SÜRÛRÎ/HÜZNÎ/HEVÂYÎ, Seyyid Osman Efendi

(d. 25 Rebiülevvel 1165/2 Şubat 1752 - ö. 11 Safer 1229/2 Şubat 1814)
divan şairi ve müverrih
(Divan/Yazılı Edebiyat / 18. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Sürûrî, düşürdüğü tarihleri ve hicivleri ile devrinde oldukça meşhur olan 18. yüzyıl sonu, 19. yüzyıl başında yaşamış olan divan şairidir. Şairle ilgili biyografik kaynaklardaki bilgilerin yanında, Ebuzziya Tevfik tarafından Sürûrî-i Müverrih adlı bir biyografi denemesi de hazırlanmıştır (1305). Müverrih olması sebebiyle düşürdüğü tarihlerle de hayatı hakkında pek çok bilgi bulunmaktadır.

Sürûrî, 25 Rebiülevvel 1165/2 Şubat 1752’de Adana’da dünyaya geldi. Asıl adı Seyyid Osman’dır. Fatin'de (1271: 189), adının Mustafa Sürûrî Efendi olarak yazılması yanlıştır. Seyyid Hafız Musa Efendi’nin oğludur (ö. 25 Rebiülevvel 1194 / 31 Mart 1780). Muallim Naci'ye göre, babası tarafından seyitlik olduğu için “seyyid” olarak anılmıştır (2000: 173). 1187/1773-74’te yirmi, yirmi bir yaşlarında iken tarih yazma sanatıyla meşgul olmaya başladı. Bu zamana kadar Adana’da Arapça, Farsça ve edebiyat tahsil etti. İlk tarihini, vebadan ölen altı Adanalı öğrencinin ölümü üzerine yazdı. Ebuzziya (1305: 12) ve Muallim Naci'nin (2000: 174) naklettiğine göre, şair "târîh" kelimesindeki harflerin toplamıyla "Seyyid Osman Sürûrî" ismindeki harflerin 1211 tarihini vermesini, tarih düşürme yeteneğinin kendisine Allah tarafından verildiğinin bir işareti olarak yorumlar. Sürûrî, Mekke kadılığından İstanbul’a dönerken Adana’ya uğrayan ve sonra Şeyhülislamlık makamına gelecek olan Yahya Tevfik Efendi’nin teşvikiyle 25 Rebiülevvel 1193/13 Mayıs 1779’da memleketini terk ederek İstanbul’a geldi. Arif Hikmet'e göre, doğum günü, babasının ölüm günü ve İstanbul’a geliş gününün 25 Rebiülevvel tarihine rastlaması ilginç bir tesadüftür (vr.34b; Bursalı Mehmed Tahir 1338: 238). Şiirlerinde altı yıl kadar “Hüznî” mahlasını kullandıktan sonra 1193/1779’da 28 yaşlarında iken İstanbul’a gelince Şeyhülislam Tevfik Efendi’nin tavsiyesi üzerine mahlasını “Sürûrî”ye çevirdi (Ebuzziyâ 1305: 8; Muallim Naci 2000: 173) fakat Hezliyyât’ında “Hevâyî” mahlasını kullandı. İstanbul’a geldikten sonra bir süre Tevfik Efendi’nin misafiri olarak kaldı ve onun aracılığıyla Es’adzâde Mehmed Şerif Efendi’den mülâzım oldu ve pek çok önemli kişiyle tanıştı. Buna rağmen İstanbul'da çok sıkıntılı günler geçirdi. Şevval 1195/Eylül 1781’de Hayâtîzâde Mehmed Said Efendi’den imtihan verip Anadolu sadareti kaleminden kadılığa geçti.   Anadolu sadareti hizmetinde 16 yıl kalan Sürûrî, 4 ayrı yerde kadılık yaptı. Ramazan 1203/Mayıs-Haziran 1789’da yedi ay Yeğen Mehmed Paşa’nın sadareti sırasında Sünbülzâde Vehbî’nin kethüdası olarak Eski Zağara'da kadı olarak görev yaptı. Görevinin bitişini müteakip üç ay daha Eski Zağara’da ikamet etti. Halk ayaklanması sırasında Sünbülzâde Vehbî’yle birlikte hapsedildi. Daha sonra suçsuz olmasının anlaşılması üzerine hapisten çıkarıldı. 1204/1789-90’da III. Selim tarafından kendisine yeni bir mansıb verildi. 1211/1796-97’de Rumeli kazaskerliğine naklolunup Yenipazar kadılığına tayin edildi. 1215/1800-01’de Mostar kadısı oldu. 1217/1802-03’te III. Selim’e sunduğu bir kasidesinden sonra tekrar Anadolu kazaskerliğinden bir mansıb verildi. 

