ASKERÎ, Gülaboğlu Muhammed

(d. 1031/1621 - ö. 1105/1693)
Divan Şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 17. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Muhammed (Mehmed), mahlası Askerî’dir. Babasının adından dolayı “Gülâbî”, “Gülaboğlu” ve “Çalık Muhammed Ağa” lakaplarıyla da tanınır (Tuman Yz. Nr. 611; Bursalı Mehmed Tahir 1333: 308; Bakı 1941: 21; Aygen 1979: 9; Sarı 2002: 474). Afyonkarahisar’da bir saygı ve sevgi ifadesi olarak “Askerî Baba”, “Askerî Dede” olarak da anılmaktadır. Divanındaki şiirlerde “Muhammed”, “Gülâboğlu”, “Gülâboğlu Muhammed”, “Muhammed Hân”, “Askerî”, “Dervîş Askerî”, “Askerî Derviş” gibi adı ve mahlası iç içe geçmektedir (Sarı 2007: 2-3). Kütahya’nın Altıntaş İlçesine bağlı, bugünkü adı Çayırbaşı olan Zemme köyünde doğdu (Ergun 1936: 508; Ünver 1991: 491; Kişioğlu 1977: 179; Uraz 1939: 31; Sarı 2002: 474). Aslen Kütahyalı olmasına rağmen, kırk yıla yakın hizmet ettiği ve kabrinin bulunduğu yer olan Afyonkarahisar üzerine yapılmış çalışmalarda anılır (Bakı 1941; Yazıcıoğlu 1969; Aygen 1979; Gönçer 1991; Sarı 1995; Sarı 2001; Sarı 2014). Kesin olarak bilinmeyen doğum tarihi bazı kaynaklarda, dost ve pirdaşı Niyazî-i Mısrî’nin doğum tarihinden hareketle yaklaşık H.1031/M.1621 olarak verilir (Aygen 1979: 10; Sarı 2007: 1). Kaynaklarda babasının adı olarak zikredilen “Gülâbî” dışında, onun evlenip evlenmediği, çoluk çocuğunun olup olmadığı konusunda bilgi verilmezken, Sarı (2007: 4-7) Askerî’nin evlendiğini, Mehmet, Ahmet, Ayşe, Halil adlarında çocuklarının olduğunu; bunlardan genişleyen ailenin Çayırbaşı köyünde, Kütahya’da, Eskişehir’de ve İstanbul’da “Bayram” soyadını taşıdıklarını ailenin şeceresiyle verir. İlk tahsilini köyündeki medresede babası Gülâbi’nin yanında yapan Askerî on beş-on altı yaşlarındayken Kütahya’ya giderek medrese öğrenimini tamamlar (Aygen 1979: 10; Sarı 2002: 474). İlmini geliştirmek için bir süre Şam’da ve Buhara’da bulunur (Yazıcıoğlu 1969: 42; Ünver 1991: 491). Köyüne döndükten sonra, o sıralarda “Beş Er”den birisi olan halifesi Uşaklı Şeyh Mehmed’i ziyaret için H.1057/M.1647’de Uşak’ta bulunan (Kurnaz-Tatçı 1998: 35) Ümmi Sinan’a intisap ederek “Beş Er”den biri (Erdoğan 1995: 68) olarak Halveti tarikatine yönelen Askerî, eğitimini tamamlayarak feyiz ve icazet alır. Bir süre Kütahya’da ve İstanbul’da görev yaptıktan sonra Afyonkarahisar halkının isteği üzerine H.1065/M.1655’te Afyonkarahisar’da Taş Medrese olarak anılan Selçuklulardan kalan Afyonkarahisar’ın ilk ilim müessesi (Bakı 1941: 22) Hisarardı Alaaddin Medresesi’ne Müderris olarak atanır (Aygen 1979: 26; Sarı 2007: 6). Burada kırk yıla yakın müderrislik yaparak halkı aydınlatan, İslamiyet’e ve halvetiliğe hizmet eden Askerî (Sarı 2007: 17-18) H.1105/M.1693 tarihinde Afyonkarahisar’da vefat eder (Uraz 1939: 31; Aygen 1979: 26; Sarı 2002: 475) ve medresesinin karşısındaki Çavuşlar Sultan Mezarlığı’na defnedilir (Tuman Yz. Nr. 611; Bursalı Mehmed Tahir 1333: 308; Güner 1967: 67; Yazıcıoğlu 1969: 265; Aygen 1979: 28; Sarı 2007: 18-20). Sonraları kaldırılan mezarın yerine evler ve okul yapılır. Halkın söylediğine göre Askerî’nin kabri ise yerinden kaldırılamaz ve oradan geçen yol üzerinde korumaya alınır (Sarı 2007: 19).

