Madde Detay
ÂRİF, Kethudâ-zâde Hacı Mehmed Ârif Efendi
(d. 1182/1768 - ö. 1265/1849)
divan şairi
(Divan/Yazılı Edebiyat / 19. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4
İstanbul'da 1182/1768 yılında doğdu. Asıl adı Hacı Mehmed Ârif Efendi'dir. Şiirlerinde Ârif mahlasını kullandı. Re'îsü'l-Ulemâ, Vâlide Sultan kethudâsı El-hâc Hâfız Mehmed Sâdık Efendi'nin oğludur. Annesi Hasan Can soyundandı. Kethudâ-zâde sanıyla tanındı. Babasının Medine-i Münevvere kadılığına tayininde onunla birlikte küçük yaşta iken Medîne'ye gitti. Hac görevini yerine getirdikten sonra İstanbul'a döndü. Fatih Camisi'nde Tırnava Müftî-zâdesi Abdurrahîm Efendi'nin dersine devam etti. Burada Akâ'id-i Celâl'e kadar okudu. Hocasının vefatı üzerine Milâsî Müftî-zâde'den eksik kalan tahsilini tamamlayıp icâzetnâme aldı. Kâmus mütercimi Mehmed Âsım, Ayvansaraylı Münzevî Sâlih, Kadı-zâde Mehmed Efendi, Birâder-zâde Hafîdi Sâkıb Efendi, meşhur Hoca Neş'et Efendi, Sünbül-zâde Vehbî Efendi, Re'îsü'l-Müneccimîn Râkım ve Laz Mehmed Efendi gibi önemli hocalardan birçok bilimde dersler aldı. Meşhur Palabıyık Hoca'dan İlm-i Hey'et, Hendese-hâne'de Gelenbevî İsmâil Efendi'den riyaziyat, Bulgârî İsmâil Efendi'den tasavvuf okudu. 1210/1795 senesinde müderris oldu. 1238/1822 senesinde Halep, 1248/1832 senesinde Bursa mevleviyetlerine atandı. 1252/1836 senesinde Mekke, 1254/1838 tarihinde İstanbul, 1263/1847 yılında Anadolu Kazaskerliği payeleri verildi. Halep ve Bursa mevleviyetlerinde bizzat bulunup diğerlerini rütbe ile geçerek bizzat o yerlerde bulunup görev yapmadı. 1241/1826 senesinde yeniçeriliğin kaldırılması esnasında Bektaşiler muhtelif yerlere sürgüne gönderilmiştir. Bu sırada ulemadan Kürd Abdurrahmân Efendi, "Kethudâ-zâde Bektâşîdir, mezhebsizdir, Şânî-zâde'yi sürgüne gönderdiğimiz gibi bunu da göndermeli." diye bağırması üzerine bilahare kazasker olan Çerkeşli Mehmed Râfî' Efendi, "Utanın, Kethudâ-zâde hepinizin hocasıdır, ben de okudum, mezhebi, itikadı pak bir adamdır." diyerek Ârif Efendi'yi sürgüne gönderilmekten kurtarmıştı. Ârif Efendi, 1265/1849 senesinde Beşiktaş Sarayı'nın arkasındaki evinde seksen yaşlarındayken vefat etti. Beşiktaş'ta Yahyâ Efendi Türbesinin haziresindeki kabristana defnedildi. Kardeşi Ahmed Muhtâr Hamdî Efendi de müderris ve şairdir. Ömrünün son yıllarında müderrisliği terkederek dervişane bir hayat sürmüş ve Ârif Efendi'den on yıl kadar sonra vefat etmiştir.
