Madde Detay
RAHMÎ, Harputlu Hoca Rahmî Efendi
(d. 1217/1802 - ö. 1301/1884)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
1217/1802 yılında Harput’a bağlı Hoğu (Yurtbaşı) köyünde doğdu. Babası âlimlerden Hoca Ahmed Efendi’dir. Rahmî, küçük yaşta ilme ve edebiyata ilgi duydu, Arapça ve Farsça şiirler ezberledi. Çocukluk döneminde bir ara Diyarbakır’da ilim tahsili için bulunan babasının yanında bulundu. Bir ders esnasında Bolulu Hüseyin Vâiz Efendi’nin talebelerine sorduğu bir kelimenin anlamını bildiği için onun ilgi ve iltifatına mazhar oldu. Harput’a döndüğünde Kaside-i Bür’e şarihi Harputlu Ömer Naimî Efendi’nin babası müftü Ahmed Efendi’den ders almaya başladı. Artık yaşlanmış ve yoğun bir mesaisi olan Ahmed Efendi’nin iznini alarak Ömer Naimî Efendi’yle Antep’e giderek Küçük Hâfız Necîb ve Fâik Efendilerden ilim tahsil etti. Yeniçerilerin verdiği huzursuzluk Antep’e de sıçrayınca Kayseri’ye gittiler. Burada Büyük Kâsım Efendi, Hâfız Hâcı Vahdî ve Sarı Abdullah-zâde Mehmed Efendi gibi âlimlerden ders aldılar. Tahsillerini tamamlayıp icazetlerini aldıktan sonra 1242/1826'da Harput’a döndüler. Ömer Naimî Efendi, babasının medresesinde müderrislik yapmaya, Rahmî de Hoğu’da ders vermeye başladı. İyi bir öğrenim gören Rahmî bundan sonra köyünde münzevi bir hayat sürdü. İki kızının eğitimiyle uğraştı, şiir ve inşaya yoğunlaştı. Ömrünün sonuna kadar devam eden bu ilmî faaliyetlerinden dolayı Hoca Rahmî ismiyle şöhret buldu. Osmanlı Müellifleri’nde (Yavuz vd. 1972: II/325) Rahmî’nin devrin önde gelen âlim ve şairlerinden olduğu ifade edilmektedir. 1301/1884’te vefat eden Rahmî, köyündeki mezarlığa defnedildi.
Uzun boylu ve uzun çehreli olan Rahmî’nin son dönemlerinde bile hafızasının yerinde olduğu, sadece işitme problemi yaşadığı bilinmektedir (Baştuğ 2002: 1775).
Âlim bir şair olan Rahmî’nin, Dîvân'ı ve Dîvân’ı içinde yer alan Esbiye-nâme'si bulunmaktadır. Sa’dî-i Şirazî’nin Bostân’ını şerh etmişse de bu eser basılmamıştır (Yavuz vd. 1972: II/325, Baştuğ: 2002: 1776).
1. Dîvân: Şair Hacı Hayri Bey tarafından düzenlenerek 1886 yılında Mamûratü’l-Aziz Vilayeti Matbaası’nda Dîvân-ı Rahmî-i Harputî adıyla eski harflerle bastırılmıştır. Na'tla başlayan Dîvân'da kaside, tarih, muhammes, tahmîs, terci-bend, müfred gibi nazım şekillerinin yanında 3’ü Farsça 160 civarında gazel bulunmaktadır. Dîvân üzerine İbrahim Kavaz, Naci Onur (1996) ile H. Erdoğan Cengiz, Gönül Hatay Eren (1996) çalışma yapmıştır. Bu çalışmalarda, matbu ve yazma Dîvân'ın yanında değişik mecmualardan temin edilen şiirler de yer almaktadır. Ayrıca Dîvân üzerine Eyüp Barlak tarafından bir tahlil çalışması yapılmıştır.