Sürûrî, 1200/1785-86 tarihinde Nefise Kadın’la evlendi fakat kısa bir süre sonra boşandı. İkinci evliliğini 1222/1807-08’de Ayişe Kadın’la yaptı. Mehmed Süreyya, 1280/1863-64’te Trabzon kadılığı yapan Sürûrîzâde Ahmed Sıdkî Efendi adlı bir oğlunun olduğunu söyler (Akbayar 1996: 1556). Bunun yanında, 1222/1807-08’de doğan Safiye adlı bir kızının olduğu düşürmüş olduğu bir tarih kıtasından anlaşılmaktadır (Ebuzziyâ 1305: 33).

Sürûrî, 11 Safer 1229/2 Şubat 1814 tarihinde altmış dört yaşında iken İstanbul’da vefat etti ve Edirnekapı dışında Topkapı'da eski dostu Sünbülzâde Vehbî’nin yanına defnedildi. Nail Tuman, Tuhfe-i Nâilî’de defnedildiği söylenilen bu yerde Sürûrî adında bir mezar taşının bulunmadığını söyler (Tuman 2001: 419). Sürûrî’nin ölümü için düşürülmüş üç tarih vardır. Bunlardan birinin kimin tarafından düşürüldüğü belli değildir. Biri Keçecizâde İzzet Mollâ, biri de Sürûrî’nin yakın dostu ve arkadaşı olan Sahhaflar Şeyhizâde Vak’a-nüvis Es’ad Efendi’ye aittir (Ebuzziyâ 1305:54):

Sürûrî reft ez-dünyâ (1229/1814)

Sürûrî’nin vefâtı mûcib-i hüzn oldu ahbâba (K. İzzet Mollâ)

Sürûrî gitdi Hüznî kaldı hayfâ (Vak’a-nüvis Es’ad Efendi)

Sürûrî, kaynaklarda gayet uzun boylu, iri yapılı, heybetli fakat son dererece nazik ve hoş sohbet biri olarak tanıtılır (Ebuzziyâ 1305: 9-10). Sürurî'nin üç eseri vardır:

1. Dîvân: Sürûrî, şiirlerini “Neşat-engîz” adını verdiği Dîvân'ında toplamıştır. Dîvân'ını  ilk olarak 1217/1802-03'te tertip etmiş, daha sonra 1220/1805-06 yılında yeniden düzenlemiştir. Dîvân, 1255/1839’da Bulak’ta basılmıştır. Dîvân'da 32 kaside ile 22 methiye, 7 tahmis, 163 gazel, 17 kıta ve 12 matla beyti bulunmaktadır (Batur 2002: 202-204). Sürûrî Divanı, doktora tezi olarak hazırlanmış ve tenkitli metni yayımlanmıştır (Batur 2002; Batur 2010).

2. Hezliyyât: 1217/1803’te Mudhikât-ı Sürûrî-i Hezzâl adıyla kaleme alınan ve tamamen mizahi özellik taşıyan şiirlerden oluşan bir eserdir. Şair, bu eserini bir art niyet olmaksızın, sadece rakiplerini geçmek, şakalaşmak ve gülmek maksadıyla yazdığını ve yazdıklarının hayal ürünü şeyler olduğunu bir tarih kıtasında belirtir. Eserinde ağza alınmayacak küfürler bulunmaktadır. Hezliyyât, 1 muhammes, 1 müseddes, 69 gazel, 120 tarih, 263 kıta ve 38 müfretten oluşmaktadır. “Tevârih” bölümünde şair, zalim âyânlardan halka, Napolyon Bonapart’tan Rus Çariçesine, doğumdan ölüme kadar pek çok olaya tarih düşürmüştür. Sürûrî’nin Hezliyyât’ı yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (Ayan 2002).

