Madde Detay
HÂLET, Mehmed Sa'îd Efendi
(d. 1173/1760 - ö. 1238/1822)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
Asıl adı Mehmed Sa'îd olmakla birlikte küçük yaşlarda aldığı Hâlet takma adıyla şöhret buldu. 1173/1760 yılında İstanbul'da doğdu. Kadı Kırîmî Hüseyin Efendi'nin oğludur. Düzenli bir medrese tahsili görmeyen Hâlet Efendi babası gibi kendi kendini yetiştirdi. Önce Şeyhülislam Mehmed Şerîf Efendi'nin yanında tahsilini ilerletti ve onun aracılığı ile kadılık mesleğini seçti, fakat daha sonra Rikâb-ı Hümâyûn reisi Mehmed Râşid Efendi'nin yanında mühürdar yamağı oldu. Râşid Efendi'nin teveccüh ve itibarını kazandı. Kısa sürelerle Ebû Bekir Sâmî, Ohrili Ahmed Paşa ve Yenişehr-i Fenar naibinin yanında kethuda olarak bulundu. Daha sonra İstanbul'a gelerek Galata Mevlevihanesi şeyhi Gâlib Dede'ye intisap etti ve kısa sürede Şeyh Gâlib'in gözüne girmeyi başardı. Bir süre daha bazı devlet adamlarının kâtipliklerinde bulunan Hâlet Efendi, Dîvân-ı Hümâyûn tercümanlığını ellerinde tutan Fenerli Rumlar'la tanıştı. Tercüman Kalimaki Oğlu'nun kitabet hizmetinde bulundu. Onların kâtipliğini yaparken voyvodalık ve tercümanlık tevcihleri sırasında büyük servet sahibi oldu. Bu münasebetle birçok düşman kazandı. Ardından beylikçi kîsedârlığına girerek hâcegân zümresine alındı. 1803 yılında başmuhasebecilik payesi ve orta elçi unvanıyla Paris'e gönderilen Hâlet Efendi, üç yıl kadar Fransa'da kaldı. Napolyon Bonapart zamanına rastlayan elçiliği sönük geçti. 1806'da İstanbul'a döndükten sonra beylikçi vekili, ardından Rikâb-ı Hümâyûn reisülküttabı oldu (1807). Fakat İngilizlerle gizlice muhabere ettiğine dair Fransa elçisi Sebastiani'nin ihbarı üzerine görevinden alındı ve 1808'de Kütahya'ya sürüldü. Bir yıl kadar burada kalan Hâlet Efendi, devlete isyana kalkışan Bağdat valisi Süleymân Paşa'yı idam edip yerine kethüdası Abdullah Ağa'yı getirme vazifesiyle II. Mahmûd tarafından Bağdat'a gönderildi. Burada Musul ve Baban mutasarrıflarının yardımlarıyla Bağdat kölemenlerinden Süleymân Paşa'nın hükümranlığına son vermesi padişah üzerinde nüfuz kazanmasına sebep oldu. İstanbul'a döndükten sonra Rikâb-ı Hümâyun kethüdalığı ile gizli haberleşme işlerinin başına, ardından da nişancılık görevine getirildi. Uzun süre bu görevde kalan Hâlet Efendi, II. Mahmûd üzerindeki nüfuzunu gittikçe arttırdı ve padişahın başdanışmanı oldu. Halk arasında "devlet kahyası" diye anıldı; tayin ve azillerde büyük rol oynadı. Bu arada Fenerli Rumlarla bir olarak adı bir kısım yolsuzluklara ve devlet aleyhindeki bazı faaliyetlere karıştı. Fenerli Rumların tesirinde kalıp kendisine rüşvet vermeyi reddeden ve Rum asilerinin hakkından gelebilecek tek adam olan Tepedelenli Ali Paşa'nın katlinde önemli rol oynadı. Yenilik taraftarı veziriazamlardan Benderli Ali Paşa ile Hacı Sâlih Paşa'yı azlettirdi ve bir süre sonra Ali Paşa'yı öldürttü (1821). Aynı şekilde şeyhülislamlardan Mekkî-zâde Mustafa Âsım Efendi ve halefi Çerkes Halîl Efendi ile de geçinemeyen Hâlet Efendi bunların da azillerinde etkili olmuştur. Özellikle Rum ayaklanmasında ters düştüğü Halîl Efendi'yi önce Bursa'ya, ardından da Afyon'a sürdürmüş, karısı Hacce Hanım'ı büyücülükle suçlayarak Bursa dışında feci bir şekilde öldürtmüş, bu olayı duyan Halîl Efendi de üzüntüsünden felç olarak ölmüştür. Uzun süreden beri hareketlerinden şüphe edilen Hâlet Efendi, hasmı Mehmed Sa'îd Gâlib Paşa'nın tesiriyle önce Bursa'ya ardından Konya'ya sürüldü. Kısa bir süre sonra da padişahın emriyle koru-yı hümâyun ağası Ârif Ağa tarafından öldürüldü (Safer 1238/Kasım 1822). Cesedi Konya'ya defnedildi. İstanbul'a getirilen kesik başı önce Galata Mevlevîhânesi'ne, ardından bazı dedikodular sebebiyle Yahyâ Efendi Dergâhı haziresine gömüldüyse de yıllar sonra tekrar eski yerine nakledildi. Bütün mallarına devletçe el konuldu (Özcan 1997: 249-250). Ölümünden sonra halkın ağzında dolaşan "Ne kendi eyledi râhat ne halka verdi huzûr / Yıkıldı gitdi cihândan dayansın ehl-i kubûr" beyti Hâlet Efendi için söylenmiştir (Özcan 1997: 249-250).