2. Esbiye-nâme: Esbiye-nâme 67 beyitlik zarif ve mizahi özellikte bir mesnevidir. Bir kış mevsiminde sıska bir atın sırtında arkadaşlarıyla yaptığı yolculuğu anlattığı manzumede şair, yürümekten aciz atından dolayı arkadaşlarından ayrı düştüğünü, bineğin kendisine yük olduğunu, bu nedenle evine bin bir güçlükle ulaştığını mizahi bir üslupla dile getirir. Daha sonra bu deneyiminden hareketle yol, ayrılık ve sıkıntı bağlamında dünya hayatına hikemî bir pencereden bakar (Selçuk 2014: 1-21).
Zarif ve nüktedan bir kişiliğe sahip olan Rahmî, ilmî birikimi ve şairlik kudretiyle tanınmış bir şahsiyettir. Rahmî’nin ilim ve kültür merkezlerinden uzakta bir muhitte inzivaya çekilmiş olarak yaşamış olmasına rağmen başarılı şiirler kaleme almış olması son derece dikkat çekmektedir. Bâkî, Fuzulî, Nâ'ilî, Nef’î, Nedîm, Nâbî gibi şairlerden etkilenmiş olan, ince ve zarif söylemleriyle bu şairleri hatırlatan Rahmî’nin şiirlerinde âşıkâne ve hikemî söyleyiş üslubu hâkimdir. Onun “Fuzûlî kadar içli ve sûzişli, Nedîm gibi şûh ve neşeli şair yoktur ama Nâbî de büyük bir şairdir.” şeklinde nakledilen sözü de bu etkiyi doğrulamaktadır (Onur 1996: 9). Akıcı bir üslup ve ifade gücüne sahip olan şair, şiirlerinde mahallî unsurlara da yer vermiştir. Muhitinde yetişen şairler üzerinde önemli derecede etkili olmuştur. Hacı Hayrî de bu şairlerden biridir. Rahmî, klasik şiirin son başarılı temsilcileri arasındadır.
Kaynakça
Barlak, Eyüp (2000). Harputlu Rahmî Dîvânı’ndaki Din, Cemiyet ve Tabiatla İlgili Unsurların Tahlili. Yüksek Lisans Tezi. Elazığ: Fırat Üniversitesi.
Cengiz, Halil Erdoğan, Gönül Hatay Eren (1996). Rahmî-i Harputî Divanı. Ankara: KB Yay.
Baştuğ, İbrahim (hzl.) (2002). İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri. C. IV. Ankara: AKM Yay.
Kavaz İbrahim, M. Naci Onur (1996). Harputlu Rahmi Divanı. Elazığ: İzzetpaşa Vakfı Yay.
Kurnaz, Cemal ve Mustafa Tatcı (hzl.) (2001). Mehmed Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî - Divan Şairlerinin Muhtasar Biyografileri. C.I. Ankara: Bizim Büro Yay.
Küçük, Sabahattin (1992). “19. Yüzyıl Fırat Havzası Divan Şairleri”, Fırat Havası Folklor ve Etnografya Sempozyumu. Elazığ: Fırat Üniversitesi Yay. 231-238.
Onur, M. Naci (1992). “Harputlu İki Şair Hayri ve Rahmî”. Fırat Havası Folklor ve Etnografya Sempozyumu. Elazığ: Fırat Üniversitesi Yay. 293-302.
Onur, M. Naci (2013). Harputlu Divan Şairleri. 2. Baskı Elazığ: Manas Yay.
Selçuk, Bahir (2014). "Harputlu Rahmî'nin Esbiyenâme'si Üzerine". Fırat Üniversitesi Harput Araştırmaları Dergisi. 1 (2): 1-21.
Sunguroğlu, İshak (1959). Harput Yollarında. C. 2. İstanbul: Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfı Yay.
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi (1990). “Rahmî (Harputlu)”. C. 7. İstanbul: Dergâh Yay. 270-271.