İlginç bir kişiliğe sahip olan Ârif Efendi, pederi hayatta iken Sadrazam Yûsuf Paşa'nın kızıyla evlenmiş ve bundan Ali Rızâ Bey doğmuştur. Hanımı evde oturmayıp araba ile sürekli akrabalarına gidermiş. Ârif Bey'in defalarca ihtarına rağmen bu huyundan vazgeçmeyince onu boşamaya mecbur kalmış, Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa'nın hanımını tekrar almasını tavsiye etmesi üzerine de talak-ı selâse ile boşadım diyerek reddetmiş. İbnü'l-Emin'e göre Ârif Efendi orta boylu, doğan burunlu, açık alınlı, beyaz yüzlü, al yanaklı, hafif sakallı imiş, yanaklarında sakal yok gibiymiş. Fransız enfiyesi çeker, nargile kullanır, bol bol şekerli kahve içermiş. Çok sayıda kedi beslermiş. O devirde kimsenin cesaret edemeyeceği bir şekilde kiliseye gider, başındaki kavuğuyla yukarıda bir yerde oturur; yabancı elçiliklerin balolarında bulunurmuş. Ârif Efendi Ehl-i Beyt'e son derece bağlı imiş, mal ve mülke rağbeti yokmuş, fakirliğe ve zarurete tahammül edermiş, hatta kırk yıllık uşağı Beşiktaşlı Seyyid Ağa kayıkçılık ve balıkçılık yaparak Ârif Efendi'nin geçimini sağlarmış, ölümünde evinde bir ibrik ve leğen ile sırtındaki elbiseden başka birşey bulunamamış. Fakat kırk sandık dolusu nefis yazma kitabı varmış ve bunların çoğunu Şeyhülislam Ârif Hikmet Bey almış (İnal 1988: 36).
Bilinen tek eseri Dîvân'ıdır. Bu eser Dîvân-ı Kethudâ-zâde Ârif adıyla 1271/1855 yılında İstanbul'da taşbaskı olarak 38 sayfa hâlinde basılmıştır. Dîvân'da 37 gazel, 2 kaside, 17 tarih, 4 tahmis, 3 muhammes, 6 kıt'a, 2 şarkı ve 16 beyit yer almaktadır. Dîvân'ın başında Ârif Efendi'nin en değerli öğrencilerinden Evkaf Nâzırı Tevhîd Efendi tarafından yazılan muhtasar hayat hikâyesinde şöyle deniliyor: Felsefî ve tasavvufi bilimlerde özellikle matematik biliminde meşhur olup herkes onun bu bilgisinden faydalanırdı. Kişilik olarak resmiyetten, dünya süslerinden hoşlanmayan, vakur ve mütevazı, ilim ve irfan sahipleriyle ve dervişlerle sohbeti seven bir karakterdeydi. Nesir ve nazımda yazdıkları çok ise de bunlar kayıt altına alınmamıştı. Yazdığı bazı manzumeleri bir mecliste okurken orada bulunanlar bunları kaydederlerdi. Buna rağmen söylediği şiirlerin büyük bir kısmı kayboldu. Ben de dostların elinde bulunan onun tespit edebildiğim şiirlerini tertip ettim ve bu şekilde yayımladım (Dîvân-ı Kethudâ-zâde Ârif 1271: 3). Emîn Efendi tarafından hazırlanan Menâkıb-ı Kethudâ-zâde Ârif Efendi adıyla bilinen ve Kethudâ-zâde Efendi'nin Tercüme-i Hâline Zeyl-i Âcizânemdir başlığıyla basılan eserde bu Dîvân hakkında Emîn Efendi şöyle diyor: Ârif Efendi vefatından beş on gün evvel şiirlerini bana verip "Al yaz da yine getir." dedi ve ben de yazdıktan sonra kendisine iade ettim. Sonra bu istinsah ettiğim şiirleri Tevhîd Efendi'ye verdim, o da bana sormadan bunları bastırdı. Bazı şiirleri ona vermeyi unuttuğumdan bunları bu zeyle aldım (Emîn 1294: 5). Ârif Efendi'nin, "Kırk elli yaşına kadar pek çok şiir söyledim. Bir Arnavut uşağım vardı o bunları kaybetti." dediğini ve matbu Dîvân'daki şiirlerin çoğunu elli yaşından sonra söylediğini de Emîn Efendi rivayet etmektedir (1294: 6).
Ârif Efendi, devrindeki pek çok ilim ve hukuk adamının hocalığını yaptı. O devirde kurulan Heyet-i İlmiyye'ye dahil olmuştu. Bu heyetin toplantılarında edebiyat ve felsefeden bahseden konuşmalar, sohbetler yapardı. Farsçayı Hoca Neş'et'ten öğrenen, henüz öğrenci iken Farsçada maharet ve şöhreti olduğundan Fatih Camisi'nde ders okuduğu sırada hocasına Gülistan okutan, fakat diğer öğrencilerin görüp de "Bizim hoca bir şey bilmiyormuş." dememeleri için bu dersi kimsenin görmediği bir yerde veren, seksen senelik hayatını ilme vakfeden Ârif Efendi, son nefesine kadar talebe yetiştirdi. Her sınıf halktan pek çok kimse ondan istifade etti. Kendisi "İran'da da Turan'da da öğrencim var." dermiş. Sultan II. Mahmûd ve Sultan Abdülmecîd de Ârif Efendi'ye saygı gösterir, devletle ilgili bazı müşkil işleri ona sorar, hediyeler ve atiyeler gönderirlermiş. Hatta Sultan II. Mahmûd ona Beşiktaş Sarayı'nın arkasında Arap İskelesi semtinde bir ev almış imiş.