Halveti şeyhi ve mutasavvıf şair Askerî’nin kütüphanelerde ve özel kütüphanelerde birçok yazma nüshası bulunan bir Dîvânı vardır. Eski harflerle basılmayan divan üzerinde çalışmalar yapılmış (Kişioğlu 1951; Karagöz 1997), dokuz yazmadan hareketle yapılmış tenkitli metni yayımlanmıştır (Sarı 2007). Yarım asra yakın bir zamanda Afyonkarahisar’da yazılan, Divan-ı İlahiyat olarak da adlandırılan Dîvân, hece ve aruz ölçüsüyle yazılmış üç bin beyit üzerinde şiirden oluşur (Bakı 1941: 24; Uraz 1939: 31; Gölpınarlı 1971: 317; Kişioğlu 1977: 179; Aygen 1979: 37; Sarı 2007: 20-23). Şekilden ziyade manaya önem veren mutasavvıf şair Askerî, tür ve şekil itibariyle tasavvufi konuların anlatımında tercih edilenleri kullanmış; münacat, na‘t (Sarı 2014: 222-268) ve ilâhilerini murabba, muhammes, müseddes, müsebba gibi iç kafiyeli musammatlarla yazmıştır (Aygen 1979: 38; Ünver 1991: 492; Sarı 2007: 24). Divanın yaklaşık 15 yazma nüshası vardır.

Sanatı ve tasannuyu ikinci plana iterek, insanlara halvetiliğin düşünce sistemini ve İslamın özünü ve güzelliklerini iletmeyi ilke edinen Askerî’nin dili, aynı dönemde yaşamış birçok şaire göre sadedir (Sarı 2002: 475). Türkçe kelimelere, özellikle fiillere çokça yer veren Askerî, bu kelimelerle kafiye ve redifler oluşturmuş, şiirlerde arkaik kelimeler ve halk söyleyişleri kullanmıştır. Akıcı bir Türkçe ile yazılan şiirlerde Allah’a ve Peygamber’e olan bağlılık ve aşk, halvetilik ve Şeyhi Sinan Ümmi çokça anlatılır. Ayetlerden ve hadislerden (Sarı 2007: 69; Sarı 2009: 631) faydalanılan bu şiirlerde tevhid, muhabbet, gönül (Sarı 2000: 145), aşk, akıl, insan, ilim-irfan temalarının öne çıkarıldığı dikkat çeker. Mutasavvıf, Şeyh, alim ve şair şahsiyet Askerî, Yunus Emre, Nesimî, Fuzulî, pîri Ümmi Sinan ve pirdaşı Niyâzî Mısrî gibi mutasavvıf şairlerin tesirindedir (Sarı 2007: 23-35). 

Kaynakça

Aygen, Mehmet Saadettin (1979). Şâir ve Mutasavvıf Gülâboğlu Muhammed Askerî (Hayatı ve Şiirleri). Afyon: Türkeli Matbaası.
Bakı, Edip Âli (1941-1942). “Gülaboğlu Muhammed Askerî-Hayat ve Eserleri-”. Taşpınar Dergisi. 8 (86-87): 21, 44.
Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul: yyy.
Erdoğan, Kenan (1995). “Beş Erden Biri, Kütahyalı Şeyh Muhammed Askerî”. Yedi İklim Dergisi. (10): 68.
Ergun, Sadettin Nüzhet (1936). Türk Şâirleri. C. II. İstanbul. 508.
Gölpınarlı, Abdülbâki (hzl.) (1971). Mevlânâ Müzesi Yazmalar Kataloğu. C. II. Ankara. 317.
Gönçer, Süleyman (1991). Afyon İli Tarihi. C. 2. Afyon. 123.
Güner, Hamza (1967). Kütahyalı Divân Şâirleri, Halk Şâirleri, Tekke Şâirleri, Âşık ve Ozanlar. Kütahya: Kütahya İl Basımevi.
Karagöz, Halil (1997). Askerî Divanının Tenkitli Metni. Yüksek Lisans Tezi. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi.
Kişioğlu, Selahattin (1951). Askerî Divanının (Edition CritiQue) Tenkitli Metni. Mezuniyet Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi. 385.

