HAŞİMÎ, Osman

(d. 962/1543 - ö. 1013/1594)
tekke şairi
(Tekke / 16. Yüzyıl / Anadolu-Osmanlı-Türkiye)
ISBN: 978-9944-237-86-4

Asıl adı Osman olan Haşimî, Sivas’ta H.962/ M.1543 yılında dünyaya gelmiştir. Haşimî’nin anne ve babasının kimler olduğu bilinmiyorsa da Şeyh Gazanfer’in kızıyla evlendiği, Amasya’da eğitime başladığı, çok genç yaşta İstanbul’a geldiği ve Fatih medreselerinde eğitimine devam ettiği bilinmektedir. Hamisi Şeyh Alaeddin’dir ve ondan feyz almıştır. Tekkelerde şeyhlik yapmıştır, bunun dışında meslek hayatı hakkında bilgi mevcut değildir. Haşimî, Fatih medreselerinde tahsiline devam ederken bir gece rüyasında Hz. Ali’yi atına binmiş ve elinde Zülfikâr olduğu halde görmüş, Hz. Ali kendisine “Oğlum, beni görmek istersen Vize’ye gel, orada beni bulursun.” demiştir. Haşimî, uyanınca gördüğü rüya üzerine epeyce düşünmüş, nihayet Vize’ye gitmeye karar vererek hazırlığını tamamlamış ve yola çıkmıştır. Vize’ye varışı güneşin doğuş vaktine tesadüf etmiş, o sırada güneşin doğuşunu izlemekte olan bir süvari zata rastlamıştır. Bu zat, Haşimî’ye “Oğul Ali’yi istersen işte Ali benim, bindiğim at da Düldül’dür” demiştir. O vakit Haşimî’nin rüyasını hatırlayarak “Güzel ama efendim onun elinde Zülfikâr’ı vardı” demesi üzerine, o zat belindeki kemerde asılı duran tesbihi çekmiş, tesbih Zülfikâr şeklinde görününce Haşimî yere düşüp bayılmış ve ayılınca o zatın hizmetini kabul etmiştir. Bu zat, bir rivayete göre Vizeli Şeyh Alâeddin, başka bir rivayete göre de onun halefi Şeyh Gazanfer’dir. Haşimî, uzunca bir müddet Vize’de kalarak Şey Alâeddin’den feyiz almış, şeyh vefat edince de halefi Gazanfer’in teşviki ile İstanbul’a gelmiş, Kasımpaşa’daki Haşimî Dergâhı’nı kurdurarak burada halkı uyandırmaya çalışmıştır. Bir süre sonra tarikat yolundan ayrılıp İsmail Maşukî’nin yolunda gitti dedikoduları artınca bir cezaya çarptırılmaktan korkan Haşimî, Halveti şeyhlerinden Nureddin-zade Mustafa Muslihiddin Efendi’ye sığınmış ve bir süre onun yanında kalmıştır. Burada gösterdiği bir kerametten sonra Nureddin-zade “Senin artık bize ihtiyacın kalmadı, iki aslan bir postta olmaz, var kendi postuna sahip ol” demiştir. Bu hadiseden sonra Haşimî, Şeyh Nureddin-zade’nin yanında kalmayarak Kasımpaşa’da yaptırmış olduğu tekkeye dönmüştür. H.1013/ M.1594 yılında vefat eden Haşimî’nin türbesi Kasımpaşa’daki Haşimî Tekkesi’ndedir (Bayrı 1962: 2927).

Haşimî’nin şiirleri Kasımpaşa’da kurmuş olduğu tekkenin son şeyhlerinden Seyit Mehmet Süreyya tarafından 1913 yılında küçük bir Divan halinde neşredilmiştir. Abdülbaki Gölpınarlı bu küçük Divan hakkında Melamiler ve Melamilik adlı eserinde şunları yazmaktadır: “Haşimî Osman Efendi, Haşimî mahlasiyle şiir de söylemiştir. Şeyh Süreyya Bey 1329’da divançesini neşretmişse de divançede mevcut şiirler maalesef tamamıyla Haşimî Osman’a ait değildir. Üsküdarlı Celveti Haşim Baba'nın şiirleri karıştığı gibi her nasılsa Sarban Ahmed’in şiirleri de maktalarındaki Kaygısız, Ahmet mahlasları Haşimî’ye inkılâp ederek bu defterciğe girmiştir” (1931: 69-70). Başkalarına ait olduğu iddia edilen şiirler bir kenara bırakılırsa divançede Haşimî’ye ait 36 tane şiir vardır (Bayrı 1969: 2928).