Fatîn şiiri hakkında şöyle diyor: Aklî ve naklî ilimlerde ve Arapça, Farsça bilimlerinde eşsiz ve benzersiz, her türlü manaya âşina olup müretteb bir divanı vardır (1271: 262). Osmanlı Müellifleri'nde de Ârif Efendi ve şiiri hakkında şu değerlendirmeler yapılıyor: Meydanda Dîvânçe'sinden başka bir eseri görülemez. Esâsen şâ'irlikden ziyade riyâziyyât ve hikemiyyâta intisâb ile şöhreti var idi. Hükemâ-yı İslâmiyye'den sayılmaktadır (Bursalı Mehmed Tâhir 1333: 325). İbnü'l-Emin de Mu'allim Nâcî'nin, Ârif'in şiiri hakkında şunları söylediğini naklediyor: Ârif, Dîvânçe'sindeki şiirlerden anlaşıldığı kadarıyla birinci sınıf bir şair değildir. Hatta orta dereceli bir şair bile saymamak gerekir. Bununla beraber hoşça beyitleri de yok değildir. Herşeye rağmen Ârif, şairler sınıfından sayılabilir (İnal 1988: 36).
Kaynakça
Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul.
Dîvân-ı Kethudâ-zâde Ârif (1271). İstanbul.
Emîn (1294). Kethudâ-zâde Efendi'nin Tercüme-i Hâline Zeyl-i Âcizânemdir. İstanbul.
Fatîn Dâvud (1271). Hâtimetü'l‑Eş‘âr. İstanbul.
İnal, İbnü'l-Emin Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. C. I. İstanbul: Dergah Yay.
Mehmed Ârif Kethudâ-zâde (1271). Dîvân-ı Kethudâ-zâde Ârif. İstanbul.
Mehmed Süreyya (1311). Sicill-i Osmânî. C. III. İstanbul.
Şemseddin Sâmî (1311). Kâmûsü'l‑A‘lâm. C. IV. İstanbul.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı (1956). "Nizâm-ı Cedîd Ricâlinden Vâlide Sultân Kethudâsı Meşhûr Yûsuf Ağa ve Kethudâ-zâde Ârif Efendi". Ankara. Belleten. (79): 485-525.
Madde Yazım Bilgileri
Yazar: PROF. DR. MEHMET ARSLANYayın Tarihi: 26.12.2014Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Ruh kim verâ-yı kâkül-i terden zuhûr eder
Gûyâ ki âfitâb seherden zuhûr eder
Elbette ser-firâz-ı hakîkat olur mecâz
Görmez misin ki şu'le şererden zuhûr eder
Mercân bedîd olsa sadefden aceb midir
Bârân-ı eşk-i dîde cigerden zuhûr eder
Fer'in şerâfetin dahi inkâr eylemem
Nahl-ı bülend tohm-ı şecerden zuhûr eder
Ser-efgen-i derîçe-i fikr olma Ârifâ
Bir gün o mâh cânib-i derden zuhûr eder
Dîvân-ı Kethudâ-zâde Ârif (1271). İstanbul. 28.
Gazel
Kurretü'l-ayn-ı Habîb-i Kibriyâ'sın yâ Hüseyn
Nûr-ı çeşm-i Şâh-ı Merdân Murtazâ'sın yâ Hüseyn
Hem ciger-pâre-i Zehrâ Fâtıma hayru'n-nisâ
Ehl-i beyt-i Mustafâ Âl-i Abâ'sın yâ Hüseyn
Halken ü hulken müşâbihsin Resûlullâh'a sen
Nâzenîn-i enbiyâ vü evliyâsın yâ Hüseyn
Seyyid-i şübbân-ı cennet dendi şânında senin
Pîşvâ-yı etkıyâ vü asfiyâsın yâ Hüseyn
Vâlidin şânında dendi "Lâ fetâ illâ Alî"
Mazhar-ı sırr-ı etemm-i lâ fetâsın yâ Hüseyn
Ehl-i mahşer dest-i Haydar'dan içerken kevseri
Sen susuzlukdan şehîd-i Kerbelâ'sın yâ Hüseyn
Kıl şefâ'at Ârif'e ceddin Muhammed aşkına
Arsa-i mahşerde makbûlü'r-recâsın yâ Hüseyn
(Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul. 325.)