Çağdaşlarınca merhametsiz, kindar biri olarak nitelendirilen ve pek sevilmeyen Hâlet Efendi, hayatı boyunca muhaliflerine karşı ve menfaatlerinin devamı için Yeniçeri Ocağı'na dayanmış, zaman zaman ocak ileri gelenlerine hediyeler ve bahşişler dağıtarak desteklerini sağlamış, ocağın ilgâ edilmemesi için elinden gelen gayreti göstermiştir. II. Mahmûd'un orduya yeni bir düzen verme girişimlerine hep muhalif kalmış ve onu yeniçerilerin isyanı tehdidiyle korkutmuştur. Ayrıca Avrupa'dan ve Avrupalı olan her şeyden nefret eden ve bu nefreti Paris elçiliği sırasında daha da artan Hâlet Efendi batı taraftarları karşısında yer almış ve muhafazakâr kesimin başını çekmiş, bu yolda da padişahı tesiri altına almıştır. Elçiliği sırasında Paris'ten gönderdiği mektuplarda herkesin övgüyle söz ettiği gerçek Avrupa'yı bulamadığını, bu kâfir diyarından bir an önce kurtulmak istediğini belirttikten sonra Fransa'yı görüp de beğenenleri Frenk taraftarı ve casusu, görmeden beğenenleri de ya Frenkler'in yazdıklarına inanan bir ahmak veya onların dininden biri olarak nitelemiştir (Özcan 1997: 249-250).
Hâlet Efendi'nin bilinen tek eseri Dîvân'ıdır. Bu Dîvân 1258 yılında Recâi-zâde Ahmed Cevdet'in alfabetik olarak meşhur mısraları topladığı Zînetü'l-Mecâlis adlı eserle birlikte 71 sayfa olarak basılmıştır. Hâlet Efendi'nin Dîvân'ı 1-28. sayfalar arasındadır. Dîvân'da 3 kaside, 1 müseddes, 1 tahmis, 1 muhammes, 31 gazel, 1 müstezad, 1 lugaz, 2 kıt'a, 3 tarih, 4 beyit yer almaktadır.
Hâlet Efendi Mevlevî tarikatına mensup olup evini devrinin seçkin şahsiyetlerinin toplandığı bir mekân hâline getirmiştir. Burada ilmî ve edebî sohbetler yapılırdı. Aynı zamanda iyi bir hatip ve şair olan Hâlet Efendi devrinin edip ve şairleriyle tartışmalar da yapardı. Keçeci-zâde İzzet Molla Hâlet Efendi'nin en yakın dostlarından birisidir. Vak'anüvis Sahaflar Şeyhi-zâde Es'ad Efendi de ona intisap ederek tahsilini sürdürmüştür. Hâlet Efendi Galata Mevlevihanesi içinde sebil, muvakkithane ve kütüphaneden oluşan ve Arap dünyasında "sebilkütâb" diye anılan iki katlı bir bina yaptırmıştır. Kitapları günümüzde Süleymaniye Kütüphanesi'ni oluşturan önemli kolleksiyonlardan birini teşkil etmektedir. Bu kolleksiyonda 822 yazma, 147 matbu eser mevcuttur.