Kişioğlu, Selahattin (1977). “Askerî”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C.1. İstanbul: Dergah Yay. 179.
Kurnaz, Cemâl ve Tatçı, Mustafa (1998). Ümmî Sinân Hayatı ve Şiirleri. Ankara: yyy.
Özkök, Ayşenur (1995). “Kütahyalı Mutasavvıf Şâirler”. Yedi İklim Dergisi. 10 (68): 101.
Sarı, Mehmet (1995). “Afyonkarahisar’a Hizmet Etmiş Yabancı Meşhurlar ve Gülaboğlu Muhammed Askerî”. IV. Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri. Afyon.143.
Sarı, Mehmet (2000). “Gülaboğlu Muhammed Askerî Dîvânında Gönül”. Kütahyalı Şâirler Sempozyumu I (4-5 Haziran 1998). Kütahya. 145.
Sarı, Mehmet (2001). “Afyonkarahisarlı Âlimler, Şâirler ve Yazarlar”. Afyonkarahisar Kütüğü. C. II. Afyonkarahisar: Afyon Kocatepe Üniversitesi Yay.
Sarı, Mehmet (2002). “Askerî-Mehmed Gülaboğlu”. Türk Dünyası Edebiyatçıları Ansiklopedisi. C. I. Ankara: AKM Yay.  474-475.
Sarı, Mehmet (2007). Askerî Muhammed-Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği-ve Dîvânının Tenkitli Metni. Afyonkarahisar: Ankara: Afyon Kocatepe Üniversitesi Yay.
Sarı, Mehmet (2009). “Askerî Muhammed-Gülaboğlu Dîvânı’nda Geçen Âyetler”. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi-TAED (39): 631.
Sarı, Mehmet (2014). “Askerî’nin Hayatı, Edebi Kişiliği, Divanı ve Na’tları”. Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları. Afyonkarahisar: Kocatepe Akademi Yay. 222-268.
Tuman, Nâil. Tuhfe-i Nâ’ilî. C. II. Ankara Milli Kütüphane İbn-i Sina Salonu Yz. Nr. 611.
Uraz, Murad (1939). Türk Edip ve Şâirleri. C.1. İstanbul: Nümune Matbaası. 31.
Ünver, İsmail (1991). “Askerî”. İslam Ansiklopedisi. C. 3. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.  491.
Yazıcıoğlu, Fikri (1969). Afyon Evliyaları ve İlim Adamları. Afyon: yyy.

Yazıcıoğlu, Fikri (1995). “Muhammed Askerî (Güllaboğlu) Hakkında İnceleme”. IV. Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri. Afyonkarahisar.  265.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ MEHMET SARI
Yayın Tarihi: 27.12.2014
Güncelleme Tarihi: 14.12.2020

Eserlerinden Örnekler

Gazel

Şimdi ‘irfân vaktidür takvâya hâcet kalmadı
Zevk-i vicdân vaktidür ferdâya hâcet kalmadı

Ehl-i vahdetden alanlar ‘ilm-i tevhîd dersini
Gizli ‘irfân buldılar fetvâya hâcet kalmadı

“Li ma‘allâh” bâdesi çün cânı sermest eyledi
Toldı dil peymânesi sahbâya hâcet kalmadı

Hamdüli’llâh sûfîya alduk müsemmâdan haber
Zâta mazhardur göñül esmâya hâcet kalmadı

İtdi şems-i ehadiyyet burc-i vahdetden tulu‘
Leyl-i zulmet zâ’il oldı aya hâcet kalmadı

Kande kim kılsam nazar Hak ‘aynuma olur ‘ıyân
Berzah ü bâtındaki rü’yâya hâcet kalmadı

Ravża-i bâg-ı behiştdür cümle ‘âlem ‘ârife
‘Askerîyâ Cennetü’l-me’vâya hâcet kalmadı

(Sarı, Mehmet (2007). Askerî Muhammed-Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği-ve Dîvânının Tenkitli Metni. Afyonkarahisar: Ankara: Afyon Kocatepe Üniversitesi Yay. 250-251.)