Gazel
Ol siyeh-çeşm-i füsûn-kârına kurbân olayım
Ya'nî câdû-yı ciger-hârına kurbân olayım
Birisidir gül-i ra'nâ biri anber şebnem
Dâne-i hâline ruhsârına kurbân olayım
Târ-ı zülfünde nice âşık-ı miskîn berdâr
Şeyh Mansûr-veş ol dârına kurbân olayım
Anladım harf-i vefâ nâz ile güftârından
Söyle bin cân ile güftârına kurbân olayım
Sâkiyâ aşdı başımdan keremin sağ olasın
Sunduğun sâgar-ı ser-şârına kurbân olayım
Bir nigâh eyle çelîpâ gibidir âgûşum
Mû-miyânındaki zünnârına kurbân olayım
Ayağından boyanur Ârif-i zârın kana
Reh-i kûyunda olan hârına kurbân olayım
(Emîn (1294). Kethudâ-zâde Efendi'nin Tercüme-i Hâline Zeyl-i Âcizânemdir. İstanbul. 31.)
İlişkili Maddeler
Yayın Tarihi: 26.12.2014Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Ruh kim verâ-yı kâkül-i terden zuhûr eder
Gûyâ ki âfitâb seherden zuhûr eder
Elbette ser-firâz-ı hakîkat olur mecâz
Görmez misin ki şu'le şererden zuhûr eder
Mercân bedîd olsa sadefden aceb midir
Bârân-ı eşk-i dîde cigerden zuhûr eder
Fer'in şerâfetin dahi inkâr eylemem
Nahl-ı bülend tohm-ı şecerden zuhûr eder
Ser-efgen-i derîçe-i fikr olma Ârifâ
Bir gün o mâh cânib-i derden zuhûr eder
Dîvân-ı Kethudâ-zâde Ârif (1271). İstanbul. 28.
Gazel
Kurretü'l-ayn-ı Habîb-i Kibriyâ'sın yâ Hüseyn
Nûr-ı çeşm-i Şâh-ı Merdân Murtazâ'sın yâ Hüseyn
Hem ciger-pâre-i Zehrâ Fâtıma hayru'n-nisâ
Ehl-i beyt-i Mustafâ Âl-i Abâ'sın yâ Hüseyn
Halken ü hulken müşâbihsin Resûlullâh'a sen
Nâzenîn-i enbiyâ vü evliyâsın yâ Hüseyn
Seyyid-i şübbân-ı cennet dendi şânında senin
Pîşvâ-yı etkıyâ vü asfiyâsın yâ Hüseyn
Vâlidin şânında dendi "Lâ fetâ illâ Alî"
Mazhar-ı sırr-ı etemm-i lâ fetâsın yâ Hüseyn
Ehl-i mahşer dest-i Haydar'dan içerken kevseri
Sen susuzlukdan şehîd-i Kerbelâ'sın yâ Hüseyn
Kıl şefâ'at Ârif'e ceddin Muhammed aşkına
Arsa-i mahşerde makbûlü'r-recâsın yâ Hüseyn
(Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul. 325.)
Gazel
Ol siyeh-çeşm-i füsûn-kârına kurbân olayım
Ya'nî câdû-yı ciger-hârına kurbân olayım
Birisidir gül-i ra'nâ biri anber şebnem
Dâne-i hâline ruhsârına kurbân olayım
Târ-ı zülfünde nice âşık-ı miskîn berdâr
Şeyh Mansûr-veş ol dârına kurbân olayım
Anladım harf-i vefâ nâz ile güftârından
Söyle bin cân ile güftârına kurbân olayım
Sâkiyâ aşdı başımdan keremin sağ olasın
Sunduğun sâgar-ı ser-şârına kurbân olayım
Bir nigâh eyle çelîpâ gibidir âgûşum
Mû-miyânındaki zünnârına kurbân olayım
Ayağından boyanur Ârif-i zârın kana
Reh-i kûyunda olan hârına kurbân olayım
(Emîn (1294). Kethudâ-zâde Efendi'nin Tercüme-i Hâline Zeyl-i Âcizânemdir. İstanbul. 31.)