3. Sürûrî Mecmu’ası: Tek yazma nüshası, İstanbul Arkeoloji Müzesi Küt., 1035 numarada kayıtlıdır. Eserde kaleme aldığı ve muhtelif şairlerden seçtiği tarih mısraları bulunur. Sürûrî bu tarih mısralarını konularına göre ayırmıştır. Keçecizâde İzzet Molla ve Es’ad Mehmed Efendi bazı ilaveler yapmıştır. Vak’a-nüvisliği sırasında Ahmed Cevdet Paşa tarafından Sürûrî Mecmû’ası adıyla 1299/1882’de İstanbul’da bastırılmıştır (Akün 1979: 252). Eserde 247 şairin toplam 2473 tarih mısraı mevcut olup bunlardan 1102’si Sürûrî’ye aittir. Kalanların 137’sinin şairi bilinmemektedir. İki veya daha çok şairin birlikte yazdığı tarih mısraı 62’dir (Karaca 1996: 17-18). Bu eser, yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (Karaca 1996). 

Sürûrî, döneminde tarih ve hiciv alanında yazmış olduğu eserleriyle tanınmış bir şairdir. Sürûrî, Dîvân’ındaki şiirlerine bakılarak orta dereceli bir şair olarak nitelendirilebilir. Kaynaklar, şairin şiirlerinin taklit ve nazire seviyesinden öteye geçemediğini söylerler. Sürûrî’nin mizacı asıl hicve meyillidir. Bu yüzden ciddi şiirlerinde bile bu yönü öne çıkmaktadır. Özellikle Hezliyyât başlığı altında topladığı, Aynî, Refi’î Kâlâyî ve en çok da Sünbülzade Vehbî gibi döneminin şairlerine yazdığı mizahî manzumelerinde oldukça müstehcen ifadeler kullanmıştır. Fakat o, Nef’î gibi dönemin devlet adamlarını değil şair arkadaşlarını ve halktan kişileri hedef almıştır. Sürûrî’nin ifadeleri Nef’î gibi sert ve keskin değildir. Bu tarz manzumelerinde mizah ve gülme unsurunun ön planda olduğu görülmektedir. Ama onun edebî gücü, kaynaklarca da “imam” ve “üstad-ı küll” olarak nitelendirildiği tarih manzumelerinde görülür. Ebced hesabıyla tarih düşürme gibi zorlu bir uğraşta hesabın doğru çıkmasının yanında vezin, kafiye gibi kurallara da uyulması gerekir. Sürûrî’nin sehl-i mümteni denilebilecek şekilde söylediği tarih manzumelerinde bunu kolayca ve irticalen yaptığı görülmektedir. Önemli önemsiz pek çok konuya tarih düşüren şairin binlerce tarih manzumesi bulunmaktadır. Şairin “doğru, akıcı ve güzel” bir üslupla söylediği tarih manzumeleri, edebî yönleri dışında dönemin tarihî olaylarına ışık tutmaları açısından da çok önemli kaynaklardır. Kendinden önce ve sonra gelen şairlerden hiçbiri tarih düşürme konusunda onun kadar başarılı olamamıştır.

Kaynakça

Akbayar, Nuri (hzl.) (1996). Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmânî. 5. C. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yay. 1556.

Akün, Ömer Faruk (1979). “Sürûrî”. İslam Ansiklopedisi. İstanbul: MEB Yay. XI, 250-252.

Ahmet Cevdet Paşa (2000). Belâgat-ı Osmâniye. (hzl. Turgut Karabey-Mehmet Atalay). Ankara: Akçağ Yay.

Arif Hikmet. Tezkire-i Şu’arâ. Millet Ktp. Ali Emîrî Efendi Bölümü, No. 789, v.34b-v.35b.

Ayan, Elif (2002). Sürūrį ve Hezliyyāt’ı (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük). AYüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 

Batur, Atilla (2002). Süruri Divanı Hayatı, Sanatı, Eserleri, Divanı’nın Tenkitli Metni. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi.

Batur, Atilla (2010). "Sürûrî, Seyyid Osman."  İslam Ansiklopedisi. C. 38.İstanbul: TDVYay.172-173.