Yavuz, A. Fikri Yavuz ve İsmail Özen (hzl.) (1972). Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul: Meral Yay.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. BAHİR SELÇUKYayın Tarihi: 02.01.2014Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Olma gâfil tez geçer devr-i zamân-ı ma'rifet
Sa'y edip tahsîline ol nükte-dân-ı ma'rifet
Bîşe-zâr-ı hikmet ü bâğ-ı belâgatdan gelir
Ney şekerdir hâme-i şîrîn-zebân-ı ma'rifet
Eylemiş teshîr mülk-i ma'ni-i bîgâneyi
Bir sinân-ı kilk ile sâhib-kırân-ı ma'rifet
Mû-şikâfân anlar esrârın hilâl ebrûların
Kıl kalemle eylemişlerdir beyân-ı ma'rifet
Sîne-i a'dâya baksan ok gibi te'sîr eder
Harf atarsa tîr-i hâmeyle kemân-ı ma'rifet
Şâhid-i ma'nî olur âgûş-ı dilde cilve-ger
Olsa ger bâzûlarım bend-i miyân-ı ma'rifet
Tûti-i hâme leb-i şîrîn-i yâri vasf eder
Gör ne reng ile şekerler yer dehân-ı ma'rifet
Kâle-i zer-baft-ı ma'nîden biçinmiş câmeler
Bikr-i mazmûn kaddine sûdegerân-ı ma'rifet
İşte meydân-ı belâgat Rahmiyâ bir dizgin et
Sür semend-i hâmeyi elden 'inân-ı ma'rifet
Gazel
Ey gonce-leb çemende la'lin şarâb olaydı
Ben nûş edip kanaydım hâlim harâb olaydı
Rü'yâda 'arz ederdim şevk-ı derûnu yâre
Hecrinde bârî bir şeb dîdemde hâb olaydı
Tek görmesem de rûyun ağyâr olurdu mahrûm
Sen gökde mâh olaydın âhım sehâb olaydı
Ruhsârına saçardım güller sanırdı jâle
Bu şîşe-i gözümde eşkim gül-âb olaydı
Hâlin gören yanıp hep bağrı kebâb olurmuş
Ben hâlini göreydim bağrım kebâb olaydı
Kays ile nâm-ı Leylâ her dem gelirdi yâda
Efsânemiz bizim de ey meh kitâb olaydı
Hasmın sözün keserdi bir tîğ-ı tîr-i âhı
Gamzen gibi gönül de hâzır cevâb olaydı
Ben ‘ömrü sarf ederdim öldürmeğe rakîbi
Her bir du’â yerinde ger müstecâb olaydı
Rahmî gubâr olursam pâyine yüz sürerdim
Ey kâş kûy-ı yâre cismim türâb olaydı
(Cengiz, Halil Erdoğan, Gönül Hatay Eren (1996). Rahmî-i Harputî Divanı. Ankara: KB Yay. 118, 230.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 02.01.2014Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Olma gâfil tez geçer devr-i zamân-ı ma'rifet
Sa'y edip tahsîline ol nükte-dân-ı ma'rifet
Bîşe-zâr-ı hikmet ü bâğ-ı belâgatdan gelir
Ney şekerdir hâme-i şîrîn-zebân-ı ma'rifet
Eylemiş teshîr mülk-i ma'ni-i bîgâneyi
Bir sinân-ı kilk ile sâhib-kırân-ı ma'rifet
Mû-şikâfân anlar esrârın hilâl ebrûların
Kıl kalemle eylemişlerdir beyân-ı ma'rifet
Sîne-i a'dâya baksan ok gibi te'sîr eder
Harf atarsa tîr-i hâmeyle kemân-ı ma'rifet
Şâhid-i ma'nî olur âgûş-ı dilde cilve-ger
Olsa ger bâzûlarım bend-i miyân-ı ma'rifet
Tûti-i hâme leb-i şîrîn-i yâri vasf eder
Gör ne reng ile şekerler yer dehân-ı ma'rifet
Kâle-i zer-baft-ı ma'nîden biçinmiş câmeler
Bikr-i mazmûn kaddine sûdegerân-ı ma'rifet
İşte meydân-ı belâgat Rahmiyâ bir dizgin et
Sür semend-i hâmeyi elden 'inân-ı ma'rifet
Gazel
Ey gonce-leb çemende la'lin şarâb olaydı
Ben nûş edip kanaydım hâlim harâb olaydı
Rü'yâda 'arz ederdim şevk-ı derûnu yâre
Hecrinde bârî bir şeb dîdemde hâb olaydı