 

Gazel
Biz halvetîyüz şevk ile devrânımuz vardur bizüm
Dâ’im safâ vü zevk ile handânımuz vardur bizüm

Vâ‘iz yüri zahmet çeküp medh itme Cennet bâğını
Dost zâtınun gül-zârına seyrânımuz vardur bizüm

Nûş eyledük mey-hânede ‘aşk-ı İlâhî câmını
Düşdük harâbât hâneye sekrânımuz vardur bizüm

Hümâ-yı dil pervâz urup irdi gülistân iline
Tâvûs-ı kudsîler ile cevlânımuz vardur bizüm

“Esrâ bî ‘abdih” sırrınun esrârınun hayrânıyuz
Bezm-i “ev-ednâ”da ‘aceb mestânımuz vardur bizüm

Ümmü’l-kitâba nüshayuz yalan degil ‘Askerîyâ
Levh-i dilde yazılu Kur’ânımuz vardur bizüm

(Sarı, Mehmet (2007). Askerî Muhammed-Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği-ve Dîvânının Tenkitli Metni. Afyonkarahisar: Ankara: Afyon Kocatepe Üniversitesi Yay. 258.)

 

Muhammes
Hey dirîgâ kim ‘aceb bî-çâre düşdün ey gönül
Bilmezem n’oldun yine âvâre düşdün ey gönül
Bir cefâsı çok vefâsız yâre düşdün ey gönül
Rûz u şeb bülbül gibi sen zâre düşdün ey gönül
Eş olup Ferhâd ile tağlara düşdün ey gönül

Hiç karârun yok yelersün dâ’imâ yeller gibi
Eşk-i çeşmün akıdırsun dâ’imâ seller gibi
‘Aklunı başuna devşir sen dahı eller gibi
Tekye-gâh-ı ‘aşk içinde bengî âbdâllar gibi
Vâlih ü hayrân olup esrâra düşdün ey gönül

Nice bir künc-i melâmet içre olasın ‘alîl
Akıdup hasretile yaşunı idesin sebîl
Garka virirsün cihânı ‘âkıbet mânend-i Nîl
Âteş-i suzân içinde kaldun uş hâr u zelîl
Yan yüri sen tâ ebed-var nâra düşdün ey gönül

Ol nigâr-ı dil-rübâ gör yine bir kâr eyledi
Ref‘ idüp yüzden nikâbın ‘arz-ı dîdâr eyledi
Dâne-i hâlin döküp dâma giriftâr eyledi
Zülfinün bir teline bend itdi şikâr eyledi
Yok halâs olmağa imkân dâra düşdün ey gönül

İderem dâ’im elünden nâle vü âh ü figân
Çünki uslanmadun imdi derdile var turma yan
‘Askerî dir Hazret-i Hak vire insâfun hemân
Mescidi terk eyleyüp mey-hâneye oldun revân
Bir büt-i tersâ sevüp zünnâre düşdün ey gönül

(Sarı, Mehmet (2007). Askerî Muhammed-Hayatı, Eserleri, Edebî Kişiliği-ve Dîvânının Tenkitli Metni. Afyonkarahisar: Ankara: Afyon Kocatepe Üniversitesi Yay. 372-373.)

 


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1ARGUN/ERGUN, Celâleddîn Argun/Ergun, Celâl Argun/Ergund. ? - ö. 1373-74Doğum YeriGörüntüle
2ŞEYHÎ, Yûsuf Sinâneddînd. ? - ö. 1431 ?Doğum YeriGörüntüle
3İLAHÎ, Abdullah-i İlahi, Molla İlahid. ? - ö. 1491Doğum YeriGörüntüle
4ÂŞIK ÖMERd. 1621? - ö. 1707Doğum YılıGörüntüle
5HAMDÎ, Şeyh Seyyid Ahmed Hamdî Efendid. ? - ö. 1693Ölüm YılıGörüntüle
6GINÂYÎ, Ahmed Gınâyî Beyd. ? - ö. 1693-94Ölüm YılıGörüntüle
7ŞÂNÎ, Ramazan Efendid. 1631 - ö. 1693Ölüm YılıGörüntüle
8VUSLATÎ, Hasand. ? - ö. 1718MeslekGörüntüle
9ŞA’BÂN, Şeyh Şa’bân-ı Velîd. ? - ö. 1569MeslekGörüntüle
10BÎÇÂREd. 1600 - ö. 1657MeslekGörüntüle
11SELÎM, Selîm Deded. ? - ö. 1688-89Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12NEHCÎ, Seyyid Mustafa Deded. 1616 - ö. 1680?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13MUSTAFÂ, Mustafa Çelebid. ? - ö. 1673-74Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14SÂBİT, Abdülkerîm Sâbit Bey, İstanbullud. 1863 - ö. 1913Madde AdıGörüntüle
15RÛHÎd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
16HATMÎ, Abdurrahim Çelebid. ? - ö. 1619Madde AdıGörüntüle