İlişkili Maddeler
Güncelleme Tarihi: 08.12.2020Eserlerinden Örnekler
Gazel
Ruh kim verâ-yı kâkül-i terden zuhûr eder
Gûyâ ki âfitâb seherden zuhûr eder
Elbette ser-firâz-ı hakîkat olur mecâz
Görmez misin ki şu'le şererden zuhûr eder
Mercân bedîd olsa sadefden aceb midir
Bârân-ı eşk-i dîde cigerden zuhûr eder
Fer'in şerâfetin dahi inkâr eylemem
Nahl-ı bülend tohm-ı şecerden zuhûr eder
Ser-efgen-i derîçe-i fikr olma Ârifâ
Bir gün o mâh cânib-i derden zuhûr eder
Dîvân-ı Kethudâ-zâde Ârif (1271). İstanbul. 28.
Gazel
Kurretü'l-ayn-ı Habîb-i Kibriyâ'sın yâ Hüseyn
Nûr-ı çeşm-i Şâh-ı Merdân Murtazâ'sın yâ Hüseyn
Hem ciger-pâre-i Zehrâ Fâtıma hayru'n-nisâ
Ehl-i beyt-i Mustafâ Âl-i Abâ'sın yâ Hüseyn
Halken ü hulken müşâbihsin Resûlullâh'a sen
Nâzenîn-i enbiyâ vü evliyâsın yâ Hüseyn
Seyyid-i şübbân-ı cennet dendi şânında senin
Pîşvâ-yı etkıyâ vü asfiyâsın yâ Hüseyn
Vâlidin şânında dendi "Lâ fetâ illâ Alî"
Mazhar-ı sırr-ı etemm-i lâ fetâsın yâ Hüseyn
Ehl-i mahşer dest-i Haydar'dan içerken kevseri
Sen susuzlukdan şehîd-i Kerbelâ'sın yâ Hüseyn
Kıl şefâ'at Ârif'e ceddin Muhammed aşkına
Arsa-i mahşerde makbûlü'r-recâsın yâ Hüseyn
(Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul. 325.)
Gazel
Ol siyeh-çeşm-i füsûn-kârına kurbân olayım
Ya'nî câdû-yı ciger-hârına kurbân olayım
Birisidir gül-i ra'nâ biri anber şebnem
Dâne-i hâline ruhsârına kurbân olayım
Târ-ı zülfünde nice âşık-ı miskîn berdâr
Şeyh Mansûr-veş ol dârına kurbân olayım
Anladım harf-i vefâ nâz ile güftârından
Söyle bin cân ile güftârına kurbân olayım
Sâkiyâ aşdı başımdan keremin sağ olasın
Sunduğun sâgar-ı ser-şârına kurbân olayım
Bir nigâh eyle çelîpâ gibidir âgûşum
Mû-miyânındaki zünnârına kurbân olayım
Ayağından boyanur Ârif-i zârın kana
Reh-i kûyunda olan hârına kurbân olayım
(Emîn (1294). Kethudâ-zâde Efendi'nin Tercüme-i Hâline Zeyl-i Âcizânemdir. İstanbul. 31.)
İlişkili Maddeler
Eserlerinden Örnekler
Gazel
Ruh kim verâ-yı kâkül-i terden zuhûr eder
Gûyâ ki âfitâb seherden zuhûr eder
Elbette ser-firâz-ı hakîkat olur mecâz
Görmez misin ki şu'le şererden zuhûr eder
Mercân bedîd olsa sadefden aceb midir
Bârân-ı eşk-i dîde cigerden zuhûr eder
Fer'in şerâfetin dahi inkâr eylemem
Nahl-ı bülend tohm-ı şecerden zuhûr eder
Ser-efgen-i derîçe-i fikr olma Ârifâ
Bir gün o mâh cânib-i derden zuhûr eder
Dîvân-ı Kethudâ-zâde Ârif (1271). İstanbul. 28.