Tek görmesem de rûyun ağyâr olurdu mahrûm
Sen gökde mâh olaydın âhım sehâb olaydı
Ruhsârına saçardım güller sanırdı jâle
Bu şîşe-i gözümde eşkim gül-âb olaydı
Hâlin gören yanıp hep bağrı kebâb olurmuş
Ben hâlini göreydim bağrım kebâb olaydı
Kays ile nâm-ı Leylâ her dem gelirdi yâda
Efsânemiz bizim de ey meh kitâb olaydı
Hasmın sözün keserdi bir tîğ-ı tîr-i âhı
Gamzen gibi gönül de hâzır cevâb olaydı
Ben ‘ömrü sarf ederdim öldürmeğe rakîbi
Her bir du’â yerinde ger müstecâb olaydı
Rahmî gubâr olursam pâyine yüz sürerdim
Ey kâş kûy-ı yâre cismim türâb olaydı
(Cengiz, Halil Erdoğan, Gönül Hatay Eren (1996). Rahmî-i Harputî Divanı. Ankara: KB Yay. 118, 230.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 30.11.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Olma gâfil tez geçer devr-i zamân-ı ma'rifet
Sa'y edip tahsîline ol nükte-dân-ı ma'rifet
Bîşe-zâr-ı hikmet ü bâğ-ı belâgatdan gelir
Ney şekerdir hâme-i şîrîn-zebân-ı ma'rifet
Eylemiş teshîr mülk-i ma'ni-i bîgâneyi
Bir sinân-ı kilk ile sâhib-kırân-ı ma'rifet
Mû-şikâfân anlar esrârın hilâl ebrûların
Kıl kalemle eylemişlerdir beyân-ı ma'rifet
Sîne-i a'dâya baksan ok gibi te'sîr eder
Harf atarsa tîr-i hâmeyle kemân-ı ma'rifet
Şâhid-i ma'nî olur âgûş-ı dilde cilve-ger
Olsa ger bâzûlarım bend-i miyân-ı ma'rifet
Tûti-i hâme leb-i şîrîn-i yâri vasf eder
Gör ne reng ile şekerler yer dehân-ı ma'rifet
Kâle-i zer-baft-ı ma'nîden biçinmiş câmeler
Bikr-i mazmûn kaddine sûdegerân-ı ma'rifet
İşte meydân-ı belâgat Rahmiyâ bir dizgin et
Sür semend-i hâmeyi elden 'inân-ı ma'rifet
Gazel
Ey gonce-leb çemende la'lin şarâb olaydı
Ben nûş edip kanaydım hâlim harâb olaydı
Rü'yâda 'arz ederdim şevk-ı derûnu yâre
Hecrinde bârî bir şeb dîdemde hâb olaydı
Tek görmesem de rûyun ağyâr olurdu mahrûm
Sen gökde mâh olaydın âhım sehâb olaydı
Ruhsârına saçardım güller sanırdı jâle
Bu şîşe-i gözümde eşkim gül-âb olaydı
Hâlin gören yanıp hep bağrı kebâb olurmuş
Ben hâlini göreydim bağrım kebâb olaydı
Kays ile nâm-ı Leylâ her dem gelirdi yâda
Efsânemiz bizim de ey meh kitâb olaydı
Hasmın sözün keserdi bir tîğ-ı tîr-i âhı
Gamzen gibi gönül de hâzır cevâb olaydı
Ben ‘ömrü sarf ederdim öldürmeğe rakîbi
Her bir du’â yerinde ger müstecâb olaydı
Rahmî gubâr olursam pâyine yüz sürerdim
Ey kâş kûy-ı yâre cismim türâb olaydı
(Cengiz, Halil Erdoğan, Gönül Hatay Eren (1996). Rahmî-i Harputî Divanı. Ankara: KB Yay. 118, 230.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Olma gâfil tez geçer devr-i zamân-ı ma'rifet
Sa'y edip tahsîline ol nükte-dân-ı ma'rifet
Bîşe-zâr-ı hikmet ü bâğ-ı belâgatdan gelir
Ney şekerdir hâme-i şîrîn-zebân-ı ma'rifet
Eylemiş teshîr mülk-i ma'ni-i bîgâneyi
Bir sinân-ı kilk ile sâhib-kırân-ı ma'rifet
Mû-şikâfân anlar esrârın hilâl ebrûların
Kıl kalemle eylemişlerdir beyân-ı ma'rifet
Sîne-i a'dâya baksan ok gibi te'sîr eder
Harf atarsa tîr-i hâmeyle kemân-ı ma'rifet
Şâhid-i ma'nî olur âgûş-ı dilde cilve-ger