Atilla Batur (2010). Müverrih Sürûrî Külliyatı- I-II, Divanı, Ankara: Divan kitap.

Bursalı Mehmed Tahir (1338). Osmanlı Mü’ellifleri. C. 2/ 2. Kısım. İstanbul: Ali Şükri Matbaası. 238.

Diriöz, Haydar Ali (1981). “Sürûrî”. Türk Ansiklopedisi, İstanbul: MEB Yay. XXX, 115-116.

Ebuzziyâ (1305). Sürûrî-i Müverrih. İstanbul: Matbaa-i Ebu’z-ziya.

Fatin Davud (1271). Hatimetü’l-Eş’ar. İstanbul. 189.

Gibb, E.J. Wilkinson (1998). Osmanlı Şiir Tarihi IV-V. (çev. Ali Çavuşoğlu). Ankara: Akçağ Yay. 445-452.

Karaca, Mustafa (1996). Sürûrî ve Sürûrî Mecmu’ası İnceleme-Tenkidli Metin.Yüksek Lisans Tezi. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi. 

Muallim Naci (1303-1304). Mecmu’a-i Mu’allim. İstanbul.

Muallim Naci (1306). Mehmed Muzaffer Mecmuası. İstanbul: Şirket-i Mürettibiye Matb.7

Muallim Naci (2000). Osmanlı Şairleri. (hzl. Cemal Kurnaz). Ankara: Akçağ Yay.

Oğraş, Rıza (2001). Esad Mehmed Efendi ve Bağçe-i Safâ-endûz’u. Burdur: T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı. http://e-kitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1-219113/h/bahce.pdf [erişim tarihi: 02.10.2013]. 131-133.

Özkırımlı, Atilla (1982). “Sürûrî”. Türk Edebiyatı Ansiklopedisi. İstanbul: Cem Yayınevi, IV, 1060.

Şemseddin Sami (1311). Kâmûsu’l-A’lâm. C. 4. İstanbul. 2558.

Tuman, Mehmed Nâil (2001). Tuhfe-i Nâilî - Divân Şâirlerinin Muhtasar Biyografileri. C. 1. Ankara: Bizim Büro Yay. 419.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: DR. ÖĞR. ÜYESİ ELİF AYAN NİZAM
Yayın Tarihi: 27.12.2014
Güncelleme Tarihi: 12.11.2020

Eserlerinden Örnekler

Kendi Hayatıyla İlgili Düşürdüğü Tarihler

 Mukaddem altı yıl Hüznî tahallus eylemişdim ben

 Bi-hamdi’llâh meserret-yâb kıldı Hayy-i bî-enbâz

 İşitdim bana hâtif dedi kim yaz bî-nukat târîh 

 Sürûrî sana mahlas verdi Tevfîk-i sühan-perdâz (1193/1779)

(Ebuzziyâ (1305). Sürûrî-i Müverrih. İstanbul: Matbaa-i Ebu’z-ziya. 24.)

  

 Altmış sekiz yaşında göçdü peder bekâya

 Hâfız Efendi oldu gülzâr-ı ‘adne ‘âzim 1193/1789 

(Muallim Naci (1306). Mehmed Muzaffer Mecmuası. İstanbul: Şirket-i Mürettibiye Matb. 23.)

 Kodular habse sizinle beni de ey Vehbî

 Ağlaşırdık silerek çeşmimizi yağlık ile

 Çünki yokdur günehim işte velâyetli beni

 Geldi kurtarmağa siz bunda kalın sağlık ile 

(Ayan, Elif (2002). Sürūrį ve Hezliyyāt’ı (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük). Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 203.)

Eski Karısının Ölümüne tarih:

  Eylemiş çokdan ki tatlîk etdigim hatun vefât

  Rûhun Allah kevser-i cennetle sîr-âb eylesin

  Söyledim eski hukûku yâd edip tarihini

  Hakk Nefise Kadın’ı firdevse reh-yâb eylesin  (1208/1793-1794)

(Ebuzziyâ (1305). Sürûrî-i Müverrih. İstanbul: Matbaa-i Ebu’z-ziya. 26-27.)