Gazel
Kurretü'l-ayn-ı Habîb-i Kibriyâ'sın yâ Hüseyn
Nûr-ı çeşm-i Şâh-ı Merdân Murtazâ'sın yâ Hüseyn
Hem ciger-pâre-i Zehrâ Fâtıma hayru'n-nisâ
Ehl-i beyt-i Mustafâ Âl-i Abâ'sın yâ Hüseyn
Halken ü hulken müşâbihsin Resûlullâh'a sen
Nâzenîn-i enbiyâ vü evliyâsın yâ Hüseyn
Seyyid-i şübbân-ı cennet dendi şânında senin
Pîşvâ-yı etkıyâ vü asfiyâsın yâ Hüseyn
Vâlidin şânında dendi "Lâ fetâ illâ Alî"
Mazhar-ı sırr-ı etemm-i lâ fetâsın yâ Hüseyn
Ehl-i mahşer dest-i Haydar'dan içerken kevseri
Sen susuzlukdan şehîd-i Kerbelâ'sın yâ Hüseyn
Kıl şefâ'at Ârif'e ceddin Muhammed aşkına
Arsa-i mahşerde makbûlü'r-recâsın yâ Hüseyn
(Bursalı Mehmed Tahir (1333). Osmanlı Müellifleri. C. II. İstanbul. 325.)
Gazel
Ol siyeh-çeşm-i füsûn-kârına kurbân olayım
Ya'nî câdû-yı ciger-hârına kurbân olayım
Birisidir gül-i ra'nâ biri anber şebnem
Dâne-i hâline ruhsârına kurbân olayım
Târ-ı zülfünde nice âşık-ı miskîn berdâr
Şeyh Mansûr-veş ol dârına kurbân olayım
Anladım harf-i vefâ nâz ile güftârından
Söyle bin cân ile güftârına kurbân olayım
Sâkiyâ aşdı başımdan keremin sağ olasın
Sunduğun sâgar-ı ser-şârına kurbân olayım
Bir nigâh eyle çelîpâ gibidir âgûşum
Mû-miyânındaki zünnârına kurbân olayım
Ayağından boyanur Ârif-i zârın kana
Reh-i kûyunda olan hârına kurbân olayım
(Emîn (1294). Kethudâ-zâde Efendi'nin Tercüme-i Hâline Zeyl-i Âcizânemdir. İstanbul. 31.)
İlişkili Maddeler
Sn. | Madde Adı | D.Tarihi / Ö.Tarihi | Benzerlik | İncele |
---|---|---|---|---|
1 | İffet Halim Oruz | d. 1904 - ö. 20 Ağustos 1993 | Doğum Yeri | Görüntüle |
2 | KEBÛTERÎ/HEZÂRÎ, Kebûterî Mehmed Efendi | d. ? - ö. 1724-25 | Doğum Yeri | Görüntüle |
3 | Orhan Veli Kanık | d. 13 Nisan 1914 - ö. 14 Kasım 1950 | Doğum Yeri | Görüntüle |
4 | SIDKÎ, Sânî | d. 1768 - ö. 1833 | Doğum Yılı | Görüntüle |
5 | SABRÎ, Karayılan-zâde Seyyid Mehmed Emin | d. 1768 - ö. 1814 | Doğum Yılı | Görüntüle |
6 | NÂLÎ, Nâlî Nu'mân Efendi, Kalkandelenli | d. ? - ö. 1849 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
7 | KUDDUSİ, Ahmed | d. 15.07.1769 - ö. 1849 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
8 | HÂTİF, Mehmed Hâtif Efendi | d. ? - ö. 1849 | Ölüm Yılı | Görüntüle |
9 | ABDÜLHAK, Abdülhak Molla Efendi | d. 1786 - ö. 1854 | Meslek | Görüntüle |
10 | KADRÎ, Kadrî Çelebi | d. ? - ö. ? | Meslek | Görüntüle |
11 | ŞEM’Î, Mehmed Efendi | d. 1808 - ö. 1881-82 | Meslek | Görüntüle |
12 | NÂ’İL, Cebbâr-zâde Abbâs Hilmî Nâ’il Paşa | d. ? - ö. 1858 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
13 | FERDÎ, Ahmed Ferîd Efendi | d. 1866-67 - ö. 1910 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
14 | ÂRİF, Ârif Bey | d. ? - ö. 1822-23 | Alan/Yüzyıl/Saha | Görüntüle |
15 | DUKAGİN-ZÂDE, Ahmed Bey | d. ? - ö. 16. yy | Madde Adı | Görüntüle |
16 | CELAL, Celal Göktepe | d. 1948 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |
17 | KALENDER | d. 1747 - ö. ? | Madde Adı | Görüntüle |