Şiirlerinin hepsini aruz vezni ile yazılmış, tasavvufi mahiyette manzumelerdir. Sanat ikinci plana itilmiş manaya önem verilmiştir. Temiz bir dil ile içten gelen veya kalpten kopan duyguları ifade eden bu şiirlerin başlıca meziyeti sade ve samimi olmalarıdır. Haşimî’nin kendisinden sonra gelen tekke şairlerini etkileyip etkilemediği konusunda bir bilgiye ulaşılamamıştır (Bayrı 1969: 2928).

 

Kaynakça

Bayrı, Halit (1969). “Haşimî”. Türk Folklor Araştırmaları 161 (7): 2927-2928.

Gölpınarlı, Abdülbaki (1931). Melamilik ve Melamiler. İstanbul: yyy.

Madde Yazım Bilgileri

Yazar: ARAŞ. GÖR. TURGAY KABAK
Yayın Tarihi: 21.12.2013
Güncelleme Tarihi: 20.11.2023

Eserlerinden Örnekler

Deyiş

Gönül gözün açtın ise

Yetersin sen kitap sana

Baktığın yüz dost yüzüdür

Âlemde yok hicap sana

Gözüm bakar seni görür

Sem’in senden haber alır

Her ne gelse senden gelir

Eden sensin hitap sana

Seni böyle gayrı neyler

Senin ile gönül eğler

Yedi Mushaf seni söyler

Cümle merci meab sana

Gel gir aşkın harmanına

Düşme gel gayrın gamına

Hu de gerçekler demine

Çün fet oldu bu bab sana

Haşimî sen seni bildin

İstediğin sende buldun

Her yüzden görünüp gezdin

Âlemde yok hicab sana

Bayrı, Halit (1969). “Haşimî”. Türk Folklor Araştırmaları 161 (7): 2928.

Nefes

Bizi bizden soran âşık

Gelsin, anlasın halimiz

Hızır’dır kılavuz bize

Ahmed yoludur yolumuz

Anınla konar göçeriz

Rahmet kapısı açarız

Âleme nurlar saçarız

Dost eli bizim elimiz

Gerçeklerde yalan olmaz

Ab-ı hayat içen ölmez

Yetmiş iki millet bilmez

Hak dili bizim dilimiz

Gâh mahv oluben ölürüz

Gâh olur hayat buluruz

Gâh olur ki mest oluruz

Hak bilir bizim halimiz

Çün Hızır oldu can bize

Haşimî bak riyan bize

Meşrik magrip yeksan bize

Kudret elidir elimiz

Bayrı, Halit (1969). “Haşimî”. Türk Folklor Araştırmaları 161 (7): 2928.


İlişkili Maddeler

Sn.Madde AdıD.Tarihi / Ö.TarihiBenzerlikİncele
1AHMET/AHMET BAYHAN, Ahmet Bayhand. 1907 - ö. 1988Doğum YeriGörüntüle
2DURSUN, Dursun Yıldızd. 1931 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
3Hüseyin Kayad. 01 Ocak 1975 - ö. ?Doğum YeriGörüntüle
4MAHFÎ, Ramazand. 1542-1543 - ö. 1616-1617Doğum YılıGörüntüle
5FÂNÎ, Fânî Çelebid. 1543 ? - ö. 1601\\\'den sonraDoğum YılıGörüntüle
6CÜNÛNÎ AHMED DEDE, Larendelid. 1543? - ö. 1620Doğum YılıGörüntüle
7VASFÎ, Abdurrahim-zâde Mustafa Vasfîd. ? - ö. 1594Ölüm YılıGörüntüle
8İMÂDÎ, İmâd-zâde Veli Çelebid. ? - ö. 1594-95Ölüm YılıGörüntüle
9VUSÛLÎ, Hamza Vusûlî Çelebid. ? - ö. 1594Ölüm YılıGörüntüle
10BEYÂNÎ, Mustafâd. ? - ö. 1597-98MeslekGörüntüle
11HAZÎN, Derviş Hazînd. ? - ö. ?MeslekGörüntüle
12Süleyman, Şeyh Süleyman Efendid. 1646-1647 - ö. 31 Aralık 1703MeslekGörüntüle
13GEDA MUSLÎd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
14NEMÂYÎd. ? - ö. 1596Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
15KUL HİMMETd. ? - ö. ?Alan/Yüzyıl/SahaGörüntüle
16VİDÂDÎ, Molla Velid. 1709 - ö. 1809Madde AdıGörüntüle
17NECMÎ, Necmî-i Rûmîd. ? - ö. ?Madde AdıGörüntüle
18AHMED, Pırasa Ahmed Paşad. ? - ö. 1756-57Madde AdıGörüntüle