Olsa ger bâzûlarım bend-i miyân-ı ma'rifet
Tûti-i hâme leb-i şîrîn-i yâri vasf eder
Gör ne reng ile şekerler yer dehân-ı ma'rifet
Kâle-i zer-baft-ı ma'nîden biçinmiş câmeler
Bikr-i mazmûn kaddine sûdegerân-ı ma'rifet
İşte meydân-ı belâgat Rahmiyâ bir dizgin et
Sür semend-i hâmeyi elden 'inân-ı ma'rifet
Gazel
Ey gonce-leb çemende la'lin şarâb olaydı
Ben nûş edip kanaydım hâlim harâb olaydı
Rü'yâda 'arz ederdim şevk-ı derûnu yâre
Hecrinde bârî bir şeb dîdemde hâb olaydı
Tek görmesem de rûyun ağyâr olurdu mahrûm
Sen gökde mâh olaydın âhım sehâb olaydı
Ruhsârına saçardım güller sanırdı jâle
Bu şîşe-i gözümde eşkim gül-âb olaydı
Hâlin gören yanıp hep bağrı kebâb olurmuş
Ben hâlini göreydim bağrım kebâb olaydı
Kays ile nâm-ı Leylâ her dem gelirdi yâda
Efsânemiz bizim de ey meh kitâb olaydı
Hasmın sözün keserdi bir tîğ-ı tîr-i âhı
Gamzen gibi gönül de hâzır cevâb olaydı
Ben ‘ömrü sarf ederdim öldürmeğe rakîbi
Her bir du’â yerinde ger müstecâb olaydı
Rahmî gubâr olursam pâyine yüz sürerdim
Ey kâş kûy-ı yâre cismim türâb olaydı
(Cengiz, Halil Erdoğan, Gönül Hatay Eren (1996). Rahmî-i Harputî Divanı. Ankara: KB Yay. 118, 230.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | BEDRİ YÜCESU, Mehmet Bedri Yücesu | d. 1901 - ö. 12.11.1998 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | Nusret, Çankal-zâde Hoca Ebubekir Nusret Efendi | d. ? - ö. 1794 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | ŞÜKRÎ, Yûsuf Şükrî | d. ? - ö. 1876 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | SIRRÎ, Sırrî Paşa | d. 1802-03 - ö. 1853-54’ten sonra | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | ŞÂKİR, Müftü Ebûbekir Efendi-zâde Ahmed Efendi | d. 1802-03 - ö. 1867-68 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | ÂLİM, Müderris-zâde Mehmed Âlim Efendi | d. 1802 - ö. 1881 | Doğum Yılı | Görüntüle |
7 | PERTEVNİYÂL SULTÂN | d. 1810 - ö. 1884 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | NÛRÎ, Tokatlı | d. 1824? - ö. 1884? | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ENVERÎ, Ahmed Enverî Efendi | d. ? - ö. 1884 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
10 | LEBÎB, Vâsıf-zâde Abdullah Lebîb Efendi | d. ? - ö. 1837-38 | Meslek | Görüntüle |
11 | SULHÎ, Kâsım-zâde Mehmed Sâlih Sulhî Efendi | d. ? - ö. 1660-61 | Meslek | Görüntüle |
12 | REFİ‘Î, Atâ-zâde Mehmed | d. 1584 - ö. 1660 | Meslek | Görüntüle |
13 | MUHYİDDÎN, Enderunlu | d. ? - ö. 19. yy. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | NÂZIM, Mehmed Nâzım Efendi | d. ? - ö. 19. yy. | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | KÂMETÎ | d. ? - ö. ? | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
16 | SİNAN ÇELEBİ, Şeyh Hüsam-zâde | d. ? - ö. 1552-53 | Madde Adı | Görüntüle |
17 | HASMÎ, İsmâil Efendi | d. ? - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
18 | FÂRIK, Fârık Efendi | d. ? - ö. 1786 | Madde Adı | Görüntüle |