Kızının Doğumuna Tarih:

  Bir duhter-i ferruh-likâ

  Sulbümden oldu rû-nümâ

  Etdi Muharrem’de Hudâ

  Gehvâre zîb-i ihtirâm

 İster ki dil bî-ta’miye

 Târîh-i milâdın diye

 Dünyâya geldi Sâfiye

 Oldu Sürûrî şâd-kâm (1222/1808) 

(Ebuzziyâ (1305). Sürûrî-i Müverrih. İstanbul: Matbaa-i Ebu’z-ziya. 33.)

Divan’ından:

  Tuyûr-ı ma’niye bâğ-ı sühanda lânedir elfâz

  Yahûd harf u nukat şeklinde dâm u dânedir elfâz

  Gülistân nüsha-i şi’rüm edâ bâd-ı seher-peymâ

  Nukat şebnem gül-i ra’nâ mıdır âyâ nedür elfâz

  Dehân-ârâ-yı yâr oldukça gâhî bahr-i nazmumdan

  Sadefde reşk-i fermâ-yı der-i şehdânedir elfâz

 Nukatdır seng-i rîze harfler hışt u mürekkep gül

 Yapılmış şâhid-i ma’nâ içün kâşanedir elfâz

 Sürûrî her musanna’ beytüm olmuşdur tarab-hâne

 Şarâb-ı nâbdır mazmûn ana peymânedir elfâz 

(Batur, Atilla (2002). Süruri Divanı Hayatı, Sanatı, Eserleri, Divanı’nın Tenkitli Metni. Doktora Tezi. Malatya: İnönü Üniversitesi. 396-397.)

Hezliyât’tan Tarih Kıt’aları:

 Tutdu Şâhîn Giray’ı fukarânın âhı

 Nefy olundu Rodos’a katl olur inşâ’-Allâh

 Şu’arâ dest-i kabûl üzre tutar târîhim

 Tîz-pervâz idi Şâhîn ele geldi nâ-gâh (1201/1787)

(Ayan, Elif (2002). Sürūrį ve Hezliyyāt’ı (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük). AYüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 181.)

 Niçe kendi gibi iri sıçanı

 Bir ısırmakla iki böldü kedi

 Kuyruğu dikdi söyledim târîh

 Fârenin hasretinden öldü kedi (1213/1799)

(Ayan, Elif (2002). Sürūrį ve Hezliyyāt’ı (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük). Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 168.)

  Zamîme eylesinler Kırk Kilîsâ’yı ki bir kibrin

  Kemâl-i küfrine nisbetle mansıb şimdi az oldu

  Manâsdır ism-i enseb ana bu târîhden sonra

  Manastır matlabın Vehbî kapıp dînsiz papâz oldu (1211/1797)

(Ayan, Elif (2002). Sürūrį ve Hezliyyāt’ı (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük). Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi. 59.)


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1FEDAÎ, Durmuş Ali Özkaled. 1944 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
2ABİDİN/ABİDİN KAYA, Abidin Kayad. 12.01.1960 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3Ayşegül Tercand. 1965 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4İNÂYETÎ, İnayetullah Ağad. 1762-63 - ö. 1814-15Ölüm YılıGörüntüle
5SABRÎ, Karayılan-zâde Seyyid Mehmed Emind. 1768 - ö. 1814Ölüm YılıGörüntüle
6MÂ'İL, Abdî Efendid. ? - ö. 1814-15Ölüm YılıGörüntüle
7VAHYÎd. ? - ö. 1519-20 civarı ?MeslekGörüntüle
8ABDURRAHMAN EFENDİd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
9ÂHÎ, Benli Hasan, Dilsiz Dânişmendd. ? - ö. 1517-18MeslekGörüntüle
10KUDSÎ, Müftî-zâde Mehmed Efendid. ? - ö. 1786Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
11FÂ'İZE (FÂ'İZÂ), Kâmetî-zâde Fâtıma Fâ'ize Hanımd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
12REMZÎ, Hafız Mehmedd. ? - ö. 1746-47Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
13ÂRİF, Ârif Mehmed Efendid. ? - ö. 1 Mart 1813Madde AdıGörüntüle
14ŞEKÛRÎ, Himmet-zâde Şeyh Abduşşekûr Efendid. ? - ö. 1766-1767Madde AdıGörüntüle
15VEZNÎ, Veznî Çelebid. ? - ö. 1578Madde AdıGörüntüle