteyleyip oldu vezir

Durmayıp çektirmede tuğlar o yârin semtine

 

Der Sururî ben bu derdden bulmadım asla felah

Geldi gamsûz-i elem mihnet keder gitti ferah

Ayırıp cananı candan öldürür ahşam sabah

Öldüğüm bildirmesin sağlar o yârin semtine

 

Sadettin Nüzhet (1933). Sille’li Sururî. İstanbul: Semih Lütfi: Suhulet kütüphanesi. 43.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1YORULMAZ, Alaaddin Yürürd. 01.11.1974 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2Muhyî veya Mehmed, Bezci-zâde/Vahyî-zâde Şeyh Mehmed Muhyî Efendid. ? - ö. 1609/1610 veya 1612/1613Doğum YeriGörüntüle
3ÇENGÎ, Yûsuf Deded. 1605 - ö. 1669Doğum YeriGörüntüle
4MEŞHÛRÎd. 1783 - ö. 1857Doğum YılıGörüntüle
5MUHLİS, Yûsuf Muhlis Paşad. 1783 - ö. 1843Doğum YılıGörüntüle
6FÂ'İK, Süleyman Fâ'ik Efendid. 1783-84 - ö. 1838Doğum YılıGörüntüle
7NÂCÎ/HULÛSÎ, Hulûsî Nâcî Bey, İstanbullud. 1826 - ö. 1855 ds.Ölüm YılıGörüntüle
8YAHYA EFENDİ, Tekirdağlıd. 1794 - ö. 1855Ölüm YılıGörüntüle
9ABDURRAHMAN, Hürüoğlu Abdurrahmand. 1803-1804? - ö. 1853-1855?Ölüm YılıGörüntüle
10DEVRÂNÎ, Mirzad. 1865 - ö. 1915Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11MİCMERÎ, Çankırılıd. ? - ö. 1857/1858Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12TOK MUSTAFAd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13ESERÎ, Ahmet Turan Bülbüld. 10.11.1954 - ö. ?Madde AdıGörüntüle
14TAYYARd. ? - ö. 1985Madde AdıGörüntüle
15ETHEM, Ethem Kaygısızd. 01.02.1950 - ö. ?Madde AdıGörüntüle