Kaynakça
Abdurrahman Şeref (1339). Tarih Musâhabeleri. İstanbul.
Ahmed Rif‘at (1300). Lugât‑ı Târîhiyye ve Coğrâfiyye. C. III. İstanbul.
Dîvân-ı Hâlet Efendi (1258). İstanbul.
Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü'l‑Eş‘âr. İstanbul.
Gövsa, İbrahim Alaeddin (1945). Türk Meşhurları Ansiklopedisi. İstanbul.
Karal, Enver Ziya (1940). Hâlet Efendi'nin Paris Büyük Elçiliği. İstanbul.
Mehmed Süreyya (1311). Sicill-i Osmânî. C. II. İstanbul.
Özcan, Abdülkadir (1997). "Hâlet Efendi". İslam Ansiklopedisi. C. XV. İstanbul. TDV Yay.
Şemseddîn Sâmî (1308). Kâmûsü'l‑A‘lâm. C. III. İstanbul.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLANYayın Tarihi: 13.06.2014Güncelleme Tarihi: 02.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Tâbişin pest itdi mihrin rûy-ı rahşânın senin
Kursı mâhın rahne-dâr-ı hâl-i fettânın senin
Pençe-i cevrin çıkarsun üstühânım sîneden
Sevdigim incitmesin tek tîr-i müjgânın senin
Sîne-çâk oldukça gayre sîne-çâk itdin beni
Dest-i âhım devşürür bir gün girîbânın senin
Tek tegâfül etme âzâr ile olsun kâ'ilim
Cân u dil ey gamze-i bî-dâd kurbânın senin
Ben sirişkim çeşme-sâr itdim görünmezsin yine
Bildim elbette degildir ey perî şânın senin
Cevri tahsîse sebeb ne bu dil-i bî-çâreye
Gizlice bir iki dahi yok mu hayrânın senin
Pey-rev olmazdı sana haddin bilüp Hâlet kulun
Söyledir ammâ zarûrî lutf u ihsânın senin
Ol sühan-versin ki eyler hânumân-ı nazmına
Sâ'ib ü Şevket mübâhât olsa der-bânın senin
Hande eyler goncaya ebkâr-ı mazmûnu nola
Gülsitâna itseler tercîh dîvânın senin
Şâh-ı iklîm-i hüner dinse sezâdır şânına
Ser-te-ser âfâkı tutmuş sît-i irfânın senin
Kande sen kande sühan haddin bil ey kilk-i sakîm
Vasfına lâyık degil nutk-ı perîşânın senin
Gazel
Yeter tîg-ı nigeh uşşâk-ı zâra her husûsunda
O hûnî hîç zahmet çekmesün hançer husûsunda
Olur âzâde-ser başın koyan zânû-yı teslîme
Bu ma'nâ pek müşâhiddir hele berber husûsunda
Yetişmez gülşen-i ümmîde destim cevr-i hârından
Zükâm-âlûde ye'sim bûy-ı verd-i ter husûsunda
Bulup âb-ı hayâtı dilde Hız'ra ser-fürû itmem
Benim yok ihtiyâcım kimseye rehber husûsunda
Lebin peymânesin nûş eyleyen rindâna aşk olsun
Tekâpû eylemezler sâkîye sâgar husûsunda
Düketdim nakd-i eşki el yudum bâzâr-ı vuslatdan
Bütün sildim hesâbım kalmadı defter husûsunda
Hat u perçemde hayli pîç ü tâba kor beni Hâlet
Velî sabrım yanar ol âteşîn lebler husûsunda
(Dîvân-ı Hâlet Efendi (1258). İstanbul. 15-16, 18.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 13.06.2014Güncelleme Tarihi: 02.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Tâbişin pest itdi mihrin rûy-ı rahşânın senin
Kursı mâhın rahne-dâr-ı hâl-i fettânın senin
Pençe-i cevrin çıkarsun üstühânım sîneden
Sevdigim incitmesin tek tîr-i müjgânın senin
Sîne-çâk oldukça gayre sîne-çâk itdin beni
Dest-i âhım devşürür bir gün girîbânın senin
Tek tegâfül etme âzâr ile olsun kâ'ilim
Cân u dil ey gamze-i bî-dâd kurbânın senin
Ben sirişkim çeşme-sâr itdim görünmezsin yine
Bildim elbette degildir ey perî şânın senin
Cevri tahsîse sebeb ne bu dil-i bî-çâreye
Gizlice bir iki dahi yok mu hayrânın senin
Pey-rev olmazdı sana haddin bilüp Hâlet kulun
Söyledir ammâ zarûrî lutf u ihsânın senin
Ol sühan-versin ki eyler hânumân-ı nazmına
Sâ'ib ü Şevket mübâhât olsa der-bânın senin
Hande eyler goncaya ebkâr-ı mazmûnu nola
Gülsitâna itseler tercîh dîvânın senin
Şâh-ı iklîm-i hüner dinse sezâdır şânına
Ser-te-ser âfâkı tutmuş sît-i irfânın senin
Kande sen kande sühan haddin bil ey kilk-i sakîm
Vasfına lâyık degil nutk-ı perîşânın senin
Gazel
Yeter tîg-ı nigeh uşşâk-ı zâra her husûsunda
O hûnî hîç zahmet çekmesün hançer husûsunda
Olur âzâde-ser başın koyan zânû-yı teslîme
Bu ma'nâ pek müşâhiddir hele berber husûsunda
Yetişmez gülşen-i ümmîde destim cevr-i hârından
Zükâm-âlûde ye'sim bûy-ı verd-i ter husûsunda
Bulup âb-ı hayâtı dilde Hız'ra ser-fürû itmem
Benim yok ihtiyâcım kimseye rehber husûsunda
Lebin peymânesin nûş eyleyen rindâna aşk olsun
Tekâpû eylemezler sâkîye sâgar husûsunda
Düketdim nakd-i eşki el yudum bâzâr-ı vuslatdan
Bütün sildim hesâbım kalmadı defter husûsunda
Hat u perçemde hayli pîç ü tâba kor beni Hâlet
Velî sabrım yanar ol âteşîn lebler husûsunda
(Dîvân-ı Hâlet Efendi (1258). İstanbul. 15-16, 18.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 02.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Tâbişin pest itdi mihrin rûy-ı rahşânın senin
Kursı mâhın rahne-dâr-ı hâl-i fettânın senin
Pençe-i cevrin çıkarsun üstühânım sîneden
Sevdigim incitmesin tek tîr-i müjgânın senin
Sîne-çâk oldukça gayre sîne-çâk itdin beni
Dest-i âhım devşürür bir gün girîbânın senin
Tek tegâfül etme âzâr ile olsun kâ'ilim
Cân u dil ey gamze-i bî-dâd kurbânın senin
Ben sirişkim çeşme-sâr itdim görünmezsin yine
Bildim elbette degildir ey perî şânın senin
Cevri tahsîse sebeb ne bu dil-i bî-çâreye
Gizlice bir iki dahi yok mu hayrânın senin
Pey-rev olmazdı sana haddin bilüp Hâlet kulun
Söyledir ammâ zarûrî lutf u ihsânın senin
Ol sühan-versin ki eyler hânumân-ı nazmına
Sâ'ib ü Şevket mübâhât olsa der-bânın senin
Hande eyler goncaya ebkâr-ı mazmûnu nola
Gülsitâna itseler tercîh dîvânın senin
Şâh-ı iklîm-i hüner dinse sezâdır şânına
Ser-te-ser âfâkı tutmuş sît-i irfânın senin
Kande sen kande sühan haddin bil ey kilk-i sakîm
Vasfına lâyık degil nutk-ı perîşânın senin
Gazel
Yeter tîg-ı nigeh uşşâk-ı zâra her husûsunda
O hûnî hîç zahmet çekmesün hançer husûsunda
Olur âzâde-ser başın koyan zânû-yı teslîme
Bu ma'nâ pek müşâhiddir hele berber husûsunda
Yetişmez gülşen-i ümmîde destim cevr-i hârından
Zükâm-âlûde ye'sim bûy-ı verd-i ter husûsunda
Bulup âb-ı hayâtı dilde Hız'ra ser-fürû itmem
Benim yok ihtiyâcım kimseye rehber husûsunda
Lebin peymânesin nûş eyleyen rindâna aşk olsun
Tekâpû eylemezler sâkîye sâgar husûsunda
Düketdim nakd-i eşki el yudum bâzâr-ı vuslatdan
Bütün sildim hesâbım kalmadı defter husûsunda
Hat u perçemde hayli pîç ü tâba kor beni Hâlet
Velî sabrım yanar ol âteşîn lebler husûsunda
(Dîvân-ı Hâlet Efendi (1258). İstanbul. 15-16, 18.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Tâbişin pest itdi mihrin rûy-ı rahşânın senin
Kursı mâhın rahne-dâr-ı hâl-i fettânın senin
Pençe-i cevrin çıkarsun üstühânım sîneden
Sevdigim incitmesin tek tîr-i müjgânın senin
Sîne-çâk oldukça gayre sîne-çâk itdin beni
Dest-i âhım devşürür bir gün girîbânın senin
Tek tegâfül etme âzâr ile olsun kâ'ilim
Cân u dil ey gamze-i bî-dâd kurbânın senin
Ben sirişkim çeşme-sâr itdim görünmezsin yine
Bildim elbette degildir ey perî şânın senin
Cevri tahsîse sebeb ne bu dil-i bî-çâreye
Gizlice bir iki dahi yok mu hayrânın senin
Pey-rev olmazdı sana haddin bilüp Hâlet kulun
Söyledir ammâ zarûrî lutf u ihsânın senin
Ol sühan-versin ki eyler hânumân-ı nazmına
Sâ'ib ü Şevket mübâhât olsa der-bânın senin
Hande eyler goncaya ebkâr-ı mazmûnu nola
Gülsitâna itseler tercîh dîvânın senin
Şâh-ı iklîm-i hüner dinse sezâdır şânına
Ser-te-ser âfâkı tutmuş sît-i irfânın senin
Kande sen kande sühan haddin bil ey kilk-i sakîm
Vasfına lâyık degil nutk-ı perîşânın senin
Gazel
Yeter tîg-ı nigeh uşşâk-ı zâra her husûsunda
O hûnî hîç zahmet çekmesün hançer husûsunda
Olur âzâde-ser başın koyan zânû-yı teslîme
Bu ma'nâ pek müşâhiddir hele berber husûsunda
Yetişmez gülşen-i ümmîde destim cevr-i hârından
Zükâm-âlûde ye'sim bûy-ı verd-i ter husûsunda
Bulup âb-ı hayâtı dilde Hız'ra ser-fürû itmem
Benim yok ihtiyâcım kimseye rehber husûsunda
Lebin peymânesin nûş eyleyen rindâna aşk olsun
Tekâpû eylemezler sâkîye sâgar husûsunda
Düketdim nakd-i eşki el yudum bâzâr-ı vuslatdan
Bütün sildim hesâbım kalmadı defter husûsunda
Hat u perçemde hayli pîç ü tâba kor beni Hâlet
Velî sabrım yanar ol âteşîn lebler husûsunda
(Dîvân-ı Hâlet Efendi (1258). İstanbul. 15-16, 18.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | MAKBULÎ, Enderunlu Makbûlî Çelebi | d. ? - ö. ? | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | ÜVEYSÎ, Kadı Seyyid Osman Efendi | d. ? - ö. 1724-25? | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | İZZET, Mektûbî-zâde Mehmed İzzet Efendi | d. 1825 - ö. 1879 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | NÛRÎ, Mehmed Paşa | d. 1760 - ö. 1790 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | DERVİŞ VELİ | d. 1760 - ö. 1840 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ATÂ, Ebû İshak-zâde Seyyid Mehmed Atâullâh Efendi | d. 1 Ocak 1760 - ö. 14 Ekim 1811 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | SIDKÎ, Osman Efendi | d. ? - ö. 1822 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | ÂRİF, Ârif Bey | d. ? - ö. 1822-23 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | SA'ÎD, Karahalîl-zâde Sa‘îd Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1822 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | CEVDET PAŞA, Ahmed Cevdet Paşa, Lofçalı | d. 1823 - ö. 1895 | Meslek | Görüntüle |
11 | REMZÎ, Hüseyin Remzî Paşa | d. 1839 - ö. 1896 | Meslek | Görüntüle |
12 | GÂLİB, Mehmed Sa'îd Paşa | d. 1763 - ö. 1829 | Meslek | Görüntüle |
13 | AYŞE İSMET TEYMÛRÎ | d. 1840 - ö. 1902 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | İSMET, Diyarbakırlı | d. ? - ö. 1857 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | SABRÎ, Mehmed | d. ? - ö. 1878 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | KÂİMÎ, Hasan Efendi | d. ? - ö. 1690-91 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | ES'AD, Seyyid Mehmed Es'ad Efendi | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | NİHADÎ, Muhammed | d. ? - ö. 1587 | Madde Adı | Görüntüle |